SİGARA VE ALKOL KULLANIMININ ZARARLARI
SİGARA KULLANIMININ ZARARLARI
ALKOL KULLANIMININ ZARARLARI.
MEHMET TEKİNALP ANADOLU LİSESİ
REHBERLİK SERVİSİ
Alkolün Ruh Sağlığına Etkileri
Değerli okuyucular, daha önceki bir yazımızda alkolün organizma üzerindeki fiziki etkilerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda alkolün beyin, sinir sistemi ve ruhsal denge üzerindeki etkilerinden bahsetmeye çalışacağım.
Alkol organizmanın komuta merkezi olan beyin ve sinir sistemi üzerinde neler yapıyor?
Alkol kullanımının beyin ve sinir sistemi üzerine önemli etkileri olduğunu biliyoruz. Tabii bu etkiler alınan alkol miktarı ve sıklığı ile yakından alakalıdır. Hafıza kaybı alkol alanlarda sık görülen bir durumdur. Alkol alan kişi içtiği dönemin tümünü ya da bir bölümünü unutabilir ve bu dönemde ne yaptığını ne konuştuğunu hatırlamayabilir. Hatta alkol almayı bırakan alkoliklerde bir müddet devam eden hafıza kayıpları olmaktadır. Alınan miktar arttıkça hafıza kaybından, kalıcı beyin hasarlarına kadar gidebilen ciddi beyin hasarları ortaya çıkabilir.
Bazıları gece alınan bir miktar alkolün rahatlık verdiği ve uykuyu sağladığını söylerler. Bu belki kısa bir dönem için doğrudur, çünkü alkol vücudu bir nevi uyuşturmaktadır. Ancak kesinlikle şunu söyleyebiliriz ki, alkolün sağlamış olduğu bu uyku kaliteli, dinlendirici bir uyku değildir. Alkol alan kişi kaç saat uyursa uyusun sabah yorgun ve bitkin uyanır. O uyumuştur ama vücut alınan alkolü zararsız maddeler haline getirip atabilmek için anormal bir mücadele vermiş, bu arada bazı hücrelerini kaybetmiştir. Rahatlık veriyormuş gibi görünen alkol vücudun dinlenmesine engel olmakta, organizmayı daha da fazla yormaktadır. Aslında alkol zamanla uykusuzluğa ve uyku bozukluklarına yol açmaktadır.
Uzun süreden beri alkol alanlar göz kaslarında güçsüzlük ve felce bağlı çift görme ortaya çıkabilir. Zamanla hasta yardımsız ayakta duramaz veya yürüyemez hale gelir. Özellikle yakın geçmişe ait olayları unutur, ayrıca çok ciddi hafıza kayıpları ortaya çıkar, hatta hasta zaman zaman kim olduğunu bile unutur. Ayrıca bu kişilerde kendi kendine konuşma, bulunduğu yerin ve zamanın farkında olmama ve halüsinasyonlar (gerçek olduğu düşünülen hayaller) görülebilir. Her ne kadar alkolün bırakılması, vitamin eksikliklerinin yerine konması şikâyetleri azaltsa da hastalık tamamen düzelmez.
Alkolün bedensel sağlığımıza verdiği zararların dışında başka etkileri de var mıdır?
Gerçekten de hep alkolün kişisel olarak insan sağlığına verdiği zararlardan bahsettik, aile hayatına ve toplum huzuruna verdiği zararlar ikinci plânda kaldı. Alkol belli bir seviyeden sonra yalancı bir güven hissi verir, kişi hareketlerini kontrol edemez dolayısıyla suça eğilim artar. Hastanelerin acil servislerinde geriye dönük olarak yapılan çalışmalarda, acil servislere getirilen hastaların önemli bir kısmında alkol’ün etkili olduğu tespit edilmiştir. Trafik kazaları, delici kesici aletlerle veya ateşli silahlarla yaralanmalar, yüksekten düşmeler, yanıklar, cinsel tacizler gibi travmalarda alkol değişik derecelerde etkilidir. Örneğin trafik kazalarının %30’unda sürücülerin alkollü oldukları görülmektedir. Silahla yaralanmalarda bu oran %50, cinsel tacizlerde, aile içi şiddette %80 civarındadır. Bu veriler bize alkol’ün kişisel zararlarının dışında toplum için de ne kadar zararları olduğunu açıkça göstermektedir.
Devamlı alkol alanların zaman içinde ciddi ruhi çöküntülere, depresyona girdiklerini biliyoruz. Bu nedenle işini, ailesini kaybeden pek çok alkol bağımlısı hasta vardır. Toplumda alkol ve sigarayı deneyenlerin sayısı oldukça fazladır. Özenti için alınan bir birayla başlayan macera alkol bağımlılığına kadar ilerleyebilir. Sürekli alkol kullanımı ile kişi aile, iş, ev, okul vs. ile ilgili sorumluluklarını tam olarak yerine getirmez hale gelir. Bağımlılık düzeyindeki alkol kullanımlarında sonuçları ne olursa olsun kişi alkol kullanımını sürdürmekten kendilerini alamazlar.
Alkol bağımlılığı ne demektir?
Genel olarak alkole olan bağımlılık iki şekilde olabilir, bunlardan birincisi fizyolojik bir bağımlılıktır. Bu durum alkole karşı duyulan fizyolojik bir istek olarak tanımlanmaktadır. Zamanla vücutta alkole karşı uyum gelişiyor ve alkol alınmadığı zaman fizyolojik uyumun bozulmasına bağlı olarak fiziksel bazı belirtiler ortaya çıkıyor. Biyolojik, sosyal ve davranışsal boyutları da olan alkol bağımlılığı aslında ciddi bir hastalıktır. Tedavi edilebilen bir hastalık olan bağımlılık, tekrar alkol kullanıldığında nüks eder ve yeniden başa dönülür, tıpkı bin bir zahmetle çıkılan bir yerden kayarak tekrar aşağıya inmek gibi. Bu nedenle bağımlı kişinin, bıraktıktan sonra küçük miktarlarda da olsa tekrar alkol kullanmaya başlaması ciddi bir hatadır.
4
Ancak birçok bağımlı bunun farkında olmadığı, az kullanabileceğini, kendini kontrol edebileceğini düşündüğü için, kendini denemek amacı ile tekrar alkol kullanmaya başlıyor. Bu deneme de maalesef hüsranla sonuçlanıyor. Bu nedenle alkol bağımlısı olan kişinin, tüm yaşamı boyunca bağımlı olduğunu unutmaması, yaşamını ve çevresini içinde bulunduğu bu duruma göre sürdürmesi gerekmektedir.
Fiziksel bağımlılığın dışında alkolün ikinci bağımlılık şekli psikolojik faktörleri içermektedir. Kişi alkol aldığında geçici olarak sıkıntılarından kurtulduğunu, kendini daha iyi hissettiğini düşünür ve bu yalancı rahatlamaya alışır. Ancak zamanla alkol almadığında kendini ruhi bir çöküntünün içinde bulur. Kronik alkolizm’in depresyon, intihar düşüncesi veya intihar girişimleri, şiddet ve suça eğilim gibi psikiyatrik belirtileri ortaya çıkar. Bu dönemde aile ve çevre ilişkilerinin bozulması da ruhi bunalımı daha da arttırır. Sonuçta kişi hem fiziki hem ruhi ciddi bir çıkmaza girer. Ancak bütün bunların yanında alkolizm, eğer kişi ciddi şekilde karar vermişse, üstesinden gelinemeyecek bir problem değildir, tedavisi vardır.
İnsan giderek alkole bağımlı hale geldiğini anlayabilir mi?
Evet bunun bazı ölçüleri vardır. Aşağıda sayılan faktörlerin e dikkat edilmelidir, 3’ü veya daha fazlası varsa alkol bağımlılığı var demektir.
1. Alkol alınmadığı zaman yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması.
2. Giderek daha fazla miktarda alkol almaya ihtiyaç duyulması.
3. Alkol kullanımının kontrol altına alınamaması.
4. Alkolü bırakmak için bir çok başarısız girişimde bulunulması.
5. Kişinin giderek gününün daha fazla bölümünü alkol almakla geçirmeye başlaması.
6. Alkolun kişinin işte, evde veya her hangi bir yerde üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesine engel olmaya başlaması.
7. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, sürekli fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamasına rağmen kişinin hala alkol almaya devam etmesi.
Evet sevgili okuyucular durum ve manzara bu iken Ülkemizde yapılan okul ve anket çalışmaları alkol ve madde kullanımının giderek arttığını göstermektedir. Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olması alkol ve madde alımında artış için diğer bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle hepimiz özellikle çocuklarımızı, gençlerimizi bu zararlı maddelerden korumak için gayret göstermeliyiz. Bu hem çocuklarımız ve ailelerimiz hem de Ülkemizin geleceği açısından hayati derecede önemli bir meseledir.
Sağlıklı günler dileklerimle…
seafoodplus.infoğan Sözüer
Genel Cerrahi Uzmanı
Dünya Sağlık Örgütüne göre, alkol bağımlılığı, alkolün yinelenen bir biçimde veya sürekli kullanımından kaynaklanan kullanım bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliğinin belirlediği DSM- 5 tanı ölçütlerine göre alkol bağımlılığı; on iki aylık bir süre içinde, aşağıdakilerden en az ikisi ile kendini gösteren, günlük hayatında belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye yol açan, sorunlu bir alkol kullanım örüntüsüdür.
Alkol riskli kullanımı dünya nüfusunun sağlığı konusunda önde gelen risk faktörlerinden biridir ve birçok hastalığa yol açmaktadır, toplumlar üzerinde sosyal ve ekonomik açıdan pek çok yük oluşturmaktadır. Alkol bağımlılığı sıklıkla farklı psikolojik veya bedensel sorunlarla birlikte görülür. Alkol bağımlılığı tanısı alan kişilerde farklı maddelere bağımlılık riski, duygu durum bozuklukları, depresyon, kaygı sorunları şizofreni, kişilik bozuklukları gibi ruhsal problemler görülürken aynı zamanda bedensel olarak da karaciğerde büyüme, yağlanma, sarılık, kanser ve siroz, yüksek tansiyon, kalpte büyüme ve ani kriz, damar tıkanıkları görülmektedir.
Riskli alkol kullanımı beyin işlevlerinde bozulmalara neden olmaktadır ve buna bağlı olarak dengede bozulma, beceri isteyen uğraşları gerçekleştirmede zorlanma, alkole bağlı bunama, hafızada bozulma gibi süreçlerde çok sık görülmektedir.
Alkol testosteron (erkeklik) hormonunu azaltırken, östrojen (kadınlık) hormonunu yükseltmektedir. Vücutta vitamin dengesini bozar. Susuzluğa yol açar. Yağ depolanmasını arttırdığı için kilo problemine ve ayrıca kas erimesi ve kaslarda zayıflığa neden olur.
Riskli alkol kullanımı sinir sistemine zarar vermektedir, ellerde titreme ve bacaklarda karıncalanma, uyuşma hissine neden olabilir.
Alkol kullanımı bazı süreçlerde cinselliğe olumlu etki ettiği düşünülerek veya cinselliği kolaylaştırıyor sanıldığı için kullanılabilmektedir; ancak bilinenin aksine birçok soruna sebep olmaktadır.
Hamilelikte alkol kullanımı bebekte büyüme ve gelişme sürecinde geriliğe neden olur.
Yapılan araştırmalara göre alkolün riskli kullanımına bağlı olarak dünya çapında 3 milyon ölümün gerçekleştiği bilinmektedir. Alkolden kaynaklanan zararlar, hem alkol kullanan kişiye hem de onun aile üyelerine ve çevresindeki kişilere zarar vermekte; sağlık açısından çeşitli bozukluklar ve sosyal sorunlar yaşamasında neden olmaktadır.
Bireylerin gelişim süreçlerinde belirli aşamalar mevcuttur. Sosyal, fiziksel ve bilişsel gelişim süreçlerinde belirli görevler vardır ve birey bu görevleri tamamlayarak bir sonraki aşamaya geçer. Çocuk ve ergenlik döneminde de benzeri süreçler söz konusudur. Çocukluk ve ergenlik dönemi keşifler, denemeler ve davranışsal değişimler dönemidir. Özellikle ergenlik, özerkliğin arttığı, akran etkisinin önem kazandığı ve ebeveynlerin doğrudan etkilerinin azaldığı bir yaşam evresidir. Ergen için bireysel kimliğini oluşturma çabası gündemdedir. Alkole başlama açısından da kritik bir dönemdir. Ergenlik döneminde düşünme, planlama, karar alma becerilerinden ve sosyal/duygusal gelişimden sorumlu beyin devrelerinin hızlı bir şekilde değişmeye devam ettiği görülmektedir. Alkol kullanımı ile beraber çocuk ve gençlerde, bu gelişimsel değişimleri olumsuz etkilemektedir.
Araştırmalar alkol kullanımı gerçekleştikten sonra, kullanılan alkol limiti fark etmeksizin, alkol kullandıktan sonra araç kullanımının güvenli olmadığını belirtmektedir. Alkollü araç kullanımında;
Kan dolaşımında bulunan alkol miktarı, küçük bir kan veya idrar numunesi test edilerek veya solunan nefesin analizi yoluyla ölçülebilmektedir. (Dünya Sağlık Örgütü Alkollü Araç Kullanma: Uluslararası İyi Uygulama Örnekleri Kılavuzu, )
Dünya Sağlık Örgütünün yılı Küresel Alkol ve Sağlık Durum Raporu’na göre yılında;
Alkol iyileşebilen bir beyin hastalığıdır. Alkolü bırakmak zor olabilir, ancak bağımlılık üzerine uzman bir ekipten destek alarak bırakma sürecini daha detaylı öğrenebilir ve kolaylaştırabilirsiniz. Alkolü bıraktığınızda yaşadığınız ve gözlemlediğiniz iyileşmeler, bırakma sürecine bağlı kalmanızdaki motivasyonunuzu artıracaktır. Bırakma yöntemleri ve bırakma süreci hakkında bilgi edinmek için YEDAM ile iletişime geçebilirsiniz. numaralı YEDAM Danışma Hattı’mız üzerinden, bir arkadaşınıza, aile üyelerinize veya bir tanıdığınız için alkolü bırakma konusunda uzman psikologlarımız ve sosyal hizmet uzmanlarımızdan ücretsiz destek alabilirsiniz.
Alkol psikoaktif madde olduğu için kötüye kullanımını veya bağımlılığının geliştiğini kabul etmek zaman alabilir. Alkol kullanan birçok kişi sosyal kullanım düzeyinde devam ederken bağımlılığı gelişmektedir. Alkol kullanan ve bırakmak isteyen, bu konudaki problemlerine çözüm arayan kişi ve yakınları Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM), hastanelere bağlı alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezleri (AMATEM) ile psikiyatri kliniklerine başvurarak destek alabilirler.
Sitede yer alan içerikler hakkında ayrıntılı bilgi almak için aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz.
Alkol Bağımlılığı Afişi
pdfAlkol Bağımlılığı Broşürü
pdfGüncelleme Tarihi:
LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi
Bir asrı aşkın süredir bağımlılıklarla mücadelesini sürdüren Yeşilay, Kasım Alkol Farkındalık Haftası’nda açıklama yaptı. Bağımlılıkların bireyler ve toplum açısından sosyal ve ekonomik kayıplara yol açtığına dikkat çekilen açıklamada alkolün zararlarına ve bağımlılıklarla mücadelede Yeşilay’ın yürüttüğü çalışmalara değinildi. Alkolün zararlarına dikkat çekmeyi hedefleyen Yeşilay, Kasım tarihleri arasında “Şişenin Dibi” Sergisi’ni, Üsküdar Belediyesi Sosyal Hizmet Merkezi’nde ziyarete açtı.
Alkol kullanımının kısa dönemli ve uzun dönemli etkileri olduğunu belirten Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk şunları ifade etti:
“Alkolden kaynaklanan zararlar, alkol kullanan kişi ile beraber, aile üyelerine ve içen kişinin çevresine zarar verdiği gibi çeşitli sağlık bozukluklarına ve aynı zamanda çeşitli sosyal sorunlara da neden oluyor. Alkol kullanımı erken ölüm ve sakatlıklar açısından 7. sıradaki risk faktörü olarak görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü, alkolün zararlı kullanımının dünya çapında yaklaşık 3 milyon ölüme neden olduğunu belirtiyor. Tüm bu veriler göz önüne alındığında alkol bağımlılığının zararlarına ilişkin farkındalık oluşturuyor ve bağımlılıklarla mücadele eden vatandaşlarımıza destek oluyoruz. Küçük yaşlardan itibaren bireylere sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırarak bağımlılıktan uzak kalmaları için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu kapsamda, alkol bağımlılığının zararlarına ilişkin farkındalık oluşturmak ve alkol bağımlılığına karşı vatandaşlarımıza destek olmak amacıyla Yeşilay Danışmanlık Merkezimizde ücretsiz olarak psikososyal destek sağlıyoruz. Sanatın bağımlılıklarla mücadele konusunda farkındalık oluşturmanın etkili bir yolu olduğu düşüncesiyle alkolün olumsuz etkilerine dikkat çekmek için hazırladığımız “Şişenin Dibi” sergisinin de bu anlamda önemli olduğuna inanıyor; herkesi ziyarete bekliyoruz.”
“ALKOL ALDIKTAN SONRA ARAÇ KULLANMAMAK GEREKİYOR”
Alkollü araç kullanımı trafikte risk oluşturmaya hala devam ediyor. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre yılının ilk 10 ayında meydana gelen ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarında kazaya sebep olan sürücülerin yüzde 1,09’u alkollü araç kullanıyor. Alkole bağlı kazalar azalsa da alkolün kazalar için risk faktörleri arasında yer aldığını belirten Öztürk, “Bu oranları sıfıra indirmemiz, alkol aldıktan sonra direksiyona oturmaya artık son vermemiz gerekiyor. Tercihlerimizi kamu sağlığını tehdit etmeden toplumdaki başka bireylerin de sağlıklı yaşam alanlarını dikkate alarak yapmalıyız. Biz Yeşilay olarak bu konuda farkındalığı artırmak için geçtiğimiz yıl ‘İpler senin elinde’ başlıklı bir kamu spotu da hazırlayarak alkolün bireyin ailesi ve toplum için zararlarına dikkat çekmiştik. Bundan sonra da yürüteceğimiz çalışmalarla bağımlılıklarla mücadeleyi devam ettirecek ve toplumumuzu alkolün zararlı etkilerinden korumak için çalışmayı aralıksız sürdüreceğiz” dedi.
YEDAM ALKOL BAĞIMLILIĞINDAN KURTULMAK İSTEYEN 8 BİN KİŞİYE DESTEK SAĞLADI
Yeşilay, Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) ile bağımlılara ve yakınlarına ücretsiz psikososyal danışmanlık ve rehabilitasyon desteği sağlıyor. Bugüne kadar alkol bağımlılığından kurtulmak isteyen 8 bine yakın kişi YEDAM’a başvurdu. YEDAM’ın bağımlılık alanında uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan ekibi; alkol bağımlılığının yanı sıra tütün, madde, kumar ve teknoloji ile ilgili sorunlar yaşayan kişilere de ücretsiz psikososyal destek sağlayarak yeniden hayata kazandırılmaları için yardımcı oluyor. Aynı zamanda aile ve yakınlarına da destek vererek bozulan yaşam düzeninin onarılmasını ve ilişkilerin sağlıklı devam etmesini destekliyor. YEDAM’a YEDAM Danışma Hattı üzerinden ulaşılabiliyor.
YEŞİLAY HAKKINDA
yılında faaliyete başlayan Yeşilay, insan onurunu ve saygınlığını temel alan, toplumu ve gençliği ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışan, milli ve ahlaki değerleri gözeterek bağımlılıklarla mücadele eden; ulusal ve uluslararası düzeyde önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ve savunuculuk çalışmaları yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Alkol bağımlılığıyla mücadele hedefiyle kurulmuş; kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri arttıkça Yeşilay’ın tüzüğüne yeni çalışma alanları eklenmiştir. Alkolden sonra tütün, madde, kumar ve internet bağımlılığı mücadele alanlarına dâhil olmuştur.
Türkiye genelinde Yeşilay şubesi, dünya genelinde 95 Ülke Yeşilayı bulunmaktadır. yılında YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) kurulmuştur. Danışma Hattı ile çağrı merkezi hizmeti vermeye başlayan Yeşilay Danışmanlık Merkezi, şu an Türkiye genelinde ve KKTC’de aktif olarak Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) ile bağımlılık alanında profesyonel psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan kadrosu ile psikolojik ve sosyal hizmet desteği sağlamaktadır.
Toplumu bağımlılıklardan korumak ve bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarından dolayı Yeşilay, yılından bu yana “Kamuya Yararlı Cemiyetler” arasında yer almaktadır. BM Ekonomik Sosyal Konsey (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsüne ve Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) “Türkiye Mükemmellik Ödülü’ne” sahiptir.