canan dağdeviren parkinson / Yeni rotası beyin hastalıkları ve meme kanseri

Canan Dağdeviren Parkinson

canan dağdeviren parkinson

Ben Canan Dağdeviren, 4 Mayıs yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Babam Cavit Dağdeviren, annem ise Mine Dağdeviren’dir. İki erkek kardeşim var. Çok küçük yaşlardan itibaren bilimsel araştırmalara ilgi duyuyordum; çakıl taşlarını parçalayıp atomu bulmaya çalışıyordum. Bir çocuk için ne kadar heyecan verici değil mi?  

Çocukken babamın bana hediye ettiği Marie Curie'nin hayatını anlatan kitaptan çok etkilenmiştim. Kitabı okuyunca, piezoelektrik olgusunu keşfeden Madam Curie’nin kocası Pierre Curie’ye deyim yerindeyse “âşık oldum”. Piezoelektrik kristal yapıdaki cisimlerin kendilerine uygulanan basınç ile elektrik üretme becerisiydi. Yıllar sonra piezoelektrik kavramının, projelerimin ve uygulamalarımın arkasındaki itici güç olarak bana hizmet vereceğini nereden bilebilirdim ki? 

Fiziğe ilgim böyle başladı ama ileride ne yapacağıma dair fikirler kafamda şekillenmiş değildi. Genç bir kızken kariyerimle ilgili çalışmalara ilgi duymamı sağlayan ilk olay, büyükbabamın 28 yaşında kalp yetmezliğinden öldüğünü öğrenmekti. Bir gün onun anısını onurlandırmak için benzer sağlık sorunlarını çözecek bir teknoloji yaratacağıma dair kendime söz verdim. 

Üniversite sınavına girdim. Fizik, kimya gibi temel bilimlerden bir dal okumak istiyordum fakat karar veremiyordum. İşte tam bu dönemde, Erdal İnönü’yle Kocaeli Kitap Fuarı’nda tanıştım. Ne olmak istediğimi sormuştu. Tabii ben de bu imkânı kaçırmayıp Türkiye’nin önemli teorik fizikçilerinden Prof. İnönü’ye kafamdaki soruları sormuştum. Bana, “Anılar ve Düşünceler” isimli kitabını imzaladı ve “kitabı okuyunca, ne üzerine eğitim alacağına karar vereceğine inanıyorum” dedi. O sırada ne kastettiğini tam kavrayamamıştım ama kitabı okuduktan sonra Erdal Hoca’nın haklı olduğunu anladım.

Fizik okumaya karar verdiğimde olumsuz tepkilerle karşılaştım. Çünkü mezuniyet sonrasında fizikte iş olanakları kısıtlıydı. Babam mimar olmamı istedi. Annem dışında kimse beni desteklemedi; kimse bana inanmadı. Ama ben “Hayır, fizik okumak istiyorum.” dedim. Yani başarımın sırrı birçok şeyin birleşimiydi: Çocukluk hayalim, İnönü'nün bana armağan ettiği kitap, fizik çalışmam, dedemin ölümü ve annemin desteği… İnsanın hayatında olan bitenler, onun kim olacağını şekillendiriyor gerçekten de!

yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Yüksek Lisans Eğitimimi Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Programında 'da tamamladım. Yüksek lisans için Sabancı Üniversitesi’ne başvuru yaptığımda sadece bir öğrenciye tam burs verilmişti ve o bursu alan, ben olmuştum. Türkiye'de araştırma yapıyordum ama geliştirdiğim malzeme ve cihazlar bir kutu gibi sert ve hantaldı, bükülmüyordu. Kalp gibi hassas bir organı hedeflemek için, yumuşak/şekillendirilebilir bir şeyler tasarlamam gerekiyordu. Bana kimin yardım edebileceğini bulmak için tüm dünyayı araştırdım ve Illinois Üniversitesi'nde gelecekte danışmanım olacak John Rogers'a ulaştım. Esnek elektroniğin babası ve adeta yükselen bir yıldızdı. Ve işte o zaman Fulbright bursunu keşfettim. Amerika’ya yılında Fulbright doktora bursunu, kendi alanımda ilk sırada kazanarak geldim. Illinois Üniversitesinde malzeme bilimi ve mühendisliği bölümünde 5 yıl eğitim gördüm. 

Doktora süresince fizik, elektronik, kimya, malzeme, mekanik ve tıp alanlarının kapsamına giren esnek ve katlanabilir, vücut içine ve deri üstüne yapıştırılabilir ya da giyilebilir elektronik aletler üzerinde çalışmalar yaptım. Burada geliştirdiğim projelerden biri, tıbbi cihazlara enerji sağlamak için iç organların hareketleriyle mekanik olarak sıkıştırılarak oluşturulan enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürerek depolamayı başaran, insan dokularıyla uyumlu tıbbi aletler üzerineydi. Bunlar yumuşak ve esnekti ve diğer yumuşak dokuların yanı sıra kalp dokusunda kullanılmaya uygun malzemelerdi. 

Reklamsız Deneyim

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %% reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır. Kreosus Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık Daha fazla göster

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, % reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Destek Ol

Kalp pili dediğimiz şey, kalbinizin ritmi düzenli olmadığı zaman kalbin iç çeperine gelen bir elektrot vasıtasıyla elektrik yollayıp, kalbin ritminin tekrar normale dönmesini sağlayan bir cihazdır. Fakat bu pilleri her 6 ya da 7 yılda bir değiştirmek gerekiyordu. Bizim yaptığımız teknoloji bir sistem üzerine kurulu ve incecik levhalar şeklinde kalbin, akciğerin ve solunum kası olan diyaframın üzerine yapıştırılıyor. İç organlarınız hareket ettikçe, mesela; kalp atışıyla veya nefes alıp vermeyle, bu alet eğilip, bükülüyor ve dışarı elektrik gücü üretiyor. Yani biz hayatta olduğumuz sürece enerji üretebilen bir cihaz üretmiş oluyoruz! 

Ezgi Bilgin tarafından çizilmiştir. Tüm hakları saklıdır.

Ağustos 'te doktora derecemi aldım. Ardından Harvard Üniversitesi Genç Akademi üyesi seçildim ve Cambridge‘e gittim. yılında kurulan Harvard Society of Fellows adlı kurum, akademik hayatının başında olan araştırmacıların bireysel gelişimlerini ve bilgi paylaşımına dayalı işbirliklerini arttırmak amacını güden bir topluluktu. Buraya Türkiye’den seçilen ilk bilim insanı oldum. Aynı yıl MIT Media Laboratuvarı’na, oraya hiç başvuru yapmamış olmama rağmen, davet aldım. 

’de MIT Media Lab’da YellowBox adını verdiğim bir çalışma alanı inşa ettim. Doktora öğrencisiyken kendi araştırma merkezimi yapma fırsatım olursa, içerisi görülebilecek şekilde şeffaf olacağına dair kendime söz vermiştim. Böylece o merkezde çalışan herkes özel izinlere ihtiyaç duymadan gözlemleme, not alma ve orada ürettiklerimizden bir şeyler öğrenme hakkına sahip olacaktı. Bu anlayışım Yellowbox'ı böylesine eşsiz bir bilimsel ortam yapan şeydi. 

Peki, bu hedef benim için neden bu kadar önemliydi? Dürüst olayım… Bunun nedeni, bir kadın olmamdı. Amerika’ya ilk geldiğimde kendi araştırma grubumun içindeki tek kadın araştırmacıydım. Ve bir kadın fizikçi bilim insanını, ilham olması açısından, başta öğrenciler olmak üzere herkes görsün istiyordum. Bu nedenle benim laboratuvarım şeffaftı. Yani dışarıdan bakınca içeride ne yapıldığını görebiliyorsunuz. Üniversiteye ziyarete gelen veya öğrenci olan genç kızların, gelecekte olabilecekleri şeylerden birinin üst düzey bir fizik mühendisi olmak olduğunu herkes görebilsin istedim ve bunu başardım.

Buralara gelmek hiç kolay olmadı. Aslında teorik bilgim çok iyiydi ama pratikte sıkıntılar çekiyordum. Birine soru sorduğumda yanıt almam çok zor oluyordu. Yaptığım şey, bir sandalye alıp laboratuvara gidip sabahtan akşama kadar herkesi izlemek oldu. Gözlem yapmak çok önemli! Bu gözlemler aylar sürse de, kendime has bir tarz oluşturmuş oldum. Zaten biraz da o nedenle bu laboratuvarı da camdan yaptım ki dışarıdan gelen herkes gözlem yapabilsin, isteyen herkes gelip bakabilsin. Çoğu zaman lise öğrencileri, ortaokul öğrencileri geliyor sandalye veriyoruz oturuyorlar ve bizim içeride neler yaptığımızı önceden bir eğitim ya da izin almalarına gerek kalmaksızın görebiliyorlar. Bazen bir şeyleri öğrenmek, bir şeylerden ilham almak için sadece izlemek, hatta sadece görebilmek yeterli!

Şimdi, bir öğretim üyesi olarak, MIT Media Laboratuvarda kendi araştırma grubumu yönetiyorum. Malzeme bilimi, mühendislik ve biyomedikal mühendisliğinin kesiştiği noktada çalışmaktayız. Vücut içerisine girebilen, giyilebilen küçük aletler yapıyoruz. Doktora süresinde yaptığım kalp pili çalışmamın bir başka biçimini yapmak için uğraşıyoruz. Artık kalbin içerisine girmeye gerek kalmadan bu cihazlar direkt dizimizin kolumuzun ya da iç çamaşırımızın bir parçası olacak. Ve hastalar günlük hayatına devam ederken hareketle ortaya çıkan mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürüp, kablosuz bir şekilde başka aletlere de gönderebilecekler. 

Birçok farklı alanda çalışmalara da devam ediyorum. Mesela cilt kanserinin teşhisini kolaylaştıracak, sanki dövme gibi vücuda yapıştırılabilen ve 10 saniyeden daha az sürede sonuç veren bir cihazı geliştirdim. Bu hızlı, ağrısız ve de kolay bir yöntem. Aynı cihaz, farklı bir şekilde uygulanırsa kan basıncınızı ölçüyor ve günlük kayıtlarınızı çıkarabiliyor. Damarınızın ne kadar sert olduğunu ortaya koyuyor. Kaç yaşında olduğunuzu bile tahmin edebiliyor. Damarın içinden geçen kanın hacmini anlatabiliyor. Özellikle yüksek tansiyonunuz varsa ve inme geçirme ihtimaliniz yüksekse size önceden haber verebiliyor. Bilimin ve mühendisliğin gücü büyüleyici, öyle değil mi?

Yaptığımız aletlerden biri beyne yerleştirilen ve en dip köşelerine kadar inebilen üç boyutlu iğne şeklinde, yeterince esnek ama aynı zamanda da beynin içine girebilecek kadar sert bir cihaz. Bu, beyin hastalıkları için çok önemli bir atılım. Diyelim ki Parkinson hastalığınız var. Yani ellerinizde kontrol edemediğiniz titremeler oluyor ve kaslarda sertlik nedeniyle yürümekte zorlanıyorsunuz. İlaçlarınızı ağız veya damar yoluyla ömür boyu almak durumundasınız. Bu da maalesef ilaçların yan etkilerine yakalanma riskini artırıyor. İlaçlar beynin ihtiyaç olan noktasına yeterli düzeyde etkin gitmeyebiliyor. Fakat bizim yaptığımız bu cihaz sayesinde, kablosuz olarak çalışabilen ve bilgisayarlardan kodlar vasıtasıyla gönderdiğimiz mesajlarla, ilaçları çok minik dozlarda beynin istenilen noktasına ulaştırabiliyoruz. İlaç, gereksiz yere vücudun her yerine dağılmıyor. 

Bundan sonra daha çok meme kanseri üzerine çalışmak istiyorum. Uzay teknolojileriyle çok ilgileniyorum. Belki astronotlar için özel bir kumaş malzemesiyle akıllı giysiler üretir ve farklı elektronik aletleri kumaşın içine koyabiliriz. Yapabileceklerimiz sınırsız!

Bunların dışında MIT Media Laboratuvarı binasında, Haziran 'da medya, sanat ve bilimi harmanlayarak, öğrencilerimin çalışmalarının yer aldığı bir sergi oluşturdum. Sergiye “bilimin arıları” adını verdik. Amacım, öğrencilerimin doğa, sanat ve bilimin kesiştiği noktalarda bilim, mühendislik ve kültürel geçmişlerine dair deneyimlerini aktarması ve paylaşmaları. Aynen farklı çiçeklerden nektar alan arılarınki gibi. Kültürün hayatımda büyük bir yeri var. Mesela ders verirken sadece ders eğitim yapmıyorum, aynı zamanda ülkemizin kültürünü de tanıtıyorum.

Birçok kurum ve kuruluştan bilimsel çalışmalarımdan ötürü ödüller ve destekler aldım. Gerçekten genç yaşlardan itibaren uluslararası saygın kurumların ilgisini çekmek elbette gurur vericidir. Ancak bilimsel çalışmalar yapmak isteyenler için bence en önemli ödül, öncelikle akıl yürütme, bilimsel yöntemle düşünme, olgulara eleştirel bakabilme ve tabii ki en önemlisi soru sorabilmeyi öğrenmek… 

Türkiye’de soru sorabilmek maalesef çok zor olabiliyor! Ben küçükken (ve hatta büyükken), çok soru sorduğum zamanlar hep olumsuz bir tavırla susturulmuştum. Soru sorma cesaretinin büyük bir erdem olduğunu düşünüyorum. Şimdi bulunduğum Amerika’daki eğitim sisteminde bunu hep teşvik ederler. Hatta bu yıl verdiğim ilk resmi derste, çocuklara soru sormayı öğrettim, onların sürekli sorular sormasını istedim. Çünkü soru sormak demek, küçülen dünyayı genişletmemizi ve zaman kazanmamızı sağlıyor. Günümüzde en gerekli şeylerden biri zaman. O nedenle bilimsel yöntemle düşünme ve soru sorma becerilerini geliştirmeyi daha çok teşvik etmek lazım.

Ben, Canan Dağdeviren’im… Bir bilim emekçisiyim. Aşkla bilim yapmayı annemden öğrendim ve hayatta ne yaparsam yapayım her şeyden önce insan kalmayı önemsedim. Elimi tutun, dik durun! Hep birlikte, azimle çalışırsak, bilimin ve mühendisliğin kapılarını sonuna kadar açabiliriz!

Not: Bilim insanları otobiyografik öyküleri projesi, Aklın Yolu Düşünce Topluluğu desteğiyle, yazarımız Okan Ö. Cinemre koordinatörlüğünde Antalya BAKÜS Sahne & Atölye'nin yazar ve sanatçıları tarafından yapılmıştır. Kayıtlardaki emek ve desteğinden dolayı Yamaç Alkan ve Bad Production'a teşekkür ederiz.

Alıntı Yap

Okundu Olarak İşaretle

Paylaş

Sonra Oku

Notlarım

Yazdır / PDF Olarak Kaydet

Bize Ulaş

Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git

Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

seafoodplus.info

Biomedya - Biyoteknoloji & Yaşam Bilimleri

Türkiye’den Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyeliği’ne seçilen Dr. Canan Dağdeviren, giyilebilir kalp pili ve cilt kanserini teşhis eden cihaz geliştirmesinin ardından, Parkinson hastaları için uzun süredir üzerinde çalıştıkları ‘beyin iğnesi’ projesini tamamlandığını açıkladı.

32 yaşındaki Dr. Canan Dağdeviren, Adana’daki Çukurova Üniversitesi’nde akademisyen ve öğrencilere yönelik, ‘Amerika’da bilimsel ve akademik kurumlardaki çalışma deneyimleri ve bilimsel buluşları’ konulu konferans verdi.

Üzerinde çalıştığı son projesiyle ilgili konuşan Dağdeviren, şunları kaydetti: “Son projem aslında Parkinson hastalığıyla ilgili. Özellikle Parkinson hastalarının tedavi amaçlı kullanabileceği bir beyin iğnesi üzerine çalıştık. Parkinson hastasıysanız, ilaçları ağız veya damar yoluyla almak zorundasınız. Bu da sadece beyine değil vücudun birçok noktasına etki ediyor maalesef. Biz bu etkiyi yok edip ilaçları direkt beyine iletebileceğiz. Bu iğneyle birlikte beyinde fonksiyonu yerinde olmayan bölgelerin tekrar fonksiyonlu hale gelmesini sağlayacağız. Çalışmalarımız yeni bitti. Sonuçları bekliyoruz. En kısa zamanda herkes sonuçlarını öğrenecek.”

BİR ÜLKEDE BİLİM KONUŞULMALI

Bir ülkede bilimin konuşulmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Dağdeviren, şöyle devam etti: “Bilimin ve sanatın konuşulmadığı bir ülkenin gelişebileceğine inanmıyorum. O nedenle genç arkadaşların ve çocukların bilime merakını uyandırmak çok önemli. Bu noktada anne ve babalara çok görev düşüyor. Bilimin olduğu ülkede hem mutluluk hem gelişim oluyor. Ben de bir şekilde bunu insanlara anlatmaya çalışıyorum, yaptığım çalışmalar ve verdiğim konuşmalarla birlikte. ‘Başımıza icat çıkarmayın’ sözü gereksiz bir söz. İnsanlar kendine güvenmeli. Bence herkes her şeyi yapabilir. Yeter ki istesinler.”

Kaynak: seafoodplus.info#

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.