ameliyatta boğaza takılan hortum nedir / Uzmanından anestezi hakkında doğru bilinen yanlışlar - Sağlık ve Yaşam Haberleri

Ameliyatta Boğaza Takılan Hortum Nedir

ameliyatta boğaza takılan hortum nedir

ANESTEZİNİN AMELİYAT &#;NCESİ, SIRASINDA VE SONRASİNDEKİ &#;NEMİ

PAÜ Hastaneleri Anestezi AD. Başkanı Prof. Dr. Hakan Erbay anestezinin tedaviler ve operasyonlar esnasındaki önemini anlattı. Anestezi, kelime anlamı olarak “hissizlik, duyusuzluk” demektir. Eskiden Narkoz olarak da Anestezi, ameliyatın çok önemli bir parçasıdır.

Anestezi, ameliyat öncesi, sırası ve sonrasını kapsayan, ameliyat süresince ağrı duyulmaması, güvenlik, konfor ve ameliyattan sonra süreci hatırlamamayı sağlayan bir dizi tıbbi uygulamaya verilen isimdir. Anestezi uzmanı, ameliyat sırasında, ağrıyı ve bilinci kontrol etmenin yanı sıra solunum, dolaşım gibi yaşamsal işlevleri izler ve gerektiğinde tedavi eder. Bu nedenle Anestezi Uzmanı her bakımdan hastanın koruyucusudur.

 Ameliyat Öncesi: Anestezist; ameliyat öncesi anestezi polikliniğinde hastayı değerlendirir, sağlık durumunu inceler.  Muayenelerinin sonucunda hastaya en uygun anestezi yöntemini seçer. Süreci ve yapılacakları hastaya anlatır ve hastanın sorularını yanıtlar.

Ameliyat Süresince: Ameliyat boyunca hastanın yanındadır, ağrı duyulmaması için gerekli ilaçları verir, kalp, akciğer, böbrekler ve diğer organların düzenli çalışmasını izler, gerekli tedavileri yapar.  

Ameliyattan Sonra: Anestezist yalnız uyutmakla değil, aynı zamanda uyandırmakla da görevlidir. Ameliyat sırasında verilen ilaçların etkisinden kurtulma, ameliyattan sonra da ağrı duyulmaması ve sağlıklı kalma için gerekli bakım ve tedavilerin hazırlığını yapar ve uygular.

Doğum için Anestezi:Anestezist bebeğin doğum kanalında ilerlemesine engel olmaksızın doğum sırasındaki şiddetli ağrıyı belden iğne yaparak veya diğer yöntemler ile keser. Bu anestezi yöntemlerinin bebeğe bir zararı yoktur. Doğum veya sezaryen ameliyatı sonrasında anne bebeği doğar doğmaz görebilir ve bağ kurabilir.

Yoğun Bakım: (Canlandırma/Reanimasyon):  Reanimasyon, “yeniden canlandırma” anlamındadır ve herhangi bir nedenle kalp ve solunumu duran hastalara temel ve ileri yaşam desteği uygulayarak, neden ortadan kalkıncaya kadar hayatta kalmalarını sağlamaya yönelik çaba gösterir.  

Ağrı Tedavisi (Algoloji): Akut ve kronik ağrılar için ağrısız ve konforlu bir yaşam sürdürmeye yönelik tedavi uygularlar. Ağrı Tedavi Merkezlerinde kronik ağrılı hastalara multidisipliner bir yaklaşımla uygun tedavileri planlarlar.

Ameliyathane Dışı Anestezi Uygulamaları: Anestezi uzmanları, ameliyathane dışında da ileri derecede yaşlı, çocuk veya akli durumu yeterli olmayan hastalara yapılacak çeşitli endoskopi işlemleri, psikiyatrik hastalara EKT işlemi, girişimsel ya da tetkik amaçlı radyolojik çalışmalar gibi pek çok durum için de anestezi uygulamaları yapmaktadırlar.

KAÇ TÜRLÜ ANESTEZİ VARDIR?

  • Genel Anestezi: Hastanın bilincinin (şuur) tamamen ortadan kaldırıldığı anestezi uygulamasıdır. Genel anestezi oluşturmak için kullanılan ilaçlar damardan veya solunum yoluyla verilebilir. Genel anestezi uygulamasında her hastanın özelliğine göre seçilebilecek farklı yöntemler ve çok sayıda ilaç bulunmaktadır.
  • Bölgesel Anestezi: Vücudun bir kısmının; (kol, bacak, karın, göğüs vb.) lokal anestezik adı verilen ilaçlar ile ağrılı işlemlere karşı duyarsızlaştırılmasına “Bölgesel Anestezi” denilir. Spinal, epidural, sinir bloğu vb. gibi çeşitleri vardır.
  • Lokal Anestezi: Küçük cerrahi girişim için sadece işlem yapılan alanın uyuşturulmasıdır. Bu uygulamayı ameliyatı yapan doktor yapabilir, ancak hastanın sakinleştirilmesi, yaşamsal işlevlerin takibi veya gerektiğinde tedavisi yine anestezi uzmanı tarafından yapılır.

