birine açılmak / Evlenmeyi Düşündüğü Kişiye Açılmak · Fetva Meclisi

Birine Açılmak

birine açılmak

karın ağrısı, kusma isteği, mide bulantısı, kalbin şehir içinde atması, kafanın alev gibi yanması, dilin ucundan kaçan kelimeler girizgah cümlesi öncesi böyle özetlenebilecek cesaret denemesi. sonra özgüvene bağlı olarak karşıdakinin gözlerine veya dünyaya geliş amacı halılarda kaçar tane çizgi olduğunu sayma olan insan modunda yere bakarak açılınır. en kötüsü bunlar değil, babayı almaktır.

"ben seni arkadaş gibi seviyorum"

ulan bu cümleden sonra "ha iyi tamam, o zaman arkadaş olarak devam edelim. benim de sana karşı olan ilgim hemencecik bitti, eheheh" diyecek adam mı var?

en zor kısmı ilk cümledir. ilk cümleyi söylersen gerisini çorap söküğü gibi gelir.

kayıkla okyanusa acılmak gibidir,eger bastan bir sacmalarsan,durumu kurtarmak zorlasır,kayıgın dev dalgalar arasında aptallastıgı gibi sende karsındakinin imalı bakısları arasında aptallasırsın.

alacagınız cevap arkadasca dostane bir sekilde olursa bittiginizin resmidir denilesi olay.

(bkz: acaba ne cevap verecek) sorusunu kafanıza kazıyan durum.

bir zamanalar kendimden 2 yaş büyük bir kıza yaptığımda "ben senin ablanım"cevabını aldığım eylem

nefesini kontrollü kullanmadığın ve kulaçlarını sistematik bir şekilde atmadığın takdirde boğulacağın en bi kesin seafoodplus.infoeyip hızlı hızlı kulaç atarsan akıntıya karşı,karadan çok uzaklaşırsın mazallah

en baştan sadece sıradan bir arkadaşmış gibi yaklaşılmadığı sürece zor olmayacak ve ters karşılanmayacak eylem.

cinsiyetinizi bastırmadan kurduğunuz bir arkadaşlıksa zaten karşıdaki anlar, ona göre davranır; isterse devam eder, istemezse belli eder.

beğeniyorsanız sakın normal arkadaş muhabbeti yapmayın. fiziği, konuşması, duruşu ne kadar ilgi çekiciyse, o kadar aşık olunabilirdir, unutmayın.

cinsiyetinizi gözüne sokmanız gerekmiyor, fakat niyetliyseniz, hoşlanıyorsanız gayet basit ve abartısız bir şekilde kendinizi belli edebilirsiniz.

mesela, erkekseniz, bir ünlü manken hakkında, "onun bacaklarını beğenmiyorum" demeniz, bir şarkıcı için "sesi bir kadına yakışmıyor" demeniz yeterlidir (kötülemeniz gerekmiyor, örnekleme bunlar sadece. mesela "çağla şikel'in bacaklarını beğeniyorum" da diyebilirsiniz). ek olarak da fiziksel olarak hoşunuza giden şeylerini söylediniz mi, mesajı sorun yoksa alırlar.

bu muhabbetleri kaldıramıyorsa zaten o kaf dağındadır, çocuktur; uğraşılmaz, geri çekilinir.

burada ilgilenilmesi gereken bir başka husus da, aşık olduğunuz ya da niyetlendiğiniz kızın/erkeğin tercihleridir. cinsiyetleri konusunda baskılı olan kendisine yasak koyulmuş olan kişilerle yaşanabilecek aşk her açıdan zaten çocuksudur. yukarıdaki ölçütler geçerlidir ve böyle bir muamele ters teper.

gözüne bile rahat rahat bakamadığınız bir sevgili istiyorsanız, çok var, çok da güzel büyük kısmı. gidin alın. artık elini bile zor tutar, koklaşma safhasına bile geçemezsiniz.

ömür törpüsü.

bu dünya çok temiz, hayat çok edepsiz.
konuşmak, yaşamak gibi. çok gereksiz olsa da yapıyoruz bol bol.
laf laf laf. güzâf..

Fazla açılmamak seafoodplus.info bir kontra atakta topu ağlarınızda göseafoodplus.info üzülmeyin.

kesinlikle yüz yüze yani göz göze yapılması ve sonucuna katlanılması gereken seafoodplus.infoğal olmak ilk ve tek şarttır gerisi hikaye, koyver gitsin.

bir kısım erkeğin * yarın senle bişey konuşcm diyerek bir gün önceden girizgah yaptığı eylem.

utangaçsan konuşmayı bilmiyorsan içinde besleyeceğin gün gün off lar çekeceğin acı verisi bir durum

açılma esnasında kafadan bir ton muhabbetin geçtiği olaydıseafoodplus.info kabul edermi?siktir çekermi?siktir yersem ortamı nasıl terkederim acaba?bundan sonra bana nasıl davranır acaba?diye olumsuz yönleri düşünürken,önceden hayali kurulmuş mutluluk senaryoları hiç akla gelmez.çünkü el ayak zaten titremektedir.~bütün konuşma bittikten sonra sırttan yük inmiş gibi rahatlar açılan kişseafoodplus.info cevap için bekleyiş vardıseafoodplus.info bekleyiş sanki şampiyonluk için penaltıyı atmak seafoodplus.info çeviren sahadan yüzü gülerek ayrılıseafoodplus.infoçıran ise önündeki maçlara bakar..

cok doğaldır. asıl mesele asık olunmayan herhangi birine açılmaktır ve bu durum asık olunan kişininde size asık olma durumunda kendisinin alın kısmında zamanla şiddetlenecek agrılara sebebiyet verir. bu ağrılar cıkacak boynuzların habercisidir.

girilen entrylerden de anlasıldıgı gibi erkeklerin yaptıgı kadınların ise hiç uğrasmadıgı karşı taraftan beklediği eylem

kıyılarında gezindiği halde bunu anlamamış bir karşı taraf söz konusuysa sonucu pek olumlu olmayacak eylemdir. bu durumda aşık olduğum kişiye açılmak istiyorum diyene, fazla açılma evladım boğulursun uyarısında bulunmak uygun olabilir.

karşılığı olmamasından şüphe duyuluyorsa hiiçç yapılmaması gereken iştir. zira karşılıksız aşka yapılan bu tarz konuşmalar, ben seni arkadaş olarak seviyorum gibi dünyanın en manasız ve sinir bozucu repliklerinden birisiyle sonuçlanabilır ki düşman başınadır

ellerin terlemesiyle başlayan durumdur.

hoşlanılan erkeğe açılmak

1. Bir kadın olarak, karşınızdaki (hoşlanılan) adamdan adım beklemeden, gidip onunla açık açık konuşup, ilginizi söylemek.

zaman zaman Sözlük ahalisinden arkadaşlarımızla bu konuyu konuşur, bu başlığı aramızda hortlatiriz.

Bana göre tam bir "yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal"

evet bunu gidip söylemek hatun kişiyi rahatlatacak, "acaba benden hoşlanıyor mu ?" "Bana bugün böyle yaptı, sanırım hoşlanıyor" "yok yaa. Adamın benimle alakası yok" gibi gel-gitlerden kurtaracak, o bitmek tükenmek bilmeyen düşünme, mesaj bekleme hallerine bir son verecek fakat ben hiç bunun mutlu sonla bittiğine rastlamadim.

finalde adam genelde "ben neymişim be" tribine girip, "sen çok iyi bir kızsın, ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum" diyecektir.

Friend zone !

Bir ihtimal de bu popo kalkıklığıyla gidecek kendi "hoşlandigi" kıza yürüyecek ve bakacak ki "herkes ona hasta oluyor" değil, yaşadığı hüsranla gelip tekrar size yanaşacak.

nitekim benim çevremde de böyle başlayıp devam eden hatta daha sonra evliliğe gitmiş bir ilişki var.

kız çiçek alıp adamın kapısına dahi gitmişti.

O dönem adam burdan aldığı gazla çevrede ne kadar kız varsa onlarda şansını denemiş ve bakmış ki ondan hoşlanan kızın onu kafasında büyüttügü kadar çapı yok, büyük bir ego zedelenmesiyle kızımıza dönmüştü.

Benim bildiğim bi şey var ki, hoşlanan erkek ne pahasına olursa olsun gelir ve konuşur.

Bunu yapan kızların cesaretine bayılıyor ve ben de onlar gibi olmak istiyorum ama son perdedeki redediliş beni üzecegi için yapamıyorum.

eyyorlamami bitirirken bir de karşı cinsime seslenmek isterim.

Beyler !

Bizler aslında "ben aramam o arasın"ci, "ilk adımı erkek atmalı" kadınlarından olmak istemiyoruz Ama sizler o kadar çok "zor kadın severim" "peşinde koşmam lazim" gibi cümleler kuruyorsunuz ki, bizler ilişki başlamadan buzdolabı, ilişkide tripcan olmak mecburiyetinde kalıyoruz.

Bir kadının sizin tabirinizle "elinizde" olduğunu fark ettiğiniz an bütün ilginiz alakaniz bitiyor.

size gelip açılan cesur kadinlari sevin.

Tamam, elbette sevmek zorunda değilsiniz fakat en azından hoşlanmıyorsaniz da herhangi bir flortlesme evresine girmeyin.

ve lütfen ama lütfen bu durumu erkek arkadaslariniz arasinda bir hava atma, artistlik yapma malzemesi olarak kullanmayın.

7 nisan nisan

Yazar: Alp Kemaloğlu

"Lubunyalık gibi birçok parçadan oluştuğumuzu biliyor olmamıza rağmen neden bu gerçekle daha yakından temas ederek yaşamadığımızı merak ediyorum. Oluştuğumuz parçaları ve aralarındaki bağları keşfetmedikçe aslında kendimizden olmaya mahkum olduğumuzu düşünüyorum."

Kendini açmak / Açılmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Pınar Ergün / seafoodplus.info için stok görsel

Açılmak/açılmamak ister sosyo-politik ister kişisel tınılarla olsun çoğu lubunyanın hayatında en azından bir dönem gündem oluyor. Lubunyalığın beyanı olmasından öte olarak bize dair bir parçanın ve o parçayla kurduğumuz bağın ifşası olarak düşündüğümüzde açılma bir yanıyla kaygı verici olurken, bu kaygının karşıt ucunda kronik bir yalnızlık hissinin ortadan kalkma ihtimali sebebiyle heyecanlandıran bir deneyim olabiliyor. Bu iki uç arasında sayısız duygu ve deneyim olduğunun altını da çizmek gerekiyor.

Açılmanın yüzeyde kendimize dair bir beyan olarak görünmesine ek olarak temelde bütünleşmiş ya da bütünleşen bir kendiliğin işareti olarak görmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir yanımız olarak lubunyalığı tanımamız, onun orada olduğunu görmemizle başlayan bir süreç oluyor. Tanımaya başladıkça bu yanımızla çeşitli bağlar kuruyor ve bize ait değilmiş gibi yapmayı bırakıp kendimizin bir parçası haline getirmeye başlıyoruz. Bu kendine açılma hali aslında bir nevi görüş alanının genişlemesi, kendimize ait bir şeyin görüş alanımıza girmesi oluyor. Aslında o parça hep orada duruyor. Yaptığımız yegâne şey onu görmek ve o parçaya kendi usulümüzde bağlar kurmak oluyor. Bir beyan olarak açılma ise bu bağların ve bununla birlikte başkalarıyla aramızdaki ilişkinin sınandığı bir eylem oluyor. Bir yandan kendime ait bir parçayla olan bağımı gözettiğim, diğer yandan başkasının bu bağa ve bütünleşmiş kendime olan tutumunu tarttığım bir hal olarak açılmanın bir “mesele” olması temelde burada yatıyor aslında.

Lubunyalık gibi birçok parçadan oluştuğumuzu biliyor olmamıza rağmen neden bu gerçekle daha yakından temas ederek yaşamadığımızı merak ediyorum. Oluştuğumuz parçaları ve aralarındaki bağları keşfetmedikçe aslında kendimizden olmaya mahkum olduğumuzu düşünüyorum. Burada kastettiğim herhangi bir özle doğduğumuz ve bunu kabul etmemiz gerektiği gibi sinir bozucu bir düşünceden ziyade öyle ya da böyle bende var olduğunu fark ettiğim bana has bir yanımı dışarıda bırakmamak, onu görmezden gelmemek ve onunla bana ait diğer yanların bütünleşmesi oluyor.

Bütünleşmenin bir ihtiyaç olduğu kanısında olmamla beraber bütünleşmiş biri olarak yaşamanın yaşam içerisindeki deneyimimi yer yer kısıtladığını da fark ediyorum. Sırf bütünleşmiş olduğumu hissetmek için hayatta neler kaçırıyorum acaba? Mesela başkalarıyla direkt olarak bütünleşmiş hallerimizle ilişkilenmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Bütünleşmiş olmanın bir handikabı dünyayla aramda bir çit çekmiş olmam oluyor ve o çit olduğu sürece direkt bir temas asla mümkün olmuyor. Başkaları benimle ya bütünleşmiş halimle o koyduğum sınırın ardından, uzaktan ilişkilenebiliyorlar ya da ben o beni bütünleşmiş kılan sınırları kaldırıyorum ve beni oluşturan parçaları ve kurduğum bağları ortaya seriyorum. Çitin ardından ilişkilenmek hep bir eksik oluyor, asla tam bir karşılaşma gibi hissettirmiyor. Öte yandan çitleri kaldırdığımda parçalarımı bir arada tutacak yeterince güçlü bağlarım var mı sorusu beliriyor. Çitleri kaldırdığımda bana ne olacak?

Kendini kaybetmek ya da kendi başına kalmak uçları arasında sosyalleşmek, bütünleşmemiş bir hale dönme kaygısı (mümkün mü emin değilim) ile bütünleşmiş bir halin potansiyel yalnızlığı arasında yolunu bulmak hepimizin uğraştığı bir mesele olduğu kanısındayım. Bize ait bir parçayı başkalarıyla paylaşmak için sınırları kaldırdığımızda parçamızın uzayda kaybolup gitmeyeceğine dair kendimizin “çekim kuvvetine” ve o parçayı bizim yörüngemizden çekip çıkarmayacağına dair başkasına güvenmemiz gerekiyor. Bunun mümkün olabileceği bir güven ortamı yaratmaksa o kadar da kolay olmuyor. Zira hepimiz öyle ya da böyle yaşam içerisinde bazı parçalarımızı ya da parçalarımız orada dursa da onlarla olan bağlarımızı kaybediyoruz. Hal böyle olunca kaçınılmaz olan bir şey için gereksiz efor mu sarf ediyoruz?

Başkasıyla her karşılaşma bir kayıp potansiyeli taşıyor. Belki de bu nedenle kıymet verdiğimiz yanlarımızı paylaşma konusunda temkinli olabiliyoruz. Kendimizden ya da karşımızdakinden emin değilsek kendini açmak çoğumuzun kaçındığı bir şey oluyor. Yalnız olsa da kendimizle kalmayı tercih edebiliyoruz. Ya da tam tersi bu yalnızlık canımıza öyle tak ediyor ki kaygıda boğulma uğruna güvende olmadığımız ortamlarda o kıymet verdiğimiz yanlarımızı filtresiz bir şekilde sergiliyoruz. Bunu yapalım ya da yapmayalım şeklinde kanılara varmak saçma olur sanıyorum, zira öyle ya da böyle bunu hepimizin yaptığına inanıyorum. Sanırım olay hangisini ne kadar yaptığımızda bitiyor. Bana ait yanlarımı sağa sola saçtıktan sonra geriye kalan kendimi artık tanıyamadığım noktada ya da var olduğumu hissetmeme vesile olacak bir başkası etrafımda kalmayana değin her yanımı kendime sakladığımda hayatın pek de yaşanır halde olacağını zannetmiyorum.

Kendimizi bütünüyle açmamızın mümkün olmayışını dünya üzerinde sınırlı bir süre var oluşumuza ve buna zamanımızın yetmeyecek oluşuna da bağlıyorum. O nedenle başkasına hangi yanımızı açacağımızın ek bir kıymeti oluyor gibi geliyor. Ben kendime dair sana ne göstereceğim? Ben bunu gösterdiğimde bu yanıma sahip çıkacak güçte miyim? Sen bu yanımı gördüğünde o yanımın bana ait olduğunu kabul edebilecek misin? Bu yanımı seninle paylaştığımda bu yanım hakkında herhangi bir söz hakkın olmadığını samimi bir şekilde içimde hissedebiliyor muyum? Sen benim sana gösterdiğim yanımdan daha fazlası olduğumun farkında mısın? Açılmanın bir önemi varsa, bu sorularla ilintili olduğunu düşünüyorum. 

Başa dönmem gerekirse, açılma denince lubunyaya has bir şeymiş gibi düşünülüyor ve cinsel kimlikler söz konusu olduğunda açılmanın lubunyayla ilişkilendirilmesi olağan sanırım. Öte yandan lubunyaya has olan kısmı aslında kişilerarası ilişkilerde (olmayan) güvenle alakalı oluyor. İnsan olmaya dair bir şey olarak açılma cinsel kimlik bağlamında cis-heterolar için neredeyse hiçbir zaman bir problem haline gelmiyor mesela, çünkü cis-hetero oluşlarını açtıklarında bütünleşmiş kendiliklerine dair bir tehdit hissetmiyorlar. Hem cis-hetero oluşlarına sahip çıkabileceklerine dair kendilerine güveniyorlar hem de cis-hetero oluşlarını kimsenin ellerinden almayacağı ve kendiliklerinin korunacağı konusunda başkalarına güveniyorlar. Lubunyaysa kendine güvense bile başkasına güvenemiyor sıklıkla.

Açılma ve lubunya konusunda daha fazla gereksiz laf söylemeden lubunyaya dair meseleleri konuşurken odaklı tartışmalara ek olarak daha geniş bir bağlamda tartışmaya başlamamızın vaktinin geldiğini düşündüğümü de buraya hızlıca iliştirmek istiyorum. Açılmanın aslında çok evrensel bir “kendini açma” hali olduğunu daha çok vurgulamamız gerektiğini düşünüyorum. “Lubunyanın açılma süreçleri” gibi başlıkları konuşmaya devam etmekle beraber açılan kişinin birden fazla yanı olan koskoca bir dünya olduğunu, açılmayı lubunya özelinde konuşuyor oluşumuzun kaynağını lubunyanın varoluşundan değil de sosyallik içerisindeki eşitsizlikten ve güvensizlikten aldığını, bunun birine açıldığımızda bütünleşmiş kendiliğimizin tehdit ediliyormuş gibi hissetmemizin altında yatan temel sebep olduğunu, ama böyle bir tehdidin varlığının otomatik olarak bir kayıp yaşayacağımız anlamına gelmediğini unutmamak gerekiyor. Özetle sanırım şunu sormaya çalışıyorum: Lubunyanın da alelade insanlar olduğunu ve temelde herkesle benzer meselelerle sınandığını söylemenin ve aynı zamanda kendimizi kutlamaya ve gözetmeye devam etmenin nasıl bir zararı olabilir?

* Bu yazı, Avrupa Birliği'nin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla KAOS GL’ye aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

kendini-acmak-acilmak-1

Etiketler:yaşam

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir