diriliş neslinin amentüsü ne anlatıyor / Diriliş Neslinin Amentüsü - Sezai Karakoç – BELKitap

Diriliş Neslinin Amentüsü Ne Anlatıyor

diriliş neslinin amentüsü ne anlatıyor

“Diriliş Neslinin Amentüsü” Kitap Tahlili

Yazar: Abdullah KAVAKLI

“Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz&#;”

Hızırla Kırk Saat Gün doğmadan

Diriliş neslinin amentüsü kitabı, 13 bölümden oluşan, Sezai Karakoç’un fikir planında çıktığı yolun ve neden çıktığının bizlere özetini sunan, özellikle gençlere hitap eden ve zihnindeki gençliği ifade eden bir eseridir. Bu eserde yazarın, fikri plandan daha ziyade, kendini bir diriliş eri olarak görmesi, ruhunun derinliklerinde yatan aksiyonun bir göstergesidir. Savaş meydanında savaşan bir kişi olarak resmeder kendisini, çağının İslam düşüncesinin izinde, İslam’a aykırı olan düşüncelere savaş açmış bir diriliş neferidir. Tanrıya inanmanın, daha doğrusu Tanrısız bir düşüncenin nasıl olabileceğini sorar, her çıkmaz sokağın, her köşenin başında Tanrının kendisini insana gösterdiği o kadar çok portre vardır ki buna rağmen Allah’ı inkar eden ideolojiler, kendinin varlığını, kibirlerinden dolayı yine kendinden olduğunu iddia edecek kadar alçalmış ve bunun sonucunda, insani özden uzaklaşmışlardır. Oysa özgürlük denen şey Allah’ı inkar değil bilakis Tanrı’ya sonsuz bir şekilde güvenmek ve ona inanmaktır.  “Ben inandığım için özgürüm” der. Vücudunu ruhuna teslim etmiş bir Sezai Karakoç vardır. Ölümsüz ruh zihnini kendi yanlış temayüllerinden kurtarır ve sonsuzluğa doğru insanın yürümesini sağlar.

Hakikat biriciktir, tarihi kendi efendileri dilinden okuyanlar, bu tekliği göremezler, hakikat sadece İslam peygamberinden değil, İlk insandan daha doğrusu ilk İslam Peygamberinden bu yana olarak bir diriliş tarihine bakılmalıdır. Kelimelerdeki zahiri manalardan daha ötede bir arayıştır bu, mananın derinliklerinde var olmaktır. Hakikat manasında, Sezai Karakoç kitabı sağ ellerinden verileceklerden olmak, Kuranın bizzat kendi ifadesiyle sağcıdır. Sezai Karakoç’un sağcılığı bu minval üzeredir.

“Diriliş; şeytanın topladığı ve uğursuzluk saçan her topluluğu dağıtma; Allah’ın ipine sımsıkı sarılan topluluğu kurma yolu, yöntemi, savaşı demektir.”

Yalnız bu savaş topla tüfekle yapılan bir savaş değildir, müslümanların topyekün fikirle, ilimle yapacakları bir savaştır. Bir aşktır onun için, dünyanın hiç bir yerinde İslamı yüceltecek olan yoldan daha üstün bir yol, İslam milleti düşüncesinden daha köklü, insanlığın tarihiyle başlamış bir fikri akım yoktur. İnsanın özüne uygun yegane manadır, sestir, ülküdür, varolmak böyle bir şeydir işte.

Kelimelerin dış anlamlarına saplanıp kalmamaya çalışmak bana ve diriliş nesli kardeşlerime düşen bir disiplin borcudur… (Sy. 15)

“Kardeşim İbrahim bana mermer Putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Bende gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz.” Hızırla Kırk Saat 2. Gün doğmadan

Kelimeler insanın gönlündekini hiç bir zaman tam anlamıyla kelama dökemez. Bu yüzden yazılan, görünürde olanı kabul etmekten öte onun ardına düşmeli, bu şekilde hakikatın peşinde olmalıyız.”…Kur’an ve İslâm mahfuzdur, fakat hiçbir kişinin veya toplumun imanını koruyabilmesi taahhüt edilmiş değildir…” (Sy. 15) İmanı, herkesin Kuran’nın mahfuzluğu içinde, kendi imanının da mahfuz olduğunu düşünmemeli ve kendi kalbinden sorumlu olduğunun her an farkında olarak yaşamalıdır.…”İslâm medeniyetini çağa uydurmak değil, çağın ona uymasına çalışmak…” (Sy. 29) en önemli meselelerden biri de budur, Müslüman dünyasının geri kalmışlığının nedeni İslam Medeniyetinin kendi öz düşüncesinden değil müslümanların bilhassa bu özden uzaklaşmalarından kaynaklanmaktardır. Günlük meselelerin değil, çağın İslam’a ayak uydurması için uğraşmalı, kültür ve medeniyeti yaşatmak ise bu çağın içerisinde bu medeniyetin doğurganlığını geliştirmeli, bir müzeye kapatır gibi, medeniyetin kapılarını çekmemeliyiz, uzaktan sadece zamanında neler yapmışız, neymişiz gibi bakmamalı, onlardan yola çıkarak, kendi köklerinden tutunup büyüyen kesilmiş bir ağaç gibi yeniden ve yeniden bitmeliyiz.

…İslâm ekonomisinde, kişinin hür teşebbüs yetisini körelten devletçiliğe yer olmadığı gibi, tekelciliğin doğumuna sebep olan özel sektör kapitalizmine de yer yoktur… (Sy. 50)

Materyalist kapitalist ekonomi felsefelerinin dışında, Tekke fedakarlığı, tarikat hizmeti gibi bu toprakların öz hisleri geliştirilmeli, işsizliğe sebep olan tüm tedbirler alınmalı islam düzenini, ruhi, sosyal ve kültürel planda kendi iç dinamiklerimizle yeniden inşası için bu savaşa katılmalıyız. Kadınların erkekleşmeye başladığı, erkeğin ise tam tersi bir kimliğe büründüğü modern zaman insanının, bu yobazlaşmanın önüne geçmek için de her türlü tedbiri almalıyız”…Çağımızda cihadın sadece cephede savaşmak olmadığını bilecektir diriliş eri…” (Sy. 52)İşte bu savaşta İslâm uygarlığının yeniden dirilişine katkıda bulunma, gücü ölçüsünde, her Müslüman’ın borcudur.

İç içe disiplin daireleri: Ceberut dairesi, melekût dairesi, kitaplar dairesi, peygamberler dairesi, veliler dairesi, insanlar dairesi ve tüm canlı cansız dairesi.

“Üzüm Şarabına karşı seher sarhoşluğunu vadetmek.”

“Bütün dünya mahkûm gibi

Yalnız sen hürsün sabah yıldızı

Bizim zincirle bağlı her yanımız kolumuz kanadımız

Yalnız sen özgürsün sabah yıldızı

Güneş bile lekelenmiş

Yerden yükselen dumanlarla

Ay paslanmış

Geceden sisler ve puslarla

Yalnız sen saf lekesiz ve mâsum

Yalnız sen tertemiz

Gecenin eremediği

Gündüzden önce ulaşan

Kendi gönül sırrına

Ve günün soluğuyla sararmayan

Parçalanmaz aydınlık

Ve bölünmez ışık

Alınyazımızın tek ak noktası gibi parlayan

Sabah yıldızı

Bütün gece uykusuz kalsam

Bütün ömür susuz kalsam

Ne çıkar

Seni görürüm mutlak

Sabaha doğru

Sabah namazı Senin kanatlarındır” Alınyazısı Saati, Gün doğmadan

Sezai Karakoç bu eserinde, bir çok sosyal konunun yanında,  ekonomi, kültür ve bir çok olanda fikrinin temel hatlarını çizmiş ve bu kitap Sezai Karakoç okumaya başlayacak olanlar için bir temel kitap olarak bugüne kadar önerilmiştir. Bizim anlattığımız bir damlanın denizin içinde kendini farkettirme çabasıdır. Çok daha geniş ve üstadın derinliklerinde dolaşmak için, kitaplarını şiiriyle ve yaşamıyla beraber okumanızı öneririz.

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

İlgili

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili 

Uzatma dünya sürgünümü benim

Diriliş şairimiz, dava adamı, enfüs ve afaka fısıldayan fikir insanı, bu dünyada yaşayıp bu dünyayı yaşamayan bilge Sezai Karakoç&#; Birçok derin, kendine özgü, benzersiz çalışmalara imza atmış ve hayatı boyunca doğru bildiği uğruna özveri ile mücadele etmiştir. Hakkın rızası ve hakikat için yaşamıştır. Ehli Sünnet çizgisinde ilerlemiştir daima. O hep hayatı anlattı bizlere. Çağın, bugünün ne olduğunu bilmemizi istedi. Kendimizi bulmamızı öğütledi her zaman. Büyük bir ileri görüşlülük sergileyerek geleceğe dair tasavvurlarda bulundu. Sezai Karakoç medeniyetin temsilcisi olmuştur desek doğru bir söylemde bulunmuş oluruz.

Yusuf Kaplan şöyle söyler:

&#;&#; Sezai Karakoç yazıları, düşünceleri ile SARSAR sonra DÜŞÜRÜR en son olarak da tutar elinden KALDIRIR.&#;&#;

Öyle ki diriliş şairi olarak anılması ne denli manalı görmüş oluyoruz. İnsanları uyandırmak ve umut ile yola çıkarmak için çabalamış ve fikir üzerine birçok eser vermiştir. İslam medeniyeti, Osmanlı ruhu tekrar dirilsin ve yaşasın diye çabalamıştır. Tarihimizi bilip onunla irtibat kurmamızı istemiştir ve geleneğimiz ile bizi buluşturmak için gayret göstermiştir. Tüm bunları ele aldığımızda görüyoruz ki onun fikirleri üzerinde durulması elzemdir. Eserleri ise bizim için geçmişe ve geleceğe ışık tutucu bir konumdadır.

Gelelim yılında yayımlanan bizlere umut aşılayan, yol gösteren, diriliş eri olmamız gerektiğini öğütleyen, kendisinin de bir diriliş eri olduğunu vurgulayan ve medeniyet davasını konu edinen Sezai Karakoç&#;un kaleminden dökülmüş &#;&#;Diriliş Neslinin Amentüsü&#;&#; adlı eserimize. Bu eseri tahlil ederken nacizane yazarımızın bizlere sunmuş olduğu bölümleri tek tek inceleyip özet olacak şekilde ele alarak lisanımız elverdiğince önemli hususları açıklamaya çalışacağız. Yazarımızın kullandığı terimler ile bir özet oluşturma gayretinde olacağız.

Yazarımız eserinde bir zihin savaşından bahseder bu topla, tüfekle yapılan bir savaş değil ruhla, fikirle yapılacak bir savaştır. Karakoç&#;a göre dirilişi meydana getirecek öncü kuşaklar olması gerekir. Bu öncü kuşaklar yeni bir hayat tarzı kurmalı ve bir medeniyet inşa etmelidir. Zaten baktığımızda ruh yitirdiği medeniyete açtır aynı zamanda daima Allah&#;ı bilme ve bulma çabasındadır ve böylelikle olma yoluna girecektir. Bu nedenle Hak ve hakikat arayışı ile medeniyet kurma arzusu bir arada olmalıdır. Biri diğerinden bağımsız olamaz çünkü ruh ancak Marifetullah ve zihni bir savaş ile bir dirilişe gebe kalabilir. Karakoç tam da bu noktada bizlere yol gösterici olarak peygamberleri misal verir. Bir dava insanı sevinç ve huzur dolu günlere kavuşabilmek için peygamberler gibi birçok zor ve çileli yollardan geçecektir. Vuslat için yapması gereken güçlü, kararlı ve dik duruş sergilemek olacaktır.

Yazarımız varoluş hikmetimizin Allah&#;a inanma sancağının yere düşmemesi için gayret göstermemiz olduğunu belirtiyor. Farklı inançlara göre bunlar: Yahudilik, Hıristiyanlık, Komünizm gibi inançlar tarihi kendi inançlarından ve peygamberinden başlatırlar, parçacı bir yaklaşımları vardır. İslam ülküsünün ise bütüncül bir yaklaşım sergilediğini ve tarihi Hz. Peygamberle değil ilk insan ile başlattığını Peygamber efendimizle mükemmel noktaya ulaştığını ondan sonrada yok olmayıp kıyamete kadar devam ettiği düşüncesini görürüz. Yüce Rabbimiz Kuranı kerimde gerçek sağcıların kim olduğundan bahseder. Onlar Allah topluluğudur, Solcular ise şeytan topluluğudur.

Yazarımızın bu söylemlerine baktığımızda şu kanaate varabiliriz: Batı yakıp yıkan sömürgeleştirip köle yapma politikası izleyen, maddeci anlayışı savunan ve medeniyet kuramamış bir uygarlığı temsil ederken İslam toplumları bir medeniyet kurmalı, diriliş erleri hakikatin, barışın ve sevginin temsilcisi olmalıdır. Hakikati arayan bir dava insanı zahir ile değil batın ile ilgilenir, geçmişini bilir, doğuyu da batıyı da tanır böylelikle celladına aşık olmak yerine ecdadına aşık olup hak yolunda ilerler. Ve bizler biliyoruz ki  havf ve reca arasında olup üzerine düşen sorumluluğu en iyi şekilde yapmaya çalışandır mümin.

Bir tarafı ile sır olan, nurlar alemine dayanan diğer tarafı ile geçici ve zahirine hakim olduğumuz yeryüzüne uzanan bir kavram: Ruh. Maddi ve manevi alem arasında bir köprüdür, hem Allahtan bir parça hem de yeryüzünde aciz bir kuldur ruh. İnsanoğlunun görevi ise ruha aradığını vermektir. Nedir ruhun aradığı?                                                                                       

Hak ve hakikattir, itidalli olmaktır yani ne tümü ile maddeci ne tümü ile soyutlayıcı, başka bir açıdan baktığımızda ne tamamı ile batılı ne de tamamı ile doğulu. Aşırılıktan uzak durarak ehli sünnet çizgide tartarak, ölçüp biçerek bir yol izlemektir. Her ne olursa olsun kayıtsız şartsız kabul bizleri sonu olmayan bir çıkmaza götürür. Yapmamız gereken tıpkı ruhun özünde var olduğu gibi itidal ile davranmaktır. Önemli olan hem maddeden hem maneviyattan beslenmektir.

Amentü inanmak iman etmek anlamına gelmektedir. Karakoç bizlere bir inancın, amentünün nasıl olması gerektiğini öyle güzel anlatıyor ki bir amentünün olması demek öncelikli olarak bir özeleştiriye sahip olmak demektir. Amentüsü olan bir insan kendi benliğini erdem, takva, ahlak bakımından tartışır. Amentü insana bir duruş getirir aynı zamanda tüm kötü hasletleri götürür. Bir amentüye sahip olmak geçmişi unutmadan geleceğe yol almak ve bunu yaparken öz kaygısının yanı sıra toplumu da dert edinmek, bulunduğu her anı özveri ile değerlendirmek demektir. Anlık yapılan faaliyetler anda kalır, yapmamız gereken sürekli olarak hayatımızın her anına amentümüzü nakşetmektir. Hem ne diyor yazarımız:

&#;&#;Bu yol diriliş eri olmakla başlar, sonra Allah nasip ederse diriliş ereni olmanın kapısı açılır. Son büyük derece de diriliş piri olmak.&#;&#;

 Hz. Ömer efendimiz &#;&#;İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız&#;&#; sözleriyle bizlere nasihatte bulunuyor. Karakoç bu nasihati şiar edinmiş olmalı ki eserinde bu konuya değiniyor ve yaşadığımız çağı inancımıza uydurmalı ve bu prensiple yaşamamız gerektiğini aksi halde inancımızı çağa uydurma gafletine düşebileceğimizi vurguluyor.  Tam manasıyla Müslüman olmak için ilk adım olarak kendi iç dünyasında İslam&#;ın ilkelerini benimseyerek psikolojik olarak hazırlığını tamamlamayı sonraki adımda toplumsal olarak, sosyolojik açıdan Müslümanlığı yaşamayı ve bu ikisine tarih şuurunu eklemeyi şart koşmuştur.

Müslümanlar inançları gereği cihat kavramına önem veren insanlardır. Cihat&#;ı ise doğru anlamak gerek. Cihat; Sadece er meydanına çıkıp silahla savaşmak değildir. Müslümanlar için Cihat&#;ın daha geniş bir manası vardır. Şöyle ki yaşadığı çağda cihat yapmak görevini yerine getirmek isteyen bir Müslüman peygamber efendimizi rol model almalıdır. Çağı sorguya çekmeli ve sorunlarla tıpkı peygamberimizin yaptığı gibi; söz ve düşünce ile, ahlak ile, şiirler ile, Allaha inanç ile çözümler bulmalıdır. Öncelikli olarak savaşımız kültür ve medeniyet savaşı olmalı ve yapıp ettiklerimiz ile bu alanı beslemeliyiz. İşte Karakoç&#;a göre inancımızın gereği budur.

Diriliş erleri, İslam insanları kendine özgüdür, bir kendiliği ve şahsiyeti vardır. O ne batıya benzer ne de ilkel topluluklara. İslam insanı her açıdan farklıdır. Tek olması da çok olması da kendi içinde manalıdır. Bir İslam insanının ferdiliği onun bir şahsiyet olmasını simgeler batının aksine tek olması bireysellik ile adlandırılamaz. Fizik ötesi boyuttan baktığımızda ilkel insan metafiziği tabiatı sembolize eder ve insanın mecburi ayrılmaz parçası kılar.

Batı ise metafiziği yok saymak için çabalar. Görüyoruz ki mahiyet ve muhteva açısından İslam insanının bakış açısı bu ikisinden ayrılır. İslam insanı fizik ötesine bakarken özgürdür orada bir mana arar ve bir şahsiyet oluşturur ve bu şahsiyet bireysellikten uzak tarihi ve toplumu kucaklayan bir anlama sahiptir. İslam insanı Kendisinin yanı sıra yanındakileri de hakikate çağırır. Yeryüzündeki halifelik görevini yerine getirmek için gayret gösterir ve halifelik bilincini özüne işler.

Karakoç ahiret ile ilgili üç ilahi dini ele alarak şunları vurguluyor: Hristiyanlar bu dünyada günah çıkarma prensibini benimseyerek ahiret yurdunu bir süse ve objeye çevirmiş durumda. Yahudiler ise her şeyi bu dünya üzerine inşa ederler ve dünya onlar için bir amaçtır. İslamiyet penceresinden baktığımızda yine itidalli bir tutum görmekteyiz. İslam bizlere şunu öğütler: Bu dünyayı bir araç olarak görüp ahiret yurduna yatırım yapmak, Ahiret yurdunda ise bu dünyadaki yapıp ettiklerimizden sorumlu olmak temel prensiplerimizdendir.

Yani ne bu dünyayı yok sayacağız ne de ahireti. Bilakis ahiret bilinci bizim bu dünyadaki duruşumuza etki edecektir. Aynı zamanda Karakoç bu şuur ile bir diriliş sitesi kurmak istediğinden bahsediyor. Bu sitenin kuruluş işçileri sitenin kurulmasıyla; özelde kendi var oluşunu ve doğuşunu genelde ise topluluk olarak var oluş ve yücelişi hedefliyor.

Sezai Karakoç bir site kurmanın gerekliliğinden bahsederken şu noktalara değinmekte: Ona göre bir şehir içinde bulunan insanlığın, medeniyetin temsilcisidir. O şehir öyle bir şehir olmalı ki ütopya gibi tasavvur edilen fakat oluşturulması pekala mümkün olan bir şehir. Tıpkı geçmiş medeniyetlerde olduğu gibi. Biz bu ideal siteyi Peygamberimizin hayatında görüyoruz. Sezai Karakoç da peygamberimizin görüşlerini en ayrıntılı şekliyle aktarıyor bize diyebiliriz. Aynı zamanda bu noktada ideal bir toplum oluşturmak isteyen herkesin siyer üzerinde derin bir çalışmada bulunması gerekmektedir. Peki nasıl olmalıdır bu site veya nasıl olmamalıdır?                                                           

Öncelikli olarak sitenin temelini aile oluşturmalıdır. Aile sitenin kalbinin attığı yer olmalıdır. Çıkarcı, sömürgeleştirici, erdem ve ahlak ilkelerinden uzak, şan şöhret ve para odaklı bir hayatı benimseyen, maddeci ve kalıplayıcı aynı zamanda tüm bunların temelinde ruhsuz ve İslam'dan nasibini almamış veya İslam'dan nasibi kesilmiş bir şehir asla şehir olamaz. Bir site kurulabilmesi için İslam ile hemhal olan, onun ahlaki, siyasi, sosyal ilkelerini uygulayabilen, çocuklarını yetiştirirken bu şuuru aşılayan, her alanda sade ve özgün bir hayat süren diriliş insanlarına ihtiyacımız vardır.

İdeal bir İslam devletinde temel idea erdem olmalıdır. İnsanlar öncelikli olarak kendilerini, yaptıkları işi eleştirmeli ve üzerlerine düşen sorumlulukları layıkıyla yapmalıdırlar. Sezai Karakoç'un satırlarını okurken zihnimde Asr suresi canlanıyor. Ayeti kerimeler dökülüyor lisanımdan tek tek. &#;&#;Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır&#;&#; İdeal bir toplum ve devlet kurmak için insanlar öncelikli olarak iman ile kalplerini doldurup sonra hak yolda hakkı tavsiye ederek ilerlemelidirler.

İnşa ettiğimiz diriliş toplumunda her iş Allah rızası için yapılmalı ve ibadet olarak görülmelidir. Dünya ahiretin tarlası ilkesi ile hareket etmelidir. Böylelikle yaptığı her işi en iyi şekilde yapıp her alanda güç kazanmalı ki başkasından merhamet dilenmek yerine kendisi merhamet eden konumda olsun. Hem görüyoruz ki Batının bizim merhametimize ihtiyacı var. Bizler ayakta kalabilmek için batının kurduğu düzensiz düzenden uzaklaşıp gücümüz ile medeniyetimizi bir arada tutarak, faizi tamamı ile yok ederek ve toplumda cinsiyet rollerini hakkıyla yaşayarak bir hayat inşa etmeliyiz.  

Diriliş toplumlarında saygı ve sevgi ön planda olmalıdır. Bir diriliş eri Peygamberimizden öğrendiğimiz şekliyle kimsenin açığını, özelini araştırmaya girmemeli aynı zamanda kardeşine karşı duyarsız da olmamalı. Daha önce de belirttiğimiz gibi bir diriliş eri merhametli olmalı fakat merhameti onu aşağı çekmemeli. Toplumu İslam hukukuna uygun yönetebilmeli cezada da ödülde de İslam ilkelerini uygulayabilmeli tüm bunlarla birlikte ilim baş köşede yer almalı, ilimi yitik malı bilip her daim aramalı.

Müslümanlar daima birlik olma çabasında olmalıdırlar. Yazar Dar-ül İslam terimini Özülke kelimesi ile eşleştiriyor. Geçmişte kurulmuş olan tarih birliği yıkılmıştır fakat bunun tekrar oluşturulması Müslümanlar arasında kurulacak kültür birliğine bağlıdır. İslam toplumları yazarımızın tüm bu kitapta bahsettikleri ile dirilip ayağa kalkmalıdırlar. Halifelik görevinin gereği olarak, ümmet olmanın bilinci ile ayağa kalkmalı ve diriliş neslini oluşturmalılar. Tüm bunları başarabilmek için gerekli olan şey ise umut dolu kalplerimiz olmasıdır.  Diriliş nesli umut ile kaleme alınmış bu sözleri özüne nakşedip faaliyete geçmelidir.

Tüm bunların pratikte bir karşılığı olmalı teorik olarak kalmamalıdır. Sezai Karakoç çok manidar cümleler ile noktalıyor eserini: &#;&#;Karanlıklar içinde arayıp bulacaksın onu sen, diriliş eri. Hızır&#;ın olacaksın kendi kendinin. Kendi Hızır&#;ının eline tutuşturulan bir meşale yapacaksın onu. Bir mumsa ondan güneşini çıkaracaksın. Medeniyet Rönesans'ını yapacaksın ondan.&#;&#;

Bir ömür yolda olmak ve diriliş nesli olma şuuru ile yaşamak duasıyla vesselam. 

YAZAR: KÜBRA ÖZTUNÇ

Twitter: @Kbroztnc

Diriliş Neslinin Amentüsü - Sezai Karakoç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Diriliş Neslinin Amentüsü kimin eseri? Diriliş Neslinin Amentüsü kitabının yazarı kimdir? Diriliş Neslinin Amentüsü konusu ve anafikri nedir? Diriliş Neslinin Amentüsü kitabı ne anlatıyor? Diriliş Neslinin Amentüsü kitabının yazarı Sezai Karakoç kimdir? İşte Diriliş Neslinin Amentüsü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar:Sezai Karakoç

Yayın Evi: Diriliş Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 68

Diriliş Neslinin Amentüsü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, ilk sekiz bölümü `de aylık Diriliş Dergisi`nde, son bölümleri ise Mayıs`ında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü`nün ilk üç sayısında yayınlanmak suretiyle oluşmuştur.

Diriliş Neslinin Amentüsü Alıntıları - Sözleri

  • Tembellik, nefsin yatağıdır.
  • " İnkar tutsaklık, İnanç özgürlüktür. "
  • Dünyada hiçbir şey ses yükseltmeye değmez.
  • " Geldik, çağı gördük ve ürperdik. "
  • Hakikate susamıştır, sürekli olarak ruhum.
  • İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür. _
  • En büyük savunma savaşımızı içimizde veriyoruz.
  • “ Geldik, çağı gördük ve ürperdik “
  • İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür.
  • İlim, kadın, erkek, her müslümana farzdır. _
  • Tembellik, nefsin yatağıdır.
  • İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür.

Diriliş Neslinin Amentüsü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İkinci İnceleme: Ruhu yerinden oynatan cümleler kuran, mühim düşünürlerimizdendir İsmet Özel ve Sezai Karakoç. Yazdıkları belki filizlendi, belki filizlenecek. Meyve vermedikçe nazara gelmeyecekler. "Amentü" inanmak demekti. Bu kitapla beraber diriliş eri olmamak için hiçbir sebep göremedim kendimde ve arkadaşlarımda. Sezai Hoca, hakkım zannettiğim birçok düşünce ve davranışıma "borcum" olduğunu söyleyerek yeni bir form kazandırdı. Farkında olmadan ne kadar da borçlanmışız vatanımıza. Bir "MEDENİYET" nasıl inşa ediliri anlatıyor bu kitap. Hem de en ince ayrıntısına kadar. Marangoz ne yapacak? Sanatçısı nasıl ve ne için sanat icra edecek? Aile kavramının içi nasıl doldurulur? Kapitalizm amacı ne? Kölelik nasıl başlar? tek tek cevap verilmiş bu sorulara. Diriliş eri olarak vazifelerimizden en önemlisi çalışmak imiş. En iyi biz anlamalıymışız tarihten, coğrafyadan. Ekonomik olarak halkın güçlü olması gerek ki yeri geldiğinde 'boykot' yapabilsin. Hafif kültürle, ağır sanayinin oluşmayacağından söz edilmiş. Kültürle ekonominin fevkalade birbirine bağlı olduğundan söz edilmiş. Ve nereden başlayacağız ? "İlk hareket düşüşü durdurma veya hemen tekrar ayağa kalkma amacını güder. . . Çünkü düşüş, derin kökenliydi. Onun için, doğruluş da, çok derin kökenli bir hareket istiyordu" Yöntemleri de gösterdikten sonra yazar müjdeyi veriyor bizlere : "O zaman Allah da sana, senin kendi öz anlamını bağışlayacaktır. Hiç kuşkun olmasın." Yusuf Kaplan'ın '4kalem tekniği' ile okuduğum bu kitabın fazlaca tesirinde kaldığımı ve yeşil kalemle çizilesi birçok kavramın olduğunu da belirtmek isterim. #MTO () Her cümlesinde ayrı ayrı tefekküre dalabilirim .. Ufuk açıcı bir eser . Kıymetli kelimeler ve teşbihlerle deneme tadında satırlar. Ayrıca zamanın karmaşasından fırsat bulup yapamadığımız kıyasmaları önümüze getirmis Karakoç. Sezai Hoca' nın son satırını okuduğumda; dünyayla bambaşka bir şekilde harmanlanmalıyım dedim kendime . İşte o zaman harman zamanı İşte o zaman kendi öz anlamım bana lutfedilecek Ne de heyecan verici.. Yaşam alanımdaki metal ayaklı sandalyem ile masanın malzemesi oldukça uyumlu görünüyor . Halı ile perde de girince müthiş bir kompozisyon olmuş . Herşey anında bulunabilecek kadar düzenli ve temiz .. pekâlâ aklım nasıl ? Aklım başımda mı? Aklımın ücrasinda duranla, aklımda duran aynı yöne mi bakıyor. Aklında gereksiz yer kaplayan metalar var mı? Öfke mesela ? Anlık sevinmeler .. Bir iç mimar bulunmalı aklımı dizayn edecek. Bu kitabı bitirdigimde uzun uzun bunları düşündüm . (Burcu Batmaz)

"Kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum." eserin ilk cümlesi. Bir başka sayfasında da "Evet, biz diriliş erleri, Son Peygamberin Sancağı altına sığınıyoruz. Bu sancağın yere düşmemesi görevimizdir, varoluş hikmetimizdir." ifadeleriyle de ilerliyor. Eser çok güzel bir pencere sunmakta biz okurlara İslam'a, topluma, nesle ve birçok konuya dair Öyle bir zamandayız ki her istediğimiz bilgiye hoop ulaşabiliyoruz. Eskilerin İslam'ı öğrenmek uğruna çabalarına karşılık, bu zamanda bizlerin çabası da daha çok İslam'a sımsıkı sarılıp kaybetmemek için. Bilgi çok, pencere çok Bundan kaynaklı olarak da doğru bilgilere ulaşabilmemiz ve doğru pencerelerden bakabilmemiz için yol uzun ama bir o kadar da güzel. Rabbim nasiplendiğimiz bilgilerle O'nun yolundan bir an bile ayrılmadan ilerlediğimiz ve rızasını kazanabildiğimiz bir ömür nasip etsin. Okunmalıığğğ, ara sıra tekrar bakılmalı ve bol bol tefekkür edilmelik bir eser. Eserin en enn sevdiğim cümlesini buraya bırakmak isterim. "Allah'ın övdüğü, beğendiği İslâm toplumunu ören, toplumunun örülen duvarında en küçük bir kum tanesi olmaktan öte öğüncüm olamaz." (kimim ki)

Kitabın Yazarı Sezai Karakoç Kimdir?

Rivayetlere göre babası Yasin Efendi'nin Muhammed Sezai adını verdiği, ancak ismi nüfus kayıtlarına yanlışlıkla Ahmet Sezai olarak geçirilen Karakoç, 'te Ergani'de dünyaya geldi.

İlkokul ve ortaokulu Diyarbakır ve Maraş'ta parasız yatılı okuduktan sonra, lise öğrenimini Gaziantep'te tamamladı.

Ahmet Sezai Karakoç, liseyi bitirdikten sonra çok istediği felsefe bölümünde okumak üzere İstanbul'a geldi, ancak bu bölüme kayıt yaptırdığı halde, maddi zorluklar nedeniyle girdiği sınavını kazandığı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne burslu öğrenci olarak yerleşti ve 'te Mülkiye'den mezun oldu.

Karakoç, yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu, vatani görevini yedek subay olarak yaptı, 'te memurluk görevinden ayrıldı ve ayrıca yılında ''İslamın Dirilişi'' adlı kitabından dolayı yargılandı.

Sezai Karakoç Kitapları - Eserleri

  • İslam
  • Yitik Cennet
  • Gün Doğmadan
  • Monna Rosa - Şiirler 1
  • Samanyolunda Ziyafet
  • Düşünceler 1 - Kavramlar
  • Düşünceler 2 - Kurumlar
  • Diriliş Muştusu
  • Ruhun Dirilişi
  • Diriliş Neslinin Amentüsü
  • Mevlana
  • Hızırla Kırk Saat - Şiirler III
  • Şiirler II - Şahdamar - Körfez - Sesler
  • Taha'nın Kitabı - Gül Muştusu - Şiirler IV
  • Ayinler / Çeşmeler - Şiirler VI
  • Leyla ile Mecnun - Şiirler VII
  • Ateş Dansı - Şiirler VIII
  • İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
  • Edebiyat Yazıları 1
  • Edebiyat Yazıları 2
  • Edebiyat Yazıları 3
  • Çıkış Yolu 1
  • Çıkış Yolu 2
  • Çıkış Yolu 3
  • Zamana Adanmış Sözler
  • Yunus Emre
  • Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı 1
  • Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı 2
  • Unutuş ve Hatırlayış
  • Tarihin Yol Ağzında -İki Röportaj
  • Piyesler 1
  • Meydan Ortaya Çıktığında - Hikayeler 1
  • Mehmed Akif
  • Makamda
  • Kıyamet Aşısı
  • İslamın Şiir Anıtlarından
  • İnsanlığın Dirilişi
  • Portreler - Hikayeler II
  • Gündönümü
  • Dirilişin Çevresinde
  • Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 1
  • Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 2
  • Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 3
  • Armağan
  • Batı Şiirlerinden
  • Çağ ve İlham 1
  • Çağ ve İlham 2
  • Çağ ve İlham 3
  • Çağ ve İlham 4
  • Alınyazısı Saati - Şiirler IX
  • İslamın Dirilişi
  • Çağdaş Batı Düşüncesinden
  • Günlük Yazılar 2 - Sütun
  • Ölümden Sonra Kalkış
  • Varolma Savaşı 1
  • Günlük Yazılar 1 - Farklar
  • Günlük Yazılar 3 - Sûr
  • Günlük Yazılar 4 - Gün Saati
  • Üç Kaside
  • Körfez
  • Mağara ve Işık
  • Sesler

Sezai Karakoç Alıntıları - Sözleri

  • Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara (Monna Rosa - Şiirler 1)
  • "İnsan öldükten sonra nasıl dirilecekse, ölmeden önce de dirilebilir." (Günlük Yazılar 2 - Sütun)
  • İçimde Nuh'un en yeni tufanı Dünyaya ayak basıyorum yeniden.. (Körfez)
  • Bir gün öleceğim düşüncesi ve ondan ötesinin muamması, şuurumu alt üst ediyor, kökünden sarsıyor (Çağdaş Batı Düşüncesinden)
  • "Siz bilmezsiniz, size anlatmak da istemem. " (Gün Doğmadan)
  • Divan Edebiyatını tanımayan, divanları okumamış bulunan kişilerin Osmanlı tarihini de hakkiyle bildikleri söylenemez.. (Edebiyat Yazıları 3)
  • Özgürlük isteyenler, özgürlüğü yok edecek, bağımsızlık! diye bağıranlar, esaretin en koyusuna gömecek öğreti ve güçlerin fedaisi kılınıp cepheye, ölünceye kadar savaş! cephesine sürülüyorlar. (Çağ ve İlham 3)
  • Selam, gönlü gamlarla dolu olan sana. Selam, tahammül edilmez çileleri yüklenmiş olana! (Armağan)
  • Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde Bir kış güneşliğinde Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir Tabiatı aşan bir bildiriştir Ne güz ne sarı renk bu göçü anlatır Bu kan rengi bu kıpkızıl öçü anlatır Görünüşte kırmızı gerçekte yeşil Görünüşte öç hakikatte değil Faninin sonsuzla barışması Affın mağfiretle yarışması Yaprağın düşüşü değil bu toprağa (Ölümden Sonra Kalkış)
  • Namık Kemal’in, bütün batıcılığına ve tanzimatçılığına rağmen, yazılarında kimi kez İslâm birliğinden bahsetmesi ve genellikle İslama karşı saygılı görünmesi hususu oldu. (Edebiyat Yazıları 3)
  • Kaç aç varsa hepsi ben Kaç hasta varsa hepsi ben Kaç liman önlerinde dönen İşsiz hamal hepsi ben Kaç aşktan ters yüz edilmiş Aşık varsa hepsi ben Bütün çiçeklerle donanıp Bütün insanlarla ölen (Körfez)
  • Umutsuzluk geleceği, umursamazlık geçmişi unutturur. (Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi 3)
  • Bu dünya, kışların geçmesi gibi geçer. Ve öbür dünya, yazların gelmesi gibi gelir. İnsanlar, sararıp toprağa karışan,çöl otları gibi ölürler (İslam)
  • İslam dünyası, medeniyet açısından ölüm sularında yüzüyor… (Düşünceler 1 - Kavramlar)
  • İnkar tutsaklık, inanç özgürlüktür. (Diriliş Neslinin Amentüsü)
  • “Derdim vardır inilerim.” (Yunus Emre)
  • Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden (Taha'nın Kitabı - Gül Muştusu - Şiirler IV)
  • Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin (Şiirler II - Şahdamar - Körfez - Sesler)
  • İdealini yitirmiş ruh, yetersiz beslenen bir vücut gibi, giderek pörsür, solar ve ölür. (Çağ ve İlham 3)
  • Ne olup ne bitiyor Gün nereye gidiyor (Alınyazısı Saati - Şiirler IX)

© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. seafoodplus.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir