düşman akrabalar / Bizans'ın mirası: Akraba mı, düşman mı?

Düşman Akrabalar

düşman akrabalar

DÜŞMANLIĞIN ANALİZİ

DÜŞMANLIĞIN ANALİZİ

“Bir ülke düşünün; neden her katman birbirine düşman olur?”

“Felsefenin görevi; anlamak ve adlandırmaktır.”

“Bütün varlıklar, bağ kurarak oluşurlar. Düşmanlık, bağ koparmaktır.”

“Bir toplum; bütün üyelerinin birbirleriyle bağ kurmasıyla oluşur.”

Düşmanlık; bir şeye karşı duyulan öfke ve nefretin birleştiği bir kötü duygudur. Kişi, düşmanına karşı, yapabildiği her türlü kötülüğü yapmayı meşru ve mubah görüyordur. Kişi, kötülük yaptığı kişiyi mutlaka düşman görüyordur.

 

Düşmanlığın Kökeni; Av ve Avcı Sistemi

Doğal sistem, düşmanlık üzerine kurulu animallık sistemidir. Çünkü doğada bir canlı, bir başka canlının hem avı hem de avcısıdır. Dolayısıyla av ve avcı sisteminde dostluk olmaz. herkes yabancıdır. Yabancı ülkede ve insanlarla yaşamak zordur. Yabancı dilde anlaşmak zordur.

 

“Dil felsefesine göre; yabancı dille dindarlık mümkün değildir.”

Doğa Dönemi

İnsanların yaşadıkları, on binlerce yıl önceki doğa döneminde herkes herkesin düşmanıydı. Doğa döneminde çalmak da yoktu. Çünkü mülkiyet ve kul hakkı yoktu. Kim neyi alabilirse alırdı, normaldi. Ama insan olmada durum tam zıddı oldu. İnsan olmanın şartı, almak değil, vermek oldu. Almak, animallıktır. Hayvanın, kimseye bir şey verdiğini gören yoktur, ama aldığını herkes görmüştür. Birisi, eğer sinyal vermiyor da korna çalıyorsa, orman döneminde kalmış demektir. Çünkü birinde animallık olan çalmak, diğerinde hümünallik olan vermek vardır.

 

İnsanlaşamamak

Homo Ferus

Kendisinden ve yavrularından başkasını, kendi grubu olarak göremeyen ve yabancı gören kişi, insanlaşamamış demektir. Böyle insanlarla toplum oluşamaz. Toplu halde yaşadıklarında da yine kendisinden başkasını düşman görürler.

 

Korona hastasını ziyarete giden aynı aileden 30 kişi Kovid&#;e yakalandı.

Eşi ile kızını sıcak suyla haşladı.

Nepotizm

“Milletinin bir kısmını düşman görmek, insanlıkla bağdaştırılamaz.”

Nepotizm uygulayan kişi, diğer insanları kendisinden görmüyor, düşman ve yabancı görüyordur.

Nepotizm; akraba veya adam kayırma ve ayrımcılık yapmaktır. Kamu örgütlerinde yapılır.

 

Dolandırmak

Başkalarını yabancı görmenin en önemli göstergesi, başkalarını dolandırmaktır. Mahkemelerde 23 milyon icra dosyası mevcuttur. Yani yabancı gördüğü kendi milletini tokatlama dosyaları.

 

Suç Miktarı

Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün Türkiye&#;nin suç atlasına göre; suç işleyen şüpheli, yılında 5 milyon kişi iken yılında 8 milyon kişiye ulaştı. Sadece çocukların cinsel istismarı suçundan, yılında, 18 bin dava açıldı.

 

İş Dünyası

İş dünyası, milleti düşman görüyor. Onun için domates ve kuru fasulye ile bile milleti soyuyor.

Pazarcı, sağlam mal parası alıyor, çürük mal veriyor.

Esnaf, sahte mal satıyor. Kırmızı toz bibere, eski kiremitleri öğütüp karıştırıyor.

Antik kentin altına taş ocağı tesisi açtılar.

Dönerde maliyeti düşürmek için hile ve tağşiş yapan işletmeler, tavuk dönere tavuk derisi, et dönere ise kıyma, tek tırnaklı ve domuz eti gibi ürünleri koyuyor.

Mandalinanın fiyatı yüzde arttı.

Pompadaki büyük oyunla hazine soygunu; 15 milyar TL. (17 Ocak )

Jandarma, bir villaya düzenledikleri baskında, çok sayıda uyuşturucu ham maddesi ele geçirdi.

Genel Suçlar

TÜİK verilerine göre; son 10 yılda, Türkiye&#;de cinayet suçu 6 kat, cinsel suçlar 10 kat, hırsızlık 7 kat, uyuşturucu suçları 11 kat artış gösterdi. yılında cezaevine giren insanların sayısı ise bin oldu. 12/02/

Adi Hırsızlıklar

Türkiye&#;de; saatte 11 ev, 6 iş yeri soyuluyor.

Yılda 25 bin araç çalınıyor. Hırsızların yüzde 80’i, 20 yaş altı.

yılında, bin dolayında hırsızlık vakası olmuş.

Ağıldan koyun hırsızlığıyla ilgili 9 şüpheli adliyede.

Öğrencileri internetsiz bırakan fiber kablo hırsızları yakalandı.

Semt pazarında kadının telefonunu çaldı.

Kuyumcu dolandırıcıları operasyonla yakalandı.

Rögar kapak hırsızları yakalandı.

Engelli çiftin elektrikli motosikleti çalındı.

Ankara&#;da kuyumculara düşük ayarda altın satan 2 kişiye gözaltı.

Mandalina hırsızları: 15 ton çaldılar.

Okuldan musluk bataryası çalan şüpheli tutuklandı.

6 evden kombi çaldıkları iddiasıyla gözaltına alınan 5 şüpheliden 2&#;si, tutuklandı.

Hırsızlar, AFAD&#;a da dadandı: Yardım malzemeleri çalındı.

 

Kredi ve maaş kartı, çek dolandırıcılıkları, hesap ele geçirme, ATM kart kopyalama, POS kartı kopyalama, çağrı merkezi dolandırıcılıkları, bilgi hırsızlıkları, internet üzerinde dolandırıcılık, fatura ve ödeme sahtekarlıkları.

 

“Akılsız başın derdini ayaklar çeker.” Türk Atasözü

“Akılsız yönetimlerin derdini, kolluk kuvvetleri çeker.”

“Bir ülkede, kolluk kuvvetlerine çok iş düşüyorsa, orada akıl sorunuyla ilgilenilmelidir.”

Kişilere Saldırılar

“Küfretmeyin” diye uyarınca, dehşeti yaşadı!

3 kişiyi birden peşpeşe bıçakladı.

3 kadını kalasla dövdü! 3 lira cezayla kurtuldu.

 

Resmi Yolsuzluk

Bir yetkilinin, kendi milletine yolsuzluk yapması, milletini yabancı ve düşman gördüğünün göstergesidir. Aynı zamanda geçmişte kalmıştır. Çünkü geçmişte; her yabancı, düşman görülürdü ve her düşmanın; canı, malı, kanı, ırzı ve ülkesi ganimet idi. Onları almak helal idi.

Ülkesini soyan yetkililere, ülke ve milletin parası nasıl emanet edilebilir? Yolsuzlukları bilindiği halde o kişileri yönetime getirenlere ne demeli? Yolsuzluğu tespit edilip cezalandırılmayan Bakanlar’a ne demeli! Öyle yöneticilerden halk için iyi şeyler bekleyenlere ne demeli?

 

Haberler

Merkez Bankası’nın milyar dolarlık rezervi eritildi. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen ‘Bu para niye harcandı, kimler faydalandı?’ sorularının cevabı verilmedi.

Kaçak ağaç keserek kayınpederine villa yaptı, kamuyu 10 milyon TL zarara uğrattı.

Operasyonda Orman İşletme Müdürü, Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı, Kooperatif Yönetim Kurulu üyesi ile nakliye işi yaptığı belirlenen kişiler gözaltına alındı.

Adrese teslim bir ihale daha.

Bir bürokrat, dört adet üst düzey maaş alıyor.

Yolsuzluk ve Rüşvet Endeksi

Yolsuzluk ve rüşvet, Türkiye’de yaygın ve köklü bir sorun olarak kendisini hissettiriyor. Kamu ve özel sektörün, siyasetin, yazılı ve görsel basının yoğun bir şekilde yolsuzluğa bulaştığı yönünde toplumun çoğunluğu tarafından bir algılama oluşmuştur. “Uluslararası Şeffaflık Örgütü”nün, Yolsuzluk Algısı Endeksi, Türkiye’yi ülkeden 75&#;inci sıraya koyarken, endeksi, Türkiye&#;yi 87&#;nci sıraya geriletti. 12 sıra daha kötü oldu. ’da ülke içerisinde Türkiye, 91&#;inci sıraya geriledi. Her yıl daha kötüye gidiyor.

“Bu yolsuzluklar, Afrika’da olamıyor, paraları yok. Avrupa’da olamıyor, devlet var.”

“Bu suçlar, bin camide günde beş kez bir milyon hoparlörden ezan ülkesinde işleniyor.”

Ayrımcılık, İmtiyaz

Hatalı park yapan savcıyı uyaran vatandaşa jet hızıyla gözaltı yapıldı. İki yıl başkanlık yapana, 50 personelli, sınırsız benzinli ömür boyu kral hayatı milletin sırtından. Vatandaşını yabancı gören yönetim, çok vergi alır, yandaşlarına kral hayatı yaşatır. Bu kral hayatını kabul eden kişi de, milletini yabancı görüyordur.

 

Din; Korkutmak

“İnsanına korku salan, insanını ya avcısı ya da avı görüyordur.”

Gerek camilerde devletin, gerekse medyada özel sektörün din anlatımı, hep muhataba düşmanlık düşüncesi üzerine kuruludur. Neden, vaazlarda, “Birbirinizi sevin” bile kızarak söyleniyor? Din, dindar insanlara dahi kafirlermiş gibi anlatılır. Ahlak da, ahlaklı insanlara, ahlaksızlarmış gibi anlatılır. Dindara din, ahlaklıya ahlak anlatacak bilgi ve metotları yoktur. Ezanlar dahi; bir kızgın kişinin, avazı çıktığı kadar bağırmak, üstelik yüksek desibelli hoparlörlerle, nefesin sonuna kadar uzatmak, şeklinde düşmanın kafasına vururcasına, formatsız okunmaktadır. “Allah, bu desibelde bir ses yaratmamıştır.” Sadece bağırmak esas alınıyor ve okuma ona uyarlanıyor. Ne tecvit kurallarına ve Kuran’a ne de Allah ismine saygıya bakılıyor. Dosta huzur, sükun ve suhulet verici, tecvit kurallarına uygun okunsa ya! Okunamaz! Dostluk nedir bilinmiyor. Amaç, düşmanı korkutmak. “Dost sanat, düşman silah kullanır.” Müslüman’ın Müslüman’ı düşman görmesi!

 

Son dönemde inşa edilen camilere bakınız! Düşmana korku salmak mimarisiyle inşa ediliyorlar. Zaten Müslüman olan kendi halkına korku salmak! Korku, bütün canlılarda en birincil temel duygudur. Çünkü her canlı, mutlaka bir başka canlının hem avı hem de avcısıdır. Çağımızda artık korku değil, sevgi kullanılır. Fakat çağımız öncesi aşamada kalanlar, hala doğal sistemleri kullanırlar. Neden sevgi içeren sanatsal inşa edilmiyor camiler? Çünkü sanat bilinmiyor ve sanatsallık yok. Sanatsallık, insaniliktir. Doğal şeyleri bilmek için öğrenmeye gerek yoktur. Ama insani şeyler, eğitim gerektirir. Bu öz sorun çözülmeden, ne demokrasi, ne çağdaşlık ne de insanlaşma beklenebilir.

 

Fakat ülkede işlenen suçlara bakınca, hiç kimse ne Allah’tan ne de devletten korkuyor. Neden? Çünkü yanlış yapılıyor. Suç işlemekle din izharı, paralel gidiyor. “Ezan, serbest bağırma alanı yapıldı.”Bu bağırmanın nedeni bir söylense! Başka bir sebeple bunun yarısı kadar bağırsa birisi, ya suçludur diye hapishaneye ya da delidir diye hastaneye götürülür.

 

Bütün ibadetler, kişinin Tanrısı ile “bağ kurması” içindir. Bu bağı kopartan hiçbir aktivite ibadet olamaz. Ezanın okunuş biçimi, bu bağı koparmaktan başka hiçbir fonksiyon görmüyor. Çünkü ezanın okunuş biçimi; sosyolojik ve politik gibi her türlü teolojikten başka amaçlarla biyolojik kaynaklı okunmaktadır. Kuran, dinadamını kaldırması, kişilerin Tanrısı ile bağını koparmasını önlemek, herkesin kendisi doğrudan bağ kurmasını sağlamak amacıyladır.

 

Bağırmak, çağımızda vahşilik olarak görülüyor! “Türkiye’yi ve İslam’ı, dünyaya vahşi göstermek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.” “Din algısı, güncellendirilmelidir.”

 “On bin yıl önceki Mezopotamya din algısıyla, yaş aralığında bilinci oluşturulan çocuklar, profesör olacak, ama teori ve bilim icatçısı olmayacaktır.”

“Dini, hem ileriye değil, geriye gitmek için kullanmak, hem de din ilerlemeye engel değildir, yaygarası yapmak! Oksimoronluk!” Geriye giden, ileriye gidemez.

 

Ülkeyi Yemek

Bütün resmi ve özel suçların temel nedeni, ülkeyi haksızca yemektir.

 

Toplumlaşamamak

Bütün bu kötü durumlar, toplumlaşamamışlığın göstergeleridirler. Toplum, tek vücut olmaktır. Fakat tek vücut olabilmek için bütünleşmiş beyin (unified brain) gerekir. Bölünmüş beyne (split brain) sahip kişilerle tek vücut oluşmaz. “Düşman bireylerle toplum olunamaz.”

 

Kutsal Kitaplara Felsefi Bakmak

Düşmanlığın Teolojik Kökeni

Kutsal Kitaplar, geldikleri dönemdeki insanların psikolojileriyle ilgili karakteristik özellikler içerirler. Çünkü bu kitapların birincil muhatap kitlesi, o insanlardır. O insanlara yaptırılmak istenen şey, ancak onların arzu ve isteklerine uygun olursa, yaptırılabilir.

 

Düşmanlığın Nedeni; Egemenlik

Semitik Kutsal Kitapların Temeli Tevrat şöyle der: “Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım,” dedi, Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” (Tevrat, Yaratılış, 1/26)

 

Egemenliğin Nedeni; Dünyayı Yemek: “Tanrı, insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan, Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsadı ve “Verimli olun, çoğalın! Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. İşte yeryüzünde tohum veren her otu ve tohumu, meyvesi bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar, size yiyecek olacak. Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere, soluk alıp veren bütün hayvanlara yiyecek olarak yeşil otları veriyorum, dedi.&#; Ve öyle oldu.” (Tevrat, Yaratılış, 1/)

 

“Kutsal Kitaplar’da dünyayı, uzayı yeme ruhsatı var, ama bilgisi (knowhaw)yoktur.”

 

Tanrı, Düşman Yapıyor: “Bunun üzerine RAB Tanrı, yılan (şeytan)a, &#;Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın. Karnının üzerinde sürünecek ve yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu Birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın, dedi.” (Tevrat, Yaratılış, 3/)

 

Ardından kardeşler arası düşmanlık; İnsanın, ilk öldürdüğü kişi, kardeşidir: “Kayin, kardeşi Habil&#;e, &#;Haydi, tarlaya gidelim&#; dedi. Tarlada birlikteyken Kayin, kardeşine saldırıp onu öldürdü. RAB, “Ne yaptın?” Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor. Artık döktüğün kardeşkanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın, dedi.” (Tevrat, Yaratılış, 4/) Tanrı, Kayin’e böyle demesine rağmen, dünya, kardeşini öldüren Kayin’e kalmış oldu.

Kayin’in, kardeşi Habil’i öldürmesinin müsebbibi olarak Tanrı gösteriliyor: “Günler geçti. Bir gün Kayin, toprağın ürünlerinden RAB&#;be sunu getirdi. Habil de, sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB, Habil&#;i ve sunusunu kabul etti. Kayin&#;i ve sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı. RAB, Kayin&#;e, &#;Niçin öfkelendin?&#; diye sordu, &#;Niçin surat astın? Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.” (Tevrat, Yaratılış, 4/) Yani Habil’in öldürülmesinin nedeni, Rabbe verdiği sunu olmuştur.

 

Günahkar Kayin, neticede kent sahibi oldu: “Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok&#;u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok&#;un adını verdi.” (Tevrat, Yaratılış, 4/17)

 

İnsanlık, en azından kafa katmanında, çağımızda, insanlar arası düşmanlığın, gayri insani olduğu aşamasına gelmiştir. Fakat çağımız öncesindeki dinsellik ya da gelenekselliğinde kalanlar, hala aynı zihniyetle davranmaktadırlar. Kendi insanını düşman görmektedir. Çünkü dostluğu bilmiyorlar. Dostça nasıl davranacaklarını bilmiyorlar.

 

“İnsanlık; uzayla ilişki kurarken, hala kişiler arası ilişkileri insanileştirememek.”

“Bir ülke düşünün, vatandaş için olan kuruluşlar vatandaşı soyuyor.”

“Elektrik, doğalgaz, telefon, internet vs.”

İnsanlık, artık dünyayı sömürmüyor. Uzayı sömürüyor. İnsanlık, uzayı sömürürken biz, birbirimizi sömürüyoruz. Toplumsal varlık, böyle sürdürülemeyecektir. Ayıklanılacaktır.

İnsanlığın Son Gelişmesi; Uzay Madenleri

NASA, Jüpiter ve Mars arasında yer alan asteroidin madenlerini kullanacak. Bu adım, dünya ekonomisini yerle bir edebilir. kilometre genişliğindeki asteroid, 10 kentilyon (10 bin katrilyon) dolar değerinde. Dünya ekonomisinin toplam değeri ise, 75 trilyon dolardır. Yani dünya ekonomisinin, bin mislidir. “Dışarıyı işleyemeyen, ülkesini ve insanını sömürür.”

 

Bu asteroit, demir ve nikel madenlerinden oluşuyor. Bu madenler, dünyada da var, ama uzaydaki kadar çok değerli olmasının nedeni; uzaydakilerin 15 milyar yıllık olmalarıdır. Dünyadakiler ise, 4 milyar yıllıktır. İnsanlık, yapmak istediği, “yapay zihin” ve “yapay akıl” gibi yeni icatları uzay madenleriyle üretebilecektir. Dünyanın madenleriyle ancak “yapay zeka” yapılabiliyor. Ve işin garibi, bu madenlerden üretilecek teknolojik ürünlerini satmayacaktır. Satsa da, bu ürünlerdeki yazılımlar çözülüp taklit edilerek reprodüksiyonu yapılamayacaktır. Yani başkaları o ürünlere sahip olamayacaklardır.

 

Bilim insanları, asteroitleri taşınmak için “solar-elektrik iyon” motorlarıyla Dünya’ya yaklaştıracaktır. Bir kaya topluluğu olarak yörüngede toplanması, bir nevi Ay oluşturulması planlanıyor. Aslında insanlık, uzaydaki bütün yıldızları bir araya toplayıp tek dünya yapmak istiyor. Bunu anlayabilmek için, ürettiği “Big Crunch” Teorisine bakmak gerekir.

“Türkiye’nin “beka” sorunu, iktidarda kimin olacağı mıdır?”

“Birbirine bu kadar çok düşmanlığı olan insanlar, tek toplum olamazlar.”

“Birbiriyle düşman olmayan iki kişinin bulunmadığı bir toplum düşünülemez.”

“Düşmanlığın temel nedeni, haksız kazanç arzusudur.”

Her düşmanlık, kısa vade kazancı sağlayabilir. Ama uzun vade zararları çok büyüktür.

“Atatürk’ün, Türkiye’yi çağdaşlaştırma düşmanlığının faturası çok ağır olacaktır.”

 &#;En zor iş, çağdışı insan malzemesiyle çağdaş işler yapmaktır.&#;

 

 

Bu yazıyı paylaş :

Bizans&#;ın mirası: Akraba mı, düşman mı?

Tarihimiz nerede ba&#;lar? Ülkümüz ne yöne gider? Ecdad&#;m&#;z kimdir? Ya da daha da önemlisi: 'Biz' kimiz? Tüm bu sorular&#;, ayn&#; toprak parças&#;na yöneltti&#;imizde her cenahtan farkl&#; yan&#;tlar alabiliriz. Ne de olsa tarih, kullan&#;ld&#;&#;&#; yere göre e&#;ilip bükülebilir. Öte yandan muktedirler, arzu edilen kimli&#;in in&#;as&#; do&#;rultusunda yukar&#;daki sorulara geçmi&#;ten beslenerek kendilerince de yan&#;tlar üretir. Egemenlerin tarih yaz&#;m&#;na ne kadar kar&#;&#; olsan&#;z da bu kimlik anlay&#;&#;&#;ndan ar&#;nmak pek de kolay i&#; de&#;ildir, nihayetinde herkes belli ba&#;l&#; bir 'biz'in üzerinde mutab&#;k hale gelir. Hal böyle olunca 'ecdad&#;m&#;z' yüzy&#;lda TV prodüksiyonlar&#;yla yeniden yarat&#;l&#;rken, 'kadim dü&#;man' Do&#;u Roma &#;mparatorlu&#;u ile gerçekte nas&#;l ili&#;kiler kurduklar&#;n&#; görmüyoruz. Oysa tarihte yeni manzaralar aramak yerine, yeni gözler edinmek gerek ki, üzerinde durdu&#;umuz kara parças&#;nda dahi yeni ke&#;iflere yelken açabilelim.

Tarih yaz&#;m&#;n&#;n belli ba&#;l&#; güncel ç&#;karlarla nas&#;l ilintili oldu&#;unu hepimiz biliyoruz. Dolay&#;s&#;yla tarihin ne kadar dinamik ve toplumsal kimlik in&#;as&#;nda nas&#;l önemli bir kaynak oldu&#;unu tekrarlamaya gerek yok. Fakat günümüzde Do&#;u/Bat&#;, H&#;ristiyan/Müslüman gibi basit ama keskin çizgilerle tarihi yorumlama çabas&#;, kar&#;&#;l&#;k buldu&#;u için üzerinde durmam&#;z gereken bir konu. Bu yakla&#;&#;m&#;n tezahürü elbette sadece ülkemizde de&#;il, Bat&#; merkezli dü&#;ünce anlay&#;&#;&#;nda da kendini gösteriyor. Bundan da bahsedece&#;iz bahsetmesine ama önce çuvald&#;z&#; kendimize bat&#;ral&#;m.

B&#;ZANS DAHA FAZLA 'B&#;Z'E YAKIN OLMASIN?

Amac&#;m&#;z elbette 'ideal' bir kimli&#;i i&#;aret etmek de&#;il; sadece bugünün keskin yorumlar&#;yla geçmi&#;i de&#;erlendiremeyece&#;imizi vurgulamak ve 'Do&#;u'nun' sand&#;&#;&#;ndan daha fazla 'Bat&#;'; 'Bat&#;'n&#;n' sand&#;&#;&#;ndan daha fazla 'Do&#;u'yu' içinde bar&#;nd&#;rd&#;&#;&#;n&#; söylemek. Asl&#;nda pek de bir &#;ey ifade etmeyen bu kavramlar&#;n güncel ihtiyaçlara göre içinin dolduruldu&#;unu unutmadan, dilerseniz &#;öyle bir bakal&#;m, kabul etmek istemedi&#;imiz yanlar&#;m&#;za. Daha aç&#;k bir &#;ekilde ifade etmek gerekirse, bizim için her zaman üçüncü ço&#;ul ki&#;i olmu&#; Bizans, sand&#;&#;&#;m&#;zdan daha fazla 'Biz'e yak&#;n olmas&#;n?

Mesela bizim, ismi güncel anlamda "Yunan ça&#;r&#;&#;&#;m&#; yapabilir" korkusuyla 'Anadolu Selçuklu Devleti' olarak and&#;&#;&#;m&#;z, oysa kurucular&#;n&#;n kendilerini 'Rum Selçuklular&#;' diye tan&#;mlad&#;&#;&#; devleti ne kadar iyi tan&#;yoruz? (Roma ile özde&#;le&#;en 'Rum' terimi, daha sonralar&#; hem Hintliler hem de Portekizlilerce Osmanl&#;lardan bahsederken 'Rumi' ya da 'Rumlar' &#;ekillerinde kullan&#;lm&#;&#;t&#;r.) Örnek vermek gerekirse Rum Selçuklular&#;'n&#;n kurulu&#;unun Bizans imparatoru Aleksios'un himayesi alt&#;nda gerçekle&#;ti&#;ini neden hazmedemiyoruz? Üstelik Bizans'&#;n H&#;ristiyan h&#;s&#;mlar&#;na kar&#;&#; sava&#;mas&#; için Daha sonra verdi&#;i karar&#;n kendisi aç&#;s&#;ndan kötü sonuçland&#;&#;&#;n&#; gören Aleksios'un 'gerçek' Selçuklu Sultan&#; Melik&#;ah ile birlikte giri&#;ti&#;i, Anadolu'daki Süleyman &#;ah'a kar&#;&#; ittifak çabalar&#;na ne demeli? Tarihi 'dinler sava&#;&#;' olarak gösterenlerin verecek cevaplar&#; var m&#;? Geçmi&#;te 'Türkleri Anadolu'dan atmak için Türk-Yunan ittifak&#;' kurulmas&#;n&#; hat&#;rlamak, kar&#;&#;t&#;yla kendini var eden makamlar&#;n i&#;ine gelmiyor anla&#;&#;lan.

Elbette bu i&#;in bir taraf&#;. Tarih yaz&#;m&#; belli bir ülkeye ya da co&#;rafyaya has de&#;il. Ayn&#; &#;ekilde Haçl&#; seferlerine de H&#;ristiyan-Müslüman çat&#;&#;mas&#; deyip geçmek, korkunç bir hataya dü&#;mek olur. Konstantinopolis'e en büyük zarar&#; veren, onun ruhuna sayg&#;yla yakla&#;an ve kente yeniden görkem kazand&#;ran Fatih Sultan Mehmet midir? Yoksa onu karanl&#;k bir örtüye saran, ya&#;mac&#; Latin güçler midir? Ya da H&#;ristiyanlar Müslümanlara kar&#;&#; sava&#;&#;rken ticari avantajlar&#;n 'kokusunu alan' Venediklilerin aceleyle Selçuklulara bir ticari anla&#;ma götürmesi, 'din sava&#;lar&#;' anlat&#;m&#;na nas&#;l oturtulur?

YUSUF 'DEMETR&#;OS', KONSTANT&#;NOS'UN YE&#;EN&#;  'MES&#;H PA&#;A' OLDU

Gerek dünün Ye&#;ilçam&#;, gerek bugünün televizyon yap&#;mlar&#; sa&#; olsun, Anadolu'da Türkler ve Bizansl&#;lar aras&#;nda daimi bir çat&#;&#;ma oldu&#;una dair korkunç derecede yanl&#;&#; bir alg&#;ya sahibiz. &#;&#;in ac&#; taraf&#;, kimsenin bundan gocundu&#;u da yok. O dönemi dü&#;ündü&#;ümüzde akl&#;m&#;za Dirili&#; Ertu&#;rul &#;apkalar&#;yla uzaklardan gelen Engin Altan Düzyatanlar&#;n durmaks&#;z&#;n H&#;ristiyanlarla sava&#;t&#;&#;&#; bir manzara getiriyoruz. &#;&#;in ironik yan&#;, Bat&#; merkezli dü&#;ünce anlay&#;&#;lar&#; da hemen hemen ayn&#; görü&#;e sahip. Oysa bu iki güç, birbirine k&#;l&#;ç sallad&#;&#;&#; er meydanlar&#; kadar, ç&#;karlar&#; örtü&#;tü&#;ü vakit dü&#;ün sofralar&#;nda ya da anla&#;ma masalar&#;nda da uzun y&#;llar bir araya geldi. Böylece hanedanlar da birbirlerine kar&#;&#;t&#;: Bayezid'in en küçük o&#;lu Yusuf'un 'Demetrios' ad&#;yla vaftiz edilip Bizans &#;mparatoru Manuel'in hizmetine girmesi; di&#;er taraftan son imparator XI. Konstantinos'un ye&#;eninin Müslümanl&#;&#;&#; kabul edip, manidar bir isim seçerek 'Mesih Pa&#;a' olmas&#; ve Fatih'in onu 'Kaptan&#; Derya' olarak görevlendirmesi sadece birer örnek (Mesih Pa&#;a, Sadrazaml&#;k gibi önemli görevler de üstlenirken, Konstantinos'un di&#;er bir ye&#;eni Murad Pa&#;a, 'de bir sefer s&#;ras&#;nda öldü&#;ü tarihe kadar Rumeli Beylerbeyi olarak görev ald&#;.)

Özellikle Do&#;u ile Bat&#; aras&#;ndaki ili&#;kilerin simbiyotik bir &#;ekilde geli&#;ti&#;ini öne sürdü&#;ü görü&#;leriyle bilinen Arkeolog Warwick Ball, bir ba&#;ka ili&#;kiye dair &#;öyle diyor: “'da &#;mparator II. &#;oannes Komnenos'un karde&#;i &#;saakios Komnenos, Konstantinopolis'ten kaç&#;p Türklere s&#;&#;&#;nm&#;&#;t&#;. O&#;luysa Müslümanl&#;&#;&#; benimsemi&#;, Sultan I. Mesut'un k&#;z&#;yla nikahlan&#;p Selçuklu ve Komnenos ailelerini evlilik yoluyla birle&#;tirmi&#;ti. Böylece on ikinci yüzy&#;lda iki 'Roma &#;mparatoru' peydahlanm&#;&#;t&#;: &#;kisi de Anadolu'da hüküm sürmü&#;tü; birbirleriyle evlilik yoluyla akrabayd&#;lar; biri imparator, di&#;eri sultand&#;; biri H&#;ristiyan, di&#;eri Müslüman'd&#;; ikisi de kimi vakit birbirleriyle sava&#;m&#;&#;, kimi vakit ittifak etmi&#;ti; ikisi de Roma ad&#;na (en az&#;ndan miras&#;na) sahip ç&#;km&#;&#;t&#;.”

Birilerinin gündelik ç&#;karlar&#; u&#;runa dillerine pelesenk etti&#;i ve böylece basitle&#;tirdi&#;i bu isimler, sand&#;&#;&#;m&#;zdan çok farkl&#; ve bir o kadar da merak uyand&#;ran özelliklere sahip. Mesela günümüzde ço&#;u tarihçi, 'ün bir fethi de&#;il, bir sentezi ifade etti&#;ini belirtir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet'in Konstantinopolis'i fethinden sonra gururla 'Kayser-i Rum' yani 'Roma'n&#;n Sezar&#;' ünvan&#;n&#; almas&#;, bunun oldukça güzel bir örne&#;i olmas&#;na kar&#;&#;n bu yan&#; bugüne kadar milli e&#;itim müfredat&#;n&#; haz&#;rlayanlar&#;n dikkatini çekmi&#; midir? Fatih, dünya için hep bir 'hayalet' olmu&#; Roma'n&#;n ne anlama geldi&#;ini enikonu biliyor, onu yok etmek de&#;il kendi anlay&#;&#;&#;yla yeni bir ihti&#;am kazand&#;rmak istiyordu. Zaten &#;ehri ele geçirdikten sonra Roma'n&#;n tozlanm&#;&#; y&#;k&#;nt&#;lar&#; aras&#;nda gezerken &#;öyle m&#;r&#;ldanmam&#;&#; m&#;d&#;r:

“[Nas&#;l] Efrasiyab'&#;n kubbelerinde bayku&#; nevbet vuruyor[sa]; Kayser'lerin kasr&#;nda [da] örümcek perdedarl&#;k yap&#;yor.”

YOK ETT&#;&#;&#;N&#;Z NEYSE ONA DÖNÜ&#;ÜRSÜNÜZ

Tarih ve kimlik ili&#;kisine dair tekrar Ball'a dönecek olursak, Roman&#;n Sultanlar&#; isimli kitab&#;nda, “Yerli nüfusun kendini daha önce Romal&#;larla veya Yunanlarla veya Hititlerle bir tutmas&#; gibi, gitgide hâkim Türk az&#;nl&#;kla özde&#;le&#;tirmesiyle meydana gelen, esasen bir kimlik dönü&#;ümüydü. Nitekim sosyal antropolog Fredrik Barth &#;u kelimeleriyle grup kimli&#;inin nas&#;l geçici -ve genellikle de bir kazanç u&#;runa benimsenen- bir elveri&#;lilik oldu&#;unun ve de&#;i&#;ebilece&#;inin üzerinde durmaktad&#;r: 'Duruma ba&#;l&#; gelip geçici bir kavramd&#;r, sürüp giden esasl&#; bir olgu de&#;ildir” diyor ve Bulgarlar&#;n geçmi&#;te bir 'Türk boyu' olarak kendilerini tan&#;mlad&#;klar&#;n&#; fakat art&#;k tamamen gayr&#; Türk bir kimli&#;e sahip olduklar&#;n&#; hat&#;rlat&#;yor.

Bu bilimsel gerçek, kimilerini k&#;zd&#;racak olsa da aksine, zenginlikten dolay&#; mutlu olunmas&#; gereken, hatta çok isteniyorsa 'gurur duyulabilecek' bir &#;eydir. Bugün mutlaka 'biz'in soy a&#;ac&#;n&#; ç&#;karacaksak e&#;er, Anadolu'ya ayak basm&#;&#; her bir insan&#;n ac&#; ya da tatl&#; hikayesi elimizdeki yegane mirast&#;r. Son yüzy&#;llar&#;nda ulus devlet kavram&#;yla yo&#;rulmu&#; bir dünya için çok gerçekçi bir kimlik anlay&#;&#;&#; de&#;il belki bu. Ama istedi&#;iniz kadar reddedin, görmezden gelin, hatta a&#;a&#;&#;lay&#;n Yaratt&#;&#;&#;n&#;z 'dü&#;man&#;n&#;z' her zaman kendinden bir &#;eyler b&#;rak&#;r ve yok etti&#;iniz neyse biraz ona dönü&#;ürsünüz. Farkl&#; bir deyi&#;le hiçbir &#;ey tam anlam&#;yla yok olmaz, eriyip kar&#;&#;&#;r. Neyin nas&#;l ne zaman kar&#;&#;t&#;&#;&#; hep biraz mu&#;lak bir yerin ruhunu böyle görürüz. Bu nedenle &#;ovenizm bezeli büyük laflar, büyük hareketler uygarl&#;&#;a yaralar aç&#;yor.

Kaynaklar:

Avrupa'daki Asya ve Bat&#;'n&#;n &#;ekilleni&#;i Cilt: 3, Roma'n&#;n Sultanlar&#;, Türklerin Dünyaya Yay&#;l&#;&#;&#; – Warwick Ball (Ayr&#;nt&#; Yay&#;nlar&#;)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir