atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi özet / ATATÜRK İLKELERİ VE İNKİLAP TARİHİ-1 FİNAL DERS ÖZETİ - PDF Free Download

Atatürk Ilkeleri Ve Inkılap Tarihi Özet

atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi özet

I.BÖLÜM - Osmanlı Devleti’ndeYenileşme Çabaları

Osmanlı Devletinin Duraklama Dönemine Genel Bakış

17 yy. başlarından 8. yy ilk yıllarına kadar geçen dönem Osmanlı tarihinde duraklama dönemi olarak adlandırılır. Bazı tarihçiler bu dönemin başlangıcını Kanuni Sultan Süleyman’a kadar götürmekte bazıları ise başlangıç olarak Sokullu Mehmet Paşa’nın ölümünü kabul etmektedir. Gerçekten incelendiğinde Yy ikinci yarısından itibaren Osmanlının devlet teşkilatlanmasında bir takım sorunlar çıkmaya başlamış ama bu fetihleri ve zaferleri engelleyememiştir. Bu nedenle bu döneme bazı tarihçiler duraklama dönemi derken bazıları ise buhran dönemi olarak adlandırmıştır. Çünkü bu dönem içerisinde İnebahtı mağlubiyetine rağmen Kıbrıs’ın fethi tamamlanmış, Tunus Fethedilmiş ve Afrika kıtasının en ucuna kadar topraklar genişletilmiştir. Yine bu dönem içerisinde Girit fetih edilmiş, Avusturya ile imzalanan ZitvatorokAnlaşmasında Osmanlı Avusturya’ya karşı üstünlüğünü korumayı başarmış, Limni ve Bozcaada alınmış, Erdel’e asker sokulmuş ve Slovakya’nın fethi ile de batı da en geniş sınırlara ulaşılmıştır. Ama aynı sınır içerisinde Karlofça anlaşması imzalanmış ve Osmanlı devleti büyük yara almıştır.

Duraklama Döneminin Sebepleri

Bu dönemde askeri olarak büyük başarılar kazanılmasına rağmen Avrupa’da sosyal hayatta yaşanılan gelişmelerden büyük oranda etkilenmiştir. Ülkenin sorunları askeri başarı ile örtülmeye çalışılmış ve ekonominin büyük bir bölümü askeri harcamalara ayrılmıştır. Zaten çok da parlak bir durumda olmayan Osmanlı ekonomisi aynı dönemde gittikçe güçlenen Avusturya ekonomisinden çok etkilenmiş ve kelimenin tamanlamıyla bozguna uğramıştır. Ekonomik olarak sıkıntıya giren Osmanlı ordusu güçten düşmüş bu durum savaşları uzakmış ve hazine gün geçtikçe tükenmiştir. Büyük bir gelir kaynağı olan savaş ganimetlerinin de gelmemesi üzerine Osmanlı Askeri prestijini iyice kaybetmiştir.

Devrin Âlimlerinin Kaleminden Duraklama Dönemi

yy sonlarına doğru bazı Osmanlı âlimleri tarafından duraklama döneminin geleceği öngörülmüş ve bir takım öneriler sunulmuştur. Âlemlerin çoğu bu döneminin asıl sebebi olarak devlet memurlarının niteliksizleşmesini görse de birtakım âlimler göre dönemin sebebi tımar sisteminin bozulması ve devlet erkânının para hırsını her şeyin üzerinde tutmasıdır. Sadece Yy elemanlarından Kâtip Çelebi dönemin sebebi olarak âlimlerin pozitif bilimlerden ve felsefeden uzaklaşması olduğunu öne sürmüştür. 

 

 

Buhranın Sebepleri

Buhranın sebeplerinin önemli bir boyutu ise Avrupa’dır. Derebeylik sisteminin yıkılması üzerine Avrupa’da büyük ve güçlü krallıklar kurulmuş bu devletler sömürgecilik faaliyetlerine başlamışlardır. Osmanlı ile taban tabana zıt olan sömürge faaliyetleri Avrupa krallıklarına büyük zenginlik kazandırmıştır. Diğer yandan ise Avrupa’da kiliseye olan inancın azalması sonucu ortaya çıkan Rönesans ve reform hareketleri Avrupa’nın pozitif bilimlerde ilerlemesini hızlandırmıştır. Kıtaların keşfi ve Uzak doğu zenginliklerine giden daha kısa yolların bulunması Akdeniz ticaretini çok kötü etkilemiş bu durum Osmanlının büyük bir gelir kaybı yaşamasına sebep olmuştur. Ama tek sebep olarak Avrupa’yı göstermek yeterli olmayacaktır çünkü bu dönemde Osmanlı sınırları içerisinde tımar sistemi bozulmuş toprak ağaları halktan yüksek vergiler talep etmeye başlamıştır.

Bu durum sık sık isyan çıkmasına zemin hazırlamış, uzun süren savaşlar hem askeri hem halkı bıktırmış, yoksulluk had safhaya ulaşmıştır. Kapıkulu askerlerinin isyanları ise içeride düzenin iyice karışmasına vesile olmuştur.

te çıkan isyan sonucunda kapı kule askerlerinin II. Murad ve Şeyh-ülİslam Feyzullah efendiyi öldürmesi ile sonuçlanmıştır. Bu isyandan sonra âlimler ilk olarak iç meselelerin çözülmesi konusunda hemfikir olmuşlardır.

Osmanlı Devletinde Buhran, Yenileşme Ve Ekonomik Bağımlılık Dönemi

II. Mustafa’nın idamının hemen ertesinde tahta çıkan III. Ahmet barış politikası gütmek için uğraşsa da Rusya’nın bakı ve tacizleri sonrasında savaş kaçınılmaz olmuştur. Yine bu dönemlerde Venediklilerle savaşılmış ve Mora geri alınmıştır. Ne yazık ki cephede kazanılan zaferler sadece cephede kalmış ve masada kaybeden yine Osmanlı olmuştur. Pasarofça anlaşmasının imzalanmasının üzerine de Osmanlı iyice zayıflamış ve büyük miktarda toprak kaybetmiştir.

Lale Devri

Devler erkânı artık kaybedilen toprakların geri alınamayacağı konusunda anlaşmış ve barış siyaseti izlenerek devlerin iç işlerinin düzenlenmesine uğraşmışlardır. Bu barış döneminde İstanbul’da bol miktarda lale yetiştirilmesi ve bu lalelerin dünyaya yayılması bu devre adını vermiştir. Pasarofça darbesinden sonra ise âlimler Avrupa medeniyetinin daha üstün olduğunu kabul etmiş ve Avrupa medeniyetinin incelenmesine karar verilmiştir. Bu hareketlenmeler Osmanlı döneminde ki Avrupai yenileşmenin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde imalathaneler açılarak Avrupai üretim yapılmaya çalışılmış Avrupa’ya gönderilen elçilerin sayısı artmış ve bu elçiler sadece diplomatik değil Avrupa’nın sosyal hayatı hakkında da düzenli olarak Saray’a rapor sunmuştur.  Tercüme heyetleri kurularak Arapça, Farsça ve Batı dillerinden önemli eserler çevrilmiş ve İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurmuştur. Aynı dönem içerisinde mimari olarak da büyük gelişme yaşanmıştır. Ancak bu dönemde yapılan yenilikler kalıcı olmamıştır. Çünkü gönderilen elçiler Avrupa’nın askeri, ekonomik, diplomatik veya sosyal gelişmeleri yerine gösteriş ve saray eğlencelerini getirmişlerdir. Günlerce süren saray eğlenceleri ve ziyafetleri halkın üzerine düşen vergiyi artırmış ve iyice fakirleşen halk Patrona Halil’in etrafında birleşerek isyan etmiştir. Bu isyan Lale Devrinin sonu kabul edilir.

