dermoid kist ameliyatı riskleri / Küçücük Fıçıcık İçi Dolu Turşucuk, Dermoid Kist üzerine | Prof. Dr. Süleyman Engin Akhan

Dermoid Kist Ameliyatı Riskleri

dermoid kist ameliyatı riskleri

Yumurtalık kisti ameliyatı sonrası dikkat edilecekler

Yumurtalık kisti ameliyatları günümüzde genellikle laparoskopi yani kapalı yöntemle yapılıyor.  Teknik olarak, yumurtalıktaki kist kapsülü sıyrılır ve yumurtalığa zarar verilmeden sadece kist duvarı çıkartılarak operasyon planlanır. Karın içi yapışıklıkların olduğu, komplike ya da yumurtalığın alınması gereken ameliyatlardan sonra ağrı şikayeti daha fazla olabilir. Açık yani laparatomiyle yapılan ameliyatlardan sonra hastanede kalış süresi daha uzun, ağrı şikayeti daha fazla olur. İnsizyon genelde sezaryen kesisi gibi olurken bazı büyük ve komplike kistlerde karın ortasından yukarıdan aşağıya doğru yapılan bir kesiylede batına girilebilir. Böyle durumlarda tabii ki yara iyileşmesi daha gecikmeli olacaktır, yara yeri komplikasyonları da ortaya çıkabilir. Hastanın hareketleri daha kısıtlı ve ağrılı olacağından ameliyat sonrası mobilizasyon da daha gecikmeli olarak yapılabilir. Buna karşın laparoskopik yani kapalı ameliyatlar hastalar için çok daha konforludur. Hastanede kalış süresi daha kısa olacaktır. Genellikle 1 gece hastanede kaldıktan sonra hasta ertesi gün taburcu edilir. İnsizyon yani ameliyat kesisi oldukça küçük, yaklaşık 0,5- 1 cm kadardır. Göbek içinde ve karın alt bölgesinde olmak üzere adet küçük kesi yapılmaktadır. Bu küçük insizyonların iyileşmesi çabuk olmakta ve genellikle de 2 hafta sonra hastalar işlerine başlayabilmektedirler. Laparoskopik cerrahi tıbbın her alanında olduğu gibi kadın – doğumda da hasta konforu için önemli bir katkı sağlamaktadır. Böylelikle hastanın iyileşmesi ve günlük yaşamına geri dönmesi daha kısa sürede gerçekleşir. Elbetteki her ameliyat ya da her yumurtalık kisti birbirinin aynı olmayacaktır. Ameliyatın genişliği, zorluğu, kistin iyi ya da kötü huylu olması gibi durumlar ameliyat sonrası durumu ve iyileşme sürecini etkileyebilir.

Yumurtalık kisti ameliyatından sonra karın şişliği oldukça sık görülen bir durumdur. Bu durum genellikle bağırsaklarda anestezi sonrasında oluşan  gaza bağlı olan geçici bir durumdur. Genellikle ilk 1 hafta içinde de bu şişlik giderek azalacaktır. Ameliyattan 1 ya da 2 ay sonra egzersizlere başlanırsa karın bölgesinde herhangi bir şişlik kalmayacaktır. Uzun dönemde ameliyata bağlı karında şişlik olması beklenmez. Ya da sonraki yıllarda ortaya çıkan karın şişliği bu ameliyata bağlanamaz. Ancak gözden kaçmaması gereken bir durum da ameliyattan sonra olabilecek karın içi kanama, enfeksiyon, organ yaralanması gibi nedenlere bağlı olarak da karın şişliği ortaya çıkabileceğidir. Elbetteki böyle bir komplikasyon olduğunda ateş, ağrı, genel durum bozukluğu gibi başka şikayetler de tabloya eklenecektir.

Yumurtalık kisti ameliyatlarından sonra cinsel ilişkiye başlama zamanı kendinizi iyi hissetmeniz, yapılan ameliyatın genişliği ve de doktorunuzun önerilerine bağlıdır. Eğer normal seyreden bir operasyon söz konusuysa genellikle 3 hafta sonrasında ilişkiye girilmesinde sakınca olmayacaktır. Eğer gebe kalmamanız gerekiyorsa, ya da doktorunuz tarafından sakıncalı görülüyorsa o zaman korunmanız gerekecektir. Doğum kontrol hapı kullanılması önerilebilir. Özellikle çukulata kisti ameliyatlarından sonra eğer gebelik planlanmıyorsa yeni bir kistin büyümemesi için de doğum kontrol hapları kullanılır.

Yumurtalık kisti ameliyatından sonra hamile kalınmasında sakınca yoktur, hatta geçirdiğiniz ameliyat özellikle çukulata kisti nedeniyle yapılmışsa gebe kalmanız daha da kolaylaşacaktır. Planlanan başka bir tedavi ya da doktorunuzun başka bir önerisi yoksa, genel durumunuz iyiyse , yumurtalık fonksiyonları da etkilenmemiş ve normal olarak devam ediyorsa ameliyattan yaklaşık 2 ay sonra gebe kalmayı planlayabilirsiniz.

Kist Nedir? Yumurtalık Kisti (Over Kisti) Nedir?

Yumurtalık kistleri kadınların özellikle üreme çağında sıklıkla karşılaştıkları bir kadın hastalığıdır. Çoğunlukla yumurtalık kistleri; kendiliğinden kaybolan basit kistler olup sadece ultrason takibi yeterli olmaktadır. Ancak kompleks yapıdaki yumurtalık kistleri detaylı olarak değerlendirilmesi ve araştırılması gereken kistlerdir. Özellikle ileri yaşlarda veya menopoz döneminde saptanan yumurtalık kistleri kötü huylu olabileceği unutulmamalıdır.

Kist ne demek sorusunun en anlaşılabilir cevabı; yumurtalıkta bulunan ve içi sıvıyla dolu olan yapılardır. Yumurtalık kistlerinin içinde bazı durumlarda sıvı dışında başka yapılarda bulunabilmektedir. Örneğin; çikolata kistlerinin içinde koyu kahverengi yoğun bir sıvı bulunurken, dermoid kistlerin içinde yağ, kıl, kemik, diş hücreleri bulunabilmektedir. 

Yumurtalık Kisti (Over Kisti) Neden Olur? Yumurtalık Kisti Çeşitleri Nelerdir?

Yumurtalık kistinin (over kisti) farklı çeşitleri olduğu için bu kistlerin her birinin oluşum mekanizması ve kistin nedenleri farklılık göstermektedir. En sık görülen over kistleri ve bu kistlerin neden olduğunu detaylı olarak bu yazıda bulabilirsiniz. 

Köken aldığı hücrelere, oluşma şekline ve neden olduğu şikayetlere göre farklı yumurtalık kisti çeşitleri bulunmaktadır. 

Yumurtalık kistleri temelde iki farklı gruba ayrılmaktadır.

  • İyi huylu yumurtalık kistleri
  • Kötü huylu yumurtalık kistleri

İyi huylu over kistleri; folikül kistleri, çikolata kisti, dermoid kist ve teka lutein kistleridir. 

Kötü huylu over kistleri; yumurtada köken aldıkları hücrelere göre (epitelyal, seks kord stromal ve germ hücreli yumurtalık tümörleri) adlandırılmaktadırlar. 

1) Folikül Kistleri

Yumurtalık kistleri çoğunlukla düzgün büyüyüp çatlayamayan ve içinde sıvı bulunan basit folikül kistleridir. Bu yumurtalık kistleri birkaç ay içinde kendiliğinden kaybolmaktadır ve adet düzensizlikleri dışında herhangi bir probleme neden olmamaktadır. 

2) Hemorajik Kistler

Kadınlarda her ay düzenli olarak 1 tane yumurta büyümektedir ve belirli bir boyuta ulaştığında çatlamaktadır. Bu yumurtalar çatlarken burada bulunan kılcal damarlardan kanama gelişirse; kan, yumurta içinde birikir ve hemorajik kistlere neden olur. Ultrason değerlendirmesinde septalı kist görünümü vardır. 

Hemorajik kistler kasık ağrısına neden olmaktadır. Bazen kanamaya neden olan damarlardan kaynaklanan kanama kendini sınırlamadığında karın içine doğru yoğun bir kanama gerçekleşmektedir, bu durumda yumurtalıktan kaynaklanan kanamayı durdurmak için acil ameliyat gerekebilmektedir.

3) Korpus Luteum Kisti

Korpus luteum kisti; yumurtalar çatladıktan sonra yumurtacık (oosit) yumurtadan tüpe doğru atıldıktan sonra kalan yapıya korpus luteum denilmektedir. Bu süreç içinde korpus luteumda kanama veya sıvı birikimi olursa ortaya çıkan kiste korpus luteum kisti denilmektedir. 

4) Çikolata kistleri (Endometrioma)

Rahim iç zarındaki hücrelerin tüplerden geçip yumurtalıklar üzerine dökülmesi sonrasında yumurtalıkların önce yüzeyine sonrasında yumurtalıkların içine doğru ilerleyerek burada birikerek çikolata kistlerine neden olur. 

Çikolata kistleri; şiddetli adet dönemi ağrılarına ve kısırlığa neden olabilmektedir. Bunun dışında yumurtalık rezervlerinin azalmasına yol açmaktadır.

5) Dermoid Kistler 

Dermoid kistler içinde saç, kıl, diş, kemik gibi yapıların olduğu iyi huylu yumurtalık kistleridir. Bu kistler kadınlarda kasık ağrılarına neden olabilmektedir. İçinde bulunan hücrelerin kötü huylu yumurtalık tümörüne dönüşme riski düşük de olsa vardır. 

6) Yumurtalık apsesi

Yumurtalıklarda gelişen enfeksiyonlar zamanında yeterli tedavi edilmediğinde apseye dönüşebilmektedir. Yumurtalık apseleri iltihaplı bir sıvı içeriğine sahiptir. 

7) Kötü Huylu Yumurtalık Kistleri 

Kötü huylu over kistleri yumurtalık kanserine yol açmaktadır. Yumurtalık kanseri yumurtalığı oluşturan farklı hücrelerden kaynaklanabilmektedir. Bu hücrelerin kontrolsüz çoğalması overlerde ciddi boyutlara ulaşan kistlere  neden olmaktadır ve bunun sonucunda yumurtalık kanserleri ortaya çıkmaktadır. 

Yumurtalık Kisti Nasıl Anlaşılır?

Yumurtalık kistleri, ilk olarak jinekolojik muayeneyle anlaşılır. Muayenede yumurtalık büyümesine bağlı olarak ele gelen kitle varsa ultrason değerlendirmesi yapılır. Ultrason değerlendirmesiyle yumurtalık kistleri kolaylıkla anlaşılır ve tanısı konulur. Ultrason değerlendirmesinde; overdeki kistlerin boyutları, yumurtalık kistinin özellikleri ve tipi saptanabilmektedir. 

Ultrasonda kompleks bir yumurtalık kisti tespit edildiğinde daha detaylı inceleme için MR çekilmelidir ve kistin iyi huylu olup olmadığı MR ile değerlendirilir. 

Evlenmemiş bakire kadınlarda ultrason karından yapılmalıdır ve yumurtalık kistlerinin tanısı bekar kadınlarda bu şekilde rahatlıkla konabilmektedir. 

Hangi Kistler Tehlikelidir?

Hangi yumurtalık kistlerinin tehlikeli olduğunu anlayabilmek için ultrason, MR gibi görüntüleme yöntemleri ve kan testleri (tümör belirteçleri) kullanılmaktadır. Yumurtalık kistleri ilk olarak ultrasonla değerlendirilmelidir ve sonrasında kanda tümör belirteçleri bakılmalıdır.

Ultrason incelemesinde, kist boyutları büyük olan, kist sınırları düzensiz olan, karında sıvı birikimine neden olan, içinde solid yapıların olduğu ve her iki yumurtalığı birden tutan over kistlerinin kötü huylu, tehlikeli kistler olabileceği düşünülmektedir. 

Tümör belirteçleri yüksek çıkan yumurtalık kistleri tehlikeli olabilmektedir ve mutlaka MR ile detaylı olarak araştırılmalıdır. 

Yumurtalık Kisti Belirtileri Nelerdir?

Yumurtalık kisti belirtileri sıklıkla kasık ağrısı, karın bölgesinde ağrı ve karnın alt bölgesinde belirsiz bir bası hissidir. 

Çikolata kistleri (Endometrioma); adet dönemlerinde ciddi kasık ve karın ağrısına, cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olmaktadır.  

Kistler yırtıldığında şiddetli kasık ve karın ağrısına yol açmaktadır. Yumurtalıklarda enfeksiyona bağlı gelişen apseler; ateşi bulantı-kusma ve ağrıya neden olur. 

Sol Yumurtalık Kisti Belirtileri

Sol yumurtalıkta özellikle gelişen bir kist bulunmamaktadır. Yumurtalık kistleri sağ veya sol yumurtalıkta görülebilmektedir. Yumurtalık kistlerine bağlı belirtiler sağ veya sol yumurtalıkta ortaya çıkan kistlerin farklı bir belirtisi yoktur. Sol yumurtalık kistlerinde; sol kasık ağrısı, sol tarafta baskı ve bası hissi en sık görülen belirtilerdir. 

Sağ Yumurtalık Kisti Belirtileri

Sol yumurtalıkta olduğu gibi sağ yumurtalığa özel ortaya çıkan bir yumurtalık kisti tipi yoktur. Sağ yumurtalık kistleri sol yumurtalıkta olduğu gibi benzer şikayetlere neden olmaktadır. Sadece sağ yumurtalıklarda apse gelişme riski daha fazladır; çünkü apandisitten kaynaklı enfeksiyonlar sağ yumurtalığı daha sık etkilemektedir. Apandisit sağ alt karın bölgesinde bulunduğu için sağ yumurtalık enfeksiyonları daha sık gelişebilmektedir. 

Yumurtalık Kisti Ne Zaman Ağrı Yapar?

Yumurtalıklarda kist çok büyüdüğünde, yırtıldığında bir diğer deyişle çatladığında ciddi ağrı yapar.  

Overde kist boyutları arttığında, kistin cidarı gerilmeye başlar ve bu durum ağrıya yol açar.

Yumurtalıkta apse geliştiğinde sol veya sağ kasık ağrısına yol açar, yumurtalıktaki apse içeriği karın boşluğuna aktığında (apsenin yırtılması sonucu) şiddetli yaygın karın ağrısına sebebiyet vermektedir. 

Yumurtalık kistleri içinde en sık ağrı problemine yol açan kistler çikolata kistleridir. Çikolata kisti hastalığı olan kadınlarda, adet döneminde veya adet dönemi dışındaki zamanlarda da kasık ağrısı ortaya çıkmaktadır.

Overlerde kist varlığı yumurtalıkların kendi etrafında dönerek (over torsiyonu) yumurtalıkların kanlanmasının bozulmasına ve ani başlayan şiddetli ağrılara neden olmaktadır. 

İlerlemiş yumurtalık kanserlerinde; yumurtalıkların aşırı büyümesi veya karında sıvı birikimine bağlı olarak karında gerginlik, şişkinlik ve ağrı ortaya çıkar.

Yumurtalık Kisti Ara Kanama Yapar mı?

Hormon sentezleyen yumurtalık kistleri ara kanama yapar. En sık ara kanamaya neden olan yumurtalık kistleri fonksiyonel yumurtalık kistleridir.  Çünkü fonksiyonel yumurtalık kistleri hormon sentezlemeye devam eder, bu hormon sentezine bağlı olarak rahim iç zarında düzensiz büyüme ve dökülme görülür. rahim iç zarındaki düzensiz gelişim ara kanamaya neden olur. 

Yumurtalık kanser tiplerinden bir kısmı östrojen hormonu sentezlemektedir, vücutta artmış östrojen hormonu rahim iç zarının gelişimini olumsuz etkileyerek ara kanamaya neden olur. 

Yumurtalık Kisti Tedavisi

Yumurtalık kistlerinin tedavisi kistin tipine göre farklılık göstermektedir. kadınlarda en sık görülen fonksiyonel yumurtalık kistleri basit kistlerdir ve çoğu zaman herhangi bir tedavi verilmeden kendiliğinden geçer. 

Şiddetli ağrıya neden olan yumurtalık kistlerinin ameliyatla çıkarılması gerekmektedir. ancak ameliyat kararını vermeden önce ağrıya neden olabilecek diğer nedenler detaylı olarak araştırılmalıdır. 

Yumurtalık apseleri öncelikle antibiyotik tedavisi ile tedavi edilir, eğer antibiyotik tedavisine rağmen apse boyutlarında ve şikayetlerde azalma görülmezse ameliyatla apse içerikleri boşaltılır, temizlenir. 

Çikolata kistlerinde en sık şikayet adet dönemindeki ağrılardır. Ağrı şikayeti için ilk olarak ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Eğer çikolata kistlerine bağlı ağrı şikayeti ilaç tedavisine cevap vermiyorsa ve ağrı şikayeti çok şiddetliyse ameliyat son çare olarak düşünülmelidir. 

Çünkü çikolata kistleri için yapılan ameliyatlarda yumurtalık rezervi, kistin ameliyatla çıkarılmasına bağlı olarak ciddi şekilde azalabilmektedir. 

Kötü huylu olma şüphesi olan yumurtalık kistleri ameliyatla çıkarılmalı ve patolojik olarak bu kistler değerlendirilmelidir. Bir yumurtalık kistinin, yumurtalık kanseri olup olmadığını ancak ameliyatla çıkarılan kistin patolojik incelemesiyle anlayabilmekteyiz.

Yumurtalık Kisti Kaç Cm Olunca Alınır? Yumurtalık Kisti Kaç Cm Olunca Tehlikelidir?

Son zamanlarda yapılan çalışmaların sonuçları; yumurtalık kisti boyutlarına göre ameliyat kararı verilemeyeceği yönündedir. Kadın yaşı, yumurtalık kistlerinde ameliyat kararında önemli bir faktördür. 

Önceki yıllarda üreme çağındaki kadınlarda yumurtalık kisti büyüklüğüne göre ameliyat kararı için 5 cm kist, 6 cm kist, veya 7 cm yumurtalık kistinden daha büyük kistlerin ameliyat edilmesi gerektiğini belirten görüşler vardı. 

Son yıllarda üreme çağındaki kadınlarda genellikle overde kist boyutları10 cm’den büyükse kötü huylu olma riski nedeniyle ameliyatla alınırken, menopoz dönemindeki kadınlarda ise yumurtalık kisti kaç cm olursa olsun kisti ameliyatla çıkartmak gerekebilmektedir.  

Ayrıca 10 cm’den büyük yumurtalık kistleri; kistin yırtılması, yumurtalığın kendi etrafında dönerek kan akımının bozulması gibi tehlikeli durumlara neden olabilir.

Yumurtalık Kisti Ameliyatı 

Yumurtalık kisti ameliyatı şiddetli ağrı, yumurtalık kistinin yırtılmasına bağlı kanama, yumurtalığın kendi etrafında dönmesine bağlı gelişen over torsiyonu ve en önemlisi over kistinin kötü huylu olma riski nedeniyle yapılmaktadır.

Kist ameliyatı; açık veya kapalı (laparoskopik) olarak yapılabilmektedir. Yumurtalık kisti ameliyatında amaç; yumurtalığa zarar vermeden kisti yumurtalık dokusundan ayırarak içeriğini karın içine dökmeden çıkarmaktır. Kapalı (Laparoskopik) yumurtalık kisti ameliyatlarından sonra hastalar bir sonraki gün taburcu edilmektedir. bu nedenle eğer şartlar uygunsa ilk olarak kapalı (laparoskopik) ameliyat tipi tercih edilmektedir. Laparoskopik yumurtalık kisti ameliyatı olanların yorumları arasında en öne çıkan durum ağrı şikayetinin daha az olmasıdır. 

Yumurtalık Kisti Patlarsa Ne Olur?

Yumurtalık kistlerinin duvarının yırtılmasına halk arasında “Yumurtalık kisti patlaması” denilmektedir. Yumurtalık kistlerinin yırtılması sonucu kist içeriği karın içine dökülmektedir. Basit yumurtalık kistlerinin içinde sadece sıvı vardır ve bu sıvının karın içine dökülmesi ağrı şikayetine neden olmaktadır. Ayrıca bu kistlerin yırtılması sonrasında kanama olabilmektedir, bu kanama yoğun olursa hastanın genel durumunun bozulmasına neden olabilir ve kanamayı durdurmak için ameliyat gerekir. 

Çikolata kistlerinin patlaması bir diğer deyişle yırtılmasına bağlı olarak yoğun kist içeriğinin karın içine dökülmesi şiddetli ağrıya ve karın içinde ciddi yapışıklıklara neden olmaktadır. 

Yumurtalık apselerinin veya dermoid kistlerin yırtılması sonrası kist içindeki iltihaplı sıvının açığa çıkması yaygın karın ağrısı, ateş, bulantı-kusmaya yol açar ve hastanede yakın takip gerektirir. 

Yumurtalık Kisti Nasıl Küçülür? Yumurtalık Kisti Nasıl Geçer?

Fonksiyonel yumurtalık kisti (folikül kisti) kendiliğinden zamanla küçülür ve geçer. Yumurtalık apseleri etkili antibiyotik tedavisiyle küçülmektedir. Çikolata kistleri baskılayıcı hormon tedavileriyle küçülür ancak bu tedaviler her zaman başarılı olmayabilir. Kistlerin yok olması için uygulanan bazı bitkisel ilaçların sağlık açısından ciddi riskleri vardır, bu tarz tedavilerin uygulaması önerilmemektedir.

Kist Ağrısına Ne İyi Gelir?

Kist ağrısına ağrı kesici ilaçlar iyi gelir ve ağrı şikayetini azaltır. Çikolata kistlerine bağlı gelişen ağrı şikayeti progesteron içeren ilaçlar ve ağrı kesicilerle tedavi edilmektedir. Yumurtalık kisti ağrısına iyi gelen bitkisel tedavilerle ilgili bilimsel kanıt yoktur, bu nedenle kist ağrısı için bitkisel tedavilerin kullanılması önerilmemektedir. 

Yumurtalık Kisti İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Rahimde kist olur mu? Rahim kisti belirtileri nelerdir?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki “rahimde kist olmaz”. Bu yanlış bir bilgidir. Kadınlarda kistik oluşumlar yumurtalıklarda ortaya çıkmaktadır.

Yumurtalıklarda 2 cm kist, 4 cm kist önemli midir?

Yumurtalıklarda görülen cm ölçülerindeki anekoik kistler çok büyük oranda çatlamamış veya çatlamak üzere olan foliküllerdir. Ultrason değerlendirilmesinde bu kistlerin içinde solid yapılar yoksa, kompleks yapıda değillerse 2 cm yumurtalık kisti ay içinde kendiliğinden kaybolacaktır.

Bekarlarda yumurtalık kisti tedavisi nasıl olmalıdır?

Bekar kadınlarda yumurtalık kistlerinin yönetimi ve tedavisi farklıdır. Çocuk sahibi olmayan bekar kadınlarda yumurtalık kistlerinin kötü huylu olma riski yoksa sadece takip edilmelidir. Tümör marker sonuçları normal olan, ultrason ve MR değerlendirmesinde kötü huylu yumurtalık kisti özellikleri olmayan bekar kadınlarda yumurtalık kistleri ameliyatla çıkarılmamalıdır, çünkü ameliyat yumurtalık rezervine ciddi zarar verebilmektedir.  

Yumurtalık kistinin zararları

Yumurtalık kistlerinden özellikle çikolata kistlerinin yumurtalık rezervi üzerine zararlı etkileri bulunmaktadır, zamanla yumurta sayısında azalmaya neden olur.  Dermoid kistler içerikleri nedeniyle yoğunluğu düşük kistler olduğu için yumurtalıkların kendi etrafında dönmesine ve yumurtalıkların kanlanmasının bozulmasına yol açar. Kist kanaması; yumurtalık kistleri çatladığında görülebilmektedir ve ciddi kanamalara yol açmaktadır.

ÖN KAFA TABANINDA BÜYÜK BOYUTLARA ULAŞMIŞ DERMOİD KİST

Tartışma

Dermoid kistler sık görülen teratomatöz kistlerden olup iki germ yaprağını içerirler. Her üç germ yaprağını da içeren teratomlardan farklı olarak içinde ektoderm ve mezoderm kaynaklı yapılar bulunur. Skuamöz epitel ile çevrelenmiş kist yapısı içinde kıl, kıl follikülleri, sebase glandlar ve ter bezleri gibi deri ekleri bulunur.

Vücudun herhangi bir yerinde görülebilen dermoid kistlerin %7'si baş ve boyun bölgesinde saptanır[2]. Dermoid kistler genellikle orta hatta yerleşim gösterirler. Dermoid kistler boyunda sıklıkla submental bölgeden suprasternal çentiğe kadar orta hatta herhangi bir seviyede görülebilmekle birlikte daha çok submental alanda görülürler. Mylohyoid kasın derininde yerleştiklerinde ağız tabanında kitle lezyonu şeklinde karşımıza çıkabilirler. Kraniofasiyal bölgede ise en sık periorbital alan olmak üzere nazoglabellar ve frontotemporal bölgede görülürler. Nazoglabellar yerleşimli olanlar burun sırtında kitle olarak karşımıza çıkarlar. Bu lezyonlar kribriform plak ile foramen çekumu geçerek dura ve intrakranial yapılarla bağlantılı hale gelebilirler. Kitlenin intrakraniyal yapılarla olan ilişkisi ancak BT ve MRG ile tam olarak değerlendirilebilir. Dermoid kistlerin nazal boşluk ile paranazal sinüslerde yerleşimi çok nadir bir durumdur[3,4].

Dermoid kistler çoğunlukla pediatrik ve genç erişkinlik dönmeminde semptom verirler. Boyun bölgesinde yerleştiğinde ilk semptom sıklıkla ağrısız şişlik olarak karşımıza çıkar. Ancak intrakraniyal alan ve paranazal sinüs yerleşimli dermoid kistler baş ağrısı, epileptik atak, görme bozuklukları gibi nörolojik semptomlar nedeniyle yapılan radyolojik incelemeler sonucunda saptanırlar. Paranazal sinüs ve ön kafa tabanı yerleşimli dermoid kistlerin burun boşluklarında kitle şeklinde görülmesi nadirdir. Ancak sunduğumuz olguda olduğu gibi büyük boyutlara ulaşırsa nazal boşlukta düzgün sınırlı kitle şeklinde görülebilir. Orta hatta yerleşen ensefalosel ve gliom gibi lezyonlardan, tümör ve izole poliplerden, mukoselden ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Ayırıcı tanıda BT ve MRG önemli yer tutmaktadır. Bu kitlelerin BT de yağ içeriğinde dolayı hipodens, MRG'de T1 ağırlıklı serilerde hiperintens, T2 ağırlıklı serilerde hipointens olması önemlidir. Kist duvarı nazal boşluk ile temas halinde ise preoperatif biyopsi yapılarak tedavi şekillendirilebilir. Ayrıca intraoperatif kist içinde kıl ve diğer deri eklerinin görülmesi tanıyı destekler. Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konulabilir. Histopatolojik incelemede çok katlı keratinize yassı epitel ve altında kıl follikülleri ve yağ bezleri gibi deri ekleri görülür. Burada baş ağrısı şikayeti olan olguda radyolojik inceleme ile anterior kafa tabanında sfenoid sinüste yerleşen kitle lezyonu saptandı. Bu olguda dermoid kist oldukça ileri yaşta ve büyük boyutlarda iken tanı alması ile farklılık göstermektedir. BT'de sinüs duvarlarının yıkım ve genişleme göstermesi ilk anda tümör düşündürmüştür.

Dermoid kistlerin tedavisinde eksizyon yeterlidir. Kritik lokalizasyonları nedeniyle anterior kafa tabanı yerleşimli dermoid kistlerin cerrahi tedavileri özellik arzeder. Geçmişe baktığımızda anterior kafa tabanı yerleşimli kitlelerin cerrahi tedavisinde geleneksel olarak bikoronal kraniyotomi veya transfasiyal uygulamaların tercih edildiği görülmektedir[5,6]. Ancak günümüzde endoskopların yaygın olarak kullanıma girmesi ile anterior kafa tabanında uygun yerleşimdeki kitlelerin tedavisinde endoskopik endonazal eksizyon birinci tedavi seçeneği haline gelmiştir[7,8]. Endonazal endoskopik yolla eksizyonun morbiditesi açık cerrahilere oranla daha azdır. Endoskopik yaklaşım, kitleye anterior kafa tabanı defekti eşlik etmesi durumunda kitlenin eksizyonu ile beraber beyin omurilik sıvısı kaçağını önlemek için kafa tabanı tamirini de mümkün kılmaktadır. Düz ve ark'ları intradural frontobazal dermoid kistli bir olguyu sadece endoskopik endonazal yolla eksize etmiş ve kafa tabanı tamirini aynı yolla yapmışlardır[1]. Nüksü önlemek için lezyonun kapsülü ile beraber tamamının eksize edilmesi gerekir. Dermoid kistler düzgün sınırlı ve yavaş büyüme gösteren kitleler olmakla beraber büyük boyutlara ulaşarak çevre dokularda yıkıma ve önemli nörovasküler yapılarda basıya sebep olabilirler. Dermoid kistin çevre yapılara yapışıklık göstermesi durumunda kapsülünün tamamının çıkarılması güçlük arzedebilir. Kist duvarı özellikle nöral ve vasküler yapılara yapışıklık gösterdiğinde agresif cerrahi ile kapsülün tamamını çıkarmaya çalışmak önemli komplikasyonlara neden olabilir. Bu durumda vital yapıların hasar görmesinin önüne geçmek için kistin tam rezeksiyonu yerine kist sınırlarının küçük miktarlarda bırakılarak hastanın takibe alınması tercih edilebilir[9]. Sunduğumuz olguda kist eksizyonu için endonazal endoskopik yol tercih edildi. Kist sfenoid sinüs içinde internal karotis artere temas etmekte ve kafa tabanına yakın komşuluk halinde olmakla birlikte kanama veya beyin omurilik sıvısı kaçağı gibi bir komplikasyon olmadan tam olarak eksize edildi.

Sonuç olarak nazal boşluk ve paranazal sinüs kitlelerinin ayrıcı tanısında dermoid kistler akılda tutulmalıdır. Bu kistler benign seyirli olsada kafa tabanında yıkıma ve önemli yapılarda basıya sebep olabilir. Endoskopik endonazal cerrahi ön kafa tabanı yerleşimli dermoid kistlerin tedavisinde ilk tedavi seçeneğidir. Cerrahi tedavide çevre nöral ve vasküler yapıları koruyacak şekilde kist duvarlarının mümkün olduğunca tamamının çıkarılması nüksün önlenmesi açısından önemlidir.

ÖzetGirişOlgu SunumuTartışmaKaynaklar

Laparoskopi-Histeroskopi (Kapalı Rahim Ameliyatı)

Laparoskopi, halk arasında kapalı ameliyat ya da kansız ameliyat olarak anılan, karnınıza büyük bir kesi yapılmadan ameliyat yapılmasının bir yoludur. İnce, ışıklı laparoskop (kamera) denen bir alet karnınızın içine 10 mm lik kesi yapılarak yerleştirilir. Laparoskop (kamera), ameliyatınızı yapan doktorunuza, pelvik organları görmek fırsatını verir. Eğer tedavi edilmesi gereken bir sorun saptanırsa ek aletler, 5 mm lik kesiler içinden yerleştirilerek bu tedavi yapılabilir

Laparoskopik Ameliyatlar İçin Hastanede Kalış Süresi Nedir?

Bu süre laparoskopi sırasında saptanacak ve tedavi edilecek hastalıklara bağlı olarak değişir. Tanısal Laparoskopi genellikle aynı gün içinde, anestezinin etkisi geçtikten sonra evine gönderilmektedir. Yumurtalık kisti, dış gebelik,  miyomların çıkartılması, histerektomi gibi daha kompleks pek çok ameliyat için bir gece hastanede kalmak yeterli olmaktadır.

Laparoskopik Ameliyatlar İçin Hangi Tip Anestezi Kullanılır?

Bu ameliyatlarda genel anestezi kullanılır; yani hasta tamamen uyur ve herhangi bir şey hissetmez.

Laparoskopik Ameliyatlar Nasıl Yapılır?

İlk olarak göbek deliğinden küçük bir kesi yaparak karın boşluğunuz bir gaz ( karbon dioksit)  kullanılarak şişirilecektir. Sonra, laparoskopu(kamerayı) karnınızın içine yerleştirecektir. Bu sayede karın içi organlar daha net gözlenebilmektedir.

Laparoskop (kamera) , karın içindeki organların görüntüsünü bir ekrana aktarmakta ve doktorunuz bu ekrandaki görüntüye bakarak ameliyatı yapmaktadır. Diğer cerrahi aletleri yerleştirmek için,  karnın alt kısmına adet 5 mm lik kesiler yapılarak bu noktalardan cerrahi aletler yerleştirilir. Uterin manüplatör denen bir diğer alet rahimin iç kısmına yerleştirilerek, ameliyat sırasında rahimin hareket ettirilmesini ve gereğinde rahim içine bazı boyaların verilmesini, tüplerin açık mı kapalı mı olduğunun değerlendirilmesini sağlar.

İyileşme Süreci Nasıldır?

Ameliyattan sonra tamamen uyanana kadar ameliyathanede özel bir uyanma odasında kalmanız gerekir; bu süre çoğu hasta için 1 saatten kısadır. Anestezi nedeniyle ameliyattan sonra bulantı olabilir. Eğer hastanede yatmayacaksanız, size eşlik edecek bir refakatçiye ihtiyacınız olacaktır.

Ameliyattan sonraki gün boyunca yorgunluk ve rahatsızlık hissi olabilir. Karnınızdaki ve göbeğinizdeki kesi yapılan bölgelerde ağrı olabilir. Genel anestezi nedeniyle boğazınızda birkaç gün rahatsızlık hissi olabilir. Eğer böyle bir durum olursa ılık tuzlu suyla gargara yapabilirsiniz veya pastil kullanabilirsiniz.  Karın boşluğunuzun gazla şişirilmesi nedeniyle omuz ve sırt ağrısı hissedebilirsiniz. Bu durum genellikle ameliyat sonraki birkaç saat içinde kendiliğinden azalır, nadiren iki güne kadar uzayabilir. Eğer ağrı ve bulantı düzelmezse veya kötüleşirse mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.

Doktorunuz, size yapılan ameliyata göre, normal aktivitelerinize ne zaman dönebileceğinizi söyleyecektir. Basit ameliyatlardan sonra bu süre gün iken daha kompleks ameliyatlardan sonra bu süre daha uzun olabilir.

Laparoskopik Ameliyatların Riskleri Nelerdir?

Tüm ameliyatlarda olduğu gibi laparoskopik ameliyatlarda da nadir görülen bazı riskler olabilir. Bunlar anesteziye bağlı olabileceği gibi ameliyatın tipine göre de değişebilir. Bazen riskler hemen ortaya çıkmaz. Riskler yapılan ameliyatın tipine bağlı olarak gelişir. Yapılan ameliyat ne kadar kompleks ise riskleri de o kadar fazladır.  Doktorunuzdan size yapılacak olan ameliyata özel riskler konusunda detaylı bilgi alınız.

Bazı durumlarda doktorunuz ameliyat sırasında, teknik sebeplerden veya hastanın sağlık durumuna bağlı sebeplerden ameliyatın laparoskopik olarak devam edemeyeceğine karar vererek karnınıza bir kesi yapılmasına ve açık ameliyata dönülmesine karar verebilir. Bu durum ameliyat öncesinde öngörülemeyebilir. Bu durumda hastanede kalış süreniz 1 veya 2 gün uzayabilir. İyileşmeniz de daha uzun sürebilir.

Laparoskopik Ameliyatların Faydaları Nelerdir?

Laparoskopinin pek çok faydası vardır.  Açık karın ameliyatlarına göre laparoskopik ameliyatlarda daha az ağrı olmaktadır.  Laparoskopik ameliyatlardan sonra hastanede kalma süresi daha kısadır,  karındaki kesi daha küçüktür, iyileşme süresi daha kısadır. Ayrıca infeksiyon (yara yeri iltihabı) riski daha azdır. Laparoskopik ameliyatlardan sonra, karın açılarak yapılan ameliyatlara göre daha çabuk iyileşeceksiniz. Laparoskopinin bir diğer faydası zamanınızın çoğunu hastanede geçirmenize gerek olmamasıdır.  Laparoskopi çok küçük kesilerden yapıldığı için iyileşme hızlı olmakta ve daha az yara izi oluşturmaktadır. Kozmetik açıdan büyük avantajdır.

Laparoskopik Ameliyat Çeşitleri Nelerdir?

Tanısal Laparoskopi

Tanım olarak öyküsünde ve muayenesinde herhangi bir anormallik olmayan bir kadına kısırlığın nedenini ortaya koymak amacıyla yapılan laparoskopidir. Öyküsünde, sonradan başlayan şiddetli adet ağrıları, ilişki sırasında ağrı, geçirilmiş karın ameliyatı (kist veya miyom alınması, dış gebelik çıkarılması, apandisit vb), cinsel yolla bulaşan infeksiyon (bel soğukluğu, klamidya, pelvik inflamatuvar hastalık gibi), rahim içi araç (spiral) kullanımı olmayan bir kadında, muayene ve ultrason bulguları ve rahim filmi (HSG) de normal ise laparoskopi yapıldığında görülebilecek kayda değer herhangi bir hastalık olmayacaktır.

Cerrahi Laparoskopi

Muayene ve görüntüleme teknikleri ile saptanan bir hastalığın tedavisi veya hastalıklı organın alınmasına yönelik olarak yapılan laparoskopik uygulamalardır.

Gebe Kalabilirliği Artırmak Amacı İle Yapılan Laparoskopik Uygulamalar (Adezyolizis, Salpingostomi, ve Fimbrioplasti):

Daha önceden geçirilmiş infeksiyonlar veya pelvik cerrahi genellikle tüp ve yumurtalığın ilişkisini bozan yapışıklıklara yol açar. Yapışıklıkların ince ve teknik olarak açılabilecek durumda olmaları durumunda Adezyolizis adı verilen laparoskopik yapışıklık açma işleminden fayda görülebilir. Tüp ve yumurtalıklar arasındaki normal anatomik ilişkinin tekrar sağlanmasından sonra kadının yaşı ve ek kısırlık faktörlerinin olup olmamasına bağlı olarak % arasında gebelik oranları bildirilmiştir. Yapışıklıkların çok yoğun olduğu durumlarda açılma işlemini takiben tekrar yapışma olasılığı yüksek olduğundan gebelik oranları düşüktür. Laparoskopi sırasında kapalı olan tüplerin de açılma olasılığı vardır. Özellikle karın boşluğuna açılan kısmından tıkalı olan tüpler (hidrosalpinks) Salpingostomi adı verilen bir işlem ile açılabilir. Tekrar kapanmayı zorlaştırmak için bu uçlarda yer alan fimbrialar ince sütürlerle (dikişlerle) tutturularak Fimbrioplasti yapılır. Tüpün iç tabakasının hasarı durumuna, tüpün çeperinin
kalınlığına ve çevre yapışıklıkların varlığına göre tekrar kapanma oranları % arasında ve gebelik oranları da % arasında değişir. Tüplerin açılmasının olanaksız olduğu durumlarda ise daha sonraki tüp bebek uygulamasına hazırlık olarak tüpler alınmalıdır. Tıkalı tüplerin yerinde bırakılması tüp bebek uygulamasındaki gebelik oranlarını olumsuz olarak etkilemektedir.

Laparoskopik Endometriosis Cerrahisi:

Laparoskopinin en sık kullanıldığı hastalıklardan biri endometriosistir. Endometriosis hastalığı rahim içini döşeyen hücrelerin rahim dışında yerleşmesi ve üremesi ile ortaya çıkar. Hastalık en sık olarak periton adı verilen karın zarı ve yumurtalıkları tutar. Ayrıca rahim ve kalın barsak arasındaki bölgeye yerleşerek ağrılı lezyonlara neden olur. Bu lezyonlara derin yerleşimli endometriotik lezyonlar (Deep Infiltrating Endometriosis, DIE) denir. İlişki sırasında veya sürekli ağrı yaratıp yaşam konforunu etkiler. Cerrahisi zor ve komplikasyon oranı yüksek olduğundan deneyimli ve yetkin cerrahların yapacağı ameliyatlardır. İleri safhalarında rahim, tüpler, yumurtalıklar ve barsakları birbirine yapıştırarak ağrı, kısırlık ve kitle bulgularına yol açar. Hastalığın erken evresinde karın zarı üzerine barut yanığı tarzında lezyonlar vardır. Bu lezyonlar laparoskopi sırasında yakılarak veya lazer ile buharlaştırılarak giderilebilir. İleri lezyonlarda ve DIE (Derin yerleşimli endometriozis) de cerrahi süresi uzar ve zorluğu artar. Maalesef pek çok hastada, sadece görünen lezyonları yakarak veya çikolata kistini alarak cerrahi yarım bırakılmakta, derin yerleşimli ve alınması zor olan, uzun zaman alan nodüllere ve lezyonlara dokunulmamaktadır. Bunun sonucunda nüks, kaçınılmaz olmakta ve hasta tam iyileşememektedir.

Endometriosis kistlerinin yani Endometriomaların (Çikolata Kistleri) laparoskopik olarak alınması ile kısır çiftlerdeki gebelik şansı artmaktadır. Laparoskopinin yumurtalık kapasitesine zarar vermeyecek şekilde dikkatli yapılması çok önemlidir. Endometrioma kist kapsülünün soyulması sırasında normal yumurtalık dokusunun zarar görmesi ve yumurtalık kapasitesinde azalma olma olasılığı vardır. Endometriosisin hem kendisi hem de yapılan müdahale kaçınılmaz olarak yumurtalık rezervinde azalmaya neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda özellikle kistleri tekrarlayan kadınlarda tekrar cerrahiden ziyade çocuk isteği varsa tüp bebek yapılması tercih edilmektedir. Yakınma ağrı ise tekrar cerrahiden başka şans genellikle yoktur. Laparoskopik endometriosis cerrahisini takiben gebe kalamayan çiftlerin yaklaşık %50 sinde 6 ay içinde kendiliğinden gebelik oluşur. Kendiliğinden gebe kalamayanlarda ise 1 yıl bekledikten sonra tüp bebek yapılması gerekir.

Derin Endometriosis (DIE) adı verilen ve rahim ve barsak arasındaki bölgeyi tutan endometriosis lezyonlarının laparoskopik olarak çıkarılması mümkündür. Bu lezyonların alınması ile ağrı genellikle giderilir. İleri evre endometriosis cerrahisi uzun süren ve deneyimli bir cerrahın varlığı gerektiren bir tedavidir. Endometriosisin tekrarlama riski olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Kadınların özellikle menopoz öncesi yaşamlarında %50 tekrarlama riski vardır. Bu nedenle çocuk isteyen kadınlarda tüm endometriosis lezyonlarının temizlendiği bir operasyonu takiben 6 ay içinde gebelik olmamışsa tüp bebek yapılmasını öneriyoruz. Aşılama tedavileri genellikle düşük gebelik oranı ile seyrettiğinden önerilmemektedir.

Laparoskopik Kist Cerrahisi:

Laparoskopi ile en sık olarak müdahale edilen kistlerin başında endometriomalar gelmekle birlikte devamlılık gösteren ve gerilemeyen basit kistler ve dermoid kistlerde de laparoskopik cerrahi gerekebilir.

Dermoid Kistler: Dermoid kistler vücudun tüm dokularından parçalar içeren kistlerdir. Bunların içinde yağ, kıl, diş, sinir ve kas dokusu bulunabilir. Genellikle doğumdan önce bu hücrelerin yumurtalık içinde sıkışması sonucunda oluşurlar. Hangi nedenden dolayı büyüdükleri bilinmemektedir. Dermoid kistler en çok torsiyon adı verilen bir komplikasyona sebebiyet verirler. Torsiyon, yumurtalığın komşuluğundaki tüp ile beraber kendi ekseni etrafında dönmesi ve bunun sonucunda da kendisini besleyen kan akımında bozulmanın olmasıdır. Zamanında laparoskopik olarak müdahale edilmediği takdirde yumurtalık ve tüpte doku ölümü (nekroz) olur ve alınmaları gerekir. Dermoid kistler özellikle cm çapına ulaştıktan sonra alınmaları gerekir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları oldukça kolaydır. Kadınların %15 inde her iki yumurtalıkta da dermoid kist olabileceğinden sağlam gibi görünen yumurtalığın da dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir. Dermoid kistlerin %1 olasılıkla kötü huylu olma olasılıkları vardır. Kötü huylu olanların içinde immatür sinir dokuları bulunur.

Paraovarian Kistler: Yumurtalığın komşuluğunda doğumsal artıklardan gelişen kistlerdir. Nadiren kötü huylu olma potansiyeli taşırlar. Büyük boyutlara ulaştıklarında alınmaları gerekir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları kolaydır.

Kist Adenomlar: Yumurtalık içinde gelişen ve kötü huylu olma potansiyeli taşıyan tümörlerdir. Ultrasonda sıvı ve katı yapıların beraber izlenmesi ile şüphelenilir ve kesin tanı kistin çıkarılması ile konur. Seröz ve müsinöz kist adenomlar en sık görülenleridir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları kolaydır. Menopoza yakın olan kadınlarda yumurtalığın alınması daha doğru olan girişimdir. Daha genç olan kadınlarda ise sadece kist alınabilir ancak operasyon sırasında patolojik inceleme (frozen section) yapılıp kötü huylu olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerekir.

Laparoskopik Miyom Cerrahisi

Miyomların önemli bir kısmı laparoskopik olarak çıkarılabilir. Miyomlarda operasyon endikasyonları aşağıdaki gibidir:

Boyut: Genellikle 5 cm yi geçmiş olan miyomların ve yakın zamanda hızlı büyüme göstermiş olan miyomların alınmaları önerilmektedir.

Kanama: Miyomlar rahim iç tabakasına (endometrium) girmedikçe veya bası yapmadıkça kanamaya neden olmazlar. Rahim içine girmiş olan miyomlarda eğer kanama da varsa boyutlarına bakılmaksızın cerrahi önerilir.

Bası Yakınmaları ve Ağrı: Miyomlar, rahimin sağ veya sol tarafında, tüplerin altında, intraligamenter diye tabir edilen bir konumda oldukları zaman üreter adı verilen böbreklerden mesaneye idrar getiren kanallara baskı yapabilirler. Rahimin önünde gelişen miyomlar mesane üzerine,  arkada gelişen miyomlar ise kalın barsak üzerine baskı yapabilirler. Bu durumda sık idrara çıkma, kabızlık, ağrı, basınç hissi, dolgunluk gibi yakınmalar oluşabilir.

Kısırlık:  Miyomlar genellikle tek başına kısırlık nedeni değildir. Ancak yapılan araştırmalarda kısırlığı açıklayacak hiçbir neden bulunmamış ise alınmaları gerekebilir. Genellikle 5 cm ve üzerinde olanların alınmaları önerilmektedir. Eğer rahim içine giren bir miyom varsa ve çift gebe kalamıyorsa başka yakınma olup olmadığına ve miyomun boyutlarına bakılmaksızın alınmaları önerilmektedir.

Laparoskopik olarak çıkarılmaya müsait olan miyomların boyut olarak 8 cm den küçük olmaları, 3 cm den büyük olanların toplam sayı olarak 3 veya daha az olmaları ve derin olarak rahim duvarına gömülü olmamaları tercih edilir. Laparoskopik olarak miyomlar alındıktan sonra 3 ay gebelik olmasına izin verilmez. Yapışıklık oluşma olasılığı,  karın açılarak yapılan miyom ameliyatlarından daha azdır. Laparoskopik miyom cerrahisi, miyomların boyut ve yerleşimlerine bağlı olarak saat sürebilir. Hasta genellikle hastanede 1 gün kalır ve ertesi gün taburcu olur.

Laparokopik Histerektomi (Rahimin alınması)

Rahimin alınması laparoskopik olarak mümkündür. Laparoskopik histerektomi deneyimli ellerde başarılı bir operasyon olup laparoskopinin tüm avantajlarını taşır. Rahimin bir kısmı laparoskopik olarak serbestleştirildikten sonra vajinal yoldan çıkarılır. Hasta hastanede gün yatar ve taburcu olur. Beraberinde yumurtalıklar da alınabilir.

Erken evre rahim ve rahim ağzı kanserleri ve yumurtalık kanserlerinde de laparoskopik olarak rahim, yumurtalıklar, barsak zarı, lenf bezleri alınabilir.

Laparoskopik Pelvik Taban Düzeltme ve İnkontinans Cerrahisi (Rahim Sarkması ve İdrar Kaçırma Operasyonları)

Bu operasyonlarda, çeşitli sebeplerle sarkan rahim, mesane tabanı veya vajen tabanı dokuları eski konumuna getirilir. Tekrar sarkmaların olmaması ve güçlü destek sağlanması amaçlı mesh adı verilen askılar kullanılır. Beraberinde, idrar tutamama, kaçırma yakınması için de aynı seansta düzeltme işlemi yapılabilir. Operasyon süresi uzun ve cerrah açısından ileri düzeyde laparoskopi becerisi ve eğitimi isteyen ameliyatlardır. Sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.

Laparoskopik Cerrahinin Olası Komplikasyonları Nelerdir?

Bir cerrahi işlem sırasında arzu edilmeyen bir durum olmasına komplikasyon denir. Laparoskopik cerrahi, deneyimli cerrahların elinde çok güvenli bir ameliyat olmasına rağmen bazen bu durumlarda da kaçınılmaz olarak bazı komplikasyonlar görülebilir.

Tüm bu komplikasyonlar size bilgi vermek için listelenmiştir, sizi korkutmak için değil. Bütün ameliyatların ve ameliyat olmanızı gerektiren hastalığınızın komplikasyonları vardır. Ancak karşılaştırmak gerekirse gebe kalmak laparoskopik cerrahiye göre 9 kat daha güvensiz ve riskli bir klinik durumdur.  Laparoskopik cerrahi araba kullanmaktan 10 kat daha güvenlidir.

Literatürde laparoskopik cerrahinin komplikasyonları ile ilgili yapılan ve hastanın dahil edildiği bir çalışmada, küçük ve büyük tüm komplikasyonlar dahil edildiğinde, risk 4/ olarak saptanmıştır. Bu risk tanısal laparoskopide / iken büyük ameliyatlarda 12/ olmaktadır. Benzer şekilde Fransa da hasta üzerinde yapılan bir çalışmada toplam komplikasyon oranı / olarak bildirilmiştir. Her iki çalışmada da komplikasyonlar bu ameliyatların yapılmaya başlandığı ilk yıllarda daha yoğun olarak gerçekleşmiştir, merkezler ve cerrahların deneyimlerinin artması ile komplikasyon oranları çok azalmaktadır. Laparoskopik komplikasyonlar genel olarak iki bölümde incelenmektedir.

1. Kör Bölüm: Bu bölümde cerrahın laparoskopi için kullanacağı tıbbi cihazları hastanın karın boşluğuna yerleştirirken oluşan komplikasyonlar incelenir. Bu tıbbi cihazlar CO2 gazını verebilmek için kullanılan Verres iğnesi ve ameliyatı yapabilmek için karına yerleştirilen trokarlardır. Bu cihazların yerleştirilmesi sırasında karın içi görülmediğinden bazı yaralanmalar gerçekleşebilmektedir.

Subkutan Amfizem: Tüm laparoskopik ameliyatların % -2 sinde geliştiği bildirilmiştir. Karın boşluğunu şişirmek için kullanılan CO2 (karbondioksit ) gazının cilt altı dokularda birikmesidir. Bu birikim karın duvarında, göğüs kafesi üzerinde, boyunda ve genital bölgede şişmeye yol açabilir. Vücut tarafından bu gazın emilmesi ile kendiliğinden kısa sürede tedavi olur.

Damar Yaralanmaları: Yukarıda anlatılan Verres iğnesi veya trokarların karın boşluğuna yerleştirilmeleri sırasında, bazen damarlarda yaralanma ve buna bağlı kanamalar oluşabilir. Damar yaralanmaları, ana damarlarının ( aorta, ilac damarlar gibi) yaralanması ve daha küçük kılcal damarların yaralanmaları olarak iki ayrı bölümde incelenmektedir:

Major (Ana) Damar Yaralanmaları:  Son derece nadir görülen ancak tehlikeli komplikasyonlardandır. Büyük damarlarada oluşan yaralanma sonrası karın boşluğuna kanama olmaktadır. Mutlaka ameliyat sırasında acil olarak onarılması gereklidir. Bu onarım işlemi karın boşluğu açılarak yani klasik ameliyatla yapılmaktadır. Yani böyle bir durumda ameliyatınızın laparoskopik olarak tamamlanması mümkün olamamaktadır. Daha önce bahsettiğimiz vakalık araştırmada yalnızca 4 vakada gelişmiş olup risk de olarak saptanmıştır.

Minor (Küçük) Damar Yaralanmaları:  Bu yaralanmalar karın ön duvarındaki damarlar (epigastrik) , omentum denen karın içinde barsakları örten bir organdan, yumurtalıklar veya rahim üzerinden, komşu organlar üzerindeki damarlardan gelişebilir. Genellikle tedavileri laparoskopik olarak yapılabilmektedir.

Barsak Yaralanmaları: Barsak yaralanması laparoskopi yapılmaya başlandığı zamandan beri iyi bilinen bir potansiyel komplikasyondur. Bu komplikasyonda önemli olan yaralanmanın farkedilmesidir. Bunu sağlamak için dikkatli bir karın içi gözlemi yapılmalıdır. Özellikle daha önceden sezaryen, apandisit gibi karın ameliyatı geçirenlerde daha sık görülmektedir. Ortalama olarak laparoskopi vakasının 6 sında gelişmektedir. Tedavisi ameliyat sırasında yaralanan bölgenin tamir edilmesi yoluyla yapılır. Genellikle onarım işlemi laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Nadiren bu yaralanmaları tedavi edebilmek için klasik açık ameliyat yapılması gerekli olmaktadır.

Mesane Yaralanmaları: Nadiren görülmekle bereaber literatürde gerek Verres iğnesi ile gerekse trokar ile oluşmuş yaralanmalar bildirilmiştir. Tedavide genellikle laparoskopik onarım yeterli olmaktadır ancak ameliyat sonrası dönemde bir süre idrar sondası kullanmak gerekebilmektedir.

2.Görsel Bölüm: Bu bölümde ise cerrah ameliyatınızı yaparken gelişebilecek komplikasyonlar incelenmektedir. Bu komplikasyonlar ameliyat yapılarken ortaya çıkarlar. Genellikle karın boşluğuna yerleştirilen yardımcı trokarlar tarafından veya ameliyat yapılarken kullanılan elektrocerrahi cihazları, laser cihazları veya makas gibi aletler ile çalışılırken oluşur. Ameliyat edilen organın çevresindeki başka organlarda hasar gelişebilir. En sık görülen yaralanmalar yine barsaklarda oluşmaktadır. Bunun dışında epigastrik arter yaralanmaları, mesane yaralanmaları, üreter (idrar borusu) yaralanmaları oluşabilmektedir.

Epigastrik Arter Yaralanmaları: Epigastrik arterler karın ön duvarında her iki yanda yerleşen ve karın kaslarını besleyen damarlardır. Laparoskopik cerrahi sırasında en sık görülen komplikasyon bu damarlarda hasar oluşması ve kanama gelişmesidir. Tedavisinde yaralanma olan bölgeye dikiş atılması, elektro koterizasyon yapılması, nadiren dren yerleştirilmesi gerekebilir.

Mesane Yaralanmaları: Tüm laparoskopik cerrahi vakalarının %1 kadarında gelişebilmektedir. Genellikle orta hatta yerleştirilen yardımcı trokaralar tarafından yapılır. Tedavisinde laparoskopik olarak oluşan defektin onarımı ve mesaneye sonda yerleştirilmesi yeterli olmaktadır.

Barsak Yaralanmaları: Barsaklar genellikle yapışıklıklar açılırken veya elektrocerrahi yöntemleri kullanılırken yaralanmaktadır. Özellikle endometriosis ameliyatlarında karın içinde yumurtalıklar, rahim ve fallop tüpleri ile barsaklar arasındaki yapışıklıklar açılırken gelişme riski yüsektir. Oluşan defekt genellikle laparoskopik olarak tedavi edilebilir. Bazen defekt büyük olduğunda veya laparoskopik onarım mümkün olmadığında açık klasik ameliyata geçmek gerekebilir. vakalık bir araştırmada barsak yaralanması 27 vakada gelişmiştir ( / ). Bu seride yaralanmalar yapışmış olan barsaklar serbestleştirilirken olmuştur ve direk olarak vakanın zorluğuyla orantılıdır.

Üreter Yaralanması: Üreter idrarı böbreklerimizden mesaneye taşıyan boru şeklinde bir organdır. Vücudumuzun her iki yanında birer adet bulunur. Üreter hem uterus (rahim ) ile hemde yumurtalıklar ile yakın komşuluktadır. Bu nedenle başta histerektomi (rahimin çıkartılması ) ve endometriosis ameliyatı olmak üzere değişik laparoskopik ameliyatlarda yaralanabilir. Bu ameliyatlar arasında LUNA (laser uterine nerve ablation) ve pelvis duvarına yapışmış olan yumurtalığın diseksiyonu özellikle riskli olanlardır. Bu yaralanma üreterin tamamen kesilmesi veya bağlanması şeklinde olabileceği gibi kısmi olarak zarar görmesi şeklinde de olabilir. Bu yaralanmalar bazen tek taraflı olur, bazen de 2 taraflı olup idrar yapmayı olanaksız hale getirebilir. Yaralanma saptandığı anda derhal tedavisi yapılmalıdır. Tedavide bu organın devamlılığının sağlanması esastır. Laparoskopik olarak onarılabileceği gibi bazen klasik açık ameliyat yapılması gerekebilir.

CO2 Gazı Embolisi: Son derece nadir bir komplikasyondur. CO2 gazının damar içine geçerek kan dolaşımını bozmasıdır. Sıklığı 1/ olarak bildirilmiştir.

İnsizyonel Herni (Fıtık Gelişmesi): Ameliyat yapılan küçük insizyonlarda nadiren fıtık gelişimi olabilir. Tedavisi diğer fıtıklarda olduğu gibidir. Özellikle şişman ve şeker hastalığı olan hanımlarda risk fazladır.

Tüm bu komplikasyonlar size bilgi vermek için listelenmiştir, sizi korkutmak için değil. Bütün ameliyatların ve ameliyat olmanızı gerektiren hastalığınızın komplikasyonları vardır. Ancak karşılaştırmak gerekirse gebe kalmak laparoskopik cerrahiye göre 9 kat daha güvensiz ve riskli bir klinik durumdur. Laparoskopik cerrahi araba kullanmaktan 10 kat daha güvenlidir.

Laparoskopik Ameliyatlar Kimlere Uygun?

Genel durumu operasyona elverişli olan herkeste laparoskopi yapılabilir. Ağır solunum veya kalp problemleri olanlarda işlem sırasında baş aşağı posizyon kullanıldığından laparoskopi tercih edilmeyebilir. Çok büyük ve çok sayıda myomu olan kadınlar, yumurtalık kanseri olan kadınlarda açık ameliyat tercih edilmelidir. Rahim ağzı ve endometrium kanseri olan kadınlarda ise laparoskopi yapan deneyimli bir cerrah olmadıkça açık ameliyat tercih edilmelidir.

Laparoskopik Ameliyatların Avantajları Nedir?

Laparoskopi ve histeroskopi ile artık karın açılarak yapılan ameliyatların çoğu açılmadan, kapalı olarak yapılabilmektedir. İçeride yapılan operasyonun boyutu açık cerrahi ile aynıdır. Hatta bazı operasyonlarda açık cerrahi ile ulaşılamayan alanlarda kolaylıkla işlem yapmak laparoskopi ile mümkündür. Kameranın 10 – 20 büyütme ile çalışabilmesi en önemli avantajlarındandır. Daha az hasar ve kanama mümkün olmaktadır. Bu nedenle hasta daha az ağrı hisseder, hastanede daha kısa süre kalır ve işine daha erken döner.

  • Daha kısa iyileşme süresi
  • Daha çabuk işine geri dönme
  • Daha az ameliyat kanaması
  • Daha az ameliyat sonrası anemi
  • Daha küçük cilt kesisi
  • Daha az karın duvarı infeksiyonları
  • Daha az yapışıklık

Histerektomi (rahim alınması) ameliyatı ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada en sık uygulanan jinekolojik ameliyattır. Amerika Birleşik Devletlerinde 65 yaşına geldiklerinde kadınların üçte birinin histerektomi geçirmiş olacağı tahmin edilmektedir. Bu ülkede her yıl yapılan yaklaşık histerektominin %’i açık ameliyat ile yapılmaktadır. Laparoskopik (kapalı yöntemle) yapılanların oranı ise % civarındadır.  Bu oran Türkiye’de tam olarak bilinmese de, maalesef laparoskopik (kapalı) yolla histerektomi ameliyatının % 1’den az oranlarda yapıldığı tahmin edilmektedir. “Laparoskopik histerektomi” terimi, laparoskopun (fiberoptik ışık kaynağı olan kameranın) kullanıldığı birçok farklı operasyonu içerir.   Dr. Reich tarafından ’da ilk tanımlandığından beri laparoskopik histerektomi üzerinde artan bir ilgi vardır. Bu yöntemle hastanın cildi ve karın tabakaları kesilmemekte, kozmetik olarak cok iyi bir görüntü oluşmakta, hasta cok kısa sürede ayağa kalkabilmekte ve işine kısa sürede dönebilmektedirler. 

Laparoskopik histerektomi daha öncede belirtildiği gibi genel olarak 4 alt sınıf altında incelenir:

Laparoskopik Asiste Vajinal Histerektomi (LAVH): Histerektominin bir kısmı laparoskopik bir kısmı vajinal yoldan yapılır, ancak operasyonun laparoskopik kısmı uterin (rahim) damarların kesilmesini içermez. Uygulama olarak diğer tiplere göre daha az bir tecrübe gerektirdiği için genelde cok sık uygulanır. Fakat rahime giden damarlar bu ameliyatta laparoskopik olarak yakılıp, kesilmediği için vaginal etapta genelde çok fazla kanama olur. Laparoskopi konusunda daha az tecrübesi olan hekimler tarafından tercih edilir.

Laparoskopik Histerektomi (LH): Histerektominin bir kısmı laparoskopik bir kısmı vajinal yoldan yapılır ancak operasyonun laparoskopik kısmı uterin damarların kesilmesini de içerir. Rahime giden bu damarlar ya doğrudan rahime girdiği yerden veya retroperiton dediğimiz damarın baslangıc kısmından yakılabilir. Retroperitondan yapılan yöntem en yüksek derecede laparoskopik cerrahi beceri ve deneyim gerektirir.

Total Laparoskopik Histerektomi (TLH): Vajinal yolla gerçekleştirilen herhangi bir müdahale yoktur. İşlem sonunda yapılan tüm vajen açıklığının dikilmesi de laparoskopik olarak yapılır. Retroperitondan yapılan yöntem en yüksek derecede laparoskopik cerrahi beceri ve deneyim gerektirir.

Subtotal Laparoskopik Histerektomi (STLH): Rahim ağzı alınmaz sadece rahim alınır, nispeten kolay bir formudur. Rahim ağzının kalmasıyla ilerde vajinanın sarkma olasılığının daha düşük olacağı belirtilmektedir. Bu hastalar, ilerde gelişebilecek bir rahim ağzı kanserini önceden tespit etmek amacıyla periyodik olarak smear incelemesini sürdürmelilerdir.


Hangi Durumlarda Laparoskopik Histerektomi Uygulanabilir?

  • Miyomlar
  • Düzelmeyen Rahim Kanamaları
  • Menopoz  Sonrası Tekrarlayan Kanamalar
  • Adenomyosis (Rahimde Büyüme, Ağrı ve Kistik Oluşumlar Yapan Hastalık)
  • Endometriozis (Çikolata Kisti Oluşturan Hastalık)
  • Pelvik Organ Prolapsusu (Rahim ve Komşu Organların Sarkması)
  • Pelvik İltahabi Hastalık (Rahim, Tüpler, Yumurtalıklar ve Karın Zarının İltihabı),
  • Geçmeyen Kistik veya Solid Adneksiyal Tümörler  
  • Kronik Pelvik Ağrı (Geçmeyen Kasık Ağrıları),
  • Rahim Ağzı Problemleri,
  • Kanserden Korunma   
  • Servikal  İntraepiteliyal Neoplazm (CIN),
  • Erken İnvaziv Serviks (Rahim Ağzı) Kanseri,
  • Atipili Endometriyal Hiperplazi (Rahimi Döşeyen Tabakanın Kalınlaşması),
  • Endometrium Kanseri (Rahim Kanseri)

Laparoskopik Histerektominin (Kapalı Ameliyatın), Abdominal Histerektomiye (Açık Ameliyata) Göre Avantajları:

  • Ciltte kesi olmaması ve dolayısıyla daha iyi bir kozmetik görünüm.
  • Ameliyat sırasında çok az miktarda kanama.
  • Ameliyatların dikiş gerektirmeden yapılmasından  dolayı düşük infeksiyon riski. 
  • Ameliyat sonrası ağrının çok az olması.
  • Aynı gün hemen ağızdan gıda alınabilmesi.
  • Mesane sondasına gerek duyulmaması.
  • Hastaların aynı gün veya ertesi gün taburcu  olabilmesi.
  • Normal günlük aktivitelere ve işine hastaların daha  kısa sürede dönmeleridir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir