cabir bin hayyan çalışmaları / CÂBİR b. HAYYÂN - TDV İslâm Ansiklopedisi

Cabir Bin Hayyan Çalışmaları

cabir bin hayyan çalışmaları

Cabir bin Hayyan’ın İlmi Kişiliği ve Çalışmaları / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

 Cabir bin Hayyan’ın İlmi Kişiliği ve Çalışmaları

Cabir bin Hayyan tarihimizi aydınlatan nadide yıldızlardan biridir. Bu yıldızın parlaklığını arttıran elbette ki yaptığı çalışmalardır. Cabirin çalışmaları takdire şayandır.’’ Bir bilim adamına bakarken; ne biliyor?’’  sorusu sorulmalıdır. Bu sorudan önce de ‘’Çağdaşları ne biliyordu?’’ sorulmalıdır. İşte bu soruya cevap ararken Cabir kendini kutup yıldızı gibi gösterir. 

İlk Dönem İslam Dünyası

‘’Müslümanlar ilk dönemde astronomi coğrafya gibi bilim dalları ile doğal olarak ilgilenmek zorunda kalmışlardır. Çünkü namaz vakitleri için astronomi, kıble yönü tespiti için ve arazi taksimi için coğrafya ile ilgilenmişlerdir. Bunun için dünyada mevcut olan bilimleri elde etmek amacıyla çeviri çalışmaları yapmışlardır.  Tıpla ilgili Aristo, Hipokrates ve Galen'in eserleri,  astronomide Batlamyus, matematikte Öklit, Apollonius gibi belli başlı eserler Arapçaya çevrilmiştir.

İlk dönemlerde bu alanlara ilgi duyanlar müslümanlar arasında Cabir bin Hayyan'ın hocası Cafer bin Sadık,  Cabir bin Hayyan, Ebubekir er-Razi ve el Irak'ı örnek olarak verilebilir.

 Cabir bin Hayyan tercüme eserlerden azami derecede faydalanmıştır. Öyle ki uzak diyarlardaki birçok bilim adamının ismini zikreder’’(1)

Şarkiyatçıların (oryantalist) İslam dünyasında yaptığı tarih araştırmalarında kabullenmekte zorlandıkları âlimlerimizden biri de Cabir bin Hayyandır.  Ünlü şarkiyatcı Paul Kraus :’’Cabir'in eserleri gerçek ise İslam tarihinin birçok yönüne başka bir gözle bakmamız icap eder.  Zira bu durumda Cabir Yunan bilimini gerçek anlamda Araplara aktaran kişi olacaktır. İslam düşünce tarihinin başlangıç noktasında azami orijinalliğe ve bağımsızlığa sahip bir kişi olarak durmakta olup, bir yandan da Yunan literatürüne ilişkin kapsamlı bilgi sahibidir. Dokuzuncu yüzyılın büyük tercümanlarından önce Arapların bilimsel dilini ilk kez başlatan da odur. Şimdiye kadar o dönemde var olduğunu bilmediğimiz bir İslam alimi modelinin adeta prototipidir.  8. yüzyıldan bekleyebileceğimizin aksine kendisinin tabiat biliminin münferit sorularını ele alınması ile sınırlamamakta, bunun yerine tabiat bilgisini tamamen dengeli ve içsel anlamda kuvvetli bir felsefi bilgi yapısına dönüştürmektedir.  Cabir'in eserleri gerçekse ve 8 yüzyılın ikinci yarısına aitse bu konudaki ve diğer konulardaki görüşümüzü değiştirmek zorunda kalırız’’demiştir.( 2)

Bir insanın çapı düşüncesinin çapı ile kıyaslanabilir. Onun şu iddiası düşüncesinin sınırını açıklar mahiyettedir. Cabir nedenlerin bir bütünsel açıklamasını bulmaya çaba gösterir.  Doğa bilimini kesin doğruluk temelleri üzerine kurduğuna kani olarak Cabir, doğanın son sırrını da elinden aldığına inanacak kadar cesurdur. Onun bilim anlayışının karakteristiği insan düşüncesi önünde hiçbir sınır tanımamasından ibarettir (3)

Bu çok güçlü bir iddiadır. İki yüz yıl önce cep telefonundan bahseden biri için ne derlerdi acaba? Çok uçuk bir iddia olurdu. Cabir’in iddiasına göre dünyada mevcut olan her şeyde insanlar için bir fayda, insana da onu çözebilecek ondan yararlanabilecek düşünme kapasitesi verildiği söylenebilir. 

 Akıl ile ilgili de : ‘O aydınlanmaya karşı insanı hazırlar. Akıl insanın temel elementidir. Evrensel aklın dünyevileşmiş şeklidir.  O bir zihin organıdır aletidir. Bilgi ve fikrin yegâne yeridir, kürsüsüdür. Ancak o pasiftir’ (4) Sanırım cümle şöyle tamamlanabilir: Akıl pasiftir ancak bilgi ile akıl aktif hale getirilebilir.

‘Kendisine yapay döllenme (tevlid) sorulur. Onun düşüncesine göre insan da dahil olmak üzere canlı varlıklar doğa güçlerinin birlikte etkilerinin sonucudur. Yani doğa var ederken bir nicelik ve sayı yasasına boyun eğmektedir. Bu yasanın sırrı denge oranları teorisi ile açığa çıkarılır. Doğanın yöntemini taklit etmek hatta gerektiğinde ıslah etmek en azından teorik olarak mümkündür’. (5)

Günümüzde Bu yöntem teori olarak kalmamıştır. İnsanlarda tüp bebek, hayvanlarda suni tohumlama ve bitkilerde gerektiğinde kullanılmaktadır. Tabii bunun uygulanabilirliği için yıl geçmesi gerekir.

Tabiat felsefesi hakkındaki düşüncesi de şu şekilde özetlenebilir: ‘İnsanı ‘ küçük alem’ kainatı ‘ büyük alem’ olarak tanıtır. Kâinatın nicelik boyutu üzerinde ısrarla durur. İlim anlayışında ölçme ve deneye büyük önem vermesi de kâinattaki temel faktörün sayı yani ölçülebilir olduğu şeklindeki Pisagorcu teorinin onun tabiat felsefesindeki bir yansımasıdır.’( 6)

Bu düşünceye göre ölçülemeyen bir şey bilimin konusu olamayacağı sonucuna varılabilir.

Neden Vardır?

Kimyasal fiziksel temel düşüncelerinden hareketle Cabir ‘İlm el Havaş’ özgül nitelikler bilimi diye adlandırdığı diğer bir sisteme ulaşmıştır. Bu sistemde o; minerallerin bitkilerin ve hayvanların özelliklerini onların sempatilerini, antipatilerini; niteliklerinin teknik ve tıp alanı bakımından önemini incelemektedir.

Varlıklar her ne kadar mucizevî görünseler de rasyonel bir açıklamaya boyun eğmek zorundadırlar.  Aksi takdirde bilimin konusu olamazlar nitelik kavramını neden kavramıyla sık sık ilişkilendirir bununla inkârcıları da eleştirir (7 )

Bir canlının, nesnenin varoluş amacını öğrenme onu tanımanın çok ötesindedir.

Bilimsel çalışmalarda tekniği kullanma insanı doğru sonuca kolay ulaştırır.  Cabir de ‘tekniği kullanmanın yanında ayrıca teoriye ilim, kıyas ve burhana(delil) da  yer vermedikçe hiçbir yere varılamayacağını tekrar tekrar vurgular"(8)

Atom hakkındaki fikri çağlar üstü olarak anılabilir. Maddelerin en küçük parçası olan Cüz'ü la yetecezza (atom)da yoğun enerji vardır.  Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu Allah'ın kudretinin bir nişanıdır.(9)

Bu iddia Cabir'in Kitabı müktesap fi sanaatiz zehep yapay altın için bilgi kitabı eserinde geçer.

Cabir Einstein dan ortalama yıl önce atomun parçalanabileceğini ilan ediyordu ve atomun yoğun bir enerji ihtiva ettiğini söyler. Doğru mu? Doğruluğu için yıl beklemek gerektiği görüldü.

Ders kitaplarımızda atom teorileri üzerine milattan önce Demokritos yyda  John Dalton , Nils Bohr ve Rutherford isimlerini bulabiliriz. Cabir’in teorisinin bulunmaması üzücüdür. Bizler için de özgüven kaybı demektir. Peki, müslümanlar hiç mi bir şey söylememişler, çalışma yapmamışlar? Cevabı kitaplardakilerden farklıdır. Cabir’in eserlerine ve çalışmalarına baktığımızda, söylediklerimizi destekler mahiyetinde çok şeyi görebiliriz.

Metallerdeki dengeden bahseder. Metallerin tabiatında da dengeden bahseder. Metallerle yapılan işlemlerde ölçü olmadan denge olmadan bu işlemleri yürütmek mümkün değildir.(10)  Bu iddia ancak yy da açıklanacaktı Lavoisier tarafından.

“Cabir’e göre görülen ya da görülmeyen âlemdeki her şey belli bir düzenin sonucudur. Onlar hareket ve hareketsizlikte uyumlu bir kompozisyon teşkil ederler”

Gökyüzündeki gezegenlerin dengeleri,  minerallerin dengeleri, bitkilerin dengeleri ve de hayvanların dengeleri; bunu müzik ve matematikle mukayese eder. Dengenin olduğu yerde uyum ve de belli bir ölçü vardır.(11) Müzikte farklı sesler bir araya gelerek belli bir ahengi oluşturur. Bitkiler de bundan farklı değildir.

“İnsan vücudu dört unsurdan meydana gelmiştir. İnsanın sağlıklı olabilmesi için bu unsurlar arasındaki denge ile mümkündür. Herhangi bir sebepten dolayı denge bozulursa ilaçlarla bu telafi edilmelidir” Bu teori insanlar için kan tahlilleri yapılabildikten sonra bir anlam ifade edebilmektedir.

“Bu denge dışarıdan aldığı muhtelif maddelerle -ki bunlar ilaçlar ve yiyecektir-  bozulabileceğini ileri sürer.  Daha çok ilaç ve zehirler üzerinde durur”(12)

Kandaki şeker oranının artması beraberinde hastalığı getirir. Denge bozulur. Demir oranının azalması da kansızlığa sebep olur. Bu ve benzeri olaylar Cabir’in iddiasını destekler mahiyette olduğu söylenebilir.

"İlm el Mizan olarak isimlendirdi denge oranları teorisinde Cabir:  "Nesnelerin spesifik ( ona mahsus) nitelikleri (Havaşş) özellikle kimya alanında ölçülebilirdir ve sayısal olarak tespit edilebilir oranlara dayanmaktadır. Örneğin mürdeskin yani kurşun oksit eklenmesiyle sirke ekşi tadını kaybediyorsa sirke aslında sayılarla ifade edilebilir bir bileşime sahip demektir. Bu bileşim aynı şekilde bir sayı kavramı altında tasavvur edilebilen mürdeskin eklenmesiyle başkalaştırılır. Yani spesifik bir niteliğinin ortaya çıkması bu örnekte mürdeskin yeteneği sirkeyi başkalaştırması tesadüfi değildir.  Bilakis cismin iç özelliklerine bağlıdır ve bu keyfi başkalaştırma kimyasal işlemin (tedbir) görevidir. Spesifik nitelikler matematiksel bir temellendirmeye sahip iseler işlem de meşruiyete sahiptir ve doğruluğu-Cabir’e göre-  ispatlanmıştır.  Böylece cisimlerin ölçülebilirliği prensibi (mizan) evrende nesnelerin matematiksel yasaya uygunluğu halini alır. Mizan dünya düzeninin sembolüdür. Şu koşullarla kendine mahsus niteliklerin sadece matematiksel temellendirmesi vardır. Bu açık seçik olmalı, kimi zaman şöyle kimi zaman böyle anlaşılmamalıdır. Kısacası tek bir Mizan türü vardır o evrenin tek ve en yüksek prensibidir." (13)Evrende dengenin olmadığı bir konu düşünülemez.

İnsan dilinin kavramlarında ölçü ve dengeyi bulmaya çalışır dil basit bir tesadüf sonucunda şekillenmiştir. Dil toplumun fertleri arasındaki uyum sağladığı gibi doğal bir nesneye de uyum gösterir. Nesne ile kelime arasında birebir uyum vardır.(14)

Sözcüklerle elementleri benzetir nasıl ki farklı sözcükler bir araya gelerek yeni bir anlam oluşturabiliyorsa farklı elementlerde bir araya gelerek yeni bir madde oluşturulabilir.(15)

Bizler de yıl sonra diyoruz ki evet haklısın. Örneğin sodyum ve klor farklı iki elementtir. Bu iki element bir araya geldikleri zaman yeni bir madde olan sodyum klorür olan yemek tuzunu oluştururlar.

Maddelerin sınıflandırılması Kimya ilmine yaptığı önemli katkılardan biridir. Maddeleri sınıflandırmayı ‘Havas el Kebir’ adlı eserde

a)      Ruhlardır ateşte tamamen uçan cevherlerdir, ya da maddelerdir. Bunlar gazlara veya soy gazlara tekabül eder.

b)     Metaller ya da metalik cisimlerdir. Isıtılınca ergirler, çekiçle dövülürler; parçalanırlar; yongalar haline getirilebilirler (Yonga kesilen yontulan);  ruhlardan farklı olarak sessiz ya da dilsiz değildirler,  cisimleri vardır.

c)      Cisimler ( mineral maddelerin dışında) bunlar eriyebilir ya da erimeye bilirler. Dövülmezler toz haline getirilemezler bu özellikler ametallere benziyor (16) Bu sınıflandırma tam doğru olmasa da günümüzde kullanılan sınıflandırmaya yakındır.

İcatları

Çoğu kendisini icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar kendisinden sonra bilim adamları tarafından kullanılmıştır.

Ürettiği birçok asitin yanında baz kavramını ortaya atmıştır. Paslanmayı önleyen maddeyi geliştirmiştir. Tabiattaki maddelerin saf olmadığını söyleyerek element elde etmeye çalışmıştır. Bunu kendi geliştirdiği araçlarla yapmıştır. İmbik damıtmayı kolaylaştıran, maddeleri saflaştırmada önemli icattır.

Stil damıtıcı: Birbirine karışan veya karışmayan sıvıları birbirinden ayıran araç

Oksidasyon: metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrılması, bunun tersi redüksiyon: buharlaştırma, süblimleştirme, eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme gibi yöntemleri geliştirilmiştir.

Tıpta mikrop için mikroskop ne ise kimyada da bu yöntemler o kadar değerlidir. Kimyada doğru yöntem birçok icadın habercisidir.

Çeşitli metal ve çelik üretiminin geliştirilmesi, deri ve bez boyalarının hazırlanması, kükürtlü bileşiklerden arsenik ve antimuan, bitkilerden yağ elde edilmesi.  Kumaşın boyanması, su geçirmez elbiselerin cilalanması.  Manganez dioksitin cam yapımında kullanılması,  camın renklendirilmesi; ki bu hala kullanılıyor günümüzde hala kullanılan Cabir'in kimyadaki teknik yöntemleri;  kristalleştirme, kireçleştirme, filtreleme, sıvılaştırma, arıtma. Kimyada kullanılabilecek hassas ölçü aletlerini yaptı. Ateşte yanmayan kağıt icat etti. Lussac'tan önce gazlarda basınç-sıcaklık kanununu ifade etmiştir.

Eserleri:

Gökyüzü, Yerküre,  Ay,  Güneş, Taşlar, Tuzlar, Mürekkep( bileşik), Hayvanlar, Bitkiler, Gizli Mineraller, Mayalanmış Sıvılar, İç Dış Amalgamlar, Civa Ruhu, Kan, İdrar, Boyalar, Parfümler, Kokular, Yaradılışın Unsurları,  Nizam,  Işık,  Akıl Yürütme Üzerine Temellenmiş Süreçler, Kabaran Deniz, Müdafaa Edilmiş Akıl.  27 tanesi günümüze ulaşmıştır. Bu eserlerin isimleri ve mahiyetleri 10yyda yaşamış olan İbn-i Nedim nakleder.

Kimyada deneyi kullanması kimyaya yeni bir boyut kazandırdı. Cabir bin Hayyan’ın özellikle kimya alanında yaptığı çalışmalar onun kimya biliminin kurucusu olarak kabul edilebilir. Bizler de kendisinden bin iki yüz yıl sonra kendisini anıyor, ona rahmet diliyoruz.

Dipnotlar:

1.      Cabir bin Hayyan, Esin Kahya, Diyanet Yay.s  26

2.      Fuat Sezgin, Önsözler, S:

3.      İslam’da Bilim ve Teknik  s

4.      Cabir bin Hayyan. s

5.      Age S

6.      s TDV İslam Ansiklopedisi

7.      ibt   s

8.       age. s

9.      Cabir bin Hayyan, Esin Kahya, Diyanet yay S

  Age s  

   Age S

   Age s  

  S İBT

  cabir bin hayyan, Esin Kahya , s

   age s

   Age s 

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın Tüm Yazıları »

Câbir bin Hayyân Kimdir?

_cabir

Câbir bin Hayyân, tüm bilim insanları tarafından kimyanın tartışmasız babası olarak tanınır. Hayatı ve yılları arasında geçen ve bir eczacının oğlu olan Câbir, ömrünün büyük bir kısmını Irakın Kufe şehrinde geçirdi ve burada kimyayı bilimsel olarak sistemleştirdi. Sürekli laboratuarda çalışan Câbir, süblimleştirme, sıvılaştırma, kristalleştirme, damıtma, saflaştırma, cıvayla karıştırma, oksitleme, buharlaştırma ve filtrasyon gibi işlemleri geliştirip mükemmelleştirdi; şapı damıtmak suretiyle sülfürik asit üretti ve maddeleri gazlar, metaller ve minareler olarak sınıflandırmaya başladı. Kimyasalların özelliklerini yitirmeksizin birleşerek, gözle görülmeyen element bileşikleri oluşturması hakkında da yazdı. Tüm bunlar bugün herkesin bilebileceği bir şey gibi görünse de, bundan bin iki yüz elli yıl öncesi için Câbir, zamanının çok ilerisinde bir kişiydi.

Ampirik çalışmaya çok önem veren bu seçkin bilim insanının en önemli araştırması, asitler üzerinedir. Eski dünyada, sirkeye tadını veren asetik asitten daha güçlü bir asit bilinmemekteydi. Günümüzde kimya endüstrisinin vazgeçilmezlerinden olan sülfürik, nitrik ve nitromuriyatik asitleri keşfeden Câbir, kimyasal deney olasılıklarını önemli ölçüde artırmıştır.

_imbikTakribi 1 kilograma denk gelen ratıl ağırlık biriminden, 6, kat daha küçük ağırlıkları ölçebilen bir hassas kantar geliştirdi. Oksitlenmenin olduğu belirli durumlarda metallerin ağırlığının azaldığını ortaya koydu. Onun çalışmaları arasında Kimyasal Özellikler Üzerine Büyük Kitap, Ağırlık ve Ölçü Birimleri, Kimyasal Bileşikler ve Boyalar gibi eserler yer almaktadır. Bu eserlerde su banyosunun ve kimyasal fırının kullanımı açıklanmakta, cıva oksit ve sülfür bileşikleri gibi önemli kimyasal maddelerden bahsedilmektedir.

Câbir, Müslüman alimlerin çoğu gibi topluma faydalı olmak istediğinden, kimyanın gündelik uygulamalarına ilgi duyuyordu. İnanılmaz derecede meraklı olan Câbir, kumaş ve deri boyama, saç boyaları hazırlama, kumaşı su geçirmez yapan ve demiri koruyan cilalar yapma, cam üretiminde kullanılan manganez dioksit, altın renginde yazı yazmak için demir pirit, çini ve seramiği sırlamak için tuzlar ve asetik asidi yoğunlaştırmak için sirkenin damıtılması gibi konularda araştırmalar yaptı. Yangında yanmayan bir tür kâğıt ile gece okunabilen mürekkep dahi geliştirmiştir.

Câbirin metallerin rafine edilmesi ve çelik hazırlanması konusundaki çalışmaları döküm tekniklerinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Kimya teorisine göre en büyük katkıları arasında metallerin yapısı konusundaki görüşleri yer almakta olup bu görüşler, çok az değişikle modern kimyanın başlangıcı sayılan yüzyıla kadar ulaşmıştır.

Bu araştırmaların tamamı, Irak&#;taki Kufe şehrinin Şam Kapısı olarak bilinen mahallesinde yapılan hafriyat çalışmaları sırasında, ölümünden iki yüz yıl sonra yeniden ortaya çıkarılan laboratuarında yapılmıştı. Molozlardan çıkarılanların arasında bir hayvan ve büyükçe bir parça altın da bulunuyordu. Câbir bin Hayyân tarafından kimyayla ilgili şu yorum yapılmıştır: &#;Kimya ilmindeki ilk mühim husus, pratik uygulamalar yapman ve deneyler yürütmendir, zira pratik tatbikatta yahut da deneysel çalışmalarda bulunmayan kişi, ilmin en alt seviyelerine dahi erişemez. Ey oğul, deneyler yap ki ilmi elde edesin. Alimi ellerindeki maddenin bolluğu değil, deneysel yöntemlerindeki mükemmellik mesut eder.&#;

Kaynakça:
Modern Kimyanın Kurucusu Cabir b. Hayyan, Prof. Dr. Esin Kahya, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları No, Ankara,
Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi
seafoodplus.info%C3%A2bir_bin_Hayyan

Yazar:Samet Bulut

Cabir Bin Hayyan

Cabir Bin Hayyan, batıda daha ziyâde Geber olarak tanınan, Abbâsîler döneminde yaşamış ve İslâmiyette fen bilimlerinin temelini atmış olan Farsî çok yönlü bir fen bilgini; simyacı, kimyacı ve eczacı; fizikçi, astronom ve astrolog; tıp ve fizik tedavi uzmanı; mühendis, coğrafyacı, filozof ve sûfidir.

Cabir Bin Hayyan, yılında Kimyager ve eczacı olan bir babanın oğlu olarak İran’da Horasan’ın Tûs şehrinde doğmuştur. Tam adı Ebû Mûsa Câbir bin Hayyân’dır. Eczacı olan babasından bitkileri ve bunların iyileştirici etkilerini hayli iyi öğrendiği kabul edilir. İran, Tus şehrinde eğitimini aldıktan sonra ve babasının ölümünün ardından Irak’ın Kufe şehrine göç etti. Kûfe’de aktarlık yaparken eski kimya geleneğinin önemli temsilcilerinden Cafer es-Sâdık’ı tanıyarak onun talebesi olmuştur. Kimyaya ilişkin temel bilgileri, büyük hürmet duyduğu ve kimi zaman “Hikmetin Kaynağı” diye nitelendirdiği hocası Cafer es-Sâdık’tan öğrenmiştir. Onun yanında eğitimini tamamladıktan sonra dönemin bilim ve düşünce merkezi olan Bağdat’a gitmiştir. Bağdat’da Abbâsî halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet etmiştir.

Bağdat’taki yönetici ailelerden biri olan, bilimi ve bilimle uğraşanları himaye edip destekleyen Bermekî ailesinden Yahya Bermeki’nin desteğiyle çalışmalarına uzunca bir süre burada devam etmiştir. Bermekî ailesinin yönetimden uzaklaştırılmasının ardından yılında yeniden Kûfe’ye dönmüştür.

Cabir Bin Hayyan, Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit ve Tartarik asiti keşfettiği düşünülmektedir. "İmbik"i geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Bugün laboratuvarlarda kullanılan araç gereçlerin bir çoğunu icat etti, görece ilkel olsa da ilk kimya laboratuvarını oluşturdu. Örneğin ilaç sektöründe kullanılan damıtma imbiği ve bugün kullanılan deney tüpleri, Cabir bin Hayyan'ın eseridir.

Cabir bin Hayyan, oksidasyon - yükseltgenme (metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrıştırılması), bunun tersi olan redüksiyon - indirgenme (Redoks tepkimeler), buharlaştırma, süblimleştirme (saflaştırma-tasfiye), eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme (billurlaştırma) gibi yöntemler geliştirmiştir. Çeşitli metal ve çelik üretim usûllerinin geliştirilmesi, deri ve bez boyalarının hazırlanması, kükürtlü bileşiklerden arsenik ve antimuan, bitkilerden yağ elde edilmesi, metallerin saflaştırılması, kumaşın boyanması, su geçirmez elbiselerin cilâlanması, manganez dioksitin cam yapımında kullanılması ve günümüzde hâlâ kullanılan camın renklendirilmesi gibi buluşları da gerçekleştirmiştir.

Kimya dışında Eczacılık, Metalürji, Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda ü aşan eser bıraktığı söylense de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Yüzyılda eserlerinden Latince'ye çevirilmiş olan “Kitab al-Kimya” adlı eseri, Simya ve Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur. Deneysel çalışmaları kimyanın hizmetine sunmasıyla bu alanda bir çığır açmıştır. Bu nedenle Câbir modern kimyanın kurucusu kabul edilir.

Cabir bin Hayyan o vakitler 'ilim' olarak kabul edilen simyanın gerçek olmadığını ve bu maddelerin hiçbir koşulda altını var edemeyeceğini ispat ederek simyanın alternatifi olarak modern kimyayı işaret etmişti. “Batıl inançlar” yerine “deney ve gözlemi” koyma girişimi onu modern kimyanın kurucusu olarak tarih sayfalarına geçirdi.

Cabir Bin Hayyan, zehirlilerin en zehirlisi olarak bilinen arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.

Cabir Bin Hayyan, yılında 82 yaşında iken Kûfe’ye geldikten sonra ömrünün geri kalanını burada bilimsel çalışmalar yaparak geçirdi.

O güne kadar bilinmeyen birçok kimyasal bileşiği keşfeden Cabir Bin Hayyan, deney ve çalışmalarını gerçekleştirebilmek için çoğunu kendisinin icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar ve daha pek çok araç gereç, kendisinden sonraki tüm kimyacılar tarafından kullanılmıştır.

Câbir bin Hayyân, araştırmalarını deney ve matematik temelleri üzerine oturtmuştur. Onun için sayı ve ölçü kimyanın olmazsa olmaz iki ögesidir. Bu düşüncesiyle kendisinden önceki bilim insanlarından ayrılan Câbir bin Hayyân modern kimya çalışmalarının başlangıcını oluşturmuştur. Ebû’l-Kâsım Muhammed bin Abdullah yy’da kimya üzerine yazdığı eserde Câbir bin Hayyân’ın geliştirdiği kimya aletlerini resmetmiştir.

Cabir Bin Hayyan, yılında Irak’ın Kufe şehrinde 94 yaşında ölmüştür.

Eserlerinden bazıları :
1. el-İrşad ’l-tabir.
2. Risaletün l-usturlab ve ameluhu.
3. Ruh el-ervah,
4. Alel el-meadin,
5. Kitab el-ihrak,
6. Kitab el-halis ’l-kimya,
7. Kitab el-havas el-kebir,
8. Kitab el-rahme,
9. Kitab el-sab’in,
Kitab el-Kamer


Kaynak:seafoodplus.info

Ünlü kimyacı, eczacı, hekim, astronom Cabir Bin Hayyan neler yapmıştır? Cabir Bin Hayyan&#;ın çalışmaları, bilime yaptığı katkıları hakkında bilgi.

Cabir Bin Hayyan

Foto: seafoodplus.info

CABİR BİN HAYYAN
&#;
TUS &#; KÜFE
KİMYACI &#; ECZACI &#; HEKİM &#; ASTRONOM
METALURJİ BİLGİNİ &#; MATEMATİKÇİ &#; FİLOZOF

yılında bilginler diyarı Horasan&#;ın Tus şehrinde doğmuş, hayatının büyük kısmını Küfe&#;de geçirmiştir. Botanikçi olan babasından bitkileri ve bunların iyileştirici etkilerini oldukça iyi öğrendiği kabul edilir. Babasının ölümünün ardından Küfe&#;de aktarlık yaparak kimya geleneğinin önemli temsilcilerinden Cafer el-Sadık&#;ı tanıyarak onun talebesi olmuş, kimya bilimine ilişkin temel bilgileri büyük hürmet duyduğu ve kimi zaman &#;Hikmetin Kaynağı&#; diye nitelendirdiği hocasından öğrenmiştir. Onun yanında eğitimini tamamladıktan sonra o dönemde bilimin ve düşüncenin merkezi olan Bağdat&#;a gitmiştir.

Bağdat&#;taki yönetici ailelerden biri olan, bilimi ve bilimle uğraşanları himaye edip destekleyen Bermeki ailesinin desteğiyle çalışmalarına uzunca bir süre burada devam etmiştir. Bermeki ailesinin yönetimden uzaklaştırılmasının ardından yılında yeniden Küfe&#;ye dönmüştür. Ömrünün geri kalanını burada bilimsel çalışmalar yaparak geçiren Cabir Bin Hayyan, yılında Küfe&#;de ölmüştür. Bazı kaynaklarda doğduğu yer olan Tus&#;da öldüğü yazılıdır.

Cabir Bin Hayyan

Cabir Bin Hayyan Balmumu Heykeli &#; Foto: seafoodplus.info

Bilime Katkıları

* Cabir Bin Hayyan, deneysel çalışmaları kimyanın hizmetine sunmasıyla bu alanda bir çığır açmıştır. Bu nedenle Cabir modern kimya biliminin kurucusu kabul edilir.

Cabir Bin Hayyan, araştırmaları deney ve matematik temelleri üzerine oturtmuştur. Onun için sayı ve ölçü kimyanın olmazsa olmaz iki boyutudur. Bu düşüncesiyle kendinden önceki bilim adamlarından ayrılan Hayyan modern kimya çalışmalarının başlangıcını oluşturmuştur.

* Deney ve çalışmalarını gerçekleştirebilmek için çoğunu kendisinin icat ettiği imbikleri, tüpleri, fırınlar ve daha pek çok araç gereç, kendinden sonraki tüm kimyacılar tarafından kullanılmıştır.

* O güne kadar bilinmeyen birçok kimyasal bileşiği keşfetmiştir.

Nitrik asit, hidrojen klorür ve sülfirik asitin rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral Suyu&#;nu icat ettiği, sitrik asit, asetik asit, tartarik asiti keşfettiği bilinmektedir. Kendisinin ortaya attığı &#;baz&#; kavramıyla kimyanın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

* Cabir, pek çok alanda eser vermiş çok yönlü bir bilim adamıdır.

Cabir Bin Hayyan kimya çalışmalarının yanında eczacılık, fizik, astronomi, tıp, mühendislik, coğrafya ve felsefe gibi bilim dallarında da önemli çalışmalarda bulunmuş ve çok sayıda eser kaleme almıştır.

Fotoğraflar Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi&#;nde çekilmiş, bilgiler oradan derlenmiştir.

Kaynak 2

Cabir Bin Hayyan, Bir Arap simyacısıdır. Tam adı İbni Hayyane&#;l-Ezdi&#;l-Kufi&#;dir. VIII. yüzyılın ikinci yarısı ile IX. yüzyılın başlarında yaşamış olduğu tahmin edilmektedir. Doğum yeri kesin olarak bilinmiyor. İlk zamanlarda Sabiî mezhebinde iken, sonra müslüman oldu. Hayatı hakkında bilgi hem az, hem de çok karışıktır.

Arap kaynakları Cabir&#;i eski kimyanın (simyanın) piri ve kimyanın ilk hocası sayarlar. Kimyayı Halife Muaviye&#;nin torunu ve Yezid&#;in oğlu büyük kimya bilgini Prens Halit&#;ten veya Şii İmamı Cafer Sadık&#;tan öğrendiği söylenir. Eserleri ve kimya alanında yaptığı işler hakkındaki bilgi kesin değildir, Arapça olarak beş yüze yakın, Latince&#;ye çevrilmiş olarak da yirmi iki eseri varsa da bunların ona ait olup olmadıkları belli değildir, Paris&#;teki Milli Kütüphane&#;de onun el yazıları ile kitapları bulunduğu iddia edilir.

Cabir&#;in inanışına göre, bütün madenler canlı birer mahluktur ve binlerce yıl içinde gelişmişlerdir. Bugünküler de gelişecekler, sonunda en mükemmel şekil olan altına çevrileceklerdir. Kimyanın gayesi de bu tekamülü çabuklaştırarak öteki madenleri, bitkileri altına çevirmek olmalıdır. Cabir&#; in bu maksatla yaptığı araştırmalar sonunda altına tesir eden klor asidi, nitrik asit karışımı, sülfürik asidi, nitrik asidi, gümüş nitrat gibi maddeleri bulduğu iddia edilir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir