ben kötü kaderin sahibi değil vefasız yarin kurbanı oldum / DÎVÂN-I KEBÎR'den Seçmeler — Semazen

Ben Kötü Kaderin Sahibi Değil Vefasız Yarin Kurbanı Oldum

ben kötü kaderin sahibi değil vefasız yarin kurbanı oldum

DÎVÂN-I KEBÎR&#;den Seçmeler

destar1

Bu güldestesini,
çocuk yaşta bana farsca ve arapca öğreten
Mevlana&#;dan Sa&#;diden, Hafızdan beyitler ezberleten merhum ve mağfur babam Yıldızeli müftüsü Mehmet Tevfik Balcı&#;nın
aziz ruhuna ithaf ediyorum.

ÖNSÖZ

Hazreti Mevlana&#;nın Aşıklar Dîvanı diye adlandırdığı bu mübarek kitabı doksan bir yaşında olduğum halde baştan sonuna kadar gözden geçirerek Hak aşıkları için hazırlamak gücünü ve aşkını bana veren Cenab-ı Hakka hamd ü senalar. Aziz Peygamber Efendimize salatü selamlar, ve Hz. Mevlana&#;nın bu aciz kula olan himmetinin eksilmemesini niyaz ederim. &#;Büyük Dîvan&#; anlamına gelen Divan-ı Kebîr Hz. Mevlana&#;nın heyecanla, gönül coşkunluğuyla söyledigi ilahî aşk şiirlerini toplayan kitabın adıdır.

Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamının iki mislidir. Çünkü altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamı yirmibeş bin otuz birdir. Halbuki Dîvan-ı Kebîr&#;in rubaî beyitlerini de dahil edersek, beyit sayısı elli bine yaklaşmaktadır.

Bu mübarek dîvanı Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhum büyük ebadda yedi cilt halinde bastırmıştır.

Bendeniz pek güvenilir olan bu dîvanı esas tutarak, aldığım her gazelin altına Farsça bilenlerin doğru okumaları için her gazelin veznini yazdığım gibi, gazelin hangi ciltten alındığını ve numarasını da kaydettim *.

&#;Biz bu eseri internete attığımızda bu farsca beyitleri koyma imkanımız olmadı şayet görmek isteyen olursa eser Ötüken yayınlarında 4 cilt olarak  &#;hazırlıyan Şefik Can&#; yayınlanmıştır. Buradan bakabilirler .

Bilindiği gibi dîvan îslamî edebiyat&#;ta şairlerin yazdıkları kendi şiirlerini alfabe sırasıyla bir araya getirdikleri kitabın adıdır. Dîvanlar şairlerin adlarıyla birlikte söylenirdi, mesela Dîvan-ı Bakî, Dîvan-ı Fuzulî, Dîvan-ı Hafız diye adlandınlır ve her gazelin son beytinde muhakkak şairin adı geçerdi. Bu geleneğe uyularak, neden Mevlana&#;nın şiirlerini toplayan dî-vana &#;Dîvan-ı Mevlana&#;, yahut &#;Dîvan-ı Celaleddin&#; denmemiştir de Dîvan-ı Kebîr, Dîvan-ı Şems-i Tebrizî denmiştir. Elli bine yakın beyti ihtiva eden çok büyük ebadda bir kitap olduğu için Divan-ı Kebîr denmekle beraber asıl onun dîvanına Dîvan-ı Şems-i Tebrîzî denmiştir.

Mevlana gazellerinin sonlarında, kendi adı yerine hep Şems-i Tebrîzî adını kullanmıştır. Nadir olarak bazı gazellerinde, Selahaddîn-i Zerkubî adını anmış bazan da &#;Hamuş&#; lakabını kullanmıştır.

Bu hal Yunan filozoflarından Eflatun&#;un durumuna benzer, Sokrates&#;in hiç eseri olmadığı halde, talebesi Eflatun bütün eserlerinde, hep Sokrates&#;i konuşturmuştur. Kendini Sokrates&#;in ismi altında gizlemiştir. Mevlana da gönül verdiği Tebrizli Şems&#;i öne almış, kendini onun adı altında gizlemiştir.

Bazıları bu hali anlamazlar da, Divan-ı Şems-i Tebrîzî kitabında bulunan şiirleri Şems&#;in yazdığını zannederler. Hz. Şems&#;in şiiri yoktur, onun sadece Makalat adlı bir kitabı vardır.

Zaten Mevlana Şems&#;le buluşmamış olsaydı, o coşkun, heyecanlı şiirleri ihtiva eden Divan-ı Kebîr de meydana gelmezdi. Nitekim Hz. Mevlana &#;Tebrizli Şems bana İskender gibi, taç, taht, saltanat, verdi de ben mana ordusunun başkumandanı oldum.&#; demiştir. Dîvan-ı Kebîr, III/)

Mevlana ile Şems&#;in birbirlerine karşı duydukları ilahî sevgiden burada uzun uzun bahs edecek değilim, bu konuda fazla bilgi almak isteyenler Ötüken Neşriyat&#;ın yayınladığı Mevlana kitabına bakabilirler.

Ben burada şu kadarını söyleyebilirim ki, Şems Mevlana&#;da kendini gördü. Mevlana da Şems&#;de kendini gördü, onlar birbirlerine ayna oldular. Birbirlerinin hakikatını gördüler ve birbirlerine aşık oldular. Yanlış anlaşılmasın, ne Şems Hak&#;tır, ne de Mevlana; her ikisi de birer kuldur, ancak arif bir şairin dediği gibi, &#;Allah adamları haşa Hak değillerdir ama Hak&#;tan da ayrı değillerdir.&#; Onun için Mevlana kendi şiirlerinde hep Şems&#;i yad etmiştir. Bu yüzdendir ki kitabının adına &#;Şems Dîvanı&#; denmiştir.

Mevlana, Şems mahlasını kullanmıştır amma, aslında Şems yoktur, Hak vardır. Çünkü Şems-i Tebrîzî bir bahanedir, asıl Allah sevgisi vardır. Yahya Kemal merhumun bir şiirinde aba var, post var, meydanda er yok, Horasan erlerinden bir haber yok, der. Diyar-ı Rum&#;a gelmiş evliyadan;

evet İslam diyarlarının en mamur bölgeleri, Semerkand&#;lardan, Buhara&#;lardan, Horasan&#;dan velîler gelmez olmuş; gelmez olmuş amma îslam ülkeleri yine boş değil. Baba Kemal Hocendî ne güzel söylemiş, &#;Hak aşıkları, erenler gittiler, aşk şehri boş kaldı diye düşünme, dünya Şems-i Tebrîzîlerle doludur amma, Mevlana gibi bir kişi nerede ki hakikatı görsün.&#;

rumi-motif

DÎVAN-I KEBÎR TERCÜMELERÎ

Dîvan-ı Kebîr&#;in tamamı Abdulbaki Gölpınarlı merhum tarafından yedi cilt halinde Türkçeye tercüme edilmiş ve Kültür Bakanlığı&#;nca yayınlanmıştır. Ayrıca Dîvan-ı Kebîr&#;den dilimize seçmeler de yapılmıştır.

Midhat Baharî merhumun senesinde eski harflerle çıkmış bir Destegül&#;ü olduğu gibi, yine Midhat Baharî hazretleri, İran edîblerinden Hidayet Han&#;ın Dîvan-ı Şems&#;ül-Hakayık adlı kitabını üç cilt halinde dilimize tercüme etmiştir.

Bu tercüme Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır,. Ne yazık ki bu üç ciltlik tercümede, Mevlana&#;ya ait olmayan bir çok şiirler vardır. Bu şiirler bir takım Şiî ve îsmailiye mezhebinde olan şairlerin şiirleridir. Ne yazık ki bu şiirlerin bir ayıklama yapılmadan dilimize çevrilmesi yurdumuzda, Mevlana&#;nın yanlış tanınmasına sebep olmaktadır. Ayrıca Abdülbaki Gölpınarlı&#;nın Dîvan-ı Kebîr&#;den seçtiği, nesir halinde tercüme ettiği ve Güldeste adını verdiği şiir kitabı, yılında Remzi kitabevi tarafından yayınlandı.

Ayrıca Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de, Dîvan-ı Kebîr&#;den kırk, elli kadar şiiri dilimize manzum olarak çevirmiş, bunların bir kısmı, Marifetndme&#;de, bir kısmı dadivanında bulunmaktadır. Bu şiirler, Şefik Can tarafından derlenmiş, bugünün Türkçesine çevrilerek Divaan-ı Kebîr&#;deki şiirlerle beraber, bir kitap haline getirilmiştir, fakat bu kitap henüz yayınlanmamıştır.

Abdülkadir Gölpınarlı merhumun seçtiği, manzum olarak dilimize çevirdiği şiirler de senesinde Gözlem yayınevince yayınlandı, bu kitabın adı Bugünün Diliyle Mevlana&#;dır.

Dîvan-ı Kebîr&#;den yabancı dillere de tercümeler yapılmıştır. Prof. Dr. Annemaria Schimmel tarafından Almanca&#;ya manzum olarak elli altı gazel tercüme ve neşr edilmiştir.

Reynold A. Nicholson&#;un Dîvan-ı Şems-i Tebrizi&#;den seçme şiirlerini de unutmamalıyız.

Dîvan-ı Kebîr&#;den, Rusça ve Japonca&#;ya kadar bir çok dünya dillerine seçme ve tercüme yapılmıştır.

Mevlana Dîvan-ı Kebir&#;deki şiirlerini islamî edebiyattaki nazım şekillerinden olan gazel şeklinde söylemiştir. Bilindiği gibi gazel, konu olarak lirik aşk şiirlerini ele alır. Gazellerde şekil itibarıyla birinci beyitteki mısralar kendi aralarında kafiyeli olup, gazelin diğer beyitlerinin ikinci mısraları, birinci beyitle aynı kafiyededir ve her gazelin bütün beyitleri aynı vezinle yazılır ve her beyit konu itibarıyla küçük bir şiir parçasıdır. Nasıl rubaîler dört mısrada aynı konuyu işlerlerse, her gazelin her beyiti ayrı ayrı konuları taşıyabilir.

Bu beyitler sadece vezin ve kafiye bakımından bir araya gelmişlerdir. Eğer bütün beyitler aynı konuyu işlerlerse o gazele &#;yek avaz&#; adı verilir ve çok makbul sayılır. Mevlana bu gelenege uyarak gazellerinin bazılarında her beyitte ayn bir konuyu işlemiştir, ama Mevlana çoğu zaman mesela on beş beyitlik bir gazelinde bile aynı konuyu terennüm etmiş-tir. Bu yüzden biz Mevlana&#;nın gazellerini okurken, her beyiti ayrıca bir konuyu işleyen küçük bir şiir parçası sayabiliriz.

Gazeller tercüme edilirken, beyitlerden en fazla dikkat çekeni o gazele başlık olarak alınmiştır. Metinlerde bu başlık yoktur. Bu sebeple biz herhangi bir gazeli okurken aynı gazelde çeşitli konulara değinilmesine şaşmamalıyız.

Her beyiti ayrıca dikkatle okumak, manalarının derinliğine varmak ve düşünmekle onun zevkine varılır.

Hak şairlerinin çoğu zaman yazdıkları şiirlerde mey (şarap) ve sevgiliden bahs etmekte olduklarını herkes bilir. Bunlara akıl erdiremeyen bazı kişilerin yanlış fikirlere sapmamaları için, bu mecazî deyimlerin açıklanması gerekmektedir.

Hz. Mevlana da büyük bir Hak aşığı olduğu için şiirlerinde kendisinden ewel gelen Hak aşıkları gibi bu konulara çoğu zaman değinmiştir. Nitekim büyük Hak aşıklanndan, Esad Erbilî hazretleri de dîvanının önsözünde bu konuya temas etmişlerdir. (Dîvan-ı Esad, Erkam yayınları, s. 7)

Ariflere göre mey (şarap) gam ve kederden eser bırakmayan Allah sevgisidir. Buna Mansur şarabı, aşk şarabı, Hak şarabı da denir. Bu manevî şarap insanı kendinden alır başka alemlere götürür. Meyhane tabirine gelince, Hak aşıklarına mahsus ibadet yerleridir. Nitekim Şeyhülislam Yahya Efendi şu beytinde bu konuya değinmiştir: &#;Mescidde riya pîşeler etsün ko riyayı / Meyhaneye gel ne riya var ne müraî&#; Yani gösteriş için camide namaz kılanları bırak, onlar gösteriş için namaz kılsınlar; sen hakikat meyhanesine gel, orada ne riya var ne de riyakar. Pîr-i mugan ise, mürşid&#;i göstermektedir. İranlı Hafız bir beytinde şöyle der: Eğer pîr-i mugan (mürşid) sana seccadeni şarap küpüne daldır derse, tereddüt etmeden seccadeni şarap küpüne daldır;

Çünkü onun bir bildiği vardır. 0 bir hakikat yolcusudur, sakî ise Hak yoluna düşenlere yol gösteren halifeleri temsil etmektedir. Bu şiirleri insanlar kendi kabiliyetine ve sezişine göre anlar, bazıları da anlayamaz, yanlış yorumlar.

Eski devirlerde yahüt günümüzde bu konuları gereği gibi anlayamayan kişiler bulunmaktadır.

Bunun gibi bazı velîleri bile yanlış anlamışlardır. Büyük Hak şairlerinden Niyazî-i Mısrî hazretleri, şu kıt&#;ada bu hakikatı ne güzel anlatmışlardır.

Cemali zahir olsa tez celali yakalar anı Görürsün birgül açılsa yanında har olur peyda Bu sırdandır ki bir kamil zuhür etse bu alemde Kimi ikrar eder anı, kimi inkar olur peyda

yani Hakk&#;ın cemali ortaya çıksa, celali hemen onu yakalar. Görmez misin herhangi bir yerde gül açılsa, hemen onun yanında bir diken meydana gelir.

Bu sebepledir ki bu alemde bir insan-ı kamil zuhür etse, kimi onu kabul eder, kimi de red eder. Nasıl ki Muhiddin-i Arabî hazretlerini sevenler ona Şeyh-i Ekber (en büyük Şeyh) adını vermişlerdir. Sevmeyenler, onu inkar edenler de Şeyh-i Ekfer (Kafirlerin şeyhi) demişlerdir. Hz. Mevlana ise bir şiirinde, &#;Ben şunu bunu bilmem, ben ilahî aşk kaderiyle mest olmuşum.&#; der.

Gerçekten de bu kainatı yaratan, akıl almaz güçte olan o büyük varlığa hayran olup kalmak varken, ben şuna inanıyorum, sen şuna inanıyorsun diye birbirimizle niçin çekişiyoruz?

Nitekim, Neyzen Tevfik de Cenab-ı Hakk&#;a hitaben:

&#;Değil binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insanlar, senin hep gölgeni sevmiş, özünden bîhaber gitmiş.&#; demiştir.

îngiliz fizik alimlerinden Sir Jones Jeano, Prof. Salih Murat&#;ın tercüme ettiği, Etrafımızdaki Kainat adlı eserin ikinci sayfasında şöyle demektedir:

&#;Bizim dünyamız diğer yıldızlara nazaran en küçük bir yıldızdır. Kainat pek büyüktür. Çünkü ışığı bize elli milyon senede gelen yıldız var. Bunların her biri, boş bir okyanusta giden bir gemi gibi yolculuk yaparlar. Bizler kumlar sayısınca çok olan bu yıldızlar arasında, bir kum tanesinin mikroskopik parçası üzerinde oturarak etrafımızı, uzay ve zamanla çevrilen kainatın maksat ve mahiyetini keşfe çalışıyoruz.&#;

Bizim bu kainatı yaratan, büyük yaratıcının yaratma gücü karşısında şunu bunu düşüneceğimiz yerde, bu kainatı yaratan büyük yaratıcının yaratma gücü, eşsizliği karşısında hayran olmaktan ve şaşırıp kalmaktan başka çaremiz yoktur. 0 ne büyük yaratıcıdır, 0 ne kudretlidir. 0 ne güzeldir. Şu şöyleymiş, bu böyleymiş diyeceğimiz ve birbirimizle çekişeceğimiz yerde, aşk içinde yalnız onun hayranı olalım.

HZ. MEVLÂNA&#;NIN ŞİİRLERÎNDEKÎ COŞKUNLUK

Bir Dîvan-ı Kebîr beytinde, Hz. Mevlana şöyle söyler. &#;Ben sözü aşkla söylüyorum. Çünkü dersi aşktan alıyorum. Ben canımı onun önüne koyuyorum, ona armağan ediyorum, çünkü o pek azını kabul eder, her şeyi kabul etmez.&#;Hallac-ı Mansur ve Bayezid-i Bistamî gibi bazı velîler ilahî aşk ile coştukları zamanlar, bazen öyle sözler söylerler ki, bu sözler şekil üzerinde kalan ve dinin hakikatına erişemeyen, dini taklidden tahkike götüremeyen bazı kişiler tarafından şeriata aykırı görülmüştür. Ve bu yüzden &#;Ben Hakk&#;ım&#; diyen Hallac-ı Mansur asıldığı gibi, kendinde Hakk&#;ı bulan Seyyid Nesîmî&#;nin de derisi yüzülmüştür.

Bu sözlerin derinliklerine inemeyenler, ifade etdikleri manayı anlamayanlar bu gibi sözleri beğenmezler. Nitekim Mevlana bir şiirinde &#;Biz sevgili ile beraber oturmuşuz da sevgili nerede deyip durmaktayız.&#; (Dîvan-ı Kebîr, I/ ) sözünü şeriata aykırı bulurlar da, Kur&#;an&#;da &#;Siz nerede olursanız olunuz biz sizinle beraberiz.&#; (Süre: 57 / ayet: 4) &#;Biz size şah damarınızdan daha yakınız.&#; (Süre: 50 / ayet) ayetlerinin sırrına akıl erdirmek istemezler. Bu bir seziş ve anlayış meselesidir.

Nitekim Hz. Mevlana bir şiirinde &#;Ene&#;1-Hak dediği ve gerçeğe işaret ettiği için halk anlamadı da Hallac&#;ı dar ağacına çekti. Hallac sağ olsaydı sırlarımın azametinden ötürü o beni dar ağacına çekerdi.&#; demiştir (Dîvan-ı Kebîr, III/). Mevlana bazen şiirlerindeki coşkunluğun farkına varır da, sözünden tövbe etmek ister, şöyle der: &#;Her gazelin arkasından gönlüm söze, lafa tövbe ediyor; bir daha böyle sözler söylerniyeceğim diyor amma, Allah&#;ın dileği gönlümün yolunu kesiyor, gönlün tövbesini bozuyor.&#; (Dî-van-ı Kebîr, IV/)

Hz. Mevlana bir başka beytinde de şöyle buyuruyor:

&#;Beni yokluktan var eden, beni yaratan her an beni söyletmededir. Sonunda beni söyleten kerem buyurdu, bütün söylediğim sözler 0 oldu.&#; (Divan-ı Kebîr, IV/ ) Bir başka beytinde de &#;Bazen ona av derim, bazen bahar derim, bazen ona şarap adını takarım, bazen de mahmurluğum derim.&#; (Dîvan-ı Kebîr, IV/ )

Hz. İkbal de bir şiirinde &#;Bir müslüman aşık değilse kafirdir.&#; demiştir. Hz. Mevlana da &#;Ben aşkı olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.&#; (Dîvan-ı Kebîr, /) buyur-muştur.

Bu şiirleri diğer şairlerin şiirleri ile mukayese etmeyiniz;bu şiirler aşk ile, kendinden geçmiş bir velînin gönlünden gelen sesleridir.

Bu sesler bazen insanı şaşırtır, bazen hiç bir şiirde duyulmayan manevî zevkler verir.

Sayın okuyucularım, okuduğunuz herhangi bir şiirin zevkine varmadınızsa onu geçin, başka bir şiiri okuyun. Bazen bir şiirde bir iki beyit pek hoşunuza gider. 0 gazelin numarasını yazın, başka zaman tekrar okuyunuz. Hatta hoşunuza giden beyitleri dostlarınıza da okuyun. 0 şiirin beraber zevkine varın, müşterek duygu sizi o şiirin derinliklerine indirecek, o zaman satırlar arasında Hz. Mevlana&#;nın mübarek kalbinin heyecanla, ilahî aşkla çarptığını duyacaksınız.

Sayın okuyucularım, Dîvan-ı Kebîr&#;den şiirler seçerken, sadece kendi beğendiklerimle kalmadım, Nicolson&#;un seçtiklerine, sayın Schimmel&#;in seçip Almancaya tercüme ettiklerine, Abdülbaki Gölpınarlı merhumun ve Mithat Baharî hazretlerinin Güldeste&#;lerine de baktım. En çok beğenilen şiirleri işaretledim.

Dört cilde böldüğümüz bu güldestede, her cildin sonunda o cilde aldığımız şiirlerin Firüzanfer yayınındaki ilk mısraları ile cilt ve sayfa numaralarını ayrıca bir cetvel halinde belirttik ki, araştırıcılar için kolaylık olsun! Bu şiirleri hissetmek, duymak saadetine ererseniz, bu şiirleri seçerek tercüme eden Şefik Can&#;ı, bu aciz kulu, hayırla yadetmenizi, hatalarını hoş görmenizi ve ruhuna Fatiha okumak lütfunda bulunmanızı niyaz ederim.

Ey tanıdığım ve tanımadığım sevgili okuyucularım! Ey hikmet ve hakikati seven dostlar! Ey Hakk aşıkları! Sizi büyük veli Hz. Mevlana&#;nın Divan-ı Kebîr&#;inden yaptığımız seçmelerle başbaşa bırakıyor, ben artık aradan çekiliyorum. Cümlenizi hürmetle, sevgiyle selamlar, size sağlıklar, esenlikler manevî ve rühanî zevkler, neşeler temennî ederim.

5.

Em. Öğretmen Albay Şefik Can

Hasta yatağımda söylediğim bu önsözü yazan, bazı araştırmalarımda bana yardımcı olan, Mevlana aşıkı Nur Artıran Hanımefendi&#;ye teşekkürlerimi arz ederim.

Not: Bizde bu eserleri internete kazandırmada bize izin veren Eseri hazırlıyan sayın Şefik Can beyefendiye,ona yardım eden kardeşlerimize ve bize yardım eden kardeşlerimizede teşekkür seafoodplus.info görevde bizi kullanan Cenab-ı Hakk&#;ka na mütanahi şükürler ederiz.

rumi-motif

Divanı Kebirin mukaddemesi:

Bize doğru yolu bulduran, bizi bu nimetlere kavuşturan Allah&#;a hamd olsun. Eğer Cenab-ı Hakk, bize doğru yolu göstermeseydi, biz, bu yolu bulamazdık. Allah&#;ın rahmeti, peygamberi ve peygamberlerin en büyüğü, efendisi Muhammed(s.a.v.)&#;e ve onun kerem sahibi olan ve keremlere mazhar bulunan soyuna, sopuna olsun. Bundan sonra şunu iyi biliniz ki, bu Dîvan-ı Kebîr&#;de bulunan sözler rühanî sırlardır. Hakk&#;a gönül verenler için Nüh&#;un gemisidir. Kutsal nefeslerdir. Ruha hoş gelen esintilerdir. Rabbanî ilhamlardır. Seher vaktindeki feyzlerin gönül gözünü açan keşfleridir. Noksanlardan münezzeh olan Allah&#;tan gelen varidattır. Eşi bulunmaz işaretlerdir. Şaşılacak ibarelerdir. Bahr-ı ehadiyetin nürlandır. Gayb denizinin iri incileridir. Bu Dîvan Aşıklar Dîva-nı&#;dır. Manevî zevklerin kaynaklarıdır. Gönüllerin ışığıdır. Aşıklara, ariflere makbul olan gerçek sözlerdir. Huzur ehlinin anahtandır. Gayb alemindeki hür kişilerin makamlandır. Kalb sahiplerinin kalplerinin kalbidir. Gönül bahçelerinin çiçeğidir. Bu Dîvan&#;daki sözler, has kulların meclislerine feyizler ve manevî zevkler getiren akar sulardır. Velîleri anan ve andıran haberlerdir. Olgunlaşmış kişilere sa&#;adet kimyasıdır. Yakîne erişmiş kardeşlerin hutbesidir. Allah&#;ı seven, kötülüklerden sakınan erlerin boyunlarına gerdanlıktır. Bu sözler, münafıklara Hakk&#;ın Zülfikar&#;ıdır. Büyük ve hayırlı kişilerin rühlarına iksirdir. Hakk yolunda sefere çıkanlara bir yolculuk armağanıdır. Ceberut kuşlannın dilidir. Meleküt alemindeki meleklerin tesbîhleridir.
(Divan-ı Kebîr, c. I, sahife 2)

rumi-motif

1. GAZELLER

1. Hakk&#;tan sayılamayacak kadar lütuflar, ihsanlar; 

senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar, kusurlar.

Müstefilün, Müstefilün, Müstef&#;ilün, Müstefilün

(c. I, 3)

•.Ey gönül, işlediğin suçlara, kusurlara karşılık, Hakk&#;tan özür dilemek için neler düşünüyorsun? O&#;ndan sayılamayacak kadar lutuflar, iyilikler, ihsanlar, vefalar gelmede, senden de bunca hatalar, kusurlar, cefalar görünmede&#;

• O&#;nun tarafından, bunca keremler, senden ise, manasız aykın işler; O&#;ndan pek çok nimetler, senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar suçlar, günahlar&#;

• Senden bunca haset, bunca kötü düşünce, bunca dedikodu. O&#;ndan ise bunca ihsan, bunca lütuf, bunca iyilikler.

• Yaptığın kötülüklerden, işlediğin günahlardan pişman olup da, candan Allah dediğin zaman, seni belalardan kurtarmak için senin imdadına yetişen, sana o duyguyu veren, kendini hissettiren O&#;dur.

• İşlediğin günah yüzünden korkuyorsun, kurtulmaya çareler arıyorsun. Bir daha işlememeye karar veriyorsun, işte o anda bu duygularla için karıştığı, kendinden utandığın, kendini ayıpladığın, vicdanın sızladığı zamandüşünmüyor
musun? Bu duyguları sana veren, bu pişmanlığa seni düşüren, senin içindedir. Sana çok yakındır. O&#;nu sen ne diye kendinde, kendi içinde göremiyor, hissedemiyorsun?

• O, seni bazen yaratılışına, kötü tabiatına bırakır, seni gümüş, altın, kadın sevdasına düşürür. Bazen de canına Hz. Mustafa&#;yı hayal etmenin nürunu verir de içini aydınlatır.

• Seni bazen bu tarafa çeker, iyi adamlara katar, bazen de o tarafa çeker, seni kötülere ulaştırır. Kurtuluş gemisini korkunç dalgalarla hırpalar, onu kırar, parçalar.

• Ey zavallı insan, bu düşüşlerden, bu hallerden sakın ye&#;se kapılma; gizli gizli o kadar çok dua et, geceleri, o kadar çok ağla, inle ki; sonunda yedi kat gökten kulağına kurtuluş sesleri gelsin.

 

2. Keşke uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin.

Müstef&#;ilün, Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstef&#;ilün

(c. I, 3)

• Sevgilim, belki vefa ve merhametin coşar da, kapıyı açarsın; &#;Orada, ne bekliyorsun kalk, içeri gir!&#; diye seslenirsin ümidiyle ben senin kapında oturmuş bekliyorum.

• Ey pek güzel olan yüzünde her zaman yüzlerce lütuf, yüzlerce merhamet nuru parlayan sevgili! Canım, kapında senden gelen misk kokularına, anber kokularına gark olmuştur.

• Biz mest olmuşuz; başımız dönmede, başkalarının yaptıkları işlerle bizim ilgimiz yok. Dünya alt üst olsa, yakılsa, yıkılsa umurumuzda değil. Yeter ki senin aşkını kaybetmeyelim. Yeter ki senin aşkın ebedî olsun!

• İçimizde senin aşkın el çırpmada, yüzlerce başka alemler yaratmada, göklerden de dışarda, ötelerde yepyeni yüzlerce asırlar meydana gelmede.

• Bugün biz senin misafiriniz. Güler yüzünüzün mesti olduğumuz için seni bırakıp başka yere gidemiyoruz. Sen öyle eşsiz bir güzelsin ki, Allah&#;a yemin ederim ki yüzünün güzelliğini düşününce, hayal edince, şu gönlüm beni bırakıp gidiyor.

• Kurtulmam için, gönlü uyanık bir can bulursam, onun eteğine yapışacağım, himmet isteyeceğim. Keşke uyuyabilseydim de rüyada yüzünü gösterseydin.

• Bütün canlar, can denizinden geldikleri, can denizini tanıdıkları, bildikleri için oraya doğru sel gibi akıp gidiyorlar da, başka tanıdıklardan, başka sevgililerden yüz çevirmişlerdir.

• Can denizine doğru koşan seller de çeşit çeşit. Bir sel var yüksek dağlardan kaynağını alarak, hayran hayran başını taşlara çarparak, köpürerek, ağlayarak, heyecanla feryat ederek, aslı olan can denizine doğru koşuyor, koşuyor. Bir sel de var ki yolunu kaybetmiş, birincisi; &#;Allah&#;a hamd olsun!&#; demede, ikin-cisi; &#;La havle&#; okumada.

• Ey güneş gibi doğup, müflislere, yoksul kişilere sevgi şarabı sunan lütfeden. Bir ihsanda bulun, o şaraptan bize de sun! Biz de yoksuluz, biz de şaşırdık, yolumuzu kaybettik.

• Nasıl olmuşsa gül, ansızın seni görmüş, çaşırıp kalmış da elbisesini yitirmiş.Çeng senin çenginin sesini duymuş, feryada başlamış, utanıp başını önüne eğmiş.

Nıyazi-i Mısrî hazretlerinin şu şiiri bu hakîkati belirtiyor:

&#;Huda davet eder elhamdülillah
Bu can dosta gider elhamdülillah
Hakîkat şehrine çün rıhlet oldu
Gönül durmaz iver elhamdülillah.&#;

&#; La havle vela kuvvete illa billah&#;; Allah&#;tan başka kimsede güç, kuvvet yoktur, anlamın;ı gelen bır hadîsten alınan &#;La havle&#;. Mü&#;minler, şaşırdıkları, darda kaldıklan zaman &#;La havle&#; derler.

• Zühre yıldızının burcunda en tali&#;li olan kimdir? Ney&#;dir. Çünkü ney, dudağını senin dudağına koymuş, senden name öğreniyor.

• Çeng, sensiz kalınca fenalaşıyor, hasta, kötü bir varlık oluyor. Ney de sen olmayınca hüzünlerle doluyor, inlemeye, ağlamaya başlıyor. Çengi kucağına al, onu iyileştir! Ney&#;i de öp, okşa. Def de sana yalvarıyor. &#;Ne olur?&#; diyor, &#;Beni eline al! Yüzüme vur, vur, vur da senin vuruşlarınla yüzüm değerlensin, ahenk yolunda meclise parlaklık gelsin.&#;

• Bu parça parça olah canı al, onun her parçasına aşk şarabı içir, onu güzelce sarhoş et de dün gece elden kaçan fırsat şimdi yeniden gelsin!

• Ey yüce padişah; doğrusu bizim için bundan sonra ayık olmak ayıptır, yazıktır! Allah&#;ın sana yemin ederim ki, artık bundan sonra ben ayık olarak senin büyüklüğünü, gücünü, kuvvetini anlatamam, senden bahsedemem, ancak senin aşk şarabınla mest ohınca dilim çözülür.

 

3. Gülün geçirdiği safhalar, başından geçen maceralar.

Miistef&#;ilün, Müstef&#;ilün, Miistef&#;ilün, Müstef&#;iliin

(c.I, 13)

• Ey bir yerde duramayan, dinlenme nedir bilmeyen rüzgarımız! Güle bizden haber götür de de; &#;Gül bahçesinden kaçıp şekerle dost olan gül, nasıl oldu da yurdundan, anandan, babandan, kardeşlerinden arkadaşlarından ve sana gönül veren, senin için feryat edip duran bülbülden ayrıldın geldin, şekere karıştın, &#;gülbeşeker&#; tatlısı oldun?&#;

• Ey gül&#;. Neden şekere karıştın? Aslında sen, kendin şekersin, şeker gibi tatlısın, hoşsun. Şeker olduğun için, herkesten çok sen, şekere layıksın ama, neden gül bahçesine karşı vefasızlıkta bulundun? Şeker de, gül de hoş, fakat vefalı olmak her ikisinden de hoş, her ikisinden de tatlı.

• Ey gül, madem ki bahçeden ayrıldın gittin, sana bir iki sözüm var: O güzel yanağını şekerin yanağına koy da şekerden tat al, şeker gibi ol, şekere de bahçeden alıp götürdüğün hoş kokunu ver! O da gül gibi olsun. Ayrılığı göze aldın ama, bu ayrılıkta kazancın da var: Sen şekerin içine girdiğin için gül olarak oradan oraya götürülmekten, yolculuğun cefasından, solup pörsümekten, yerlere atılmaktan, çiğnenmekten kurtuldun.

• Şimdi &#;gülbeşeker&#; tatlısı oldun ya, seni yiyenlere gönül gıdasısın, göz nurusun. Bu yüzden artık gülden gönlünü çek; o nerede, bu nerede?

• Sen bahçede dikenle beraber oturuyorsun. Akıl gibi cana yakın idin, insana karıştın. Şekerle beraber iken şimdi insanla beraber oldun. Nur oldun. Haydi şimdi de şu günahlarla kirlenmiş yeryüzünden gökyüzüne yüksel menzil menzil, konak konak ta onunla manen buluşma yerine kadar yürü!&#; *

• Ey gül! Sen şimdi dünyaya yukarıdan bakıyorsun da, dünyadaki acaip halleri gördüğün için dünyaya gülüyorsun. O yüzden elbiselerini yırtıyorsun. Ey kızıl kaftanlı, güçlü, kuvvetli yiğit er, ben senin hayranınım!

• Güller &#;Kim manen Hakk&#;a uluşmak için merdiven isterse, belanın, ızdırabın bir merdiven olduğunu bilsin de, başına gelenlerden şikayet etmesin! Belalardan korkmasın, canını belalara atsın!&#; diye naralar atarak, uçuşup saçılarak gökyüzünden gül bahçelerine yağmada&#;

• Kendine gel de, şu kaptan, gülsuyu çıkaran ustanın testisinden bir yolunu bulup ter gibi sız, o hapsedilmiş kaptan, bir rüh gibi kaç, kurtul.

• Ne de tali&#;liymişsiniz, ne de bahtınız yarmış! Benziniz gül gibi kıpkırmızı. Biz de sizin gibiydik, rüh olduk, kurtulduk. Haydi siz de rüh olun, bu kirli yeryüzünden kurtulun.

• Gülbeşekerden maksadımız, Hakk&#;ın lütfuyla bizim varlığımızdır. Varlığımız sanki demir kırıntısı, Hakk&#;ın lütfu ise mıknatıs!..

• Akıl da aynadır. Demirden ayna yapan aynacı, onu parlatmak, ayna haline getirmek için ona çok eziyet etmededir de, bu yüzden olacak, ayna bizi istemiyor, bize gelmiyor, hep biz onu elimize alıyor, ona bakıyoruz. O bize şunları söylüyor ama, kulaklanmız gaflet pamüğu ile tıkalı olduğu için duyamıyoruz: &#;Ey insanlar, ben sizi sizsiz isterim.&#;

 

4. Ben çok eskiden sana gönül vermiştim, şimdi gel de sana canımı vereyim.

Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. I, 16)

• Ey Yusuf, gözleri görmeyen Yakup&#;a gel. Ey gözlerde gizlenmiş olan îsa, sen de şu gök kubbenin üstünden hir görün&#;

• Ayrılıktan ötürü gündüz karardı, gece gibi oldu. Gönlüm yay gibi idi, inceldi ok gibi oldu. Dertli Yakup ihtiyarladı, ey genç Yüsuf artık gel!

• Ey îmran oğlu Müsa! Senin Hakk&#;a yalvarman için, ne Tur-ı Sîna&#;lar var! îsrail oğulları buzağıya tapıyorlar. Artık Tur-ı Sîna&#;dan dön!&#; Bizi kurtarmaya gel!

• Benzim safran gibi sarardı. Boynum büküldü, çene düştü. Beden mezarında sıkıştım kaldım. Ey rühu darlıktan kurtaran, rahata kavuşturan! Gel, beni benden, beni bedenden kurtar!

• Hz. Muhammed&#;i gözleyen gözüm, gamınla sana müştakım diyor. &#;Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.&#; ayetinin sırrı, gel de o dağınık saçlar arasından yüzünü göster!&#; Enbiy Suresi 21/1O7. ayete işaret var.&#;

• Sen, öyle büyüksün, öyle büyük bir nür kaynağısın ki, şu güneş senin nuruna karşı sanki akşam kızıllığı, ey bütün dünya padişahlarını geride bırakan,, azîz varlık, ey Hakk ile gören göz, ey her şeyi bilen gönül! Gel!

• Dünyada mevcut bütün canlar, sana karşı canlıktan çıkıyorlar, beden oluyorlar. Halbuki sen, cansın, canlar canısın, cansız beden ne işe yarar? Ben çok eskiden, sana gönül vermiştim. Gel, ey sevgili gel de şimdi sana canımı da vereyim!

• Ey-sevgili, ilacım de sensin, çarem de sensin. Yüz parça olmuş gönlünnün nuru da sensin, çaresiz gönlümde, senden başka ne varsa hepsi yok oldu, beni kimsesiz bırakma! Gel!

5. Ömür kervanının kalkmak üzere olduğunu haber veren çanlarının seslerini duymuyor musun?

Müstefilün, Müstef&#;ilün, Müstef&#;ilün, Müstefilün
(c. 1, 17)

• Gökyüzünden cana; &#;Haydi geri dön!&#; diye bir ses geldi. Can da; &#;Ey beni çağıran yüce varlık, merhaba, geliyorum.&#; diye cevap verdi.

• Ses duydum; &#;Başüstüne, her an yüzlerce can sana feda olsun. Bir kere daha çağır da; (&#;&#; ) makamına kadar uçayım.
(&#;&#; )Bu beyitte Insan Süresi, 76/1. ayete işaret var. Bu ayeti tefsir edenler, insanın maddî varlığının çeşitli merhalelerden geçerek nihayet bir damla meni halinde ana rahmine düştüğünü ve ınsanın henüz kendisinin atılacak bir şeyi olmadığına ve kemalin yoklukta olduğuna etmekte.

• Ey bizim eşsiz misafirimiz, bizim canımızın sabrını da, kararını&#; da aldın. Seni nerede arayayım? Nerde bulayım? Seslenen &#;O, candan da, rnekandan da dışarıdadır, O, çok üstün bir yerdedir.&#; dedi.

• Şu zindanda bulunanların, ayaklarına bağlanmış olan ağır zincirleri çözeyim, gökyüzüne de bir merdiven koyayım, koyayım da can, yücelere çıksın.

• Sen cana, canlar katan bir güzelsin. Sonra yabancı da değilsin, bizim şehrimizdensin. Öyle olduğu halde neden kendini garip sayıyorsun, yabancıymış gibi davranıyorsun? Bu hal, dostluğa yakışır mı?

• Avareliği, bir bir şerbet gibi içmişsin de kendi evinin yolunu bile unutmuşsun. Çok kötü huylu olan, Kabil&#;li büyücü kadın, sana çok büyüler yapmış, bu yüzden nereden geldiğini, nereli olduğunu hatırlıyamıyorsun.

• Birini takip derek gelen, konup göçen kervanlar, hep o tarafa koşup gidiyorlar. Senin başın nasıl oluyor da dönmüyor? Yüreğin kabarmıyor? Neden hiç bir korku ve heyecanın yok?

• Kervan başının kervanın kalkmak üzere olduğunu haber veren çanlarının &#;seslerini duyuyor musun? O tarafta nice yol arkadaşlarımız, nice dostlarımız var. Hep bizi bekliyorlar.

&#;Bu beyit Şirazlı hafız ın şu beytini hatırlatıyor:
Sevgiliye giden yolun menzilinde ,konduğu yerlerde nasıl istirahat edeyim,nasıl zevki sefaya dalayım ki,Can;Yürekleri bağladınızmı diye feryat edip durmada.&#;

• Bir çok insanlar, orada bizi bekliyorlar, hepsi de bizim sarhoşumuz, hepsi de bize dalıp kendilerinden geçmişler. &#;Ey zavallı! Padişahın bekliyor. Haydi padişahın yanına gel.&#; diye kulağımıza bağırıyorlar.

6. Düğünümüz dünyaya kutlu olsun!

Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstef&#;ilün, Müstefiliin
(c.I, 31)

• Bizim düğünümüz dünyaya kutlu olsun. Allah, bu düğünü, bu evlenmeyi bize uygun olarak tertipledi. Eşler birbirine çok uygun düştü. Bu düğün sebebiyle,

• Mevlamızın lütfuyla kalpler ferahladı. însanlar çift oldu, evlendi. Kederler, gamlar gönüllerden çıkıp gitti.

• Ey şehrimizi süsleyen güzel! Allah&#;ın adıyla güzel bir gelin olarak gidiyorsun. Sen de bir güzele damat olmadasın.

• Köyümüzden ne de hoş gitmedesin. Bize ne de hoş salına salına gelmedesin; deremize ne de hoş çağlaya çağlaya akmadasın! Ey ırmağımız, ey bizi arayan dost!

• Cihan padişahının, bizim o canlara can katan padişahımızın devletinde oynayın, raks edin, ey arifler, ey süfîler, sema edin!

• Halkın bir kısmı denizler gibi coşmada, dalgalar gibi secdeye kapanmada. Bir kısmı da kıhçlar gibi savaşmada, bütün cüz&#;lerimizin kanmı içmede. Sus, sus ki bu gece o güzel yüzlü, uğurlu şahımızın mutfağı açılmıştır. Ne de şaşılacak şey ki, helvamız (helva gibi tatlı olan sevgili) helva pişiriyor.

Bu şiiri seafoodplus.infoa oğlu Sultan Veled&#;in düğününde söylemiştir.

7. Bu hoş koku, Yüsuf&#;un gömleğinin kokusudur,
 yahut da Mustafa(s.a.v.)&#;in hırkasının kokusudur.

Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstef&#;ilün, Müıtef&#;ilün
(c.1, 12)

• Ey bahçeleri güldüren, çimenleri gebe bırakan aşıkların ilkbaharı, bizim sevgilimizden haberin var mı?

• Ey aşıkların feryadına koşan hoş kokulu rüzgar. Ey candan da mekandan da temiz olan aziz varlık, sen neredeydin? Nerede kaldın, seni göreceğimiz geldi?

• Ey Rum diyannın da, Habeş diyarının da fitnesi olan rüzgar, şaşırdım kaldım, bu pek hoş, bu pek güzel koku, ya Yüsufun gömleğinin kokusudur, yahut da Mustafa (s.a.v.)&#;in hırkasının kokusudur.

• Ey doğruluk ırmağı, sen bizim sevgilimizin arkından akıyorsun, sen getirdığın hoş kokularia gönüllerin Tur-ı Sîna&#;sı oluyor, canlara can katıyorsun..

• Ey sözü, konuşması, bütün davranışları, halleri hoş olan sevgili! Ey &#;ay&#;ların, yıl&#;ların kendine kul oldukları güzel, senin &#;ay&#;ın da hoş, &#;yıl&#;ın da hoş.

8. Gül de senin lütfunla çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe haline gelsin!

Müstef&#;ilün, Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c.I, 29)

• Ey perdenin arkasından ışığı, nüru görünen sevgili, senin ışığın, sıcaklığın bize yaz mevsimi oldu, bizim de yaz mevsimi gibi gönlümüz sıcak, gel bizi al, gül bahçemize kadar, çek götür!

• Gel, gel de senin lütfunla çorak yerler yeşersin, mezarlar bahçe haline gelsin. Koruklar tatlılaşsın, üzüm olsun, ekmeğimiz pişsin.

• Ey can giineşi, ey gönül güneşi, ey güzelliği ile güneşi bile utandıran güzel,gel, gel de bizim zavallı halimizi gör, şu balçık beden, canı nasıl tutmuş bırakmıyor?

• Yüzünün sevdası ile dikenlikler, nice defalar gül bahçesi haline geldi de güzel yaratma gücüne olan imanımızı artırdı.

• Ey ebedî aşk! Şu gönlümüzde kendini gösterip, canımızı balçık zindanından kurtararak, tek olan, eşi olmayan Allah&#;a yönelttin.

• Ey nurlar saçan sabahımız! Gamlı ve kederli olduğumuz zamanlarda gönlümüzdeki gam dumanlarını dağıt, bize şevk ver, neşe lutfet. Tali&#;imizin karanlık gecesinde; bir gündüz, görülmemiş, işitilmemiş, şaşılacak bir gündüz meydana getir.

• Nerede o gözler ki onu izlesin; nerede hakîkatleri duyacak kulak, burhanlar düşünecek akıl?

• &#;Cüz&#;ler külle gidiyor. Reyhan reyhana, gül güle kavuşuyor, her şey bizim dikenliğimizin hapishanesinden kurtuluyor.&#; diye can diyarından davul sesleri gelmeğe başladı.

 

9. Ey söylenmemiş, gönülde kalmış gam, ey uyuşmuş akıl defolun gidin!

Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün
(c.1, 36)

• Hoca gel, hoca gel, hoca bir kere daha gel! Ey hileci ay, gelmem deme, gel!

• Senden ayrı düşmüş aşığın halini gör. Kötülüklerle dolu olan dünyaya bak, ey hapishaneci padişah, mahmur susamışı görmemezlikten gelme!

• El de ayak da sensin, her var olanın varlığına sebep de yine sensin! Sarhoş bülbül de sensin, haydi gül bahçesine gel!

• Kulak da sensin, göz de sensin, her şeyin seçilmişi de sensin, sen kuyudan çıkarılarak satılmış Yüsufsun, kölelerin satıldığı pazara gel!

• Gözde gizlenmişsin görünmezsin, halbuki sen herkese can verirsin, bir kere de güle, oynaya gönülsüz ve sarıksız olarak gel!

• Günün aydınlığı sensin, gamı yakan yandıran sevinç sensin, gecelerin aydınlığı, ay ışığı sensin, ey tatlılıklar, şekerler yağdıran bulut gel!

• Ey yepyeni dünyanın bayrağı! Her akıl ve fıkir sana rehin olarak verilmiştir, bazen geliyorsun, bazen gelmiyorsun, böyle yapma; bir daha dönmemek üzere tamamıyla gel!

• Ey perişan kabuslarla dolu olan gece git! Bir daha gelme! Ey söylenmemiş, gönülde gömülü kalmış gam, ey uyuşmuş akıl, defolun gidin, sizi istemiyorum! Ey uyanık baht, ey devlet gel, gel!

• Ey Nuh&#;un nefesi! Ey ruhun hevesi gel! Ey yaralanmış merhemi gel! Ey hastanın sağlığı gel!

 

Gölge bazen nürun yanında olur, bazen de onda yok olur.

Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün

 (c.1,41)

• Ey yüzünün nüru ile cihanı aydınlatan sevgili, dün gece bizim aramızda yoktun. Bu yüzden biz karanlıkta kaldık. Yüzünün nüru dün gece neredeydi?

• Gönlümüze bak da şaşır kal! Çünkü gönül, senin güzel yüzünü siper ederken heyecandan eriyip yok olduğu halde, seni siper etmeye doyamadı. Bırak gönül senin uğrunda erisin yok olsun. Ama ey ay yüzlü güzel! Senin ömrün uzadıkça uzasın!..

• Dün gece, nürlar saçan ay yüzün nereye doğmuştu? Otağın nereye kurulmuştu? Adamların, ordun nerede konaklamıştı? Sen değil, senin güzelliğin nerede elbisesini çıkarır, nerede soyunursa devlet oradadır. Mutluluk oradadır.

• Dün gece nerede bulundunsa bulundun, o hususta bir şey bilmiyorum ama, bugün şunu biliyorum ki; bugün de benden ayrı kalırsan, sabrım, kararım tükenir de; &#;La havle&#; mescidi de gönlüm gibi gamlarla yıkılır gider.

• Dün gece seher vaktine kadar inleyerek, feryatlar ederek döndüm, dolaştım. Sabah oldu da gözümü bile yummadım.

• Ey aziz varlık! Sen bir nürun gölgesisin. Biz de cümle cihan senin gölgeniz. Nürun gölgeden ayrı düştüğünü kim gördü?

• Gölge, bazen nürun yanında olur. Bazen de onda yok olur, gider. Yanıbaşında ise, onunla beraberdir. Onunla bir sıradadır. Onda yok olmuşsa, onunla buluşmuştur, ona kavuşmuştur.

• Onunla buluşup yok olunca, Allah&#;ın nüru onu alsın, Allah&#;a çeksin götürsün diye o gölge şaşılacak kadar sıkı bir şekilde istek elini nüra atmıştır.

• Gölge iki nürun ayrılıklarını, sonra birbirleriyle buluşmalarını durmadan anlatsam, sen de bana bu hususta daha çok yardımda bulunsan bu konu yine bitmez, tükenmez.

• Nur, sebebi yaratandır. Ne kadar sebep varsa hepsi de onun göseafoodplus.info, sebepsizliği her şeye sebep kılmıştır.

• Sebebi yaratan ile sebep birbirinin aynasıdır. Kim ayna gibi tertertıiz değilse, aynayı ve aynadakini göremez.

 

Başını ayak altına alınca, yıldızların üstüne ayak basarsın.

Müstef&#;ilün, Müstef&#;ilün, Müstefilün, Müstef&#;ilün
(c.I, 19)

• Bugün sevgiliyi gördüm, her işe, her güce tat veren, yapmasını kolaylaştıran o güzeli gördüm. O, o kadar güzel, o kadar nürluydu ki adeta Mustafa (s.a.v.)&#;in rühu gibi göklere yükseliyordu.

&#;Fussilet Suresi&#;nin 41/ ayetine işaret var: &#;Sonra duman halinde bulunan göğe yükseldi ve ona, yeryüzüne &#;İsteyerek varlığa gelin!&#; dedi. &#;lsteyerek geldik.&#; dediler.&#;

• Güneş, Hz. Mustafa&#;nın yüzünü gördü de utandı. Gök de gönül gibi yarıl-mıştı, parçalanmıştı. Suyun ve kara toprağın üstüne onun parıltısı vurmuştu da, bu yüzden su ile toprak, ateşten de daha fazla parlamıştı.

• &#;Göklere çıkmak istiyorum, lütfen bana merdiveni gösteriniz!&#; diye niyazda bulundum. Buyurdu ki: &#;Senin başın merdivendir. Başını ayak altına al, başına bas da yüksel!
Ayağını başının üstıine koymak demek, aklını ayak altına alıp, gönül yolu ile, aşk yolu ile Hakk&#;a yönelmektir. Mevlana bir Mesnevî beytinde;

&#;Mademki gökyüzünün damlanna çıktın, oralarda geziyorsun, artık merdiven aramak mana-sızdır, soğuktur.&#; diye buyurur Mevlana. Dîvan-ı başka bir beytinde de;
&#;Göklerin yolu, Içtedir, gönüldedir, sen aşk kanadını aç, aşk kanadı kuvvetli olursa merdiven arama derdi kalmaz.&#; diye buyurur.
• Ayağını başının üstüne koyunca yıldızların üstüne ayak basarsın, nefsanî ar-zularını, şehveti yendiğin zaman havada yürürsün; haydi adımını at, ayağını havanın üstüne koy da yüksel!..

• Şehvetini ayak altına aldığın, nefsanî isteklerini yendiğin zaman göklerde havalarda sana yüzlerce yol belirir ve sen seher vaktinde yapılan dua gibi göklere yükselirsin.&#;

Kendinden, kendi varlığından kurtulmuş bir canda zevk içinde zevk vardır.

Müfte&#;ilün, Mefa-îlün, Müfte&#;ilün, Mefa-îliin
(c.I, 46)

• Dün, sevgilim kederli, gamlı dostunu okşadı. Acılar çeken, sitemler tatmış olan cana, tatlı sözteri ile kendi tadından tat verdi.

• Akla, akıl üstünlüğü verdi, hoş öğütleri ile kulağa küpe taktı, tadı tatlılığı coşturdu. Gözlere nOr bağışladı.

• Bana; &#;Ey benim yüzümden zayıflayan, hasta düşen, perişan olan dost, ey benden ürken, korkan kişi, ben kerem sahibiyim, ben kendi satın aldığım ku-lumu satmam.&#; dedi.

• Dikkatle bak da gör: Sevgili ne yardımlarda bulunuyor? Bize nasıl ferahlıklar veriyor? Yüsuf, güzelliği uğrunda ellerini kesenleri arıyor.
• Ona; &#;Beni aciz, zavallı sanma!&#; dedim. &#;Kanlı göz yaşlarıma da bakma, ey sevgili senin haberin yok, ben seni altınla işlenmiş atlas bir elbise gibi giymişim, seninle beraberim, beni kimsesiz sanma!&#;

• Kim de dünya sevgisini bırakıp Hakk&#;a yönelmek isteği varsa, o nefsini yendiği için şaşılacak bir kişidir. Kendinden, kendi varlığından kurtulmuş bir canda, zevk içinde, zevk vardır.

• Allah aşkına sus, yersiz sözler söyleyerek, susma huyunu öldürme! Bu kasî-deyi uzatma, kısa kes; çünkü asîde geliyor.

&#;Kasîde, İslamî edebiyatta bir nazım şeklidir. Kafıye kuruluşu gazel gibidir. Övgü şiirleri olduğu için, beyit sayıları gazellerden fazladır. Asîde, nişasta, yağ ve balla yapılan bir çeşit tatlıdır. Doğu Anadolu yemeklerinden &#;hasuta&#; belki de &#;asîde&#; adlı Selçuklu yemeğinden alınmıştır. Çünkü hasuta da nişasta, tereyağı ve şekerle yapılmaktadır. Midelerine düşkün olanlar &#;Lokmasız sohbette yoktur faide / Rabbena ünzül aleyna Ma&#;ide&#;

Aşk, insanı yok eder, var eder, gönülsüz bırakır.

Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün
(c.1, 39)

• Ne yazık ki, hakîkat sarayının Sadrazamı, beni meclisine kabul etmiyor, beni can mahremi yapmıyor, beni sırlarına mahrem etmiyor.

• Onu gördüğüm an rengim uçtu, gücüm, kuvvetim kalmadı, perişan oldum, o durumu anlamadı da; &#;Rengin nerede? Gücün, kuvvetin nerede?&#; diye sordu.

• Ben kerem ırmağına daldım, ben seher vaktinin kuluyum, kölesiyim. Öyle umuyorum ki, bu lütuflarla, feyizlerle dolu seher vaktinde, o güzel kokulu gül gelir, beni alır, mana gül bahçesine götürür.

• Irmağa dalan kişiye, elbisesi yük olur. Benim şu sarığım ile hırkam bana yük oluyor, ağır geliyor. Mal, mülk, mutluluğa ulaşmak sebepleri, hepsi de o tatlı edalı ay yüzlüdendir. Sevgili bana yakınlık gösterir, vefalı olursa, mal da odur, mülk de odur.

• Dükkanım çalışma yerim, senin olsun, san&#;atım, hünerim, bilgiler, yığın, yığın kitaplar hep senin olsun, arslan da senin olsun, orman da senin olsun . Tatar ülkesinin ceylanı bana yeter.

• Aşk insanı yok eder, var eder. Gönülsüz bırakır, elsiz, ayaksız9 bir hale so- i kar. Aşk meyhanesinin sakîsi, şarap sunar, mest eder, insanı kendinden alır.

&#; Mevlevî şairlerinin en büyüklerinden olan Şeyh Galip merhum da bir şiirinde şöyle yazmıştı:

&#;Derd ü mihnettir, beladır adı aşk,
Bir marazdır, ibtiladır adı aşk,
Andadır raz-ı adem, sırr-ı vücüd,
Hiçtir, yoktur, bekadır, adı aşk.&#;

Delilik zincirini sakın ayağımdan çözme!

Müfte&#;ilün, Müfte&#;ilün, Müfte&#;iliin, Müfte&#;ilün

(c.I, 4O)

• Dilin halkası bir zincir oldu, ayağıma geçti. Sakın, bu zinciri çözme, yalvarırım sana, artık akıl kervanın önünü ben vuramayacağım, sen vur!

• Ben senin mestinim, seninle neşeliyim, seninle hoş bir haldeyim. Ben senin iyiliklerinin, lütuflarının altında kalmışım eziliyorum, sanki lütfundan gebe kalmışım, gebe eğer yükünü taşımazsa, bunu suç sayma!

• Hiç gökyüzü, kendi başından dönme sevdasını çıkarabilir mi? Yeryüzü de teninden titremeyi hiç giderebilir mi?

• O padişah mukadderat kalemi ile rakamlar yazıp duruyor. Göniil, onun elinde bir kalem. Hoca sen de bir an için olsun hayattan şikayeti bırak, kadere boyun eğ de, müslümanlığını yenile!

• Padişah, kader gereği seni imtihan için cefa eder. Sıkıntılar verir. Sen o cefayı padişahın elinde bir kabarcık gibi bil! Padişahın elini tutan kişi o kabarcığı öper.

• Dünya, cihanın gizli hükümlerini ihtiva eden bir kitap gibidir. Senin canın da o kitabın baş yazısı. Düşün de bu meseleyi iyi anla!

&#;Kainatta çeşitli varlıklar yaşıyor; karalarda, denizlerde yaşayan sayılamayacak kadar çok olan bu varlıkların adlannı, cinslerini ihtiva eden bir kitap yazılsa; yani: Kitab-ı Kainat kaleme alınsa, bu kainat kitabının fihristinde ilk numaraya insanın adı yazılacaktır. Sonra diğer hayvanlar, balıklar, kuşlar, böcekler gelecektir. Neden o kitabın başyazısı insan ile başlayacaktır; insan, bütün yaratılmış mahlükların en başında yer alacaktır? Çiinkü insan bütiın mahlükların en şereflisidir, sonra insan da ilahî emanet vardır. İnsan; &#;Rühumdan ona üfürdüm!&#; sırrına mazhar olmuş, üstün ve bir mahluktur.&#;

• Daima neşeli ol; arada sırada gelen cefalarla yüzünü ekşit ama, gönlünü hoş tut, suyu döndür, başka tarafa aksın. Sen de sus artık, eşeğin boynundaki o oyalayıcı çıngırağı çöz!

Melekler, gökyüzü pencerelerinden başlarını çıkarsınlar,

 yeryüzüne eğilip seni siper etsinler.
(c,1,47)

• Ey sevgili, sen gökteki aya benziyorsun ama, sen neredesin, ay nerede? Senin yüzündeki güzellik, nür, ayın yüzünde bulunabilir mi?

• Herkes ay ışığını seviyor, ayı seviyor. Ay ise senin aşkının esiri olmuş, senin elinden feryat ediyor. Senin elinden &#;Ey Allah&#;ım!&#; diye yalvarıyor.

• Parlak yüzüne karşı, güneş de, ay da secde ediyor. Çünkü senin güzelliğin ayla, güneşle maceraya girişiyor. ;

• Ay dün gece sana secde etmeye geldi. Fakat seni sevenlerin kıskançlığı ayın önüne çıktı; &#;Def ol, git, gelme!&#; diye naralar atmaya başladı.

• Haydi kalk sevgilim, hoş bir eda ile salına salına yürü de, melekler bile gökyüzü pencerelerinden başlarını çıkarsınlar, yeryüzüne eğilip seni seyre dalsınlar. ¦

• Senin parlak yüzünden, şimşekler çakmaya başlayınca, gönüller, gözlerini korumak için elleri ile yüzlerini kaparlar.

• Her ne kadar gönül bahçesi zevk ve safa elde ettiyse de, kış gibi olan bu ayrılık yüzünden hepsini kaybetti.

• Can bahçesi, sonbahara benzeyen ayrılık gamı ile, hazan gibi sarardı, soldu. Senin baharın ne zaman gelecek de, beni yeşertecek, hayata kavuşturacak?

• Dün, gönlüm, senin oturduğun mahallenin başında yorgun, perişan, uyuya kalmıştı. Hayalin oradan geçti de, gönlümü o halde gördü de&#;

• Dedi ki: &#;Nasılsın? Bu ağır hayat şartlarının sana yüklediği yükün altından nasıl çıkacaksın? Öyle acılar çekmiş, öyle zayıflaşmışsın ki, bedenin artık gözle görünmez olmuş.&#;

• Böyle söyledi, sonra geçti, gitti. Fakat o güzel dudaklardan çıkan bu sözün tesiri onun tadından, bu yaralı gönlüm, iyi oldu sağlık buldu, ya Rabbî, onun sevabını sen ver!

 

Yıldızlar bile senin nürunu görüp kendilerinden utanırlar.

Müfte&#;ilün, Mefa&#;îlün, Müfte&#;ilün, Mefa&#;îlün

 (c. 1, 5O)

• Ey vefasız güzel, neden böyle yapıyorsun? Beni perişan ediyorsun? Neden vüzüme bakmıyorsun? Neden beni görünce yüzünü ekşitiyorsun?

• Neden yalnız sana ayrılan, sana bağlanıp kalan, senin vefalı dostun olan gönlümü, her an mızrakla yaralıyorsun?

• Senin cevherin kuyumcuda müşterilerce pek beğenildi. Yani asaletine, rühî güzelliğine, Hakk aşıkları hayran oldular. Öyle olduğu halde neden bizim canımızı da, cihanımızı da alıp götürüyorsun? Neden bize acımıyorsun?

• Sen Hızır&#;ın çeşmesisin, sen bir kevsersin, ab-ı hayattan bile hoşsun. Senin ayrılık ateşinle yanıp duran ancak benim, neden beni sevmiyorsun?

• Senin sevgin can gibi gizlidir. Sevgi mührünün de eseri, izi yoktur. Böyle olduğu halde, neden gönlüme mühürünü bastın; izler, nakışlar bıraktın? Neden kendini bana böyle sevdirdin?

• Dedi ki: &#;Ben canın canıyım, canı görmeye heves etme! can görülmez.&#; Öyle olduğu halde neden senin güzel yüzün, canın şekline girdi, can oldu? Hani can görünmez diyordun, neden böyle oldu, neden?

• Ey bütün maddî varlığından kurtulup, sadece baştan ayağa nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp kendilerinden utanıyorlar. Peki böyle iken ne diye şüphe bulutları ile örtünüp, gönüllere, maddî ve manevî güzel&#;ikle iki yüzlü olarak görünüyorsun?

(Na&#;t) Peygamberimiz, Efendimize hitap!

Mefa&#;îliin. Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îlün
(c. I. 55)

• Mübarek bedenin kadir gecesidir. însanlar onun yüzünden şerefler, devletler elde ederler. Ruhun da ayın on dördü gibi parlaktır. Onun yüzünden karanlıklar yok olur, gider.

• Yoksa sen, Hakk&#;ın takvîmi misin? Herkesin tali&#;leri orada yazılıdır. Yoksa sen, mağfiret deryası, bağışlama denizi misin ki, herkesin günahlarını orada yıkar, temizlersin.

• Yoksa sen, Levh-i Mahfüz musun ki, ilham sahibi olanlar, gayb dersini senden alırlar, öğrenirler? Yoksa sen rahmet hazinesi misin ki, Hakk&#;a yakın olanlar, oradan elbiseler giyerler?

• Yoksa sen, neliksiz, niteliksiz rüh musun ki, bunların hepsinden, herşeyden dışardasın? Bu sırda, künhünü anlayışta, düşüncelerde, te&#;emmüllerde, kuruntularda sarsılır, perişan olur.

• Sen, güzelliğinin nüru kuyuya akseden ay gibi acaib bir Yüsufsun. îşte akseden bir nümn sevdası ile, nice Yakuplar, milletlerin tuzaklarına, kuyularına düşmüşlerdir.

• Şaşkınlıktan kurtulunca da, onun sıfatlarına bürünürler. Ilahî sıfatlar hayret hududunu geçince onu, kim anlayabilir? Artık sus, derin manalı sözler de, ibretler de kırık, dökük söylendi.

Bütün güzellerin, güzellikleri onun güzellik denizinden bir damla.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin
(c. I, 54)

• Ey gönül, bu hoş devlet yurdundan, bu mana aleminden bir an bile olsa çıkma. Bir an can şarabını iç, bir lahza da şekerler çiğne, rühanî zevkler al!

• Ruhanî tasavvurlar, vicdana dokunmayan, pişmanlığı olmayan zevkler, anlatılmaz güzellikler, bütün bu manevî haller, neşeler, nefısle yapılan gizli savaştan başarılı çıkmak, erenlerin gizli meclislerinde bulunmaktan, yahut da daha gizli olan sırrın da sırrından gelmede&#;

• Dünyada görülen ve insanı büyüleyen bütün güzelliklerin güzellikleri, onun güzellik denizinden birer damla, fakat susuzluk hastalığına tutulmuş bir kişi, bir damla ile kanar mı?

&#;İbn Farız hazretlerinin Kasîde-i Ta&#;iyye&#;sinin numaralı beyti de hakîkati ifade etmektedir.
&#;Her yakışıklı gencin ve güzel kadının güzelliği, muvakkat bir zaman için hep O&#;nun güzelliğinden verilmiştir.&#;

• Ey gönül, dünya zindanlarının en daracığı olan beden zindanından, geniş ınana meydanlarına çıkmak için bir yol var, var ama, senin ayağın derin bir uykuya dalmış da sen kendini ayaksız sanıyor, bu yüzden zindandan çıkmıyorsun.

• Şu yeryüzünde aradığın rızıklardan başka, göklerde ne gizli manevî rızıklar var. Ekmek hazırlayan fırıncının fırınından başka yerlerde ne ekmekler pişebilmektedir. Haberin yok.

•İki gözünü de kapamışsın; &#;Aydın gün nerede?&#; diyorsun. Halbuki, günü aydınlatan güneş gözüne düşüyor da, sana; &#;Aç kapıyı!&#; diyor; &#;Ben buradayım.&#;

• Seni, bu tarafa da çekerler, öte tarafa da çekerler. Ey bulanmış, tortulanmış su, şu tortudan şu bulanıklıktan kurtul da, göklere, yücelere yönel!&#;

Baudlaire (Bodler)&#;in Kötülük Çiçekleri adlı kitabındaki Elevation (=Yükseliş) şiirinin şu kıtası Mevlana&#;nın bu beytini terennüm ediyor:

&#;Bu zehir duygulardan yüksel çok uzaklara
Yukarı havalarda git temizle kendini
Ve berk-i semaların o temiz ateşini
Allah iksiri gibi içiver kana kana&#;

• Sen kendi gönlünde halvete çekilmişsin, düşüncelere dalmışsın, içine daldığın, elbise gibi sırtına giydiğin her düşünce rengi ile, şekli ile senin yüzünden belli olur. Onu gizleyemezsin.

• Her ağacın gönlü, hangi tohumdan, hangi taneden su içerse, o içtiği su, ağacın dalında, yaprağında kendini gösterir.

• Elma tohumundan su içmişse, ondan elma yaprağı biter; hurmadan su içmişse hurma verir.

• Nasıl hekim hastaların betinden benzinden hastalığını antarsa, gönül gözü açık olan da, yüzünün, gözünün renginden senin dinini, inancını anlar.

• Dininin halini, sevgini, kini, renginden anlar. Fakat gizler, söylemez, seni rezil etmez.

Gül kendi güzelliği ile, bir güzellik bağışlayanın bulunduğuna şahitlik eder.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îliin

 (c.I, 57)

• Ey müslümanlar, ey rnüslümanlar, güzelliği, yarım bir dikeni bile cennet bahçesine çeviren bir sevgili hakkında ne demeli? Ne söylemeli?

• Onun aşkı, bir diyara bir an için olsun gelse, orayı şerefelendirse, mekanları mekansızlık alemine çevrir, yerleri baştan başa paha biçilmez madenlerle doldurur.

• Allah&#;ım bu nasıl nürdur ki, her hüriye güzellik bağışlar, lütfederse, ateş bile isterse tabiatini terkeder. Ab-ı hayat olur.

• îlkbaharı kıskançlığından «ötürü kırar, geçirirse ne çıkar? O lütfu tutar da sıkarsa binlerce ilkbahar meydana getirir.

• Onun yüzü güneştir. Dünya ise o güneşin yüzüne bir perdedir. Fakat nakış, resim; nakıştan, resimden başka ne görebilir?

• Gül, ilkbahara o güzellikleri vereni tanımasa bilmese bile, kendi güzelliği ile bir güzellik bağışlayanın bulunduğuna şahitlik eder. Der ki: &#;Benim rengime, kokuma, güzelliğime bakınız, elbette bunları bana veren biri var. îşte bana bu güzellikleri lütfeden, size de o güzellikleri vermiştir.&#;

&#;Hz. Mevlana Mesnevî&#;mn VI. cildinin 27OO numaralı beytinde şöyle buyurur: &#;Allah kendisine kullukta bulunan güllere ne vefalı davranır, onlara ne güzel renkler verir, ne hoş  kokular bağışlar.&#; Bir ruba&#;îsinde ise şöyle buyurur: &#;Ey gönül, sen gül bahçesinin güzelliğine mi hayran oldun da gülüyorsun? Veya aşk bülbüllerinin ötüşleri mi seni güldürüyor? : Yahut gizli sevgilinin yanağındaki gül gibi mi açılıyor ve gülüyorsun? Galiba sende ona benzer bir şey var. Bu yüzden neşeleniyor, bu yüzden gülüyorsun

•Eger gülün bundan haberi olsaydı, rengi daima kırmızı ve ter ü taze kalırdı. Cünkü, aklı başında olan bir kişinin yaşayışına bir afet gelmez.

• Sen aklını başına al da, öyle bir güzel bul ki, işi gücü bu olsun, ölümsüzlük yönünden olsun. Yoksa gül gibi solacak, sonunda can verecek, ölüp gidecek bir güzele neden can vermeli, gönül vermeli?

• Tebrizli Şemseddin yüzünden kanlar dökmeye karar verdim. Benim elimde Zülfikara benzeyen bir aşk kılıcı var.

Onunla gizli gizli konuş, bütün sırlarını, dileklerini çekinmeden söyle!

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îliin

(c.I, 58)

• O padişah geldi, o padişah geldi. Eyvanı (terası) süsleyen, o Kenan güzeli-nin güzelliğine hayran olarak bileklerinizi bile kesin!

• Canın canının canı gelince, canın adını anlarnak yersizdir. O padişahın önünde can, kurban edilmekten başka bir işe yaramaz.

• Ben aşksız kalınca yolumu kaybetmiştim, şaşırıp kalmıştım. Birden bire aşk karşıma çıkıverdi. Sevinçten kendimi dağ gibi hissettim, sonra onun güzelliği ile eridim. Aşk padişahının atı için bir saman çöpü oldum.

• İster Türk olsun, ister Tacik, her kul ona bendedir. Hem de canın bedene yakın olduğu gibi ona yakındır. Yakındır ama, beden canı asla göremez.

• Haydi dostlar, baht geldi, tali&#; geldi, devlet geldi. Elinde ne varsa dağıtıp duruyor, herkese mutluluklar bağışlıyor. Sanki şeytanı azletmek, kovmak için bir Süleyman geldi, tahta oturdu. Ondan yararlanın!

• Ne duruyorsun? Haydi sıçra, yerinden kalk, elin, ayağın yok değil ya! Süleyman&#;ın sarayının yolunu bilmiyorsan, hüdhüdü bul, yolu ondan sor!

• Orada, onunla gizli konuş, bütün sırlarını, dileklerini çekinmeden söyle;Süleyman bütün dilekleri kabul eder. O kuşların bile dillerini bilir.

• Ey kul! Söz rüzgar gibidir. Gönlü dağıtır, perişan eder, fakat Şems; &#;Dağınık şeyleri, topla!&#; diye buyuruyor, bunu da bil !.

Bahar mevsimi gül bahçesine canları davet etti.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îliin, Mefa&#;îlün
(c. I, 62)

• Bahar geldi, bahar geldi, Hakk aşıkı ile mest olanlara, ötelerden, güzeller peygamberinden selamlar getirdi.

• Süsen sakîden, aşk şarabı ile mest olanların kerametlerine dair bir şeyler duymuştu. Onlan selviye söyledi. Selvi bunları duyunca mest olan aşıklara saygı gösterdi. Ayağa kalktı ve adından ötürü bir daha oturmadı.

• Lalenin aşıklara kadeh sunduğunu gördü de bahçe onca Hakk aşıklanna çiçekler saçtı, sonra mezeler ikram etti.

• Sonra nisan bulutunun ağlayışından, kış mevsiminin soğuk, dondurucu nefesinden bir çok masallar söyledi. Hilelere baş vurdu. Sonunda bahçe aşıkları kandırdı.

• Ayrılık soğuğu, aşıkları nezle ettiği için, bahçe gönül buhurdarında öd ağacı ile üzerlik yaktı. Etrafa güzel kokular yaydı.

• Sonra sakîye seslendi: Ey sakî, dedi. Gülleri asla solmayan, ölmezliğin gül bahçesine gel, daha sonra hakîkat madeninin damına çık. Çünkü görünmez gizlilik aşıkları evlerinden de çıkardı.

• Ey sakî, bahar mevsimi güzellere çok değerli paha biçilmez elbiseler giydirdi. Bahçeye gir de onlan seyret!

• Bahar mevsimi bu gül bahçesine canları davet etti. Bizi de eşsiz sevgilinin güzel yüzü çağırdı. Sen şimdi dikkatle bak da gör: Aşıklara bahçe bu devletlerden, bu armağanlardan, hangisini getirdi?

Sana Firavun&#;a yakışan debdebe, yücelik gerekse; aşkı geri ver!

Mefa&#;îlün, Mefa-îlün, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün

 (c. I, 59)

• Sen, hor görülmekten şikayet ediyorsun, ağlayıp duruyorsun, sızlanıyorsun, hor görülüşteki lütufları, ihsanları göremiyorsun. Ya Hakk&#;tan yardımlar, ihsanlar isteme, yahut az şikayette bulun!

• Sana, Firavun&#;a yakışan debdebe, yücelik gerekse, sana yakışmayan aşkı ver, Fıravun gibi vilayetler al, malını, mülkünü artır, ihtişamlı bir hayat sür!

• O can ne mutlu candır ki, sonunda bahta, mutluluğa erişmek için daha önceden hor görülmeyi, aşağı görülmeyi alır da öper, başına kor.

• Pek büyük olan, kıyısı kenarı bulunmayan o hiddet denizinden binlerce kol ayrılır, her tarafa rahmet ırmakları akar. O ırmaklar, merhameti sonsuz olan Allah&#;ın iyi, kötü bütün kullarının can bahçelerine ulaşır, her canı suya kavuşturur. O hiç kimseyi mahrum bırakmaz.

&#; Ey gönül, sen o dereye bakma! O dere ile yetinme; için daralır, o derelerin önune çıktıkları kaynağa, sonra hep orada birleşeçekleri  asla, vahdet deryasına bak!

• Bir domuz misk içinde, bir insan da pislik içinde doğsa, her biri rızık bakımından da aslına gider, her bakımdan da aslına varır.

• Hakk kapısının uyuz köpeği bile dünyadaki bütün arslanlardan iyidir, değerlidir. Çünkü o Hakk&#;ın aşkını söyler ve o kapıyı gözetme ve bekçilik yapma usullerini bilir.

Ben ilahî tecellî ile yerinden kopmuş,
parçalanmış bir dağ gibiyim.

• Bu nefisten, heva ve hevesden kurtuldum. Bunların dirisi de bela, ölüsü de bela. Halbuki ben, ister diri olayım, ister ölüp gideyim, yerim, yurdum Allah&#;ın lütfundan başka bir yer değildir.

• Ey susmak! Benim özüm sensin, sevdiğimin perdesi de sensin. Susmanın en değersiz lütfu, insandan korkunun da, recanın da yok olup gitmesidir. însan kaderin getirdiklerine karşı susarsa, şikayet etmezse, onda ne korku kalır, ne de reca&#;

• Beni kederlerle, belalarla yıkmadıkça, harap etmedikçe Allah, bendeki gizli hazîneyi hiç bana verir mi? Beni coşkun bir sele kaptırmadıkça, nasıl olur da beni çeker, ihsan denizine götürür?

• Ben aynayım, ben aynayım. Ben gevezelik eden, söz söyleyip duran kişi değilim. Ben sustuğum için siz benim gönül feryadımı duyamazsınız. Ancak kulaklarınız göz kesilirse benim perişan halimi görür, anlarsınız.

•Rüzgarda el sallayıp duran ağaç gibi el sallamaktayım. Gökyüzünde dönüp dolaşan ay gibi çarh etmedeyim. Yeryüzünde yaşadığım için çarhım, yeryüzü kokuyor, yeryüzü rengindeyim ama ben topraktan yaratılmış olsam da, bende ilahî em&#;anet bulunduğu için benim çarhım, gökyüzünün çarhından daha temiz, daha hoş&#;.

•Ey söyleyen arif, söyle, söyle de hakîkati söylediğin için sana dua edeyim. Cünkü her seherde dua vakti gelince güzelleşirim, hoş, neşeli bir hal alırım. Adeta mest olurum.

• Ben abamı, hırkamı senden esirgemem, padişahtan ne gelirse, padişah ne lütfederse yarısının yarısı benimdir.

• Hakîkat kadehi, sonsuzluk kadehi, bana padişahın kendi eliyle sunulmaktadır. O şarabın bir yudumunu içen dilenci güneş çeşmesi kesilir de nüra susamış olanlara nür suları ikram eder.

• Benim boğazım hasta, konuşamayacağım, ben sustum. Ey güzel sözler söyleyen arif! Sen söyle! Çünkü sen Davud seslisin, bense ilahî tecellî ile yerinden kopmuş, parçalanmış bir dağ gibiyim.

Sen benim canımsın, ben cansız nasıl yaşarım?

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün
(c.1, 69)

• Ne olur, sevgilim yarın gelse de elimi tutsa, yahut pencereden bakışını uzatsa, ayın ondördü gibi parlak olan yüzünü bana gösterse&#;

• O canıma canlar katan sevgili, kapıdan içeri girse de, insafsız ayrılığın bağladığı ellmi. ayağımı çözse, beni kurtarsa

• Ona derim ki: &#;Ey benim canım, ey benim hayatım, senin canına yemin ederim ki, sensiz hayat pek tatsızdır, pek manasızdır. Sensiz işret hoşuma gitmiyor. Beni sevindirmiyor, şarap bile sen olmayınca beni mest etmiyor.

• Nazlanır da; &#;Git, benden ne istiyorsun? Senin sevdan bana bulaşır da ben de sevdalanırsam diye senden korkuyorum.&#; derse,

• Ben de kılıcı, kefeni alır önüne korum. Yere kurbanlık koyun gibi yatar, boynumu uzatırım da, derim ki: &#;Eğer seni rahatsız ediyorsam, başını ağrıtıyorsam, kılıcı al, hiç acımadan için rahat olarak boynumu kes gitsin&#;&#;

• Sevgilim, sen çok iyi bilirsin ki, ben sensiz yaşamak istemiyorum, ölüyü dirilten Allah&#;a yemin ederim ki, ölüm bana ayrılıktan daha tatlıdır, daha hoştur.

• Benim seni nasıl sevdiğime inanmıyor musun ki, benden yüz çevirdin? Sana her zaman &#;Düşmanların sözleri asılsızdır, iftiradır.&#; demiyor muydum?

• Sen benim canımsın, ben cansız nasıl yaşarım? Sen benim gözümsün, ben gözsüz nasıl görebilirim?

Gerisin geriye git, bizi de beraber götür!

Mef&#;ülü, Mefa&#;îliin, Mef&#;ulü, Mefa&#;îliin

 (c.I, 85)

• Ey sevgili; Allah rızası için olsun, bana acı da, altın gibi sararmış olan yüzüme bir bak! Bizi, senden ayrı bırakma, nereye gidersen bizi de beraber götür!

• Eğer tenezzül eder de gelir, gönlümüze girersen, eteğini topla, içeri öyle gir ki, eteğin gönül kanına da değmesin, kirlenmesin.

• Ey sevgili, senin güzelliğini görmeyen, ay yüzlülerin körlüklerine rağmen bir doğ da, ayın yüzüne siyah bulutlarla bir perde çek, böylece ay görünmez olsun, senden başka gökte ay kalmasın.

• Sevgili; &#;Sizlere selamlar olsun!&#; deyince, bu ses bütün alemi tuttu. Neşeden gönül secdeye kapandı, can da beline gayret kemerini kuşandı.

• Mum gibi her gece yanardım, seher vakti gelince söndürülürdüm. Fakat gevgili, bu gece senin aşkınla öyle kendimden geçtim ki, gece ile gündüzü fark edemiyorum.

Üzüm şarabı îsa ümmetinindir, 

Mansur şarabı da Muhammed ümmetine mahsustur.

Mefulii, Mefa&#;îlün, Mef&#;ulii, Mefa&#;îlün
(c.I, 81)

• Ey can sakîsi! Kadehi, yıllanmış eski şarapla doldur da bize sun!&#; O şarap gönlün yolunu keser, insanı fanî güzellere gönül vermekten kurtarır, din yoluna düşürür, Hakk&#;a kılavuzluk eder.

• O şarap herkesin bildiği üzüm şarabı da değildir. O şarap gönülden kaynağını alır, gelir ruhla karışır, coşar köpürür. Can şarabı olur. Her şeyde Hakk&#;ın kudretini gören, Hakk&#;ın sanatını müşahede eden aşıkın gözü şarapla mahmurlaşır.

• Herkesin bildiği üzüm şarabı İsa ümmetinindir. Mansur şarabı da Muhammed ümmetine mahsustur. Bu şarabın kadehi yoktur. Kadehsiz içilir.

• Üzürn şarabından mahzenlerde küpler dolusu vardır. Bu şaraptan da küpler olusu var. Var ama bu küpü kırmadıkça, yani bedene ait nefsanî duyguları dürmedikçe, Mansur şarabını tadamazsın.

• Üzüm şarabının bir damlası bile seni senden alır, bütün işlerini altına döndürür benim şu altına benzeyen kadehe, canım feda olsun&#;

• Mansur şarabı üzüm şarabı gibi herkese her zaman sunulmaz. Mansur şarabı ançak ,yatağını, yastığını devşirip kaldıran, gecesini uyku ile öldürmeyen Hakk aşıkına seher vaktinde sunulur.

Sen yaralara merhemsin, dertlere dermansın.

Mefulü, Mefa&#;îliin, Mef&#;ülü, Mefa-îliin

(c.I, 87)

• Ey sevgili, başın hakkı için, bizi böyle perişan bir halde bırakma! Ey salına salına yürüyün selvi, bize o boyu, posu, o edayı göster!

• Zulümlerle, haksızlıklarla, günahlarla gizlenmiş olan şu yeryüzünü, güzel ve parlak yüzünle neşelendir, sevindir, şu gök kubbeye başka bir güneş göster!

• Canları yol bilir, yol gösterir bir hale getir. Madenleri altınlarla doldur. Bir zelzele ile, uyuyan denizi uyandır, onu aşka düşür, coştur, köpürt!

• Sen öyle yüce bir varlıksın ki, güneş bile senin devletinin, ikbalinin gölgesine sığınır, devlet kuşunun gölgesi ne işe yarar?

• Sen hem Allah&#;ın rahmetisin, hem yaralara merhemsin, hem dertlere dermansın; bir hekim olarak şu aşk hastasına bir ilaç ver!

• Sen aşk bahçesinin bülbülüsün, hayırlı temiz kişilere ilahî aşk şarabı sunarsın, sen canların canı olduğun için başsızsın, ayaksızsın.

• Ya Rabbi, sende neler var! Ne kudret var! Ne güç var! Sen lütfunla bır bahar gibisin, granit taşlarını, kayaları bile işe güce sokarsın&#;

• Bazen bir nür parlatırsın, gözleri kamaştırırsın, bazen de, yüzlerce tufanın söndüremediği, yatıştıramadığı bir fitne koparırsın, insanları perişan edersın; hikmetinden sual olunmaz.

Ben göklere bile aşk ateşi attım, onları tutuşturdum.

Mefulü, Mefa&#;îlün, Mef&#;Olü, Mefa-îlün

 (c.I, 89)

• Herkese rezil olmak istemiyorsan, benim şu öğüdümü dinle: &#;Ben insan seklinde bir afyon küpü gibiyim, sakın benim ağzımı açma!

• İstersen beni ateşlere at, ateş bana ne yapabilir? Ben değil gönüllere, göklere bile aşk ateşi attım, onları tutuşturdum, yaktım, yandırdım. Oralarda yüzlerce kavga, yüzlerce gürültü çıkardım.

• Gökyüzü tamamıyla baş, yeryüzü de tamamıyla ayak olsa, ben ne gökyüzüne baş korum, ne de yeryüzüne ayak basarım. Çünkü ben bunların her ikisinden de değilim; ben başka bir yerdenim, başka bir alemdenim.

• Ey bizim efendimizin, sahibimizin gönüldeki saf şarabından bize şaraplar sunan sakî! Bize bir kadeh daha sun! Bu lütuflara nail olduğumuz için şükretmek bize daha çok yakışır.

Senin sevgini idrak hususunda bizler çocuklar gibiyiz.
 Ey can gel de bizi çocukluktan kurtar.

Mef&#;ulü, Mefa&#;îlün, Mef&#;ülü. Mefa&#;îlün
(c.1, 88)

•Ey ay yüzlü sevgili; hoş geldin, sefalar getirdin! Ey cana neşeler veren gül varlık, neşelerle gel, dünya hayatının bize getirdiği üzüntülerden, kederlerden bizi kurtar. Sen zaten hep böyle idin, neşeler getirirdin, neşeler bağışlardın, Dilerim sağ oldukça hep böyle ol!

• Ey her neşenin süreti, şekle, bedene bürünmüş hali; sen baştan başa neşesin, gönlürnüzde bir yadsın, bu yüzden seni yad ettiğimiz zamanlar, gönlümüz neşe ile dolar, içimiz rahatlar. Sen, yalnız, neşenin sureti değil, aynı zamanda,
Allaha duyulan aşkında suretisin. Hakk&#;ın güzelliği sende tecellî ettiği ,için seni seven dolayısıyla Hakk&#;ı sevmiş olur. Bu yüzden daima, gönlümüzde ol gönlümüzde yaşa!

• Ey can; senin sevgini idrak hususunda bizler çocuklar gibiyiz.&#; Ey cangel de bizi çocukluktan kurtar! Çocuk olduğumuz için dadıya muhtacız, onun sevgisi ile, onun ihtimamıyla yaşıyoruz. Gel de bizi dadıya, ona buna muhtaç olmaktan kurtar! Bizi olgunluğa ulaştır da, seni idrak edelim, yalnız seninle senin aşkın ile yaşayalım.

&#;Şu hadîse işaret var:  &#;Seni şanına layık bir şekilde tam bir irfan ile idrak edemedik, bilemedik.&#;

• Biz kendimizi tamamıyla dünya işlerine verdik. Bir çok isteklere, emellere düştük. Hep dünya için çalışıyoruz; servet, şöhret, yüksek mevki hırsıyla didinip duruyoruz. Bu yüzden de kederden, sıkıntıdan kurtulamıyoruz. Gamlardan, kederlerden kurtulmak için eşe, dosta sarıldık. Eğlencelere kapıldık. Ey def! Sen bizim şu halimize candan, gönülden feryat et! Ey ney sen de ağla, inle!

• Ey gönül! Sen güzelsin, o Hüsrev&#;in yüzünden büsbütün güzelleş, eğer hoş bir Hüsrev&#;sen, o güzel Şirin&#;in Hüsrev&#;iysen gerçek aşka düş de Ferhat ol!

&#; Ferhat dağları delerek su yolları yapmakta mahir bir mühendis, aynı zamanda, bir hükümdarın yeğeni olan Şirin adlı güzel bir kıza gönül vermiş meşhur aşıktır. Şirin&#;e, Ferhat&#;tan başka, bir hükümdarın oğlu olan Hüsrev-i Perviz de aşık olmuştur. Bu kızı elde etmek için Ferhat akıl almaz gayret sarf etmiş, dağları delmiş, kayaları oymuş. Ferhat ile Şirin doğu edebiyatında Leyla ile Mecnun gibi meşhur olmuş, bir çok şairler bunların aşk hikayelerini anlatan kitaplar yazmışlardır. Faruk Nafiz merhum da Çoban Çeşmesi adlı şiirinde bu konuya temas etmiştir:&#;

&#;Gönlünü Şirin&#;in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmaya çoban çeşmesi.&#; ,

Mutasavvıflar bu hikayeden başka manalar çıkarmışlardır. Onlara göre, Ferhat Hakk aşığıdır, sevgilisi uğruna deldiği dağlar, benlik, enaniyet dağıdır.

Aşk geldi, benim elimi bağladı, düşüncelerim dağıldı.

Mef&#;ulii, Mefa&#;îlün, Mef&#;ulü, Mefa&#;îlün
(c,I, 82)

• Sevgili süslendi, güzelleşti, onun her zaman böyle olmasını isterim. Allah&#;ın inayeti ile, onun bazı sapkınlıkları, sapık görüşleri gitti. Kafirliği iman haline geldi, onun hep böyle olmasını dilerim.

• Gönlümü inciten, yüzüme karşı kapıyı kapayan sevgili, dostların gamı ile gamlanmaya başladı. Onun hep böyle olmasını dilerim.

• Eskiden kendini çok seviyordu. Yalnız kendini düşünüyordu. Şarabı bile yalnız başına içiyordu. Yalnız başına zevk ediyordu. Halbuki şimdi, kapısını herkese açmış, evini misafırlerle dolduruyor. Onun her zaman böyle olmasını diliyorum.

• Gece, geçip gitti, sabah şarabının içilme zamanı geldi. Gam defolup gitti, neşeler, feyizler yüz gösterdi. Mutluluk güneşi doğdu. Parıl parıl parlamaya başladı. Ben bütün zamanların böyle olmasını dilerim.

• Mahzun olanların, gönülleri kırılanların devleti, manevî kuvveti ve aşk ile deli olanların himmeti yüzünden, bizi dünyaya bağlayan zincir zorlanmaya başladı. Bunların hep böyle olmasını dilerim.

• Şu esen rüzgara, şu aşk rüzgarına dikkat et! O gitti şirin dudakları okşadı, onların büyüsü ile neye uydu, onunla feryat etmeye, onunla beraber inlemeye başladı.

• O ay doğdu da, iki dünyayı da gül bahçesine çevirdi. Bütün bedenler, can oldu, daima böyle olmasını dilerim.

• Onun kahrı, tamamıyla rahmet kesildi. Zehri baştan başa, şirine döndü bulutu şükürler yağdırmaya başladı. Daima böyle olmasını dilerim.

• Sus ki, ben mest oldum. Aşk geldi, benim elimi bağladı. Düşüncelerim dagıldı,

Biz senin güzelliğinin sunduğu şarapla mest olmuşuz.

Mefulü, Mefa&#;îlün, Mef&#;ulü,
(c. I. 9O)

• Senin yüzünden gamlara düştüğümüz, çok acılar çektiğimiz için biz çok mutluyuz. Biz hem senin aşkının mahremiyiz, en yakın dostuyuz, hem de senin..

• Biz hem senin yüzünü hayranlıkla seyrediyoruz. Hem de güzelliğinin sunduğu şarapla mest olmuşuz. Hem de seni daha iyi görüp neşelenmek için evinin damına çıkmışız.

• Sen, her derde derman olan, her zorluğu yenen Süleyman&#;ın canısın. Senin yüzünden dev de, peri de deli oldular, dağa düştüler. Ey sevgili, sen, hem de canların huzur evisin.

• Ey sevgili, bütün canlar, senin güzel yüzüne dalmışlar da kendilerinden geçmişler, gönüller de senin nefesinle nurlanmışlardır.

• Ben senin aşkınla mest olmuşum. Sanki başım senin güzelliğinin şarabıyla dolmuş. Sevgili, ben senin güzelliğinin yüzünden çok şadım, çok neşeliyim, çok mutluyum.

• Ey dost, Ka&#;be&#;nin yanında kaynayıp duran zemzem suyuna, senin zemzem suyun karışmış da o yüzden tatlılaşmış, o yüzden hacılar onu paylaşamıyorlar, hep ona doğru koşuyorlar, kaplarını dolduruyorlar.

Aşıklar meclisinin tek bir mumu başka meclisin yüzlerce mumuna değer.

Mefulü, Mefa&#;îlün, Mef&#;ulü, Mefa&#;îlün.
(c.I, 74)

•Sen hakîkati istiyorsan bile bize uymak, bizimle beraber onu arayıp durmak zorundasın. Saz çalarak türkü söylemeyi bilmesen bile bizimle beraber çalıp söylemeye mecbursun.

• Sen Karun gibi dünyanın en zengin adamı olsan, aşık olunca iflas ederek elinde &#;hiçbir şeyin kalmaz. Padişah bile olsan, bizimle beraber olunca senin de kul olrnan gerekir.

• Bu aşıklar meclisinin tek bir mumu, başka meclisin yüzlerce mumuna deger, yüzlerce mum yerine geçer. Sen ister ölü ol, ister diri, bizimle beraber olunca başka türlü bir dirilik elde edersin.

• Sen bizimle beraber olunca, hakîkati görürsün. Yalnız dudaklarınla değil gül gibi bütün bedeninle gülmeğe başlarsın. O zaman ayaklarındaki dünyaya ait istek bağları çözülür, hayrete kavuşursun ve her şey sana apaçık gösterilir.

• Bir an derviş ol! Dervişlik hırkasına bürün de gönülleri diri olan velileri gör&#; O zaman üstündeki atlas elbiseleri atarsın da bizimle beraber hırka giyersin.

• Tohum yere düşünce, toprakta canlanır, biter, boy atar, bir fidan olur. Bu remzi, bu ince sözü anlarsan, sen de bize uyarsın, sen de gururu, benliği bırakır, bizimle beraber yerlere düşer, topraklara karışırsın.

• Tebrizli Şems, gönül goncasının kulağına dedi ki: &#;Nefsanî isteklerden kurtulur da, gönül gözün açılarsa; sen de bizimle beraber görülecek şeyleri gorursun.
Hz. Mevlana bu yedi beyitlik gazelinde Hakk yolcularını birliğe davet etmektedir.

Ben yalnız ağzımla değil, gül gibi bütün bedenimle gülüyorum.

Mefulü, Mefa&#;îliin, Mef&#;ulii, Mefa&#;îlün,
(c. I, 84)

* Yalnız dudaklarımla, ağzımla değil, gül gibi bütün bedenimle gülüyorum.çünkü, ben, beni bıraktım, benden vazgeçtim; onunla, yani Padişahlar Padişahı ile halvetteyim.

• O, bir seher vakti elinde meşale olarak geldi. Gönlümü ateşe verdi. Sonra onu aldı, göklere yükseldi. Ey aşk ateşi ile tutuşturduğu gönlü alıp götüren azîz varlık; canı da al göğe ulaştır. Gönlü yalnız bırakma!

• Kızgınlığa kapılıp, hasede düşüp de şu garip canı, gönüle yabancı etme, onu burada bırakıp da yalnız gönlü götürme!

• Ona Padişaha yakışır bir şekilde kibarca haber gönder, niyazda bulun; &#;Ey Padişahım!&#; diye yalvar. &#;Vakit geçirmeden umümî bir davet yap; herkesi çağır! Gönlü yanına aldın. O, ne zamana kadar seninle olacak da, can yapayalnız şu kirli yeryüzünde sürünüp duracak? Bu hal, padişahlığa yakışır mı? Bunu da yanına al!&#;

• Dün gece yaptığın gibi, bu gece de gelmezsen, bu gece de yalvarışlarıma kulak asmaz, dudağını yumar bir şey söylemezsen, canı alıp götürmezsen;yalnız feryat etmem, yüzlerce gürültüler koparırım, kargaşalıklar çıkarırım.

Böyle güzel bir bağ gönüllerde bile düzenlenmemiştir.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Mefa-îlün, Fe&#;uliiıı
(c.I, 92)

• Ne güzel bağ, ne güzel bağ, böyle bir bağ gönüllerde bile düzenlenmemiştir. Orada dolaşan dilberde de ne güzel boy, ne güzel yüz var. Allah onu kutlasın, yüceltsin.

• Ne güzel ışık, ne güzel nur, ne güzel şer, ne güzel bela, ne güzel cevher, ne güzel güvenilecek, dayanılacak dost!

• Ne güzel mülk, ne güzel mal, ne güzel hal, ne güzel konuşma, tecellî gönüllerinde uçup duran ne kutlu kanat!

• Dünya nimetlerine aldırmayan, onları elinin tersi ile arkasına atan can, bilsen ne kadar ilerilerdedir, ne kadar değerlidir! Onu takdir etmeyenin alkışlamayanın boynunu vur!

• İster yeryüzünün cüz&#;leri ol, ister Ruh-ı Emîn, yani Cebrail ol, Allah&#;ın büyüklüğünü, kudretini görünce ,  (=Celali yücedir) de!

• Sen, hem bezsin, hem bezi suya çırpansın, hem üzümsün, hem de üzümü sıkansın  Çırp,sık,süz,ama elini bulaştırma, yani pek derinlere inme!

• Sus, sus, fazla ileri gitme, sözden anlamayanların toplantı yerinde böyle açık söyleme, &#;Allah&#;tan &#;kul&#;dan söz açma!

Bu dünyada gördüğümüz güzellikler, güzel eserler canları Hakk&#;a götürürler.

Mef&#;ulü, Mefa&#;îlü, Mefa&#;îlü, Fe-ulün
(c.I, 97)

• &#;Mısır&#;a gittim, şeker satın aldım&#; diyorsun. Diyorsun ama, açıkça söylemiyorsun. Sen, Mısır&#;da şeker satın almadın, altın kemerli Yusuf&#;u aldın.

• Şehirde böyle bir güzeli kim görmüştür? Böyle &#;ay&#; gibi bir güzeli kim bağrına basmıştır.

• Geceleri herkes uykuda iken yıldız sayanlara, yani uyumayan Hakk aşıklarına, ay, ışıkları ile öpücükler gönderir, onları okşar, sever.

• Şu dünyada gördüğümüz güzellikler, güzel eserler, hassas duygulu insanların canlarını, gönüllerini alırlar, o eserleri yaratana götürürler. Sanki, Allah yarattığı eserlerini hamal eder, canları, gönülleri onlara yükler, kendine doğru çeker.

• Bu dünyada şüphe ile neye baktımsa onu bulamadım, göremedim, çünkü güzellere hayran olma duygusu, bu yücelik, bu tali ancak Hakk&#;la görenerde, Hakkın görüşüne sahip olanlarda vardır.

• Seher vakti gelininin yani mürîdin, gözüne sürme çekip görüşünü artırmak için güneşin gönlüne yani mürşidin gönlüne padişahlara mahsus ateşi koymak gerekmektedir.

• Ey dost, güneşe benzeyen, güzel nurlu yiizün başka bir yerde olmadığı için, gölge gibi akılsızca senin peşine düşmüşüz, koşup duruyoruz.

• Zavallı akıl, gönül kıran bir insafsızı bulur da, onu bağrına basar. Ruh da yol kesen eşkıyayı bulur, onu kendine dost sanarak, alır, gönül evine getirir.

• Göz, güzellerin dudaklarına la&#;ller, dişlerine inciler armağan eder. Yüz ise gümüş renkli bedenlere sahip güzeller karşısında sararır, solar, sanki onlara altınlar basar, altınlar hediye eder.

Senin aşkın, çorak toprağı bile gül bahçesi haline getirir.

Mefulü, Mefa&#;îliin, Mefulil, Mefa&#;îllin,
(c.I, 78)

• Ey saki; kadehi Hakk aşığının şarabı ile doldur! Yanmış, kavrulmuş gönüllere Rabbanî şarap sun!

• İlahî aşkla kendinden geçmiş kişilerin meclisinde ekmekten az bahset  Şunu iyi bil ki, ilahî aşk suyuna dalmış kişiler, sudan başka bir şeyle uzlaşamazlar.

• Ey can! Senin nezaketinden, inceliğinden, onun tatlı olan hitabından beden utandı da yere serildi, yıkıldı, harap oldu. Şurada gömülü bulunan defineyi bul çıkar da bu harabeyi süsle, güzelleştir!

• Senin aşkın, çorak toprağı gül bahçesi haline getirir. Dalgan, buluta benzeyen gözü, inciler saçar bir hale kor.

• Şarabımızı çoğalt, bize çokça sun! Uykumuzu da tut, bağla, artık bize gelmesin Cünkü, uykuya dalan kişinin, gecenin güzelliğinden, feyzinden hiç haberi olur mu?

•  Manen gökyüzüne yükselip, Allah&#;ın misafiri olanlar, meleklerle aynı kadehten, ıçerler, yeryüzünde yaşayan insanlardan, iyilikler yapan, insanlara yararlı olan  sevap kazanan fazîletli kişilere de şarap gökyüzünden verilir.

• Onun sevdiği gerçek kulunun dudağı, onun taslarına, ibriklerine dokunur,onun kaplarından içer, o şarap ancak takva küpünde -çekinip sakınma küpünde- bulunur. Başka küplerde onu arama, bulamazsın.

• İlahî şarapla mest olmuş, kendilerinden geçmiş Allah&#;ın has kullarının halini, ayık adam ne bilsin? Ebu Cehil, sahabenin hallerini nereden anlayacak?

Sen eşeğe binmişsin de, ondan bundan;&#;Eşek nerede?&#; diye soruyorsun.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îlün, Pe&#;ulün
(c.1, )

• Ey dünyaya yeniden can veren güzel, gel, gel de, dünya işlerini çok iyi bilen ve kendini tamamıyla dünyaya veren aklı avare kıl, onu içten, güçten et!

• Ben, bir ok gibiyim, atmadıkça uçmam. Gel de yayını kur, beni bir daha at!

• Herkesten sakladığım ayıplarım, günahlarım, senin aşkın yüzünden yine meydana çıktı. Damdan, yani ötelerden, gökyüzünden başka bir kurtuluş merdiveni gönder de, onunla günahlarla gizlenmiş şu yeryüzünden kurtulayım. Yukarılara çıkayım, arınayım.

• Bana; &#;Dam, yani öteler hangi taraftadır?&#; diye soruyorlar. Öteler, canların bulunduğu tarafta, canı getirdikleri yerdedir.

• Öteler, bedenimiz her gece uykuya dalınca, rühların gittiği taraftadır. Sabah olunca, yine o taraftan gelir. Bedenimize girerek bizi uyandırırlar.

• Bahar mevsimi bile, zamanı gelince yeryüzüne ötelerden kalkar gelir Sabah da güneşle beraber ötelerden gökyüzüne ışık gönderir.

• Sen, zaman zaman bir şeyler ararsın, kurtuluş yolları düşünüyorsun, onu içinde hissedersin fakat bulamazsın, ondan bir nişan, bir iz bulamazsın Çünkü o, nişansızdır, izsizdir. Işte senin gönlüne bu duygular da hep ötelerden gelmektedir.

&#; Molla Camî hazretlerinin Türkçe&#;ye manzum olarak tercüme edilen şu kıt&#;ası, anlaşılması anlatılması zor olan bu beyti açıklamaktadır:

&#;Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin,
Canlarda ve tenlerde nihayet hep sen imişsin, .
Alemde nişan isteridim ben sana senden,
Gördüm ki bu alemde nişan hep sen imişsin.&#;

• Zavallısın, boş yere neyi arıyorsun? Sanki sen eşeğe binmişsin de, şundan bundan; &#;Eşek nerede?&#; diye soruyorsun.

Gel, aklı sarhoş edelim, uyutalım.

Mefa&#;îlün, Mefa&#;îliin, Fe&#;ülün
(c.I. )

• Gel sevgilim gel; seninle, sevdayı da deliliği de yakıp yandıralım. îçki yerine her an kan dalgası içelim.

• Hayır kan dalgasını bırakalım da, cehennem alevlerini içelim. Mest olalım, kendimizden geçelim, kendimizden kurtulalım, yücelere çıkalım, gökkubbe-sini delip yırtalım, ötelere gidelim.

• Zevali olmayan şem&#;e, can ışığına gökyüzü yarar mı? Şem&#;-i can gökyüzüne ne yapsın? O gökyüzüne çıkabilir mi? Şu iki başaşağı gelmiş kandil gibi solgun ışıklar saçan güneş ile ay onun ne işine yarar.

&#;Bu beyitler bize Şeyh Galip hazretlerinin;

&#;Giydikleri afilab-ı numuz / İçtikleri şule-i cihan-suz.&#; beyti ile; &#;Bir şulesi var ki. çem&#;-i canın / Fanüsuna sığmaz asumanın&#; beyitlerini hatırlatmıyormu?

•Hırsızın elini kesmek adet değil midir? Gel sevgilim, biz de seninle Allah&#;ın hir lutfu olarak başımıza gelen gamı çalan o gam hırsızının elini keselim. Cünkü o, bizim pek zavallı olan hiç gücü kalmamış, yüzlerce defa zayıf düşmüş bulunan aklımızı da çaldı.

• Hıısızın elinden kurtardığımız akıl başımıza bela olmasın diye, ancak padisahların içtiği saf şarabı onun kadehine dökelim de, o hünerli aklı sarhoş edelim uyutalım.

• Onu uykuda bile rahat bırakmayalım. O hırsız, sarhoş olur olmaz onu sopa çekelim, dayak atalım. Çünkü o çok hileler bilir, çok büyüler yapar ve bizi hak yolundan alıkor.

• Gerçi o pek kurnazdır, cin fikirlidir. Hilecilerin ustasıdır. Ama o, zamanımız insanlaıının hilelerini ne bilecek? Çünkü, zamanımızda, insan şekline giımiş şeytanlar aramızda dolaşmaktadır.

• Dayak attığıınız aklı kendi haline bırakmayalım, bu defa onu başka türlü bir şarapla öyle sarhoç edelim ki, öyle kendinden geçirelim ki, kendine gelince, bulunduğu yere nereden, hangi yoldan geldiğini biiemezsin.

Biz dünyada senden başka güzel göremiyoruz.

Mefülü. Mefa&#;îlün, Fe&#;ülün
(c. I. )

•Sevgili, gönlümde yalnız sen varsın, senden başkası benim için keıpiç gibi, taç gibidir, kaya gibidir.

• Dünyada her aşık, kendine bir güzel seçmiştir. Ona gönül vermiştir. Ama biz zaten dünyada senden başka bir güzel göremiyoruz.

• Ey can; eğer senden başka bir ay yüzlü olsaydı, onu gözümüz görmezdi  Senden başkasını da biz kıskanmayız.

• Ey insanlar; tek ondan, onun güzelliğinden bahsetmeyin de, ondan başka dünyadaki bütün güzeller sizin olsun gözüm yok.

• Güzeller güzelini, pek büyük ve eşsiz varlığı manen hisseden kişi gelip geçici güzelliği bulunan, fanî olan güzellere nasıl olur da gönül verir?

• Allah&#;ın lütfunu ümit eden kişi, o lütuftan başka hiçbir şeye gönül bağlamaz

Seni görmediğimiz halde, nasıl oluyor da seni seviyoruz?

Mef&#;ulü, Mefa&#;îlün, Fe&#;ülün
(c.l, )

• Ey can! Ey bütün canlann, can oluşuna sebep olan, ey canlara kanat verip, onları ötelere uçuran azîz varlık!

• Seninle beraber olunca ziyandan korkulur mu? Ey bütün ziyanları kara döndüren sevgili!

• Ey elimize çalışma anahtarı veren ve onunla bütün dünya kapılarını açtıran dost!

• Sen bizim aramızda, bizim gönlümüzde değilsen, o çalışma gücünü bize vermiyorsan, biz ne sebeple dünya işlerine kendimizi vermişiz, didinip duruyoruz?

• Nişanı, izi olmayan, kadehsiz sunulan şarabı içmemiş olsaydık, bu nişanlar, belirtiler, bu duygular, bu sezişler nereden gelecekti?

• Allah&#;ım, sen bizim vehmimizin, şüphelerimizin dışındasın, ama, bu şüpheleri, bu vehimleri veren kimdir?

•Sen dünyamızdan gizliysen, gözümüze görünmüyorsan, etrafımızda gördüğümüz güzellerin güzelliklerin, güzel eserlerin yaratıcısı olduğun için sana karşı duyduğumuz hayranlık duygusunu kimin yüzünden hissediyoruz? görmediğirniz halde neden seni seviyoruz? Ey yok gibi görünen azîz varlık!. biz birer gölge varlığız, biz yokuz; var olan, eserleri ile kendini hissettiren ebedî ve sonsuz varlık sensin!

Ölüm buraya yol bulup gelemez!

Mef&#;ulü, Mefa&#;îlün, Fe&#;ulün
(c.I, )

• Ay yüzlü sevgili, burada bize vefalı oldu, cefa etmedi. Bu yüzden ben burayı bırakıp asla başka yere gidemem.

• Can, hayatın ne olduğunu, yaşamanın zevkini burada tattı.

• Ayağımız balçığa burada saplanıp kaldı. Ayağımızı buradan nasıl kurtarabilıriz?

• Yemin ederim ki, biz buraya gönül verdik, Allah&#;ım buradan kimseyi sürüp çıkarma

•Ölüm buraya yol bulup gelemez. Asıl ölüm, buradan ayrı düşmektir.

• Sen güneş gibi buradan doğdun, burada, sen bizi aydınlattın, nürlara gark ettin. ben burayı nasıl bırakır giderim.

• Can, burada neşeli, şad, mutlu, ter ü taze bir hale gelir. Ölümsüzlüğü can, burada bulur.

•Bir kerre daha örtüyü kaldır, güzelliğini bize göster! Bir kere daha burada doğ.

• Zevalsizlik şarabı buradadır; ey sakî, o şarabı kadehlerimize burada dök!

• Burada akan şu çeşme, ab-ı hayat çeşmesidir. Ey sakî su kabını burada doldur!

• Gönüller burada kol kanat buldu, ötelere yükseldi. Akıl da havalandı.

Sevgilinin yüzü.

Mefulü, Mefa&#;ilün, Fe&#;ülün
(c.I, )

• Gül bahçesine benzeyen, güzel yüzünü gördüm. însanı büyüleyen o yüz, nurun kaynağı, nurun nüru gibi parlaktı.

• O yüz, can kıblesi idi, canların secde ettikleri yerdi. O yüze bakınca insan, kendini emniyette hissediyor. îfade edilmez manevî zevkler, safalar dııyuyordu.

• Bu hali görünce gönül coştu da; &#;O yüze canımı vereyim, o yüze canını kurban olsun, onun uğrunda varlığımı, benliğimi feda edeyim.&#; dedi.

• Can da heyecana kapıldı, sema&#;a, dönmeğe başladı. O hem dönüyor, hem de durmadan ellerini çırpıyordu.

• Akıl ise, oraya geldi. Bu durumu görünce; &#;Ben bu tali&#;i, bu yüce mutlu&#; luğu nasıl anlatayım; nasıl öveyim? Bu güzellikler karşısında ben aciz kalıyorum, bir şey söyleyemeyeceğim, susacağım.&#; dedi.

• Sevgilinin yüzünün gül bahçesinden gelen koku, ihtiyarlıktan beli ikiye bükülmüş her boyu, selvi boylu yapıyordu.
•Aşk çok güçlüdür, her şeyi değiştirir, Ermeni&#;yi bile Türk yapıverir.

• Ey can; sen güzelliğin tesiri ile, canlar canına ulaştın, ey beden; sen de eridin, yok oldun, bedenlikten çıktın can oldun&#;bütün güzelleri, güzellikleri yaratan büyük yaratıcıyı, o eşsiz, benzersiz, tek olan azîz varlığı bulmak istiyorsan gönül evine gir, gönülde oturmayı adet edin; çünkü o göklere, yerlere sığmadı, geldi gönle girdi.

• Güzellerden, güzelliklerden duyulan manevî zevki, gönülde ara, dışarıda arama. Şunu bil ki, o lezzetli ölümsüzlük şarabını da, ancak gönül evinde inzivaya çekilmiş kişiye sunarlar.

• Sus, susma zevkine var, susma hünerini elde et, edebiyat yapma, hünerlerle dolu lafları bırak!

• Bırak da, imanını, inancını gönlünde sakla! Çünkü gönül, aynı zamanda iman yurdudur.

Ey insan, talihlisin, Allah seni çok seviyor, başkalarna vermediğini sana vermiş.

Mef&#;ulii, Mefa&#;ilün, Fe&#;ülün
(c.I, 12O)

• Ne zamana kadar, imansızlığa doğru geri gideceksin? Küfre varma, ileriye gel artık, dine, imana gel.

• Sen zehri şifalı bir şerbet gibi gör; bu yüzden zehre sarıl! Sonunda sen, nereden geldiğini düşün de aslının aslına gel!

• Maddî varlığınla, bedeninle yeryüzüne bağlısın, burada dünyaya geldin doğdun. Burada yiyor, içiyor, dolaşıyorsun. Fakat sen, yeryüzünde yaşıyorsun, ama mana bakımından gökyüzünde yaşayanlardansın. Gerçek inancın incilerinin dizildiği iplik gibisin. Bütün güzellikler, hoşluklar, üstünlükler sende mevcuttur.

• Hakk&#;ın nür mahzeni sana verilmiş, sana emanet edilmiştir. Sen, ne olduğunu nereden geldiğini düşün de, aslının aslına gel!

• Kendinden, kendi maddî variığından, bedene ait nefsanî arzulardan kurtulmadan, kendini, kendi gerçek varlığını bulamazsın. Bu yüzden kendinden geçersen, kendi maddî varlığından kurtulmuş olursun.

• O zaman yeryüzünde senin için kurulmuş olan, şehvet, hiddet, şöhret gibi binlerce tuzaktan sıçramış, kurtulmuş olursun. Aklını başına al da nereden geldiğini düşün, aslının aslına gel!

• Sen, padişahlar padişahının halîfesi Hz. Adem soyundan geldin. Günahlarla, kötülüklerle, zulümle dolu şu kirli dünyada gözünü açtın.

• Sen nereden geldiğini, nereye gideceğini düşünmüyorsun da, şu dünya hayatından memnün, pek neşeli görünüyorsun. Yazıklar olsun sana! Aklını başına al da, şu alçak dünyaya gönül verme, aslının aslına gel!

• Sen, her ne kadar bu dünyanın zübdesi, özü, tılsımıysan da, şen içyüzünle çok kıymetli paha biçilmez bir madensin.

• Mezarda toprakla dolacak olan şu iki baş gözünü kapa; gizli olan gönül gözünü aç, hakîkati gör de aslının aslına gel!

• Celal sahibinin kulusun, çok talihlisin. Allah, seni çok seviyor, sana iltimas etmiş, başkalarına vermediğini sana vermiş.

• Dünya malına tapıyorsun, çok zengin olmanın yollarını arıyorsun. Şehvet ve şöhret peşinde koşuyorsun. Yüksek mevkîlere çıkmak, baş olmak, ona buna hükmetmek istiyorsun. Istediğini elde edemediğin zaman, yahut elde ettıgini kaybedince üzülüyorsun, harap oluyorsun. Bu hal, bu didinme, bu sızlanrna bu inleme, bu gözyaşları ne vakte kadar sürecek? îçine düştüğün acıklı halı anla da, aslının aslına gel!

• Sen, sert, kaba kayalar arasında bir la&#;lsin. Ama biz seni anlayamıyoruz. Senin değerini bilemiyoruz. Ne zamana kadar bizi yanıltacaksın?

• Ey dost; gizleniyor sandığın senin gözüne apaçık görünmede ama sen idrak edemiyorsun. Aklını başına al da hakîkati gör ve aslının aslına gel!

• İşte Tebrizli Şems, o hakîkat padişahı karşısında sana ölümsüzlük şarabıyla dolu bir kadeh sunuyor.

•Sübhanallah, ne de saf şarap, hiç tereddüt etmeden o şarabı al, iç de aslının aslınagel!

&#;Bu şiirin aslı gazel deyil de murabba-ı mükerrere; dördüncü mısraları tekrarlanan 8 dörtlükten ibaret nazım şekli&#; Fuzulinin &#;Perîşan halin oldum sormadın hal-i perîşanım&#; mısrasıyla&#; başlayan murabba şeklinde  Fuzulî&#;nin murabbaında tekrarlanan dördüncü mısra;&#; Gözüm  canım, efendim, sevdiğim, devletlü sultanım.&#;

  Ey zamanenin Nuh&#;u! Şu demir atmış tabiat gemisini yürüt de, ezilenleri kurtar!

Mef&#;ulü, Mefa&#;iliin, Fe&#;ülün
(c.I, )

• Senin gönlünü kazanmak isteyenin gönlünü kırma, artık cefa yolunda yürümekten vazgeç!

• Ey gonül, beni fazla üzerek zayıflatma, bana acı! Ben aşk kurbanı olmak istiyorurn. Şerîatte zayıf hayvanı kurban etmek istemezler

.•Ben&#; senın mahmürunum. O cevher gibi parlayan saf şarab kadehini bana ver

•Bana bir nasiihatta bulun, o mahmür bir nergis gibi olan gözlerini savaşa deyil barışa çağır, savaşla bir şey elde edilemez.

•Büyüçü hintliler gibi bakışları ile insanları büyüleyen gözlerine emir ver,..büyücülüğü pek ileri götürmesinler.

• Aşık altı kapılı, yani altı yönlü dünya hapishanesine düştü. Bu hapishanenin kapısını kır da aşıkı kurtar!

• Ey aşk, kardeşincesine yakına gel, bize candan gönülden yaklaş! Yabancılar gibi uzaktan selamı bırak!

• Ey can sakîsi! Hakk kapısında şarap sunarken haksızlık yapma, kardeslilkhakkını gözet!

• Ey zamanenin Nuh&#;u, şu demir atmış tabiat gemisini artık yürüt, yürüt de şu haksızlıklaıla dolu, zulümle dolu dünyada ezilen, huzursuz olan Hakk aşıklarını, imanlı kişileri, hadiselerin tufanında boğulmaktan kurtar!

• Ey Hz. Mustafa&#;nın varisi olan velî, imanlarını kaybetmiş olanları, imana getirmek için o büyük kevser kadehini döndür!

• Senin Sur&#;un ne zaman üfürüleceğinden haberin vardır. Haydi zamanı geldi. Paygamberlik dudağını aç, Sür&#;u üfür! Üfür de ölmüş kalmış gönülleri dirilt!

O şarabı sun da sakî, sen bizi değil canımızı mest et!

Mef&#;ulü, Mefa&#;iliin, Fe&#;ülün
(c.I, )

• Sakî, üzümden yapılmayan, insanı anlatılamaz bir şekilde mest eden &#;imkansızlık şarabı&#;nı, nişansız, izsiz olan, ne olduğu bir türlü bilinemeyenin adın&#; dan bir nişan olarak, onun adı ile anılan &#;ilahî çarabı&#;;

• Birbiri üstüne çokça sun! Çünkü sen, o şarapla canımıza can katıyorsun O şarabla, sen, bizi değil canımızı mest et, mest et de canımız, kendini tamamıyla bizden kurtarsın, ötelere gitsin

• Ey saki; her saki o ilahî şarabı sunamaz, sen, gel de sakilere, hakîkatevhanesinde sakilik nasıl olurmuş göster!

• Ey Hakk aşığı, gel, o şaraptan iç de taşın gönlünden, kaynak gibi coş! bedenin de canın da testilerini kır! Çünkü o şarabın kadehe de testiye de ihtiyacı yoktur. O şarap kadehsiz sunulmaktadır.

• Şarap aşıklarına neşe ver, zevk ver, midelerine düşkün olanları, ekmek isteyenleri de, şarap içmedikleri için hasrete düşür, ekmeksiz bırak!

• Ekmek, beden hapishanesinin yıkılan yerlerini tamir eder. Çünkü o, beden mimarıdır. Halbüki şarap, can bahçelerine yağan ilahî bir yağmurdur. O can bitirir. Can yetiştirir.

• Ben, bedenleri besleyen yeryüzü sofrasının üstünü örttüm. Ey saki, sen gökyüzü sofrası kur! Gök şarabı küpünün kapağını aç, Hakk aşıklarına durmadan birbiri üstüne şarap sun!

• Ey Hakk aşığı, sen de, insanlann ayıplarını gören iki gözü kapa da, öteki alemi (=gayb alemi) gören gönül gözlerini aç!

• Gönül gözlerini aç da ne mescit kalsın, ne de puthane. Bunu da tanımayalım, onu da tanımayalım. Yalnız O&#;nu arayalım, yalnız O&#;nu tanıyalım.

• Artık sus! O susma dünyası, bu dünyayı seslerle doldurur. Ama o sesleri  duyan kulak nerede?

Güneş de, güneş gibi binlercesi de sana hasret çekmektedir.

Mef&#;ulü, Mefa&#;ilün, Fe&#;ülün
(c.I, )

 • Dedın ki:&#;Sen bizim üstümüze bir dost seçtin!&#; Aman bu sözü bir daha söyleme, böyle bir şey asla olamaz,

• Sen, bizim muhtaç olduğumuz şeyi gör! Delil getirmeye kalkışma, vereceğini yarına bırakma, hemen peşin ver!

•Ey  hurma ağacı; beni bırak da senin gölgende bir güzelce uyuyayım.

• Ey aşık, helvanın içinde bal ile şeker nasıl birbirleri ile birleşirse, sen de gönlümde, gönlüm ile öyle birleştin.

• Elim, güneşe erişmese bile, sen benim güneşimsin. Hiç olmazsa bana, uzaklardan olsun görün!

• Güneş de, güneş gibi binlercesi de sana hasret çekmede, seni istemede!

Benlik dikenlerini gönlün ayağından çıkar da içindeki gül bahçelerini seyret!

Fa&#;ilatün, Fa&#;ilatün, Fa&#;ilatün, Fa&#;ilat
(c.I, )

• Aşkın gül bahçeleri kan perdeleri arasında olduğu için, ölümü göze almayan, oraya varamaz. Bu sebepledir ki, ne olduğuna akıl erdirilemeyenin aşkı-nın güzelliği ile, aşıkların çok işleri vardır. Gerçekten de Hakk&#;ın aşkının güzelliğini kim kolayca görebilir? Bu yüzden Hakk aşıklarının çok imtihanlar vermeleri gerekmektedir.

• Akıl der ki: &#;Varlık aleminin altı tarafı da manilerle, engellerle çevrilmiştir&#;  bu engelleri aşarak dışan çıkmaya yol yoktur!&#; Aşk akla der ki: &#;Sen aldanırsın. Yol vardır, ben, defalarca o yolu aştım, dışarı çıktım.&#;

• Akıl bir pazar gördü de, orada pazarlığa, alış verişe girişti. Halbuki aşk, akıl pazarlannın ötesinde de nice pazarlar gördü.

• Nice gizli Mansurlar aşkın canına güvendiler de kürsüleri, minberleri bıraktılar, dar ağacına çıktılar. ;

• Mansur şarabı içen aşıkların, iç alemlerinde inkarlar vardır. Gönülleri kararmış akıllıların ise, iç alemlerinde inkarlar vardır.

• Akıl diyor ki; &#;Yokluğa ayak atma ki, orada dikenler vardır.&#; Aşk ise &#;Dikenler orada değil, dikenler sende, senin içindedir!&#; diyor.

• Kendine gel, sus da varlık, benlik dikenlerini gönlün ayağından çıkar;içindeki gül bahçelerini seyret!

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

3 Kasım Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

İstanbul Milletvekili İffet Polat’ın, Türkiye’nin And Parlamentosundaki etkinliğine ilişkin gündem dışı konuşması

Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’a yapılan yatırımlara ve ilin çeşitli ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının sorunlarına ilişkin açıklaması

Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TÜİK’in enflasyon rakamlarına kimsenin inanmadığına ve kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hükûmetin çiftçiye Anayasa’nın 45’inci maddesinde belirtilen destekleri vermeyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, döviz kurundaki artış sebebiyle ilaç tedarikinde zorluk yaşandığına ilişkin açıklaması

Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’deki hazine ve 2/B arazileri sorununa ilişkin açıklaması

Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas Altınyayla’daki üreticilerin ve sulama kooperatifinin sorunlarına ilişkin açıklaması

Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Covid aşısı temininde yaşanan sorunun grip aşısında da yaşandığına ilişkin açıklaması

Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’in simgelerinden olan tarihî Gar restoranının ve istasyonun tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek istendiğine ilişkin açıklaması

Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri minnetle andığına ilişkin açıklaması

Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarımsal üretimdeki azalmayı gösteren TÜİK istatistiklerine ilişkin açıklaması

Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Belediyesine kayyum atanmasından sonra vatandaşlardan gelen şikâyetlere ilişkin açıklaması

Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, enerji fiyatlarına ve kömüre gelen zamlara ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kasım Organ Bağışı Haftası’na, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan dikkat çekici ve endişe verici siyasi gelişmelere, Afganistan’ın başkenti Kabil’de gerçekleştirilen terör eylemini kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi değil enflasyonu ve hayat pahalılığını uçurduğuna, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO’nun Kızılkum Koyu’nda çevreyi talan ettiğine, İzmir depremzedelerinin yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istediklerine, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ile Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün danışmanının gözaltına alındığına ve BEKSAV’a yapılan baskılara ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, TÜGVA’da yaşananların AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının göstergesi olduğuna, TÜGVA’yla ilgili haberleri vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK’ün para cezası kestiğine ve savcıların sadece izlediğine ilişkin açıklaması

Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin başarılarına; kendilerine teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldıkları millete müteşekkir olduklarına; son dönemde her vakıfta yapılan hayırlı çalışmaların “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını doğru bulmadığına; bu ithamlara ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışabileceklerine ve vakıfların yaptığı hayır işleriyle herkesin gurur duyması gerektiğine ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını kutlamakla beraber yaptıkları yanlış işlerle alakalı olarak eleştirdiklerine, İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediğine, iktidara geldiklerinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacaklarına, gençlerin yaşadığı işsizlik kaygısına, beyin göçüne ve tükenen umutların İYİ Parti iktidarında tekraren yeşereceğine ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in İYİ Parti grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün’ün CHP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Meclis Başkanıyla yapılan son toplantıda Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek söz verme konusunda bir mutabakat olduğuna ilişkin konuşması

 

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in göstermiş olduğu fotoğrafta “Firma yetkilileri, Bakanlık yetkilileri ve Isparta milletvekilleri de.” diyerek şahsını kastettiğine, söylemiş olduklarının hepsinin bir cevabı olduğuna ve şu an Başkanlık kürsüsünde oturduğu için bu cevapları vermediğine ama milletvekili sıralarında oturduğu zaman bu cevapları kendisine vereceğine ilişkin konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

İYİ Parti Grubunun, 28/10/ tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

HDP Grubunun, 3/11/ tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

Ankara Milletvekili Orhan Yegin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: )

Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: )

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, TBMM’de bulunan kiralık makam ve hizmet araçlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/)

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM kütüphanesinde bulunan kitaplara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/)

Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocuklara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/)

Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Türkiye’de yaşayan ve son bir ay içerisinde kaybolan Filistinlilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/)

Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/)

Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/)

Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Aydın’da Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/)

Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Aydın’da Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına,

Son 5 yılda Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına,

İlişkin soruları ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/), (7/)

İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, ’den günümüze kadar yabancı ülkelere yardım amaçlı gönderilen yangın söndürme uçaklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/)

Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri Projesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/)

Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/)

İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Bakanlığın İzmir’de yılında yapımı ve uygulanması devam eden yatırımlarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/)

İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır’ın, New York’ta yapılan Türkevi’nin yapım işine ve Hazineye olan maliyetine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/)

3 Kasım Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye'nin And Parlamentosundaki etkinliği hakkında bilgi vermek için söz isteyen İstanbul Milletvekili İffet Polat’a aittir.

Buyurun Sayın Polat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

İstanbul Milletvekili İffet Polat’ın, Türkiye’nin And Parlamentosundaki etkinliğine ilişkin gündem dışı konuşması

İFFET POLAT (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Ekim tarihleri arasında Kolombiya'nın Monteria kentinde 42’nci kuruluş yıl dönümü kutlanan, yılında bizim de gözlemci olduğumuz And Parlamentosunun Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katıldığımız çalışmaları ve Türkiye’nin Latin Amerika’yla ilişkileri hakkında kısa bir bilgi vermek için söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Latin Amerika’yla olan ilişkilerimiz Osmanlı Devleti zamanına kadar uzanıyor. Azımsanmayacak sayıda Latin Amerikalının dedelerinin Osmanlı pasaportlarıyla Latin Amerika'ya göç ettiğini tarihî belgelerde görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de kurulan iyi ilişkiler ivmelenerek artmaktadır. Bu ilişkilerin kritik bir adımı da And ülkeleri Parlamentosuna üye olmuş olmamızdır. PARLANDİNO’nun yani And ülkeleri Parlamentosunun başlıca görevleri; üye ülkelerin yasalarının uyumlaştırılması, kamu politikalarının bölgeselleştirilmesi ve milyona ulaşan And ülkelerinde yaşayan halkların yaşam kalitesinin ve refahının artırılması yönünde başarılı hükûmet uygulamalarının paylaşılması ve yaygınlaştırılmasıdır. PARLANDİNO üyeleri Şili, Kolombiya, Peru, Bolivya ve Ekvador’dur.

And Parlamentosunun pandemi sonrası bu ilk oturumuna Türk heyeti Başkanı olarak şahsım, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’la birlikte katıldık. PARLANDİNO’nun ana oturumunda hep birlikte İstiklal Marşı'mızı gururla söyleme bahtiyarlığına eriştik. PARLANDİNO’daki komisyon çalışmaları kapsamında Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonunun ve Dışilişkiler Komisyonunun toplantılarına katılım sağladık. Ana oturumda heyetimiz adına şahsıma, katılımcı vekillere hitap etme fırsatı verildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak PARLANDİNO’ya üye olmaktan memnuniyetimizi, Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız başta olmak üzere, milletvekilimizin ve Türk halkının selamını kendilerine ilettik.

Türkiye'nin, Latin Amerika büyükelçiliklerimizin TİKA’yla, Maarif Vakfıyla yaptığı çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra pandeminin ülkelerimizi sosyal, ekonomik olarak nasıl zor duruma soktuğunun, dünyadaki herkesin pandemiyle mücadele kaynaklarına adil bir şekilde erişemediğinin ve yerli geliştirdiğimiz Turkovac aşısının hazır olduğunda bu aşıyı tüm dostlarıyla paylaşacağımızın bilgisini paylaştım.

Pandemi, iklim değişikliği gibi sebeplerden ortaya çıkan olumsuzluklarda oluşan ortamda birçok gelişmekte olan ülkenin, insanın, insanlığın ortak kaynaklarına ulaşmakta yetersiz kaldığını ve bunun dünyada adaletsizliğe sebep olduğunu ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde defaten söylediği “Dünya 5’ten büyüktür.” sözlerini hatırlatarak daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlattım.

Hem Turkovac aşımızı onlarla paylaşacağımızın haberi hem de Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde söylediği sözleri hatırlatmamız müthiş bir teveccüh ve alkışla karşılandı.

Sözlerimin sonunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Mustafa Şentop’un PARLANDNO’nun bir oturumunun Türkiye’de yapılması yönündeki davetini ilettim. Bu davet çok memnuniyetle karşılandı. Bizden sonra söz alan PARLANDİNO Başkanı Şili Milletvekili Juan Pablo Letelier, bizim konuşmamıza atfen Türkiye'nin çok büyük bir medeniyet olduğunu, Batı’nın kendilerinde keşfettiğini düşündüğünü ama Latin Amerika’da zaten medeniyetin onlar gelmeden beş bin yıldır var olduğunu, pandemi esnasında Latin Amerika’nın çok canlar kaybettiğini, aşıya ulaşamadıklarını, Batılılarının fiyat konusunda şeffaf olmadığını ve Turkovac haberinin onları çok mutlu ettiğini söyledi.

Daha sonra, katılımcı ülkelerin heyetleriyle bire bir toplantılar yaparak bir dizi temaslarda bulunduk. Her ülke, bize büyük bir dostluk ifadesiyle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerin daha ileriye götürülmesi noktasında iyi niyetlerini belirtti. Özellikle Perulu bir milletvekili bizi çok duygulandırdı. Kendisi Türkiye’nin tarihini çok iyi bildiğini, Osmanlı İmparatorluğu’na büyük bir hayranlık duyduğunu söyledi. “Siz Türkler, Gelibolu'da, Çanakkale'de ülkenizi işgale gelerek ölen askerleri kendi evladı gibi sahiplenen yüce gönüllü, alicenap bir milletsiniz.” sözleriyle bizi çok mütehassis etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözün özü, milletimizin vefası ve alicenaplığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu ve temsiliyeti Latin Amerika'da çok iyi biliniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İFFET POLAT (Devamla) - Ayrıca belirtmeliyim ki Cumhurbaşkanımızın hepimizin zihninden ve yüreğinden geçen “Daha adil bir dünya mümkün mü?” çağrısının yansıması olarak, TİKA’mızın Latin Amerika’daki ’ü aşkın projesi ve Maarif Vakfımızın Türk kültürü ve dili hakkında yaptığı çalışmalar göğsümüzü kabartmaktadır. Maarif Vakfının birkaç haftada Türk diliyle ilgili derslere ’ü aşkın ön kayıt alması çok ciddi sevindirici bir haberdir. Hem TİKA’yı hem Maarif Vakfını bu başarıları için tebrik ediyoruz.

Ayrıca Kolombiya’daki diplomatlarımıza, Meclis Dış İlişkiler birimimize destekleri için de çok teşekkür ediyoruz.

Hep söylediğimiz gibi, Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değildir, gönül coğrafyamızın sınırları kıtaları aşmaktadır.

Tüm bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’e aittir.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Mersin tarım ve ticaret kenti, aynı zamanda bir liman kenti; ülkemizin lojistik merkezi, dünyaya açılan kapısı. Mersin Limanı yılında faaliyete geçti, yılında da özelleştirildi. Bu özelleştirmedeki amaç neydi? Mevcut limanın özelleştirilmesinden elde edilecek kaynakla yapılması düşünülen Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı ve Çandarlı Limanı’nın fizibilite çalışmalarını yapmak. Yılı Yatırım Programının Uygulanmasına Dair Karar’da şu ifadeler yer alıyor: “Lojistikte artan trafiğe çözüm getirecek büyük limanların oluşturulması için çalışmalar başlamıştır.” Demek oluyor ki Türkiye’nin en büyük limanı olacak Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı’nın fiilen çalışmaları başlamış. Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi, Dokuz ve Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer almıştı.

Lojistik merkezi olarak ülkemiz ve Mersin mükemmel bir konumda. Mersin, mevcut liman ve yapılması düşünülen konteyner aktarma limanıyla öne çıkan kentlerin başında geliyor. Mersin, lojistik merkezi olmak için biçilmiş bir kaftan. Elde bir proje var, çalışmaları başlamış, Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı bu liman. Projenin derhâl hayata geçirilmesi gerekirken gelin görün ki fizibilite çalışması bitmiş, projesi bitmiş bu liman On Birinci Kalkınma Planı’nda bütün itirazlarımıza rağmen “Doğu Akdeniz Konteyner Aktarma Limanı Projesi” olarak yer alıyor. “Mersin” ibaresi neden çıkarıldı? Soruyorum size arkadaşlar: Neden çıkardınız? Mersin’de bu liman olmazsa olmaz.

Değerli milletvekilleri, şu anda mevcut liman, kapasitesiyle, ihtiyaca karşılık vermiyor. Hâl böyleyken mevcut liman işletmecisi açgözlülük yaparak Mersin’in kalbine hançer gibi saplanacak, siluetini bozacak, çevreyi kirletecek yeni bir rıhtım projesi yapmaya çalışıyor; bunu kabul etmek asla mümkün değil. Mersin’in ve ülkemizin kaderiyle oynamaya kimsenin hakkı da yok, haddi de yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı hayata geçerse 12,8 milyon TEU kapasitede olacak. Bu, dünyada konteyner taşımacılığında müthiş bir rakam arkadaşlar, müthiş bir rakam.

Değerli milletvekilleri, Mersin’de tüm kent dinamikleri aynı soruyu soruyor: Ne oldu da bu yatırımdan vazgeçiliyor, ne oldu? Mevcut liman işletmecisi para kazansın diye mi vazgeçildi bu projeden? Mersin’in adı neden kalkınma planından çıkarıldı? Bunu mutlaka Mersinlilere açıklamanız lazım, eğer cesaretiniz varsa açıklayın. Mevcut liman işletmecisinin kente hançer gibi saplanacak rıhtım projesine, ÇED sürecini beklemeden, yargı kararını beklemeden Bakan temel atmaya gidiyor. Merak ediyorum, Sayın Bakan, sizin buradan ne çıkarınız var, nedir derdiniz sizin Mersin’le?

Değerli arkadaşlar, eğer Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi hayata geçmezse Asya ve Orta Doğu küresel ticareti önce Lazkiye Limanı’na, oradan da Pire üzerinden İtalya’ya geçecek, ülkemize gelecek döviz bu ülkelere gidecek. Buradan bütün Mersinli siyasilere sesleniyorum: Gelin, hep birlikte bu limanın Mersin’e yapılması için mücadele edelim. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Vahap Seçer ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası aynı çağrıyı yapmıştı, bu kürsüden ben de açık çağrı yapıyorum: Mersin milletvekilliği yapmış Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Lütfi Elvan, Mersin Milletvekilleri Hacı Özkan, Ali Cumhur Taşkın, Zeynep Gül Yılmaz, Behiç Çelik, Zeki Hakan Sıdalı, Rıdvan Turan, Fatma Kurtulan, Olcay Kılavuz, Baki Şimşek, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve 13 ilçe belediye başkanımız, sivil toplum kuruluşları, odalarımız, borsalarımız; gelin, hep birlikte bu yatırımı Mersin’e kazandıralım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SALİH CORA (Trabzon) – Niye bağırıyorsun?

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Arkadaşlar, bağırmam şundandır: Tıkalı kulaklar var, sağır kulaklar var, görmeyen gönül gözleri var; onun için bağırıyorum, Mersinli için bağırıyorum, ülkem için bağırıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Mersinliler gördüler hepsini.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Başkanım, özür dilerim, tamamlıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Sen önce Mersin’e git, Mersin’e.

BAŞKAN – Buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili olarak ben Cengiz Gökçel, Alpay Antmen, Ali Mahir Başarır…

SALİH CORA (Trabzon) – Mersin’e gitmiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Cora, lütfen…

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) –…hep birlikte Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı’nın Mersin’e yapılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gelin, Mersin olarak böyle bir yatırımı masada kaybetmeyelim. Milyarca dolar geliri Lazkiye’ye, Pire’ye kaptırmayalım, ana konteyner limanını Mersin’e yapalım, Mersin’e. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Yozgat’a yapılan yatırımlar ve ilin çeşitli ihtiyaçları hakkında söz isteyen Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’e aittir.

Buyurun Sayın Sedef. (MHP sıralarından alkışlar)

Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’a yapılan yatırımlara ve ilin çeşitli ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat’a yapılan yatırımlar ve ilimizin çeşitli ihtiyaçları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Saygıdeğer heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin ekonomisini canlandırmak için Hükûmetimiz ve ilgili kurumlarımız yoğun bir çaba içerisindedir. Yaşanan piyasa hareketlerini hem ticareten hem de siyaseten fırsata çevirmek isteyenlerin varlığı da bir gerçektir; her gün yapılan hamaset dolu konuşmaları, algı çalışmalarını ticaretin içerisinde yaşanan haksız fiyat artışlarıyla tecrübe ediyoruz.

Allah’ın izniyle ve Cumhur İttifakı’nın gayretleriyle, dünya genelinde yaşanan ekonomik bozulmayı, pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik daralmayı milletimizle el ele verip aşarak hedeflerimize doğru durmaksızın ilerleyeceğiz.

Bozkırın ortasında güzel şehrim Yozgat. İlimizin ekonomisi, başta tarım ve hayvancılığa bağlı şekillenmektedir. Tarım sektöründe girdi maliyetleri çiftçimizi zorlamaktadır. Kimyevi gübre üretiminde ham madde noktasında dışa bağımlı olmamızdan dolayı gübre fiyatları dolara bağlı olarak da yükseliştedir. Yozgat çiftçisi bu yıl gübresiz ekim yapmak durumunda kalmıştır, sertifikalı tohumların pahalı olması, akaryakıtta yaşanan yükseliş çiftçimizi naçar bırakmıştır. Tarım Bakanlığımız tarafından verilen desteklerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla yaz boyu Meclis çalışmalarına verilen arayı hemşehrilerimizle birlikte geçirmeye gayret gösterdik. “Sıkmadık el, girilmedik gönül bırakmayacağız.” düsturuyla kapı kapı ilçelerimizi ve köylerimizi teşkilatlarımızla birlikte dolaştık. Bu ziyaretlerimizde hemşehrilerimiz bizlere sorunlarını anlattı ve bizlerin de gözlemleri oldu. Çiftçilerimiz verilen desteklerden daha çok girdi maliyetlerinin bir şekilde düşürülmesini bekliyor ve gözleri kulakları yüce Meclisimizde. Üreticimiz kapasite geliştirerek yeni istihdam oluşturmak ve ilimizdeki tarım ve hayvancılıkta teknoloji ağırlıklı üretimle maliyetleri düşürüp oradan da rekabet avantajı sağlamak istiyor. Yozgat’ın gelişmesine ve kalkınmasına katkı sunmak için sektörler arasında iş birliğinin gelişmesi, şehirdeki imalatçıların ürünlerinin tanıtılması ve fuarlar üzerinden bir ekonomik hareketlilik sağlanması gerekmektedir. Valilik, belediye, Ticaret ve Sanayi Odası başta olmak üzere STK’lerin katılımı ve destekleri çok önem arz etmektedir. Buradan iş adamlarımıza da seslenmek istiyorum: Gelin, Yozgat’a yatırım yapın; biz de işlerinizi kolaylaştırmak için elimizden geleni yapalım diyorum. Gelin, bu toprakların kaderini el birliğiyle değiştirelim; kaderimiz gurbete gitmek olmasın.

Konuşmanın bu bölümünde, yaz boyu ziyaretlerimizde hemşehrilerimizin bizlerden birtakım beklentileri oldu -ilçe ziyaretlerimizde- birazcık da onlardan bahsetmek istiyorum. Kadışehrili hemşehrilerim, Yayla mevkisindeki barajın yapımının gündeme alınmasını ve çiftçimizin daha iyi hizmet verebilmesi için bu barajların bir an önce yapılmasını beklemektedir.

Tüm ilçelerimizde bulunan Maliye Bakanlığına bağlı kurumlarda ciddi personel eksikliğimiz var; 1 kişiyle, bazı yerlerde 2 kişiyle hizmet vermeye çalışıyorlar ve acil personel desteğine ihtiyaç duyuyorlar.

Şoför esnafımız… Şoför esnafımız ÖTV’siz yeni araç almak için Meclisimizden yasa beklemektedir. Yozgat merkezde Kamyoncular Kooperatifinde bulunan ’e yakın şoför esnafımız TMO tarafından kurulan İç Anadolu Bölgesi Başmüdürlüğüne teşekkürlerini sunarken Yozgat’ta kapanan siloların tekrardan açılmasını da dört gözle bekliyorlar.

Bir de Yozgat Şehir Hastanesinde yaşanan, doktor eksikliğinden kaynaklı bir konuyu sizlere aktarmak istiyorum. yataklı olan Şehir Hastanemiz çok şahane bir yatırımla Yozgat’a kazandırılmış ve bu pandemi sürecinde de bütün Yozgatlılara en iyi hizmeti vermiştir ama doktor eksikliğinden kaynaklı bir problem yaşanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Bunun nedeni de pandemide, pandemi hastanesi olarak görev yapmasından kaynaklı olarak yetersiz kalmış bir durumdadır ve kulak-burun-boğaz, kadın doğum, endokrin, tıbbi onkoloji ve yoğun bakım uzmanlarına da hastanemizin acilen ihtiyacı vardır diyorum, her birinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kanun teklifini getirin, ÖTV’sini kaldıralım hemen Mecliste.

BAŞKAN – Sayın Yalım… Milletvekili konuşuyor Sayın Yalım, lütfen…

IV.- AÇIKLAMALAR

İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

’ün üzerinde şehit veren, 3 bin gazisi olan köy korucularımızın maaşları çok düşük, lira. 7/24 görevleri dışında odun kesimi, yol kontrolü, kule, karakol nöbeti, felaketlerde yardım, öncü üs bölgesi koruma, baraj güvenliği ve bunun gibi diğer görevleri de yürütmekteler. Köy korucularımızın emekli oldukları hâlde tazminat hakları bulunmamaktadır. Yerleşim yerlerinden uzak bölgelere operasyonlara gidiyorlar, dış görev ücreti lira; bu da yetmiyor, bu ücret iyileştirilmelidir. Görev yerlerinde elektrik, su, ısınma problemleri var. Gönüllü köy korucularımızın da herhangi bir maaş veya sosyal hakları yok, kadroya geçmek istemektedirler. Memleket Partisi olarak programımızda bu kahramanlarımızı unutmadık, korucularımızın sonuna kadar arkasındayız, hakları verilmelidir diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu

Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TÜİK’in enflasyon rakamlarına kimsenin inanmadığına ve kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – TÜİK, bugün yıllık enflasyonu yüzde 19,89 olarak açıkladı. Millet çarşı pazara gittiğinde yüzde 40’tan aşağı olmayan zamlarla karşılaşıyor. Son bir yılda tavuk eti yüzde 68, yumurta yüzde 47, ayçiçek yağı yüzde 41 artmış, mutfak tüpüne yüzde 42, kömüre yüzde 89 zam gelmişken, elektriğe 9 kez, doğal gaza 3 kez zam yapılmışken ve arkası beklenirken TÜİK’in rakamlarına elbette ki kimse inanmıyor. Asgari ücretliyi, emekliyi, memuru, çiftçiyi, esnafı enflasyona ezdirmeyin, derhâl gerçekçi rakamlarla gelirlerini artıracak, giderleri, faturaları azaltacak kara kış fonunu kurun diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kaya

Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün 3 Kasım , AK PARTİ olarak iktidara gelişimizin 19’uncu yıl dönümü. Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde “Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyerek çıktığımız bu yolda milletimize hizmette on dokuz yılı geride bıraktık. AK PARTİ'miz, ilk kez iktidara geldiği günden bu yana millet sevdasıyla kesintisiz hizmet dönemini sürdürürken Türkiye'ye çağ atlatan kalkınma hamlelerini gerçekleştirdi, bir yandan da şer odaklarına karşı dimdik duruşuyla bir başarı öyküsü yazdı. Bugün de aynı heyecanla ve inançla , ve hedeflerimize yürümeye devam edeceğiz. Milletimize hizmet yolunda daha nice yıllara, nice zaferlere diyerek kıymetli hemşehrilerimi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Barut…

Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hükûmetin çiftçiye Anayasa’nın 45’inci maddesinde belirtilen destekleri vermeyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, Anayasa'mızın “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığının yer aldığı Üçüncü Bölüm’ü var. Bu bölümdeki 45’inci madde ne diyor? Madde 45’te “Devlet, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.

Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.” deniliyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Tedbir almak bir yana, çiftçinin işini daha da zora sokuyorsunuz. Son günlerde ateş pahası olan, çiftçinin olmazsa olmazı mazot, gübre, tohum, ilaç gibi girdileri temin etmek için kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz; üstelik çiftçimizin sizden alacağı olan milyarı da vermiyorsunuz. Bunları da yaparak; kanuna, Anayasa'ya uymayarak suç işliyorsunuz. Hukuk önünde hesap vereceksiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, döviz kurundaki artış sebebiyle ilaç tedarikinde zorluk yaşandığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’de ilaç firmaları, gerçekten, ilaç tedarik etmekte, üretmekte zorlanmaktalar. Ortalama fiyat uygulamasında AB’deki en uygun ilaç fiyatından bile daha uygun olan Türkiye’deki ilaç fiyatları euroyu neredeyse yarısından daha ucuza; 4,30 TL’den hesaplamakta. Bir düşünün, 11 küsur liradan maliyet yapacaksınız; 4,30’dan satış yapıp, ayakta kalıp üretime devam edeceksiniz. Bu, üretimin, ekonominin bütün mantığına ters. Böyle devam ederse, eğer bu iyileştirmeler gelmezse -ki son günlerde artık ilaçlar piyasada bulunamamakta- birçok kronik hasta, kanser hastası ilaçlara ulaşamamakta ve daha sonra ne olacağı da öngörülememekte. Sağlık Bakanlığının bir an önce bu euro fiyatını düzene sokması ve ilaçların yoka girmesinin önüne geçmesi gerekir. Aksi takdirde, birçok kişi ilaç bulamadığından hayatını kaybedecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

3 Kasım ’den bu yana Türkiye, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde âdeta şaha kalkmış, önceki dönemlerde hayal bile edilemeyen dev projeler bir bir hayata geçmiştir. Her alanda yapılan yatırımlarla ülkemizin âdeta çehresi değişmiş, geleceğe daha umutla ve güvenle bakabilmemizin önü açılmıştır. On dokuz yılda demokrasinin ve millî iradenin güçlendirilmesi yanında istiklal ve istikbal davamızın ayrılmaz bir parçası olan kalkınma, büyüme, yatırım, refah mücadelesini de asla ihmal etmedik.

AK PARTİ hükûmetlerimiz olarak Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışına, 84 milyon vatandaşımızın her birinin hayatına dokunan eserlerimizle, hizmetlerimizle aziz milletimizin gönlünü fethetmeye devam edeceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’deki hazine ve 2/B arazileri sorununa ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Mersin’in Tarsus, Toroslar, Erdemli, Anamur, Bozyazı, Mut ve Gülnar başta olmak üzere birçok ilçesinde hazine arazileri ve 2/B arazilerinin ihale yoluyla satışa çıkarılması arazileri kullanan vatandaşlarımız arasında mağduriyet yaratmaktadır. Uzun yıllardır kullanılan bu arazilerin rayiç bedeller üzerinden mülk kullanıcılarına veya orada yaşayan insanlarımıza tahsis edilmesi yerinde olacaktır. Mersinli hemşehrilerimizin bu haklı taleplerinin karşılanması noktasında çalışmalar yapılmalıdır.

Bununla birlikte, başta tapu olmak üzere, herhangi bir işlem yapılmayan, orman vasfını yitirmiş arazilerin güncellenip 2/B durumuna dönüştürülmesi ya da hazineye devredilmesi yerinde olacaktır.

Mersinli hemşehrilerimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İbrahim Aydemir, buyurun.

Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, bugün özel bir gün. Bizim için özel, milletimiz için özel, mazlum milletler için özel, vatanımız için özel, tarihe ak notların düştüğü zaman diliminin başlangıcıdır. Dolayısıyla özeldir, güzeldir.

Efendim, hep söyledik ki AK PARTİ iktidarlarıyla beraber Türkiye şaha kalkmıştır. Bugün 19’uncu yıldayız, yüz doksan yıla sığmayacak icraatlar yapmışız. Buna katkı sağlayan milletimize medyunuşükranız, bu kervanın yürüyüşünde rol almış bütün yol arkadaşlarımıza minnettarız; Değerli Başkanım, başta siz olmak üzere şahsınız da. Ve tabii, şimdi birlikte olduğumuz Cumhur İttifakı’na, ortaklarımıza da burada memnuniyetimi ifade ediyorum.

Bu kutlu kervanın daha çok yürüyecek olmasını ifade eden bütün insanlarımıza, milletimize de yüreğimizi açtığımızı kayda geçiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas Altınyayla’daki üreticilerin ve sulama kooperatifinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim seçim bölgem Sivas’a bağlı Altınyayla ilçemizdeki üreticilerimiz tüm Türkiye'de olduğu gibi dertli. Altınyayla Sulama Kooperatifinin öncülüğünde bölgeye yapılan güneş enerjisi sisteminden yararlanan ve geçtiğimiz beş yılda belirli miktarda katkı payı alan sulama kooperatifi, bu yıl katkı payının ödenmemesiyle mağdur oldu. Sulama kooperatifi çiftçilerimizin tarlasını sulayabilmesini sağlamak için yılında toplam bin lira tutarındaki elektrik faturasını borç alarak, faiz ödeyerek ödemeye çalışıyor. Gübrenin, mazotun, sulama ve elektrik bedelinin her gün arttığı dönemde çiftçilerimizi yüz binlerce liralık elektrik borcuyla karşı karşıya bırakmak çiftçimize “Üretim yapmayın.” demekle eş değerdir.

Buradan Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Çiftçimizi, sulama kooperatiflerimizi elektrik şirketlerinin insafına bırakmak hangi anlayışa sığar?

’de 3Y’yle gelenlerin halkımızı on dokuz yılda getirdiği nokta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TÜİK ekim ayı enflasyon oranını yüzde 19,89 olarak açıkladı. Yani bir önceki aya göre enflasyondaki artış yüzde 2, TÜİK bu oranı bulabilmek için neyi neyle topladı, hangi rakamı hangi rakamla çarptı bilemiyoruz ancak bu oranı tespit etmek için ciddi bir emeğin harcandığı açık.

Enflasyon Araştırma Grubu verilerine göre ekim ayında sebze ve meyve yüzde 21, kırtasiye ürünleri yüzde 24, giyim yüzde 17, temel gıda ürünleri yüzde 20 oranında artmışken aylık enflasyon artışı nasıl oluyor da yüzde 2,39 olarak hesaplanıyor? TÜİK’in enflasyonu başka, sokağın enflasyonu başkadır.

Kâğıda yazılan bazı rakamlarla hiçbir sorunu çözemeyiz. Siz gerçeklerden kaçarak ancak sorunları daha da çözülemez bir hâle getirirsiniz. Buradan sizi gerçeklerle yüzleşmeye ve vatandaşın derdiyle ilgilenmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 3 Kasım , Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yola çıkan AK PARTİ’mizin milletimizin desteğiyle iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümü.

AK PARTİ, on dokuz yıldır kesintisiz olarak aziz milletimize hizmet ediyor. AK PARTİ, eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaştırmadan enerjiye, sosyal yardımlardan toplu konuta her alanda devrim niteliğinde adımlar attı; Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrara kavuşmasını sağladı, IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcu ödeyerek altmış sekiz yıllık defteri kapattı, vesayet odaklarının her türlüsüne son verdi, Türkiye’yi dev yatırımlarla donattı, her alanda yerli ve millî üretime ağırlık verildi, savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 70’lerin üzerine çıkardı, dış politikada bölgesinde ve dünyada söz sahibi ülke hâline geldi. AK PARTİ, milletine verdiği tüm sözleri yerine getirdi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde nice on dokuz yıllara diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Covid aşısı temininde yaşanan sorunun grip aşısında da yaşandığına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, Covid hasta sayısı, vefat sayısı her geçen gün artıyor. Covid aşılamasının neredeyse durma noktasına geldiği bu dönemde, Bakanlığın halkı ikna etmek için herhangi bir girişimi yok, ciddi düzeyde bir girişimi yok. Öte taraftan, grip aşısı tüm Türkiye'de şu anda yok Sayın Başkan. Risk grubundaki hastalar grip aşısına ulaşamıyor, büyük tehdit altında. Bu yönetememe, bu beceriksizlik, bu öngörüsüzlüğü Covid aşı temininde yaşamıştık geçen sene, şimdi de grip aşısın da yaşıyoruz. Grip aşısı yaptıramadığı için risk grubunda olup ölenlerin sorumluluğu kime aittir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - On dokuz yıl önce bugün AK PARTİ'mizin genel seçimlerde 1’inci parti olarak tek başına iktidara gelmesi Türk siyasi hayatında önemli bir kilometre taşı, stratejik bir başlangıçtır. Vatandaşlarımız sivil siyaseti AK PARTİ eliyle yeniden inşa etmiştir. 3 Kasım ’de Türkiye'de vatandaş yönetime yön vermiş, aziz milletimiz AK PARTİ liderliğinde Türkiye'nin siyasi, sosyal ve yapısal dönüşümü için iradesini göstermiştir. O günden bugüne Türkiye, sivil siyaset eliyle yeni ufuklara ulaşmıştır. AK PARTİ olarak Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yılmadan, durmadan yolumuza devam ediyoruz. Tüm vatandaşlarımız için çok daha sağlam bir gelecek inşa etmeye çalışıyoruz.

İktidara gelişimizin 19’uncu yıl dönümü vesilesiyle millet siyasetinin dayanağı AK PARTİ'yi her seçimde daha çok güçlendiren vatandaşlarımıza, teşkilatlarımızdan sandık görevlilerimize kadar tüm dava arkadaşlarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya…

Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’in simgelerinden olan tarihî Gar restoranının ve istasyonun tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek istendiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yetmiş yıllık bir geçmişe sahip, Gaziantep'in simgelerinden olan tarihî Gar Restoran ve Gar İstasyonu tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek isteniliyor ama Gazianteplilere, bizlere sorulmadan alınan bu karar kent hafızasının ve kentte yaşayanların güzel anı değerlerinin silinmesine, gastronomi turizmiyle öne çıkan Gaziantep’imizin önemli bir lezzet durağının da yok olmasına neden olacaktır. Kentimizin tarihî dokusuna zarar verecek bu kararı Gaziantepli hemşehrilerim adına kınıyor, bir an önce bu yanlış uygulamadan dönülmesini bekliyoruz.

VIP salonundan faydalanma hakkı olan birisi olarak üzerime düşen sorumluluk çerçevesinde bu VIP salonunu kullanmayacağımı ve bunun gereksiz olduğunu buradan beyan ediyor; VIP salonunu kullanan diğer Gaziantep milletvekillerinin, Vali, Belediye Başkanı ve Bakanın da bu VIP salonunu kullanmaması adına çağrıda bulunuyorum. Gaziantep’in dokusuna ve kentin tarihine sahip çıkmak, bu şehrin mimari değerlerini korumak öncelikle halkın seçtiği yöneticilerin bir görevi ve misyonudur. Gelin, bu yanlışı durduralım. Kentin yaşayan tarihiyle ilgili konularda birkaç bürokratın alacağı kararlar değil, biz Gazianteplilerin düşünceleri esas alınmalıdır diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aygun.

Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri minnetle andığına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yurtsever Tekirdağlı şairimiz Namık Kemal “İnsan vatanı sever çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir.” demiştir. Tekirdağ ilimiz adım adım düşman işgalinden kurtarılmıştır. 29 Ekimde Çerkezköy, Kapaklı, Marmara Ereğlisi; 1 Kasımda Çorlu, Ergene, Saray; 2 Kasımda Muratlı; 13 Kasımda Süleymanpaşa; 14 Kasımda Hayrabolu, Malkara; 17 Kasımda Şarköy ilçemiz düşman çizmelerinden kurtarılarak özgürlüğünü kazanmıştır. Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri, ebediyete intikal eden tüm kahraman şehitlerimizi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum; ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarımsal üretimdeki azalmayı gösteren TÜİK istatistiklerine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TÜİK’e göre, tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzelerin bir önceki yıla göre azalacağı tahmin edildi. Üretim miktarlarının bir önceki yıla göre bitkisel ürünlerde yüzde 12, buğday üretiminde yüzde 13, arpa üretiminde yüzde 30, çavdar üretiminde yüzde 32, nohut üretiminde yüzde 24, kırmızı mercimekte yüzde 30, şeker pancarı üretiminde ise yüzde 15 azalacağı tahmin ediliyor. Tarımın bittiğini, biz değil, istatistikleri iktidarın isteğine göre yorumlayan kurumu TÜİK söylüyor. Çiftçinin isyanına ne zaman kulak vereceksiniz? AKP iktidarı bereket fışkıran toprakları kurutmuş, tarımı, çiftçiyi borç yükü altında hayata küstürmüştür.

BAŞKAN – Sayın Eksik…

Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Belediyesine kayyum atanmasından sonra vatandaşlardan gelen şikâyetlere ilişkin açıklaması

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Iğdır şehrinin altyapısının yapılması ve temiz içme suyuna kavuşturulması için Avrupa Birliği fonundan 35 milyon bin gibi bir fon HDP belediyeciliği döneminde sağlandı. Hukuksuz bir şekilde, halkın iradesini hiçe sayarak Iğdır Belediyesine kayyum ataması yapıldıktan sonra bu fon âdeta AKP iktidarının yandaşlarına peşkeş çekildi, yüklenici firmalara peşkeş çekildi. Iğdırlı yurttaşların bu ihalenin yüklenici firması hakkında çok ciddi anlamda, yoğun şikâyetleri gelmektedir. Özellikle, su ve kanalizasyon için kullanılan boruların kaliteye uygun olmadığı, küçük çaplı, uygun olmayan malzeme kullanıldığı, bilimsel çalışmalardan yoksun olduğu ve bu noktada kayyum atanan Iğdır Belediyesinin denetim görevini yerine getirmediğiyle ilgili yoğun şikâyetler gelmektedir.

Sayın Başkan, belediye, denetim görevini niçin yapmamaktadır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Esgin…

Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

“Bugünden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Milletin adamı, Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu veciz sözleriyle Türkiye’de yeni bir dönem başladı. “AK PARTİ, milletin kalbinde, gönlünde kurulan bir siyasi harekettir; bize sadece tabelasını asmak düştü.” İşte bu sözler, milletimizin davamıza duyduğu özlemin bir göstergesidir. Milletimiz, kendi bağrından çıkan, desenini kendisinin oluşturduğu, hamurunu yine kendisinin yoğurduğu, rengini kendisinin bezediği AK PARTİ’mizi ve milletin adamı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı 3 Kasım ’den itibaren hep iktidara taşıdı. AK PARTİ on dokuz yıldır gücünü sadece milletimizden aldı, daima milletimizin durduğu yerde durdu. , ve yolunda nice yıllara diyor, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sami Çakır…

Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Türk siyasi hayatına damgasını vuran AK PARTİ, kurulduktan hemen sonra girdiği ilk seçimde 1’inci parti olarak iktidara gelmiştir. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde “Bundan sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi olmayacak.” yaklaşımıyla milletin kalbinde makes bulan AK PARTİ, ortaya koyduğu çalışma, gayret ve başarısı hiç azalmadan bugünlere gelmiş bulunmaktadır. Milletimizle kurulan sağlam bağların, güvenin yarınlara taşınacağına hiç şüphemiz bulunmamaktadır. Yeter ki dün olduğu gibi bugün de milletimizle el ele, omuz omuza yürüme, ülkeyi daha büyük hedeflere taşıma inancımızda sarsılma olmasın. Yarın daha da güzel olacaksa mazi ile gelecek arasında bu bağı güçlü tutmaya gayret eden ve hâli en iyi değerlendiren AK PARTİ eliyle olacaktır. Milletin sağduyusu bugüne kadar olduğu gibi bunu ortaya koyacak en iyi mihenk taşıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İçerisinde bulunduğumuz Lösemili Çocuklar Haftası’nı, minicik bedenlerdeki kocaman yüreklerin sevgiyle kucaklaşacağı, toplumsal farkındalığın sağlanacağı bir hafta olarak görmeliyiz. Lösemiyle mücadele sadece lösemiye dair özel hafta ve günlerde değil, toplum olarak her gün gündemde tutmamız gereken bir durumdur. Bu hastalıkla toplum olarak mücadele etmeliyiz. Lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır ve en güzel ilaç sevgidir. Unutmayalım ki lösemi değil, iyilik bulaşır; dünyayı güzelleştiren yegâne şey ise çocukların tebessümüdür. Sevgi, farkındalık ve dayanışma olduğu sürece lösemili çocuklarımız girdikleri büyük mücadeleden hep galip çıkacaktır.

Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda tüm lösemili çocuklarımıza acil şifalar, sağlıklı ömürler ve mutlu yarınlar diliyorum. Çocuk gülerse insanlık güler.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, enerji fiyatlarına ve kömüre gelen zamlara ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1 Kasımda yapılan zamlarla bin metreküp doğal gaz sanayiciler için liraya, elektrik üretim santralleri için ise 4 bin liraya yükseldi. Enerji maliyetlerinde yaşanan sürekli artışlarla sanayicinin rekabet gücü azalacak, ürün fiyatları daha da artacaktır. Bu konuda bir an önce kontrollü önlemler alınmalıdır.

Sayın Başkan, bu kış zor geçecek, kara kış çok kötü geliyor. Fakir fukaranın artık kömür almaya da gücü kalmadı; emekliler, asgari ücretliler, dar gelirliler perişan. Kömürün tonu 3 bin lirayı geçmiş. Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde oturan bir emekli “ TL maaş alıyorum, nasıl ısınacağım?” diyor. Oğuzeli’de bir muhtar “Kömür almaya gittim, TL istediler, almadan geri döndüm.” diyor. Şehreküstülü Berber Mehmet “Kendimizi geçtik, çocuklar ne olacak?” diyor. Sıkıntı büyük; vatandaş, alabilirse elli yıl öncesinde olduğu gibi odun kömürüyle tandırda ısınmaya hazırlanıyor.

İktidara “Vatandaşın sesini duyun.” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Meclis Başkanıyla yapılan son toplantıda Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek söz verme konusunda bir mutabakat olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Değerli Grup Başkan Vekilleri, Sayın Meclis Başkanımızla en son yapmış olduğumuz toplantıda Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek verme konusunda bir mutabakatımız olmuştu. O yüzden bugün Sayın Bülbül’le başlayacağım.

Sayın Bülbül, buyurun lütfen.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kasım Organ Bağışı Haftası’na, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan dikkat çekici ve endişe verici siyasi gelişmelere, Afganistan’ın başkenti Kabil’de gerçekleştirilen terör eylemini kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kasım tarihleri Organ Bağışı Haftası’dır. Tedavisi sadece organ ve doku nakliyle mümkün olan hastalıklar, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Türkiye’de organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı her geçen gün artarken yapılan organ bağışları ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde 20 bini aşkın insanımız hayatlarını devam ettirmek için organ nakline ihtiyaç duymaktadır. Her gün 10 vatandaşımız organ nakli olmadığı için hayatını kaybederken 60 bin vatandaşımız organ nakliyle hayata tutunmayı beklemektedir. Bu anlamda, organ bağışı konusunda farkındalık yaratacak her çalışma büyük önem taşımaktadır. Bir insanın bir insana yapabileceği en büyük yardımlardan biri olan organ bağışıyla birçok insana yeni bir hayat sağlanabilir. Bu vesileyle, organ bağışı konusundaki farkındalığın artmasını diliyor, tedavisi devam eden hastalarımıza acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Başkan, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan siyasi gelişmeler son derece dikkat çekici ve endişe verici seviyeye ulaşmıştır. Almanyalı eski Bakan ve Birleşmiş Milletlerin Bosna Hersek’teki Baştemsilcisi Christian Schmidt, Birleşmiş Milletler için hazırladığı raporda ülkenin dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve çatışmaların yeniden çıkmasının artık çok gerçek bir ihtimal olduğunu belirtmiştir. Buna neden olarak ise Bosna Hersek’te yaşayan Sırpların, ulusal silahlı kuvvetleri ikiye bölerek kendi ordularını yeniden oluşturma tehditlerini göstermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik geçtiğimiz ay devlet düzeyindeki kurumlardan ve ulusal ordudan çekilerek kendi ordularını kurma niyetlerini ortaya koymuştur. Dodik, yaptığı açıklamada, ayrıca, Bosna ordusunu Sırp Cumhuriyeti bölgesinden çekilmeye zorlayacaklarını ve Batı’nın askerî müdahaleye kalkışması hâlinde kendisine destek sözü veren -tırnak içerisinde- arkadaşları olduğunu belirtmiştir. Bu açıklama hem Avrupa’ya hem de bölgede yaşayan halka açıkça bir tehdit oluşturmaktadır. Dodik'in, Dayton Barış Anlaşması’nın aslına dönülmediği takdirde Sırp Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan edeceğini söylemesi ülkedeki siyasi krizi iyice tırmandırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bosna Hersek'te bine yakın insanın yaşamını yitirdiği ve özellikle Müslüman Boşnak kardeşlerimizin uğradığı soykırımın acı hatırası hâlâ yüreğimizde tazeyken bu çatışma ihtimallerinin ortaya çıkması ve Dodik'in yapmış olduğu açıklamalar endişemizi iyice artırmaktadır. Ülkede şu anda Birleşmiş Milletlere bağlı kişilik Barış Gücü bulunmaktadır. Mevcut durumda, tırmanan gerginliği en aza indirecek adımların atılması ve bölgede bulunan sağduyulu siyasetçilere kulak verilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, Afganistan'ın başkenti Kabil’de bulunan Serdar Muhammed Davud Han Askerî Hastanesi girişinde gerçekleştirilen iki bombalı saldırıda ve ardından çıkan silahlı çatışmada 25 kişinin hayatını kaybetmiş olduğu ve 90 kişinin yaralanmış olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu menfur terör eylemini kınarken hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınları ile dost ve kardeş Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir iki aydır özellikle Afganistan içerisinde Kandahar, Kunduz vilâyetleri de dâhil olmak üzere camilere yapılan bombalı terör saldırıları ve devamında yapılan bu saldırılarla birlikte sivil halka karşı yönelen bu eylemler oldukça dikkat çekicidir. Özellikle, ABD’nin bölgeden çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan ortam ne yazık ki bu tür saldırılara da zemin hazırlamaktadır. Bu noktada bölgenin, Afganistan’ın dünya açısından ve bölgemiz açısından önemine tekrar vurgu yapıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi değil enflasyonu ve hayat pahalılığını uçurduğuna, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO’nun Kızılkum Koyu’nda çevreyi talan ettiğine, İzmir depremzedelerinin yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istediklerine, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ile Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün danışmanının gözaltına alındığına ve BEKSAV’a yapılan baskılara ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, bu hafta Kasım haftası, Lösemili Çocuklar Haftası. Hayatımız çocuklarımızdır, çocuklar hayattır.

Lösemi, tabii ki hepimiz tarafından bilinen bir kan hastalığı ve tedavisi olabilen, tedavide başarı şansı yüzde 92 olan bir hastalık yani önlenebilen bir hastalık ve bu konuda özellikle Sağlık Bakanlığı bütçesinden tedavi masrafları için daha fazla pay ayrılması hususunu ve en güzel ilacın sevgi olduğunu, defaatle ifade etmek istiyorum. Minik bedenlerin mücadelelerinde dayanışmamızı esirgemeyelim diyorum, yanlarında olalım.

Sayın Başkan, enflasyon tabii ki sürekli gündemimizde. Bugün, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi söz vermişti, Türkiye’yi uçuracaktı; bugün, Türkiye’yi değil ama enflasyonu ve hayat pahalılığını hakikaten uçuruyor. “Bu kardeşinize yetki verin.” diyenler yetkiyi işsizliği ve hayat pahalılığını artırarak kötüye kullanıyor.

Evet, TÜİK’e göre gıda enflasyonu yüzde 27,41 oldu. TÜİK’in resmî, soğuk ve yalan verileri bile hayat pahalılığını saklayamıyor. Son otuz üç ayın en yüksek hayat pahalılığıyla karşı karşıyayız. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise ekim ayı enflasyonunu yüzde 6,90 olarak, yıllık ise 49,87 olarak açıkladı. ENAG hayat pahalılığını, TÜİK ise iktidarın sandık hesabını ölçüyor.

Son bir ayda her gün en az bir zam yapıldı, Ekim ayının 8’inde 90 TL olan ayçiçeği yağı sadece yirmi gün sonra TL oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – TÜİK, sepeti değil; iktidarın sandığından başka hiçbir şey ölçmüyor. Oysa biz halkın arasındayız, marketi, sepeti dolduran biziz. Özel kalem ve mutfak giderlerini yoksuldan, işsizden alınan vergiler üzerinden karşılayanlar, sokakla bağı kalmayanlar bu ülkede enflasyonu ancak saray koridorunda belirlerler. Biz ise hayatın ne kadar pahalı olduğunu, meselenin “beka” “saray” değil, ekmek kavgası olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Yeni bir çevre talanıyla karşı karşıyayız. Keçi Adası’nın tam karşısındaki yarımadanın Kızılkum Koyu’nda 31 bin metrekarelik zeytinlik için proje başlatılmış durumda. Projenin sahibi kim, tahmin edelim: AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kiler GYO’nun bu hafta borsaya açıkladığı faaliyet raporunda arsaların 23 Şubat ’de satın alındığı ve denize sıfır olduğu belirtiliyor. Peki, bu nasıl yapılıyor? Kontrollü koruma bölgesini düzenleyen değişiklikten sonra, nasıl olmuşsa Kiler’in arsası da kontrollü koruma bölgesinde bulunuyor. Korkunç bir çevre talanıyla karşı karşıyayız. Kıyı şeritleri hiçbir iktidar döneminde bu kadar talan edilmemişti. Çevreye düşman, insana düşman bir siyaset ve rant anlayışıyla karşı karşıyayız. Bizden kurtuluş yok; bu rantları, vurgunları her fırsatta anlatmaya, teşhir etmeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, İzmir depreminin üzerinden tam bir yıl geçti ve sorumlulukları olduğu iddia edilen 29 sanık hakkında 5 davada yargılama var. İzmir depreminin mağdurları bir yandan yargılamaları takip edip cezalandırılmaları için çaba sarf ederken, adliye koridorlarında bu davaları izlerken diğer yandan da konut açısından yaşadıkları mağduriyetle başa çıkmaya çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Depremzedelere verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Ciddi bir şekilde mülkiyet hakları ihlal edilmeye devam ediliyor. Ağır hasarlı binaların sahiplerine hak verilirken orta hasarlı binaların sahiplerine “Sen hak sahibi değilsin.” deniliyor, ortada ciddi bir sorun ve mağduriyet var. İzmir depremzedelerinin yaşadığı tüm bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istiyoruz.

Sayın Başkan, bu sabah, önceki dönem Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım gözaltına alındı, evi basıldı, 11 yaşındaki çocuğu dışarı çıkarken, okula giderken üstü kaba bir şekilde arandı. Yine, dün de Antalya Milletvekilimiz Kemal Bülbül’ün danışmanı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, açacağım ancak biliyorsunuz, beş dakikayla sınırlandırılması konusunda bir mutabakatımız var. 6’ncı dakikaya giriyor.

Açıyorum, sözlerinizi tamamlayın lütfen, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Antalya Milletvekilimiz Kemal Bülbül’ün danışmanı da dün gözaltına alınmıştı. Bizi bu gözaltılarla ve tutuklamalarla mücadeleden vazgeçiremeyeceğinizi artık anlayın. Bir kez daha bunu söylemek istiyorum, Behçet Yıldırım Vekilimizi serbest bırakın demek istiyorum.

Son olarak, BEKSAV’a yönelik çok ciddi baskılar var. Bilim, Eğitim, Estetik, Kültür, Sanat Araştırmaları Vakfı… Açıkçası, Haziran Festivali yasaklanmıştı, 26’ncı kuruluş yıl dönümü kutlamaları yasaklanmıştı, şimdi de polis tacizleri eklendi, üyelerini muhbirliğe zorlama girişimleri devam ediyor.

Toplum için sanat üreten kurumlara ve kurum dostlarına yönelik bu saldırıların son bulmasını istiyoruz. “Konuşma” adı altında yasa dışı gözaltı yapmaktan vazgeçin diyoruz. Bu eğitim ve sanat kurumlarına ve BEKSAV’a yönelik bu saldırılarla kesinlikle mücadeleyi ve direnişi durduramayacaklar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, buyurun lütfen.

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, TÜGVA’da yaşananların AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının göstergesi olduğuna, TÜGVA’yla ilgili haberleri vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK’ün para cezası kestiğine ve savcıların sadece izlediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

TÜGVA, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeminde. TÜGVA meselesinde her şey ortaya o kadar ayan beyan döküldü ki TÜGVA’cılar artık milletin yüzüne bakacak hâlde değiller. TÜGVA’da yaşananlar, AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının tam da göstergesi. Çarşaf çarşaf TÜGVA torpil belgeleri ortaya çıkıyor. TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu torpil belgelerinin doğru olduğunu açıkladı. Eski TÜGVA yöneticileri torpilleri, usulsüzlükleri doğruladı ancak vatandaşın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen TÜGVA hakkında devlet, savcılar harekete geçmiyor. TÜGVA’nın bir vakıf olmaktan çıkıp devleti gasbeden bir duruma geldiği çok açıktır. Hâlâ Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan çıkıyor, TÜGVA’yı savunuyor; Cumhurbaşkanının Sözcüsü çıkıyor, TÜGVA’yı savunuyor. “Bu yolsuzluğu, usulsüzlüğü devam ettireceğiz.” diyorlar çünkü hepsi bu işin içindeler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğünden yer tahsisi istenmiş, TÜGVA’ya üç yıl vergi muafiyeti sağlanmış, İstanbul Büyükşehirden yardım istenmiş, TÜGVA yöneticileri İstanbul Büyükşehirde işe alınmış, medyadaki AKP sözcüleri kişilere vakıftan uçak biletleri sağlamışlar, daha neler neler. AKP, Türkiye’deki gençlerin önünde takozdur. TÜGVA meselesi, başarılı gençlerimizin hakkının nasıl yendiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu suçları işleyenlere bir şey yok; bu suçları ortaya koyan, vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK para cezası kesiyor ve savcılar sadece izliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerçekten inanılır gibi değil, bir hukuk devletinde yaşanmayacak şeyler. Ancak hiç kimsenin şüphesi olmasın, biz bu enkazı kaldıracağız; bu haksız, hukuksuz düzen yıkılacak, milletin hakkı millete geri verilecektir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Turan, buyurun lütfen.

Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin başarılarına; kendilerine teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldıkları millete müteşekkir olduklarına; son dönemde her vakıfta yapılan hayırlı çalışmaların “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını doğru bulmadığına; bu ithamlara ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışabileceklerine ve vakıfların yaptığı hayır işleriyle herkesin gurur duyması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta, Kızılay Haftası. Türk Kızılayı Türkiye’nin sınırlarını aşan bir şefkat elidir. Kızılayımız milletimizin şefkat dolu yüreğinde ete kemiğe bürünmüş bir hâl aldı âdeta. Yüz elli üç yıllık iyilik çınarı olan Hilali Ahmerimiz hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında yaralara merhem, insanlığa umut olmaya devam ediyor. Bu vesileyle tüm Kızılay çalışanlarımızın, gönüllülerimizin Kızılay Haftası’nı yürekten kutluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Kasım, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yılı. 3 Kasım vesayetin, dayatmanın yerini milletin iktidarının almaya başladığı özel bir tarih; gelişimin, değişimin, kalkınmanın öyküsünün ve Türkiye’nin milletiyle güçlü bir şekilde tarih sahnesine yeniden çıkmasının başladığı özel bir gün. Dünyada, demokratik ülkelerde bu kadar uzun süre iktidarda kalmanın çok az örneği var. Merhum Menderes’in on, merhum Özal’ın sekiz yıl gibi bir süre tek başına iktidarda kaldığını düşünürsek bunun önemi daha da iyi anlaşılır. Siyasi literatürde, uzun süre iktidarda kalan, zamanın ruhuna uyum gösteren, tarihsel bir misyona sahip olan, en önemlisi, güçlü bir halk desteği olan partilere biliyorsunuz “hâkim parti” denir; Türkiye’nin de hâkim partisi şüphesiz AK PARTİ olmuştur. Üstelik bu süreç yaşanırken yirmi yıl önce Türkiye’nin gündemindeki başörtüsü sorunu, kat sayı meselesi, vesayet odakları, IMF’ye mahkûm bırakılmış bir ekonomi, siyasi krizler, hükûmet krizleri ve bölgesel geri kalmışlık gibi birçok temel sorunun geride kaldığını gururla görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Üstelik bu süreçte MİT kumpası, krizi, Gezi olayları, Ekim olayları, Aralık, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi, kapatma davaları, e-muhtıralar, terör olayları, ekonomik operasyonlara rağmen, milletimizin desteğiyle Türkiye'yi büyütme imkânı bulduk. Salgına, konjonktürel sorunlara rağmen büyümeye devam ediyoruz.

AK PARTİ, Kars-Edirne arasına sıkışmış olan algımızı darmadağın ederek Türkiye’yi kendi medeniyet coğrafyasıyla yeniden buluşturdu. Bugün, mavi vatanda, Libya’da, Doğu Akdeniz'de, Suriye'de, Karabağ'da Kıbrıs'ta tarihî gelişmeler, dış politikadaki duruşumuz, enerji, savunma sanayisi, ulaştırma başta olmak üzere birçok alandaki iddiamızla yeni sayfalar açmaya devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Millete hizmette 19’uncu yılımızda, bizlere daima teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldığımız milletimize müteşekkiriz. Bu teveccüh, bu ağır emanet elbette bizlere daha ağır bir sorumluluk yüklüyor. Bu uzun yolda emeği geçen tüm teşkilatlarımıza, liderimizden mahalle başkanına, üyesine kadar teşekkür ediyoruz. Bu bilinçle, ilk günkü aşkla ve heyecanla daha nice yıllara diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derdim polemik yapmak değil ama Sayın Grup Başkan Vekilinin iddiasına ilişkin şunu söylemek isterim: Tarihte ilk vakıf, Hazreti Ömer'in, biliyorsunuz, Hayber’in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen araziyi; satılmaması, miras bırakılmaması, hibe edilmemesi şartıyla; fakir, köle, kimsesiz, misafir ve Allah yolunda çalışanların istifade etmesi için vakfetmesiyle başlar. Vakıf kültürü sadaka, infak, hayırda yarışma gibi temel prensiplerle özdeşleşir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz, Osmanlı’dan gelen vakıf kültürünü çok özel değerlendiren bir kültürden geliyoruz. Vakıf çok hassas düşünülmesi gereken, davranılması gereken bir mesele. Vakıflarda yanlış yapan varsa mutlaka savcıların gereğini yapması gerekir ancak son dönemde her vakfa yapılan çalışmaların, hayırlı çalışmaların -tırnak içerisinde- “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını da doğru bulmuyorum, vakıf mantığına uygun bulmuyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – “Yandaş” eksik kalır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Essükûtu hayrülminel dırdır.” demiş mâni size, siz yine durun.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Vakıflarda yolsuzluk olmaz, olmamalı.

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey, söyleyin de birkaç cümle söyleyebileyim ben arkadaşlarınıza.

İşte, bu anlayış sorun Sayın Başkan; dinlemeden saldıran, sadece söyleyen. O zaman siz saldırın, itham edin, hatta mahkûm edin, biz dinleyelim sadece. Ya, bu siyasi kültür iyi bir kültür değil. TÜGVA’ya, AK PARTİ’ye, bir sürü insana ismini vererek laf edeceksiniz vakıf mantığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan, biliyorsunuz, Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerinin de beş dakikayla sınırlanması konusunda bir mutabakat oldu…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadan istedim Başkanım.

BAŞKAN - …ama sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu son kez açıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Peki.

Şöyle: Tüm vakıf çalışmaları kıymetlidir, yanlış yaparsa savcı gereğini yapmalıdır ancak kendi gibi düşünmeyen anlayışı, vakfı sürekli itham eden, tahkir eden bir anlayış doğru olmaz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hangi savcı? Hangi savcı?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, rica ediyorum, lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Türkiye’de bütün vakıflara üniversiteler, kurumlar yurt yeri verir, okul yeri açtırır; bu, kıymetli bir iştir. Bunu tırnak içerisinde diyorum, sizin ifadenizle, size yakın bir vakfa verince iyi olacak, uzak olunca olmayacak; bu doğru değil. Elimde bir sürü…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bize yakın vakıf yok ki. Bir vakıf yakın uzak olur mu ya?

Sayın Başkan, özür dilerim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne kadar ayıp bir şey Sayın Başkan.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, bakın, bu şekilde Sayın Grup Başkan Vekilinin konuşmasına müdahale hakkınız yok.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ama yani bu tarz tarz değil; size yakın, bize yakın…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekiliniz orada oturuyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bilinçaltı ortaya çıkıyor.

BAŞKAN - Cevap verilecekse Engin Bey buna cevap veremeyecek mi yani. sizin mi devreye girmeniz gerekiyor?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, parlamenter olarak benim de hakkım var, girerim.

BAŞKAN – Rica ediyorum, lütfen, bırakın.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Siz bırakın.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu çok ayıp bir üslup Sayın Başkan, İç Tüzük’e değil edebe davet ediyorum. Bu nasıl üslup ya! Böyle bir şey olur mu Başkana falan?

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu ithamı doğru bulmuyorum. Buna ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışırız ancak dediğim gibi bir vakfın yandaşı-uzakdaşı olmaz. Vakıflar hayır işi yaparlar; üniversite yer vermişse o vakfın başkanının hayrına vermedi, oraya yurt yap diye verdi, oraya okul yap diye verdi, program yap diye verdi. Hepimiz bunlardan gurur duymalı, bunlara destek olmalıyız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Daha sonra mı söz vereceksiniz? Siz nasıl takdir ederseniz.

BAŞKAN – Yok, size söz vereyim, Sayın Dervişoğlu’na en son söz vereceğim bugün.

Yerinizden buyurun.

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Turan’ı çok dikkatlice dinledim. Vakıflarla ilgili, amaçlarıyla ilgili… Ben görüyorum ve anlıyorum.

(Uğultular)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Fikret Bey, ben bir konuşayım; cevap vereceğim, cevap da verdirmiyorsunuz.

BAŞKAN – Zaten fark etmiyor yani Sayın Turan’ı da konuşturmamışlardı Sayın Özkoç.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Özkoç, ortamı yatıştırıyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani teşekkür ederim de o size değil ya.

Şimdi, vakıflarla ilgili, vakıfların amacıyla ilgili sözlerinize katılıyorum ama bu konuda size güvenmiyoruz Sayın Turan. Başbakanınız Binali Yıldırım şehit aileleriyle ilgili para topladı, “Şehit edilen polislerle ilgili yardım toplayın, bunları bu ailelere dağıtacağız.” dedi, aradan dört yıl geçti, parayı dağıtmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, bir vakıf kurdunuz, oraya, şehit aileleriyle hiç alakası olmayan kişileri yönetime atadınız ve şehit ailelerine hak ettikleri, söz verdiğiniz bu paraları vermiyorsunuz. Şimdi, biz, buna karşı çıkmayacağız da neye karşı çıkacağız? O yüzden vakıflara güvenmiyoruz. TÜGVA -çok net olarak söylüyorum- Başkanı diyor ki: “Evet, biz torpil yapıyoruz, bu listeler doğrudur.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedi Başkan ya.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Aynen böyle dedi, ben de açıklarım, söylerim. Onun için biz bunlara güvenmiyoruz.

Sizden rica ediyorum, ilk önce, şehit aileleri için kurduğunuz vakfa söyleyin, oradakiler, bir kere, huzur hakkı falan almasınlar çünkü orada öyle bir hakları yok, almasınlar. İkincisi: Bu parayı bir an önce şehit ailelerine versinler.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçsin diye söylüyorum. Şehit aileleriyle ilgili kurulan vakıf, biliyorsunuz hayata geçti. Buna ilişkin Bütçe görüşmelerinde tartışmalar yapıldı. Şu an tüm şehit ailelerimizin bu konudaki ortak kanaatleriyle beraber bir idari işlem kuruldu. Hassasiyetinizi anlıyorum, paylaşıyorum ama o vakfın kurulduğunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

Evet, Sayın Dervişoğlu, bugün son Grup Başkan Vekili olarak söz sizde.

Buyurun.

İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını kutlamakla beraber yaptıkları yanlış işlerle alakalı olarak eleştirdiklerine, İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediğine, iktidara geldiklerinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacaklarına, gençlerin yaşadığı işsizlik kaygısına, beyin göçüne ve tükenen umutların İYİ Parti iktidarında tekraren yeşereceğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu nazik ortamın nazara gelmemesi temennisiyle sözlerime başlıyorum. Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Benim nezaketimden mi bahsediyorsunuz?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Mükerrer tartışmalara girmenin gereği yok, zaten Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını biz muhalefet partisi olarak eleştiriyoruz. On dokuzu gördünüz, on dokuzu tamamladınız ama millet size böyle giderse yirmiyi, yirmi biri zor gösterecek; bu konudaki ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yine de on dokuz yıllık iktidarınızı tebrik ediyorum, yaptığınız iyi işleri kutluyorum ve yaptığınız yanlış işlerle alakalı olarak da eleştirilerimiz noktasında tahammülünüzü istirham ediyorum.

Türkiye’de kadın olmanın zor olduğu günlerden geçiyoruz -bir erkek olarak söylüyorum bunu- ne yazık ki ülkemizde her gün başka bir kadın hayatını kaybediyor. Geride bıraktığımız hafta içinde Şebnem kızımızı cinayete kurban verdik; 23 yaşında, gençliğinin baharında, gencecik bir insan daha hayatını kaybetti. Kadın ayrılmak istediğinde saldırıya uğruyor, kadın “Hayır.” dediğinde cinayete kurban gidiyor çünkü bugün, Türkiye’de, kadın “Hayır.” dediğinde onun iradesini koruyacak bir hukuk maalesef ve maatteessüf yok, ona destek olacak bir kurum da yok; kadın tek başına bırakılıyor maalesef. Üstelik, gördüğü şiddetin, hatta cinayetin suçlusu bile kadın gösteriliyor. İşte bu yüzden, biz, İstanbul Sözleşmesi’nin üzerinde hassasiyetle duruyoruz ve bir kere daha tekrarlıyorum ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çünkü İstanbul Sözleşmesi, kadın cinayetlerini önleyici bir sözleşmedir; şiddet tehdidi altındaki kadınlara koruma kalkanı oluşturan, kadınları sakınan bir sözleşme olarak kendini hissettirmiştir; tam olarak uygulanırsa kadını şiddetten korumuş olacak olan da bir sözleşmedir. “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak bazı olumsuzlukların önünü açtığının farkına varsın.” temennisini bir kere daha tekrarlıyorum ve iktidara geldiğimizde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacağımızı buradan ilan ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gençler henüz lisedeyken bile işsizlik kaygısı ve geçim derdi yaşıyor. Ülkede kendilerine gelecek göremeyerek umutsuzluğa kapılan gençler çareyi yurt dışına çıkmakta arıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yurt dışı eğitim fuarlarında yabancı ülkelerdeki eğitim fırsatlarını araştırıyorlar. İstanbul’da gerçekleştirilen ve 20 ülkeden 50 üniversitenin tanıtıldığı Yurtdışı Eğitim Fuarı hiç olmadığı kadar bu yıl liselilerin ilgisini çekmiş ve yoğun talebiyle karşılaşmış. Artık öğrenciler henüz lise sıralarında yurt dışı hayali kurmaya başlıyor. Aslında kurdukları yurt dışı hayali değil, mezun olunca ülkelerinde iş bulamama ve geçim sıkıntısı çekme korkusu.

TÜİK’in açıkladığı genç işsizlik oranı bile yüzde 23,1 yani her 4 gençten 1’isi işsiz. Bu veriyle, Türkiye genç işsizlikte OECD ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktadır. Gençlerimizin iş bulamaması ve gelecek kaygısı Türkiye'nin gerçek ve öncül sorunudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Vatandaşlarımız asgari ya da daha düşük ücretlerle geçim mücadelesi vermekte, işsizlik ve bilhassa genç işsizlik de çığ gibi büyümektedir. Bu durum, gençlerin ülkeden ayrılmasına yani beyin göçüne sebep olmaktadır. Ülkenin yarınları olan gençlerimizin gelecek umutları sönmüş durumdadır. Tüm bunlara karşı iktidarın ekonomi politikaları da iflas etmiş, artık çare üretemez duruma gelmiştir.

Buradan gençlerimize sesleniyorum: Asla umutsuzluğa kapılmayın; az kaldı, İYİ Parti iktidarında tükenen umutlar tekrar yeşerecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

İYİ Parti Grubunun, 28/10/ tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/11/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/11/ Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 21 milletvekili tarafından nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 28/10/ tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 3/11/ Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Son günlerde, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün kayıtlarının şaibeli bir şekilde suiniyetli şahıslar veya gruplar tarafından ele geçirildiği, kötüye kullanıldığı, amaç dışı işler için istismar edildiği haberleri geçmektedir. Bu 2 Genel Müdürlük dışında, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, tüm kademelerdeki örgün eğitim kurumları ile akademik kurumların, özellikle üniversitelerin kayıtlarına da nüfuz edilerek birtakım belge, bilgi, not, transkript cetvelleri, diplomaları üzerinde tahrifatlar yapılabildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, tahrifat yapılmasa dahi diploma veya başka belgelerin noter onaylı örnekleri de üretilebilmektedir.

Sağlık sektöründe, Covid kapsamında öğrencilere veya talep eden kişilere sahte HES kodu düzenlenebildiği yaygın olarak söylenmektedir. Türkiye’de AKP iktidarlarının denetim sistemini tahrip etmelerinden dolayı vergi ve maliye kayıtlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı şüphe götürür bir durumdur. Zaten piyasalarda naylon faturanın, kalpazanlığın ve dolandırıcılığın had safhada olduğu piyasa aktörlerinden öğrenilmektedir. TÜİK verilerinin tartışıldığı bir süreci zaten yaşıyoruz. Devletin varlığı, bizatihi devletin tapusunun, nüfus kayıtlarının ve sair belgelerinin sağlamlığıyla ölçülür. Bugün, “TÜGVA” adlı vakfın, iddialara göre 80 milyon insanın bütün nüfus kayıtlarını “ERP” adlı bir yazılım yoluyla ele geçirmesi bir faciadır. Bunun yanında, tapu kayıtlarında birçok mülke irade dışı el konulması kamuoyunca bilinen tipik örneklerdendir. Bu bağlamda, başta bazı belediyeler olmak üzere bir kısım kamu tüzel kişileri mülkiyet hakkına müdahale etmektedir. AKP’nin bu yönde yıllardır yapmış olduğu icraat, ülkemizin önemli şehirlerinin aşırı gerilemesine ve yozlaşmasına yol açmıştır.

Evet, ülkemizde bugün itibarıyla, TÜGVA üzerinden konuya girersek, görülmüştür ki nüfus kayıtlarına güven kalmamıştır, tapu kayıtlarına güven kalmamıştır, Maliye teşkilatına ve belgelere güven kalmamıştır; eğitim kurumlarının belgelerinin sahih olup olmadığı tartışma konusudur. Böyle bir düzenin sürdürülebilirliği imkânsızdır. AKP iktidarının ülkeyi içine düşürdüğü bu vahim tablodan bir çıkış gerekmektedir. Öncelikle, insanlarımızı mutlu kılacak, her türlü sahtekârlığın önüne geçecek, devlet kayıtlarının güvenliğini ve güvenilirliğini teminat altına alacak bir siyasal iradeye ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Aksi hâlde, devletin mevcudiyetine en büyük darbe, bu süreç devam ederse gelecektir. Bu sebeple, nüfus, tapu, maliye, eğitim ve diğer tüm kamu kayıtlarının kötüye kullanılmasının önlenmesi şarttır.

Değerli arkadaşlar, AKP, on dokuz yıllık iktidarında artık göstermiştir ki Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmemiştir, devleti fethetmiştir. Bu fetih saçmalığına öyle inanmışlar ki Türk düşmanı, devlet düşmanı olan her kesimle rahatlıkla ittifak kurabiliyorlar; Ankara'ya karşı Brüksel’le iş birliği -Kıbrıs Annan Planı'nda olduğu gibi- Ankara’ya karşı FETÖ iş birliği, Ankara’ya karşı PKK’yla iş birliği hep bunun örnekleridir. Bu fetih saplantısı, önce, AKP camiasında bir zafer sarhoşluğuna sebep olurken zamanla tam bir kibir, ahlaksızlık, oportünizm, takiye ve yalan vadisinde kırk haramilere dönüşen bir mecraya savrulmuştur. Doğal olarak bu bir hastalıktır.

Değerli milletvekilleri, ne diyoruz? Tapu delindi, nüfus ve vatandaşlık kayıtları tehlikede. Arkadaşlar, bunlar devletin varlığıdır, devletin mevcudiyetidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – AKP iktidarı devletin varlığına bu yolla da kastetmiştir.

Evet, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde devletler arasında total bir rekabetin olduğu açıktır. Yeni başarılarımız yükselen bir güç olmamıza zemin teşkil edecektir. Topyekûn mücadelede veri edinimi, bilgi ve kayıt güvenliği hayatidir. Gelinen aşamada ülkemiz ne yazık ki tapuda, nüfusta, maliyede, gümrükte, belediyelerde, bankacılıkta sınıfta kalmıştır.

Buradan iktidarı uyarıyorum: Yakın geçmişte olduğu gibi devlette paralel yapıya izin vermeyin, “Dur!” deyin.

Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, İYİ Partinin grup önerisi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranların başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öneriye geçmeden önce… Bugün Adıyaman’da 25’inci ve 26’ncı Dönem Milletvekili olarak bu sıralarda bizimle mesai yapan bir arkadaşımızın, sevgili Behçet Yıldırım’ın, hukuksuzca, ahlaksızca denilebilecek bir şekilde, sabahın köründe evine baskın yapılıyor, ev dağıtılıyor, 11 yaşındaki çocuk okula gitmek üzere dışarı çıktığında çocuğun üstü aranıyor. Bir vekile bunlar yapılabiliyorsa yurttaşa nelerin yapılabildiğini de halkımızın takdirine bırakmak istiyorum.

Değerli vekiller, önergeye gelince… Evet, son dönemde kamu kurumlarının, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, Tapu ve Kadastronun, eğitim kurumlarının birçok belgesinin ortalığa saçıldığını açık açık hepimiz görüyoruz. Bakın, daha dün Antep yerel basınında, adında “Bilim ve Teknoloji” olan bir üniversitenin kayıtlarının internet ortamında yabancı yerlerde satıldığına dair haberler çıktı ortaya. Rektör Antep’te değil ama üniversite Antep’te maalesef. Yine birçok kurumda, özellikle tapu işlemlerinde yurttaşın bilgisi dışında, iradesi dışında birçok kaydın ve mülkiyet değişikliğinin yapıldığı bilgileri her gün basına yansıyor, sağlık sektöründe sahte PCR testlerinin, sahte HES kodlarının yapıldığı da yine -önergede de yer alıyor- 80 milyon yurttaşın nüfus bilgilerinin TÜGVA’nın elinde olduğu da. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir taraftan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu var ama bir taraftan da bunlar var. Eğer önlem alınmazsa gerçekten devletin hiçbir belgesine, hiçbir bilgisine yarın güven olmayacaktır. O açıdan, öncelikle devletin bilgisinin, belgesinin güvenilirliği tabii ki liyakatli yöneticilerden sorulmalıdır ama AKP döneminde liyakat yerlere alındığı için, es geçildiği için, hatta bir kriter olmaktan çıkarıldığı için, yakınlık esas alındığı için, maalesef bu tür bilgilerin, belgelerin dışarıya sızması son dönemde çok sıkça gündeme geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, pandemi döneminde AKP İl Başkanlıklarına Covid geçiren yurttaşların telefon bilgilerinin verildiği basına sızdı. Şimdi, böylesi dönemlerde AKP’nin hem beceriksiz yöneticileri hem de siyaseten alet edilen bu bilgilerin ortalığa saçılması kabul edilebilir değildir diyorum. Gerekli önlemlerin alınması noktasında herkesin üzerine görev düştüğünü ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, basında yer aldığı üzere vatandaşın tapu kayıtları, nüfus bilgileri ve kamusal kayıtlarının yani kendisine ait olan kozmik bilgilerin AK PARTİ’ye yakın dernek ve vakıflara aktarıldığı, bu bilgilerle de özellikle tapu bilgileriyle de imar rantının kapılarının açıldığını hepimiz acı bir şekilde görüyoruz.

Bugün 3 Kasım, AK PARTİ’nin iktidardaki 19’uncu yıl dönümü. Bakın, AK PARTİ nereden nereye geldi.

Ankara-İstanbul demiryolu hattı rehabilitasyonun 2’nci kesimi işinde milyon dolarlık yolsuzluğu resmî belgesiyle tespit ettik. Teftiş Kurulu Başkanlığının yıllarında hazırladığı rapora göre, yılında ihale edilen ve ihalesini IC İçtaş, Cengiz İnşaat ve 2 Çinli firmanın aldığı bu işin bedeli milyon dolar. Teftiş Kurulu raporuna göre, işin yapım süresi yedi yüz otuz gün ancak işi zamanında tamamlayamıyor, ilave olarak bin dokuz yüz yirmi iki gün daha süre veriliyor. İhale bedeli şirkete ödeniyor ancak şirket ilave para talep ediyor ve Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 40 iş artışı veriliyor yani milyon dolar. Peki, sonra ne oluyor? Projenin toplam bedeli milyon dolara çıkıyor, hemen bir cinlik yapılıyor ve cinlikle milyon bin dolarlık yaptırılması gereken imalat projeden çıkarılıyor. Çıkarılıyor da ne oluyor? Paralar şirketin kasasına aktarılmış oluyor ve projenin de toplam maliyeti milyon dolar oluyor. Bunu yapan kim? Devlet Demiryolları. Bu yolsuzluğu tespit eden kim? Devlet Demiryollarının Teftiş Kurulu Başkanlığı.

Yine Teftiş Kurulundan bir örnek verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – DT tünelinin ihale sürecindeki keşif bedeli 10 milyon bin Amerikan doları. Peki, bu tünel için ne kadar para aktarılmış şirkete? O da burada, yine Teftiş Kurulu raporunda yazıyor: 88 milyon bin yani yüzde daha fazla para aktarılmış. DT tünelinin ihale keşif maliyeti 2 milyon bin dolar, aktarılan para 57 milyon bin dolar, şirkete fazladan aktarılan tutar yüzde İşte, nasıl iktidara geldiğinizin ve bu vatandaşı ne hâle soktuğunuzun belgesidir bu yolsuzluklar, milyon dolarlık yolsuzluk. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın İshak Gazel.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti grup önerisinde iddia edildiği gibi, devletimize ait hiçbir kurumun hiçbir kayıtlarında böyle bir güvenlik açığı söz konusu değildir. Siber saldırılara karşı yüksek önlemli bir güvenlik söz konusudur ve dışarıdan sisteme herhangi birinin müdahale etme imkânı yoktur. Kurumlar KVKK kararları doğrultusunda bilgi paylaşımı yapmaktadır kendi aralarında ve vatandaş da e-devlet üzerinden sadece kendi bilgilerine ulaşabilmektedir, başka bir vatandaşın bilgisine ulaşılamamaktadır. Veriler kamu kurumlarıyla bir protokol çerçevesinde paylaşılmaktadır, burada da yani bu protokole dahi bir aykırılık söz konusuysa bu da log kayıtlarıyla tespit edilmektedir, bunu yapan kişiler hakkında da hem idari hem cezai soruşturma yapılmaktadır ve herhangi bir kişi hakkında gerek tapuda gerek nüfusta gerek noterde bir işlem başlatıldığı anda zaten ona mesajla bir bildirim gitmektedir.

TÜGVA da Türkiye'de yaşayan bütün gerçek ve tüzel kişiler gibi bütün bu kurallara tabidir. Üyelik sistemiyle, kendisine üye olan kişilerin gönüllülük esasına göre bilgilerini KVKK kuralları doğrultusunda, kararları doğrultusunda almakta ve bunu da sadece vakfın faaliyetlerini duyurma adına tutmaktadır.

Peki, bu haberler nereden çıkıyor değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri? O konuya ben biraz girmek istiyorum. FETÖ kaynaklı bir etki ajanı bir iddiada bulundu, dedi ki: “TÜGVA, 80 milyon kişinin bilgilerine ulaştı. TÜGVA, ERP yazılımıyla bunu aldı.” Daha sonra bu iddianın gerçek olmadığı, bu iddianın bir iftira olduğu, bu iddianın bir yalan olduğu ortaya çıktı; bunu TÜGVA da açıkladı, devletin diğer kurumları da açıkladı ve bu bilgilerin FETÖ’ye ait AVG isimli bir yazılımla piyasaya servis edildiği ve TÜGVA’nın bununla da bir alakası olmadığı gayet ortaya çıktı, açıklandı. Bununla alakalı bizim açıklamalarımız, aynı zamanda TÜGVA’nın Genel Başkanının da açıklamaları söz konusudur. Şimdi, ideolojik olarak karşısında oluruz, yanında oluruz yani bugün TÜGVA konusunda bir tavır sergilenmesi gerekiyorsa eğer, bu tavrın o algı operasyonu yapan etki ajanlarının çıkarmış olduğu yangına odun taşımak değil, TÜGVA’nın yapmış olduğu faaliyetlere destek olmak şeklinde gerçekleşmesi gerektiği kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niye? Çünkü TÜGVA’nın şu anda üzerine yapılan algı operasyonlarının 2 tane ana sebebi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Paralel devlet oluşuyor.

Yeni paralel yapı olmuş ya! Ne anlatıyorsun sen ya!

İSHAK GAZEL (Devamla) – Birincisi, Türkiye fikrini ve hayalini kendisine hedef olarak ortaya çıkartan ve bu hedef doğrultusunda çalışan bir gayrete sahip. İkincisi ise bu hedef doğrultusunda uygulamış olduğu eğitim ve öğretim programlarının gücü ve bundan dolayı da TÜGVA şu anda hedef hâline getirilmektedir. Keşke bu öneri gelmeseydi de ben İYİ Partiden şöyle bir öneri beklerdim: Yine Adalar ilçesinde TÜGVA’nın hukuken sahip olduğu kullanım hakkının CHP’li Adalar ve

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hiç mi utanmanız yok?

İSHAK GAZEL (Devamla) – Büyükşehir Belediyesi tarafından işgal edilmesi üzerine, İYİ Partinin Adalar İlçe Başkanının CHP’li Büyükşehir ve ilçe Belediye Başkanı hakkında yapmış olduğu suç duyurusunda ortaya koyduğu iddiaları keşke getirseydiniz buraya, onları keşke konuşsaydık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sana mı soracağız?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – TÜGVA yanlış yapamaz mı?

İSHAK GAZEL (Devamla) – Ben, sözlerimi İsmail Kılıçarslan’ın, çok kısa, hemen

BAŞKAN – Kısası kalmadı, teşekkür ederim.

Sayın Gazel, uzatmanızı verdim.

İSHAK GAZEL (Devamla) – Hemen bağlayacağım.

BAŞKAN – Sayın Gazel, bir dakikalık uzatma sürenizi verdim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Devletin polisini paralel yapı idare ediyor Adalar’da, nasıl olmuş bu?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – TÜGVA nereden türedi? Devletin paralarını yediniz, bir de utanmadan anlatıyorsun! Belediyenin paralarını yediniz, çöktünüz devlete, devletin imkânlarına; zehir zıkkım olsun! Bir de savunuyor ya! Şuna bak!

İSHAK GAZEL (Devamla) – Sözlerimi İsmail Kılıçarslan’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “Değil TÜGVA gibi göz bebeği bir organizasyonu, 7 üyeli bir cami derneğinin 7’nci üyesinin abdest alırken sağ ayağına giydiği takunyanın tabanını sizin operasyonunuza kurban verirsek yuf olsun bize.”

BAŞKAN – Sayın Gazel, rica ediyorum, lütfen…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sen Adalar’da kiralanan yeri gördün mü? Konuşuyorsun orada ya! 2 bin liraya yer kiralamış, onu da alıp kiraya vermiş. İnsan biraz utanır ya!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hiç utanma yok!

İSHAK GAZEL (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Devlete çöktünüz, devlete, zehir zıkkım olsun, yetim hakkı yediniz! Belediyelere çöktünüz, yetim hakkı yediniz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle bir müzakere usulü yok.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bize konuşuyor efendim, nasıl konuşmayacağız?

BAŞKAN – Sataştı mı size? Sataşmadı.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bize sataştı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, TÜGVA ticarethane midir, 2 bin liraya yer kiralıyor, alt kiraya veriyor?

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, Grup Başkan Vekiliniz ayakta, siz çıkıp bağırıyorsunuz. Yani Sayın Özkoç, sizin işiniz zor.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, eğer izin verirseniz hatibin sözlerinin gerçekle bağdaşmadığını 60’a göre bir dakika içerisinde açıklayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in İYİ Parti grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, birincisi, Enes Eminoğlu’nun belgelerle ilgili burada canlı açıklamaları var, hatip açıp bakabilir. Açın, belgelerin doğru olduğunu, belgelerin açık olduğunu çok açık ve net bir biçimde söylüyor. Kendisi söylüyor, biz söylemiyoruz, TÜGVA Başkanı söylüyor. Burayı açın, girin tam 4 tane canlı videosu var. Tamam mı arkadaşım?

İkincisi, Sayın Başkanım, TÜGVA’nın sahil kenarında, iskelenin üstünde TL’ye kiraladığı ve çöktüğü yere mahkeme kararıyla oradan çıkarılma emri verilmiştir, mahkeme emri elimizde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Son kez açıyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Mahkemeye rağmen orayı işgal eden TÜGVA’lılara millet adına CHP gerektiği gibi tepki vermeye devam edecektir. Milletin hakkını size yedirmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

İYİ Parti Grubunun, 28/10/ tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, 60’a göre ben de söz talep ediyorum bu söz üzerine, lütfen…

BAŞKAN – Bakın, sizin söz talep etmenizi gerektiren bir şey yok, bir sataşma yok, hiçbir şey yok.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, konuşmam üzerine bir yorum yapıldı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece gerçekleri söyledim efendim, herhangi bir sataşma yok.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekiliniz orada oturuyor. Müzakerelerin de bir üslubu var. Siz Divan üyesisiniz, bu işlerin nasıl yürüdüğünü herkesten iyi biliyorsunuz, benden de iyi biliyorsunuz.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, şöyle; konuşma içerisinde dedi ki: “Enes Eminoğlu bunları kabul etti.”

BAŞKAN – “Bunları canlı olarak paylaştı.” dedi, siz de dediniz ki: “Ben kendisiyle konuştum.”

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir sataşma söz konusu değil efendim.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, konuşmaya girmeden önce Enes Eminoğlu’yla bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Bu konu hakkındaki detayları da konuşmama hazırlık yapmak adına almıştım ve aynı şeyleri de CHP’nin daha önce basına düşen bu iddialarını da kendisine sordum, dedi ki: “Böyle bir şey söz konusu değil.” Bunu…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yalan bilgi almışsın.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Hayır, ben kendisiyle bizzat görüştüm ve bunu ifade etti.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yalan bilgi almışsın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, ne yapayım, bir araya getirip ben de mi bilgi alayım sizinle beraber? Tamam, kayıtlara geçmiştir.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Peki, İYİ Parti Adalar İlçe Başkanının suç duyurusu üzerine ne diyorsunuz Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Evet, rica ediyorum, müsaade edin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Grup Başkanınız burada… Mahkeme kararı var; gerçeklerle, belgelerle konuşalım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

HDP Grubunun, 3/11/ tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/11/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/11/ Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Kasım tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından ( grup numaralı) Türkiye'de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/11/ Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, açlık, yoksulluk, geçinememek bu ülkenin temel gündemlerinden birini oluşturmaya devam ediyor ve ne yazık ki her geçen gün aslında tablo gittikçe iç karartan bir hâl almaya da devam ediyor. Normal koşullarda, burada, aslında konuşmamız gereken şeylerin çok uzağında şeyler konuşuyoruz. AKP milletvekilleri buraya çıkıyor ve gerçekten pembe tablolar çiziyorlar, ülkeye dair öyle şeyler anlatıyorlar ki hepimiz dönüp “Bu hangi ülke?” diye milletvekili sıralarından birbirimize soruyoruz çünkü bizim yaşadığımız ülke öyle bir ülke değil.

Ben, bizim yaşadığımız, milyonlarca insanın, Türkiye halklarının yaşadığı ülkeyi kısaca size tariflemek istiyorum değerli arkadaşlar. Örneğin, yaşadığımız ülkedeki açlık sınırının TL olduğundan iktidar milletvekillerinin haberi var mı? Ya da yoksulluk sınırının 10 bin TL’nin üzerine çıktığından ve buna karşılık Türkiye’de bir ortalama ücrete dönen, neredeyse nüfusun 10 milyondan fazlasının geçim kaynağı, ücreti hâline gelen asgari ücretin de TL olduğundan bilgileri var mı acaba? Ben iktidar milletvekillerine bir hafta sonu, geçmişte padişahların yaptığı gibi -çünkü Osmanlı özentisi yüksek grupta- tebdilikıyafet pazar çarşı gezmelerini salık veriyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Gerçek hâliyle gidemezler zaten.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Osmanlı özentisi olmakta ne sorun var?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Gerçekten, bir pazara çıkın, bir çarşıya çıkın; acaba 1 kilo domates kaç para, 1 kilo fasulye kaç para, 1 kilo elma kaç para ve TL alan bir işçi ailesine ayda bunlardan -kaç kilo demiyorum- kaç tane alabiliyor. Örneğin, 2 çocuklu bir ailedeki bir anne çocuğuna meyve yedirmek istediği zaman liralık ücretiyle bu meyveyi nasıl yedirecek? Elektrik faturası, doğal gaz faturası, internet faturası, taksitler ve bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman, aslında geçinemeyeceğini bizler de siz de çok iyi biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bir ay sonra yine Asgari Ücret Tespit Komisyonu yan yana gelecek ve bu ülkede ortalama ücret hâline gelen asgari ücreti konuşacak. İşverenler, Hükûmet ve işçi kanadı yan yana gelecek ve tabii ki işverenler ile Hükûmet iş birliği yapacak, işçi tarafı azınlıkta kalacak ve asgari ücreti yine sizler belirleyeceksiniz. Üstelik hangi koşullarda? Yoksulluğun 4 bin ve açlık sınırının 4 bin liraya geldiği Türkiye koşullarında yeni asgari ücreti belirleyeceksiniz. Peki, bu ücreti belirlerken ülkemizde, sizin kendi Bakanlığınızın raporuna göre 6 milyon bin hanenin yılında yardım aldığı bilgisini masanın üzerine koyacak mısınız? Ve sadece bu yardım alanların bir yıl içerisinde 2 katına çıktığını, bir yıl önce 3 milyon bin kişi olduğunu ama bir yıl sonra 6 milyona çıktığı bilgisini masaya koyacak mısınız?

Bunlardan çok daha önemli olan bir şey, ülkemizdeki asgari ücretle çalışanların oranının nüfusa oranının yüzde 57 ama AB üyelerindeki bu oranın ortalama yüzde 9 olduğu bilgisini göz önünde bulunduracak mısınız? Yunanistan'da yüzde 4, Danimarka'da, Hollanda'da, İsveç'te yüzde 3 çalışıyor yani asgari ücretlilerin oranı yüzde 3, ülkemizde yüzde 57 değerli arkadaşlar. Yani bu toplumun çalışanlarının yüzde 57’si TL ücret alıyor. Üstelik, bu, artık vasıfsız işlere verilen bir ücret değil; artık mühendisler, artık üniversite mezunları, dört yıllık fakülte mezunları da ne yazık ki bu ücretlerle işe başlıyorlar.

Diğer bir mesele, yıllık gıda enflasyonu değerli arkadaşlar. Bakın, yüzde 27,4’e çıkmış. Birçok OECD ülkesinde gıda enflasyonu negatif ilerliyor, bunu biliyor musunuz? Lokantalardaki fiyatlar nasıl? Yüzde 25… Siz hiç lokantaya gidiyor musunuz? Mesela, Meclis lokantası dışındaki lokantalarda yemek yiyor musunuz? Düşünüyor musunuz, sizin mahallenizde oturan herhangi biri, herhangi bir işçi Ahmet, işçi Nimet gelip bu lokantadan yemek yiyebilir mi? Hiç böyle düşündünüz mü? O lokantalara bir işçinin gözüyle hiç baktınız mı, bir dar gelirlinin gözüyle baktınız mı, bir emeklinin gözüyle baktınız mı? Siz, bu ülkede kaç milyon insanın lokantaların önünden geçerken yutkunduğunu biliyor musunuz? Siz kaç milyon insanın çocuğuna et yediremediği için, meyve yediremediği için, manavların önünden geçemediğini biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Biliyoruz, biliyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Hayır, bilmiyorsunuz. Niye bilmiyorsunuz? Eğer bilseydiniz Sayın Vekil, eğer bilseydiniz, bunu değiştirmek için bir şey yapardınız, eğer bilseydiniz bu ülkedeki bu zamları, bu fahiş fiyatları aşağı çekmek için bir şey yapardınız.

Bakın, Türkiye’de gıda enflasyonu neden bu kadar yüksek? Çünkü dolarizasyon var çünkü kur almış başını gidiyor çünkü siz gübreyi ithal ediyorsunuz ve bu çiftçi bu gübreyi o parayla, o yüksek fiyattan alıyor, tarlasına atıyor, maliyetler tavan yapıyor. Üretim olur mu? Bakın, biz artık buğdayı bile ithal ediyoruz, buğdayı. Bu ülke hani kendi başına yeten 7 ülkeden biriydi, hani tarımda biz dünya 1’incisiydik? Nerede kaldı? Çiftçi üretmiyor. Niye üretsin ki? Ben olsam ben de üretmem. Sizin ithal getirdiğiniz çok daha ucuz, niye boşuna emek harcasın ki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Siz bu ülkeyi on dokuz yılda yoksulluğa, işsizliğe mahkûm ettiniz ve insanların artık gece yatağa aç girmesinin nedeni sizsiniz. Biz bu düzeni değiştireceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu açlık ve yoksulluk Meclis araştırması önergesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ülkemizdeki ekonomik sorunlar kişi başı gelirin yüzde 40, yüzde 50 azalmasından öte çok daha ciddi boyutlardadır. Eğer Türk milletinin feraseti, sağduyusu, vatanperverliği olmasa, Allah korusun, yoksulluk, işsizlik yağmalar yaptıracak seviyeye gelmiştir. Hükûmet insanları sabırla sınamaktan vazgeçmelidir. “Ocak ayında asgari ücret belirlenecek, o vakitler vergi alınmayacak, fiyatlar artırılacak, asgari ücret artırılacaktır.” diye söz vermek bir yana, bugün derhâl asgari ücret artırılmalı ve insanlar bu yoksulluktan, bu çaresizlikten kurtarılmalıdırlar. Yoksulluk sınırının 10 bin lira olduğu bir zamanda asgari ücretin lira olması hiç kabul edilir bir şey değildir. Günümüzde 10 bin lira dahi 4 kişilik bir ailenin geçimini sağlamaktan son derece uzaktır. Hükûmetin, garantili yollara, tüp geçitlere, köprülere, şehir hastanelerine taksit bulmakta yarattığı finansal ustalığı vatandaşlarının geçimi için de yaratması gereklidir. Gerekirse garantili ödemelerin bir kısmını geciktirip vatandaşın yoksulluğuyla mücadele etmelidir. Batı ülkelerinde rafların boş olduğu, insanların gıda bulamadığı lafları gerçek değildir ve Türk milletinin karnını doyurmamaktadır.

İnsanların sosyal ihtiyaçları da biyolojik ihtiyaçları kadar önemlidir. Ancak biyolojik ihtiyaçlarını gerçekleştiremeyen, yerine getiremeyen insanların sosyal ihtiyaçlarını da yapamayacağını biliyoruz. Bu, Türkiye’nin geleceği için büyük bir kusurdur, eksikliktir, tehlikedir. Türkiye aynı Türkiye, sınırlar aynı sınır, kaynaklar aynı kaynak, insanlar aynı insan; farklı olan tek şey 8 milyon kadar göçmenin olmasıdır. Bu kadar sefaletin nedeni tek başına göçmen olamaz. Adalet, eğitim, hoşgörü, yarınlara güven ortadan kalktı, insanlar hayatta kalmaya uğraşıyorlar. Gidin bakın şehirlere, pazar yerlerine, oradaki artıklarla, kalanlarla insanlar geçimlerini sağlamaya, gıdalarını temin etmeye uğraşıyorlar. Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar sonucunda gıda enflasyonu yüzde 27, genel enflasyon da yüzde 40 olmuştur. Bir kısım sebze ve meyve fiyatları, market fiyatları tarla fiyatının 4,5 misline ulaşmıştır. Burada pahalılık nedeni olarak aracı kuruluşları göstermek Türk milletinin yoksulluğuna çare değildir. Şayet aracı kuruluşlar bunu bu hâle getirdilerse, bu kadar fahiş kazançta bulunuyorlarsa Hükûmet şimdiye kadar neredeydi, bununla ilgili sorumluluğunu niye yerine getirmedi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Ülkemizde asgari ücret, tüm ücretlerin yüzde 43’ü civarında olup bu, Batı ülkelerinde binde 4 ile yüzde 19 arasında değişmektedir. Bizde asgari ücret maalesef ortalama ücret olmuştur. Oysa, asgari ücret, tarifi gereği, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım gibi asgari giderlerini sağlayacak ve bunu belirlerken de din, dil, mezhep, ırk gibi hiçbir ayrıma gidilmeden hesap edilmesi gereken bir değerdir, fiyattır. Bir ülkenin insanlarını asgari ücrete mahkûm etmesi, o da bir yana, asgari ücretin işe yaramaz hâle gelmesi Hükûmetin çok büyük bir kusurudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türk milletinin yoksulluk ve açlığını araştırması elzemdir.

Saygılarımı sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Şeker İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, günlerdir Mecliste bütçe görüşülüyor ve bu görüşmelerde milletvekillerine belli bir sayının üzerinde söz verilmemeye kalkılıyor ve sadece 4 ajans var, diğer gazeteciler dışarıdan izliyorlar yani halkın bütçesi nereye harcanıyor, nereye harcanacak onu dahi halktan saklıyorsunuz, gizliyorsunuz.

AKP ne diyor: “Daha az doğal gaz yakın, daha az elektrik kullanın, daha az yiyin.” Bayat ekmeği nasıl değerlendirirsiniz, bunların tavsiyesinde bulunuyorlar, AKP’lilerin yoksullara çözüm önerileri bunlardan ibaret.

Bir anne çocukları üşüdüğü için, ıslak odunlar yanmadığı için bir saç kurutma makinesini çocukların eline verip onunla ısınmalarını istedikten sonra intihar etti. Yani cebinde parası olmadığı için, çocuklarına mama alamadığı için intihar edenler var bu ülkede ve sayıları, maalesef, siz göstermeseniz de gittikçe artıyor.

Siz “Yoksullukla mücadele etmek için geliyoruz.” dediniz, “derin yoksulluk” diye bir mefhum var artık. Sizin Genel Başkanınızın mitinglerinin sonrasında bir topluluk var, o alanı terk etmiyorlar “Artan kumanyalardan acaba açlığımızı giderecek bir besin bulabilir miyiz?” diye onunla uğraşıyorlar, o alanda kalmaya devam ediyorlar. Siz, bu memleketin yoksuluna bu memleketin bir çöpünü bile çok gördünüz; kâğıt toplayıcıları çocuklarına ekmek, çocuk bezi almak için günler boyunca topladıkları o malzemeleri satmasın, bir avuç yandaş buradan da rant devşirsin istediniz. Sizin bu rant üzerine politikalarınız artık milletin çöpüne çökmeye kadar geldi maalesef. O insanların oralardaki, o derin yoksulluk içerisindeki mücadelesini milletvekili adayı arkadaşımız Hacer Foggo çok yakından takip ediyor ve o yoksulluğu sizin de görmenizi dilerim, onu da görün ki bu kadar umursamaz olmayın. Siz, sarayda tropikal meyvelerle besinler hazırlarken kuru ekmeğin nasıl değerlendirileceğini anlatıyorsunuz.

Gittikçe yoksulluğun arttığı ülkede Gini endeksi en son 0,’a çıktı yani en yüksek gelir grubundaki yurttaşlar ile en düşük gelir grubundaki yurttaşlar arasındaki fark giderek artıyor. En yüksek yüzde 20’lik gelir grubunun aldığı pay sizin iktidarınız döneminde, en son ’de daha da arttı, yüzde 47,5’a çıktı yani yüzde 20 toplumun kazandıklarının yarısını alırken yüzde 80 diğer yarısını bölüşmek zorunda kalıyor. 8 katına çıktı, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki fark 8 katına kadar çıktı maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Asgari ücretle geçinenlerin sayısı açıklanıyordu, son yıllarda bunu da açıklamıyorsunuz. Asgari ücret lira ama açlık sınırı lira. Türkiye’de 20 milyon nüfus yardıma muhtaç, 30 milyon asgari ücretle geçinen yurttaş da açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor ve sene başında dolar olan asgari ücret şu anda dolara düşmüş durumda. Daha önceden hep Çin örnek verilirdi; “İnsanlar dolara çalıştırılıyor.” denir, orası çok fakir, zulmedilen bir ülke olarak gösterilirdi. Şu anda ülke Çin’den beter bir noktaya geldi. “Mini mini zam yapılıyor.” deniyor, doğal gaza yapılan yüzde 48 zam yoksul hanelerde daha çok elektrik faturası olarak karşımıza çıkacak. O elektriği dağıtan Cengiz İnşaat daha fazla kazansın, 5’li müteahhit ödemelerini dolar bazında alabilsin diye.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, belki bugün bu vesileyle bir tarihi anmamız lazım, 3 Kasım günündeyiz; 3 Kasımın yaşandığı gün, gazetelere, manşetlere “Anadolu İhtilali” olarak tanımlanan bir gün olarak, milletin iktidarının günü olarak tescil edilmişti, konuşulmuştu. Bugün o günün 19’uncu yılının bittiği ve yarınla beraber 20’nci yılına girdiğimiz bir gündeyiz; Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun. Az önce farklı gruplardan milletvekilleri çıktılar, haklı haksız, kısmen doğru kısmen çok abartılı fotoğrafları önümüze koydular.

Kıymetli milletvekilleri, tarih ileriye doğru yaşanır fakat biraz da geriye doğru bakarak anlaşılır. Biz 3 Kasım ’de iktidara geldiğimizde -özetle söyleyeyim- Türkiye'de hangi meseleye bakarsak bakalım, toplumsal barıştan ekonomiye, ulaşımdan haberleşmeye, güvenlikten sosyal politikalara, her alanda böyle öz güveni yerlerde sürünen bir ülke vardı. Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun, milletimizin verdiği yetkiyi aldık, işimize sahip çıktık, mücadelemizi sürdürdük ve o yerlerde sürünen bütün şartları aldık şuraya getirdik, Allah bize bunu nasip etti ve bunu bu noktalara getirirken -tek tek saymayacağım, tek tek anlatamayacağım çünkü zaman oldukça sınırlı- biz bunu buraya getirirken kimlere rağmen getirdik? Kapatma davalarına, e-muhtıralara, garabetlerine…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Şimdi de siz kapatıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Devamla) - …Gezi kalkışmalarına, ’lere, çukur terörlerine ve 15 Temmuzlara rağmen, bize sürekli dışarıdan sallanan parmaklara rağmen mücadelemizi verdik ve bunu buraya getirdik, Cenab-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun. Kiminle yaptık bunu, kiminle başardık bu başarıyı? A’sından, Z’sine milletin tüm kuşakları ve tüm unsurlarıyla, bölge, dil, din, mezhep, yöre, ten farkı gözetmeksizin; el ele, omuz omuza verdiğimiz bütün milletimizle, aziz milletimizle beraber yaptık. Şimdi, pandeminin etkisiyle, gelinen noktada taşıdığımız şu seviye buradayken, şimdi, evet, şu noktaya düştük, doğru mu? Zamlarla…

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Biraz daha aşağıda.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yerlerde, yerlerde.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Eyvallah, siz alın biraz daha düşürün, önemi yok. Bakın, ben bir şey anlatmaya çalışıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama hiçbir şey söylemiyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Devamla) - Burada lafları dövüştürmek değil derdim, bir hakikat var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Pandemide en çok büyüyen ülkeydiniz ya!

ORHAN YEGİN (Devamla) - On dokuz yılda taşıdığımız şu nokta, son iki üç yılda pandeminin etkisiyle, dünyada arza ilişkin sorunlarla veya farklı sorunlarla refahımız şuraya inmiş olabilir, doğrudur ama bu sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bugün dünyada, dünyanın birçok ülkesinde bir önceki yıla göre enerji fiyatları 4 kat artmıştır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz gaz buldukça fiyat artıyor.

ORHAN YEGİN (Devamla) – EUROSTAT Avrupa İstatistik Ofisine göre Avrupa’da enerji fiyatları önceki yılın aynı ayına göre yüzde artmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Geçen yıl bu aylarda 50 dolar olan ithal kömürün tonu bugün dolarları aşmıştır. Bu sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın yaşadığı, bizim de yaşadığımız bir şeydir ama AK PARTİ hikâyesinin aldığı yerden getirdiği burasıdır.

Türkiye de AK PARTİ de her birimiz de bunu buradan alıp çok daha yukarıya taşıyabilecek bir birlikteliği, bir memleket sevdasını, bir dayanışmayı ortaya koyabiliriz. Bu milleti umutsuzluğa değil, potansiyelinin farkında olarak, yapabileceklerimizin farkında olarak, birbirimize omuz vererek; paçalarımızdan tutup aşağı çekmeye çalışarak değil memleketi büyütmeye çalışarak bu ülkeyi, standartları çok daha yukarılara taşıyıp milletimize, insanımıza çok daha büyük bir refahı ve standardı sunabiliriz ve sunacağız da.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 40’ıncı senede mi?

ORHAN YEGİN (Devamla) – Allah’ın izniyle, bu başarıyı hep beraber ortaya koyacağız da, göreceksiniz diyorum.

Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yirmi sene oldu, Allah’tan korkun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 60’a göre kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrusu, önergemize dair bir şey duymadık.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana ne!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yüksek bir öz güvenle, yoksulluk ve açlık yokmuş gibi bir konuşma dinledik yani bunu öncelikle ifade edeyim.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün yılı Faaliyet Raporu’na göre, ’da 3 milyon bin hane, ’de 6 milyon bin hane sosyal yardım alıyor. Yüzde 57 asgari ücretli çalışan oranıyla köleliği bu ülkede norm hâline getirdiniz ve hakikaten sermayeye yaptığınız yandaşlık ve bu, cebe çalışıldığının en net göstergesidir.

“Açlık sınırı asgari ücretin üstünde.” diyorsunuz, bu nasıl bir dildir? Yani gerçekten böyle bir öz güveni görmek çok üzdü beni. Bari gerçekleri kabul edin…

BAŞKAN – Ama Sayın Beştaş, sataşıyorsunuz, yapmayın yani. Yerinizden bir dakika söz istiyorsunuz ve sataşıyorsunuz, görüşmeleri uzatıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben verileri söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gerçekler.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülke…

BAŞKAN – Yani ben mecburen sataşmadan söz vereceğim isterse.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Verebilirsiniz Başkan, takdir sizindir tabii ki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Biz duymadık sataşmayı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülkede milyonlarca insan, 20 milyon insan yoksullukla, sosyal yardımlarla yaşıyor ve hayatını kazanamıyor, yardımlara muhtaç hâle geldi. Bu iktidarın yaptığı en olumsuz göstergelerden biri: “Yoksullaştır ve yardım et, halkı kendine bağımlı hâle getir.”

Yani yıl dönümünü kutlayabilirsiniz ama vatandaşın açlığıyla, yoksulluğuyla ilgili bir önergede hakikaten endeksleri dinlemek isterdik, hiç endekslerden söz etmedi.

Teşekkür ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana ne! Sana ne!

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçsin diye…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kayıtlara geçmesi için…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN – Efendim?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçmesi için, 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Herhâlde sehven…

BAŞKAN – Gerçi oylamayı başlatmıştım ama sonra kayıtlara geçireyim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Siz bilirsiniz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

HDP Grubunun, 3/11/ tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkoç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Vekil konuşma tarzını her zaman takdir ettiğim bir Vekilimizdir ancak sehven söylediğine inanıyorum. Bir kere, gerçekten ülke yönetiminin geriye doğru gittiğini kabul etmesi takdire şayandır. İkincisi de, Türkiye -ne Kurtuluş Savaşı’nda ne Birinci Dünya Savaşı’nda ne İkinci Dünya Savaşı’nda- yoksulluk görmüştür, açlık görmüştür ancak hiçbir zaman yerlerde sürünmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım…

BAŞKAN – Evet, buyurun.

Duyamıyorum sizi Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım, çok özür dilerim.

Benim konuşmama hitaben iki grup Başkan Vekilinin de -ya yanlış anladılar ya da sehven diyeyim- ifadeleri oldu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Haklı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataştı.

BAŞKAN – Öyle olmadı efendim, sizin söylemediğiniz ifadeyi öyle söylemişsiniz gibi addettiler, bu sataşmadır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, gerçekleri söyledim, hayır ya.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Hatta evet, yani öyle oldu.

TURAN AYDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkanım, Orhan Bey çıksın “yoksulluk vardır.” desin, konu bitsin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gerçekleri söylemek sataşmak değildir Başkanım, ben rakam söyledim.

BAŞKAN – Efendim, söylemediklerini söylemiş gibi izafe ettiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, ben rakam ifade ettim, sataşmadım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – AKP’den önce tekerlek yoktu…

TURAN AYDOĞAN (Ankara) – “Ülkede yoksulluk var.” de bitsin.

BAŞKAN – Kürsüden iki dakika…

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

Ankara Milletvekili Orhan Yegin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

ORHAN YEGİN (Ankara) – Efendim, “Derdimiz rakamları çatıştırmak değildir.” dedik, derdimiz burada laf üstünlüğü yapıp üste çıkmak da değil, benim böyle bir derdim yok, bizim grubumuzun böyle derdi yok, eminim sizin de yok, muhtemelen yanlış anladınız.

“Sermaye yandaşlığı” ifadesini kullandınız. Bunu yakıştırmam, bunu bize hiç yakıştıramam, siz kendinize yakıştırıyorsanız buyurun, zinhar reddedeceğimiz bir şeydir, bir.

Kullanıcı Yorumları (Kamuran Akkor - Falcı )

Falcı Şarkı Sözü

Bir falcı bularak

Açtım ellerimi

Avuçlarıma bakıp bakıp

Boynunu büktü

Söyle be falcı

Çekilme dedim

Söyle be falcı

Çekilme dedim

Biliyorsun zaten dedi

Bahtın kara senin belli

Yazmış bunu mevlam sana

Değiştirilmez hiçbir yönü

Garibim off

Ben kötü kaderin sahibi değil

Vefasız yârin kurbanı oldum

Ne suçum günahım vardı tanrım

Bütün dertlerin durağı oldum off

Ben kötü kaderin sahibi değil

Vefasız yârin kurbanı oldum

Ne suçum günahım vardı tanrım

Bütün dertlerin durağı oldum off

Tanrım yaratırken ben kuluna

Kötü kader mi yazdın anlıma

Gülüp geçiyor zalım sevgilim

Ağlanacak bu halime off

Söyle be falcı

Çekilme dedim

Söyle be falcı

Çekilme dedim

Biliyorsun zaten dedi

Bahtın kara senin belli

Yazmış bunu mevlam sana

Değiştirilmez hiçbir yönü

Garibim off

Ben kötü kaderin sahibi değil

Vefasız yârin kurbanı oldum

Ne suçum günahım vardı tanrım

Bütün dertlerin durağı oldum off

Ben kötü kaderin sahibi değil

Vefasız yârin kurbanı oldum

Ne suçum günahım vardı tanrım

Bütün dertlerin durağı oldum off

Ben kötü kaderin sahibi değil

Vefasız yârin kurbanı oldum

Ne suçum günahım vardı tanrım

Bütün dertlerin durağı oldum off




Bizimle iletişime geçmek, telif hakları, şikayet bildirimi, kaldırma isteği. Mp3 Eklemek, şarkı göndermek ve diğer tüm konularda iletişime geçmek için mp3kulisi @ seafoodplus.info maili üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
Sitemap

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir