Deniz aslanı bir gün bir kaplumbağa ile tanıştı. Çok yaşlı, çöldeki hava şartlarından dolayı çok yıpranmış bir kaplumbağa Deniz aslanı ilk başta bu kaplumbağayı bir kaya parçası sanmıştı. Ancak daha sonra onun bilge bir kaplumbağa olduğunu anladı. Deniz aslanı, içinde bulunduğu durumu kaplumbağaya da anlattı. Bilge kaplumbağanın ona yardım edebileceğini umuyordu. Kaplumbağa, deniz aslanının evi olan su birikintisinin önünde durdu. Gözlerini parlayan güneş ışığına karşı kapatarak deniz aslanını yakından inceliyordu. "Belki", dedi derin düşüncelere dalarak, "belki aradığın deniz budur". Deniz aslanı bir kez daha yüzgeçlerini çırparak su birikintisinin öteki ucuna doğru süzüldü. "Bilmiyorum" dedi. "Çok derin değil, değil mi? Nedense denizin daha geniş ve derin olabileceğini düşündüm. En azından öyle umdum." Bir gün kaplumbağa ona "Burada mutlu olmayı öğrenmelisin" dedi. "Çünkü bu bahsettiğin denizi bulman çok düşük bir olasılık." Derin ve yaşlı kalbiyle kaplumbağa, deniz aslanına ve onun denizine çok imreniyordu. "Fakat ben denize aitim. Biz birbirimiz için yaratılmışız" dedi deniz aslanı. "Fakat denizden o kadar uzun süre uzak kaldıktan sonra, belki de deniz seni unuttu" diye yanıtladı bilge kaplumbağa.
Bu daha önce deniz aslanının aklına gelmemişti. Fakat doğruydu, denizden çok uzun süre uzak kalmıştı. "Eğer burası benim evim değilse, kendimi nasıl evdeymiş gibi hissedebilirim?" diye sordu deniz aslanı. "Zamanı geldiğinde hissedeceksin" dedi kaplumbağa ve gözleri kapanır gibi oldu, ince bir çizgiye dönüştü.
"Ben denizi gördüm ve burada sahip olduğundan daha iyi değil" dedi kaplumbağa.
"Denizi mi gördün?" dedi deniz aslanı.
"Evet, biraz daha yaklaş" diye fısıldadı kaplumbağa. "Ve sana bir sır vereceğim. Ben aslında bir kara kaplumbağası değilim. Ben aslında bir deniz kaplumbağasıyım. Yıllar önce kendi isteğimle daha iyi yerler aramak için denizi terk ettim. Eğer benimle kalırsan sana kendi maceralarımı anlatabilirim."
Yaşlı kaplumbağanın hikayeleri deniz aslanını kolayca büyüledi. Haftalar ve aylar geçti, deniz aslanı duyduklarının etkisiyle denizi gittikçe daha az düşünür oldu. Denizin anıları bir bir siliniyordu. "Çöl" diye fısıldadı kaplumbağa. "Hepsi bu, hepsi buydu ve hepsi bu olacak". Güneşin ısısı artıp derisini kavurmaya başladığında deniz aslanı hemen ağacın gölgesine sığınır ve kaplumbağayı oradan dinlerdi. Kuru rüzgar esip derisini çatlattığında ise hemen su birikintisine çekilirdi. Sonraki aylarda deniz aslanının yaşamı ağacın gölgesi ile su birikintisi arasında sürdü gitti. Deniz, artık rüyalarını süslemiyordu.
Aylardan mayıstı, kuru rüzgarlar esmeye başladı. Deniz aslanı rüzgarın böyle esmesine alışıktı. İlk önce hiç önemsemedi. Çölde bulunduğu yıllar ona rüzgarın geldiği yöne sırtını dönmeyi ve gözlerini yüzgeçleriyle kapatmayı ögretmişti. Sonunda rüzgar geçer ve her şey eski haline dönerdi. Fakat bu defa rüzgar geçmedi. Bütün çöl boyunca gece gündüz uğuldayarak esti. Rüzgar dinmek bilmiyordu. Kırk gün kırk gece esti ve sonunda başladığı gibi aniden durdu.
Deniz aslanı sığındığı yerden doğruldu, etrafa göz atmak için ayağa kalktı. Gördüğü manzaraya gözleri inanamadı: Ağacın üstündeki bütün yapraklar savrulup gitmişti. Bir kaç ince daldan başka hiç bir şey kalmamıştı. Artık kendisine gölge verecek bir şey yoktu. Ama bundan da kötüsü, deniz aslanının daha sonra gördüğüydü: Su birikintisi tamamen kurumuştu!
Rüzgar durduktan üç hafta sonra deniz aslanı bir rüya gördü. Çok uzun bir süre sonra tekrar denizi görüyordu. Deniz o kadar güzel, o kadar temiz, o kadar derindi ki! Sanki hayatında ilk defa denizi görüyordu. Deniz aslanı suya dalarken güneş gökyüzünde parıldıyor, su ise yemyeşil bir zümrüt gibi ışıldıyordu. O akşam rüyasında bir sürü başka deniz aslanı gördü. Etrafını çevrelemişlerdi. Suyun içinde takla atıyor, dalıyor ve hep birlikte oynuyorlardı.
Of! Rüyadan uyanmaktan o kadar nefret ediyordu ki. Üç haftadır hissettiği tek ıslaklık gözlerinden düşen gözyaşlarıydı. Fakat onları silmek için bir an bile tereddüt etmedi. Yüzünü doğuya çevirdi ve bir deniz aslanının yürüyebileceği kadar hızlı yürümeye başladı.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu yaşlı kaplumbağa.
"Denizi bulmaya!" dedi deniz aslanı.