  1. Mahmut Dönemi

Dönemin en belirgin özelliklerinden biri Avrupa’dan getirilen subayların orduyu düzenlemek için görevlendirilmesidir. Eski bir Fransız subay olan Humbaracı Ahmet Paşa saraya sunduğu raporda maaşların düzenli ödenmesi, emeklilik sisteminin kurulması ve Yeniçerilerin Bölükler halinde kendisini eğitecek subayların emrine girmesi gibi radikal öneriler sunmuştur.  Ancak bu fikirler sadece humbaracı ocağı ile sınırlı kalmıştır. Humbaracı Ocağı Avrupa tarzında düzenlenen ilk Osmanlı Kurumu olarak tarihe geçmiştir. Bu ocak baştan aşağı düzenlenmiş ve üniforması bile geleneksel Osmanlı üniformasından uzaklaşmıştır. Yine aynı Paşa Kara Mühendishanesini kurarak topçu yetiştirmeye başlamıştır.  I. Mahmut döneminde ıslahat hareketleri genellikle askeri alanda olsa bile kültürel alanda da birçok gelişme sağlanmıştır.

Matbaaya saray desteği sağlanmış, sanatçılara destek çıkılmış, İstanbul’da kurulan kütüphanelere ülke çapından değerli el yazmaları getirilmiştir. Aynı zamanda ülkenin ilk kâğıt fabrikası kurulmuştur.

III. Mustafa Dönemi   

Bu dönemde padişahın yürüttüğü barış ve huzur politikası sayesinde hazine gelirleri artmış, saray harcamaları kısılmış, vakıflara sıkı denetim getirilmiştir. Ancak Rusya’nın Osmanlı’ya savaş açması ve alınan mağlubiyet sonrasında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşması (Osmanlının imzaladığı en ağır 2. Anlaşma)  dönemin başarılarına gölge düşürmüştür. Ayrıca alınan bu yenilgi askeriye de köklü bir değişim gerekliliğini ortaya sermiştir.

I. Abdülhamit Dönemi

Kapsamlı askeri okullar açılmış,

Mühendishaneler kurulmuş,

Boğazda kaleler yapılmış,

Sürat topçuları birliği kurulmuş,

Medine’ye büyük bir kütüphane açılmıştır.

III. Selim ve Nizam-ı Cedit

III. Selim döneminde Avusturya elçisi olan Ebubekir Ratıp Efendi, Avusturya’nın askeri, ekonomik ve sosyal hayatını derin bir şekilde incelemiş ve sayfalık Seferatname’sini padişaha sunmuştur. Aynı zamanda Sultan Selim halkın çeşitli kesimlerinden seçilmiş 22 kişilik bir gruptan rapor istemiş ve öncelikli olarak çıkan sonuç askeri alanda yenileşmenin kaçınılmaz olduğudur. Söz konusu raporlarda mali, idari, toplumsal ve iktisadi konular da ele alınmıştır. Bu raporlardan yola çıkan Sultan selim Nizam-ı Cedid adında ki değişim planını yürürlüğe koymuştur. Bu plan her konuda ıslahat planları içeriyordu ama dönemin şartlarından dolayı çoğunluk olarak askeri ıslahatlara öncelik verilmiştir. Bu durum Nizam-ı Cedid ıslahatlarının sadece askeri olduğuna dair yanlış bir düşünceye sebep olmuştur. III. Selim yeniçeri ocağını kapatarak yerine Nizam-ı Cedid adı altında yeni bir ordu kurmuştur. Aynı zamanda ulemanın nüfüzu kırılmış, Şeyh-ülislamın siyasi fetva vermesi yasaklanmış ve Avrupa’nın ilerlediği her alanda ilerleme esas alınmıştır.  Tabi ki yeni bir ordu kurmak kolay olmayacaktır ve bu ordunun giderlerinin karşılanması için İrad-ı Cedit Defterdarlığı kurulmuştur. Yeni orduyu ve eski askerleri geliştirmek için kara mühendishanesi kuruldu.

 Burada Fransa’dan gelen uzmanlardan yararlanıldı ve Fransızca zorunlu ders olarak okutuldu. Aynı zamanda bu okulda kurulan kütüphane kısa zamanda Fransızca yazılan eserler ile zenginleştirildi. Deniz Mühendishanesi ıslah edildi. Bahriyeliler için hastahane kuruldu ve bulaşıcı hastalıklar için karantina önlemi ilk olarak bu dönemde kullanılmaya başladı. Donanmaya asker sağlamak için batı Anadolu halkına zorunlu askerlik görevi getirildi. Damat Küçük Hüseyin paşa liderliğindeki bir ekip ile donanmadaki yolsuzluk ve adam kayırmalara bir son verilmeye çalışıldı.

İdari Alanda Yapılan Yenilikler

  İdari alanda ise Paris, Viyana, Londra ve Berlin’de daimi elçilikler açıktı. Bu elçiliklerden Avrupa’daki olaylar ve fikir akımları hakkında güvenilir ve hızlı bilgilendirme hizmeti sağlandı. Bunun sonucu olarak Osmanlı topraklarında az da olsa Avrupa’daki gelişmeleri takip eden bir grup oluştu. Aynı zamanda elçilikler sayesinde yabancı dil bilen ve yurtdışında okuyan aydınlar yetiştirildi. Tımar ve zeamet sistemi yeniden düzenlenerek hazineye para girişi sağlandı.

Ticari ve İktisadi Alanda Yapılan Yenilikler

  İthalatın ihracatın önüne geçmesine engel olmak başta olmak üzere memleket madenlerinin işlenmesi, lüks tüketim eşyalarının ithalatının yasaklanması, sikkelerin değerinin düşürülmesinin engellenmesi ve israftan kaçılması alanın da çalışmalar yapılmıştır. Tekel sistemi kaldırılarak serbest piyasa sistemine geçilmiş ve esnafların Avrupa’da olduğu gibi rekabet etmesine olanak sağlanmıştır.

Osmanlı – Fransız Savaşı

yılında Napolyon önderliğindeki Fransız ordusu Mısır’a çıkarma yaptı. Osmanlı askerleri toprağını savunmak istedi ise de başarılı olamadı.  Bunun üzerine yıllarca düşman olunan Ruslar ile anlaşma imzalandı. Ruslar ile anlaşılmasından kısa bir süre sonra İngilizler ile de bir anlaşma imzalanmış ve Fransızlar Mısır’dan çıkarılmıştır.

