Müge Anl ile Tatl Sert programnda kayp Arife Gökçe ve Sinan Sardoan olaynn yanklar sürüyor. Sinan'n stanbul'da bir çocua cinsel istismarda bulunduunun ortaya çkmas ve tutuklanmasnn ardndan Arife Gökçe'nin kaybolmasyla alakal detaylar konuulmaya devam ediyor. Son olarak Müge Anl programda çok çarpc ifadeler kulland. Elimde bir dolu ses ve görüntü kayd var." diyen Müge Anl "Dinlemeye içim el vermiyor, midem kaldrmyor." eklinde konutu. Akllara durgunluk veren ayrntlar anlatan Anl, "Fantezilerinin snr yok. Ben öyle snrsz insandan korkarm. Ben hep söylüyorum ya fazla azmamak lazm." ifadelerini kulland. Öte yandan Müge Anl, Sinan'n mahkemedeki tam ifadesini de okudu ve yalan söylediini düündüü detaylara dikkat çekti. Ayrca Arife Gökçe'nin kaybolmasyla alakal 'define' ayrnts da dikkatlerden kaçmad.
ATV ekranlarnda yaynlanan programda Müge Anl Sinan'la alakal çok çarpc ifadeler kulland. Anl "Sinan zekas geri, hiçbir ey yapamayacak birisi olarak düünülüyor. Ben de diyorum ki deil. Elimde ekip arkadalarmla yapt bir dolu ses ve görüntü kayd var. urada görüp sinir olduunuz Sinan’dan da bir adm ötesi var." dedi.
Anl "Sinan cinsel anlamda çok tehlikeli biri. Cinsel suçlar açsndan son derece tehlikeli biri. Bunu ben kafamdan atmyorum yani. Bunu izlediim, dinlediim… Dinleyemedim bazlarn. Dinlemeye içim el vermiyor, midem kaldrmyor. Bizim ekipteki kz arkadalarmzla konuurken farkl, erkek arkadalarmzla konuurken farkl konuuyor." ifadelerini kulland.
Anl "Ama cinsel suçlar açsndan son derece tehlikeli. Fantezilerinin snr yok. Ben öyle snrsz insandan korkarm. Ben hep söylüyorum ya fazla azmamak lazm. Ben bu adamdan bu anlamda korkulmas gerektiini düünüyorum. O bir eyi kafaya takt m bir eyi bu adamn önünde kimse duramaz. O her eyi yapar. Size zor gibi geliyor. Bana Sinan’ tandm için, Sinan’n Arife Teyze’yi srtna atp o kanaldan alp tarlaya götürüp iki de eip kazp gömmesi hiç zor gelmiyor. Biz normal insan mantnda düünüp öyle mi böyle mi diyoruz. Sinan’n mantndan, Sinan’n gözünden bakmak lazm olaya. Sinan, cinsel suçlar denilen bir ey var ya, onda tavan bu. Frsat bulmu bulamam, dayak yemi, iteklenmi oras ayr. Ama Sinan bu anlamda korkunç tehlikeli. Ben onun yüzüne de söyledim. Arkasndan konumuyorum." eklinde konutu.
Rahmi Bey'e dönen Müge Anl, "Rahmi Bey, bizim imdi çocuklara sorsanz… Özellikle görüntüye de aldrdk. Erkek erkee konualm deseniz, onun anlattklarn size anlatamazlar, utanrlar. O kadar söyleyeyim. Ben izlemek istemedim. Bir yerden sonra insann snrlarn zorlayan bir ey konumalar. Siz duyamadnz. 1 hafta, 10 gündür üzerimize sanki kara toprak serilmi gibi hissettik. Çldrtyor insan." dedi.
Öte yandan Müge Anl "Bana yemin ediyorum, Ali Bey, genel müdürümüz beni arad öleden sonra. Migrenim tutmu, yatyorum, sesim kötü, noldu dedim, kendimi hiç iyi hissetmiyorum ben Sinan’dan dedim. Müge Hanm bitirin konuyu dedi ya gönderin gitsin hasta oldunuz dedi. Hakikaten hasta oldum. Bugün biraz daha kendimi iyi hissediyorum, dün de iyi deildim." ifadelerini kulland.
Ayrca Müge Anl, Sinan’n mahkemede ne dediini de söyledi ve tam ifadesini okudu. Müge Anl Sinan’n ifadesinin “Ben suçlamay kabul etmiyorum. stanbul Baakehir'de ylnda bir frnda kadayf iinde çalmaya geldim. Bu i yerinde 5 ay çaltm. Bu süreçte i yerinin yan tarafnda bulunan yatakhanede kaldm. Ben kaldm yerde yine frnda çalan kii daha kalyordu. Ancak isimlerini hatrlamyorum. O tarihte patronum olan kii beni tanr. Orada çaltm ona sorabilirsiniz. ylnda austos aynda annem rahatszland, tansiyon sorunu çkt ve burnu kanamaya balad ben de bu yüzden iten ayrldm. Ayn ay içerisinde Tokat'n ikamet ettiimiz Almus ilçesine geri döndüm. Annemin yanna döndükten sonra bir daha stanbul'a hiç gelmedim. Annemin rahatszl gün geçtikçe artt için anneme baktm. Zaman zaman kz kardelerim de anneme baktlar. Annem, 28 Aralk 'de vefat etti. Ben Almus'ta oturmaya devam ettim, stanbul'a hiç gelmedim. Bana atlan suçlama tarihinde stanbul'a hiç gelmedim. Suçlamay kabul etmiyorum. stanbul'a 26 Aralk 'de Müge Anl'nn programna katlmak için geldim. Çocuklarn bana iftira attklarn düünüyorum, ben kesinlikle bir çocua cinsel istismar ve tacizde bulunmadm." eklinde olduunu okudu.
Müge Anl ifadeyi okuduktan sonra “Bu ifadedeki birkaç tane yalan zaten biz biliyoruz” dedi. Anl “Annesinin burnu kanad için dönmedi, bunun kafasn yardklar için dönmek zorunda kaldysa dönmü.” eklinde konutu.
Öte yandan Arife Gökçe’nin olu Tufan Müge Anl’ya “Bir ey soracam, demiler ya define bulundu diye, bu söylentiyi ortaya atan kim?” dedi. Anl da “Sürekli ihbar geliyor bize, ben o ihbarlar söylüyorum. hbarlara göre, Fikri Abi define bulmu, defineyi paylaamad için birileriyle problem yaam, onlar da Fikri abiye inat diye…” dedi.
Fikri Gökçe ise “Öyle bir define bulsak da çocuklarm kurtarsak. Ya u defineyi falan kaldrsnlar. Define olsa zaten çocuklarm dorulur, kirada oturmazlar” ifadelerini kulland.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Define arayıcılarıyla ve bulanlarla ilgili haberleri zaman zaman okuyor, işitiyoruz. Birbirlerinin benzeri bu hikayelerde, işaretlenmiş, çizilmiş yer isimli, haritalar, krokiler vardır.
Bahçedeki ağacın, tarladaki taşın bilmem kaç adım dere/ yol/ dağ tarafı vardır. Yine bunlarda, delik deşik edilmiş kiliseler, evler vardır. Eski evin yerine yenisi yapılırken, temel kazısında kırılan küpten toprağa karışan çil çil altın liralar vardır. Tarla sürerken sapana takılan vardır. Ve tabii, Anadolu'nun birçok yerinde hazine bulduğu için birden zengin oluveren "eşraf" vardır.
Bunların ne kadarı gerçektir? Bilinmez, ancak, ülkemizde bu işin peşinde koşanların ve detektör satışlarının çokluğuna, bizlerden yardım talep edenlere, işittiklerimize, okuduklarımıza bakarsak bu sayının az olmadığını söyleyebiliriz.
Bir küp altın
İşte bir haber, Milliyet Gazetesinden okuyalım. Başlık "İlk sermaye bir küp altın" devam edelim: "Toprak Ailesi, Diyarbakır'da eskiden Ermenilere ait bir evde otururdu. Söylentilere göre manifaturacılık yapan baba Toprak, evde gömülü altın dolu bir küp bulunca zengin oldu."
Haberin devamında, Diyarbakır'da bir zamanlar Ermenilerin yaşadığı Hasırcılar mahallesindeki evlerin önemli bir özelliğinin ise Ermenilerin Altın olarak tuttukları servetlerini evlerinin altına küpler içinde gömmeleriymiş.
Haberin devamında, Ermenilere ait eski eve minare ilave edilerek camiye dönüştürüldüğünü öğreniyoruz. Bu konuda da söyle deniyormuş. " Camiyi, Ermenilere ait altınlarla elde ettiği servetin günahı üzerinde kalmasın diye yaptırdı"
İş yerime iki kişi gelmişti. Ellerindeki kağıtta Sivas bölgesinde bir yer tarifi ile bir Ermeni'ye ait isim, soy isim vardı, O Ermeni Aileyi ve orayı bilen, birini arıyorlardı. Sürgüne giderken altınlarını gömen, bu Ermeni Aileye ait eski evin tam yerini öğrenmek istiyorlardı.
Onlara yardım edememiştim. Ama sordum, hazine bulan var mıydı? " Ohoo çok var " dediler. Onlar bulmuş muydu? " Yeni başladık ama, elimize geçen bir haritadan yerini bulup kazdığımızda kırık küp parçaları çıktı, birileri hazineyi bizden önce bulmuştu dediler."
Gömülen birikim
Cumhuriyet öncesinde tedavüldeki para, son Osmanlı sultanlarının isimleriyle anılan, altın (hamit, reşat, aziz, gibi) liralardı. İnsanlar birikimlerini, takılarını, kasaba-şehir esnafı, zanaatkarı sermayesini, köylü sattığı ürünün bedelini, cemaat yöneticileri fakirin, yetimin, din kurumlarının emanetlerini kendi bildiği yere gerektiğinde almak için gömerek saklardı. Kavimler kapısı Anadolu'da adet böyleydi.
Müslim için de böyleydi, Gayrimüslim içinde böyleydi. İşte o Anadolu'nun eski kavimlerinden olan Ermeniler, günün birinde yerlerinden, yurtlarından koparılırken az / çok birikimlerini, kilise emanetlerini saklandıkları yerlerde bırakarak ayrıldılar.
Çünkü onlara, ortalık düzelince geri dönecekleri söylenmişti. Kaldı ki, O günün koşullarında altınlarını, kıymetli eşyalarını yanlarına almaları kendileri için de güvenli değildi. Ve, gittiler, gidiş o gidiş. Gidenlerin mülklerini* sahiplenenler, bulabildiklerince onların servetlerinin de sahibi oldular. "Kime niyet kime kısmet" diye işte buna derler.
Diyarbakır ve Sivas yöreleri Ermenilerin binlerce yıl yaşadıkları topraklardandı. Sonları nasıl mı oldu?
Devlet arşivlerinden
"Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Belgelerinde Ermeniler " sayfa 96 ve sayfa 'den birlikte okuyalım.
Diyarbekir Valisi Reşid'den, Dahiliye Nâzırı Talat'a Eylül tarihli, şifreli cevabi telgraf da şu bilgi veriliyor. " vilayette der-dest-i sevk Ermeni kalmadığı, hariçten gelenler de derhal sevk edilmiş olduğu,.. vilayetten sevk olunanların mikdârı takriben yüz yirmi bin nüfusa bâliğ olduğu ma'rûzdur (sunulur).
Sivas Valisi Mu'ammer'in Nâzır Talat'a çektiği cevabi telgrafta ise şu bilgiler veriliyor." Merkez mülhakâtdan (merkeze bağlı yerlerden) şimdiye kadar Cizre'ye yüz otuz altı bin seksen dört nüfûs Ermeni sevk edilmiştir. seafoodplus.info-yevm der-dest-i sevk( Sevke hazır) altı bin elli beş nüfus mevcuttur.
İki vilayetten iki yüz altmış iki bin Ermeni. Geride bıraktıkları on binlerce mal mülk, sakladıkları paralar, altınlar, yüzlerce kilise, okul Sahi, bunlara ne oldu dersiniz? (YÖ/NM)
* Osmanlı'da tapu tahrir defterlerindeki vergiye tabi hane sayısından nüfusu bulmak için, her hane, kentlerde 5 kişi olarak varsayılmış, kırsal kesimlerde bölgenin özelliğine göre yüzde ilave edilmiştir. Kaynak, "T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Tarihi İstatistikler Dizisi cilt 2"
Sürülen Ermenilerin sayısı, değişik kaynaklara göre çok farklılık gösterir. Bu sayı 1 milyon bin den, 2 milyon bin e kadar değişiyor. Mesela, Türk dostu McCarthy'ye göre bu sayı 1 milyon bin.
En az sayıdan hesap edelim. 1 milyon bini 6 ya bölersek bu bin hane demektir. Bir o kadar dükkan, tarla, bağ, bahçe demektir. Ve binlerle ifade edilen kilise/okul demektir.
Bir de Hamidiye Alayları süreci, yılları ve sonrası var ki, bu dönemdeki kayıpların ve göçenlerin de sayısı değişik kaynaklara göre bin den bin e kadar değişiyor.
Anadolu'nun Müslüman olmayan unsurlardan arındırılmasının bir ayağı Ermeniler diğer ayağı da Rumlardı. Nüfus değişiminde gidenlerin sayısı 1 milyon bin, - öncesi de var - Yunanistan'dan gelenlerin bindi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kayıtlarına göre Rumlardan kalan binden fazla terkedilmiş ev bulunduğunu, mesela yalnız Aydın Vilayeti içinde bırakmış oldukları toprak miktarının 2,7 milyon dönüm kadar olduğunu "Tarih Vakfı Yurt Yayınları' Büyük mübadele'"den öğreniyoruz.
Gidenlerin geride bıraktıkları taşınır mallar için "Emval-i Metruke" komisyonları, Taşınmazlar için "Emlak-ı Metruke komisyonları" oluşturulur.
Bu komisyonlar terkedilmiş ve sahipsiz sayılan emlaki ve eşyaları sözde gerçek değerlerimden satıp sözde sahiplerine verecekti. (O insanların hangi amaçla gönderildikleri belliyken bu uygulamanın hiç sansı olabilir miydi? Nitekim, bırakın gidip de gelmeyeni, çok çok az sayıdaki geri gelenler bile hiç bir şey alamadılar, hak iddia edemediler.)