Viral enfeksiyonlar; virüslerin neden olduğu rahatsızlıkların bütünü olarak tanımlanabilir. Kızamık, kızamıkçık, soğuk algınlığı, suçiçeği, uçuk, siğil, hepatit, alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları HIV, çocuk felci, HPV ve kuduz viral enfeksiyonlar içerisinde sayılabilmektedir. İnsanlarda ortaya çıkan viral enfeksiyonların bazısı oldukça kolay atlatılırken bazıları ise oldukça ağır tedavilere sahip olup, ağır ilerleyebilmektedir.
Viral Enfeksiyon Nedir?
Viral enfeksiyon; virüslerin neden olduğu rahatsızlıkların hepsi olarak tanımlanabilir. Suçiçeği, soğuk algınlığı, hepatit, uçuk, siğil, hepatit, kızamıkçık, kızamık, HPV, çocuk felci, HIV, alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları ve kuduz gibi durumlar viral enfeksiyonlar içerisinde sayılmaktadır. İnsanlarda ortaya çıkan viral rahatsızlıkların bazısı kolay bir şekilde tedavi edilmektedir. Ancak bazı hastalıklar oldukça ağır tedavilere sahip olmakta ve oldukça zor bir şekilde tedavi edilmektedir.
Viral hastalıkların tümü; bakteriyel enfeksiyonlara karşı oldukça etkili olan ve enfeksiyonları tedavi eden antibiyotik ilaçlar ile önlenememektedir. Fakat viral hastalıkların bazıları için aşılar geliştirilmiştir. Virüslerin çoğalma hızı, bakteriler ile kıyaslanmayacak biçimde hızlıdır.
Viral Enfeksiyon Belirtileri Nelerdir?
Viral enfeksiyon belirtileri hakkında bilgi vermek okurlara fayda sağlayacaktır. Bunlar;
- İshal,
- Ateş,
- Boğaz ağrısı,
- Baş ağrısı,
- Karın ağrısı,
- Yorgunluk,
- Virüslere bağlı şekilde ortaya çıkan öksürük olarak sıralanabilir.
Viral Enfeksiyon Tedavisi Nasıl Yapılır?
Viral enfeksiyonların tedavisi adına kullanılan ilaç türleri, antiviral ilaçlar şeklinde isimlendirilir. Pek çok antiviral ilaç, virüsün kopyalanmasına engel olarak çalışır. HIV- AIDS enfeksiyonun tedavisi için kullanılan ilaçların pek çoğu bu şekilde çalışmaktadır. Antiviral ilaçlar; insan hücreleri adına toksik olabilmektedir. Virüsler; antiviral ilaçlara karşı direnç geliştirme olasılığına sahiptir. Başka antiviral ilaç türleri; viral enfeksiyonlara karşı bağışıklık tepkisini kuvvetlendirir. Bu ilaçlar türlü interferonların çeşitleri, aşılar ve immünoglobinlerdir.
Antiviral ilaçların en fazla oral yolla alındığını belirtmek önemlidir. Kimisi kas içerisine veya damara enjeksiyon yoluyla uygulanmaktadır. Kimi antiviral ilaçlar ise krem, merhem, göz damlası şeklinde uygulanır veya bir toz halinde inhale edilmektedir. Antibiyokler, antiviral virüslere kaşı etkili olmaz. Ancak viral enfeksiyona ilave şekilde ek biçimde bakteriyel enfeksiyon bulunuyorsa, antibiyotik çoğu zaman elzemdir.
Viral Enfeksiyonların Oluşması Halinde Neler Yapılmalıdır?
Viral enfeksiyonların oluşması durumunda;
- Sıvı alımı arttırılmalıdır.
- Dinlenmek önemlidir.
- Rahatsızlık sırasında kullanılan materyaller ortalıkta bırakılmamalıdır.
- Başkalarına bulaşması önlenmelidir.
- Hafif besinler tüketilmelidir.
- Tabak, çatal ve bardak gibi kişisel eşyalar ortak kullanılmamalıdır.
- Eller düzenli şekilde yıkanmalıdır.
Viral Enfeksiyonlar Nasıl Ortaya Çıkmaktadır?
Viral kaynaklı enfeksiyonlar genel olarak; ağız, temas ve solunum yolu ile bulaşır. Bulaşmanın önlenmesinde ise ellerin sürekli olarak su ve sabunla yıkanması, hasta olmuş çocukların birkaç gün boyunca okula gönderilmemesi, çocukların oyun alanının hijyeni, çocukların tuvaletinin hijyeni, besinlerin hijyenik şartlarda hazırlanması gibi unsurlara dikkat edilmesi önemlidir.
Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sal ve Hastalklar Uzman Dr. Ör. Üyesi Cokun Saf, son dönemde okullarda yaygn olarak görülen; kendini ate, kusma ve ishal gibi belirtiler ile gösteren viral enfeksiyonlar hakknda aileleri bilgilendirdi.
Yaz günlerini geride brakrken gün içinde veya günden güne hava scaklklarnn deikenlik göstermesi ve de okullarn açlmasyla birlikte enfeksiyonlarn toplumumuzda kolayca yaylabildii bir döneme girmi bulunmaktayz. Bu dönemde özellikle; bulant, kusma ikayetlerinin ön planda olduu, bazen ishal ve atein de elik edebildii, iddeti ve süresi hastadan hastaya farkllk gösteren baz virüs enfeksiyonlarn skça görmeye baladk. Burada önemli olan nokta; aileleri endielendiren ve çocuklarmzn okuldan bir süre ayr kalmasna neden olabilen bu enfeksiyonlarn genelde, virüs kaynakl olduu ve dolaysyla antibiyotik gerektirmemesidir. Tedavisi ise çounlukla, istirahat ve sv desteinin arttrlmas, gerekli durumlarda ate düürücü gibi destekleyici tedaviler ile kendini snrlandrmas eklinde olmaktadr.
ÇOCUKLAR ELLERN SIK SIK YIKAMALI!
Bu virüsler genelde; temas ve az ve solunum yoluyla bulamaktadr. Bulamann önlenmesinde ellerin skça sabun ve suyla ykanmas, hasta çocuklarn mümkünse birkaç gün okula gönderilmemesi, tuvaletlerin hijyeni, çocuklarn oyun alanlarnn hijyeni, yiyeceklerin hijyenik koullarda hazrlanmas gibi faktörlere dikkat edilmesi gerekmektedir.
KUSMA, SHAL VE ATEN DDETL OLDUU DURUMLARDA DOKTOR KONTROLÜ ÖNEML
Hastaneye veya doktora bavuru konusunda karar verirken hastann ikayetlerinin iddeti, süresi ve evde yeterli sv almnn olup olmad önemlidir. Yani hafif ate, birkaç kez kusma veya ishali olup azdan yeterli sv verilebilen ve ek ikayeti olmayan hastalar evde takip edilebilir. Evde takip edilen hastalara su ve ayran gibi svlarn skça verilmesi, fazla yal veya ekerli gda ve içeceklerden olabildiince uzak durulmas yerinde olacaktr. Ancak; kusma veya ishalin sk, atein iddetli ve dirençli olduu, azdan sv almnn yetersiz olduu, çocuun halsiz dütüü veya döküntü, iddetli karn ars gibi ek ikayetlerin olduu durumlarda tan ve tedavi açsndan mutlaka bir çocuk hekimi tarafndan deerlendirilmesi gerekmektedir.
Viral enfeksiyonla mücadelede evde uygulanabilecek bitkisel yöntemlerle tedaviye destek verilebilir. Ar geçirilen ciddi hastalklarda doktor kontrolünde tedavi yaplrken hafif geçirilen viral enfeksiyonlarda evde takviyelerden destek alnabilir.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Üst solunum yolu enfeksiyonları; burun, geniz, boğaz-bademcikler bölgelerinin birini veya birkaçını içerir. Çoğunlukla virüs kökenli enfeksiyonlardır (%90), bu nedenle antibiyotik tedavisi gerekmez. Çünkü antibiyotikler virüslere etki etmez, ve sadece bakterilere etkilidir. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı varsa doktora (aile hekimi, çocuk doktoru, KBB uzmanı) başvurulmalıdır. Sadece sulu burun akıntısı olduğunda muhtemel tanı basit nezledir ve doktora başvurmak şart değildir. Üst solunum yollarının en önemli bakteri enfeksiyonu bademciklerin grup A beta hemolitik streptokok enfeksiyonudur, doktorunuzun uygun gördüğü antibiyotik mutlaka kullanılmalıdır. Viral enfeksiyonlar % kendiliğinden iyileşir; sadece istirahat, yeterli sıvı alımı ve beslenme, ateş düşürücü yeterlidir. Bazen viral enfeksiyonun iyileşmesi yeterli olmaz, üstüne bakteri enfeksiyonu binerek sinüzit, bronşit ve zatüreye dönüşebilir. Bu durumda doktorunuzun önerdiği antibiyotik mutlaka kullanılmalıdır. 5. günden sonra artan veya devam eden ateş, koyu kıvamlı ve sarı burun akıntısı, öksürük-balgam doktora 2. kez başvurmak ve muhtemelen antibiyotiğe başlamak için önemli uyarılardır. Doktorunuz gerekirse bazı kan testleri, boğaz kültürü ve akciğer grafisi isteyebilir ve sonuçlara göre uygun antibiyotik başlayabilir.
Çocuğum Neden Sık Enfeksiyon Geçiriyor ?
Çoğu insan için çocuğunun sağlığı kendi sağlığından önce seafoodplus.info-babalar çocuklarının çok sık hastalandığını(enfeksiyon geçirdiğini) düşünerek aşırı endişeye kapılırlar. Ancak ilk 10 yaşta bağışıklık sistemi (vücudu mikro organizmalara karşı savunan sistem) normal olan bir çocuk bile yılda 6 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirebilir. İlk yaşta yılda kez otit (kulak iltihabı) ve 2 kez kusma-ishal atağı geçirilmesi de normaldir. Daha sık enfeksiyon geçirilmesi, enfeksiyonların uzun sürmesi veya ağır seyretmesi durumunda bağışıklık sistemi ile ilgili incelemeler uygun olur ama aşağıda bahsedilecek olan durumlarda da enfeksiyonların sık tekrarladığı akılda tutulmalıdır.
Kalabalık veya anne-babaların sigara içtiği ortamlarda bulunan süt çocuklarında yılda 11, okul öncesi dönemde yılda 8, okul döneminde de yılda 4 kez üst solunum yolu enfeksiyonun (ÜSYE) geçirilmesi beklenebilir. Jeffrey Modell Vakfı Tıbbi Danışma Kurulu’nca hazırlanan durumlarda (Resim 1) primer immün yetmezlik düşünüseafoodplus.infoğumu takiben göbek kordonunun düşmesinde gecikme (1 aydan daha uzun), sebore, piyodermi, nekrotik apse, alopesi gibi deri bulguları veya ağızda aftöz lezyonların bulunması, bazı hematolojik sorunların varlığında da primer immün yetmezlik hastalıkları akla gelmelidir.
Resim1. Primer İmmün Yetmezlik düşünülmesi gereken durumlar
Kaynaklar:
Primer İmmün Yetmezlik Hastalıklarının Tanısında Tam Kan Sayımı Önemli mi ?
Pek çok hastalıkta olduğu gibi çocukların bağışıklık durumunun değerlendirilmesinde ilk yapılacak testlerden biri tam kan sayımı ve periferik kan yaymasının incelenmesidir. Tam kan sayımı ile lökosit sayısı ve formülü (lenfosit, nötrofil ve eosinofil), eritrosit sayısı ve trombosit sayısı değerlendirilir (Resim 1). Yenidoğan sağlıklı bir bebeğin lökosit formülünde ikinci haftadan başlayarak 5 yaşına kadar olan dönemde lenfosit hakimiyeti vardır. Bir yaşından büyük sağlıklı çocuklarda ve yetişkinlerde lenfosit sayısının en az /mm3, bir yaş altındaki sağlıklı bebeklerde ise /mm3 veya daha üzerinde olması beklenir. Bu değerlerin altında lenfosit sayısına sahip olunması lenfopeni olarak kabul edilir ve henüz hastalık belirtileri bile başlamadan kombine immün yetmezlik olarak adlandırılan çok ciddi ve ölümcül bir hastalığın ilk bulgusu olabilir. Lenfosit sayısının beklenenden yüksek olması ise lenfositoz olarak bilinir ve genellikle viral enfeksiyonlarda gözlenir (Resim 2).
Lökosit sayısının /mm3 olması normal kabul edilir. Lökositoza sahip olan bir çocukta öncelikle enfeksiyonlar akla gelmelidir. Periferik kan yayması incelendiğinde, nötrofillerde (PMN) toksik granülasyon (PMN içinde iri granüller) veya sitoplazmada vakuol görülmesi ve sola kayma (nötrofil öncül hücrelerinin periferik yaymada saptanması) ciddi enfeksiyon işaretleridir (Resim 3,4,5). Ancak enfeksiyon olmasa bile lökositozun varlığı (/mm3) lökosit adezyon defekti (LAD) denilen nötrofil fonksiyon bozukluğunu düşündürmelidir (Resim 6). Nötrofil sayısının sağlıklı insanlarda en az /mm3 ve üzerinde olması gerekir. Bu sayının altında olan değerler nötropeni olarak kabul edilir ve pek çok nedeni olmakla birlikte özellikle vitamin B12 eksikliği, enfeksiyonlar ve herediter bazı hastalıklar (konjenital nötropeniler, bazı kombine immün yetmezlikler, X’e bağlı agammaglobulinemi vb..) öncelikle akla gelmelidir. Tam kan sayımı cihazında nötropeni saptanması durumunda boyanmamış hücre miktarına dikkat edilmelidir. Nötropeni olmasına rağmen periferik kan yayması incelendiğinde nötrofillerin görülmesi genelikle miyelo peroksidaz başta olmak üzere enzim eksikliklerine işaret eder (Resim 7).
Periferik kan yayması incelendiğinde nötrofillerin sitoplazmasında çok iri granüllerin olması, kısmi albinizm bulguları da olan bir hastada Chediak-Higashi sendromu (CHS)’ nu (Resim 8) düşündürür.
Sağlıklı bireylerde trombosit sayısı /mm3 değişir. Trombosit sayısı </ mm3 ise trombositopeni kabul edilir ve Wiskott-Aldrich sendromunun (WAS) erken bulgularından biridir.
Lökosit formülünde eozinofili sayısının >/mm3 olması eozinofili, >/mm3 olması ise hipereozinofili kabul edilir. Allerjik veya parazitik hastalıklarda, WAS gibi bazı immün yetmezlik hastalıklarında eozinofili saptanabilir. Hipereozinofili ise hiper-Immünoglobulin E sendromu açısından ipucu olabilir (Resim 9).
Periferik kan yaymasında Howell-Jolly cisimciklerinin görülmesi dalak işlev bozukluğunu ya da aspleniyi işaret eder (Resim 10)
Resim 1. Eritrosit, trombosit ve lökositleri içeren normal bir periferik kan yayması.
Resim 2. Periferik kan yaymasında lenfositoz
Resim 3. Nötrofillerde toksik granülasyon görünümü
Resim 4. Vakuollü nötrofiller
Resim 5. Sola kayma (PMN öncül hücrelerinde artma)
Resim 6. Lökositoz görünümü
Resim 7. Periferik kan yaymasında boyanmamış nötrofil
Resim 8. CHS’da nötrofil içinde iri granüller
Resim 9. Hipereozinofili görünümü
Resim Eritrositlerde Howell-Jolly cisimcikleri
Kaynaklar: