Kıymet Suresi
Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Allah’ın insanları yeniden diriltmeye muktedir olduğunu bildiren âyetlerle başlayan sûrede ağırlıklı olarak kıyamet koparken evrende meydana gelecek olaylar, ölmek üzere olan insanın halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları ile inkârcıların âhirette karşılaşacağı zorluklar, mutlu ve mutsuz insanların halleri ele alınmaktadır. Sûrede ayrıca vahiy esnasında Hz. Peygamber’in Cebrâil’den aldığı vahyi hâfızasına yerleştirmek için gösterdiği gayret, Allah Teâlâ’nın bu konudaki uyarıları ve âhiretin varlığını ispatlayan deliller üzerinde durulmuştur.
﴿١﴾
﴾1﴿
Sandıkları gibi değil, kıyamet gnne yemin ederim!Yüce Allah’ın Kur’an’da herhangi bir konuyu yemin ederek zikretmesi o konunun ve üstüne yemin edilen şeyin önemine işaret eder. Burada da korkunç manzaralarla dolu kıyamet gününe ve kendini kınayan, sorgulayan nefse dikkat çekilmiştir.
Kur’an-ı Kerîm’de kıyametin geleceğinden kuşku duyulmaması gerektiğini belirten ve kıyametle ilgili durumları açıklayan pek çok âyet vardır. Müslüman için önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını, dolayısıyla âhiret hayatının ne zaman başlayacağını bilmek değil, kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata inanmak ve ona gerektiği şekilde hazırlanmaktır. İslâm inancına göre sûra ilk üflendiğinde bütün canlılar ölecek; kabir hayatı veya berzah denilen ve ölümle kıyametin kopması arasındaki dönemi kapsayan sürecin dolması ve kıyametin kopmasından bir süre sonra sûra ikinci defa üflenince, insanlar yeniden diriltilerek yattıkları yerlerden kalkıp mahşerde toplanacaklardır. Arkasından hesaba çekilip yargılanma, amel defterlerinin ortaya konması, mîzan yani iyilik ve kötülüklerin tartılması, değerlendirilmesi gibi âhiret halleri denilen aşamalar gerçekleştikten sonra cennetlikler ve cehennemlikler belli olacak, sırat köprüsünden geçebilenler cennete kavuşurken geçemeyenler cehennemi boylayacaklardır.
Sözlükte nefs (nefis), “bir şeyin kendisi ve hakikati, benlik, can, ruh, kalp, insandaki mânevî güç, kan” gibi anlamlara gelmektedir, Kur’an-ı Kerîm’de nefis, insanı, insanın şahsını, varlık bütünlüğünü, kişiliğini ifade eder (meselâ bk. Bakara 2/; Âl-i İmrân 3/25, 30; En‘âm 6/70, ). Ancak zamanla İslâm düşüncesinde “nefis” kelimesi daha özel olarak iki anlamda kullanılmıştır: 1. Nefis, insandaki istekler, arzular, güdüler, dürtüler ve duygular bütünüdür. Uygun eğitim almamış insanda ortaya çıkan kötü huy ve özellikler buradan kaynaklanır. 2. İnsanın hakikati ve kendisi. Gazzâlî, bu anlamda nefsin kalp, ruh ve akılla eş anlamlı olduğunu belirtir (İhyâ, III, ).
İnsan nefsi iki temel özelliğe sahiptir: a) Nefis dinamiktir, kendi kendisini dengeleyici bir sistemdir ve onda zıt eğilimlerin meydana getirdiği psikolojik bir gerginlik ortamı vardır. Bu gerginlikler davranışlarda güdüleyici bir sistem olarak rol oynarlar. Kur’an’da muhtelif âyetlerde nefsin bu özelliğine işaret edilmektedir (meselâ bk. Şems 91/; Tîn 95/4). b) Nefiste gelişme ve olgunlaşma gücü vardır. İlkel haliyle nefis, içgüdüsel isteklerin baskın olduğu, dolayısıyla ahlâkî ölçülere uyum sağlamakta zorlandığı için kötülüğe yatkındır. Bu özellikteki nefis derecesine nefs-i emmâre denilir (nefis hakkında bk. Nisâ 4/1). Mutasavvıflar, nefsin mertebelerini ve hallerini şu şekilde açıklamışlardır: 1. Nefs-i emmâre: Şeytana uyarak şehevî (bedensel, biyolojik) isteklerin, makam ve mevki sahibi olma gibi tutkuların karşılanmasını emreden ve kalbi süflî yönlere çeken kuvvet demektir. 2. Nefs-i levvâme: Bayağı eğilim ve arzulara karşı mücadele eden, işlediği günahlardan dolayı üzülüp kendini kınayan, yargılayan ve düzeltmeye çalışan nefis basamağıdır. 3. Nefs-i mülhime: Hayır ve şerri idrak edebilme melekesine sahip olan nefistir. 4. Nefs-i mutmainne: İman nuruyla tam aydınlanmış, kötü sıfatlardan kurtulup yüce ahlâk ile bezenmiş olan nefistir. Bu dereceye ulaşan nefsin sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur. Bu nefis hem Allah ile hem kullarla hem de kendisiyle barışık olduğu için huzur ve tatmin içerisindedir. 5. Nefs-i zekiyye: Nefsi kirletecek inkâr, cehalet, kötü hisler, yanlış inançlar ve kötü huylardan temizlenmiş; iman, ilim, irfan, iyi hisler, güzel huy ve ilâhî ahlâk gibi takva özellikleriyle terbiye edilmiş nefis demektir. 6. Nefs-i râziye: Kendisi ve başkaları hakkında Allah’ın hayır veya şer olarak takdir ettiği hükümlere tereddütsüz rıza gösterip teslim olan nefsin makamıdır. 7. Nefs-i marziyye: Allah ile kul arasında karşılıklı rıza ilişkisinin kurulduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu makamdır. 8. Nefs-i kâmile: Kişinin ahlâk ve marifette kemale ererek irşad mevkiine yükseldiği makamdır (Konu hakkında bk. Süleyman Uludağ, “Nefis” DİA, XXXII, ; Hayati Hökelekli İFAV Ans., III, ).
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz
Cuma Hutbesi (PDF)
Kıyamet Alametleri
()
Değerli Mü’minler!
Kıyamet, hem geçmiş zamanlarda hem de modern dönemde insanlığın en önemli merak noktalarından birisini oluşturmuştur. Bugün dahi, neredeyse her gün yeni bir kıyamet senaryosu ile uyanıyoruz. Ozon tabakasının delinmesinden iklim krizine, nükleer silahların kullanımından salgın hastalıklara ve göktaşlarının dünyamıza çarpmasına kadar, yeryüzündeki canlı hayatını sona erdirecek pek çok kıyamet senaryolarından söz edilebilir. Bütün bu kıyamet senaryolarında başrolde ne yazık ki yine insan bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerimede insanın yapıp ettikleri sebebiyle göklerde ve yerde düzenin bozulduğundan söz edilmesi elbette sebepsiz değildir.
Aziz Mü’minler!
Hem müşriklerden hem de müslümanlardan pek çok kimse zaman zaman Hz. Peygamber’e (s.a.s.) kıyametle ilgili sorular yöneltmiştir. Ancak hikmeti gereği Allah, kıyametin ne zaman kopacağı bilgisini peygamberler de dâhil olmak üzere hiç kimseye bildirmemiştir. Nitekim Yüce Allah bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti geldiğinde ortaya çıkaracak olan da O’dur. Kıyamet, gökler ve yer için gerçekten çok büyük bir olaydır ve size ansızın gelecektir. Buna rağmen sanki senin haberin varmış gibi sana sorup duruyorlar. De ki: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi sadece Allah katındadır. []”[1]
Değerli Kardeşlerim!
Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi bizlere verilmemekle birlikte, onun yakın olduğuna dair hem Kur’an-ı Kerim’de hem de hadisi şeriflerde bilgiler vardır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah “kıyametin yaklaştığını”[2] bizlere bildirirken, Hz. Peygamber de işaret parmağı ile orta parmağını birleştirerek “Benim peygamber olarak gönderilmemle kıyametin gerçekleşme zamanı şu iki parmağım kadar birbirine yakındır.”[3] buyurmuştur.
Kıymetli Mü’minler!
Allah Rasûlü ashabıyla sohbetlerinde kıyametin bir takım alametlerinden söz etmiştir. Bu konuda “Emanet, yani güven ortadan kalktığı zaman kıyameti bekle!”[4] hadisi oldukça dikkat çekicidir. Yine bazı hadislerde depremlerin çoğalması, zamanın kısalması, karışıklıkların ortaya çıkması, cinayet ve savaşların artmasının da kıyamet alameti olarak değerlendirildiğine şahit oluyoruz.
Muhterem Müslümanlar!
Aslında her insan için gerçek kıyamet kendi ölümüdür. Bize düşen kıyametin ne zaman kopacağından çok, onun için hazır olup olmadığımızı sorgulamaktır. Kıyameti kendi ellerimizle hazırlamamaktır. Bize düşen doğaya, insana, hayvana, canlı-cansız her şeye sahip çıkmaktır. Her şeyin emanetimize verildiği şuuru içinde hareket ederek emaneti zayi etmemektir. Doğruluk, hakkaniyet ve adalet üzere yaşayarak o büyük hesap gününe hazırlıklı olmaktır.
Hutbemi bir hadis-i şerif ile bitirmek istiyorum: Enes b. Mâlik’in (r.a.) anlattığına göre, bir adam Hz. Peygamber‘e gelerek; “Kıyamet ne zaman kopacak yâ Resûlallah?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona şöyle cevap verdi: “Onun için ne hazırladın?”[5]
DİTİB Hutbe Komisyonu
[1] A’râf, 7/
[2] Kamer, 54/1.
[3] Müslim, Cum’a,
[4] Buhârî, İlim 2, Rikāk
[5] Buhârî, Edeb,
İlahiyatçı yazar Mehmet Paksu "Kıyamet alametlerinin yüzde kaçı çıktı?" sorusunun yanıtını aramış.
Kurana göre alametler büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılıyor. Ve küçük alametlerin de neredeyse hepsi çıkmış.
Paksu buna göre dünyanın fazla bir ömrünün kalmadığı kanaatine varırız diyor.
İlim ortadan kalkacak, cehalet yerleşecek.
Sarhoşluk veren içkiler yaygınlaşacak.
Adam öldürme olayları ve fitne artacak.
Çobanlar zenginleşerek bina yapımında yarışacaklar. Yüksek binalar artacak.
Elli kadına bir erkek düşecek derecede kadın nüfusu çoğalacak.
Kadınlar sosyal konum açısından ön plana çıkarılacak.
Kadınlar erkeklere benzemeye çalışacak.
Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinecekler.
Zina açıkça işlenir hale gelecek.
Kötülük ve fuhuş yayılacak.
Açıklık yayılacak, hayâsızlık çoğalacak.
İnsanlar hayatlarından bıkarak ölülere imrenecek
Allah allah diyecek kimse kalmayacak.
Geceyle gündüz birbirine eşit hale gelerek kıyametin kopuş zamanı yaklaşacak.
Camiler süslenecek, ama ibadete önem verilmeyecek
Cihad ve irşad faaliyetleri terk edilecek.
Sadece din dışı ilimler öğrenilecek.
Kur'ân'ın önemi insanlar tarafından unutulacak.
Namaz kılınmayacak.
Emanete riayet edilmeyecek.
Ebeveyne isyan edilip beyler hanımlarının emrine girecek.
Toplumlar geçmişlerine lanet okuyacak.
Seviyesiz ve şahsiyetsiz kişiler yönetici olacak.
Yöneticiler insanlara zulmedecek.
Liderliğe elverişli kimseler azalacak.
Fâsıklar toplumun efendisi haline gelecek, şerrinden korkulan kimselere itibar edilecek.
Ahmak ve alçak insanlar dünyanın en mutlu insanları olacak
Ticareti dürüst olmayan kişilerin ele geçirecek.
Yalancılar tasdik edilip doğru konuşanlara itibar edilmeyecek.
Yıldız falına inanılacak.
Ani ölümler çoğalacak.
Cahiller ve dürüst olmayan sûfiler türeyecek.
Akrabalık bağı kesilecek.
Kitapların sayısı artacak
Gasp olayları çoğalacak