ANESTEZİ NE KADAR SÜREBİLİR?

Anestezi birkaç dakika sürebileceği gibi saatlerce de sürdürülebilir. Bu ameliyatın türüne bağlıdır, ameliyatın ne kadar sürmesi gerekiyorsa, anestezi de o kadar sürdürülür.

Hastalar kendİlerİne ve Anestezİ Uzmanlarına nasıl yardımcı olabİlİrler?

Ameliyatınızdan önceki altı saat içinde hiçbir şey yenmemeli, içilmemeli ve oruç halinde bulunulmalıdır. Ameliyathaneye giderken (varsa) takma diş veya protezleri çıkarmalı ve ağızda sakız, şeker ve başka şeyler bulundurulmamalıdır. Gözlük veya işitme cihazları da çıkarılmalıdır. Özel bazı durumlarda anestezi uzmanına danışarak bu gibi cihazlarla da ameliyathaneye gelinebilir. Ameliyata giderken tüm mücevherler, tokalar ve benzeri aksesuarlarınızı çıkarılmalıdır. Tırnak cilası, oje ve dudak boyası silinmiş olmalıdır.

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerimizde Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalımızda görevli Öğretim Üyelerimiz, Araştırma Görevlisi Doktorlarımız ve Anestezi Teknisyenlerimizden oluşan kalabalık bir ekip ile yukarıda bahsi geçen tüm hizmetler profesyonel olarak en iyi şekilde yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

 

 




Nefes borusu darlığı nedeniyle ağız ve burun yoluyla nefes alamayacak duruma gelen hastaların nefes alabilmelerini için takılan trakeostomi kanülleri, sağladığı yararın yanı sıra istenmeyen sağlık sorunlarının da ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Göğüs Cerrahisi UzmanıProf. Dr. Sina Ercan, bu durumdan kurtulmanın mümkün olmasına karşın birçok hastanın doğru değerlendirilmediği için hayatlarını bu şekilde sürdürmeye devam ettiklerini söyledi. Hastaların böyle yaşamaya mahkûm olmadıklarını bilmeleri gerektiğini belirterek tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. 

Solunum yetmezliği nedeniyle nefes borusuna tüp takılıp, solunum aletine bağlanan hastalarda, solunum desteği ihtiyacı 15 gün sonra hala devam ediyorsa, boğazdan delik açılarak trakeostomi tüpü takılıyor. Ancak, nefes darlığı çeken, özellikle yoğun bakımdaki solunum desteğine ihtiyacı olan hastalara uygulanan trakeostomi bir süre sonra kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebiliyor. Hastaların çoğunun trakeostomi kanülleriyle yaşamak zorunda olmadıklarını hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sina Ercan, doğru tedavinin önemine dikkat çekti.

 

Yoğun Bakım Hastalarının 10'da Birinin Boğazında Delik Açılıyor

Yoğun bakımda solunum aletine bağlanıp 3 günden sonra solunum desteği ihtiyacı devam eden her 10 hastadan birine trakeostomi uygulandığını hatırlatan Prof. Dr. Sina Ercan, "Biz artık günden daha uzun süre ağız yoluyla nefes borusuna takılan tüpü yerinde tutmak istemiyoruz. Çünkü bu durumun hastada geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabildiğini biliyoruz.” dedi.

Trakeostomi açılan hastaların önemli bir bölümünün yoğun bakım süreci bittikten sonra kanül çekilerek iyileşebildiğini söyleyen Prof. Dr. Sina Ercan, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak hastaların bir bölümü oluşan bu hasar ve trakea denilen nefes borusunda daralmanın yol açtığı direnç nedeniyle nefes almakta çok zorlanıyor. Hasta adeta bir pipetin içinden solur gibi nefes alıp vermek zorunda kalıyor. Bu hastalarda kanülü normalde olması gerektiği gibi çıkarıp almak mümkün olmuyor. Çünkü bu durumda ön taraftaki delik de kapanıyor ve hasta nefes borusundaki darlık sebebiyle ağız ve burundan nefes alamaz hale geliyor.”

 

Ciddi Komplikasyonlar Görülebiliyor

Bu hastaların yaşadığı sorunların başında konuşma zorluğu ve ses çıkaramamanın geldiğini anlatan Prof. Dr. Ercan, "Trakeostominin üst tarafındaki nefes borusunun normal kısmı hasar görüp tamamen kapanabiliyor. Hastalar yukarıdan nefes alamadığı için hava akışı sağlanamıyor ve konuşamıyor. Bu durumda hastaların solunum ihtiyacı bitse dahi trakeostomiye bağımlı kalıyor, hasta etrafıyla da iletişim kuramaz hale geliyor. Yanı sıra, zaman içinde ciddi kanama, tekrarlayan zatürre enfeksiyonları gibi trakeostominin çok daha ciddi komplikasyonları görülebiliyor. Ancak, hastaların bu durumla yaşamaya mahkûm olmadığını, iyi bir muayene ve cerrahi müdahale sonrası bundan kurtulabileceklerini bilmeleri gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Ses Tellerine Zarar Verip Konuşmayı Engelliyor

Trakeostominin yaratacağı hasarın ciddiyetinin ses tellerine yakınlığına göre artabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sina Ercan, "Ne kadar uzun bir bölüm hasar görmüşse ve ses tellerine ne kadar yakınsa, bu işin cerrahi tedavisi o kadar kompleks hale geliyor. Bu bölgede ses tellerinin hareketlerine kumanda eden çok ince iki önemli sinir bulunuyor. Cerrahi müdahalenin bu sinirler hasar görmeden ilk seferde ve doğru şekilde yapılması çok önemli. Çünkü bu hastaların başarısız bir ilk cerrahiden sonra ikinci müdahaleyle sağlıklarına kavuşma ihtimalleri belirgin şekilde azalıyor. Dolayısıyla cerrahi, ciddi bir teknik alt yapı, yetkinlik ve ekip çalışması gerektiriyor.” dedi.


Göğüz Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan, hastası Zülfü Orhan'a uyguladıkları yöntemi örnek göstererek cerrahi tedavi hakkında şunları söyledi:

"Zülfü Bey'in ses tellerinin hemen altında yer alan tamamen kapanmış bölgeyi çıkarttık ve içerisine iyileşme süresince destek görevi görecek silikondan yapılmış T-tüp dediğimiz bir aparatı yerleştirdik. T-tüp üç ay kadar stent görevi gördü ve hasta sorunsuz iyileşti. Daha  sonra T-tüpü de çıkardık. Tamamen normal halde soluk borusunu eski haline getirmiş olduk. Bundan sonra da yine Kulak Burun Boğaz & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Alkan yardımıyla hastamıza yutma terapisiyle tekrar yutmayı öğrettik."


Boğazındaki Delik Kapatıldı, Aylar Sonra Yeniden Konuştu

Geçirdiği felç sonrası 45 gün yoğun bakımda kalan ve solunum yetmezliği nedeniyle boğazında bir delik açılan Zülfü Orhan, ise bir yıl boyunca 'Trakeostomi' ile yaşamını sürdürdü. 'Ameliyat olursa yaşamaz' denilen hasta, geçirdiği cerrahi operasyon ve T-tüp uygulamasıyla yeniden konuşmanın mutluluğunu yaşadı. Aylarca konuşamayan Zülfü Orhan, yaşadığı zorlukların kendisini çok yıprattığını belirterek, "Derdimi yazıyla anlatıyordum. 'Bana su getirin' derken bile bunu yazmam gerekiyordu. Şimdi boğazımda iz dahi yok. O kadar mutluyum ki, sanki yeniden doğmuş gibiyim. Tekrar yaşama bağlandım" dedi.

 

"Trakeostomiyi Alırsak 'Yaşamaz' Dediler"

Zülfü Orhan’ın, zor günlerinde yanında olan oğlu Ali Orhan ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Babam yoğun bakım süreci sonrası solunum yetmezliği sorunu yaşadı. Nefes borusuna delik açılması gerekti. Biz belli bir süre sonra oranın kendiliğinden iyileşeceğini düşündük. Süreç bizim istediğimiz gibi ilerlemedi. Boğazına 12 milimetrelik bir kanül takıldı. 'Kapatırsak solunumu kesilip hayatını kaybeder' dediler. Bir yıla yakın bir süre böyle yaşadı. Sonunda yapılan ameliyat sonrasında babamız değil, sanki biz yeniden doğduk. Babam artık istediği gibi konuşabiliyor. Şu an kimseye bağımlı olmadan yaşıyor."


Yutmayı Yeniden Öğrendi

Kulak Burun Boğaz & Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Alkan ise operasyon sonrası terapileri uyguladı. Orhan'a yutmayı yeniden öğrettiklerini belirten Prof. Dr. Zeynep Alkan, "Yutma terapisinde en önemlisi gıdanın akciğere kaçmaması. Gıda akciğere kaçtığı zaman akciğerimizde zatürreye yol açabiliyor. O nedenle hastaya yutmayı öğretiyoruz. Öksürmek hava yolunu koruyan en iyi reflekstir. Bu refleks bazı hastalarda kaybolabiliyor. Tekrardan öksürmeyi, baş pozisyonlarını ayarlamayı, lokmaları bölmeyi, gıdanın lokmalara göre kıvamlandırılmasını öğrenmede terapiler hastaya yardımcı oluyor. Hastanın öğrendiği noktada terapiler sonlandırılıyor" dedi.

Basın Yansımaları: seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.