Seksin bir ilişkinin gerçek başlangıç noktası ve belirleyicisi olduğunu ezberleten tüm ilişki filmlerinin karşısına Slow’u koyduğunuzda, nasılsa Slow’un kefesi daha ağır çekiyor. Seks aşamasına henüz varılmamış, en yüksek hedefin kavuşmak olduğu veya cinselliğin zorunlu bir tamamlayıcı olarak denkleme eklendiği ama özel olarak vurgulanmadığı sayısız aşk filmi de bu anlamda Slow’dan ayrılıyor. Litvanya’dan çıkan bu çok özel aşk filminde, içlerinden birinin aseksüel oluşuyla sınanan bir çift onları diğerlerinden ayıran, sadece iki kişinin girebildiği bir evren icat ediyor. Biri dansçı diğeri işaret dili tercümanı olduğu için, birbirlerini bulmadan önce de hayatlarında farklı bir iletişim şekli aradıklarını anlayabiliyoruz. Fiziksel temasın, bedensel uyumun ve bir olma hissinin sonuna kadar var olduğu, kalan her şeyin ilişkideki teknik bir eksiklikten öteye gitmediği bu evrende, aşkın en içten formunu izliyoruz. Yönetmen Marija Kavtaradze’nin dili kullanmadan birbiriyle konuşan iki beden arasındaki yakınlığı yansıtma başarısında, baştan sona kullanılan el kamerası ve 16 mm tercihinin büyük payı var, şüphesiz. Slow, sessiz olarak izlense de gücünden bir şey kaybetmeyen o özel filmlerden biri. Festivalin en güzel sürprizi.
Fair Play, iş dünyasındaki “cam tavan” hikâyelerini tatlı/sert aşk öyküleriyle bir arada anlatırken kapitalizmi bir yetişkin masalına çeviren Hollywood geleneğine tüm gücüyle karşı duran bir gerilim. Filmde aynı yatırım şirketinde benzer pozisyonlarda çalışan ve şirket kurallarına aykırı olarak yaşadıkları ilişkiyi uzun süredir herkesten gizleyen Emily ve Luke’un tüm dengesi, Emily’nin beklenmedik terfisiyle bir anda altüst oluyor. Sistemin hem ilişkide hem de iş hayatında kadın ve erkeğe tanımladığı cinsiyet rolleri yerli yerindeyken her şeyin yolunda gittiği, ancak Luke yerine Emily’nin terfi etmesiyle güç dengelerinin bir anda şaştığı bu hikâye, iktidarın neden bir cinsiyeti olduğu sorusuna cevap ararken seyircisini hırpalamaktan çekinmiyor. Netflix dizisi Bridgerton ( ) ile çıkış yapan Phoebe Dynevor ile bu filmden sonra Christopher Nolan’ın Oppenheimer’ında () izleyeceğimiz Alden Ehrenreich’in çarpıcı performansları, hikâyenin hayranlık uyandıran ritmiyle birlikte gerilim duygusunun en önemli dayanaklarından biri. Dizi yönetmenliğinden gelen Chloe Domont’un şimdiden ’ün en iyi ilk filmlerinden birini çektiğini söyleyebiliriz. Ayrıca iki saate yakın süresine rağmen festivalin en “kısa” filmlerinden biri olduğunu eklemek gerek. Hissedilen süre yarım saatten çok değil.
Bu yıl çok parlak filmler izlemediğimiz Geceyarısı programında, harika bir fikri heyecan verici bir şekilde yorumlayan Avustralya yapımı Talk to Me bağımsız korku sineması cephesinde ’ün onurunu kurtarabilir. YouTube kanalları RackaRacka aracılığıyla altı milyonu aşkın takipçiye seslenen ikiz kardeşler Danny ve Michael Philippou ilk filmlerinde gençlik korkusunu kötü ruh filmleriyle buluşturuyor. Sonuç, şaşırtıcı derecede iyi. Bir ev partisinde, ruhlarla iletişim kurmanın pratik bir yolunu keşfeden bir grup gencin eğlencesi beklenmedik bir olayın yaşanmasıyla yarım kalıyor. Türün gereklerini yerine getirirken eğlendiren ama kendini ciddiye almayı da ihmal etmeyen Talk to Me, orijinal fikrini sonuna kadar ayakta tutmayı başarıyor. Ayırt edici özelliği, korku filmlerinde çok sık işlenmeyen, ancak türün varlığını borçlu olduğu tek gerçeği temel alması: Korkmanın ve korkutmanın bağımlılık yaratan keyfi. Talk to Me’nin A24 tarafından satın alınarak, Geceyarısı seçkisindeki filmlerin çoğunlukla alıcı bulduğu festivalin en iyi anlaşmalarından birine imza attığını ekleyelim. Bu da filmin herhangi bir platformdan önce vizyonda seyirciyle buluşacağı anlamına geliyor.
Brandon Cronenberg’ün, babası David Cronenberg gibi beden korkusu alt türüne odaklandığı hâlde yönetmen olarak kendi bağımsızlığını ilan edebilmesi takdire şayan. Daha izlenmeden Geceyarısı seçkisinin en popüler filmi olan Infinity Pool, Hüzün Üçgeninin (Triangle of Sadness, ) hantal ve gösterişçi bir yorum getirdiği tatilin sınıfsallığı meselesinde orijinal bir açılım yakalıyor. Ama bu filmin açılımlarından sadece biri. Filmin başında, uzun süre önce yazdığı romanından sonra kalem oynatamayan James gelirine bağımlı olduğu zengin eşi Emle birlikte, kurmaca bir üçüncü dünya ülkesinde birinci sınıf bir tatil yaparken çıkıyor karşımıza. Otelde tanıştığı gizemli hayranı Gabi’nin tavsiyesiyle konuklara yönelik en büyük yasağı çiğneyen ve başını büyük derde sokan James, gittikçe tuhaflaşan bu deneyimde yavaş yavaş içinde uyanan yeni bir benliğin etkisi altına giriyor. İçinde talihsiz klonların, yeniden doğuşların, ölümü satın almaların, temsilî intikamların, beden sıvılarının ve şiddet oyunlarının yer aldığı, kaotik bir deneyim bu. Cronenberg, filminin özünden kopmadan birçok şeyi aynı anda yapmayı beceriyor. Örneğin meçhul ülkenin kalanıyla arasına duvarlar örülmüş bu yapay cennette tatil yapmanın acınası hâliyle belli belirsiz dalga geçerken satire yaslanmak; suçların direkt parayla değil sahte bir kefaret senaryosuyla örtbas edildiği, mesaj kaygılı fütüristik bir bilimkurguya alan açmak; ölümden sonraki her yeni yaşamda eski benliğinden gittikçe uzaklaşmanın zombivari lanetinden nasibini alan, hipnotik bir beden korkusu inşa etmek… Infinity Pool sırf tuhaf olma aşkına tuhaf olmayı reddeden, kontrolünü kaybettiğini düşündürürken bile kontrollü kalabilen bir kâbus-film. Tek başına geçmişteki çığlık kraliçelerinin antitezi olan Mia Goth, tekinsiz kadın personasına sıkı sıkı tutunarak korkuda kendi alt türünü yaratmaya devam ediyor.
İyi bir belgeselin seyircide yarattığı en dikkat çekici his, hayret olsa gerek. The Disappearance of Shere Hite’ı izlerken en çok hayret ediyorsunuz. Öncelikle yakın geçmişte çıkarımlarıyla çok ses getirmiş bir araştırmacının bugün hatırlanmayışına, kadın ve erkek cinselliğine dair bir kesimin hoşuna gitmeyecek gerçekleri dile getirdiği için nasıl susturulduğuna ve bu suskunluğun ömrünü bugüne kadar uzatan bütün şartlara uzun uzun hayret ediyorsunuz. Dehşet ve öfkeyle karışık bir hayret bu. Filmde, kadın orgazmının cinsel ilişkiye muhtaç olmadığını, hatta erkeğin cinsel ilişki anlayışının kadın orgazmı önünde bir engel olabileceğini 70’lerde kamuoyuyla paylaşma cesareti gösteren Shere Hite’ın, Amerikan toplumunun yatak odası kurallarını temellerinden sarstığını görüyoruz. Binlerce kadından anonim olarak topladığı bilgileri The Hite Report adlı kitabında toplayan Hite’ı, karizmatik görünüşüyle dönemin TV kanallarında cinsel tabuları birbiri ardına yıkarken izliyoruz. Yıllar içinde erkeklerden anonim olarak topladığı bilgiler ışığında bu kez erkek cinselliğinin büyük sırlarını ortaya döken araştırmacı, 80’lerin muhafazakâr ve popüler erkek egemen kültürüne yavaş yavaş kurban ediliyor. Hem modellik geçmişi hem erkekleri içten içe korkutan vamp görünüşü hem de TV ekranındaki soğukkanlı duruşu yüzünden medya ve kamuoyu tarafından erkek düşmanlığıyla suçlanan, hedef tahtasına oturtulan, oyuna getirilen, köşeye sıkıştırılan ve sonunda yavaş yavaş içine kapanan Shere Hite, çağımızın vebası gizli erkek kırılganlığının en büyük kurbanlarından biri. Bugünün feminizminin nedense sahip çıkmadığı, inanılmaz bir kişilik. The Disappearance of Shere Hite, yılın ilk çarpıcı belgeseli olmaya aday.
Brooke Shields’in 80’ler popüler kültürünün ne kadar büyük bir parçası olduğunu bugün hatırlamıyoruz. Artık açık açık hayran olunamayacak sorunlu bir kadın temsili anlayışının sembolü olarak, bilinçli olarak geride bırakılmış, tarihe gömülmüş bir eski yıldız, Brooke Shields. Pretty Baby, bugünden geçmişe bakarken aktrisin hayatının hiç bilmediğimiz taraflarını aydınlatıyor, ama asıl olarak 80’ler ve 90’larda sinema, TV ve reklam dünyasının önce bir çocuğu sonra genç bir kadını sistemli olarak nasıl sömürdüğünü gözler önüne seriyor. Adını Shields’in 12 yaşında bir çocuk fahişeyi canlandırdığı Louis Malle filmi Pretty Baby’den alan film, oyuncunun aynı zamanda menajeri olan ve hakkındaki en önemli kararları veren annesiyle ilişkisine de odaklanıyor. Shields’in sıradışı güzelliğiyle 80’ler Amerikan gençliğinin yeni yüzü oluşu, çocukluktan henüz çıkmamış genç kız cinselliğinin onunla birlikte pazarlanmaya başlaması, bir Princeton mezunu olarak güzellikle zekâ arasındaki arasındaki sözde ters orantıyı tarihe gömmesi, hem bekâretiyle hem de yıllar sonra yaşadığı postpartum depresyonla gündeme oturması ve her iki durumda da milyonlar önünde tek başına bırakılması, Pretty Baby’ye yakın geçmişin eğlence dünyasına dair bir belge-film değeri de kazandırıyor.
Ayrıca Eren Odabaşı’nın kaleme aldığı Sundance Günlükleri’nin tamamını okumak için tıklayın.
Altyazı'nın içeriklerinden ve etkinliklerinden haberdar olun.
Uzun yıllardır hem basılı hem de dijital yayınlarda sinema üzerine yazıyor. Film eleştirmenliğiyle sevgi-nefret ilişkisi yaşıyor. ’de bir dergide yayımlanan ilk kısacık yazısından sonra ipin ucunu kaçırdı. O dergi Altyazı’ydı.
Sanatçının en iyi film ve dizilerine bak Jack Nicholson
Guguk Kuşu, Jack Nickolson'ın adeta oyunculukta destan yazdığı, muhteşem bir senaryoya sahip bir sinema klasiği Tutuklu olduğu cezaevinden kurtulmak için deli taklidi yapan Randle P. McMurphy adlı kişinin dramını başarıyla beyazperde'ye aktaran aktör, gerçekten üstün bir performans sergiliyor Aykırı mahkumun sayrıl
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Bir hastalığın pençesinde iki ayrı hayatlardan gelen farklı insan. Her ikisi de hastane odasında kanser ile mücadelede. Önemli bir ortak noktaları var. Gerçeği farkındalar ancak hayatta daha yapmadıkları ve yapmayı istedikleri çok şey var. O halde bir liste çıkartmak gerek. Bu iki kafadar oturup hayat boyu yapmak isteyip de
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Melvin Udall oldukça zor bir insandır. Obsesif kompulsif ve başarılı bir yazar olan Udall, sahip olduğu korkular sebebiyle sokak kapısını dört kez kapamakta, Yahudilerden ve siyahîlerden nefret etmekte ve tüm bu ayrımcı özelliklerini hiçbir şekilde gizlememektedir. Eşcinsel bir komşusu olan Simon’un da hayatını
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Cinnet, yazar Jack Torrance’ın, kış sezonunda kapalı olan Overlook Oteli’nin bakımını üstlenerek, ailesiyle birlikte otele taşınması sonrasında gelişen metafiziksel olayları konu alır. Jack’in doğaüstü sezgilere sahip olan küçük oğlu, zamanla otelin içerisinde yalnız olmadıklarını, geçmiş ve gelecekten gelen
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Köstebek, mafya ve polis teşkilatı arasında geçen savaşı anlatıyor. Uzun yıllardan beri mafya tarafından, polis teşkilatına sızmak üzere yetiştirilen adamlar son derece iyi pozisyonlardadırlar teşkilat bünyesinde. Aynı şekilde polisin aynı amaçla yetiştirdiği adamları da mafya içinde cirit atmaktadırlar. Ancak vakit her
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Yarasa Adam Batman iş başında. Bulunduğu şehir sürekli tehdit altında çünkü hep güvensiz bir ortam gelişmekte. Savcı Harvey Dent ve komiser Gordon, her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da işler giderek sapsarmakta. Çaresiz bir Kara Şovalye yani Yarasa Adam ortaya çıkmak zorunda. Güvensiz alanı yaratan suçlular genelde korkak
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Donanma avukatı Daniel Kaffee oldukça rahat kişiliği ve henüz hiçbir davaya çıkmamış olması ile tanınmıştır. Mahkeme salonuna çıkmaktansa taraflar arasında anlaşmaları tercih eden Kaffe müvekkillerine her zaman ceza indirimi için yapılan teklifi kabul ettirir. Ta ki bir gün Küba sınırındaki bir askeri birlikte erlerden
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Dave Buznik, etrafındaki dünyaya karşı saygılı, kendi halinde, hiçbir işe karışmayan ve oldukça sakin bir iş adamıdır. Belki de dünyanın en sinirsiz insanlarından bir tanesidir. Bir gün bindiği bir uçakta yaşadığı bir olay ise Buznik'in hayatını değiştirecektir. Çünkü Buznik yaşadığı bu acayip olayın ardından
İzlemek İstiyorum
Chinatown, kocasının kendisini aldattığından şüphelenen bir kadının hikayesini anlatıyor. Ida Sessions isimli bir kadın, özel dedektif Jake Gittes'e başvurup, Los Angeles su teşkilatında çalışan mühendis kocası Hollis Mulwray'in kendisini aldattığından şüphelendiğini söyler. Kadının dedektiften isteği, kocasını takip
FRAGMANI İZLE
İzlemek İstiyorum
Yorumlar
Box office listesindeki en iyi filmler
En Popüler Fragmanlar
En Çok Beklenen Filmler