Osmanlı – Rus, İngiliz Savaşı

Fransızların bölgeyi boşaltmasından sonra Osmanlı devleri ittifaklarının ağır istekleri ile karşı karşıya kalmıştı. Ruslar boğazdan savaş gemisi geçirme hakkı ege adalarını isterken İngilizler Mısır’da egemen güç olmak istiyordu. İttifak sona erdiği için boğazlar Rus donanmasına kapatıldı.  Mısırdaki otorite boşluğunu doldurmak içinse Mehmet Ali Paşa mısır valiliğine atandı. İttifağın diğer üyesi İngiltere’de Osmanlı’ya karşı bir tutum izliyordu. Çünkü İngiltere Osmanlı-Fransa yakınlaşmasından rahatsızlık duyuyor ve Osmanlı üzerindeki Fransa etkisini bitirmek istiyordu. Bu sebeple yılında İngiltere destekli Rus ordusu Hotin ve Bender kalelerini işgal etti. İngiliz donanması 20 kadar gemi ile boğazı geçip İstanbul’a kadar geldi ise de Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da İngilizleri bozguna uğratmasından dolayı geri çekilmek zorunda kaldı.

Kabakçı Mustafa İsyanı

Nizam-ı Cedid düzeni nüfüzlu kişileri rahatsız ediyordu. Çünkü toprak ağaları ve rüşveti meşru gören kesim artık gücünü yitirmeye başlamıştı. Dünyanın en iyi askeri gücü kabul edilen Osmanlı ordusunun Avrupalı subaylardan ders alması ve Avrupalı gibi giyinmesi ise eleştirilerin odak noktası idi. Eski düzenden çıkarı olan kişiler Kabakçı Mustafa Etrafında birleşti ve İstanbul’a yürüdü. Halktan da destek alan isyancılar III. Selim’i tahttan indirdi ve Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı.

II. Mahmut Dönemi

İlk olarak merkezi otoritenin güçlenmesi hedef alınmıştır. Bu yüzden yerelde iktidar sahibi insanlar (ayanlar) ile yeniçeri ocağının düzenlenmesi ve ayanların hakları tartışıldı. 7 kemim de ayanlar ile Saray arasında Sened-i İttifak imzalandı. Ayanlar Padişaha bağlılığını ilan etti ve vergiler Sarayın söylediklerine göre toplanacaktı. Ayanlar kendi bölgelerinin dışına karışamayacak ve buna karşılık vezirler ayanlar üzerinde fevri kararlar veremeyecekti. Ayrıca bu senedi ittifakta halkın çıkarlarını koruyan birçok maddede bulunuyordu. Ama bu ittifak uzun sürmedi ve imzalanmasından 5 hafta sonra Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi ile son buldu.

Mısırda Yenilik Hareketleri

Mehmet Ali Paşa Mısırda yaptığı yenilikler sayesinde Mısır güçlenmiş ve neredeyse İstanbul’dan bağımsız bir hale gelmiştir. Askeri olarak Basra körfezini fetheden, Kölemen beylerini ortadan kaldıran, Vahhabi isyanını bastıran Mehmet Ali Paşa Arabistan’da da mutlak güç durumundaydı. Bunun altında yatan sebep ise Mehmet Ali Paşa’nın Nizam-ı Cedid’den etkilenerek kurduğu ordudur. Bu orduda Napolyon’dan ayrılan işsiz subaylar kullanılmıştır. Orduya gerekli maddi destek vakıf arazilerinden alınan ağır vergiler ile karşılanmıştır. Aynı zamanda Avrupa’ya öğrenciler gönderilmiş ve bir tıp fakültesi açılmıştır. Pamuk ekimine önem vermiş ve kurulan imalathaneler ile bir yerel ekonomi yaratılmaya çalışılmıştır. Bütün bunların yanı sıra Mısır’da bir yerel gazete çıkarmıştır.

  Bütün bu yeniliklerle kurulan yeni Mısır son derece zengin bir şehre ve Güçlü bir askeri güce sahip olmaya başlamıştı. Bağlı olduğu İstanbul ise gün geçtikçe kötüye gidiyordu. Mora isyanını bastırmak için Mehmet Ali Paşa’dan yardım istendi ve Mehmet Ali Paşa’nın ordusu bu isyanı başarılı bir şekilde bastırıldı. Ödül olarak Suriye’yi isteyen Mehmet Ali Paşa’ya sadece Girit’in verilmesi ikilinin arasındaki ipleri biraz zayıflatmıştı.  Osmanlı ordusunun Rusya seferini 12 bin asker ile destekleme sözü veren Paşa sadece 25 bin kese altın verince de Osmanlı ile Mısır valisinin arası iyice açıldı. Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa 20 Ekim de 35 bin asker ile Suriye’ye yürüdü.

Suriye’yi ele geçirdikten sonra Anadolu’nun içine kadar giren Mısır ordusu Kütahya’ya kadar ilerledi ve İbrahim Paşa II. Mahmut’tan Bursa’yı istedi. Eğer Bursa verilmezse İstanbul’a yürüyeceğini bildirdi. Bunun Üzerine Osmanlı Devlet adamları Ruslar ile anlaştı ve Ruslar Beykoz’a asker çıkardı. Osmanlı – Rus işbirliğini hiç istemeyen İngiltere ve Fransa Devreye girerek Mehmet Ali Paşa ve Hükümet arasında bir anlaşma sağladı. Ama II. Mahmut ilerde çıkabilecek ikinci bir mısır olayını önceden önlemek için Ruslar ile Hünkar İskelesi Anlaşmasını imzaladı.  Bu anlaşma ile Ruslara boğazlardan sorunsuz geçiş hakkı tanınıyordu. İngilizler ve Fransızlar bu durumdan pek hoşnut olmamıştı ve yeni bir kriz kapıya dayanmıştı.

Bunun üzerine Osmanlı hükümeti Rusya ya verdiği hakları Avusturya’ya da vererek krizi önlemişti. Fakat bu sefer ortaya çıkan en ufak bir sorunda müdahaleye çok açık bir konuma gelmişti.

II. Mahmut Dönemi Islahatları

Askeri alanda

14 Ekim de Sekban-ı Cedit Ocağı kuruldu. Bu yeni orduya asker alımı sağlandı. Bu arada Yeniçerilerin talimlerden kaçmaması için İstanbul halkına bile talim zorunluluğu verildi. Ama yeniçeriler buna da isyan etmesi üzerine II. Mahmut yeni çeri ocağını kaldırdı. (17 haziran – Vaka-i Hayriye) Yerine Avrupai bir tarzda Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu kuruldu.

İdari ve Mali Alanda

Vergi sistemi düzenlendi.

Evkaf Vekâleti kurularak vakıf gelirleri hazineye aktarıldı.

Sadrazamlık makamının adı değiştirilerek Başvekâlet adı aldı.

Ali işlemler için Meclis-i Ahkâm-ı Adliye kuruldu

İdari işleri yürütmek için Dar-ı Şura-yıBab-ı Ali kuruldu.

Ziraat, sanayi, ticareti yönetmek için yeni meclisler kuruldu.

Eğitim Ve Sosyal Alanda Yapılan Islahatlar

Avrupa’ya eğitim görmek için öğrenciler gönderildi

Avrupalı eserler Türkçeye çevrildi.

Müzaka-i Hümayun ve Mekteb-i Ulum-u Harbiye adında iki yeni Fransız tarzında okul açıldı

Mekteb-i Marif-i Adli ve  Mektep-i Ulum-i Edebi adında iki yeni devlet memuru yetiştiren okul açıldı.

İstanbul’da ilköğretim zorunlu hale getirildi.

Topkapı sarayından Dolmabahçe Sarayı’na taşınıldı ve saray hayatında değişiklikler yapıldı.

Fes giyme zorunluluğu getirildi.

Eyüp’te Feshane kuruldu

Takvim-i Vakaiye adlı ilk Osmanlı gazetesi çıkarıldı.

İlk nüfus sayımı yapıldı

İlk karantina uygulaması yapıldı

Posta teşkilatı kuruldu.

 

Atatürk İlkeleri ve İnkilap tarihi görevde yükselme özet not

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN YIKILIŞI yılları asında dört yıl devam etmiştir. Dünya ülkelerinin tamamını etkileyen bir savaştır. Bu savaşın birden çok sebepleri vardır. Bu sebepler şunlardır: - Siyasi ve askerî sebepler - Ekonomik yayılma ve sömürgecilik - Avrupa’da Alman- Fransız rekabeti - Balkanlar’da Rus- Avusturya rekabeti - Dinî ve kültürel yayılma - Milliyetçilik - Hanedan çekişmeleri - Osmanlı Devleti’nin paylaşılma isteği

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRK CEPHELERİ Yukarıdaki sebepleri yazılan bu savaşa Osmanlı Devleti de Kasım ’te katılmış bunun üzerine birçok yeni cephe açılmıştır; - Kafkas Cephesi - Kanal Cephesi - Irak Cephesi - Hicaz-Filistin Cephesi - Çanakkale Cephesi - Galiçya Cephesi - Dobruca Cephesi

OSMANLI DEVLETİ’Nİ PAYLAŞMA PROJELERİ Osmanlı orduları cephelerde savaşırken, düşman devletlerin yöneticileri bir araya gelerek Osmanlı topraklarını kendi aralarında gizlice paylaşmışlardır. Bu gizli anlaşmalar şunlardır; - İstanbul Anlaşması - Londra Sözleşmesi - Sykes-Picot Anlaşması - St. Jean de Maurienne Anlaşması

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN SONA ERMESİ VE OSMANLI DEVLETİ’NİN MÜTAREKE İMZALAMASI

Çanakkale başta olmak üzere büyük kahramanlık gösteren ve zaferler kazanan Osmanlı Ordusu’nun yenilip geri çekildiği cepheler de olmuştur. yılının sonlarına doğru gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan devletler ateşkes isteyerek mütareke imzaladıkları için Osmanlı Devleti de savaşı sürdüremeyeceği için ateşkes istemiştir.

MONDROS MÜTAREKESİ ve İSTANBUL’UN İŞGALİ • Mondros Mütarekesi 30 Ekim tarihinde imzalanmıştır. Mondros mütarekesi 25 maddeden oluşmaktadır. Osmanlı topraklarının işgalini kolaylaştıran 7. maddedir. Bu ateşkes/ silah bırakma belgesine dayanılarak devlet ve topraklar işgal edilmiştir. Devletin başkenti İstanbul 13 Kasım ’de İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemileri ile işgal edilmiştir. 

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ Başta İstanbul olmak üzere 15 Mayıs ’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi halkın silaha sarılıp harekete geçmesine sebep olmuştur. Böylece Kuvâ-i Milliye ( Millî Kuvvetler) hareketi doğmuştur. Bununla birlikte daha örgütlü çalışmak için yararlı cemiyetler kurulmuştur.

Millî cemiyetler - Millî Kongre Cemiyeti (İstanbul) - Trakya- Paşaeli Müdafaa-i Hukuku Heyeti Osmaniyesi (Edirne ) - İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti (İzmir) - Redd-i İlhak Cemiyeti (İzmir) - Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti (İstanbul - Erzurum’da şubesi) - Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti (Trabzon) - Kilikyalılar Cemiyeti ( İstanbul’daki Çukurovalılar kurmuş- Adana’da şubesi açılmış) - Kars Millî İslam Şurası (Kars) - Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti (Sivas)

ZARARLI CEMİYETLER 1. Azınlıkların kurduğu cemiyetler İşgaller başladıktan sonra yüz yıllardır Türklerle beraber yaşamış olan azınlıklar, gayrimüslimler de harekete geçmiş ve örgütlenmişlerdir. Daha önce var olan örgütler hızla harekete geçmiştir. - İttihad-ı Millî (İstanbul Rumları) - Mavri Mira Cemiyeti ( Rumlar ) - Pontus Rum Cemiyeti ( Rumlar) - Makabi Cemiyeti (Yahudiler) - Alayans İsrailit Cemiyeti (Yahudiler ) - Hınçak ( Ermeni ) - Taşnaksutyun ( Ermeni ) 2. Türklerin veya Kürtlerin kurduğu Cemiyetler - İngiliz Muhipler Cemiyeti - Wilson Prensipleri Cemiyeti - Sulh Selameti Osmaniye Cemiyeti - Kürt Teali Cemiyeti

MİLLÎ MÜCADELEYE HAZIRLIK

- Savaş bittikten sonra diğer komutanlar gibi Mustafa Kemal de İstanbul’a gelmiştir

. - İstanbul’a girdiğinde işgalci devletlerin savaş gemilerini gördüğünde “Geldikleri gibi giderler.” demiştir.

- Genç subaylar ve diğer arkadaşlarıyla kurtuluş üzerine görüşmeler yapmıştır.

- İstanbul’dan uzaklaşıp Anadolu’da örgütlenerek kurtuluşun gerçekleşeceği ortaya çıkmıştır.

- Bu arada İngilizler Karadeniz’de asayişin bozulmasından şikâyet ettiler.

- Osmanlı Hükûmeti bölgeye gönderilecek komutan arayışına girdi.

- Komutan ve subaylar arasında yapılan inceleme sonunda komutan olarak Mustafa Kemal seçildi.  

Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı ve Faaliyetleri Tuğgeneral Mustafa Kemal IX. (9.) Ordu müfettişi olarak Samsun’a görevlendirildi. Mustafa Kemal 19 Mayıs ’da Samsun’a çıkmıştır. Mustafa Kemal’in müfettişlik alanını kapsayan iller: Samsun, Trabzon, Erzurum, Erzincan, Van, Kayseri, Ankara, Kastamonu, Maraş, Diyarbakır, Bitlis, Elaziz idi. - Mustafa Kemal bir hafta Samsun’da çalışmalarını yaptıktan sonra Havza’ya geçti - Havza’da, Samsun’da başlattığı silahlı direniş ve örgütlenme çalışmalarına devam etti.

- 12 Haziran ’da Amasya’ya geçti. Amasya Genelgesi 22 Haziran ’da Amasya Genelgesi yayımlandı. Tüm ilgililere duyuruldu.

- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.

- İstanbul Hükûmeti görevini yapamamaktadır. Bu durum milleti yok olmuş gibi gösteriyor.

- Milletin İstiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

- Milletin haklı sesini duyurmak için millî bir heyet kurulması gerekmektedir.

- Anadolu’nun her yönden güvenilir yeri Sivas’ta millî bir kongre düzenlenecektir.

- Her ihtimale karşı durumun millî bir sır olarak tutulması ve gereken yerlerde yolculuğun kimlik değiştirerek yapılması gerekmektedir.

- Vilayât-ı Şarkiye (Doğu Vilayetleri) adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre düzenlenecektir. Erzurum delegeleri Sivas’a katılacaktır.

Erzurum Kongresi ( 23 Temmuz- 7 Ağustos )

Mustafa Kemal 3 Temmuz’da Erzurum’a vardı. 7 Temmuz gecesi İstanbul’dan görevinden alındığı haberi verildi. 8 Temmuz’da Mustafa Kemal askerlik mesleğinden istifa ederek sivil bir vatandaş olarak mücadeleye devam etme kararı verdi. Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı kongre kararları şunlardır:

- Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.

- Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı İstanbul Hükûmeti görevini yerine getiremez ise millet topyekun savunacak ve direnecektir.

- İstanbul Hükûmeti vatanın bütünlüğünü koruyamadığı takdirde, Anadolu’da geçici bir hükûmet kurulacaktır.

- Kuvâ-i Milliyeyi amil (millî silahlı güçleri etkin) ve İrâde-i Milliyeyi ( milletin iradesi) hâkim kılmak esastır.

- Hristiyan azınlıklara siyasi hâkimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.

- Manda ve himaye kabul edilemez.

- İstanbul’daki millî meclisin bir an önce toplanması ve hükûmet işlerini denetim altına alıp yürütmesini sağlamak için çalışılacaktır.

• Mustafa Kemal’in başkan olduğu 9 kişilik heyet doğu illerini temsilen Sivas’a hareket etmiştir. • Erzurum Kongresi mahallî bir kongredir. • Aldığı kararlar genel ve millî özellik taşır. Sivas Kongresi ( Eylül ) • Başkanlığını yine Mustafa Kemal’in yaptığı kongre;

 - Genel, bütün bir Anadolu adına yapılmış bir kongredir. * Alınan kararlar bütün yurtta uygulanmak için alınmış kararlardır. * Erzurum Kongre’si kararlarının hemen hemen aynısıdır. *Ülke genelindeki yararlı cemiyetler tek isim altında birleştirilmiştir. Farklı olan kararlar şunlardır: - Ülkemize karşı işgal emeli olmayan herhangi bir devletin iktisadi yardımları kabul edilecektir. Adaletli bir barışın yapılması millet olarak emelimizdir. - Milletin kendiliğinden oluşturduğu millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek amaç, tek isim altında toplanmıştır. - Kongrenin seçtiği Temsil Heyeti meclis açılıncaya kadar vaziyeti idare edecektir. - Millî Cemiyetler köylere kadar teşkilatlanacaktır. • Mustafa Kemal’in başkanı olduğu 16 kişilik Temsil Heyeti seçilmiş ve Millî Mücadeleyi yönetme yetkisi verilmiştir. Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi ( 27 Aralık ) Temsil heyeti Sivas’tan ayrılarak çalışmaları daha yakından takip edeceği, haberleşme, ulaşım ve güvenlik bakımından daha uygun olan Ankara’ya karargâhını taşımıştır. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin açılması ve Misak-i Millî Kararlarının Alınması • Ülke genelinde işgal ortamında seçimler yapıldı. • Seçilen vekiller İstanbul’a gitti.

• 12 Ocak ’de Mebusan Meclisi açıldı ve çalışmalarına başladı.

• 28 Ocak ’de Misak-ı Millî kararları mecliste oy birliği ile kabul edildi.

Kararlar: - Kars, Ardahan, Batum, Batı Trakya ve Arapça konuşulan yerlerin kaderi halkaların özgür iradeleriyle verecekleri karara bağlanmıştır.

- İstanbul ve Marmara’nın güvenliğinin sağlanması şartı ile boğazlar uluslararası ulaşım ve ticarete açık olacaktır.

- Türkiye’deki azınlıklara, komşu ülkelerdeki Müslümanlara tanınan hakların aynısı tanınacaktır. - Siyasi, sosyal, hukuki ve ekonomik bağımsızlığımıza kaşı engeller tanınmayacaktır. İstanbul’un işgal edilmesi ve Mebusan Meclisi’nin dağıtılması Misak-ı Millî kararlarının alınması ve duyurulması üzerine 16 Mart ’de İşgal devletleri İstanbul’u resmen işgal etmiştir. Meclisin etrafı çevrilmiş, bazı vekiller tutuklanmıştır. 18 Mart ’de son oturumda meclisin çalışmalarına süresiz ara verilmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal’in emriyle milletvekili seçimleri yenilenmiştir. Meclisin Ankara’da açılacağı kararı alınmıştır. 23 Nisan ’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi ( TBMM) açılmıştır. 24 Nisan ’de Mustafa Kemal TBMM Başkanı seçilmiştir. Artık bundan sonra Milî Mücadeleyi bu meclis yürütmüş ve idare etmiştir. TBMM’nin Özellikleri: - Millî bir meclistir. - Demokratik ve idealist bir meclistir. - Olağanüstü hâl meclisidir. 63 - Kahraman bir meclistir. - Kurucu bir meclistir. - Halkçı bir meclistir.

TBMM VE HÜKÛMETİNE KARŞI İSYANLAR Bu isyanlar İstiklâl Mücadelesini engellemek, Ankara’daki TBMM ve hükûmetini başarısız kılmak için; • İstanbul Hükûmeti ve işgalci devletleri desteklemiş, teşvik etmiştir. ANZAVUR İSYANI ( EKİM Balıkesir ve yöresi) KUVÂ-YI İNZİBATİYE ( Mayıs Sakarya- Geyve Boğazı) BOLU DÜZCE HENDEK VE ADAPAZARI İSYANI ( Nisan ) YOZGAT, BOĞAZLIYAN, YENİHAN İSYANI ( ) MİLLÎ AŞİRET İSYANI ( Haziran Urfa) ÇERKEZ ETHEM İSYANI ( Ege- ) DEMİRCİ MEHMET EFE İSYANI ( Ege- ) CEMİL ÇETO İSYANI ( Muş ve çevresi ) KOÇGİRİ İSYANI ( Mart orta ve doğu Anadolu’nun bir kısmında) Sevr Antlaşması ( 10 Ağustos ) İşgal devletleri Osmanlı Devleti için maddelik Sevr Antlaşması’nı hazırladılar. İstanbul Hükûmetine ve Saltanat Şurası’na onaylattılar. Bağımsızlığımızı elimizden alan vatanımızı paramparça edecek bir antlaşmaydı. • TBMM Sevr Antlaşması’nı tanımadı (19 ağustos ) • TBMM Sevr’i onaylayanları vatan haini ilan etti.

ASKERÎ VE SİYASİ GELİŞMELER İç isyanların bastırılması ve Yunan işgali karşısındaki düzensiz birliklerin yaşadığı sıkıntılar sonrası, TBMM ve hükûmeti Kuvâ-yı Milliye birliklerini düzenli orduya dönüştürmüş, başlarına işin ehli komutanlar tayin ettikten sonra düşmanları yurttan çıkarmak için harekete geçmiştir.

CEPHELERİMİZ

Doğu Cephesi :

• Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki ordu Ermenileri yenmiştir. • Kars- Sarıkamış, Oltu ve Gümrü’ye kadar olan yerler Ermeni işgalinden kurtarılmıştır. 2/3 Aralık ’de Gümrü Antlaşması imzalanmıştır.

Güney Cephesi:

• Güney Anadolu Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. • ’de Maraş, Urfa, Antep ve Adana çevresinde yapılan savaşlarda Fransızlar yenilmiştir. • 20 Ekim ’de Ankara İtilafnâmesi yapılmış, Fransızlar güneyi terk etmişlerdir.

Batı Cephesi:

Cephe Komutanı Albay İsmet (Paşa) 15 Mayıs ’da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Yunan İşgali Ankara-Polatlı’ ya kadar ilerlemiştir. Ocak I. İnönü Zaferi Moskova Antlaşması; Rusya ile TBMM arasında 16 Mart ’de yapılmştır. 31 Mart 1 Nisan II. İnönü Zaferi Temmuz Afyon, Kütahya, Eskişehir Bozgunumuz. Sakarya’nın doğusuna çekiliş. Sakarya Savaşı 23 Ağustos- 12 Eylül Türk Orduları zafer kazandı. 64 Başkomutanlık Meydan Savaşı: Başkomutan Mustafa Kemal/ 30 Ağustos Meydan Savaşı’nı Türk ordusu kazandı. Yunan ordusu kaçarak Ege Bölgesi’ni terk etti. Böylece “YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM” parolasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı zaferle, başarıyla sonuçlanmıştır. Mudanya Mütarekesi 11 Ekim ; Trakya Yunan işgalinden savaşsız kurtulmuştur.

Lozan Barış Antlaşması 23 Temmuz ’te imzalanmıştır.

• Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlık belgesidir.

• Yeni Türk Devleti resmen tanınmış ve kabul edilmiştir.

• Osmanlı Devleti ömrünü tamamlamış yerini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bırakmıştır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VE DEVRİMLER “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” ilkesine dayalı bir yönetim kurulmuştur.

Siyasi Alanda Yapılan İnkılaplar:

1. Saltanatın Kaldırılması ( 1 Kasım ) 2. Cumhuriyetin İlanı ( 29 Ekim ) 3. Halifeliğin Kaldırılması ( 3 Mart ) Anayasal Hareketler: 1. 20 Ocak Anayasası ( İlk Anayasa ) 2. 20 Nisan Anayasası ( İkinci Anayasa ) Kurulan Siyasi Partiler : 1. Cumhuriyet Halk Fırkası (CHP) 9 Eylül (İlk siyasi parti) 2. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım (İkinci siyasi Parti) 3. Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos (Üçüncü siyasi parti)

Hukuk Alanında Yapılan İnkılaplar :

1. Medeni Kanun’un Kabulü (17 Şubat ) 2. Ceza Kanunu’nun Kabulü (1 Mart ) 3. Ticaret Kanunu’nun Kabulü (29 Mayıs ) Eğitim ve Öğretim Alanında Yapılan İnkılaplar 1. Tevhîd-i Tedrisat (Eğitim Öğretimin Birleşmesi) Kanunun Kabulü (3 Mart ) 2. Latin Harflerinin Kabulü ( Harf İnkılabı) 1 Kasım 3. Üniversite Reformu (31 Mayıs )

Kültür alanında Yapılan İnkılaplar:

1. Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ( Türk Tarih Kurumu ) 15 Nisan 2. Türk Dili Tetkik Cemiyeti ( Türk Dil kurumu ) 12 Temmuz Sosyal Alanda Yapılan İnkılaplar: 1. Kılık kıyafet İnkılabı 25 Kasım 2. Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması 30 Kasım 65 3. Soyadı Kanunun Kabulü 21 Haziran Kadın Haklarının Kabulü: 1. 3 Nisan Belediye Seçimleri’nde seçme ve seçilme hakkı verildi. 2. 5 aralık Milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.

Ekonomik alanda Yapılanlar: 1. İzmir İktisat Kongresi yapıldı. 17 Şubat 2. Türkiye İş Bankası kuruldu. 26 Ağustos 3. Öşür Vergisi kaldırılmıştır. () 4. Kabotaj Kanunu’nın Kabulü. 5. Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun Kabulü. 28 Mayıs 6. Merkez Bankasının Kurulması. 7. I. Beş Yıllık Kalkınma Planı yapıldı. 8. 45 tane fabrika üretim merkezi kuruldu. 10 Kasım Atatürk hayata gözlerini yumdu.

Atatürk İlkeleri 1. Cumhuriyetçilik 2. Milliyetçilik 3. Halkçılık 4. Devletçilik 5. Laiklik 6. İnkılapçılık

Güncelleme Tarihi: 19 Mayıs ,

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

ÜNİTE 1 - TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASINDAN İTİBAREN YAŞANAN GELİŞMELER

KUVA-YI MİLLİYE HAREKETİ VE DÜZENLİ ORDUYA GEÇİŞ SÜRECİ

Millî Mücadele’nin silahlı yönü iki safhada gerçekleştirilmiştir. Birinci safhası Kuvayı Milliye tarafından verilen mücadele, ikinci safhası ise düzenli ordunun kurulması ile birlikte yapılan topyekûn mücadeledir. 

I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan ve Türk milletine Anadolu’da hayat hakkı tanımayan Mondros Mütarekesi’nin uygulanması ile birlikte, milletimiz kayıtsız şartsız teslimiyete mahkûm edilmeye çalışılmıştı. Ordularımız terhis edilmiş,  silahlar da İtilaf Devletleri tarafından toplanmaya başlanmıştı. 

İtilaf Devletleri’nin ve azınlıkların mütarekeden sonra Anadolu’da başlattıkları haksız işgaller karşısında halk kendiliğinden harekete geçerek silahlı milis kuvvetlerini oluşturmaya başladı. Bu savunma teşkilatlarına Kuva-yı Milliye (Millî Kuvvetler) adı verildi.

Kuva-yı Milliye düzenli ordunun kuruluşuna kadar ülke savunmasında ve iç isyanların bastırılmasında oldukça önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Batı Cephesi’nde Yunan ilerleyişinin durdurulmasında ve bölgenin asayişinin temininde büyük yararlılıklar gösterdiği gibi birliklerin başarıları halkın maneviyatını da artırmıştır. Ancak Anadolu’da millî direniş hareketi belli bir olgunluğa gelmesi ile beraber düzenli orduya geçme gerekliliği de hissedilmeye başlanmıştı. Zira bazı çete reislerinin kurulan Batı Cephesi Komutanlığı’nın otoritesini reddetmeleri, askerî bir disiplinden uzak bazı milis kuvvetlerinin yiyecek ve asker toplamadaki keyfi uygulamaları, halk içinde huzursuzluğa sebep oluyordu.

Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanlığı’na (Kasım ’de) Albay İsmet Bey’i tayin etti. Kuva-yı Seyyare ile millî kuvvetler İsmet Bey’in emrine verildi. ’de çıkarılan bir kararname ile Kuva-yı Milliye’nin Harbiye Vekâleti’ne bağlanmasına karar verildi. Böylece Kuva-yı Milliye’nin düzenli birlikler hâline getirilmesine başlanmış oldu.  Ordunun subay ihtiyacını karşılamak için de 1 Temmuz ’de subay yetiştirme merkezleri kuruldu. 

ASKERÎ MÜCADELE VE OLUŞTURULAN CEPHELER

Güney Cephesi’ndeki Çarpışmalar

İlk işgal harekâtını İngilizler başlattı. Musul, İskenderun ve Kilis’i işgal etti. Haberleşme araçlarına el koydu ve halkın elindeki silahları topladı. Antep, Urfa, ve Adana da işgale uğradı. Adana Ermeni akımına uğradı.

İngiltere ve Fransa, “Suriye İtilafnamesi” adıyla bir antlaşma yaparak, Orta Doğu’yu manda sistemi içerisinde kendi aralarında paylaştılar.  Bu antlaşma Türk halkının tepkisine sebep oldu. Zira İngilizlerin aksine Fransızlar bölgede yaşayan Ermenilerle işbirliği yaparak savunmasız Türk halkını Ermenilerin insafına terk ettiler.

Adana Savunması

  Fransız ve Ermenilerin haince tutumları, yöre halkının büyük bir dayanışma içerisinde fiili direnişe geçmesine sebep olmuştur. ’da Dörtyol civarında Fransız askerleriyle silahlı çatışmaya giren halk, onları geri püskürtmeyi başarmıştır. Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kilikyalılar Cemiyeti ise bölgedeki fiili direnişi organize etmiştir. Adanalılar, ’de Pozantı’da bir kongre topladı. Kongreye Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Fevzi Paşa da katıldı. Bu bölgedeki mücadeleler, ’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’na kadar devam etmiş, bu antlaşma gereğince ’de Fransızların Adana’dan çekilmeleri ile son bulmuştur.

Maraş Savunması

Fransızların şehre girmesiyle çatışmalar başladı. Ermenilerin Türklere sataşması, bunlara sessiz kalan Fransızların tutumları Türk halkının mücadele ruhunu daha da etkilemiştir. Sütçü İmam’ın bir Fransız askerini öldürmesiyle başlayan olaylar, Maraş halkının direniş göstermesiyle son bulmuştur. Maraş halkının Millî Mücadele’de gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı TBMM, ’de Maraş’a İstiklal Madalyası; ardından da ’te Kahraman unvanını vererek şehrin adının “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmesini uygun görmüştür. 

 

Urfa Savunması

Fransız ve Ermeni güçlerinin şehirde can ve mal güvenliğini ihlal etmeleri üzerine, Urfa halkı büyük bir tepki ve dayanışma göstererek bir araya geldi. Urfa’daki Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey, “Namık” takma adıyla, toparladığı üç bin kişilik millî kuvvetlerin başarısı üzerine Fransızlar, ’de şehri terk etmek zorunda kaldılar. 

’da TBMM’de kabul edilen bir kanunla Millî Mücadele’deki başarılarından dolayı Urfa’ya “Şanlı” unvanı verildi ve şehrin adı Şanlıurfa oldu.

Antep Savunması

Fransız ve Ermeniler büyük bir zulüm ve hakarete başlamışlar, tecavüz ve yağma ile Türk halkını sindirmeye çalışmışlardır. Bu olaylar karşısında Antep halkı teşkilatlanmaya başladı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni oluşturdu. Direnişe geçen Antep halkı, Fransızlara büyük zayiat verdirdi. Kuva-yı Milliye Komutanlığı’na tayin edilen “Şahin Bey” takma adıyla görevli Said Bey, Fransız İkmal Kollarını vurarak bu yolu kullanmak isteyen Fransızlara büyük kayıplar verdirmiştir. Ancak bu çarpışmalar sırasında Said Bey şehit düşmüştür. ’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması gereğince, Fransız işgali sonra ermiştir. TBMM Antep şehrine ’de çıkardığı bir kanunla “Gazi” unvanını vermiştir.

Doğu Cephesi (Ermenilerle Savaş ve Gümrü Barış Antlaşması)

Wilson Prensipleri’ni kendilerine göre yorumlayan Ermeniler, Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu iddia ederek Gümrü, Iğdır ve Oltu’ya kadar geldiler. TBMM, Bakanlar Kuruluna millî sınırlarımız içerisinde bulunan ancak Mondros Mütarekesi hükümlerine göre boşaltılan Elviye-i Selase (Kars-Ardahan-Batum)’nin tekrar geri alınması için yetki verdi. Kâzım Karabekir Paşa ’de Doğu Cephesi Komutanlığına tayin edildi. Böylece Yeni Türk Devleti’nin ilk askerî cephesi kurulmuş oldu. Ermenilerin yaptığı katliamlara Kazım Karabekir ‘in başarılarıyla imzalanan Gümrü Antlaşması son bulmuştur. Bu antlaşmaya göre; Kars Sancağı ve çevresi Türkiye’ye verilecek. Ermenistan, Sevr Antlaşması’nı tanımadığını belirterek, kendilerine vaat edilen Vilâyât-ı Sitte (Erzurum-Van-Bitlis-Harput-Sivas-Diyarbakır) toprakları üzerindeki iddialarından vazgeçecek. Ermenistan, Türkiye’ye karşı düşmanca tavır ve davranışlarda bulunmayacak. Bu antlaşma TBMM’nin imzaladığı ilk siyasi antlaşmadır. Türk tarihinde ilk defa kendi kurucu öğesinin adını, uluslararası bir antlaşmaya koydurmuştur. Ermenistan TBMM’yi resmen tanımıştır. Doğu vilayetlerimizin güvenliği sağlanmıştır. Bu antlaşmadan sonra doğudaki birliklerimizin bir kısmı Batı Cephesi’ne nakledilmiştir. Millî Mücadelede Doğu Cephesi başarıyla kapanmıştır. Bu netice Yeni Türk Devleti’nin ilk zaferi olmuştur.  TBMM’nin saygınlığı artmıştır.

Batı Cephesi’nin Kurulması, Askerî ve Siyasi Gelişmeler

Batı Anadolu’da düzenli ordunun kuruluşuna kadar oluşturulan en önemli Kuva-yı Milliye cepheleri şunlardır: Ayvalık Cephesi ,Bergama ve Soma Cephesi ,Akhisar Cephesi ,Salihli Cephesi ,Aydın ve Nazilli Cephesi’dir.

İzmir’in işgalinden sonra Balıkesir, Batı Anadolu’da Millî Mücadelenin merkezi konumuna gelmiştir. Balıkesir’de Kuva-yı Milliyeciler, “Kuva-yı Milliye Heyet-i Merkeziyesi” adı altında birleşmişlerdir.

Batı Cephesi’nde düzenli orduya geçişi zorlaştıran iki sebep vardı. Bunlardan birincisi askerden kaçışların fazlalığı, ikincisi ise Kuva-yı Milliye komutanlarından Çerkez Ethem’in emir komuta tanımaz tutumu ve disiplinsiz davranışlarıydı. Gediz Taarruzu istenilen sonucu vermeyince düzenli ordunun kurulması konusunda bir dönüm noktası yaşanmıştır. Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe düzenli orduya karşı çıkmışlardır.

I. İnönü Savaşı ( Ocak )

Savaş Yunan birliklerinin saldırısıyla başladı. Güçlü bir savunma hattı oluşturan Türk ordusu, bütün subay ve erleriyle birlikte güçlerinin üstünde bir çaba göstererek İnönü’de düşmanın ileri harekâtını durdurmayı başarmış ve işgalcileri Bursa istikametine geri çekilmeye mecbur etmiştir. seafoodplus.infoönü Savaşı Türk tarihi açısından çok önemli sonuçlar doğurmuştur. Düzenli ordumuz ilk sınavını başarıyla vermiştir. Halkın düzenli orduya ve TBMM’ye güveni artmıştır. Kuvay-ı Milliye sona ermiştir. Bu zaferle milletin birlik ve beraberlik duyguları artmıştır. Halkın kurtuluş umutları artmıştır. Ülkede iç güvenlik sağlanmış, kanun hâkimiyeti temin edilmiştir. Albay İsmet Bey, bu başarısından dolayı mirlivalığa (tuğgeneral) yükseltilmişseafoodplus.info savaştan sonra İtilaf Devletleri, Londra’da bir konferans düzenleyerek Sevr Antlaşması’ndan taviz verebileceklerini göstermişler ve bu konferansa TBMM’yi de çağırmışlardır.

 

 

I. İNÖNÜ SAVAŞI’NDAN SONRA BAZI SİYASİ GELİŞMELER 

Londra Konferansı (21 Şubat Mart )

Doğu Cephesi’nde Ermenilere karşı kazanılan zaferler, güney cephesinde Kuva-yı Milliye’nin başarıları ve I. İnönü Zaferi’nin kazanılması ile birlikte TBMM Hükümeti’nin saygınlığının ve otoritesinin artması, İtilaf Devletleri’ni Sevr Antlaşması üzerinde yeniden düşünmeye sevk etmiştir. İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans toplamaya karar vermişlerdir.  

İtilaf Devletleri, Londra Konferansı’na İstanbul Hükümeti’ni davet ettikleri hâlde TBMM’ye doğrudan bir davette bulunmamışlardı. Bu tutumlarıyla İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti’ni hâlen daha tanımadıklarını göstermek istiyorlardı. Konferansta İtilaf Devletleri’nin teklif ettikleri antlaşma taslağı Sevr Antlaşması’nın biraz hafifletilmiş şeklinden başka bir özellik taşımıyordu. Konferansta Osmanlı Hükümeti Heyetine söz verildiğinde Tevfik Paşa, “Söz hakkı milletin gerçek temsilcilerinindir” diyerek söz hakkını TBMM Heyeti’ne bırakmıştır. Londra Konferansı’ndaki görüşmelerden istenilen netice sağlanamadı. Londra Konferansı ile İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti’nin resmen tanımışlardır. Misak-ı Millî davamız İtilaf Devletleri’ne ve dünya kamuoyuna resmen duyurulmuştur. TBMM’nin hangi şartlarda barış yapacağı belirtilmiştir. Batılı devletlerin Sevr Antlaşması’ndan taviz verebilecekleri anlaşılmıştır. İstanbul’daki Osmanlı yönetimi TBMM’nin gücünü anlamıştır.

Türkiye Afganistan Dostluk Antlaşması (1 Mart )

TBMM’nin doğulu devletlerle yapmış olduğu ilk dostluk antlaşması, 1 Mart tarihinde Afganistan ile yapılmıştır.  Bununla iki devlet arasında dostluk, kardeşlik ve işbirliği öngörülüyordu. Türkiye, Afganistan’ın bağımsızlığını tanırken, Afganistan’da TBMM Hükümeti’ni tanıdığını ilan etmiştir. Ayrıca Ankara’ya elçi göndermek suretiyle TBMM’nin yanında yer aldığını göstermiştir. 

İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart )

Türk milletinin varlığını ve bağımsızlık isteğini dile getirecek, milletin cesaretini artırıp İstiklal Savaşı’na yeni bir anlam, ruh katacak bir millî marşın yazılması için, o dönemin Milli Eğitim Bakanlığı, yılı başlarında bir güfte yarışması düzenlemiştir.

Mehmet Akif Bey, kahraman ordumuza ithaf ettiği, malum şiiri yazdı. Bu şiir 12 Mart ’de TBMM’de üç defa okunup ayakta alkışlanarak, Türk milletinin millî marşı olarak kabul edildi. Bu şiir Cumhuriyet Dönemi’nde Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Osman Zeki (Üngör) tarafından yılında bestelendi.

Sovyet Rusya ile İlişkiler ve Moskova Antlaşması (16 Mart )

Sovyet Rusya, Anadolu’daki Milli Mücadele’nin etkili ve başarılı olmasını istiyordu. Batı emperyalizmine karşı Anadolu’da bir direnç noktası meydana gelmesinden memnunluk duyuyorlardı. M. Kemal Lenin’ e mektup yazarak Türk halkının haklılığını anlatmıştır.

’de Türkiye ile Sovyet Rusya arasında “Moskova Dostluk Antlaşması” imzalanmıştır. Bu Antlaşmaya göre; her iki taraftan birinin tanımadığı devletlerarası bir anlaşmayı diğeri de tanımayacak. Boğazların uluslararası ticarete açılması için her iki taraf Karadeniz ve Boğazların bağlı olacağı rejimin kesin biçimde hazırlanması işinin, kıyı devletlerin temsilcilerinden oluşmak üzere daha sonra yapılacak bir konferansa bırakacaktır. Ancak bu konferansta alınan kararlar Türkiye’nin egemenliğine ve onun başkenti olan İstanbul’un güvenliğine zarar vermeyecektir. Türkiye terimi, Misak-ı Millî ile çizilen sınırları kapsadığı şeklinde anlaşılacaktır. Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında yapılmış olan anlaşmalar geçersizdir. Sovyet Rusya Hükümeti, kapitülasyonlar yönetiminin her ülkenin ulusal gelişmesinin özgürce sürmesinin ve egemenlik haklarının tümüyle kullanılmasının engellendiğini kabul ederek, bunlara dayalı yetkileri geçersiz sayacaktır. Her iki taraf da toprakları üzerinde karşı tarafın hükümet rejimini yıkmayı amaçlayan örgütlerin kurulmasına izin vermeyecektir. Her iki taraf da aralarındaki ilişkileri geliştirmek için ekonomik, parasal anlaşmalar yapacak, demiryolu, telgraf hatları geliştirilecek yolcuların ticaret eşyasının ülkelere girip çıkmasında o ülkenin yürürlükte bulunan yasaları uygulanacaktır. Moskova Antlaşması TBMM Hükümeti için büyük bir başarı olmuştur. İlk defa bir büyük devletle eşit şartlarda bir antlaşma imzalamış ve Misak-ı Millî’yi kabul ettirmiştir.

II. İnönü Savaşı (23 Mart Mart )

Londra Konferansı’ndan istedikleri neticeyi alamayan İtilaf Devletleri, Sevr projesini Türkiye’ye zorla kabul ettirmek için Yunanlıları yeni bir askerî harekâta teşvik etmişlerdir. Yunanlıların amacı, Türk ordusunun toparlanmasına fırsat vermeden, Eskişehir ve Kütahya üzerinden Ankara’ya ulaşmaktı. Yunanlılar İnönü’de ikinci defa mağlup oldular. Bu zafer üzerine TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa’ya gönderdiği telgrafta; “Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makûs (ters giden) talihini de yendiniz.” diyerek kendisini tebrik etmiştir.

Bu savaşın sonuçlarına gelince; halkın Türk ordusuna ve kurtuluşa olan güveni artmıştır. TBMM’nin morali yükselmiş, Meclis içerisindeki Mustafa Kemal Paşa muhaliflerinin geçici de olsa susmalarına sebep olmuştur. İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıkları su yüzüne çıkmıştır. II. İnönü zaferinin hemen ardından İtalya işgal ettiği bölgeleri boşaltmaya başlamıştır. 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir