bk giulini türkiye / seafoodplus.info - Türkiye Yerel Arama ve Firma Rehberi

Bk Giulini Türkiye

bk giulini türkiye

HABERLER
Sayı (Mart )BK Giulini GmbH ve Kurita Water Industries Limited i&#;tiraki olan Kurita Europe APW GmbH aras&#;nda 26 Ekim tarihinde imzalanan hisse ve varl&#;k sat&#;nalma s&#;zle&#;mesi uyar&#;nca BK Giulini&#;nin &#;APW&#; Birimi (Alumina-Paper-Water), Kurita taraf&#;ndan sat&#;n al&#;nd&#;. S&#;z konusu devir, su &#;artland&#;rma, ka&#;&#;t &#;&#;z&#;mleri ve al&#;minyum bile&#;ikleri faaliyetlerini kaps&#;yor.
Konuyla ilgili BK Giulini Kimya A.&#;. taraf&#;ndan i&#; ortaklar&#;na yap&#;lan a&#;&#;klamada &#;u ifadelere yer verildi: &#;31 Ocak tarihi itibar&#;yla tamamlanan &#;i&#;lemle, tedarik&#;iler ve m&#;&#;teriler de dahil BK Giulini&#;nin t&#;m APW faaliyetleri Kurita Europe APW GmbH b&#;nyesine devredildi. Kurita pek &#;ok farkl&#; sekt&#;r i&#;in &#;e&#;itli &#;r&#;nlerin, teknolojilerin ve bak&#;m hizmetlerinin yer ald&#;&#;&#; su ar&#;tma &#;&#;z&#;mleri sunan piyasa lideri bir &#;irkettir. y&#;l&#;nda kurulan Kurita, y&#;l&#;nda halka a&#;&#;k bir &#;irket haline gelmi&#;tir. Kurita Avrupa&#;daki su ar&#;tma kimyasallar&#; ve hizmetleri faaliyetlerini y&#;l&#;ndan bu yana Almanya merkezli olarak y&#;r&#;tmektedir. Kurita stratejik hedef olarak organik geni&#;lemeyle ve sat&#;n almalarla, yurtd&#;&#;&#; co&#;rafyalara a&#;&#;larak &#;ekirdek teknolojilerini g&#;&#;lendirmeyi benimsemi&#;tir. APW&#;nin su ar&#;tma ve ka&#;&#;t sanayi i&#;in geni&#; kimyasal portf&#;y&#;n&#;n ve al&#;minyum bazl&#; &#;e&#;itli &#;r&#;nlerin devral&#;nmas&#; Kurita&#;n&#;n bu sekt&#;rlerde &#;nemli &#;l&#;&#;de b&#;y&#;me stratejisinin g&#;stergesidir. Bu do&#;rultuda Kurita Europe APW, s&#;z konusu ticari faaliyetleri b&#;nyesine katarak gelecekteki i&#; orta&#;&#;n&#;z olacakt&#;r&#;&#;
 


R E K L A M

İlginizi çekebilir

İlaç, Sağlık, Tıbbi Malzeme ve Kimya Sektörleri

 ·      ACIBADEM SAĞLIK HİZMETLERİ TİC.A.Ş.

·      ABDİ İBRAHİM İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      ALİ RAİF İLAÇ SANAYİ A.Ş.

·      ANADOLU EĞİTİM VE SOSYAL YARDIM VAKFI SAĞLIK TESİSLERI İKTİSADI İŞLETMESİ

·      ASTELLAS İLAÇ TİC. VE SAN. A.Ş.

·      ASTRA ZENECA İLAÇ LTD. ŞTİ.

·      AVON KOZMETİK A.Ş.

·      BK GIULINI KİMYA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

·      Basell Polyolefin Istanbul Tİc. Ltd. Ştİ. 

·      BASF TÜRK KİMYA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

·      BAYER CROPSCIENCE

·      BAYER PHARMA

·      BAYER TÜRK KİMYA SAN. LTD. ŞTİ.

·      BECTON DICKINSON İTH. İHR. LTD. ŞTİ.

·      BİES TIBBİ MÜHENDİSLİK seafoodplus.info TİC.A.Ş.

·      BİLİM İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      BIOFARMA İLAÇ SANAYİ A.Ş.

·      BİOTA BİTKİSEL KOZMETİK LABORATUVARLARI

·      BIOMERIEUX DİAGNOSTİK seafoodplus.info seafoodplus.infoA.Ş.

·      BOEHRINGER INGELHEIM İLAÇ A.Ş.

·      CELANESE SALES GERMANY İSTANBUL MERKEZ ŞUBESİ

·      CELMARK KİMYA TİCARET A.Ş.

·      CHESI İLAÇ TİCARET A.Ş.

·      COVIDIEN SAĞLIK A.Ş.

·      DADE BEHRING DİAGNOSTİK TİC. LTD. ŞTİ.

·      DENGE KİMYA VE TEKSTİL SANAYİ TİCARET A.Ş.

·      DIVERSEY LEVER

·      DOĞAN ECZANE VE HASTANE seafoodplus.info seafoodplus.infoŞTİ.

·      DOW AGROSCIENCES A.Ş.

·      DOW TÜRKİYE KİMYA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

·      DOWAKSA İLERİ KOMPOZİT MALZEMELERİ SAN. LTD. ŞTİ.

·      DR. F. FRİK İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      ECZACIBAŞI BAXTER HASTANE ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      ECZACIBAŞI İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      ECZACIBAŞI SHIRE İLAÇ TİCARET LTD.ŞTİ.

·      EGEMEN ECZA DEPOSU İLAÇ MEDİKAL SANAYİ seafoodplus.infoŞTİ.

·      ERKO SINAİ ÜRÜNLERİ MÜseafoodplus.infoA.Ş.

·      ETHICON LTD. TÜRKİYE İRTİBAT OFİSİ

·      EUCHNER ENDÜSTRİYEL EMNİYET TEKNOLOJİLERİ LTD.ŞTİ.

·      EURORESINS KOMPOZİT ÜRÜNLER

·      FAKO İLAÇLARI A.Ş. (ACVATIS)

·      FARMA-TEK İLAÇ SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

·      FLOKSER TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

·      GENERAL ELEKTRİK MEDICAL SYSTEMS TÜRKİYE

·      GLAXO SMITH KLINE İLAÇLARI SAN. VE TİC. A.Ş.

·      HEKTAŞ TİC. T.A.Ş. (OYAK GURUBU)

·      HES TIBBİ CİHAZLAR SANAYİ VE seafoodplus.infoŞTİ.

·      HLC TIP MERKEZİ

·      HOECHST SAN. VE TİC. A.Ş.

·      HUNTSMAN İLERİ TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

·      ITF İLAÇ SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ.

·      İPEK OPTİK ÜRÜNLERİ seafoodplus.info TİC.A.Ş.

·      JANSSEN CILAG TÜRKİYE

·      JOHNSON & JOHNSON SIHHİ MALZ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

·      KOÇAK İLAÇ FABRİKASI A.Ş.

·      LANXESS KİMYA SANAYİ LTD.ŞTİ.

·      LATRO KİMYA DIŞ seafoodplus.infoŞTİ.

·      LEVER TEMİZLİK MADDELERİ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      LILLY İLAÇ TİC. LTD. ŞTİ.

·      LUNDBECK İLAÇ LTD. ŞTİ.

·      MED İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.

·      MEDAR SAĞLIK SANAYİ VE TİC.A.Ş.

·      MEDTEK TIBBİ CİHAZLAR A.Ş.

·      MERCK SHARP & DOHME İLAÇLARI LTD. ŞTİ.

·      METTLER TOLEDO

·      MSD İLAÇ

·      NİLERA İLAÇ ECZACILIK KOZM.Üseafoodplus.info TİC.A.Ş.

·      NIVEA BIERSDORF TURKEY seafoodplus.info TİC.A.Ş.

·      NOBEL İLAÇ SAN.A.Ş.

·      NOVA CHEMICALS KİMYASAL ÜRÜNLER LTD. ŞTİ.

·      NOVO NORDISK SAĞLIK ÜRÜNLERİ TİC. LTD. ŞTİ.

·      NYCOMED İLAÇ LTD. ŞTİ.

·      NUFARM TURKEY KİMYEVİ seafoodplus.info seafoodplus.infoŞTİ.

·      OMEGA PHARMA KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

·      ORGANİK KİMYA

·      ÖZEL ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ HASTANESİ

·      ÖZ-SEL ECZA DEPOLARI TİCARET VE PAZARLAMA A.Ş.

·      PENSA İLAÇ seafoodplus.info TİC.A.Ş.

·      PFIZER İLAÇLARI LTD. ŞTİ.

·      PLATFORM SAĞLIK HİZMETLERİ seafoodplus.info ORG.A.Ş.

·      POLAR ORTAK SAĞLIK VE GÜseafoodplus.info EĞseafoodplus.infoŞTİ.

·      QUEST INTERNATIONAL KATKI MADDELERİ TİC. A.Ş.

·      RADMED SAĞLIK ÜRÜNLERİ VE CİHAZLARI PAZ. İTH. SAN. VE TİC. A.Ş.

·      ROCHE MÜSTAHZARLARI SAN. A.Ş.

·      ROHM AND HAAS KİMYASAL ÜRÜNLER ÜRETİM DAĞ. VE TİC. A.Ş.

·      SANIFOAM SÜNGER seafoodplus.infoA.Ş.

·      SANOVEL İLAÇ

·      SIRONA DENTAL SYSTEMS GMBH

·      seafoodplus.info ECZACILAR ÜRETİM TEMİN VE DAĞITIM KOOPERATİFİ

·  &

Kersia heijyen çalıÅ�masıVeli Bey ilk olarak sizi tanıyabilir miyiz? 

Öncelikle Gıda Teknolojisi Dergisi’ne bu kıymetli röportaj için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni tamamladıktan sonra yabancı dil ve yüksek lisans eğitimi için İngiltere’ye taşındım. Londra’da özel bir dil okulunda aldığım İngilizce eğitiminin ardından UEL Business College’de MBA eğitimine başladım. Eğitim süresi boyunca çeşitli işlerde çalıştım ve yılında Türkiye’ye dönüş yaptım. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra Rotem A.Ş.’de hijyen departmanı satış sorumlusu olarak işe başladım. Aynı zamanda BK Giulini Su Şartlandırma Kimyasalları departmanı sorumlusu olduğum bu şirketten, hijyen grubunun Alman yatırım firmasına satılmasıyla ayrıldım. Anti-Germ ve Hypred Hijyen Kimyasalları şirketlerini de içinde barındıran Kersia bünyesinde halen Türkiye Genel Müdürü ve yakın ülkeler sorumlusu olarak görevime devam ediyorum.

 

ülkede faaliyet gösteriyor

Gıda ve tarım biyogüvenliği alanında katma değerli çözümler sunan Kersia Group’u tanıtarak Kersia Kimyevi Ürünler A.Ş.’nin faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kersia Group ’den fazla ülkede faaliyet gösteren, yaklaşık çalışanı olan, toplamda 50 yılı aşkın tecrübesiyle dünya genelinde ürün ve hizmetler sunan, Hypred®, Antigerm®, LCB Food Safety®, Medentech®, G3®, Holchem®, Sopura® ve Choisy® gibi gıda güvenliği alanında faaliyet gösteren deneyimli kuruluşların resmi olarak bir araya gelmesiyle ’de kurulmuştur. Kersia Kimyevi Ürünler A.Ş. daha önceden Türkiye’de faaliyetlerini gıda hijyeni alanında son 20 yıllık çalışmalarıyla Hypred®, Antigerm®, LCB Food Safety®, Kilco® firmalarının birleşmesi sonucunda kurulmuştur. Bünyesinde sektörel deneyime sahip firmalar, tecrübeli teknik personeliyle gıda sektöründe faaliyetlerini sürdürmektedir. 

 

Kersia süt içen kız“Gıda güvenliği konusunda çok yönlü hizmetler sunuyoruz”

Gıda ve tarım işletmelerine yönelik portföyünüzde bulunan ürünleriniz ve çözümleriniz nelerdir? Kersia özetle hangi alanlarda faaliyet göstermektedir? 

Gıda, tarım ve hayvancılık işletmelerinde en önemli ürünler, temizlik ve dezenfeksiyon ürün ve uygulamalar ile bu ürünlerin kullanımı için sağlanan teknik ekipmanlardır. Her bir ürün ve uygulama alanı için sunulan çözüm odaklı yaklaşımla üreticilere gıda güvenliği süreçlerinde tam destek sunulmaktadır. Firmamız tüm alanlarda çiftlikten çatala uzanan zincirin her bir halkası için tüm uygulamaları kapsayacak portföyler sunmaktadır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan çiftlikleri, süt toplama merkezleri, kümes hayvancılığı, yumurta üretim tesisleri, kesimhaneler, tarımsal ürün üreticisi sera ve yetiştiriciler, süt ve süt ürünleri işleyen fabrikalar, et ve et ürünleri işleyen fabrikalar, içecek üretimi ve içme suyu üreticileri, unlu mamül üreticileri, hazır yemek sektörü, restoran ve kafeterya işletmeleri, otel ve diğer işletmeler temelde ürünlerimizin kullanım alanlarıdır. Her işletme için uygun olan temizlik ve sanitasyon programlarının oluşturulması, izlenmesi ve uygulamasında teknik uzmanlarımızın yönlendirme ve takipleri doğrultusunda gıda güvenliği sürecinde yaşanabilecek sorunlarda işletmelere ve gerçekleşen üretime, her bir özel uygulamaya özgü çözümler sunmaktayız. 

 

Ürünlerin özellikleri ve kullanım alanları

Ürünlerin özelliklerinden bahsederek gıda sektöründe hangi işlevlerde kullanıldığı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Temizlik Ürün ve Uygulamaları: Alkali, asidik ve nötral bileşimlerde her bir özel uygulama için özelleşmiş içerikte yüzeylerde bulunan kirliliklerin temizlenmesi amacıyla kullanılmaktadır. Örneğin temizlik ürünleriyle bir gıda tankının CIP sistemi ile yıkanması, bir içecek dolum makinesinin temizlenmesi, bir cam şişenin ya da geri dönüşümle alınan boş damacana kirliliklerinin giderilmesi sağlanmaktadır

 

Dezenfeksiyon Ürün ve Uygulamaları: Klorlu, alkol içeren, asidik bileşimler içeren ya da farklı fonksiyonları gerçekleştirecek bileşimler ile birlikte, gıda güvenliğinin sağlanması için mikrobiyolojik yönüyle işletmelere güvence sağlayan ürünlerdir. Örneğin dezenfeksiyon ürünleri ile bir gıda paketleme makinesinin dezenfeksiyonu ya da bir gıda üretim alanının üretim bittikten sonra, ortam havası ile birlikte dezenfeksiyonu sağlanmaktadır.

 

AQUASEPT® Doğrudan Su Dezenfeksiyonu İçin: Patentli gıda güvenliği çözümü AQUASEPT® dünyada FDA, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı onayları olan, doğrudan içilebilir su dezenfeksiyon ürünüdür. Bu sayede kuyu ve artezyen sularının içilebilir bir nitelik kazanması ile sektör için güvenli bir kullanımı sağlanmaktadır. Ayrıca su ile yıkanarak tüketilen meyve ve sebzelerin dezefeksiyonunda güvenle kullanılmakta olup tarımsal alandan gelebilecek koliform bulaşı tehlikeleri engellenmektedir. 

 

Diğer Özel Uygulama Ürünleri: Her bir sektörde temizlik dışında üretim prosesi ya da genel süreçler için kolaylaştırıcı, gıda güvenliğine uygun olan fonksiyonel ürünlerdir. Örneğin içecek sektöründe şişelerin taşıyıcı bant üzerinde düşmeden kaymasını sağlayan ürünler, hayvan sağlığı alanında hastalıkları ve sütün kalitesinin korunması için sağım öncesi-sonrası meme dezenfektanları gibi. Daha fazla detay ve bilgi için firmamızın web sitesine erişime davet ediyoruz. seafoodplus.info

 

Veli Yayla“Pandemi sürecinde tam kapasiteyle çalıştık”

Dünyayı ve Türkiye’yi olumsuz etkileyen Covid süreci hijyen konusundaki ürünlerde farkındalıkları artırdı. Kersia olarak hijyen alanında geliştirdiğiniz ve pazara sunduğunuz ürünlerden bahsedebilir misiniz?

Covid süreci gıda üretim zinciri için dünyada ve ülkemizde ciddi ve zorlu bir süreç meydana getirdi. Hijyen uygulamalarında, kişisel hijyenin önemi ve personel hijyeni pandemi öncesi sürece göre daha sıkı uygulanmaya başladı. Firmamız ürün tedariğinin güç olduğu özellikle Şubat-Mart-Nisan döneminde kişisel hijyen ürünleri başta olmak üzere el sabunu DEPTIL MAINS, el dezenfektanı ORLIN GERMICIDAL ürünlerimizin taleplerine tam kapasite üretimle yanıt verme başarısı göstermiştir. Yine toplu alanlarda ve özellikle fabrikalarda personel alanlarında ortam dezenfeksiyonu önem kazanmış olup bu alanda durulanma gerektirmeyen ve 0 biyo-çözünürlüğe sahip olan, çevre kirlilğine yol açmaksızın virüsidal etki sağlayan Sağlık Bakanlığı onaylı dezenfeksiyon ürünümüz NANO 50 ülke genelinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Özellikle sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde dahi tam kapasiteyle üretim yapan gıda üreticisi müşterilerimiz için dezenfeksiyon taleplerinin ve ihtiyacının tamamına yakını karşılanmıştır. Yüzeylerin doğrudan dezenfeksiyonu için AQUASEPT® ile, Coronavirus üzerinde etkinliği akredite olarak laboratuvar testleriyle kanıtlanmış olan uygulamalarımız sonucu tüm yüzeyler için güvenli olarak dezenfeksiyon amacıyla kullanılmaktadır.

 

“Covid hijyenin önemini net olarak gösterdi”

Salgın döneminde gıda güvenliği ve hijyen konusunda dünyada ve Türkiye’de tespit ettiğiniz eğilimler, değişen uygulamalar ve alışkanlıklardan söz eder misiniz? 

Tüketicilerin pandeminin ilk aşamasında evde bulunması, evsel tüketime dönük ürünlerin üretimini ve işleme hacmini artırdı. Bu durum, evsel tüketime yönelik üretim yapan gıda üreticilerine ilk etapta üretim artışı olarak yansıdı. Tam tersi olarak toplu tüketime yönelik çalışan üreticiler ve restoran grubu işletmelerde ise ciddi bir tüketim düşüşü yaşandı. Gıda üreticilerine sunduğumuz teknik hizmetler çoğunlukla uzaktan destek, gerektiğinde sahada uygulamalar yapılması şeklinde süregeldi. İş ortaklarımız ve işletmelerinde hijyen süreçlerini geliştirmek için değişen alışkanlıkları da dikkate alarak; güvenli gıda üretiminin süregelmesi için mücadele etmeyi sürdürüyoruz. Pandemi süreci gözle görülmeyen mikroskobik canlılarla, yani gıda güvenliği riskleri ile mücadelemizin, takiplerin daha sıkı olması gerektiğini, gıda üretiminde hijyenin kaçınılmaz gerekliliğini net şekilde gösterdi; yaşanan süreç et, süt, içecek, unlu mamul üretimi, meyve/sebze işleme sektörlerinin tamamını daha disiplinli hale aldı.

 

“Doğayı koruyan yeni inovasyonlar üzerinde çalışıyoruz”

AR-GE ve inovasyon şirket olarak çok önem verdiğiniz kavramlar. Bu noktalarda izlediğiniz politikanın detaylarını bizimle paylaşabilir misiniz?

Firmamız “inovasyon doğamızda” çizgisi ile çalışmalarını özellikle Avrupa ve dünyanın farklı ülkelerinde bulunan AR-GE merkezleriyle sürdürmektedir. Bu bağlamda inovatif, doğayı koruyan ve sürdürülebilir çevreye dönük çalışmaların hız kazandığını söyleyebiliriz. Ayrıca etkinliği güçlü temizlik ürünleri ve dezenfektanlar yine inovasyon çizgisinde önem kazanmaktadır. Örneğin bir fabrikanın kullandığı dezenfeksiyon ürünlerinde daha az kullanım sağlandığında çevreye bu oranda daha az yük ve arıtma suyu yükü elde edilebilmektedir. Avrupa Birliği (AB) regülasyonunda olan ve henüz ülkemizde karşılığı tanımlanmamış temizlik ürünlerinde % biyoregradble ürünlerin entegrasyonuna önem verilmektedir. Bu sayede kullanılan kimyasal bileşimin tamamen parçalanabilir özellikte olmasını ve çevre için yük oluşturmamasını hedeflemekteyiz. Örneğin ortam dezenfeksiyonu yenilikçi olarak 0 parçalanabilir dezenfeksiyon ürünümüz NANO 50 ülkemizde pandemi boyunca en çok tüketimi gerçekleştirilen antiviral dezenfektan olmuştur. Temizlik ve temizlik kimyasalı tüketimi artarken, çevresel yüklerin azaltılarak ilerlenmesi sadece firmamız için değil, tüm çevre ve dünya su örgütlerince sabit olarak iyileştirilmesi için çabalanan bir alandır.

 

Kersia el dezenfektannıGıda sektörlerine ve hijyen alanına yönelik üzerinde çalıştığınız ve yakın dönemde piyasaya sunacağınız yeniliklerden bahsedebilir misiniz?

Özellikle su kaynaklarının kazanımı yönünde yenilikçi ürünler önem kazandığı gibi firmamızın yine bu doğrultuda ürünleri devreye alacağını söyleyebiliriz. Ayrıca tek yönlü olarak kullanıp atılan dezenfektanların yerine, döngüde geri kazanılan ve %95 oranında tekrar kullanabilen kapalı sistem dezenfektanlar yakın dönemde kullanıma başlamıştır. Bunun gibi bir süreçte kullanılan dezenfektan madde miktarında ciddi azalma olurken aynı zamanda su kazanımı ile çevreci, işletmelerin operasyon maliyetlerinin azalmasına yardımcı olan çözümleri sunacağız. Ayrıca yakın zamanda kişisel hijyen, el hijyeni konusunda yenilikçi, çevreye duyarlı ve cilt dostu ürünler piyasaya sunulacaktır. 

 

“20’den fazla ülkeye ihracat hedefliyoruz”

Şirket olarak kısa ve uzun vadede Türkiye pazarındaki hedeflerinizi anlatarak, ajandanızda bulunan yatırım ve projeleri açıklayabilir misiniz?     

Türkiye’de Kersia son dönemde süregelen çalışmalarıyla önemli bir pazar yaygınlığı ve bilinirliği sağlanmış olup, güvene dayalı bu istikrarlı büyüme sürecimizi; inovasyon, yenilikçi ürünler, çevreci çözüm, işletmeler için iktisadi yönüyle ve performans yönüyle bütünleyici ürünler, teknik servis ve mühendislik hizmetlerimiz ile destekleyerek çalışmalarımızı sürdürmek hedefindeyiz. Yurt içi ve yurt dışında bulunan fabrikamızda gerçekleştirdiğimiz üretimle sağlanan temizlik ve dezenfeksiyon ürünlerimiz ile yakın pazarlarımız olan Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Afrika’da bulunan birçok farklı ülkeye ihracat gerçekleştirmekteyiz. Bu yönüyle çalışmalarımızı farklı uygulamalarla, ülkemiz ile paralel olarak yakın çevremizde bulunan 20’den fazla ülkeye genişletme hedefimiz bulunmaktadır. 

 

Bugünün ve yarının gıda güvenliği sorunlarını, üreticilerin yaşayabileceği tüm sorunları kendi sorunumuz olarak görüyor ve sorunların giderilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Kersia, dört temel değer üzerine kurulmuştur; şeffaf süreçler yöneterek, gerekli teknik çözümlerin üreticilerle paylaşımını sağlamaktayız, teknik yeterlilik sunan ekiplerimiz, gıda güvenliği sorunlarını öngörü ile henüz yaşanmadan önlemek için çaba gösterir. Tüm ekibimiz ile enerjimizi iş ortaklarımızın temizlik ve dezenfeksiyon süreçlerine desteğe ve katkı sağlamaya adamış durumdayız. Bu anlamda tüm ekibim adına ilginizden dolayı teşekkür ederim.

 

Röportaj: Özgür Çilek - Gıda Teknolojisi Dergisi

1 BK Giulini Kimya San. ve Tic. A.Ş. Soğutma Suyu Şartlandırması Temel İlkeleri

2

3 Soğutma Suyu Şartlandırması Temel İlkeleri Çeviri : Selim Yenisey

4 Tüm hakları saklıdır. Kaynak belirtilmeden hiçbir şekilde yayınlanamaz.

5 1 Soğutma Sistemleri Tek geçişli soğutma Açık çevirimli, çok geçişli soğutma Soğutma kulesi Açık soğutma sistemleri temel hesaplamaları Kapalı ve yarı açık soğutma sistemleri Diğer sistemler Çelik sanayiinde gaz yıkama sistemleri Isı eşanjörleri Soğutma suyu sorunlarına kuramsal yaklaşım Taş oluşumu Kalsiyum karbonat Toplam sertlik Karbonik asit denge konumu Alkalinite ile karbonat sertliği hesaplama Kalsiyum karbonat denge konumu Kalsiyum karbonat çökmesinin kontrol edilebilirliği Kalsiyum fosfat Kalsiyum sülfat Demir oksit Silikat Katı maddelerin sedimantasyonu Korozyon Terimler ve Tanımlar

6 Elektrokimyasal yaklaşım En önemli korozyon çeşitleri Diğer parametrelerin korozyona etkisi Kimyasal etkenler Fiziksel etkenler Biyolojik yaklaşım Mikroorganizmaların soğutma sisteminde çoğalması Bakteriler Biyofilm oluşturan bakteriler Korozif bakteriler Lejyonella Yosun Mantar Soğutma suyu şartlandırması Sertlik stabilizatörleri ve dispersanlar Sertlik stabilizasyonunun mekaniği Dispersiyonun mekanizması Fosfonik asitler ve fosfonatlar Polifosfatlar Organik polielektrolitler İyonik - Noniyonik dispersanlar Korozyon inhibitörleri Çinko Monofosfat Polifosfatlar

7 Fosfonik asit ve fosfonatlar Nitrit Molibdat Silikatlar Aromatik azoller İnhibitörlerin sinerjistik etkisi Biyositler Okside eden (yükseltgen) biyositler İnorganik klor ve brom bileşikleri Organik klor ve brom dispensırları Ozon Hidrojen peroksit Okside etmeyen (indirgen) biyositler İsothiazoline-one Quaternary ammonium bileşikleri Organik brom bileşikleri Glutar-dialdehyde Organik sülfür bileşikleri Triazine bileşikleri Mekanik proses Destek filtreleme Kondenser ve eşanjör boruları temizleme sistemi

8 6

9 1. Soğutma sistemleri Endüstriel proseste sıklıkla ısının giderilmesi veya taşınması gerekir ve çoğunlukla ekonomik sebeplerden, su ısı transfer elemanı olarak kullanılır. Su akışına göre ayırım şöyledir : Tek geçişli soğutma Açık çevirimli (çok geçişli) soğutma ve Kapalı devre soğutma En büyük soğutma sistemleri güç santrallarında, rafinerilerde, demir çelik ve kimya sanayiinde bulunur. Demir çelik üretiminde su aynı zamanda büyük miktarlarda proses gazlarını temizlemeye kullanılır ve bu suyun uygun bir şekilde şartlandırılması sorunların çıkmasını önlemektedir. 7

10 Tek geçişli soğutma Termal proseslerin randımanı soğutucu ısısının düşmesiyle arttış gösterdiğinden en basit ve ekonomik soğutma metodu, eğer yeterli miktarlarda su kaynağı varsa, taze su kullanımıdır. Yüzey suları (dereler, kanallar, göller, vb) sistemin içine çekilir, ısı eşanjörlerinden geçirilir ve sonra kaynağına geri bırakılır. Bu su, geri bırakılmadan, daha yüksek ısıda çalışan soğutma sistemlerinde de kullanılma imkanı varsa genel anlamda ekonomi sağlanmış olur. Tek geçişli sistemlerde devasa miktarlarda su kullanıldığı için gerçek bir su şartlandırma maliyet nedeniyle uygulanmamaktadır. Genelde şartlandırma kum filtresi ile sınırlanmakta, kimyasal kullanılmamaktadır. Dolayısıyla, soğutma sisteminde korozyon, çökelti, mikrobiyolojik üreme gibi sorunlar suyun karakteristiğine göre belirlenecektir. Şekil Tek geçişli soğutma örneği 8

11 Açık çevirimli (çok geçişli) soğutma Soğutma sularının kimyasal şartlandırılması bağlamında, açık çevirimli soğutma sistemleri, bir çok proseste büyük önem taşır. Soğutmanın buharlaşma ile gerçekleştiği bu sistemlerde su sirkülasyonu ile geri dönüşüm gerçekleştirilir. Prensip kısaca şöyle açıklanabilir : Sirkülasyon pompaları ile gerekli miktarda soğutma suyu kulenin havuzundan çekilir ve ekipmanlardan veya ısı eşanjörlerinden geçirtilerek buralardaki sıcaklığı üzerine alması sağlanır. Isı eşanjörlerinde gerçekleşen ısınma, soğumaya karşılık olmaktadır. Isınmış bu su, soğutma kulesinde soğutulurken eşanjörlerde gerçekleşen ısı artışı soğutma kulesindeki ısı düşümüne denktir. Isınmış soğutma suyunun soğutma kulesinde soğutulması suyun bir kısmının buharlaşması ile gerçekleşir. Buharlaşma, blöf ve kaçaklar ile eksilen su, taze su ile tamamlanır, bu da tek geçişli sistemlere göre en büyük farklılıktır. Çözünmüş maddeler buharlaşmadıkları için, sirkülasyon suyunda konsantrasyonları sürekli artar. Bu artış sınırlandırılmazsa tuzlar er veya geç çözünme sınırlarını aşacaklardır. Yüksek tuz konsantrasyonlarından kurtulmak için suyun bir kısmı sürekli veya aralıklı olarak boşaltılmalıdır. Bu işlem blöf olarak adlandırılır. Soğutma suyunda bulunan tuzların taze sudakilere oranına ise konsantrasyon sayısı denir. Tuzların ve askıda katı maddelerin soğutma suyunda devamlı artacak olmaları taze suyun bir ön şartlandırmadan geçirilmesini gerekli kılmaktadır. 9

12 Şekil Güç santrallarında açık çevirimli soğutma sistemi şeması 10

13 Soğutma kulesi Isınmış su, soğutma kulesinde dolgu maddesinin üzerine eşit bir şekilde dağıtılır ve hava ile yoğun temas soğumayı iki şekilde gerçekleştirir : Isının %&#;i soğuk hava ile doğrudan temastan, Geriye kalan büyük bölümü ise soğutma suyunun bir miktarının buharlaşması ile. Soğutma kulesine giren suyun ısısı ile çıkan suyun ısısı arasındaki fark ΔT ile ifade edilir. En yaygın olarak kullanılan ıslak tip soğutma kuleleri doğal çekişli ve mekanik çekişli soğutma kuleleridir. Havanın ve suyun akış yönlerine göre de çapraz akımlı veya karşı akımlı olarak ayrılırlar. Doğal çekişli kulelerde havanın aşağıdan yukarıya doğru hareketi soğutma kulesi içindeki ısı ve yoğunluk farklarından gerçekleşir. Mekanik çekişlilerde ise hava hareketi fanlar ile sağlanır. Güç santralları, soğutulacak suyun fazlalığından, en ekonomik yol olan doğal çekişli yüksek soğutma kulelerini kullanırken diğer sanayiler daha küçük ve alçak mekanik çekişli soğutma kulelerinden, gereğinde birkaç ünite birden kullanırlar. 11

14 Açık soğutma sistemleri temel hesaplamaları Sistem içinde su miktarını sabit tutmak için buharlaşan su devamlı tamamlanmalıdır. Suyla beraber buharlaşmadıkları için suyun içindeki maddelerin konsantrasyon artışı sonsuza kadar devam edemez çünkü bir noktadan itibaren çözünmüş tuzların çözünürlük sınırları aşılacaktır. Bu konsantrasyonlara çıkmamak için blöf ile sistemdeki suyun bir kısmı sürekli olarak veya aralıklarla dışarı akıtılmalıdır. Hesaplamalarda kullanılan sistem parametreleri : V = sistem hacmi (m 3 ) C M B E = sirkülasyon miktarı (m 3 /s) = taze su miktarı (m 3 /s) = blöf kayıpları (m 3 /s) = buharlaşma kayıpları (m 3 /s) CoC = konsantrasyon sayısı Taze su M ve blöf B ölçülebilirler. V sabit tutulduğuna göre : Buharlaşma E ise pratik olarak şu formül ile hesaplanır : Konsantrasyon sayısı CoC ise taze suyun M blöfe B oranı ile belirlenir veya 12

15 Tuzlar buharlaşmadıkları ve sirkülasyon suyunda kaldıkları için konsantrasyon sayısı, soğutma suyunda ve taze sudaki ilgili tuz konsantrasyonlarına göre belirlenir. Bu da soğutma suyundaki tuz konsantrasyonunun S CW taze sudaki S M tuz konsantrasyonu orantısına eşittir. Toplam Çözünmüş Madde (TDS) de bu ölçüm için kullanılabilir ama klorür genellikle tercih edilir. İletkenlik, sülfat, toplam sertlik, kalsiyum sertliği, karbonat sertliğini de kullanmak mümkündür. Ancak tüm bu parametrelerin herbiri için değişik hata payları göz önüne alınmalıdır : TDS veya İletkenlik : dış etkenlerin karışması (asit besleme gibi) klorür : asit besleme veya klorlamanın etkisi sülfat : sülfürik asit besleme veya SO 2 /SO 3 &#;ün hava tarafından yıkanması sertlik : sertlik yapan maddelerin çökmesi karbonat sertliği veya m-alkalinite : sertlik yapan maddelerin çökmesi, asit besleme, havadaki asidik gazlar ve asit üreten bakterilerin etkisi ile indirgenmeleri. Sistem bilgilerinin hesaplanması için iki formül uygulanabilir : Bu iki parametre bilinirse diğerleri her zaman hesaplanabilir. 13

16 Formüller ile ilgili Özet Tablo de verilmiştir. Tablo * Bu formül Taze su miktarının Konsantrasyon sayısına bağıntısını göstermektedir. Hiperbolik diyagram olarak Şekil &#;te verilmiştir. 14

17 Şekil Konsantrasyon sayısına göre Taze su miktarı Bu diyagramda açıkça görüldüğü gibi : su tasarrufu CoC 1 ile CoC 1,5 arası devasa boyutta, CoC 5&#;in üzerinde ise göz ardı edilebilir seviyelerdedir. Zaten 2&#;nin altında bir konsantrasyon sayısı yanlız büyük taze su gereksiminden değil, korozyonu önleme açısından da istenmemektedir. 5&#;in üstünde bir konsantrasyon sayısı ise kayda değer bir su tasarrufu sağlamamanın yanında çökelti şartlandırma maliyetlerini arttırmaktadır. Sadece, suyun yumuşak ve düşük TDS&#;li olduğu ve büyük miktarlarda taze su gerektiği takdirde 5&#;in üstünde bir konsantrasyon sayısının anlamı olacaktır. Açık çevirimli soğutma sistemlerinin işletmesi ve kimyası için önemli bir diğer parametre ise suyun ve/veya içeriğinin yarı ömrüdür. Su kalitesi, termal yük veya konsantrasyon sayısı gibi faktörlerin yanında yarı ömrün doğru şartlandırma seçiminde özel bir ehemmiyeti vardır. 15

18 Yarı ömür, soğutma suyuna belirli bir zamanda (t 0 ) eklenen maddenin konsantrasyonunun (c 0 ) ilk konsantrasyonunun yarısına (c 0 /2) düştüğü süredir. Şu formüllere göre hesaplanır : Genellikle yarı ömür, 20 ila 80 saat arasında kalan bir zaman dilimidir. Tüm formülleri içeren bir hesaplama örneği aşağıda verilmiştir. 16

19 Hesaplama örneği Sistem verileri V (sistem hacmi) = m 3 C (sirkülasyon miktarı) = m 3 /s E (buharlaşma kayıpları) = m 3 /s CoC (konsantrasyon sayısı) = 4 c(akt.)cw (soğutma suyu kimyasalı konsantrasyonu) = 25 mg/l t 0 (senelik işletme süresi) = saat Hesaplanacak parametreler 1. M (taze su ihtiyacı) 2. B (blöf miktarı) 3. t 1/2 (yarı ömür) 4. c(akt.)m (taze suya oranla beslenecek kimyasal konsantrasyonu) 5. Akt./a (senelik kimyasal ihtiyacı) Hesaplamalar 17

20 Kapalı ve yarı açık soğutma sistemleri Kapalı devre soğutma sistemlerinde, açık çevirimlilerin tersine, ısı eşanjörlerinde sıcak su soğutulur. Isı eşanjörü de açık çevrimli veya hava soğutmalı kapalı bir devre ile soğutulabilir. Kapalı devre soğutma sistemlerinin kullanımı çelikhanelerde kontinü döküm kalıplarının soğutulmasında yaygındır. Çok yüksek ısılarda çalışılmasından veya kalıplara vereceği büyük zararlardan dolayı sertlik çökmelerini önlemek için kalıplar, demineralize veya yumuşatılmış su kullanılan kapalı devreler ile soğutulurlar. Çoğunlukla kullanılan plakalı eşanjörlerin soğutulması ikincil bir buharlaşmalı açık çevirimli soğutma sistemi ile gerçekleştirilir. Bakınız Şekil Yapısal olarak kapalı devrelerde su kayıpları çok azdır. Eksiğin tamamlanmasında demineralize veya yumuşatılmış su tercih edilir. Bu suların çok yıpratıcı olmalarından dolayı su şartlandırmada ana hedef iyi bir korozyon inhibisyonudur. Genelikle şartlandırma sorunsuzdur çünkü kimyasallar taze su miktarına orantılı beslenir ve buharlaşma olmadığı için soğutma suyundaki konsantrasyonları fazla değişmez. Yarı açık soğutma sistemleri ise proseste kısa süreli yüksek ısılara ulaşılmasına karşılık düşürülecek ısı miktarının az olduğu uygulamalarda kullanılır. Buradan hareketle, suyun soğutulması için ağzı kapalı bir depo genellikle yeterli olmaktadır. Deponun ebadı ise gerekli ısı düşümünü radyasyon yoluyla kaybedecek zamanı sağlayabilecek ölçülerde olmalıdır. Su kayıpları kayda alınmayacak buharlaşma ve kaçaklardan ibarettir. Kapalı devrelerdeki gibi yarı açık çevirimlilerde de demineralize veya yumuşatılmış su kullanılır. Yarı açık soğutma devrelerinin kullanım örnekleri, elektrikli cihazların veya indüksiyon ile sertleştirme işleminde kulanılan daldırma suyunun soğutulmasında görülebilir. Kapalı devrelerin tersine, oksijen yarı açık çevirimlilerin içine devamlı işler ve koroziteyi sürekli artırır. İndüksiyon sertleştirmelerinde olduğu gibi galvaniz korozyonu dikkate alınmalıdır. 18

21 Şekil Kontinü döküm haddehanesinde soğutma sistemi 19

22 Diğer sistemler Çelik sanayiinde gaz yıkama sistemleri Demir cevheri çeliğe dönüştürülürken büyük miktarlarda tozlu konvertisör gazları ortaya çıkmaktadır. Çevresel nedenlerden dolayı bu gazlar yıkanmalıdır. Bu işlem de çoğunlukla ıslak tip gaz yıkayıcılar ile yapılır. Bu devrelerde kalsiyum karbonat ve demir oksit çökeltileri, venturi nozullarında, egzos gazı fanlarında ciddi sorunlara yol açabilir. Hafif, gözenekli, hidrate demir oksitleri mekanik olarak kolayca temizlense dahi kristalize kalsiyum karbonat tabakaları çok sıkı bir şekilde yapışır ve temizlenmesi çok zordur. Çökeltiler dolayısıyla venturi nozullarında yıkama kalitesi düştüğünden, ıslak tozlar fana ulaşırlar ve pervanelerine yapışarak balans bozukluğuna sebep olurlar. Bu tür çökeltilerin temizlenmesi için fabrika durdurmaları büyük operasyonel kayıplar demektir. Şekil Konvertisör, venturi gaz yıkama sistemi 20

23 Yüksek ph&#;larda (ph ,5) çökeltilerin kimyasal kontrolü Demir Çelik sanayiinde sık rastlanan bu ph seviyelerinde kalsiyum, ağırlıklı olarak kalsiyum hidroksit şeklinde mevcuttur. a) Kalsiyum karbonatı sodyum karbonat ile çökertme Sakıncası: Ca 2+ iyonlarını Na + iyonları ile ikame etme iletkenliği önemli ölçüde düşürmez. Sürekli NaOH oluşumu ph&#;ı artırır. b) Kalsiyum fosfatı fosforik asit ile çökertme Sakıncası : Oluşan kalsiyum fosfat eğer susuzlaştırıcıdan geçiyorsa oradan temizlenmesi büyük bir mekanik güç gerektirir. c) Sertlik stabilizatörü besleme Sakıncası : ph değişmez, fakat çelik üretimi için düşük ph gereklidir. d) Kalsiyum karbonatın karbon diyoksit ve sertlik stabilizatörünün birlikte beslenerek düşürülmesi Uygulamada en iyi neticeyi verir. 21

24 Isı eşanjörleri Sanayi tipi ısı eşanjörlerinde, bir gövde içinde sıralı borular bulunan borulu tip ile bir çerçeve içine monte edilmiş levhalardan oluşan plakalı tip en yaygın kullanımı olanlardır. Bakınız Şekil ve Isı eşanjörü, bir ısı tranfer yüzeyi vasıtasıyla, sıcak bir sıvı akımından soğuk bir sıvı akımına ısıyı aktarır. Böylece sıcak akım soğumuş, soğuk akım da ısınmış olur. Transfer yüzeylerinde oluşacak çökeltiler bu ısı alış verişini az veya çok engeller ve enerji kayıplarına dolayısıyla da büyük maddi zararlara yol açarlar. Şekil Borulu tip ısı eşanjörü Şekil Plakalı tip ısı eşenjörü 22

25 Isı farkı [ΔT] ve termal değişim derecesi [Φ] Güç santralları kondenserlerinde veya her nerede buhar yoğunlaştırılıyorsa, eşanjörlerin temizliği basit bir ısı ölçümü ile kontrol edilebilir. Tek ön koşul, buhar ve soğutma suyunun sabit debili olmasıdır. Isı farkı ΔT belirleme yaygın olarak kullanılır ve ΔT ne kadar düşükse ısı transferi de o kadar iyi demektir. Ancak soğutma suyu giriş ısısının, ısı farkını ciddi bir şekilde etkileyecek olması gözden kaçırılmamalıdır. Termal değişim derecesi Φ, soğutma suyu giriş ısısından daha az etkilenir. Boyutsuzdur ve sadece 0 ve 1 arası bir değer sözkonusudur. 1 değeri ideal ısı transferi var demektir. 23

26 24

27 2 Soğutma suyu sorunlarına kuramsal yaklaşım Isıtma sistemlerinde taş, tortu olarak adlandırılan değişik çökeltiler oluşur. Bu oluşum, çözünmüş tuzların çökelmesinden, askıdaki maddelerin çökmesinden, mikrobiyolojik üremeden veya korozyon artıklarından kaynaklanabilir. Taşlaşmanın yanı sıra su ile teması olan malzemeler korozyonun etkilerine açıktır. Bunun sebebi ise korozif bir su veya korozyon yapıcı bakterilerdir. 25

28 Taş oluşumu Taşlaşma, soğutma suyunda daha önceden çözünmüş maddelerin kristalizasyonu veya çökelmesidir. Bunun sebebi, konsantrasyon artışı neticesinde çözünme sınırının aşılması ve/veya ısıda değişim olabilir Kalsiyum karbonat Kalsiyum karbonat sert çökeltiler oluşturur ve soğutma sistemlerinde en sık rastlanan taşlaşma şeklidir. Genel olarak bu tip taşlaşma CO 2 konsantrasyonu azalınca çözünmüş kalsiyum bikarbonatın reaksiyonundan (tepkimesinden) kaynaklanır. Daha iyi anlaşılması için toplam sertlik ve karbonik asit dengesi aşağıdaki bölümlerde anlatılmıştır. 26

29 Toplam sertlik Doğal sularda en yaygın olarak Ca 2+ (kalsiyum), Mg 2+ (magnezyum), Na + (sodyum) ve K + (potasyum) katyonları bulunur. Başka alkali, alkali toprak ve diğer metal iyonlarına da eser miktarlarda rastlanır. Su sertliği alkali toprak grubundaki katyonlardan meydana gelir. Doğal sularda strontiyum Sr 2+ ve baryum Ba 2+ da diğer katyonlar gibi kayda alınmayacak seviyelerde bulunduğu için burada sadece Ca 2+ ve Mg 2+ &#;un su sertliğine olan etkileri incelenmiştir. Sertliğin geçmişten gelen önemi, sertlik yapan alkali toprak iyonlarının eskiden sabun üretiminde kullanılan yağ asitleri ile çözünmeyen tuzlar oluşturmasıdır. Bu tepkime yıkama ve tekstilin kalitesini olumsuz bir şekilde etkilemekte idi. Su sertliğini tanımlamak için bazıları hala geçerli değişik terimler kullanılırdı. Alkali toprak iyon konsantrasyonunun tamamına toplam sertlik denmektedir. Sadece Ca 2+ ve Mg 2+ dikkate alırsak : Toplam sertlik = c(ca +2 )+c(mg +2 ) diyebiliriz. Toplam sertlik değişik katyonların konsantrasyonuna göre münferit sertliklere ayrıştırılabilir : Toplam sertlik = Kalsiyum sertlik + Magnezyum sertlik Sertlik yapan bileşenler, bikarbonat, karbonat veya sülfat, klorür ve nitrat benzeri başka tuzlar şeklinde bulunabilirler. Bundan dolayı daha öte bir tanım, karbonat ve karbonat olmayan sertlik şeklinde yapılabilir. Sertlik bileşenleri, örneğin kalsiyum ve magnezyum bikarbonat ve karbonatları, karbonik asit tuzları şeklindeyse Karbonat sertlik, kalsiyum ve magnezyum iyonlarının mineral asit tuzları şeklindeki varlıkları ise Karbonat olmayan sertlik olarak ifade edilir. 27

30 Kalsiyum ve magnezyum iyonları, karbonat ve bikarbonat iyonlarına eşit oranda bulundukları zaman karbonat sertlik CO 2 &#;in indirgenmesi ile yani ısıtılarak çöktürülebilir. Bu şıkta karbonat sertliğinin tanımı aşağıdaki gibi yapılır : Bundan dolayı karbonat sertliğine aynı zamanda Geçici Sertlik denir. Karbonat olmayan sertliğe de tersine Kalıcı Sertlik denir çünkü kalsiyum ve magnezyum iyonlarının bu kısmı, yukarıda belirtildiği gibi karbonat sertliğinin çöktürülmesinden sonra da çözünmüş olarak kalmaya devam ederler. 2 HCO 3 ve CO 3 iyonlarının konsantrasyonu, kalsiyum ve magnezyum iyonlarının eşdeğer konsantrasyonundan büyükse (örneğin yüksek bir NaHCO 3 konsantrasyonu varsa) Toplam Sertlik, Karbonat Sertliğine eşit olacaktır. Sertlik ünitesi [mol/m 3 ] dür. Resmi olmamakla beraber başka üniteler yaygın olarak kullanılmaktadır. Değişimler aşağıdaki orantılar kullanılarak yapılabilir : 28

31 Karbonik asit denge konumu Serbest veya bağlı, karbonik asit doğal sularda değişik konsantrasyonlarda bulunur. Karbon dioksit suyla ilk reaksiyonda karbonik asidi oluşturur. Karbonik asit ayrışmaya devamla H 3 O + (aşağıda sadeleştirilmiş olarak H + ), HCO 3 ve CO 3 2 meydana getirir. Münferit reaksiyonlar şunlardır : Bu reaksiyonların her birine kitle eylemi kuramı uygulanırsa, denge sabit katsayısını belirleyen denklem elde edilecektir. (2) ve (3) üncü denklemlerin sabit katsayısı artan ısı ile büyür, bu da yüksek ısıların dengeyi denklemin sağ tarafına çektikleri manasına gelir. ph&#;ın dengeyi etkilediği aşikardır ve Şekil karbonik asit biçimlerinin ph değerine göre dağılımlarını göstermektedir. Şekil ph&#;a bağlı olarak karbonik asit biçimleri Özetlemek gerekirse, artan ısı ve artan ph ile karbonik asit dengesinin karbonatlar (CO 3 2 ) tarafına kaydığı belirlenmiştir. 29

32 m- ve p-alkalinite ile karbonat sertliğini hesaplama Suyun asit kapasitesi (K S ), belli bir miktar suyun belirlenmiş bir ph&#;a ulaşması için eklenmesi gereken H + iyon miktarıdır. Aynı şekilde baz kapasitesi (K B ) de belli bir ph&#;a ulaşılması için eklenmesi gereken OH iyon miktarını ifade etmektedir. Hassas bir analizde belirlenen bu iki nokta, titrasyonlamada tamponlama kapasitesinin iyice düştüğü ph değerlerine karşılık gelmektedir. Doğal sularda bu değerler ph = ve ph = &#;tür. Başlangıç ph&#;ına göre aşağıdaki parametrelerden iki tanesi belirlenir : Asit kapasitesi ph = &#;e kadar = K S 4. 3 = m-alkalinite (MO seafoodplus.infonitesi) Baz kapasitesi ph = &#;e kadar = K B 4. 3 = -m-alkalinite (MO seafoodplus.infoesi) Asit kapasitesi ph = &#;e kadar = K S 8. 2 = p-alkalinite (PP seafoodplus.infonitesi) Baz kapasitesi ph = &#;e kadar = K B 4. 3 = -p-alkalinite (PP seafoodplus.infoesi) m-alkalinite ve p-alkalinite terimleri metil oranj indikatöründen (renk değişimi ph= civarında) ve fenolftalein&#;den (renk değişimi ph= civarında) kaynaklanır. m-alkalinite ve p-alkalinite için yapılan titrasyon neticeleri kullanılarak Karbonat sertliği Tablo &#;e göre hesaplanır. 30

33 Tablo m- ve p-alkaliniteden Karbonat sertliği hesaplaması Titrasyon neticesi m- ve p- alkalinite [mmol/l] Numunedeki anyonlar Karbonat sertliği hesaplaması [mmol/l] m = p OH 0 0 m = 2p m > 0, p = 0 2p > m > 0 m > 2p CO 3 2 HCO 3 OH, CO 3 2 CO 3 2, HCO 3 [ dh] m x 0,5 m x 2,8 m x 0,5 m x m - p 2(m-p) x 2,8 m x 0,5 m x 2,8 m > 0, p < 0 HCO 3, CO 2 m x 0,5 m x Soğutma suyunda en sık rastlanan durumlar mavi renklidir Kalsiyum karbonat denge konumu Bu konum suyun korozyon mu taşlaşma mı eğiliminde olduğunu belirler. Kalsiyum karbonat denge konumu bilinirse, bir suyun özelliği, korozyon veya taş yapma eğiliminden hangisi olduğunu belirlemek mümkündür. Kalsiyum karbonat çözündüğü zaman : Sistemde kalan birleşik CaCO 3 şöyledir: çözünürlük katsayısı L ise 31

34 Eğer bir su bu denklemi karşılıyorsa başka hiçbir kalsiyum karbonat ne çökecek ne de çözünecektir, yani su kalsiyum karbonat açısından kararlı olmuştur. Eğer su kalsiyum karbonat denge konumunda değilse ya kalsiyum karbonatı çözündürmek ya da kalsiyum karbonatı çöktürmek eğiliminde olacaktır. Eriyebilirlik katsayısı L ısıya ve iyonik kuvvetlere bağıntılıdır. Soğutma sistemindeki ısı farklılıklarından dolayı kalsiyum karbonat denge konumu ısının seviyesine göre yön değiştirecektir. Su, bölgesel termik yük artış olan bölgelerde kalsiyum karbonatı çöktürme eğiliminde, düşük ısıda olduğu bölgelerde ise korozif eğilimde olabilir. Şekil kalsiyum karbonat çözünürlük katsayısının ısıya bağıntısını göstermektedir. Şekil CaCO 3 çözünürlük katsayısının ısıya bağıntısı 32

35 Suyun kalsiyum karbonat dengesinde olması için serbest karbonik asit, kalsiyum ve bikarbonat iyon konsantrasyonları belli bir oranda olmalıdırlar. Bu oran Tillmans denklemi ile belirlenir : Sabit K, karbonik asit çeşitlerinin ayrışma ve CaCO 3 çözünürlük katsayısı denge sabitlerini şu formüle göre ilişkilendirir : Bunun sonucu olarak, ilk yaklaşımda sabit K sadece ısıya bağlı gibi gözüküyorsa da tuzluluğu yüksek sularda, suyun kompozisyonuna göre de değişkenlik gösterecektir. Tillmans denklemine göre hesaplanan serbest karbonik asit içeriği bağlı karbonik asit olarak anılır. Eğer ilave karbonik asit varsa, bağlı karbonik asit miktarını aşan kısım agresif karbonik asit olarak anılır. İyon bağı ile bağlı karbonik asidin diğer bir adı Karbonat sertliğidir. Aşağıdaki denklem uyarınca ; bikarbonatın ayrışımını engellemek için bir miktar serbest veya bağlı karbonik asit gereklidir. Bu miktar -belli bir ısıda- eğer karbonat dengesini sağlamak için gerekli miktardan az ise CaCO 3 çöker. Bu miktar eğer karbonat dengesini sağlamak için gerekli miktardan fazla ise agresif karbonik asit var demektir ve su korozif kabul edilir. Suyun taşlaşma veya korozif eğilimini değerlendirebilmek için hangi ph&#;da dengede olacağını belirlemek gerekir. Bu ph değeri de saturasyon ph&#;ı (ph S ) veya denge ph&#;ı (ph E ) olarak anılır. 33

36 Kalsiyum karbonat denge konumunun korozif veya taş oluşturma eyilimlerinden hangisi olduğunu görmek için iki indeks kullanılır ; Langelier Saturasyon İndeksi (LSI) Ryznar Saturasyon İndeksi (RSI) İndeksler ve hesaplama şekilleri aşağıda verilmiştir. 34

37 <0 : agresif >0 : CaCO 3 çökme eğilimli =0 : kalsiyum karbonat denge konumunda <6 : taşlaşma >6 : korozif ph S = ph E = ( 9,3 + f A + f B) - ( f C + f D ) ( f : faktör ) 35

38 Pratik sebeplerden dolayı, soğutma suyu şartlandırması alanında, Ryznar indeksi tercih edilir. Uzmana, basitçe fakat yeterli isabetlilik ile suyun hangi kompozisyonunda kalsiyum karbonatı çöktüreceğini veya korozyon beklemek gerektiğini öngörmesini sağlar. Uygun soğutma suyu şartlandırma kavramını belirlemede bu indeks çok yardımcı olur. Diğer taraftan Langelier indeksi içme suyunda davranış belirleme için kullanılır. Bu indekslerin sadece gösterge niteliğinde, suyun korozif tarafta mı yoksa kalsiyum karbonatı çöktürme eğiliminde mi olduklarını ifade ettiklerini vurgulamak gerekir ve uygun bir şartlandırma belirlemek için ilave önemli soğutma sistemi parametreleri de dikkate alınmalıdır : azami ısı akış süratleri yarı ömür ısı eşanjörlerinin tipi üretim malzemeleri askıda katı madde konsantrasyonu mikrobiyolojik yük organik kirlilik klorür gibi agresif iyonların konsantrasyonu Kalsiyum karbonat denge konumu ile bu parametrelerin titiz bir değerlendirmesi neticesinde uygun soğutma suyu şartlandırması hakkında karar verilebilir. Ayrıca, uygun soğutma suyu şartlandırması hakkında karar verirken, kimyasal ve teknik unsurların yanında, ekonomik ve çevresel etkenler de önemli rol oynarlar. 36

39 Kalsiyum karbonat çökmesinin kontrol edilebilirliği a) Asit besleme ; hidroklorik veya sülfürik asit Sakıncaları : artan klorür veya sülfat konsantrasyonu koroziviteyi de arttırır. b) Kireçle yumuşatma (taze su hazırlaması) Karbonat sertliği ve karbonik asit şu denklemlere göre uzaklaştırılır : c) Kuvvetli (asit) katyon reçineler ile yumuşatma Hidrojen iyonları katyonların yerini alır. Bu yüzden suda mineral asitler vardır. CO 2 bir degazör ile uzaklaştırılırken anında dekarbonizasyona sebep olur. Sertlik yapıcıların (Ca 2+ ve Mg 2+ ) yok edilmesi sodyum çevrimli reçinlerle de mümkündür. d) Sertlik stabilizatörleri ile karbonat sertliğini dengede tutmak Kalsiyum karbonat çökmesini engellemek soğutma suyu şartlandırmasının temel işlevlerindendir. Dolayısıyla, sertlik stabilizatörleri ve bunların işleyiş şekilleri ayrı bir bölümde ele alınmıştır. 37

40 Kalsiyum fosfat Soğutma sisteminde termik yükün fazla olduğu bölgelerde sadece kalsiyum karbonat çözünürlük sınırı değil, kalsiyum fosfat&#;ınki de Ca 3 (PO 4 ) 2 (Apatit) aşılabilir. Kalsiyum fosfat çökeltilerinin temizlenmesi çok zor olduğu için, taze suda yüksek konsantrasyonda fosfat (PO 4 3 ) olduğu veya fosfat içeren su şartlandırma kimyasallarının kullanıldığı durumlarda, fosfat denge konumu çok yakından takip edilmelidir. Suda azami PO 4 3 ve Ca 2+ konsantrasyonları Ca 3 (PO 4 ) 2 çözünürlük katsayısı ile sınırlıdır. Kütle etkisi kanununa göre : Kalsiyum fosfat çözünürlüğü ph ile değişkendir ve düşen ph ile artar. ph ve kalsiyum fosfatın denge noktası; kalsiyum sertlik, ortofosfat konsantrasyonu ve ısı ile bağıntılıdır. İstenmeyen çökmeleri engellemek için denge ph&#;ı, ph E geçilmemelidir. Bu ifade, kullanılan ürüne veya yarı ömrüne göre değişiklik gösterebilir. Suyun kalsiyum fosfatı çöktürme eğilimi çeşitli hesaplama metodlarının kullanımıyla belirlenir. Fosfat içeren ürünleri uygulamadan, kalsiyum fosfat çökme ihtimaline karşı, Ca 2+ ve ortofosfat konsantrasyonu analizleri yapılmalı ve ulaşılabilecek en yüksek ısı göz önüne alınmalıdır. Uygulamada bunun manası : Düzenli olarak Ca 2+ ve PO 4 3+ analizlerinin yapılması Isı eşanjörlerinde T max kontrolü gereğinde asit besleme ile ph düzeltme 38

41 Kalsiyum sülfat Soğutma sistemlerinde, en önemlilerinden biri alçıtaşı (CaSO 4 x 2H 2 O) olmak üzere, değişik türden kalsiyum sülfat çökmesine rastlanır. Alçıtaşının çözünürlüğü 40 C&#;a kadar artar, daha yüksek ısılarda ise azalır. Çoğunluk soğutma suları şartlarında alçıtaşı çözünürlüğü, kalsiyum karbonat çözünürlüğünün yüz kat ve daha fazlasıdır Demir oksit Ham suların çoğunda, özellikle kuyu sularında çözünmüş demir bulunur. Taze su hazırlama işlemleri ile yok edilmemişse soğutma sisteminde oksitlenerek çok çabuk demir hidroksit&#;e veya demir oksit&#;e dönüşecek ve büyük topaklar halinde çökecektir. Demir kökenli korozyon ürünlerinin çökmesi ve ilgili sorunlar geniş olarak Korozyon bölümünde tartışılacaktır Silikat Silikat çökeltileri kimyasal yollar ile temizlemek neredeyse imkansızdır ama aşağıdaki genel kabul görmüş kurallara uyulursa oluşumu engellenebilir : 1. ph 7,5 silikat mg/l SiO 2 nin altınta tutulacak ph > 7,5 silikat mg/l SiO 2 nin altınta tutulacak 2. ph 7,5 Mg x Si < * ph > 7,5 Mg x Si < * *Mg : mg/l CaCO 3 ve Si : mg/l SiO 2 39

42 Katı maddelerin sedimantasyonu Soğutma suları neredeyse daima askıda katı maddeler içerir ve bunlar çökerek kritik noktalarda durumu kötüleştirebilirler. Değişik kaynaklı çeşitli katı madde şekli Tablo &#;de verilmiştir. Tablo Olası katı maddeler ve kaynakları Mekanik hava kirliliği Uçuşan mikroorganizmalar Soğutma suyunda çökeltiler Diğer kaynaklar Kurum Havadan gelen toz Çimento tozu Kum tozu Diğer sanayi tozları Katran Böcek kalıntıları Virüsler Bakteriler Sporlar Lifler Yosun hücreleri Polenler Kalsiyum karbonat Kalsiyum fosfat Kalsiyum sülfat Demir oksitleri Silikatlar Korozyon ürünleri Flokülanlar Su hazırlamadan gelen katı cisimler Mikrobiyolojik bulaşma Bitkisel parçacıklar Kül Askıdaki maddelerin sudan ayrışarak boruların cidarına çökmesi, oraya taşınmalarına ve akan suyun yırtıcı kesme hızına dayanarak birbirlerine yapışık tutacak adesif güçlerin varlığını gerektirir. 40

43 Yavaş akış süratlerinde boruların yatay kısımlarına nakil, örneğin eğer su ve partiküllerin yoğunluk farkı büyükse gerçekleşir. Yüksek akış süratlerinde, düz akımlı katman ile çalkantılı katman arasındaki bölgenin cidarlara yönlenmiş türbülanslı bileşeni taşınımı yapar. Bu doğrultuda, Şekil &#;ün gösterdiği gibi, ısı eşanjörlerinin tıkanmalarında akış hızı belirleyici bir rol oynamaktadır. Tablo Akış hızının askıdaki katı maddelerin sedimantasyonu üzerindeki etkisi Akış hızı [m/sn] < 0,15 0, ,5 1,5 3 > 3 Olası netice Düşük akış hızı. Katı maddelerin sedimantasyonu engellenemez. Kritik noktalar ancak mekanik olarak temiz tutulabilir. Katı maddelerin sedimantasyonu sadece dispersanların yardımı ile engellenebilir. İdeal akış hızı Boru malzemesinin ve muhtemelen varolan korozyon engelleyici tabakanın erozyonu Erozyon korozyonu Daha önce belirtildiği gibi, taşınan katı malzemelerin bir çökelti oluşturması adezyon güçlerinin varlığına bağlıdır. Bu adezyon güçleri doğa ve kuvvet itibarıyla farklı olabilirler ve partiküllerin boyutları, şekilleri, boru iç yüzeylerinin durumu gibi değişkenlerden de etkilenebilirler. Batan ve düz akımlı bölgeye ulaşan çok küçük bir partikülün zayıf bir adezyonu olacaktır. Partikül, hidrolik açıdan kaygan yüzeyli bir borunun içinde bile akış istikametinde yavaşlayacak 41

44 ve cidar ile adezyon güçleri geliştirmeden yapışabilecektir. Böylesi zayıf tutunmalı çökeltiler akış hızındaki ani değişmeler ile kolaylıkla yerlerinden söküleceklerdir. Tipik olarak pürüzlü bir boru yüzeyi, akışkanın cidara yakın tarafında türbülanslara sebep olacak ve sedimantasyonu akımda cephe ve art bölgeler yaratarak etkileyecektir. Adesif güçlerin gelişme imkanı artacak ve çökmenin ilk neticelerinden olan boru cidarının kayganlaşması gözlemlenecektir. Katı maddelerin sedimantasyonunu engellemek için fiziksel ve kimyasal yöntemler uygulanır. çık çevirimli soğutma sistemlerinde, sirkülasyon suyunun %7 oranında bir kısmının filtrelerden geçtiği destek filtreleme ile askıdaki katı madde konsantrasyonu önemli derecede düşürülür. Soğutma kulesinin hava girişlerine konacak filtreler de hava kaynaklı kirliliği büyük ölçüde azaltır. Kimyasallar, çökeltileri engellemek için kullanılan başlıca araçtırlar. Daha iyi anlatım için dispersanlar ve çalışma şekilleri ayrı bir bölümde açıklanacaktır. Soğutma suyu tesisatı iç yüzeylerinde biyofilm oluşturucu bakteri varlığı adezyon güçlerinin oluşmasını şiddetle arttıracaktır. Biyofilm, ısı transferini bozan kalın tabakaların oluşmasında harç vazifesi görür. Bu yüzden katı maddelerin çöküp çökelti oluşturmasını engellemek için biyosit kullanılması da esaslı önlemlerden biri sayılır. Yağ ve petrol bulaşmasının kirlilikler içinde özel bir rolü vardır. Kaçaklar (mesela petrokimya sanayiinde) ile soğutma sistemine giren petrol, metal yüzeylere tutunur ve diğer çökelti ve çökmüş malzemeleri bağlar. Ayrıca petrol bakteriler için besin kaynağıdır ve mikrobiyolojik etkinliğin artmasına yardımcı olur. Bu tür çökeltiler biyodispersanların uygulanması ile engellenir. 42

45 Korozyon Terimler ve Tanımlar Korozyon Malzemenin çevresi ile kimyasal ve elektrokimyasal etkileşime girerek zarar görmesidir. Erozyon Malzemenin yüzeyinden başlayan mekanik tahribat. Akan gaz, buhar, sıvı içindeki sert cisimler sebep olur. Eğer akışkanların içinde patlayan kabarcıklar tarafından meydana gelirlerse kavitasyon olarak adlandırılır. Korozyon hücresi Metaller korozyona uğradığı zaman oluşan elektrokimyasal hücreler. Bir elektrolit vasıtasıyla bağlantıda olan bir anot ve bir katotdan meydana gelir. Anot Metal iyonlarının elektrolite geçtiği (oksidasyon) korozyona uğrayan metal yüzeyi. Katot Oksidasyon sırasında serbest kalan elektronların elektrolitin elektron alıcıları tarafından tutulduğu (redüksiyon) korozyona uğrayan metal yüzeyi. 43

46 Elektrolit Genel olarak elektrolitler, elektrik akımını iyonik yerdeğiştirme ile aktaran cisimlerdir. Ancak sıvı elektrolitler katyonlar ve anyonlar içerir. Lokal hücre Elektrod bölgesi 1 mm 2 den ufak korozyon hücresi. Katodik korozyon koruma Elektrokimyasal bir hücrenin katodunu koruyarak gerçekleştirilen korozyondan koruma metodu. Pasivasyon Koruma katmanları ile metal yüzeyinin korozyona karşı direncini değiştirme (arttırma). Koruyucu tabaka Isı transferini bozmadan korozyon derecesini düşüren kaplama. Korozyon inhibitörü Agresif ortamlarda malzemelerin korozyonunu önleyen veya geciktiren madde. Katodik veya anodik kutubun reaksiyon büyüklüğünün düşürülmesi, katodik veya anodik inhibitörler vasıtasıyla gerçekleştirilir. 44

47 Elektrokimyasal yaklaşım Metalin çözünmesi genellikle elektrokimyasal bir proses olarak tarif edilir. Elektronların metal içinde serbest hareketlerinden dolayı, metal katyonların kristal kafeslerden çözeltiye transferinin ayrı bir bölgede gerçekleştiği olasıdır. Metal katyonların çözeltiye transferi anodik reaksiyon (tepkime), elektronların elektron alıcıları tarafından tutulması ise katodik reaksiyon olarak tanımlanır. Kısmi anodik reaksiyon Metal korozyonunun görüntü olarak bir çok şekli olmasına rağmen sebebi metallerin daha düşük bir enerji durumuna geçme (örneğin okside olma) eyilimleridir. Bunu gerçekleştirirken metal elektronlar bırakır ve metal iyonuna dönüşür. Me Me e- Kısmi katodik reaksiyon Anodik reaksiyon ile serbest kalan elektronlar metal üzerinden aşağıdaki reaksiyonların baskın olduğu katodik bölgelere geçerler : O 2 + 2H 2 O + 4e- 4OH O 2 + 4H + + 4e- (Oksijen korozyonu) 2H 2 O (Oksijen korozyonu) 2H + + 2e- H 2 (Hidrojen korozyonu) Tali reaksiyonlar Kısmi elektrokimyasal reaksiyonların tepkime ürünleri tekrar kendi aralarında veya başka su bileşenleri ile reaksiyona girebilirler. Uygulamada, ilk serbest kalan metal iyonlarının tali reaksiyonlar ile tutulmaları ve oluşan korozyon ürünü 45

48 tabakaların daha sonra yeni korozyon saldırılarına karşı koruyup koruyamadıkları önemlidir. Aktif anti-korozyon önlemleri genellikle tali reaksiyonları etkiler ve koruyucu tabakaların oluşmasına katkıda bulunurlar Korozyon prosesini Şekil resimlemektedir. Şekil Bir korozyon hücresi şeması oksijen fakiri anot Fe Fe eoksijen zengini katot sonraki reaksiyon 2e- + ½ O 2 + H 2 O 2OH 2Fe OH + ½ O 2 2FeOOH + H 2 O (pas) Oksijen redüksiyon (indirgeme) potansiyeli (ORP) bir metalin ne kadar asil olduğunu gösterir. Bu potansiyel hakkındaki bilgi onun korozyona yatkınlığını gösterme açısından yetersiz kalabilir zira tali reaksiyonların korozyon ürünleri de önemli rol oynarlar. Mesela aluminyum ve krom, sıvı ortamlarda, daha sonraki korozyon saldırılarından koruyan ince ve yoğun oksit tabakaları oluştururlar ve bu pasivasyonlayan oksit tabakaları onları olduklarından daha asil gibi gösterirler. 46

49 Bir metalin elektrokimyasal potansiyeli onun metal erimesi ölçüsünün esas gücüdür. Şekil &#;de görüldüğü gibi artan normal elektrod potansiyeline göre sıralı bir metal listesine elektromotiv dizi denir. Şekil Bazı metallerin elektromotiv dizileri (suyun içinde) 47

50 En önemli korozyon çeşitleri Oksijen korozyonu Demir korozyonunun en yaygın tipi olduğu için oksijen korozyonunun pratik önemi çok büyüktür. Ayırt edici özelliği, katotda, OH oluşturarak veya H + iyonlarını tüketerek oksijenin indirgenmesidir. Bu da metal gövdesinin katot bölgelerinde aşağıdaki denklem uyarınca ph yükselmesine yol açacaktır : Eğer bikarbonat iyonları varsa bu defa şu denklem uyarınca karbonat iyonlarının artmasına sebep olacaktır : Böylece çözünmez karbonatların oluşması kayrılacaktır. Bu nedenle Zn 2+ gibi katodik inhibitörlerin etkisi, katotda ph yükselmesi ile inhibitörün çökmesi ve katot bölgesinde koruyucu bir film tabakası oluşturulmasına dayanır. Demir bazlı malzemeler işin içindeyse, oksijenin de varlığında demir2 iyonlarının oksitlenmesi daha düşük çözünürlüklü demir3 bileşikleri ile sonuçlanacaktır. Oksijen korozyonu için gerekli oksijenin yüzeye taşınması yayılma bazlı bir eylem olduğuna göre, muhtemelen koruyucu katman olan sıvı film tabakasından yayılan oksijen miktarı, oksijenin sudaki konsantrasyonuna, ısıya, akış hızına ve korozyon reaksiyonunun oksijen tüketimine bağlıdır. Oluşan koruyucu katmanların yoğunluğu, oksijenin yanısıra korozyon ürünlerinin naklini de engellediklerinden daha da önem kazanır. Bu nedenle, koruyucu tabakalar, kendi gelişmelerini ve içlerinde oluşan değişim tepkimelerini etkilemektedirler. 48

51 Hidrojen korozyonu Oksijensiz sıvı ortamda, hidrojen iyonları, katot bölgelerde hidrojene dönüştürülürler. Elektromotiv diziye göre bu tepkimeler, çinko ve demir korozyonunda aşağıdaki denkleme göre mümkündür : Bu proses bir çok aşama ile devam eder. Hidrojen korozyonunun oluşması için oksijen hemen hemen hiç olmamalıdır ve bunun da düşük hidrojen konsantrasyonlarında (örneğin ph>7) hafif ve yüzeye dengeli dağılmış bir korozyona sebep olma gibi bir avantajı vardır. Bundan dolayı buhar kazanı besi suyu ve ısıtma sistemlerine çoğunlukla sadece oksijeni tamamen yok edici ve ph&#;ı yükseltici şartlandırmalar yapılır. Genel korozyon Genel korozyon, korozyonun şiddetinde olan değişikliklerden etkilenmeden, metalin yüzeye paralel olarak kalkmasıdır. 49

52 Mikrobiyolojik kaynaklı korozyon (MIC) Soğutma sistemlerinde bakteri kaynaklı korozyon çoğunlukla hafife alınır. Bu bağlamda en önemli bakteriler ve bunların korozyon etkileri aşağıda açıklanmıştır : Sülfat indirgen bakteri (SRB) Anodik reaksiyon Katodik depolarizasyon (bakteri) Korozyon ürünleri Sülfür tüketen bakteri (korozif) Azotlayıcı bakteriler Demir bakterisi. (koloidal) 50

53 Pitting korozyonu Pitting korozif saldırının bölgesel bir şeklidir. Özelliği bir bölgede metal yüzeyinde küçük çukurlar (çukur : ingilizce pit) oluşurken diğer yüzeyler korozyondan neredeyse tamamen arınmıştır. Ağırlık kaybına göre ölçülen toplam korozyon asgaride görülmesine rağmen delinmelerden dolayı aksamalara sebep olur. Korozyonun işlemesi genel korozyonun gösterdiğinden 10 ila kat daha fazla olabilir. Bazen çukurlar küçük ve fark edilmeleri zordur ve bazı durumlarda genel korozyon tarafından gizlenebilir, korozyon ürünleri ve onların çökmeleri tarafından sabitlenebilirler. Pitting&#;in görülebilir boyutlara gelmesi için belli bir başlangıç ve gelişme süresinin geçmesi gereklidir. Pitting korozyonunun mekanizması hakkında bir çok araştırma ve teori bulunmaktadır ama bütün malzemelere ve şartlara uygulanabilen kesin ve tatmin edici bir netice elde edilememiştir. Uzun bir süre nedeninin değişik elektrolit konsantrasyonlu korozyon hücreleri olduğu düşünülmüş, ama günümüzde aşağıdaki prosesin de pitting korozyonunun görülmesinde önemli bir payı olduğuna inanılmıştır : Çökeltiler altında oksijen çabucak tükenir ve akış olmayan bölgelerde gibi indirgenmeler artık meydana gelemez. Oksijen konsantrasyon farklılıklarından dolayı yeni bir tanım; aerasyon (havalandırma) hücreleri oluşur ve daha fazla havalandırılan bölgeleri katotlaştırırlar. Anot ise sadece daha az havalandırılmış olmakla kalmaz ve metal erimesi, örneğin demir için şeklinde gerçekleşir. Bundan dolayı anotda aşırı bir pozitif akım oluşur ve klorür iyonları çökeltilere anotda nüfuz ederek klorür konsantrasyonunu artırılar. 51

54 Klorür şu denkleme göre hidrolizlenir : Cl ve H + iyonları demirin erime hızını daha da artırır. Bu proses oto-katalitiktir yani klorür iyonlarının nüfuz etmesi artan metal erimesi ile çoğalır, artan klorür metal erimesini artırır, vs, vs. Pratikte zarar görmüş veya homojen olmayan koruyucu tabakalar bölgesel oksijen konsantrasyonu farklılıklarına dolayısıyla da aerasyon hücrelerinin formasyonuna sebep olabilirler. Çözünmüş oksijenin yayılmasına değişken bir direnç oluşacağı için kanal şeklinde bir tip korozyon da gerçekleşebilir. Oksijen tüketen mikroorganizmaların bölgesel birikimi de aerasyon hücrelerinin oluşmasına yol açabilir. Pitting, pasivasyon filmi oluşturan ve korozyona dayanıklı kabul edilen metallerde özel bir bölgesel korozyon şeklidir. Bölgesel olarak pasivasyon filmine nüfuz eden ve erimelerine yardım eden klorürler tarafından hücuma uğrayan metaller tahrip olabilirler. Suyun içinde aşırı birikmeden veya çökelti altı zenginleşmeden dolayı klorür konsantrasyonu kritik bir seviyeye ulaştığı zaman pasivasyon etkisizleşir ve bu noktalarda metalin aktif erimesi gerçekleşir. Kontakt korozyonunda, çevresindeki geniş katodik bölgelerin etkilerinin ve sıvıya nazaran elektrolitik kompozisyondaki farklılıkların meydana getirdiği toplu iğne başı gibi delikler çabucak derinleşir ve çukurlara dönüşür. Bu tür korozyon, ağırlıklı olarak yüksek alaşımlı çelikte ve aluminyum malzemelerde görülür. 52

55 Kontak korozyonu İki değişik metal, sıvı ortamda, aralarında koruyucu bir engel olmadan birbiri ile temas halinde ise, elektrolitik bir hücre oluşur. Korozyonun derecesi, değme yüzeyi ve olguya karışmış metallerin elektromotiv güçlerine göre değişir ; daha az asil olan hücuma maruz kalacak olandır, örneğin çinko deniz suyunda çeliği korurken bakır veya pirinç aynı ortamda çeliğe saldıracaktır. Uygulamalarda sıklıkla kullanılan bakır ve çelik metalik kombinasyonları korozyona yatkındırlar. Bu korozyonun şiddetinin bir ölçüsü anotdaki cereyanın yoğunluğudur. Bu sebepten dolayı küçük anotlar (demir gibi) büyük katotlar (bakır) ile temasta olursa tersi duruma nazaran çok daha çabuk korozyona uğrayacaktır. Selektif korozyon Tek fazlı, çok bileşenli bir üründe, sadece bir bileşenin tahrip olduğu korozyona selektif korozyon denir. Ara yüzeyde malzeme kompozisyonunun değişmesidir. İyi bilinen bir örnek olan pirincin çinkosuzlaşmasında sadece çinko alaşımdan çıkar ve geriye gözenekli, bakırda zengin, mekanik dayanıklılığı düşük bir yapı kalır. Çinkosuzlaşmanın sebebi, su ve malzemenin niteliği arasındaki bağlantı ve diğer aşamaların detaylandırılması hala tam olarak anlaşılmış değildir. 53

56 Beton korozyonu Soğutma kuleleri ve soğutma kulesi havuzları sıklıkla betondan yapıldıkları için bu tür korozyonun açık çevirimli soğutma sistemlerinde özel önemi vardır. Beton korozyonunun şiddetini belirleyen, soğutma suyunun sülfat konsantrasyonudur. Buradan hareketle, sülfat konsantrasyonu sınırlanarak bu tür korozyon kolaylıkla kontrol altına alınır. Eğer bu mümkün olamayacaksa, korozyona dayanıklı beton komponentleri kullanılabilir veya koruyucu kaplamalar uygulanabilir. Suyun betona karşı agresifliği Tablo &#;e göre değerlendirilebilir. Tablo Betona sülfat saldırısının değerlendirilmesi Betona karşı agresivite Sülfat konsantrasyonu [mg/l SO 4 2 ] Yok < Az Orta Ağır Çok ağır >

57 Diğer parametrelerin korozyona etkisi Kimyasal etkenler ph değeri ph&#;ın metaller üzerinde tesirini belirleyen, karşılık gelen metal oksidin davranışıdır. Eğer oksit asidik ortamda eriyenden ise metal aynı ortamda çabucak korozyona uğrayacaktır. Eğer oksit alkalin çevrede çabucak eriyenden ise korozyon derecesi bu ph&#;larda yüksek olacaktır. Bazı metal oksitler hem asidik hem de alkalin çözeltilerde erir. Bunlara karşılık gelen metaller anfoter olarak anılırlar ve orta ph&#;lar en stabil oldukları değerlerdir. Anfoter metalllere örnek aluminyum ve çinkodur. En düşük korozyon hızları; Al için ph=6,5, Zn için ph= 11,5&#;lardadır. Elektromotiv dizide en üstteki asil metaller, ph&#;dan etkilenmezler. Şekil ph&#;ın karbon çeliği korozyon hızına etkisi 55

58 Şekil &#;de gösterildiği gibi, demir -özellikle karbon çeliği- ph 4&#;e kadar asitte eriyen metal davranış biçimi gösterir. 4,5 10 ph aralığında korozyon hızı ph&#;dan fazla etkilenmez ama ek bir ph artışı korozyon hızını ph 12&#;de en aza indirir. Bu noktada demir ve karbon çeliği, yeni bir ph artışının tekrar korozyon hızlarını artırdığına göre, anfoter metal davranışı sergilemektedirler. Askıda katı maddeler Çamur (tortu), toprak, kirlilik ve diğer partiküller sisteme taze su ile veya soğutma kulesinde havanın yıkanması ile girebilir. Bu malzemelerin çöktüğü bölgelerde sonuç olarak korozyona yol açacak aerasyon hücreleri oluşabilir. Çözünmüş tuzlar Normal ısıda, düşük sertlikli doğal su ile temasta bulunan metalin korozyon hızı, suyun tuz konsantrasyonunun veya iletkenliğinin artışı ile fazlalaşır. Tam doygun çözeltilerde bazı tuzların çökelmesi korozyondan koruyucu bir katman oluşturabilir. Suda var olan iyonların korozyon hızına etkisi değişiktir; klorür iyonları ve daha düşük ölçüde sülfat iyonları pasif katmanları geçip aktivitesi yüksek anodik bölgeler yaratabilirler. Aksine, alkalinite ve sertlik yapıcı iyonların korozyondan koruyucu etkileri vardır. 56

59 Çözünmüş gazlar Normal olarak karbon dioksit ve oksijen gibi gazlar suda çözünmüş olarak bulunurlar. Bu gazların korozyona etkileri Kalsiyum karbonat denge konumu bölümünde konu edilmişti. Safsızlıkların veya su şartlandırma programlarının neticesi, başka gazlar da var olabilir; tipik örnekler amonyum, hidrojen sülfür ve klordur. Amonyum Amonyum oksitleyici maddelerin varlığında özellikle bakırı korozyona uğratır : Sonuçta oluşan bakır - amonyum kompleksi bakıra karşı çok koroziftir ama pratik nedenlerden, amonyum tarafından başlatılabilecek olası mikrobiyolojik kaynaklı korozyonun daha büyük önemi vardır. Hidrojen sülfür Hidrojen sülfür soğutma sistemine girebilecek en tehlikeli gazlardandır. Normalde proses kirliliklerinden, özellikle rafineri ve petrokimya sanayiinden kaynaklanır ama sülfat indirgeyen bakterinin (SRB) sülfatı indirgemesi ile de oluşur. Bu gaz, korozyonu iki şekilde artırır; asidik bir reaksiyonu olduğu için bundan kaynaklanan düşük ph değeri koroziftir. İkinci olarak da demire karşı katodik davranan ve galvaniz korozyonu yapan ferro sülfür formasyonuna sebep olur. 57

60 Bakır bazlı alaşımların varlığında, eğer sulfür konsantrasyonu 0,1 mg/l&#;yi geçerse koruyucu tabakaların oluşumu tamamen engellenir. Klor Klor gazı soğutma sistemlerinde mikrobiyolojik kontrol için yaygın olarak kullanılır. Sistemde hidrolizlenir ve hidroklorik asit ile hipoklorik asit oluşturur : Dolayısıyla ph düşerek koroziviteyi artırır. Bir çok metalde korozyondan koruyucu filmin oluşması engellenir. 58

61 Fiziksel etkenler Isı Korozyon hızı ısıyla artar. Sözgelimi, kullanma suyu devresinde ısının 15 C&#;den 80 C&#;ye çıkması korozyon hızının % artmasına neden olur. Genellikle difüzyon ısıyla artar ve daha çok çözünmüş oksijen katodik bölgelere ulaşabilir. Bundan dolayı, açık su devrelerinde, oksijenin çözünürlüğü ısıyla azalsa bile korozyon hızlanır çünkü daha büyük miktarlarda oksijen metal yüzeyine ulaşabilmektedir. Isı yükselirken bu eğilim 60 C&#;ye kadar devam eder. Bu ısının üstüne çıkılınca çözünmüş oksijen kaybı ağır basmaya başlayacak ve korozyon hızı düşüşe geçecektir. Bakınız Şekil Şekil Isının açık çevirimli su sistemlerinde korozyon hızına etkisi 59

62 Kapalı devrelerde oksijen uçup gidemeyeceği için, artan oksijen difüzyonu korozyon hızının ısıyla sürekli artmasına yol açar. Sadece korozyon tepkileşimleri oksijeni tüketmeye başladığı zaman korozyon hızı düşmeye başlar. Bir metal parçası üzerindeki ısı farklılıkları, daha sıcak olan kısımların anotlaşmasına ve tabii daha soğuk olanların ise katotlaşmasına sebeptir. Bu olgu, neden ısı transferi eşit dağılmamış sistemlerde korozyonun oluştuğunu açıklamaktadır. Bazı metaller ve alaşımlar artan ısı ile elektrik potansiyellerini değiştirirler, örneğin galvanize çeliğin çinko tabakası yaklaşık 66 C&#;de katotlaşır ve artık korozyona karşı koruma sağlayamaz. Akış hızı Reynolds sayısı ile ayrıştırılan akışlar, laminer ve turbulanslı olarak iki şekilde tanımlanır. akış hızı [m/sn] boru çapı [m] ortamın kinematik viskozitesi [m 2 /sn] (normal şartlarda su için m 2 /sn) Eğer Re < akış laminer, Re > akış turbulanslıdır. Şekil &#;de boru içinde iki akış türü gösterilmektedir. Şekil laminer akış turbulanslı akış 60

63 Türbülanslı akış şartlarında metal yüzeyinde ince bir film bulunur. Korozyon için gerekli oksijen, sıvının içinde çok rahatlıkla yayılır ama koruyucu filmin sağladığı kontrollü difüzyondan dolayı hemen hemen hiçbir zaman yüzeye ulaşamaz. Artmaya devam eden akış hızı, bu filmi inceltip daha fazla oksijeni yüzeye ulaştırsa da, bu olgu, inhibitörlü suda artan difüzyonun aynı zamanda yüzeye daha fazla inhibitör getirmesi ile dengelenir. Ancak akış hızı daha da yükseldikçe koruyucu film oluşması erozyondan dolayı gittikçe kötüleşir. Yavaş akışlı soğutma sisteminlerinde veya fasılalı işletimlerde difüzyonla yüzeye daha az miktarda inhibitör ulaşır. Bu sistemleri korumak zordur veya sadece çok yüksek inhibitör konsantrasyonu ile korunabilir. Farklı metaller Farklı metalleri bağlantılı yapmanın sonuçları Kontak korozyonu bölümünde tartışılmıştır. Metalürji Metal yüzeyleri hiçbir zaman tamamen bir örnek ve düz değildir. Tüm yüzeylerde çizikler, çatlaklar, vs şeklinde bulunan kusurlarda, elektron kaybetme ve metal iyonu oluşma ihtimali artar. Bu bölgeler de o zaman anotlaşır. Gerilim altındaki parçalar dış kristallerinde anodik bölgeler oluştururlar. Homojen olmayan bölgeler veya kristal yapıda farklı metal alaşımlar içerme, galvaniz hücrelerin formasyonuna yol açar. İki değişik yoğunlukta taneciğin bitişik olması da korozyon hücreleri oluşturabilir. 61

64 Biyolojik yaklaşım Mikroorganizmaların soğutma sisteminde çoğalması Soğutma sisteminde, mikrobiyolojik üremenin sorun yaratabileceği birçok bölge vardır. Çoğunlukla, tesisin belli bölgelerinde, spesifik bir cins mikroorganizma aktif olmaktadır. Nitekim, eski soğutma kulelerinde ahşap kısımların çürümesine özel bir mantar sebep olurken, soğutma kulesi dolgu ve damla tutucularında mikrobiyolojik üreme belli bir yosun türü tarafından, ısı eşanjörlerinin tıkanması ise biyofilm oluşturan, korozyona sebep olan, sülfat indirgeyen bakteriler veya demir bakterileri tarafından gerçekleştirilmektedir. Mikroorganizmaların ana kaynağı taze su girişi ve soğutma kulesinde havanın yıkanması ile çıkan tozlardır. Dolayısıyla, mikroorganizmaların miktarı, taze su kalitesi ve soğutma kulesinin çevresindeki havada bulunan parçacık konsantrasyonuna bağlıdır. Hava ile gelen mikroorganizmaların çoğunluğu üremeye fırsat bulamadan yok olacaklardır. Yine de şartlar elverdiği zaman, birkaç mikroorganizma, kısa sürede yoğun tıkanmalara sebep olacak bir olguyu başlatabilirler. Mikroorganizmaların gıdası da değişik kaynaklardan gelir, bunlardan bir tanesi suyun kendisidir. Yüzey suları taze su için kullanıldığı zaman çok büyük sayılarda mikroorganizmanın yanı sıra gıda da içeri alnacaktır. Başka gıda kaynağı toz, böcek, bitki kalıntıları ve çevre havasının yıkanmasından çıkacağı gibi, petrol, yağ, yüzey aktif madde, alkol, amonyum proseslerinden de gelebilir. Ölü mikroorganizmalar, özellikle yosun, besin kaynağı oluşturabilir. Gıda arzı, otomatik olarak uzun yarı ömür ve yüksek konsantrasyon sayısı ile artacaktır. Mikroorganizmaların çoğunluğu için en iyi üreme ısısı 20 ila 40 C arasıdır. Bu da kabaca bir açık çevirimli soğutma sisteminin ısısıdır ve biyofilm oluşturucu bakteri, ısı eşanjörlerinde SRB ve soğutma kulelerinde yosun için en iyi sıcaklıklardır. 62

65 Tabii olarak, soğutma kulesinin iç ısısı ortam hava sıcaklığına bağlıdır. Ilıman bölgelerde soğuk mevsim boyunca soğutma kulesinin iç ısısı, yosun üremesi ideal ısısının belirgin şekilde altında olacaktır. Kışın, yosun üremesi için önemli olan ışığın parlaklığı da belirgin şekilde azalacağından bu organizmalar hemen hemen hiç çoğalamazlar. Yosunun azalması, diğer organizmaların da besin kaynağını azaltacağından, soğuk mevsimde mikrobiyolojik problemlerin daha az sorun yaratıcı olmalarının nedenlerinden bir tanesidir. Soğutma sistemlerinde mikroorganizmalar için en uygun ph değeri nötr ile hafif alkalin arasıdır Bakteriler Bunlar soğutma kulelerinde en önemli mikroorganizmalardır. Gıda konusunda bakteriler yosuna nazaran daha isteklidirler. İnorganik maddelerin yanında organik maddelere de metabolizmaları için ihtiyacları vardır ama eser miktarlar bile yoğun üremelerine yetebilir. Bakteriler kompleks biyofilmler oluşturarak biyolojik kirlilik ve MIC&#;e sebep olurlar. Dolayısyla, endüstriyel soğutma sisteminde üremeleri, biyositlerin kullanımı ile kabul edilebilir seviyelere indirilmelidir. 63

66 Biyofilm oluşturan bakteriler Birçok bakterinin hücre duvarları, değişik kalınlıklarda hidratlı malzeme ile kaplıdır. Polisakkaridlerden oluşan bu sümüksü katmanlar az veya çok güçlü bir şekilde hücreye bağlıdırlar ve mikroorganizmanın hücre yapısına destek veya rezerv olurlar (hücredışı polimerik maddeler). Sümüksü katmanlar bu hücrelerin yüzeylere yapışmasını sağlarlar. Hücre bölünmesinden sonra da hücrelerin bibirinden ayrılmasını engeller. Bu çok katmanlı sümüksü biyofilmler soğutma sistemi duvarlarının büyük bir kısmını kaplayabilirler. Bu biyofilm kitlelerinin neticesi olarak ısı transferi azalır, korozyon inhibitörleri yüzeylere ulaşamaz ve son aşamada eşanjör boruları tamamen tıkanabilir. Bu biyofilm tabakası biyosidlere de karşı önemli koruma sağlar. Antimikrobiyal maddeler biyofilm tarafından etkisizleştirilir veya içerilere nüfuz edemeden (örneğin okside edici biyositler) sadece yüzeyde çalışırlar. Biyofilm ve çamur katmanlarının yaratabileceği başka bir problem, korozif aktivitesi olan bazı bakterilere ideal ortamı sağlamaktır: bu katmanların içindeki bakterinin metabolizması için oksijene ihtiyacı vardır, dolayısyla katmanların içinde bir oksijen değişimi oluşacak, bunun neticesinde de yüzeye yakın yerlerde oksijensiz ortamlar yaratılacaktır. Bu şartlar sülfat indirgen bakterilerin (SRB) gelişmesi için en uygun ortamdır. 64

67 Tablo Soğutma sistemlerinde biyofilm oluşturan bakteriler Türler Organizma Fiziksel özellikler Problemler Uygun ortam Biyofilm oluşturucular Spor oluşturmayan Kapsüllü aerobiyont Psödomonas Flavobakteryum Aerobakter Enterobakter Mukoyid Klebsiella Proteus Biyofilmimsi küme Sümüksü Sarı gri Tıkanma Korozif bakteriyi korur Metal yüzeyleri inhibitörden izole eder Azalmış ısı transferi Isı C ph : 4 8 ideal : 7,4 Aerobik sporlar oluşturur Basilus subtilis Biyofilmimsi Lifli olabilir Sarı,gri veya portakal renginde Biyofilm Tıkanma Korozif bakteriyi korur Zor öldürülür Isı C ph : Basilus cereus 65

68 Korozif bakteriler Mikrobiyolojik Kaynaklı Korozyon (MIC), sülfat indirgen, sülfür bakterisi, demir bakterisi ve azotlayıcı bakteriden kaynaklanır. Soğutma sistemlerinde çoğunlukla sülfat indirgen türler baskın öneme haizdirler. Tablo korozivite bakımından en önemlilerinin bir derlemesini vermektedir. Tablo Soğutma sistemlerinde korozif bakteriler Türler Organizma Fiziksel özellikler Sorunlar Uygun ortam Korozif Demir çöktüren Gallionella Krenotriks Leptotriks Spaerotilus Streptomices Kahverengikırmızı çamur Lifli yapı, Aerobiyont Tıkanma Demir oksit çökmesi Korozyon Isı: C ( C) ph :7,,5 Sülfürik asit yapıcı Tiyobasilus Tiyooksidan Aerobiyont Korozyon Isı: C ph : Nitrik asit yapıcı Nitrobakter Nitrozomonas Aerobiyont Korozyon Isı: C Sülfat indirgen Desulfovibrio Klostridiyum Tiyobasilus Siyah çamur Klostridiyum spor yapıcı Anaerobiyont Korozyon Çinkoyu çöktürür Gaz oluşumu Koku Isı: C ph: ideal: 7,5 66

69 Sülfat indirgen bakteriler Sülfat indirgen bakteri (SRB), çok geçişli soğutma sistemlerinin yaklaşık üçte birinde bulunur. Oksijensiz ortamlarda çoğalabilirler, bunun da manası SRB&#;nin soğutma suyunun deydiği yerlerde veya soğutma kulesinde değil ama aksine oksijenin nüfuz edemediği biyofilm ve çamur katmanlarında bulunmakta olduğudur. Eğer SRB oksijensiz ortamdan oksijenli bir ortama taşınırsa metabolizmasını durdurur ama hemen ölmez. Oksjensiz ortama döndüğünde tekrar çoğalmaya başlar. SRB&#;lerin dahil olduğu korozyon prosesi şu reaksiyon aşamalarından oluşur : Katot Anot Bakteri Bir korozyon hücresinin katotundan gelen atomik hidrojen (1) vasıtasıyla örneğin Desulfovibrio, sülfatı kükürde indirger (3). Kükürt, anotdan açığa çıkan ferro demir (2) ile reaksiyona girer ve ferro sülfür oluşur (4). Bu bakteriyel hareket korozyon hücrelerinin sürekli depolarizasyonuna sebep olur ve bundan dolayı kendi kendine yayılan bir korozyon meydana gelir. 67

70 Demir bakterisi Bazı durumlarda, çelik yüzeyi korozyon artışına sebep, demir bakterisinin etkisidir. Yapılan mikroskopik analizlerde görülmüştür ki pas tüberkülleri içinde yapısallaşmış ferik oksit yanında demir bakterisi Gallionella feruginosa tarafından üretilmiş kristal yapısı olmayan ferik oksit çökeltileri de bulunmaktadır. Demir bakterisi ifadesi, ortak noktaları, çözünmüş oksijeni kullanarak demir2&#;yi demir3&#;e okside ederken enerjiyi tutan çeşitli türden bakterileri içerir. Nitrit bakterisi Nitrosomonas ve Nitrobakter tarafından amonyumun oksidasyonu ile üretilen nitrik asit, ph&#;ın düşmesine ve bu noktalarda koruyucu katmanların tahrip olmasına sebep olur ve bunun neticesi de tipik pitting&#;dir. 68

71 Lejyonella Lejyonella bakterisi, ısısı 10 C&#;nin üstünde olan Dünyadaki tüm yüzey sularında bulunur. Bu sebepten hem içme hem de soğutma suyunda rastlanırlar. Tek başına Lejyonella sistemlerde maddi zarara yol açmaz ama Pneumococcus ile birleştiklerinde zatüre yapan en yaygın patojeni oluştururlar. Bilinen yaklaşık 35 değişik Lejyonella türünün yarısı patojeniktir. Bazı bakteriler antibiyotiklere karşı özellikle dirençlidir. Bu tür, bağışıklıkları zayıflamış insanlarda, ölümcül olabilecek bir hastalığa yol açarlar. Lejyonellaya, havada asılı kalan ve duş, klima, soğutma kulesi kaynaklı bakterilerin akciğerlere girmesi sebep olur. Antibiyotik veya biyosid kullanılmadığı zaman, kanda veya suda yapılan Lejyonella sayımında, yaklaşık her 4 saatte bir, 2 kat arttığı görülür. Üreme ideal ısısı C &#;dir. Lejyonella bakterisi 10 C&#;nin altında ve 60 C üstünde ölür. Lejyonellaya karşı en etkili biyositler oksidan olanlarıdır ve 0,5 ila 1,5 arası serbest klor veya ozon çarçabuk Lejyonellayı öldürür. Ancak, Lejyonella amib ve paramecium gibi basit organizmaların içine de yerleşebilir. Konuk eden hücre ölse dahi içerde Lejyonella yaşamaya ve çoğalmaya devam edebilir. Bu durumlarda 10 mg/l şok dozaj bile bakteriyi öldürmeye yetmez Bakteriye karşı en etkili metod soğutma sistemini sürekli ozonlama olacaktır. İngilterede yaklaşık irili ufaklı soğutma sistemine Lejyonella testi yapılmış ve %5 ila 10&#;unda yüksek sayı bulunmuştur. Normalde soğutma suyunda Lejyonella konsantrasyonu CFU/mL dir. Bu güne kadar yasal limit değer konulmamış olmasına rağmen Uluslararası araştırmalara ve ileri gelen soğutma kulesi imalatçılarına göre artan enfeksiyon riski içeren konsantrasyon olarak CFU/mL kabul edilmiş ve bu değerin üstünde Lejyonella konsantrasyonlarına yoğun biyosit uygulamaları tavsiye edilmiştir. 69

72 Yosun Yosuna, soğutma sisteminin ilk işgalcisi olarak bakabiliriz. Yiyecek konusunda ihtiyaçları gayet mütevazıdır ve fotosentez için gerekli karbon dioksit ve ışık şeklinde enerji haricinde suda normal olarak bulunan eser miktardaki elementler ile inorganik tuzlar en iyi şekilde üremelerine yeterlidir. Yosunun metabolizması için organik bir ortama ihityacı yoktur. Bu özellikler, soğutma kulesi havuzu ve dolgu maddeleri içini yosunun tercih ikametgahı yapmaktadır. Buralarda, yeterli ışık enerji ve soğutma suyunun yoğun hava ile temasından dolayı uygun karbon dioksit konsantrasyonunu bulacaktır. Mikroskopik organizmalar olan yosunlar, uygun şartlarda basit hücre bölünmesi ile çoğalırlar. Böyle bir bölünmeden sonra bebek hücreler koloniler halinde birleşebilirler. Bazı yosunların, yüzeylere, sümüksü hücre kaplaması ve lif gibi kollar ile tutunma yetisi vardır. Bir kaç bölünme adımından sonra soğutma kulesi havuzu, dolgu maddeleri ve platformları kapladığı gözle görülür. Belirtilen sebeplerden dolayı çoğalma ve kirlenme sadece soğutma kulesinde oluşur. Isı eşanjörleri ve kondenserler etkilenmezler yeter ki yoğun biyosit uygulamalarından kaynaklanan yosun kitleleri mobilizasyonu gerçekleşmesin. Görünür yosun herzaman uygun mikrobiyolojik ortam varlığının işaretidir çünkü ölen yosun koloniden kopacak ve organik safsızlık olarak soğutma sistemi boyunca çökecektir. Bir müddet sonra ölü yosun dekompozisyona uğrar ve bakteri ile mantarlar için uygun gıda kaynağı oluşturur. Bunun için yosun kontrolü, soğutma sisteminde mikrobiyolojik üreme ile başa çıkmak için önemli bir adımdır. Endüstriyel soğutma sistemlerinde rastlanan yosun öncelikle düşük evrimli çeşitlerden, örneğin mavi ve yeşil gibi türlere aittir. Tablo

73 Tablo Soğutma sistemlerinde yaygın olarak rastlanan yosun türleri Türler Organizma Fiziksel özellikler Sorunlar Uygun ortam Yeşil yosun Klorokus Ulotriks Spirogra Sinedra Senedesmus Nisbeten büyük organizmalar, kauçukumsu, yapışkan, peltemsi Mavi ve mavi yeşil renkli Yaşamak için ışığa ihtiyacı var Aşırı bitkilenme su beslemesini engeller Tıkanmalara sebep olur Korozyon bakterisini korur Isı: C ph :5,,9 Mavi-yeşil yosun Klorokkus Osilatoria Anasistis Stikokokkus Formidium yukarıdaki gibi (yeşil yosun) yukarıdaki gibi (yeşil yosun) Isı: C ph : ,9 Diatoma Siklotella Navikula Fragilaria Asterionellas Diatoma İskeleti için SiO 2 kullanır Isı: C ph: 5,,9 71

74 Mantar Mantarlar klorofilsiz bitkilerdir ve yosun gibi kalın selülozik bir zar ile farklılaşırlar. Tek başlarına olabilecekleri gibi birbirlerine az çok bağlı lifli veya tekli koloniler halinde de olabilirler. Gıda konusunda mantarlar yosundan ve bakterilerden daha isteklidirler dolayısıyla soğutma suyunda üreme şansları nisbeten daha azdır. Mantarlar daima biyofilm veya yosun tabakası içinde bulunurlar ama daha ziyade dost gibi kabul görürler hatta yosunlar onlara gıda bile sağlar. Yosun ve bakteriler olmadan mantarların büyümesi zordur. Ahşap kısımların tahrip olmasında önemli rol oynarlar. Lenzites türü, soğutma kulesinin tahta iskeletini içten ve dıştan selülozu metabolize ederek çürütebilir. Gövdenin içine ulaşamayacağı için biyosid ile mantar kontrolü mümkün değildir. Mantarın benzetisi, cinsiyetsiz bitkisel hücre silsilesi şeklinde olabileceği gibi cinsiyetli ve spor varlıklı da yapılabilir. Bu sporlar çok dayanıklıdırlar ve en kötü şartları dahi atlatabilirler. Ortam şartları düzelinceye kadar uzun süre hareketsiz kalabilirler. Tablo en önemli mantar çeşitlerini göstermektedir. Mantar üreme için 0 40 C arası ısıya ve ideali 5 6 olmak üzere 2 8 arası ph&#;a ihtiyacı vardır. 72

75 Tablo Soğutma sistemlerinde rastlanan mantar çeşitleri Canlı Türü Organizma Fiziksel Özellikler Sorunlar Lifli yapı Aspergilus Alternaria Penicillium Fusarium Mucor Kladosporium Lifli, floklar halinde veya karmaşık Beyaz veya gri Çoğunlukla spor üretir Tahta yüzeylerin çürümesi Tıkanma Korozyon hücresi üretir Maya mantarı Trikoderma Torula Monilla Vertikillum Sakromices Endomices Oospora Kayış veya lastik gibi zar Sporlara benzeyen koruyucu katmanlar üretebilir Çamur oluşumuna katkıda bulunur Tıkanma Korozyon hücresi üretir Bazidiomiseta Poria Lenzites Beyaz veya kahverengi Ahşap kısımların ağır tahribatı 73

76 74

77 3. Soğutma suyu şartlandırması Soğutma suyuna, soğutma sisteminde arızaların olmaması için kimyasallar eklenmesine soğutma suyu şartlandırması denir. Bölüm 2&#;de izah edilen muhtemel soğutma suyu sorunları sadece taze su hazırlanması ile engellenemeyeceği için flokülasyon, dekarbonizasyon ve filtrasyon&#;dan oluşan bir şartlandırma ile daha iyi netice alınacaktır. Soğutma suyunu şartlandırmanın şu hedefleri vardır : Sertliğin çökmesini önlemek. Sertlik çoğunlukla kalsiyum karbonat demektir ve sertliği kararlı bir duruma getirebilme imkanları &#;te anlatılmıştır. Askıda katı maddeleri dağıtarak çökmelerini engellemek. Korozyon reaksiyonlarını kabul edilebilir bir seviyeye çekmek Mikrobiyolojik üremeyi engellemek Ne tür önlem gerekirse gereksin, akılcılık ve ekonomik tutarlılık her uygulamada, soğutma sisteminin özelliklerine, eldeki su kalitesi ve ortam şartlarına uyarlanmalıdır. Aynı zamanda soğutma suyunun ve şartlandırma kimyasallarının yüzey sularına atılması ile ilgili yasal zorunluluklar da dikkate alınmalıdır. 75

78 Sertlik stabilizatörleri ve dispersanlar Sertlik stabilizatörlerinden dispersanlara geçiş aşamalıdır. Çoğu sertlik stabilizatörünün dispersan etkisi, çoğu dispersan&#;ın ise sertlik stabilizasyonu etkisi vardır Sertlik stabilizasyonu mekaniği Sertlik stabilizasyonunun etki şekli kristal yapının büyümesini engellemeye dayanır. Bu stabilizatörler kendilerine özgü hesaplanan konsantrasyonlarda etkilidir. Bu etki şekline THRESHOLD EFFECT 1 denir, bundan dolayı da sertlik stabilizatörlerine THRESHOLD INHIBITOR 2 denmektedir. En yaygın kullanılanlar fosfonatlar, polifosfatlar ve az moleküllü organik polielektrolitler&#;dir. Kararlılığı tam olan bir çözeltide önce mikroskopik kristaller gelişir ve THRESHOLD EFFECT, bu mikroskopik kristallerin oluştuğu yerde, THRESHOLD INHIBITOR&#;unun adsorbsiyonuna 3 dayanır. Örneğin, kalsit kristal yapısında kalsiyum iyonları arası mesafe 4,96 Ă&#;dür ama sertlik stabilizatörü eklenmesiyle bu mesafe hafifçe artar ve normal kalsit zincirleme örgüsü oluşamaz. Şekil şematik olarak bu prensibin bir örneğini, baryum sülfatın fosfonat tarafından engellenmesini göstermektedir; Fosfonat grubu baryumun yüzeyine yapışarak sülfat grubunun yerine geçmiş böylelikle kristalin daha büyümesini engellemiştir. 1 Eşik değeri etkisi 2 Eşik değeri aşılmasını engelleyici 3 Bir maddenin kendi yüzeyindeki moleküller arasında bulunan çekiş kuvveti vasıtasıyla gazları, sıvıları veya bir sıvıda çözünmüş maddeleri tutabilme yeteneği. (Çevirmenin notu) 76

79 İnhibitörün bu çalışma şekli, gerekli inhibitör konsantrasyonunun, örneğin CaCO 3 stabilizasyonunda, Ca 2+ konsantrasyonuna orantısal olmamasını, hatta stoikiometrik 4 konsantrasyonunun çok altında kalmasını açıklamaktadır. Şekil Baryum sülfat&#;ın fosfonat tarafından inhibisyonu (engellenmesi) Kümelenme bölgelerinde, inhibitör adsorpsiyonu, aynı zamanda neden çok az inhibitör konsantrasyonunda bile kristal yapının farklı oluştuğunu açıklamaktadır. Çoğunlukla bu farklılaşma, kristallerin yüzeylere kuvvetlice yapışamamaları ve kolaylıkla uzaklaştırılabilmelerinden ibarettir. 4 Bir bileşikte elementler arasında ya da kimyasal bir olaydareaksiyona girenler ile ürünler arasındaki kantitatif ilişki. (Çevirmenin notu) 77

80 Dispersiyon (dağıtma) mekanizması Suda bulunan askıda katı maddeler elektrik yüklü parçacıklardır ve etraflarındaki iyon dağılımına genellikle etkileri vardır. Askıda katı maddeler sisteminin kararlı olabilmesi, bu partiküllerin tek tek birbirleri ile etkileşimde olmalarına bağlıdır. Eğer enerji yükü yeterli ise birbirlerini itme gücü topaklaşmalarını engelleyecektir ama geritepki çok düşükse daima mevcut, çekici VAN DER WAALS güçleri, daha büyük parçaların oluşmasına, bunların da nihayetinde çökmelerine sebep olurlar. Dispersanların etki mekanizmaları, askıdaki parçacıkların birbirlerini itme gücünü artırmak için onların yüzeylerine adsorpsiyonlarına bağlıdır. (Şekil ) Dispersanlar bir veya daha çok değişik işlevsel grubu olan (homo-, co- veya terpolymerler) organik polielektrolitler&#;dir. Dispersanlar sadece korozyon inhibitörlerinin metal yüzeylerine kolayca ulaşabilmeleri için temiz yüzeyler sağlamakla kalmazlar ve daha yüksek konsantrasyonlarda uygulandıkları zaman, eski çökeltilerin de yavaş yavaş sökülmelerine yardımcı olurlar. Şekil Dispersanlar itici güçleri artırırlar 78

81 Fosfonik asit ve fosfonatlar Fosfonik asitler, birkaç ppm&#;lik düşük konsantrasyonlarda bile THRESHOLD EFFECT şeklinde olağanüstü etki gösteren, sertlik stabilizatörleridir ve aşağıdaki fosfonik asit gurubu özelliklerine haizdirler : Kimyasal ve termik olarak C-P bağı çok sağlamdır. Hidroliz kararlılıkları sayesinde, fosfonik asitler ve tuzları, fosfonatlar, geniş bir ph aralığında, yüksek ısılarda çalışırlar ve uzun dayanma güçleri vardır. Soğutma suyu şartlandırması için dikkate alınabilecek fosfonik asit grubu içinde, stabilite ve etkinlik açısından, önemli farklılıklar vardır. Soğutma suyu şartlandırması için kullanılan en önemli fosfonik asitler Tablo &#;de gösterilmiştir. Kalsiyum karbonat inhibitörü olarak etkinlik sıralaması şöyledir : Fosfonatların dispersiyon kabiliyetleri kayda değer olmadığı için, genellikle soğutma suyu şartlandırması uygulamaları için özel dispersanlar ile karıştırılırlar. Demire olan duyarlılıklarından dolayı fosfonatlar çok düşük konsantrasyonlarda dahi demir oksit çökelmelerini engeller. Demir partiküllerinin yüzeyine adsorbe olarak aralarındaki birbirlerini çekiş güçlerini azaltırlar ve aynı bu sebepten dolayı, yüksek konsantrasyonlarda uygulandığında, demir bazlı malzemelerde korozyon inhibitörü görevi görürler. 79

82 Ozon ve klor gibi okside edici biyosidler ile kullanıldığında kararlılık farkları dikkate alınmalıdır. Aşağıdaki sıralamada PBTC&#;nin bile ozon uygulamalarında %30 degradasyona uğrayacağı unutulmamalıdır. Klora karşı stabilite : Ozona karşı stabilite : Tablo Soğutma suyu şartlandırmasında en önemli fosfonik asitler Kısa ad PBTC Eş anlamlı Bayhibit AM, PBS İsim 2-fosfonobutan- 1,2,4-trikarboksilik asit Yapı ATMP AMP, NTMP Amino-trimetilenfosfonik asit HEDP 1-Hidroksietan- 1,1- disfosfonik asit DTPMP DETPMP Dietilenetriaminpentametilenfosfonik asit 80

83 Polifosfatlar Uzun yıllar sodyum heksametafosfat (SHMP, HMP) veya sodyum tripolifosfat gibi polifosfat zincirleri THRESHOLD INHIBITOR&#;ları olarak kullanılmışlardır. Ancak su etkisi ile parçalanma eğilimleri (Şekil ), kullanımlarını tek geçişli sistemlerle veya kısa yarı ömürlü sistemlerle sınırlamıştır. Su etkisi ile parçalanmış monofosfat mirobiyolojik üremeyi kolaylaştırmakta ve spesifik ısı ve ph şartlarında kalsiyum fosfat çökmelerine sebep olabilmektedir. Şimdi büyük ölçüde, açık çok çevirimli soğutma sistemlerinde sertlik stabilizatörü olarak polifosfatların yerini fosfonatlar ve organik polielektrolitler almıştır. Günümüzde polifosfatlar, taş ve korozyon inhibitörü olarak içme sularının şartlandırmasında yaygın olarak kullanılmaya devam edilmekte, aynı zamanda polielektrolit oldukları için, mineral partikülleri de dispersiyonda tutabilmektedirler. Şekil Polifosfatın monofosfata hidrolizi 81

84 Organik polielektrolitler Soğutma sularının şartlandırmasına uygulanan organik polielektrolitler çoğunlukla polikarboksilik asit veya türevleri oldukları gibi değişken anyonik şarjlı ko- ve terpolimerlerdir. Stabilizatör veya dispersan olarak etkinlikleri, ortalama moleküler ağırlıklara ve entegre olmuş fonksiyonel gruplara göre değişmektedir. Nitekim karboksilik grup (-COO ) ile moleküler ağırlıklı polimerler, kalsiyum karbonat ve kalsiyum sülfat için çok iyi stabilizatördürler ama mineral katı maddeler dispersanı olarak kısmen etkilidirler moleküler ağırlıklı ve karboksilik grupların yanısıra entegre (kuvvetli anyonik) sülfonat gruplu co- ve terpolimerler ise mineral katı maddeler, özellikle demir oksitleri için çok iyi dispersandırlar. Bu polimerler, kalsiyum karbonat için orta dereceli, kalsiyum fosfat ve çinko için çok iyi stabilizatörlerdir. Asit grubunun ph&#;ına ve elektrik direncine bağlı olarak polimerler kısmen veya tamamen soğutma suyunda ayrışır. Şekil , bütün ve suyun içinde tamamen ayrışmış poliakrilat sodyum tuzunu göstermektedir. Şekil Poliakrilat sodyum tuzu En basit polikarboksilatlar saf poliakrilatlar, polimetakrilatlar ve polimaleatlardır. Bu polimerlerin kalsiyuma az dayanıklı olmalarından ve hatta kalsiyum tuzları şeklinde çökebileceklerinden, soğutma suyu şartlandırmasında, poliakrilat/polimetakrilat kopolimer veya terminal sülfonat 82

85 gruplu poliakrilat gibi değiştirilmiş bir yapıda kullanılmaktadırlar. Yüksek derecede sülfonlanmış ko- ve terpolimerler, 2-akrilamido-2metil-propan sülfonik asit gibi monomerler veya sodyum-p-stiren sülfonik asitler (NaSS) bazal monomer akrilik ve metakrilik asit ile birlikte kullanılabilirler. Tablo soğutma suyu polielektrolitlerinin polimerizasyonu için kullanılabilen monomerlerden bazı örnekler göstermektedir. Tablo ise bu monomerlerden ortaya çıkabilecek polimerleri vermektedir. Tablo Monomerler Adı Tip Yapı Akrilik asit Karboksilik asit Metakrilik asit Karboksilik asit Maleik asit Karboksilik asit 2-akrilamido-2metilpropan sülfonik asit (AMPS) Sülfonik asit Na-p-stiren sülfonik asit (NaSS) Sülfonik asit 83

86 Tablo Soğutma suyu şartlandırması için polimerler Adı Tip Yapı Poliakrilat Hopolimer Poliakrilat/ Polimetakrilat Kopolimer PA/PMA/AMPS Bu organik polielektrolitler P içermediklerinden ve hatta bazıları P ve N&#;den tamamen arınmış olduklarından, atık suda düşük P konsantrasyonuna müsaade edilen sistemlerde veya hiç P içermemesi gereken şartlandırmalarda, P içeren (örneğin fosfonatlar) bileşiklerin yerine kullanılabilirler. Fosfonatların etkinliğine yaklaşabilmeleri için, çok iyi sertlik stabilizatörü özelliği olan polikarboksilatlar bile fosfonatlara nazaran daha yüksek dozda beslenmelidirler. 84

87 Sadece P içermeyen polimerler değil, bir çok düşük P içeren polimerler de kalsiyum fosfat ve kalsiyum sülfat stabilizasyonu için başarılı olarak kullanılmışlardır. Bu fosfono- ve fosfinokarboksilatların grup özellikleri Şekil &#;te gösterilmiştir. Şekil Fosfono- ve fosfino-karboksilatların tipik örnekleri örnek R 1 : polikarboksilat veya AMPS örnek R 2 : polikarboksilat Buraya kadar bahsi geçen organik sertlik stabilizatörlerinin ve dispersanların çevrede biyolojik ve fotokimyasal parçalanmaları çok yavaştır. Sistemde uzun yarı ömür sağlayarak avantaj olan bu özellik doğada yığılmalardan dolayı çekiciliğinden kaybetmektedir. Son zamanlarda, deniz kabuğu veya salyangoz gibi doğada mevcut polipeptitlere benzer, biyolojik parçalanması kolay olan polielektrolitler geliştirilmiştir. Çabuk parçalanabilir olmalarından dolayı bu malzemeler sadece tek geçişli veya kısa yarı ömürlü sistemler için uygundur. Tipik örneği poliasparajin asididir. Şekil Poliasparajin asit yapısal formülü 85

88 İyonik - Noniyonik dispersanlar Noniyonik dispersanların diğer adı biyodispersan dır çünkü biyomas, yağ, petrol gibi organik kirlilikleri temizlemede kullanılmalarına ilaveten biyosit uygulamalarının da etkinliğini artırırlar. Kimyasal olarak bu malzemeler noniyonik yüzeyakyif madde olarak kabul edilirler ve lipofilik 1 kirlilikleri ıslanabilir şekle çevirirler. Şekil &#;de görüldüğü gibi bir sürfektan 2 molekülü iki işlevsel parçadan oluşur : Şekil Şematik sürfektan molekülü hidrofilik 3 (polar 4 ) hidrofobik 5 non polar Sürfektan molekülünün hidrofobik kısmı kendisi de hidrofobik olan kirliliğe (petrol, biyomas, yağlı maddeler gibi) bağlanır. Sürfektan molekülünün hidrofilik kısmı sürfektanı suda çözünür yapar. Burada sürfektan molekülü, yardımcı solvent gibi davranır. Sürfektanlar hidrofobik tarafta çok az farklılaşırken hidrofilik tarafta önemli farklar görülebilir. Hidrofobik kısım daima bir hidrokarbon zinciriyken hidrofilik kısmı anyonik (negatif yüklü), noniyonik (nötr) veya katyonik (pozitif yüklü) olabilir. 1 Yağ tipi çözücülerde çözünme özelliği 2 İçinde bulunduğu sıvının yüzey gerilimini azaltan maddeler 3 Polar olan, suda kolaylıkla çözünen molekül veya gruplar 4 Üzerinde elektrik yük taşıyan, suda çözünen moleküller veya gruplar ( non polar) 5 Polar olmayan, suyla yeterince reaksiyona girmeyen, suda az çözünen veya hiç çözünmeyen molekül veya gruplar (Çevirmenin notu) 86

89 Noniyonik sürfektanlarlarda, hidrofilik kısımda elektriksel yük bulunmamakta, genellikle alkollü hidroksi veya polieter gruplar içermekte ve bunların bünyesindeki kuvvetli elektronegatif oksijen atomları, hidrofilik kısma, negatif polarizasyona benzer etki yapmaktadır. Buna göre noniyonik sürfektanların özellikleri anyonik sürfektanlarınkine benzemektedir. Noniyonik sürfektanların bir avantajı daha az köpürme eğiliminde olmaları ve anyonik sürfektanlara nazaran sertliğe daha az duyarlı olmalarıdır. Şekil noniyonik sürfektanın kimyasal yapısından bir örnek göstermektedir. Şekil Noniyonik sürfektan Yukarıda söz edildiği gibi, anyonik ve noniyonik sürfektanların etki şekli benzerdir. Sürfektan hidrofobik tarafıyla kirliliğe bağlanmakta ve hidrofilik taraf ise çevreleyen su ile bir tür bağlantı sağlamaktadır. Şekil Şekil Sürfektanın organik kirlilikleri adsorpsiyonu Böylelikle kir yüzeyden uzaklaştırılmış olur. Bu proses, boruların yüzeyindeki sürfektan molekülleri tarafından desteklenir. Moleküllerin su tarafı yönündeki yüzey aktif kısımlarının negatif kutuplu olmaları, her ikisi de sürfektan kaplı boru ve kirliliğin arasında elektrostatik bir itme oluşturur. Bu elektrostatik tepkileşme, hem kirin daha kolay dispers (dağıtılma) edilmesini sağlamakta, hem de küçük parçalara ayrılmasına sebep olmaktadır. Şekil

90 Şekil Organik bir kirliliğin yüzeyden uzaklaştırılması Eğer kirletici olarak biyomas söz konusu ise, biyomasın büyüyen yüzeyinden dolayı müteakip biyosit uygulamasının etkisi de önemli derecede artacaktır. Orijinal metinde, bölümün başlangıç kısımlarında dispersan kelimesi kullanılırken daha sonra sadece sürfektan kelimesi geçmektedir. Bu ilk bakışta bir eş anlamlılık gibi gözükse de, yazarın vurgulamaya gerek görmediği gibi, surfektanlar (solventler ile), dispersanları oluşturan ana maddelerdir. (Çevirmenin notu) 88

91 Korozyon inhibitörleri Korozyon inhibisyonunun tanımı, soğutma suyu ile temasta olan metallerin korozyon hızlarını kabul edilebilir bir seviyede tutmak için soğutma suyuna bir veya bir çok kimyasal maddenin eklenmesi olarak yapılmaktadır. Nötr veya hafif alkalin soğutma sularında metal yüzeylerinin, daima az veya çok gözenekli, kısmen suda eriyen, korozyon ürünleri veya pasif bir tabaka ile kaplı olması korozyon süratinin kontrol altında olduğunu ifade eder. Bu tabaka veya filmlere adsorbsiyon ve hatta onlarla bütünleşmeyle inhibitörler, molekül ve elektrik yüklerinin taşınmalarını geciktirirler. Hatta gözenekler veya benzeri kusurlar, metal yüzeyi atomları ile etkileşimlerini kolaylaştırarak bu taşınmaları daha da azaltırlar. Elektrokimyasal olarak inhibitörlerin etki şekli şu şekilde açıklanabilir : ya metalin anodik erimesini (anodik inhibitörler) veya bir oksitleyicinin katotda indirgenmesini (katodik inhibitörler), ya da korozyon sürecinin bu iki reaksiyonunu birden engellemek. Anodik inhibitörler ile tehlike, ihhibitör konsantrasyonunun az gelerek tüm anodik bölgeleri kaplayamaması ve bölgesel korozyon (pitting veya yarık korozyonu) oluşmasıdır. Bu sebepten anodik inhibitörler çoğunlukla güvenilmez olarak anılır. Korozyon inhibisyonu, açık çok geçişli soğutma sistemlerinde problemsiz bir işletme için gerekli önlemlerden sadece bir tanesi olarak görülmelidir. Diğer önlemler, yüzeyleri temiz tutarak korozyon inhibitörlerinin buralara erişmesini sağlamak hususunda, sertlik stabilizasyonu ile askıda katı maddelerin dispersiyonunu ve mikrobiyolojik kontrolü içerir. Şartlandırma kavramı ve uygulanacak kimyasalların seçiminde gözetilmesi gereken uyumun önemi ise çok büyüktür. 89

92 Çinko Soğutma devrelerinde katodik inhibitör olarak çinko tuzlarının yaygın bir kullanımı vardır. Metal yüzeyinde çabucak koruyucu bir film oluşturur ama bu film çok dayanıklı olmadığı için çinko tek başına kullanılmaz. Mikroorganik su canlıları üzerine olan toksisitesinden dolayı çinko tuzları uygulaması sınırlandırılmıştır ve her yerde izin verilmez. Çinko iyonlarının bir başka dezavantajı, ph 7,5 ve üzerine çıktıkça artan bir şekilde çinko hidroksit olarak çökmesidir. Çinko uygulamasını 8,5 ph&#;a kadar mümkün kılabilmek için sülfonlu polikarboksilat türü özel çinko stabilizatörlerini aynı ande beslemek soruna kısmi çözüm getirmektedir Monofosfat Monofosfat anodik bir inhibitördür. Normal soğutma suyu şartlarında, kalsiyum fosfat (apatit) çökmesini engellemek için sadece özel fosfat stabilizatörleri ile beraber uygulanabilir. Kalsiyum fosfatın çözünürlüğü fosfat ile kalsiyum konsantrasyonuna, ph&#;a ve ısıya bağlıdır. Kalsiyum fosfatın çökme eğilimini belirlemek için denge konumları hesaplanabilir Polifosfatlar Katodik inhibitörler olarak sınıflandırılmıştır ve çoğu metalin katodik bölgelerinde dayanıklı bir polarizasyon filmi oluşturur. Bölüm &#;te açıklandığı gibi, polifosfatın P-O bağının hidrolizi ile monofosfat şekline geri dönmesi uygulamada sorun yaratmaktadır. 90

93 Fosfonik asit ve fosfonatlar Bölüm &#;te tanıtılan bu malzemelerin performansı polifosfatlarınkine benzerdir. Her ikisi de sertliği stabilize eder, metal iyonlarının kompleksi ile metal yüzeylerinde koruyucu bir film oluşturur. Fosfonik asit ve fosfonatların kimyasal ve termik olarak polifosfatlardan çok daha kararlı olmaları, onları daha iyi sertlik stabilizatörü yaparken polifosfatlar da daha iyi korozyon inhibitörüdürler. Demir bazlı malzemelerin fosfonatla korozyon inhibisyonu ancak sertliği stabilize etmek için gerekli fosfonat miktarını yaklaşık 10 kat arttırarak gerçekleştirilebilmektedir. HEDP&#;nin belirgin olarak PBTC, ATMP veya DTPMP&#;den daha iyi korozyon inhibitörü özellikleri vardır. HEDP&#;nin bir dezavantajı olan kalsiyuma dayanım zayıflığı, yüksek kalsiyum sertliğinde korozyon inhibisyonu ve Ca-HEDP çökmesini engellemek için özel karboksilatlar ilavesi ve yüksek HEDP konsantrasyonları gerektirmektedir. Çinko veya fosfat gibi inorganik innibitörler ile karşlaştırıldığında, fosfonatlar, ph kontrolü olmadan, daha yüksek sertlikte ve daha büyük konsantrasyon sayılarında işletim sağlamaktadır. Korozyon inhibisyonunun sadece fosfonat kombinasyonu ve yüksek alkalinite (yüksek ph) ile yapıldığı şartlandırmaya all-organic denir Nitrit Nitrit ilk kullanılan inhibitörlerdendir. Kapalı devreler için mükemmel olmakla beraber açık çevirimlilerde çok çabuk oksidasyona uğradığından kullanılamaz. Özellikle düşük ph&#;lı soğutma sularında yetersiz nitrit konsantrasyonu bölgesel korozyonla neticelenir. 91

94 Molibdat Sodyum molibdat anodik bir inhibitördür ve çözünmüş oksijen varlığında, demir anot tarafında, kompleks bir pasivasyon filmi, ferro ferrik molibden oksit oluşturur. Molibden toprakta yaygın olarak bulunur. Düşük toksisitesi sayesinde, çevre üzerinde çinko veya krom gibi ağır metallerden daha az zararlı etki yapar. Molibdatlar esas olarak kapalı ve yarı açık sistemlerde inhibitör olarak kullanılır. Açık çevirimlilerde yüksek fiyatından dolayı inhibitör olarak nadir uygulanır Silikatlar Silikatlar korozyon ihibitörü olarak içme sularında ve kapalı devrelerde kullanılmakta fakat açık sistemlerde inhibitör olarak neredeyse hiç uygulanmaz. Sodyum silikat, suda hidrolize olarak negatif yüklü kollaidal partiküller oluşturur. Bu partiküller anodik bölgeye doğru hareketlenirler ve koruyucu bir film tabakası oluştururlar. Bazen, jelatinimsi olan bu tabakayı oluşturmak için korozyon ürünlerinin varlığı gereklidir. Film oluşturucu süreç, korozyon ürünleri ortalıkta kalmayınca, kendi kendini durdurur. Tabakanın gözenekli yapısından dolayı oksijen difüzyonu tamamen engellenemediğinden esas olumlu neticesi anodik inhibisyonu gerçekleştirmesidir. 92

95 Aromatik azoller Benzotriazol (BTA) ve türevleri, bakır bazlı malzemeler için en iyi inhibitörlerdir ama toliltriazol (TTA) da yaygın olarak kullanılır. TTA BTA&#;dan aromatik halkada sadece ek bir metil grubuyla farklılaşır. Şekil Benzotriazol Toliltriazol Triazol bazlı bakır inhibitörleri arayüzey inhibitörleri grubuna aittir, yani burada inhibisyon, birkaç molekül kalınlığında bir tabakanın adsorbsiyonu ve bakır yüzeyi ile doğrudan etkileşim ile gerçekleşir. İnhibitör tabakasının kalınlığı birkaç nanometre aralığı içindedir. Bugüne kadar, film oluşumunun ve inhibisyonun mekanizması tam anlaşılmış değildir. Koruyucu tabakanın oluşumunda triazol grubunun önemli bir etkisi olduğu aşikardır çünkü bu grup ilk adsorpsiyon tabakalarında doğrudan metal yüzeyine bağlı dayanıklı bakır bileşikleri oluşturmaktadır. Triazol inhibitörlerinin, Şekil &#;de gösterildiği gibi ilk olarak, kemosorpsiyon 1 bağlı, [Cu(I)İnhibitör] n şeklinde polimer benzeri zincirlerden oluşan tek molekül kalınlığında bir film oluşturduğu farzedilmektedir. 1 Bir metal veya yüzey enerjisi büyük bir maddenin yüzeyine, temasta olduğu (sıvı veya gaz) başka bir maddenin moleküllerinin, kimyasal bağ oluşumunda etkin olan kuvvetlere benzer kuvvetle tutunması. (Çevirmenin notu) 93

96 Şekil Cu(I)-TTA tipinde bir bakır inhibitörü tabakası Birçok uzman bu ilk tek molekül kalınlığındaki tabakanın korozyondan koruyucu olduğuna inanmaktadır. Bu tek tabakanın metal ile soğutma suyu arasında belirleyici bariyer olduğu ve hem anodik hem de katodik korozyon tepkileşimlerini engellediği genel olarak kabul görmüştür. Bu tek molekül kalınlığındaki tabakayı oluşturmak için gerekli olandan daha fazla inhibitör varsa bu fazlalığın da fiziksel tutunması gerçekleşecektir. Bu fazladan inhibitör, inhibitör tabakasında oluşacak hasarları kapatmak için yedek olarak kabul edilmektedir. Laboratuar deneylerine göre, bakır üzerinde oluşan koruyucu inhibitör film çok dayanıklıdır ve sadece sürekli uygulamayı değil soğutma sistemine şok uygulamaları da mümkün kılmaktadır. İnhibitör beslenmeyen su içinde daha önceden oluşmuş koruma filminin zamana yayılı koruma etkinliği üzerine yapılan araştırmalar, koruyucu filmin yavaş ama sürekli bir şekilde ayrıştığı ve belli bir süre sonra da tamamen parçalandığını göstermişlerdir. (Şekil ) En uygun soğutma suyu şartlandırmasını belirlemek için koruyucu filmin dayanıklılık süresini bilmek gerekir. Bu dayanıklılık süresi soğutma suyunun kalitesine, özel işletme şartlarına veya mekanik temizleme sistemlerinin (sünger toplar gibi) uyugulanmasına bağlıdır. 94

97 Şekil TTA tabakası dayanıklılığının korozyon hızı ile ifadesi Yeterli koruma için pirincin bakıra nazaran daha yüksek konsantrasyonda inhibitöre ihtiyacı olduğu görülmüştür. Yetersiz inhibitör konsantrasyonunda kararlı bir koruyucu katman çinko üzerinde oluşamaz ve pirincin çinkosuzlaşması gerçekleşir. Çinko ve bakır iyonları pirincin yüzeyinden kopabilir ve bakır kristalleri yerel çökmeler ile çinko selektif korozyonu arttırabilir. Bu süreç inhibitör tüketimini daha da arttırır ve neticede bakır artık korunamaz olur. Uygun inhibitör konsantrasyonu sadece pirincin yüzeyini korumakla kalmayacak, aynı zamanda daha önce çözünmüş bakır iyonları ile Cu/İnhibitör bileşikleri oluşturarak çözünmüş bakır iyonlarının çökerek korozyona bir kere daha sebep olmalarını engelleyecektir. * Korozyon hızı [mpy] yılda binde bir (inç) ölçüsünde metal kaybı olarak ifade edilir: 1 mpy = in/yıl = 0, mm/yıl = 25 µ/yıl Soğutma sistemlerinde kabul edilebilir seviyeler mpy&#;dır. (Çevirmenin notu) 95

98 İnhibitörlerin sinerjistik etkisi Burada konu edilen inhibitörlerin bazıları birlikte uygulandıkarı takdirde sinerjistik etkiler göstermişlerdir. Bunun anlamı, belli bir korozyondan koruma seviyesine ulaşabilmek için, birkaç bileşenin birlikte uygulanması durumunda gerekli konsantrasyonun, bir bileşenin tek başına uygulanması durumunda gerekli konsantrasyondan daha az olduğudur. Bu etkinin bariz bir örneği olan çinko ve monofosfat karışımında sinerjistik etki hem anodik, hem de katodik koruma gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. 96

99 Biyositler Biyositlerin sağlamaları gereken bir çok koşul vardır fakat sadece bir kaç antimikrobiyal kimyasal hepsini karşılayabilir : Soğutma sisteminde bulunan zararlı mikroorganizmaların kontrolde tutan Biyostatik ve biyosit Dayanıklı mikroorganizmaları oluşturmayan Biyofilmlerin içine işleyen Biyomas veya diğer organik kirlilikler tarafından etkisizleştirilmeyen Diğer şartlandırma kimyasalları ile uyum sağlayabilen Geniş ph ve ısı aralıklarında çalışabilen Sistemin tüm malzemelerine zararsız Düşük toksisiteli Ekonomik olarak verimli Etkinlik ve maliyet performansının yanında düşük toksisite şartı artan bir şekilde önem kazanmaktadır. İdeal biyosit soğutma sisteminde en yüksek etkinliğe ulaşırken insanlara, hayvanlara, balık ve diğer suda yaşayan organizmalara zarar vermeyecek, atık su işleme merkezlerinin biyolojik faaliyetlerine olumsuz etkisi olmayacaktır. Bu şartı yerine getirmek için bazı tavizler vermek gereklidir soğutma sisteminde bulunan heterojen mikroorganizma gruplarına karşı etkin olacak bir biyosit, kompleks bir çalışma mekanizmasına sahip olmalıdır. Mikroorganik hücrenin metabolizmasına birçok koldan hücum edecek bu tür biyosit, aynı temel yapıda hücreleri olan başka organizmalara da zarar verecektir. Bu durum özellikle balıklar ve basit su organizmaları için geçerlidir ve bu bağlamda tamamen zarasız biyosit bulunmamaktadır. Kural olarak, biyositler, soğutma devresine aralıklı olarak verilir çünkü seçme en dayanıklı mikroorganizmalar ile yapılan uyarlamalar, sürekli düşük konsantrasyonda ilaç beslemenin aleyhine netice vermiştir. 97

Okside eden (yükseltgen) biyositler İnorganik klor ve brom bileşikleri Klor çok uygun maliyetli bir biyosit olup, basit uygulamalarıyla, sodyum hipoklorit veya gaz şeklinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Gaz klor suda eritilirse, tamamı hidroklorik asit ve hipoklorik aside dönüşecektir. Bu değişim 0 C&#;de bile bir saniye içinde gerçekleşir. Hipoklorik asit ise aşağıdaki gibi parçalanacaktır : Şekil &#;te görüldüğü gibi bu denge tamamen ph&#;a bağıntılıdır. Klorun biyosit etkisi hipoklorik asidin (HOCl) yüksek oksidasyon özelliğinden kaynaklanmakla beraber bazı hayati enzimlerin oksidasyonu özel önem taşır. Enzimler biyolojik katalizörlerdir ve aynı zamanda hücrenin en hassas kısmıdırlar. Enzimlerin yardımıyla bir hücre metabolizmasını kontrol eder ve bu enzimler hücrenin içinde, hücre zarı tarafından korunmakta olduklarından, biyosit etkili olabilmek için bu zarı delmelidir. Hipoklorit iyonuna (OCl ) nazaran hipoklorik asidin (HOCl) hücre içine girme kudreti çok daha büyüktür. Asidin kudreti iyona nazaran yaklaşık misli daha fazladır. 98

Şekil ph&#;a göre ayrışmamış hipoklorik ve hipobromik asit Soğutma suyu ph&#;ının artışına paralel olarak hipoklorit iyon kısmı artar ve klor şartlandırmasının etkisi düşer. ph 8&#;den 9&#;a doğru bir soğutma suyunda hipoklorik asitin büyük bir kısmı ayrışmış ve klor ile şartlandırma neredeyse tamamen etkisizleşmiş olacaktır. Bu problemi bertaraf edebilmek için Şekil &#;ün gösterdiği gibi hipobromik asit uygulaması bir seçenektir. Hipobromik asit kuvvetli bir biyosittir ve hipoklorik asit&#;e benzer şekilde ayrışır : Daha düşük bir ayrışma sabit sayısından dolayı, daha fazla hipobromik asit ilgilenilen ph aralığında bütün kalır ve alkalin soğutma sularında, hipoklorik aside nazaran hipobromik asidi çok daha uygun kılar. Üstelik hipobromit iyonunun (OBr ) biyosit etkisi, hipoklorit iyonundan (OCl ) çok daha güçlüdür. Hipobromik asit, hipoklorik asidin brom ile reaksiyona girmesiyle kolayca elde edilir : 99

Uygulamada, sodyum hipoklorit solüsyonu uygun miktarda brom tuzu, örneğin NaBr, ile karıştırılır. Hipobromik asit hipoklorik aside göre daha az kararlı olduğundan bu karışım devreye beslenmeden hemen önce yapılmalıdır. Şekil Klorlama kırılma noktası Klorun aşırı tepkime eğilimli olması, sadece mikroorganizmalar ile değil, suda bulunan daha bir çok bileşikle reaksiyona girmesine ve klor tüketiminin esaslı bir şekilde artmasına sebep olur. Klorun okside ettiği inorganik bileşiklerin başında amonyum ve aminler, hidrojen sülfür ve kükürt, sülfit ve nitritler gelmesine rağmen soğutma suyunda bulunan organik bileşikler klor tüketiminin başlıca artış sebebidirler.

Klorun çalışma şeklini anlayabilmek için amonyum ve aminlerin varlığında tutumunu incelemek faydalıdır : (Monokloramin) (Dikloramin) (Trikloramin) 1&#;den 3&#;e kadar olan reaksiyonlar denge reaksiyonları olup, her ne kadar etkileri daha zayıf olsa da, kloraminlerin de biyosit gibi davranmalarının izahıdır. (Kloroaminasyon : aynı anda klor ve amonyumun ölçümlü beslenmesi). Canlı varlıklarda klor, proteinlerin ana unsurlarından amino asitler ile benzer şekilde tepkileşime girer ve onları imha eder. Yukarıda konu edilen reaksiyonlardan dolayı ortaya çıkan amonyaklı suda klorlama kırılma noktası Şekil &#;te tarif edilmiştir. Sürekli klor beslenmesine rağmen, serbest klor konsantrasyonu farkedilir bir şekilde artmaya, sadece tüm amonyak veya amonyum iyonlarının NCl 3 ile reaksiyona girmesiyle başlayacaktır. Düzenli kısa aralıklarla yapılan klorlamalarda 0,5 1 mg/l serbest klor 30 dak. süre ile tutulmalıdır. Analizler yerinde yapılmalıdır. Ancak suda bulunan çeşitli maddelerden kaynaklanan klor ihtiyacı fazla, yüksek askıda katı maddeli, ağır derecede kontaminasyona uğramış sular 20 mg/l serbest klorla şoklama gerektirektirirken standart soğutma sularında 2 10 mg/l yeterli gelecektir. Bazı biyofilm oluşturan mikroorganizmalar ile yeşil yosun düşük klor konsantrasyonlarına dayanıklı olmalarından dolayı 5 mg/l serbest klor konsantrasyonunun 90 dak. süre ile tutulması gereklidir. Biyofilmlerin içine klorun girmesini kolaylaştırmak için noniyonik dispersanların (biyodispersan) birlikte kullanılması tavsiye edilir.

Klorürün tek reaksiyon ürünü olduğunun zannedildiği dönemlerde klor çevre dostu kabul ediliyordu. Bugün, çözünmüş organik karbon (DOC) içeren suların klorlanmasının kloro-organik maddeleri, daha bilinen adıyla AOX&#;ları (aktif karbonun adsorbsiyonladığı halojenli organikler) ortaya çıkardığı bilinmektedir. AOX&#;lar hiç degradasyona uğramazlar ve yaklaşık %30&#;u karsinojen trihalojenli metan (THM) ve dikloroasetik asitten oluşur. Soğutma devrelerinde nadiren de olsa klor dioksit kullanıldığı zaman üretim kullanım yerinde yapılmalıdır ve gaz klor ile sodyum klorit (NaClO 2 ) reaksiyonu ile gerçekleştirilir. Klor dioksit kompleks organik moleküller ve amonyak ile daha az reaksiyona girdiği için çok daha az AOX üretir Organik klor ve brom dispensırları Yavaş çözünen organik klor ve brom dispensırlarının küçük soğutma sistemlerinde veya yüzme havuzlarında kullanımları yaygındır. Bu bağlamda, aktif madde olarak hipobromik ve hipoklorik asit salıveren 1-BromoKloro-5,5 Dimetilhidantoin (BCDMH), özel önem kazanmaktadır. BCDMH genellikle büyük tabletler şeklinde, soğutma suyu tesisatının akarına monte edilmiş dispensırlar ile kullanılırlar. Benzer, 1,3 Dikloro-5,5 Dimetilhidantoin veya 1,3 Dikloro-5 Etil- 5 Metilhidantoin gibi ürünlere de ara sıra rastlanılmaktadır.

Ozon Teknik yönden, ozon üretilmiş en kuvvetli oksidanlardandır. Ozon molekülü üç oksijen atomundan oluşur ve ortam sıcaklığında kararsız bir gazdır. En önemli fiziksel özellikleri Tablo &#;de verilmiştir. Tablo Ozonun fiziksel özellikleri Moleküler ağırlık mbar&#;da kaynama noktası 48 kg/kmol ,15 K ( C) mbar&#;da erime noktası 21,15 K ( C) mbar&#;da yoğunluk hg/m 3 Çalışma bölgelerinde izin verilen en yüksek ozon konsantrasyonu 0,1 ppm (g/m 3 ) Koku sınırı 0,02 ppm (g/m 3 ) Redox Potansiyeli 25 C +2,07 V Yüksek tepkileşim özelliğinden dolayı ozon kararlı değildir ve bu sebeple stoklanamaz ve yerinde üretilmelidir. Ozon jeneratörlerinde, oksijen içeren gazlara elektriksel bir deşarj ile üretim, tüm ticari ozon birimlerinde kullanılan prensiptir. Merkezlenmiş iki elektroda yüksek bir elektrik yüklemesi yapılır. Elektrodlar, yalıtkan malzeme ve devamlı gaz akımı olan iki deşarj haznesi ile ayrılmışlardır. Gazın içindeki bir kısım oksijen molekülleri elektrik alanında parçalanır ve açığa çıkan atomlar anında serbest oksijen molekülleri ile birleşip ozonu meydana getirirler. Şekil Kuru hava kullanılarak, her 1 kg ozon için 12 ila 18 kw enerji tüketimi ile, 20 ila 60 g/m 3 konsantrasyonunda ozon üretilebilir. Daha yüksek ozon üretim kapasitesi için ( > 1 kg/s) teknik oksijen veya oksijen ile zenginleştirilmiş hava artan bir

yaygınlıkla kullanılmaktadır çünkü bu şartlarda enerji tüketimi, istenilen konsantrasyona göre, 6 ila 10 kw&#;a düşmektedir. Şekil Ozon oluşumunun temsili resmi oksijen molekülleri oksijen atomları oksijen ozon molekülleri molekülleri ile birleşiyor 1 kg/s üretim kapasitesi için, ozon jeneratörü ve çevre ekipmanlarına gereken sabit yatırım civarındadır. Ozon molekülü, oksijen atomunun parçalanmasıyla hızlı ve selektif bir şekilde, bir çok bileşikle reaksiyona girer. Güçlü biyosit ozon sadece mikrobiyolojik üremeyi engellemekle kalmaz, aynı zamanda organik kirlilikleri, istenmeyen yan reaksiyonlara girmeden soğutma suyundan temizler. Suyun kalitesine ve sistemin durumuna bağlı olarak, devir eden her 1 ton su için 0,1 ila 0,3 gram ozon mikroorganizmaların kontrolü için yeterli olacaktır. Ozonlama, bakiye ozonun kontrolü ile sürekli gözetim altında tutulmalı ve soğutma kulesinden önce 0,05 g/m 3 ozon konsantrasyonunun geçilmediğine emin olunmalıdır. Şartlandırma kimyasallarını seçerken, sadece Fosfono-bütan trikarbonik asit ve tuzlarının yeterli bir kararlılık gösterdikleri, diğer bütün şartlandırma kimyasallarının ozon tarafından en azından kısmen parçalandıkları göz önüne alınmalıdır.

Eğer devir eden soğutma suyu ozon taşıyıcı olarak kullanılıyorsa, toplam sirkülasyon hızının taşıyıcı dalgaya oranı dolayısıyla zenginleşmiş suda ozon konsantrasyonu 0,1 0,3 g/m 3 üstüne çıkarak önemli bir sorun oluşturmaktadır. Taze suyun ozonu taşıyıcı olarak kullanılması, şartlandırma kimyasallarının daha az parçalanması dolayısıyla tercih edilmektedir. Ozon yeterli konsantrasyonda devamlı var olması için besleme sürekli yapılır. Böylelikle, mikrobiyolojik denge aralıksız bozulur ve toplam sayımlar düşük tutulur. Bu besleme şekli, çökelti oluşmasını kolaylaştırarak eşanjörlerde daha uzun devir zamanlarına sebep olan biyofilmleri engellemek bakımından da faydalıdır Hidrojen peroksit Diğer oksidan biyositlerin çoğunluğunun tersine, Hidrojen peroksit (H 2 O 2 ) sadece yüksek konsantrasyonlarda etkilidir (yaklaşık 15 mg/l). Demir ve bakırın katalizasyonuna bağlı olarak parçalanması yarı ömrünü kısaltmakta ise de bazı durumlarda özel katalizörlerin uygulanması ile etkinliği arttırılmıştır (MOLClean teknolojisi) Okside etmeyen (indirgen) biyositler Bir çok durumda okside etmeyen organik biyositler okside edenlerden daha etkilidir. Mikroorganizmaların kullanılan biyosite karşı dayanıklılık geliştirmemesi için değişik organik biyositlere dayalı ürünler veya okside etmeyen ürünler okside edenlerle değişimli olarak kullanılmalıdır. Okside etmeyen biyositlerin çokluğundan dolayı takip eden bölümlerde sadece

en önemlileri anlatılacaktır Isothiazoline-one Değişik Isothiazoline-one türevleri etkili geniş spektrumlu biyositlerdir. En etkili okside etmeyen biyositlerden bir tanesi 5-Chloromethylisothiazolineone ve 2-Methyl isothiazolineone karışımından elde edilen tepkimedir. (Şekil ). Etki mekanizması hücre proteinlerinin inhibisyonuna dayanır. Şekil Chloromethylisothiazoline one 2-Methylisothiazoline one Quaternary ammonium bileşikleri Bu cins ürünler pozitif yüklü hidrofilik amonyum grubu özelliklerindedir. Quaternary ammonium ürünleri (Quats) etkisi alkalinite ile artar. Geniş bir bakteri ve mantar yelpazesinde etkin olmakla birlikte çok iyi yosun öldürücüdürler. Hücre zarına bağlanma becerileri sayesinde, proteinlerin yapısını bozarak ve hücre duvarının geçirgenliğini değiştirerek hücreleri öldürürler. Quats&#;ların soğutma suyu uygulamalarında en önemli temsilcisi şekil &#;de gösterilen Benzalkonium klorürdür (Alkyldimethyl-benzyl ammonium chloride). Uzun alkil grup, 8 18 arası, çift sayılı C-atomu zincirlerinden oluşabilir ve zincir uzunluğu dağılımında C 12 oranı yaklaşık %50 olan hindistan

cevizi asidine tekabül eder. Şekil Benzalkonium klorür Bu ürünler kullanılacağı zaman bir çok faktör göz önüne alınmalıdır : kirliliği yüksek sistemlerde quats&#;lar, kuvvetli yüzey aktif özelliklerinden, yağ veya kirlilik parçacıklarını dağıtmaya veya emülsifiye etmeye çalıştığından biyosit olarak etkinlikleri kalmamaktadır. Quads&#;ların bu adsorbsiyon özellikleri, soğutma suyunun biyolojik atık su arıtma tesislerine girdiği zaman elimine olmalarını sağlamaktadır. Aşırı dozlama veya sadece yüksek türbülanslı bölgelerin varlığı önemli derecede köpürmeye yol açabilir. Aynı anda anyonik polimerler (dispersanlar) beslendiği takdirde, karşılıklı olarak etkilerini nötralize ederler Organik brom bileşikleri Organik brom biyositleri arasında en yaygını 2,2 Dibromo-3 nitrilo-propionamide (DBNPA) dır. Ürün, alkalin hidrolizi, nükleofil madde, veya ışık tarafından Dibromoacetonitrile, Dibromo-acetamide, Monobromo-nitrilopropionamide ve Cyano-acetamide&#; e ayrıştırılır. (Şekil )

Şekil DBNPA&#;nın ayrışması Klor ile beraber kullanıldığında, HOBr formasyonundan dolayı sinerjistik etki oluşur. Şekil DBNPA&#;nın yarı ömrünün ph değeri ve ısı tarafından nasıl etkilendiğini göstermektedir. 2-Bromonitropropane-1,3,diol (Bronopol) ve Beta-bromobeta nitrostyrene&#;de organik brom biyosittirler. Bronopol&#;un hidrolizlenmesi yavaştır (t 1/2 = 14 gün eğer ısı 30 C, ph 8 ise) ama Beta-bromo-beta nitrostyrene&#;ninki çok hızlıdır (t 1/2 = 20 dak eğer ısı 30 C, ph 8 ise).

Şekil DBNPA&#;nın yarı ömrü Glutar-dialdehyde Şekil &#;de göserilen Glutar-dialdehyde, proteinlerin doğal yapısını bozarak etki yapan ve düzenli kullanımı olan bir soğutma suyu şartlandırıcısıdır. Suda bulunan yaşam şekillerine karşı diğer bir çok biyositten daha az toksikdir, biyolojik parçalanması kolaydır ancak daha yüksek konsantrasyonlarda uygulanmalıdır. Şekil Glutar-dialdehyde

Organik sülfür bileşikleri Organik sülflür bileşiklerinin biyosit etkisi hücre büyümesinin engellenmesine dayanır. Mikrobik solunum, normal olarak düşük enerjili bir (Fe 3+ ) sitokromun 1 bir elektron kazanarak yüksek enerjiye yükselmesidir. Rekabetli bir inhibisyonda 2 Fe 3+ iyonu bir tuz tarafından bağlanır, sitokromdan bir Fe iyonunun eksilmesi enerji transferini durdurur ve hücrenin ani ölümü ile sonuçlanır. Rekabetsiz ortamda 3 ise mikroorganizmaların, temel metabolizmalarını benzer zannettirerek gerçekte değişik olan metabolizmalar ile kombine olmalarının sağlanması, hayatı idame ettiren reaksiyonlarını engeller ve hücrenin ölümü ile sonuçlanır. Organik sülfür bileşiklerinden en geniş soğutma suyu biyosidi olarak uygulama alanı bulanı Methylenedithiocyanate&#;tir (MBT, Methylene Bis(thiocyanate)). MBT (Şekil ) yosuna, mantara ve bakteriye karşı etkilidir. Şekil MBT 1 Hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan ve solunumda görevi olan bir tür protein. 2 İnhibitörün enzime bağlanması ile enzimin üzerinde etkili olduğu maddeye bağlanmasının engellenmesi. 3 Enzimin katalizör görevi engellenmeden kimyasal reaksiyon gücün düşürülmesi. (Çevirmenin notu)

Triazine bileşikleri Soğutma devrelerinde Triazine bileşikleri özellikel yosunu kontrol etmek için kullanılır. Yeşil, mavi, kahverengi yosunlara ve diatomea&#;ya karşı geniş spektrumlu biri biyosittir. Yosunun fotosentezini engeller ve böylece ana metabolit, CO 2 &#;nin havadan alınmasını önler.

4 Mekanik proses Destek filtreleme Prosesten veya soğutma kulesinden kaynaklanan kirlilik ve mekanik pislik, sistem suyunu, dispersanları zorlayan seviyelerde askıda katı maddeler ile yükleyebilir. Bu gibi durumlarda kimyasal şartlandırmanın destek filtreleme ile takviye edilmesi tavsiye edilir. Kural olarak sirkülasyon yapan suyun % 5 ila 10 kadarı sürekli filtrelerden geçirilir. Eğer flokülasyon ve filtreleme taze su hazırlanmasında kullanılıyorsa, bu adımı, devredeki suyun bir kısmını bir deviasyonla flokülasyon/filtreleme öncesine verilmesi ile de yerine getirmek mümkündür. Flokülasyon uygulanan durumlarda, soğuk taze suyun sistem suyu tarafından ısıtılması, kış günlerinde flok oluşmasını kolaylaştırıcı bir etki yaparak bir yarar daha sağlıyacaktır. Ancak bir kısım şartlandırma kimyasalının flokülasyon ile elimine olması bu işlemin olumsuz tarafıdır. Basınç farklılıkları ile çalışan tam otomatik filtreler yaygın olarak kullanılmaktadır. Çalışma prensibi ProMinent marka atmosferik bir filtre kullanılarak açıklanacaktır. Şekil &#;de görüldüğü gibi otomatik filtre, üçe bölünmüş bir depodan oluşmaktadır:

Otomatik filtre (Şekil ) Üst hazne ters yıkama suyu deposudur. Filtre yatağını temizlemeye yetecek kadar suyu içerecek büyüklüktedir. Orta hazne filtreleme bölümüdür. Hemen ters yıkama deposunun altında bulunur ve dip kısmı filtre nozullarını taşıyıcı plakadan oluşur. Bu haznenin içinde, katı parçacıkları temizlemek için bir tabaka ince kum bulunur ve buradaki nozullar, suyu plaka yüzeyince eşit dağıtarak hem boşaltırlar, hem de alışıldık çakıl taşı katmanı olmadan ters yıkama suyunun yine eşit dağılımlı girişini sağlarlar. Filtrasyon malzemelerinin bir karışımı da mümkündür. Filtreleme bölümü altında bulunan alt bölüm ise filtrelenmiş suyun toplandığı bölümdür ve bir dikey hat ile ters yıkama bölümünün üstünden boşaltılır. Alt filtreleme bölümü ile üst ters yıkama bölümü birbirlerine borularla irtibatlıdır. Kirli ters yıkama suyu, filtreleme bölümünün üst kısmında bulunan ayrı bir boru ile atıksulara boşaltılır.

Filtreleme (Şekil ) Ham su kollektörden girer ve cazibe ile besleme borusundan inerek k hava alma bölümüne gelir ve burada aynı zamanda akış yönü değişir. Su buradan filtreleme bölümüne geçer ve kumdan sızarak filtre nozulları vasıtasıyla filtrelenmiş su bölümüne ulaşır. Tersyıkama deposu irtibat boruları vasıtasıyla dolar dolmaz filtrelenmiş su dikey borudan sisteme geri dönmeye başlar. Kum katmanının gitgide kirlenmesi üzerindeki basıncın kademe kademe artmasına ve besi borusu ile tersyıkama borusunda su seviyesinin yükselmesine yol açar. Su kolonu tersyıkama borusunda üst dirseğe varmadan otomatik bir boşaltma sistemi devreye girer ve havayı borudan emer. Bu kuvvetli emiş suyu güçlü bir şekilde tersyıkama borusuna çeker ve sifon etkisiyle tersyıkama döngüsü başlar.

Tersyıkama (Şekil ) Tersyıkama borusundan geçen su miktarı çapından dolayı besi borusuna nazaran çok daha fazladır. Bundan dolayı filtre bölümü ile filtrelenmiş su bölümü arasında bir basınç farkı oluşur. İrtibat borularından yukarı doğru yönlenen su tersyıkama bölümünden filtrelenmiş su bölümüne dolar, filtre nozulllarından ve filtre katmanından geçerek filtre bölümüne dolarken kumu gevşetir ve yoğun bir şekilde yıkar. Filtre yatağından çıkan kirlilikler tersyıkama borusundan atığa gider. Tersyıkama bölümünde su seviyesi düştükçe tersyıkama akış hızı 44 m/s&#;ten 30 m/s&#;te kadar yavaşlar. Bölmede su seviyesi sifonlamayı durdurma borusunun ağzına gelince hattaki hava emilir. Cazibe bir kere daha filtrelenmemiş suyu filtre yatağından geçirerek tersyıkama bölümüne doldurur, böylelikle sonraki döngüde filtrelenmiş su kaybı olmaz. Depo dolduktan sonra filtrelenmiş su, soğutma devresine geri dönüş yapar.

Daha göster

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir