ahiret inancının insan davranışlarına etkisi / Ulusal Tez Merkezi | Anasayfa

Ahiret Inancının Insan Davranışlarına Etkisi

ahiret inancının insan davranışlarına etkisi

Ahiret İnancının Bireysel ve Sosyal Hayata Etkisi

            Ahiret inancının, insanın bireysel ve sosyal hayatı üzerinde çeşitli etkileri vardır.

            Bu yazıda, akılda tutulmasını kolaylaştırmak amacıyla ahiret inancının insan davranışlarına ve sosyal hayata etkisini yedi madde halinde kısa kısa açıklayacağım. 

            Anlamlandırma arayışındaki insan, İslam inanç esaslarıyla, bunlardan ahiret inancıyla söz konusu temel problemini çözmekte ve hayatını temelden şekillendirmektedir.

Ahiret inancının bireysel ve toplumsal hayatta pek çok işlevi vardır. Bunlardan ilk yedi tanesini şöyle sıralayabiliriz:

            1.YÖNLENDİRİCİDİR: Ahiret inancı, insanı yönlendirir, iş ve davranışlarında tutarlılık sağlar, ölüm korkusundan kurtarır, hayatına anlam katar. Ahiret inancı, insanın önüne hedef koyar ve hayatına bir yön verir. Yaratılıştaki gaye ve amacı öğretir. İnsanın boş yere yaratılmadığını ve başıboş da bırakılmadığını; hayatın ve tarihin bir yönü olduğunu öğretir. Ahirete inanan kişinin gelecek planı bellidir. Ahiret inancı, önemli olanla olmayanı ayırt etme, zamanı iyi yönetme becerisi kazandırır. İnsanlar hayat karşısında kaygılıdırlar, bencildirler ve ölüme kadar olan süreyi göz önünde bulundururlar: bu dar bakış açısından ahiret inancı kurtarır. Ahiret inancı, Allah’ın rızasını kazanma hedefiyle birey ve toplumu yönlendirir.

            2.ÖZGÜRLEŞTİRİR: Ahiret inancı, Allah sevgisiyle kişiyi nesne bağımlılığından kurtarır. İnsanların dünya nimetlerine aşırı düşkünlüğünü, istifçiliği ve cimriliği önler. Dünyayı ahiretin tarlası olarak görmeyi dolayısıyla dünyanın çekiciliğine ve aldatıcılığına kanmadan dünya hayatıyla ile ahiret yurdu arasında infak ve insana hizmetle denge kurabilmeyi sağlar. Allah’la özgürleşmek, ahirete inanan kişinin en belirgin özelliğidir. Hakikate bağlanma, temsil etme ve onu savunma tutumları ancak ahiret inancıyla mümkün olur; kişinin dünyevi tehlikelere gözünü karartmasını, kahramanlaşmasını sağlar. Ahiret inancının zıddı olan inançsızlık, materyalizm, konformizm ve hedonizm, insanı menfaatperest, korkak ve kurnaz yapar. Ahiret inancı, kişiyi yiğitleştirirken dünyevileşme rezil eder.

            3.İRADEYİ GÜÇLENDİRİR: Ahiret inancı, Allah’ın rızasını kazanma hedefinde iradeyi güçlendirir ve metanet kazandırır. Ahiret inancı, kişinin Allah’a, ailesine, milletine ve insanlığa karşı görevlerini eksiksiz yerine getirir. Mükâfat ve ceza gününün varlığına iman eden kişi, Allah’ın huzurunda bu dünyada işlediklerinden dolayı sorguya çekileceğini bilir; müminin her kararını etkiler. Ahiret inancı, insanın kararlarına nitelik kazandırır; kişinin kendine hakim olmasını, kendisini yönetmesini sağlar.   Bu yüzden ahiret inancı, insanların sorumluluk duygusunu geliştirir; vicdani, ahlaki ve hukuki boyutlarda kendisini ayarlamasını, kısaca özdenetim sağlar, iradeyi güçlendirir.  Ahiret inancı, kişiyi özgeci, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden, özverili hale getirir.

            4.MUTLULUKTUR: İslam, insan için dünya ve ahiret mutluluğunu hedef koymaktadır. Bedeni, malı ve devleti emanet bilen; üreten, kardeşini kendinden üstün gören, kendi ihtiyacı olsa bile kardeşlerine yardımda bulunan müminler, dünyayı, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma ve birlik sayesinde cennete dönüştürürler. Ahirete inanan kişi, yaşlandığında veya hastalandığında ölüm kendisine gelmek üzere iken bile, iyi bir kul olarak yaşamanın huzurunu duyar. Dolayısıyla mümin için ölüm, artık yeni ve sonsuz bir mutluluğun başlangıcıdır. 

            4.BİRLEŞTİRİCİDİR: Ahiret inancı, kişinin hem Allah’la hem de insanlar arasındaki bağları güçlendirir; tarihin en büyük topluluğu olan inanç birliğini sağlar. Dolayısıyla kardeşlik ilişkileri kolayca sağlamlaşacağından güvenlik ve barışı temin eder. Ahiret inancı,  otoriteye bağlanmayı sağlıklı hale getirir; kazandırdığı hakkaniyet duygusuyla gelişmeyi, birey olmayı, kişilik kazanmayı kolaylaştırır. İç bütünlüğünü, sağlayan, ahlaken kemale ulaşan insan, ümmet denilen birliğe hizmet etmeye başlar. Ehli sünnet vel cemaat yolu, insanlığın ana kafilesidir; birlik ve düzeni savunur. Bugün İslam milletinin güçsüzlüğünün ana nedeni, dağınıklıktır. Ahiret inancı, millet sevgisi, ümmet bilinci, vahdet bilinci kazandırır.  

            5.YENİLİKÇİDİR: Ahiret inancı, kainat, hayat ve insanın Allah’ın ilim, irade ve kudreti altında olduğuna inanan insanların gözünde yaratış an be an sürmektedir; hayat ve tarih bir mucizedir. Ahiret inancı, insanı başarıya motive eder; aynı zamanda insanın ümitlerini taze tutar, acılarını hafifletir, sabırla zor durumlara katlanmasını sağlar. Ahiret inancı, kara günün kararıp kalmayacağı ve İlahi İrade’nin doğruluk, iyilik ve güzellik yönünde insanlara kurtuluşa çıkaracağı hakikatini sürekli gündemde tutar. İslam medeniyeti, hayatı ve tarihi mucize gören yaklaşımıyla yenilikçi bir sosyal sistemdir.

            7. MEDENİLEŞTİRİR: Ahiret inancı, bireysel ve sosyal hayatta güvenlik, barış ve adalet değerlerini etkin kılar. Barış becerisi, emniyet ve adaletin meyvesidir. Hak ve hakkaniyet duygusuyla hareket eden kişi, ilahi adaletin eninde sonunda gerçekleşeceğinin bilincindedir. Ahiret inancı, hem insan gelişiminin hem de toplumun kalkınmasının en önemli dinamiğidir. Devlet, adaletle ayakta tutulur. Adalet, ülkenin geleceğini belirler; adaletle yönetilmeyen toplumlar dağılır ve devlet çöker. Uluslararası ilişkilerde de adalet önemlidir. İslam milleti, hakikati temsil eden büyük bir toplum olduğundan dünya barışına hizmet eder. Dolayısıyla ahiret inancı güçlü olan İslam toplumunda, adalet devletin omurgasıdır, ana direğidir. Ahiret inancı, İslam medeniyetini zaman eksenli bir sosyal sistem haline getirir.

Ahirete imanın davranışlara etkisi ile ilgili ayet

Ahirete imanın davranışlara etkisi ile ilgili ayet

katty
Ahret inancının insan davranışlarına etkisi nedir? çok lazım cevap yazar mısınız


Yanıt: ahirete imanın davranışlara etkisi ile ilgili ayet

Desert Rose
Ahirete iman etmenin insan davranışlarına etkisi çok büyüktür.
Ahiret hayatına inanan, sorumlu davranır, Allaha, Peygambere, ailesine, büyüklerine ve tüm topluma karşı görevlerini yerine getirir, helal ve harama dikkat eder, kimseye haksızlık etmez… çünkü ahirette yaptıklarından ve söylediklerinde hesaba çekileceğini bilir/inanır.


Cevap: ahirete imanın davranışlara etkisi ile ilgili ayet

Kayıtsız Üye
Ahiret ne demektir?

Ahiret sözlükte son, sonra olan, son gün anlamlarına gelir. Dini terim olarak ahiret: Ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve sonsuz olarak devam edecek olan hayata denir. Kur’an ahiret hayatına kavuşma günü , toplanma günü , hesap günü , din günü , hüküm günü gibi isimler vermiştir.
Ahiretin varlığını ve ahiret hakkındaki bilgilerimizi nereden öğreniyoruz?

Ahiret, duyu ötesi ve gayba (geleceğe) ait konular olduğu için, gözlem ve deneye dayanan potizitif bilimlerle açıklanamaz. Ancak aklımız, ahiretin varlığını kavramada bize yardımcı olabilir. Bu konuda bilgi kaynağımız vahiydir; yani Kur’an’dır. Bunun yanında Kur’an’ı açıklayan ve gerçek olduğu bilinen peygamberimizin sözleridir.
Ahirete iman, imanın şartlarındandır:

İslâm dininin inanç esaslarından biri de ahirete imandır. Bu inancımızı Amentüde Ahiret gününe, öldükten sonra dirilmenin hak ve gerçek olduğuna inandım diye söyleriz. Allah, Kur’an’da birçok ayette ahiret hayatının var olduğunu bildirmektedir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: Yine olanlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; Ahiret gününe de kesinlikle inanırlar ( Bakara suresi, ayet 4) Bu nedenle dinimizin inanç esaslarından biri olarak ahiretin varlığına inanırız. Ahirete inanmayan kimse inanmış sayılmaz. Bu konuda Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Allah´a, peygamberine, ona indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam anlamıyla sapıtmıştır. (Nisa suresi ayet 136)
Ahirete inanma konusu Kur’an’da büyük bir yer tutar. Ahiret inancı ayetlerde ve hadislerde genellikle Allah’a imanla birlikte geçmektedir. Kur’an’da ahiret hayatına çok önem verilmekte, hemen hemen bütün surelerde çeşitli deyim ve kelimeler kullanarak ahiret inancı vurgulanmaktadır. İnsanların aklına ve kalbine hitap ederek değişik örneklerle ahiret fikri yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Namaz kılarken her gün defalarca okuduğumuz Fatiha suresinde Allah ceza ve mükâfat gününün sahibidir ayetini okuruz. Bu ayet bizim her yaptığımız işin bir karşılığı ve bedeli olduğunun, hareketlerimizin ve davranışlarımızın hesabını vereceğimiz hayata hazırlanmamız gerektiğini hatırlatır. Böyle bir hazırlık hareketlerimize çeki düzen vermemizi sağlar.
Kur’an’da ahirete imanın önemini vurgulayan ayetlerden bazıları şunlar:

…Ey Muhammed! Sana indirilen kitaba ve senden önce indirilen kitaba inanan müminlere, namaz kılan, zekât verenlere, Allah’a ve ahiret gününe inananlara elbette büyük ecir vereceğiz. (Nisa 162)
… Allah’a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez… ( Nisa 38)

Ahirete iman konusunda peygamberimiz de geniş açıklamalarda bulunmuştur. O, Müslümanları ahiret önemi konusunda uyarmış, ahiret hayatı için dünya hayatında hazırlık yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bir sözünde şöyle buyurmuştur: dünya ahiretin tarlasıdır

Ahiretle ilgili kavramlarda nelere dikkat etmeliyiz?

Ahiretle ilgili durumlar dünyadakine benzemez. Aralarında isim benzerliğinden başka bir benzerlik yoktur. Mesela: İsrafil sur’a üfürecek, insanların amelleri tartılacak, herkesin defteri ortaya çıkacak denildiği zaman aklımıza dünyadaki bildiğimiz bir alet, bir terazi, kâğıttan yapılmış bir defter gelmemelidir. Bunların gerçek şeklini ve iç yüzünü Allah bilir. Bu nedenle bize düşen görev onların varlığına inanmak, nasıl olduğu konusunda yorum yapmamaktır.
Ahirete iman dini açıdan gerekli olduğu gibi, aklımız açısından da gereklidir. Niçin?

Akıl ahiretin varlığını kavramada bize yardımcı olur. Dikkatlice düşündüğümüzde ahiretin varlığını kabul etmenin çok mantıklı, psikolojik ve sosyolojik olarak da gerekli olduğunu görürüz.
İnsanın ölümsüzlük isteği ve ahiret inancı

İnsanın içinde sonsuzluk özlemi vardır. Bu nedenle ebedî olmak, ebedî olarak yaşamak( ölümsüzlük ) her insanın arzu ettiği bir şeydir. İnsanın yaratılışından getirdiği bu ölümsüzlük arzusu, bazen çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin; insanlar eserleriyle, yapıp etmeleriyle başkalarının iyilik ve mutluluğuna katkıda bulunmak ve geride bir şeyler bırakmak isterler. Bu bıraktıkları, kendileri öldükten sonra da yaşamaya devam eder. Büyük adamlar ölmez sözüyle bu ölümsüzlük duygularını ifade ederler.
Allah yolunda öldürülenlerin ölü zannedilmemesi, onlara ölü denilmemesini, onların Rableri yanında diri olduklarını bildiren ayetler (Ali İmran suresi.169-170; Bakara suresi, ayet 154) hayır ve sadakalardan ruhların haberdar edildiklerini haber veren Peygamberimizin sözleri insandaki sonsuz yaşama duygusuna cevap veren ve ölümle her şeyin bitmediğini belirten ifadelerdir.

Ayrıca İnsan, sahip olduğu iyiliklerden, güzelliklerden, değer verdiği yakınlarından ve sevdiklerinden tamamen ayrı kalmak istemez. Başka bir deyişle, o, sevdiklerinin yaşamaya devam etmesini ve kendisinin de er veya geç onlarla birlikte olmasını arzu eder. Hayatın bir yerde noktalanacağına inanmak; yani ölüm insanı duygu ve düşünce olarak çok rahatsız etmekte ve onu mutsuz kılmaktadır.

İnsan yok olma, sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüm karşısında duyduğu bu endişeyi ortadan kaldıracak şey ahiretin varlığına inanmaktır. İnsanın öldükten sonra yok olmayacağı, ebedî olarak yaşayacağı, dünyadaki ayrılıkların, eksik kalmış özlemlerin sonsuzluk âleminde karşılanacağı inancı onu rahatlatır. İnsanı bu yersiz korkulardan kurtarır ve ebediliğe lâyık olduğunu gösterir.

İnsanın hayatını anlamlandırma isteği ve ahiret inancı

İnsan akıllı, düşünen ve bilen bir varlıktır. Yaratılışından getirdiği anlama, bilme, merak etme duygusu gereği olarak kendi kendine bazı sorular sormuş ve bunların cevabını aramıştır. Bunların başında gelen ve insanı en çok düşündüren sorulardan bazıları şunlardır: Nereden geldik, nereye gideceğiz? Bu dünya bir gün yok olacak mıdır? Öldükten sonra yeni bir hayat var mıdır? Ruh ölümsüz müdür? Gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler bu soruların cevabını veremez. Bu soruların cevabını ancak din verir. Çünkü hayatı anlamlandırma isteğinin engellenmesi durumunda insan var oluş boşluğuna düşer. Birey hiçlik ve yoklukla yüz yüze gelir. Bu durum can sıkıntısı ve var oluş kaygısı şeklinde kendini gösterir. Böyle bir insan, hayatında hedef ve gayesinden uzak olarak yaşar.
Dinimizin temel kaynağı olan Kur’an Bizim Allah’tan geldiğimizi ve Allah’a döneceğimizi (Bakara suresi, ayet 185) bildirerek, ahiret hayatının var olduğunu haber veriyor.
İnsan başıboş, amaçsız yaratılmamıştır. Yüce Allah Kur’an’da: Allah, ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı (Mülk suresi, ayet 2) buyurarak hayatın amacını açıklamaktadır. Başka bir ayette de insanın bu amacı unutmadan yaşaması gerektiğini İnsan başı boş bırakılacağını mı sanıyor (Kıyame 36) ayetiyle hatırlatmaktadır.

Ahiret inancı insana, öldükten sonra ne olacağını bildirerek, onu belirsizlikten gelecek endişesinden kurtarır. Ruhsal yönden büyük bir rahatlama içinde olmasını sağlar. Nasıl ve niçin yaşaması gerektiğini bildirerek, hayatını anlam kazandırır.
İnsanın adalet duygusunu gerçekleştirme isteği ve ahiret inancı

İnsandaki adalet duygusu ahirete inanmayı gerekli kılar. Bilindiği dünya hayatında herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmemektedir. Haksızlığa uğrayan insanlar, bu haklarının iade edilmesini isterler. Bunun dünya hayatında alamazlarsa, bunun ahirette gerçekleşmesini arzu ederler. İnsanın bu isteğini Allah ahiret hayatında gerçekleştirecektir. O, mutlak adaletiyle iyileri ödüllendirilecek, kötüleri ise cezalandıracaktır. Yüce Allah Kur’an’da: Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi amel işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar? …Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez (Casiye 21-22) buyurmaktadır.
Sorumluluk duygusu ve ahiret inancı

İnsan sorumlu bir varlıktır. İnsanın sorumluluğu hür bir iradeye sahip olmasının bir sonucudur. Allah insana iyiyi, kötüyü bildirmiş, (Şems 8) onu seçimlerinde serbest bırakmıştır. O, insanı belli bir şekilde davranmaya zorlamamış, ona dilediğini yapma hürriyeti vermiştir. Bundan dolayıdır ki, Kur’an’a göre insan kendi yaşayışından sorumlu tek varlıktır. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacaktır. (Nebe suresi, 40)
İnsanın belli davranışlarından sorumlu olması, bunların karşılığını göreceği bir hayatı gerekli kılmaktadır.
Özetle: insanın sonsuzluk arzusunu gerçeklemesi, yaşamını anlamlandırması, adalet duygusunun gerçeklemesi için; Ahirete iman dini açıdan gerekli olduğu gibi aklımız açısından da gereklidir.
Ahirete inanmak bize neler sağlar?

İnsan için umut ve huzur kaynağıdır. İnsanın ölümsüzlük isteğine cevap verir. Onun yok olma endişesini ortadan kaldırır, Bu dünyada sahip olduğu güzelliklerden, iyiliklerden, sevdiklerinden ayrı kalmama isteğini karşılar. İnsana yaratılışının bir amacı olduğunu öğreterek, hayatının anlamlandırır. Onun ölümü değerli ve sonsuz hayatın başlangıcı olarak görmesini sağlar.
Bu inanca sahip olmayanlar ise: Devamlı yok olma endişesi taşırlar. Sahip oldukları iyilik ve güzelliklerden ahirette mahrum kalırlar. Sevdikleriyle ahirette beraber olamazlar. Onlar için hayatın dini anlamda bir amacı yoktur. Bir olumsuzluk, bir sıkıntı gördüklerinde ölümle kurtulacaklarına inanırlar, hemen intiharı seçerler. Hayat boyu sürekli mutluluğu yakalayamazlar.

Osman Ay


ahirete imanın davranışlara etkisi, ahirete imanın bireye kazandırdıkları ve insan davranışları üzerindeki etkileri, ahirete imanın bireye kazandırdıkları ve insan davranışları üzerindeki etkileri kompozisyon

Bu kategoride yer alan Koca Karısının Sütünü Emerse Günahmı başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

Ahirete İman Etmenin İnsan Hayatı Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir