bilerek namazı kazaya bırakmak / Kaza namazı kılmak gerekmez mi? - Dinimiz İslam

Bilerek Namazı Kazaya Bırakmak

bilerek namazı kazaya bırakmak

Sabah Namazı Vakti Ne Zaman Girer? Sabah Namazı Ne Zamana Kadar Kılınmalıdır?

Sabah Namazı Vakti Ne Zaman Girer?

Müslümanlığın şartlarından olan 5 vakit farz namazlarından sabah namazı ne zaman kılınır? Bir önceki gecenin son farz namazı olan yatsı namazı vakti sona erdikten sonra yeni günün sabah namazı vakti girer.

Bu sebeple sabah namazı vaktinin tam olarak ne zaman girdiğini bilmek önemlidir. Tan yerinin ağarması olan fecrin doğması ile sabah namazı vakti girer. Sabah namazı vakti güneşin doğmasına kadar da devam eder.
Kuran' da Bakara Suresi 2/ 187 ' de şöyle tarif edilmektedir: " Artık ( ramazan geceleri) eşlerinize yaklaşın ve Allah' ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Şafağın beyaz ipliği ( yani aydınlığı ), siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar orucu tamamlayın"
İmsak vakti; oruç yasaklarının başlama vaktidir. Buna fecr-i sadıkın oluşması denir. Yani tan yerinin ağarmasıdır. İmsak ile birlikte sabah namazının vakti girer ve bu vakitte artık sabah namazı eda edilebilir.
Hanefi mezhebine göre ise sabah namazının az bir miktar geciktirilerek kılınması tavsiye edilir. İsfar vaktinde kılınması tercih edilir. Hanefiler bunun daha müstehab, yani uygun olduğunu söylemişlerdir.
Yine Tırmizi' ye göre Peygamber Efendimizin de bunu tavsiye ettiği nakledilmiştir. Ancak sabah namazı vaktinin güneşin doğumuna kadar sürdüğünün de altı çizilmiştir.
Cebrail' in Hz. Muhammed'e imamlık ettiğine dair hadise göre ilk sabah namazını tan yeri ağardığında kıldırmıştır. İkinci gün Cebrail ortalık aydınlanıp güneşin doğmasına yakın sabah namazını kıldırmıştır. Ve böylece Peygambere " İşte bu iki vaktin arası, senin ve senin ümmetin için sabah namazının vaktidir" demiştir.( Tırmızi; Salat,1; Nesai; Mevakit;5-9, Muvatta, Vükut,3)
Şafi mezhebine göre ise sabah namazının erken kılınması faziletlidir. Safi mezhebine göre sabah namazı karanlık iken eda edilmelidir.
Mezheplerin farklı tavsiyeleri de olsa mutabık olunan sabah namazının vaktinin girdiği ve sona erdiği zaman dilimidir. Buna göre sabah namazı takvimde yer alan imsak vakti ile başlar ve güneş doğması ile sona erer.

Sabah Namazı Ne Zamana Kadar Kılınabilir?

Sabah namazı vaktinin ne zaman girdiğini tespit ettikten sonra hangi vakte kadar sabah namazının edası mümkündür sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada bir de " sabah ezanı" hakkında bilgilenmek gerekir.

Sabah namazı için ezan bu zaman aralığında ne vakit okunur? İşte sabah namazına çağrı niteliğindeki " sabah ezanı" da bu zaman aralığında okunur. Yani imsak vaktinden sonra güneşin doğumundan önce okunur.
Sabah namazı imsak vaktinden bir müddet sonra okunur. İnsanların namaz vaktini bilebilsinler diye çağrı yapılan sabah ezanı namazdan önce okunur.
Bu bilgilere göre 4 adet zaman diliminden oluşan bir vakit vardır. Bu da şöyledir. Tan yerinin ağarması ile başlayan imsak vakti. İmsak vaktinden itibaren sabah namazı vakti girmiş demektir. Bu vakitten itibaren sabah namazı kılınabilir. İkinci zaman aralığı güneşin doğumundan 1 saat önceki zaman aralığıdır ki; bu saatte sabah ezanı okunur. Sabah ezanı çağrısı ile birlikte sabah namazı kılınabilir. Artık sabah namazı vakti yavaş yavaş bitmek üzeredir.
Sabah namazı güneşin doğumu ile birlikte artık kılınamaz. Fecr-i sadıkın oluşması ile başlayan sabah namazı vakti sona ermiştir.

Sabah Namazı Nasıl Ve Ne Zamana Kadar Kaza Edilebilir?

Sabah namazının kaza edilmesi mümkündür. Hanefi mezhebine göre tam namaz kılınırken güneş doğmuşsa bu namaz bozulur ve kaza edilmelidir. Diğer yandan zamanında sabah namazını kılamamış olan müslüman sabah namazını kaza edebilir.

Sabah namazının kaza edileceği bir vakit bulunmaktadır. Ve ancak bu vakitte sabah namazının kazası mümkündür. Bu vakit " kerahet vaktinden sonra ve öğlen namazından önceki zaman dilimidir."
" Kerahet vakti" şöyledir; sabah namazı vaktinin sona erdiği güneşin doğumundan sonraki 45 dakikalık zaman dilimi " kerahet vakti"dir. Bu 45 dakikalık zaman diliminde sabah namazı kaza edilemez.
Sabah namazının kaza vakti işte bu kerahet vaktinden sonra başlar ve öğle namazı vaktinden önce de biter. Yani sabah namazının kaza edilmesi için dar bir zaman dilimi mevcuttur.
Ayrıca müslümanın sabah namazını kazaya bırakması da pek makbul görülmez. Hele alışkanlık haline getirmesi hiç hoş görülmez.
Peygamber Hz. Muhammed ( s.a.s ) de birçok hadiste sabah namazına devamda hayır olduğunu belirtmiştir. Dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır, buyurmuştur. Sabah namazı çok faziletlidir.
Sabah namazı başta olmak üzere bilerek namazı kazaya bırakmak doğru görülmemiştir. Bu hallerde gecikmeksizin tövbe ederek derhal veya ilk fırsatta kazayı eda etmek gerekir.

Sabah Namazı Kaç Rekat Olarak Kılınır?

Sabah namazı toplam 4 rekattır. Sabah namazı iki rekat sünnet ve 2 rekat farz olmak şeklinde toplamda dört rekat olarak eda edilir. Tüm 2 rekatlı vakit namazlarında olduğu gibi kılınır, elbette niyetler namazın vaktine göre edilir.

Namazı Kazaya Bırakmanın Hükmü

Tarih: 06 Nisan 2021NamazNamaz

Namaz kazaya bırakılır mı? Namazı kazaya bırakmanın hükmü nedir? Ayet ve hadislerle namazın kazası ve dayandığı deliller.

Bir namazı vaktinde kılmaya “edâ” vaktinden sonra kılmaya da “kaza” denir. Vaktinde kılınamayan namaza “fâite” denir. Çoğulu “fevâit”tir.

NAMAZ KAZAYA BIRAKILIR MI?

Bir özür olmaksızın namazın kazaya bırakılmaması gerekir. Allah Te­âlâ şöyle buyurur:

“Güvene kavuştuğunuz zaman hemen namazı kılın. Çünkü namaz mü’minlere vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.”[1] Namazı özürsüz kazaya bırakmanın günahı, o namazı kaza etmekle kalkmaz, ayrıca tevbe etmek gerekir.

Meşrû bir özür sebebiyle namazın kazaya bırakılmasında bir sakınca bulunmaz. Düşman korkusu, bir doktorun ameliyat operasyonunun uzaması, ebenin doğum yapacak kadının başından ayrılamaması bu özürler arasında sayılabilir. Nitekim, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hendek savaşında namazlarını tehir etmiştir. Abdullah İbn Mesut (r.a.) durumu şöyle anlatır: “Müşrikler, Hendek savaşında Resûlullah’ı dört vakit namaz kılmaktan alıkoydular. Nihâyet, gecenin Allâh’ın bildiği kadar bir bölümü geçtikten sonra Bilâl’e ezan okumasını emretti. Bilâl ezan okudu ve kâmet getirdi. Hz. Peygamber öğle namazını kıldırdı, sonra Bilâl kâmet getirdi, Hz. Peygamber ikindiyi kıldırdı, sonra kâmet getirdi, Rasûlüllah akşam namazını kıldırdı. Sonra Bilâl kâmet getirdi. Peygamber yatsı namazını kıldırdı.”[2]

Namazı bilerek ve tembelliği yüzünden vaktinde kılmayan kimse günahkâr olur ve bu namazı kaza etmesi gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri uyku sebebiyle veya unutma yüzünden bir farz namazı kılmazsa, hatırladığı zaman onu hemen kılsın. Çünkü Allah Teâlâ; Beni zikretmek için namaz kıl, buyurmuştur.”[3] Buhârî’nin Enes İbn Mâlik’ten (r.a.) yaptığı rivâyet şöyledir: “Bir kimse bir namazı unutursa, hatırladığı zaman onu hemen kılsın. Namazın bundan başka kefâreti yoktur.” [4] Bu gibi hadisler, kazaya kalan namazın geciktirmeksizin hemen kılınmasını bildirmektedir.

Hanefîlerin de içinde bulunduğu büyük çoğunluğa göre; uyku veya unutma gibi insanın iradesini elinden alan bir özür nedeniyle bile namazı kaza etmek gerekince, bilerek kılmama hâlinde öncelikle kaza gerekir.[5] Ayrıca şu hadisin genel anlamına dayanılmıştır: “Allâh’ın borcu yerine getirilmeye daha lâyıktır.”[6] Bilerek namazı terk eden kişiye, bu namazı kılmak vâcip bir borç olmuştur, borç ise ödenmedikçe düşmez.[7]

Sonuç olarak namazı kaçırmamak için unutkanlıklara karşı önlem almak ve sabah namazı için de vaktinde uyanmak üzere, günümüzün teknik imkânlarından yararlanmak müminin şiarı olmalıdır.

Dipnotlar:

[1]Nisa, 4/103. [2]Tirmîzî, Mevâkît, 18; A. İbn Hanbel, I, 375; Tirmîzî, bu hadisin isnadında bir beis yoktur, demiştir. bk. Zeylâî, Nasbu’r-Raye, II, 164-166. [3]Müslim, Mesâcid, 316; Mâlik, Muvatta’, Vukût, 26; A. İbn Hanbel, III, 184, 216; bk. Tirmîzî, Salât, 16; Nesâî, Mevâkît, 53; İbn Mâce, Salât, 10. bk. Tâhâ, 20/14. Bu âyetteki hitap Hz. Musa’ya olup, Sinâ dağında geçen konuşmalar arasında yer alır. [4]Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314; Ebû Dâvûd, Salât, 11; A. İbn Hanbel III, 219. [5]bk. Meydânî, age, I, 88; Şirbînî, Muğni’l-Muhtac, I, 127; Şirâzî, age, I, 5; İbn Kudâme, Muğnî, II, 108; İbn Rüşd, age, I, 175; Zühaylî, age, II, 130. [6]Buhârî, Savm, 42; Müslim, Sıyâm, 154, 155. [7]Şevkânî, Neyl, I, 326; Tehânevî, age, VII, 143.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KAZA NAMAZI NEDİR?

Kaza Namazı Nedir?

İŞTEN DOLAYI NAMAZI KAZAYA BIRAKMAK CAİZ MİDİR?

İşten Dolayı Namazı Kazaya Bırakmak Caiz midir?

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan

A Castle Abandoned Farce Prayer Proving A Hadith and An Assessment That Could Be Caused

2020

Dergi:  
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Özet:

There is an alliance between the Muslims about the necessity of a false prayer that a Muslim cannot perform in time due to sleep or forgetting, which can later be caused by even the necessity of it. It is Hz. According to the Prophet, there is no other thing to do. However, the wicked disputed whether a person will have the intention of abandoning it, which means that it should be done, despite the fact that he will have the reason for the time of prayer that he does not accomplish, such as tenderness and other tasks. This conflict is seen in a large proportion, according to the relationship between the abandonment of the prayer and the faith. And all those who believe in the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God and the worship of God. The Prophet (peace and blessings of Allah be upon him) said, “If one of you leaves the prayer because of sleep or disgrace, let him make it when he remembers it. “For Allah has commanded the prayer to remind me.” The article focuses on whether this event is evidence or not. In this context, the other data of the religion indicate that the shoot-gowing of prayer and especially in which cases the accident for abandonment is predicted, with this information the conformity of the hadith in question is investigated.

Anahtar Kelimeler:

Sual: Beş vakit namazdan herhangi birini vaktinde kılamayan kimsenin, bu namazı kaza etmesi gerekmez diyenler oluyor. Gerçekten vaktinde kılınmayan namaz kaza edilmez mi?
Cevap:
Câmi-ul-ezherin Cameroun cumhuriyetindeki mümessili, temsilcisi üstaz İbrahim Muhammed Neşât hazretleri, İslâm kültürü kitaplarının altıncısında diyor ki:
“Namazı bilerek terk etmenin büyük günah ve farzları hemen kaza etmenin farz olduğunu, cumhûr-ı ulemâ bildirmektedir. İbni Teymiyye, namazı amden, bilerek terk edenin kaza etmesi lazım değildir. Kaza kılması sahih olmaz. Çok nafile kılması, çok hayrat, hasenat ve istiğfar yapması lazım olur dedi. Daha önce İbni Hazm da, uzun yazıları ile böyle uygunsuz fikirler ortaya atmıştı.”

İbni Teymiyye ve İbni Hazm, hükmü şüpheli olan âyet-i kerimeleri ve hadîs-i şerifleri tevil ettiler. Yani, yanlış manalar vererek, Ehl-i sünnetten ayrıldılar. Böylece, hayırlı işlerin, namaz yerine geçeceği sapıklığını da körüklemişlerdir. İslâmiyette açtıkları yaraların en zararlı olanlarından biri de, bu olmuştur. Halebî-i kebîrde deniyor ki:

“Özürlü ve özürsüz olarak namazı terk edenin, bunun farzını kaza etmesi lazımdır. Yalnız Hanbeli mezhebinde, namazı özürsüz terk eden mürted olacağı, dinden çıkacağı için, namazını kaza etmesi lazım olmaz. Önce, küfürden tevbe etmesi lazım olur.” Yine Halebî-i kebîrde deniyor ki:
“Namaz kılmak, farz olduğu için, inanmayan kafir olur. İnanıp da, terk eden, yani özürsüz kılmayan fasık olur. Kitap, sünnet ve icma ile açıkça bildirilmiş olan farzların hepsi böyledir. İctihad ile anlaşılmış farzlara Mukayyed denir. Bunlara inanmayan kafir olmaz.”

Bunlara da ehemmiyet vermeyen, aklına uyup, müctehidin hükmünü beğenmeyen kafir olur.

Sual: İbni Teymiye ve Selefiler, (Vaktinde kılınmayan namazları kaza etmek gerekmez, tevbe etmek yeterli olur) diyorlar. Namazları kaza etmek gerekmez mi?
CEVAP
Evet, İbni Teymiye, (Özürlü ve özürsüz terk edilen namazları kaza etmek gerekmez) diyor. (Mecmu-ul-Fetava12/106.)

İbni Teymiye’nin sözü dinde senet değildir. Zaten birçok yanlış inancı yüzünden İslam mahkemeleri onu hapse mahkûm etmiştir. (Vaktinde kılınmayan namazları kaza etmek gerekmez) demek, dini yıkmak olur. O zaman kimse namaz kılmaz, zekât vermez, hacca gitmez, oruç tutmaz, sonunda da, (Tevbe edince oluyormuş) der.

Namazları vaktinde kılmak farz olduğu gibi, vaktinde kılınmayanı kaza etmek de farz olduğu, bütün fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Birkaçı şöyledir:
1- Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak, büyük günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra, ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince, yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan, tevbe edilince, terk günahı affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması için, günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)

2-
Farzlara önem verip tembellikle yapmayan kimse mürted olmaz. İmanı gitmez, fakat bir farzı yapmayan Müslüman, iki büyük günaha girer: 1- O farzın vaktini ibadetsiz geçirmek yani farzı geciktirmek günahı. Bunun affolması için tevbe etmek gerekir. 2- Bu farzı yapmamak günahı. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek lazımdır. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. (Berika)

3-
Özürlü ve özürsüz olarak namazı terk edenin, bunun farzını kaza etmesi şarttır. (Halebî)

4-
Unutarak veya kasten kazaya kalan namazı kaza etmek farzdır. (Hindiyye)

5-
Özürlü veya özürsüz kazaya kalan farz namazları, hemen kaza etmek farzdır. (Mezahib-i Erbaa)

Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bir namazı vaktinde kılmayı unutan, hatırlayınca kılsın. Unutulan namazın bundan başka kefareti yoktur.) [Tirmizi, Ebu Davud, Nesai]

(Uyuyarak veya unutarak bir namazı kılamayan, hatırlayınca kılsın!) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud]

(Farzı unutan, imamla daha sonraki bir namazı kılarken hatırlasa, o namazını imamla kılsın, namazdan sonra, unuttuğunu kaza etsin! Sonra imamla kıldığını da iade etsin!) [Taberani, Hatib]

(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m. 48]

Resulullah, bir gecenin sonunda uyumuştu, güneş doğana kadar uyanamadı. Uyandı ve güneş yükselince kaza etti. (Nesai)

Unutup da kılınmayan namaz kaza edilince, kasten kılınmayan niye kaza edilmesin ki? Unutunca namaz affolmadığına göre, terk edilince, nasıl kaza etmeden affolur ki?

Farz ibadetlerin önemi nedir?
Büyük âlim İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki: Kaza namazı olan, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü sünnetleri kılmaktan maksat, o vakit içinde farzdan başka bir namaz daha kılmaktır. Kaza kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş olur. (Nevâdir-i fıkhiyye s. 36)

Sünnet kılarken kazaya da niyet edince, sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin)

İsmail Hakkı Bursevî hazretleri buyuruyor ki: Âlimler söz birliği ile bildirdiler ki, hiçbir nâfileyle farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın, (Nâfile, kaza yerine geçer) demelerinin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127)

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Farzın yanında sünnetlerin, sünnetlerin yanında nâfilelerin, hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında damla bile değildir. (1/29)

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e, (Farz olan ibadetler ödenmeden nâfileler kabul olmaz) buyurdu. (Kitab-ül Harac)

Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri, (Dört mezhebe göre de, yıllarca kaza borcu olan, sünnetleri kılarken, kazaya da niyet ederek kılmalıdır. Sabah namazından başka dört vakit namazın sünnetlerini ve Cuma namazlarının ilk, son ve vakit sünnetlerini kılarken, kılınmamış farz namazını da ve akşamla yatsının son sünnetini kılarken, üç rekât akşam ve vitir namazını da kaza etmeye niyet ederek kılmalıdır. Böyle olduğunu ispat eden deliller, Hanefî âlimlerinin kitaplarında pek çoktur.) buyuruyor. (S. Ebediyye)

Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de, (Kaza borcu olanın nâfilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de bunları, (Kazası olanın, sünnet ve nâfile kılması ahmaklıktır, sünnetler farzın yanında denizde damla değildir) diye açıklarken, bir özürle kaçırılan namazla kasten kılınmayan namazı aynı zanneden cahiller ve ahmaklar, Allah'ın emri olan farzı bıraktırıp, Duha, Tehiyyet-ül-mescid, Tesbih, Teheccüd namazı gibi nâfileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Bir kimse, ömründe bu nâfileleri hiç kılmasa, âhirette ceza verilmez, fakat bir farzı terk etmenin cezası çok büyüktür.

Duha, Teheccüd, Evvabin gibi nâfile namaz kılmak isteyen o vakitlerde kaza kılarsa, bu nâfileleri de kılmış olur. Eğer bunlara da niyet ederse niyet sevabına da kavuşur.

Farzın yanında nâfilenin durumu
Sual:
(Kasaba borcu olanın et yemesinin mahzuru olmadığı gibi, kaza borcu olanın nâfile kılmasından sakınca yoktur) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Kul borcu, çok önemlidir. İki hadis-i şerif şöyledir:
(Borcunu ödemeyip, oyalamak zulümdür.) [Buhârî]

(Borcunu ödemeyen, Cennete giremez.) [Nesaî]

Hemen ödemesi gereken borcu varken, borcunu ödemeyip et veya pahalı gıdalar yiyen, birinci hadis-i şerife göre zulmetmiş olur, zulüm ise haramdır. Önce borcunu ödemelidir. Kul borcunu hafife almak da çok tehlikelidir. Kul borcu ödenmedikçe Cennete girilmez. Borç ödeninceye kadar, lüks gıdalar yememeli ve lüks eşya kullanmamalı. Fıkıh âlimi Ebülleys Semerkandi hazretleri, (Borçlu, borcunu ödemedikçe yağlı ve sirkeli taam yiyemez) buyurdu. (Tenbih-ül-gâfilin)

Kasaba, bakkala borcu olan, pasta veya pastırma yiyemediği gibi, yağlı veya sirkeli yemek de yiyemez. Yerse borcu ödenmesi gecikmiş olur. Bunun gibi, kazası varken nâfile kılanın da, kazaları ödenmiş olmaz. Farz borcu olanın nâfilesi, sünneti kabul olmuyor. Kul borcu olanın da, verdiği sadakalar kabul olmuyor. Buhârî’deki hadis-i şerifte, (Borcu varken, verilen sadaka kabul olmaz) buyuruldu. Çünkü borcu ödemek farzdır, sadaka vermek ise nâfiledir. Kazası olanın nâfile kılması da böyledir. Zekât borcu olanın da, sadakası kabul olmaz. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Zekât olarak fakire bir altın vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır, çünkü zekât vermek, farzı yapmaktır. Sadaka ise, nâfiledir. Farzın yanında nâfilenin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla bile değildir. Şeytan aldatarak, kaza kıldırtmayıp ve zekât verdirtmeyip, nâfileleri güzel gösteriyor. (3/17)

Şeytana ve şeytana tâbi olan hocalara itibar etmemelidir. Farzı geciktirmek sadece zekât ve farz namaz borcu için değil, bütün farzlar için geçerlidir. Farz olan Ramazan orucu da böyledir. Bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. Bu hadis-i şerif de, farzı zamanında yapmamanın zararını bildirmektedir. Hele farzı geciktirip nâfilelerle meşgul olmak kadar büyük ahmaklık olmaz. Ahmaklığı tavsiye eden cahillere itibar etmemelidir.

Bir hurafe
Sual: Bir zamane hocası, (Bir kimse, “Kaza kılmaya niyet ediyorum” veya “Kazalarımı kılmaya çalışacağım” derse, kaza namazı kılmak gerekmez, hepsi affolur. Eğer “Kazalarımı ödeyeceğim” derse, işte o zaman hepsini ödemek zorundadır) diyor. Bir şey dese de, demese de, kazası olanın kaza kılması farz değil mi?
CEVAP
Elbette farzdır. Din adına böyle hurafeler uyduranlara itibar etmek çok yanlış olur.

Namaz, ibadet-i bedeniyedir
Sual: Bir kimse, kılmadığı namazları, para verip başkasına kıldırabilir mi veya kılmadığı namazlar için, oruçta olduğu gibi fakirlere fidye, para verebilir mi?
Cevap:
Namaz, İbadet-i bedeniye yani bedenle yapılan bir ibadet olduğundan, başkası yerine kılınamaz. Herkesin kendi kılması lazımdır. Ağır hasta ve çok ihtiyar olan kimse, namaz yerine fakire fidye, para veremez. Halbuki, oruç yerine fidye vermesi lazımdır. Halebî-i kebîrde deniyor ki:
“Özürlü ve özürsüz olarak namazı terk edenin, bunun farzını kaza etmesi lazımdır. Yalnız Hanbeli mezhebinde, namazı özürsüz terk eden mürted olacağı için, namazını kaza etmesi lazım olmaz. Önce, küfürden tövbe etmesi lazım olur. Namaz kılmak, farz olduğu için, inanmayan kafir olur. İnanıp da, terk eden, yani özürsüz kılmayan fasık olur. Kitap, sünnet ve icma ile açıkça bildirilmiş olan farzların hepsi böyledir. İctihad ile anlaşılmış farzlara Mukayyed denir. Bunlara inanmayan kâfir olmaz.” Bunlara da ehemmiyet vermeyen, aklına uyup, müctehidin hükmünü beğenmeyen kâfir olur. Dürr-ül-muhtârda buyuruluyor ki:
“Farz namazı, özrü olmadan, vakti geçtikten sonra kılmak, yani kazaya bırakmak haramdır.”

Câmi-ul-ezherin Cameroun cumhuriyyetindeki mümessili, üstâz İbrâhîm Muhammed Neşât, İslâm kültürü kitabında diyor ki:
“Namazı bilerek terk etmenin büyük günah olduğunu ve farzları hemen kaza etmenin farz olduğunu, cumhûr-ı ulemâ bildirmektedir. İbni Teymiyye, namazı amden, bilerek terk edenin kaza etmesi lazım değildir. Kaza kılması sahih olmaz. Çok nafile kılması, çok hayrat, hasenat ve istiğfar yapması lazım olur dedi. Daha önce İbni Hazm da, uzun yazıları ile böyle uygunsuz fikirler ortaya atmıştı.”

İbni Teymiyye ve İbni Hazm, hükmü şüpheli olan âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri tevil ettiler. Yani, yanlış manalar vererek, Ehl-i sünnetten ayrıldılar. Böylece, hayırlı işlerin, namaz yerine geçeceği sapıklığını da körüklemiş oldular. İslâmiyette açtıkları yaraların en zararlı olanlarından biri de, maalesef bu olmuştur.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.