Oyunun bir parçası olan tekerleme ve manilerden bir kaçını sizler için derledik.
Hatırlanması, öğretilmesi ve kullanılması dileğiyle
Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum,
Duma duma dum.
Kırmızı mum
Karasakal sen yum
Fış fış kayıkcı, kayıkçının küreği
Hop hop eder yüreği
Akşama fincan böreği,
Sabaha bayram çöreği.
Fış fış kayıkcı, kayıkçıya gidelim
Kayığına binelim, denizlerde gezelim
Balık gibi yüzelim.
Fış fış kayıkcı, kürekleri çekelim
Dalgaları aşalım, akşam eve gidelim
Balıkları yiyelim.
Kırmızı balık gölde,kıvrıla kıvrıla yüzüyor
Kırmızı balık kaç kaç,kırmızı balık kaç kaç
Balıkçı Hasan geliyor, oltasını atıyor
Balıkçı seni tutacak, sepetine atacak
Kırmızı balık dinle, sakın yemi yeme
Kırmızı balık kaç kaç, kırmızı balık kaç kaç
Anneciğim anneciğim
Seni ben çiçeklerden yemişlerden
Sarı saçlı bebeğimden daha çok severim
Gitme hep yanımda kal
Beni kollarına al,
Pembe gülden daha al
Yanağından öperim.
Kutu kutu pense,
Elmamı yerse,
Arkadaşım seda,
Arkasını dönse!
Bir berber bir berbere,
Bre berber gel beraber,
Bir berber dükkanı açalım demiş
Yağmur yağıyor
Seller akıyor
Arap kızı
Camdan bakıyor
Evli evine
Köylü köyüne
Evi olmayan
Sıçan deliğine
Karga karga gak dedi,
Çık şu dala bak dedi,
Çıktım baktım o dala
Bu karga ne budala
Karga fındık getirdi
Fare yedi bitirdi
Onu tuttu bir kedi
‘Miyav’ dedi, ‘av’ dedi.
Al şu takatukaları, takatukacıya götür.
Takatukacı takatukaları takatukalamazsa,
Takatukaları taka tukalatmadan geri getir.
Oooo piti piti
Kremanın sepeti
Terazi lastik jimnastik
Biz size geldik bitlendik
Hamama gittik temizlendik
Dik Dik Dİk
Son dersimiz matematik
Ağaçta geziyor bir tırtıl
Yaprak yiyiyor kıtır kıtır
Pis tırtıl hain tırtıl Yaprakları yeme kıtır kıtır
Komşu komşu huu
Sırtındaki ne?
Arpa
Kaça sattın
Kırka
Eve ne aldın?
Hırka
Çocuğa ne aldın ?
Halka
Ellerim tombik tombik,
Kirlenince çok komik
Kirli eller sevilmez
Güzelliği görülmez
Dişlerim bakım ister
Hele saçlar, hele scalar
Uzayınca tırnaklar
Kirlenince kulaklar
Bize pis derler, pis derler
Yağ yağ yağmur
Teknede hamur
Tarlada çamur
Ver Allahı’ım ver
Selli selli yağmur
Mustafa mistik
Arabaya kıstık
Bir mum yaktık
Seyrine baktık
Komşu, komşu!
Hu huuu!
Oğlun geldi mi?
Geldi.
Ne getirdi?
İnci boncuk.
Kime kime?
Sana bana.
Daha kime?
Kara kediye.
Kara kedi nerde?
Ağaca çıktı.
Ağaç nerde?
Balta kesti.
Balta nerde?
Suya düştü.
Su nerde?
İnek içti.
İnek nerde?
Dağa kaçtı.
Dağ nerde?
Yandı bitti
Kül oldu….
Gıt gıt gıdaaak
Yumurtam sıcaaak
İnanmazsan gel de bak
Uç uç babaura
Bana hellim ekmek getir
Uç uç böceğim yarın düğün olacak
Annem sana telli papuç alacak alacak-3
Yangını var yangını var
Ben yanıyorum,
Çekilin a dostlar
Tutuşuyorum.
Çal kapıyı, çevir mandalı Gir içeri al bir sandalye
Otur oraya
Nasılsın bugün arkadaşım Ayşe?
Sar makarayı
Sar sar, sar makarayı,
Çöz çöz, çöz makarayı
Şöyle de böyle şap şap
Şöyle de böyle şap şap
Komşu tak tak, komşu tak tak
Aslan geliyor kaplan geliyor
Bum …
Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı yesek,
sarımsaklamasakda mı yesek.
Çatlak patlak
Yusyuvarlak
Kremalı börek
Sütlü çörek
Çek yavrum çek
Havada bulut
Sen bunu unut
Veren Türk
Vermeyen gavur
Bir gün bir gün bir çocuk Eve de gelmiş kimse yok
Açmış bakmış dolabı
Şeker de sanmış ilacı
Yemiş yemiş bitirmiş
Akşama girmiş bir sancı
Kıvrım kıvrım kıvranmış
Yaptığından utanmış
Doktor gelmiş cıss yapmış
Leylek leylek havada
Yumurtası tavada
Kızlar kahve kavurur
Çıngıraklı tavada
Kar yağıyor
Karga bağırıyor
Anan çörek pişirmiş
Seni çağırıyor
Sepet sepet yumurta
Sakın beni unutma
Unutursan küserim
Mektubumu keserim
Hamsiyi koydum ta ta tavaya
Fırladı gitti ha ha havaya
Hamsinin gözleri ışıl ışıl
Geceleri uyuyor mışıl mışıl
Kaşığım kaşıktır,
Yağlı pilava âşıktır,
Yahni görse kırıtır,
Dolmayı görse sırıtır,
Hoşafı görse ayılır, z
Erdeyi görse bayılır.
Benim evde etim var
Bir de yaramaz kedim var
Kedi eti yerse
Annem beni döverse
Ağlarım bende eee eee
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Kızılay GenelKurulu'nda konuşurken "Kalp krizi geçirdiğimisöylüyorlar Dimdik ayaktayım" dedi.
Gerçekten de Dimdik ayaktaydı.
Sahi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kalp krizi geçirdiği lafı da nereden çıktı?.. Ne zaman çıktı?
Özetle anlatalım.
Erdoğan Amerika'da,Brookings Enstitüsü'ndekonuştuktan sonra Bazı "Sosyal medya hesaplarından" bir yalan ortaya atılır: "Cumhurbaşkanı kalp krizi geçirdi."
Yalan bir anda "Bazı habersitelerinde" jet hızıyla yayılır.
Oysa O sırada "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cezayir Başbakanı Abdülmelik Sellal'ı kabul etmiştir." Onunlakonuşmaktadır.
Yalancının mumu Birkaç dakika içinde söner Çocukların "Kırmızı mum" tekerlemesi gibi: "Portakalı soydum Başucuma koydum Benbir yalan uydurdum Dumaduma dum Kırmızı mum."
Olay Tamamen gevezelik Hafiflik.
"Sağlık üzerine" siyaset yapılmaz Rakibin hastalığından medet ummak "Ayıptır Zaaftır Zavallılıktır."
Dedikodu ile kim nereye gelebilmiş ki?
Portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum. Duma duma dum Kırmızı mum.”
Belki oyalansın diye çocuğun eline tutuşturulmuştu portakal. Portakalı soydu çocuk ama yiyemedi. Karşılaştığı eziyet sona erinceye dek yatağının ucunda nöbet bekledi o portakal. Sonra susmayı öğütlediler çocuğa. İtiraz etmesin, karşı koyup direnmesin ve hiç konuşmasın. Anlatmasın, korkudan ölsün, mümkünse hiç hareket etmesin. Ve soru soran olursa da hemen bir yalan uydursun. Duma duma dum. Kırmızı mumu kimin odaya getirdiği aslında belli. Ama görmezden gelmek isteyenler için ışıklar hep açıktı, oda hiç karanlık olmadı. Hatta elektriklerin kesilmediğinin üzerine yemin bile ettiler. Tuhaftı zamansız çöken karanlığın sebebini bulmak. Oysa kırmızı mum gayet görünür biçimde, hep oradaydı.
Elmalı davası yüzünden tutulan nutkum, donan kanım ve tuşlara dokunurken titreyen ellerim, “Hiçbir Zaman Burada Değildin/You Were Never Really Here” filmi için ikinci yazımı yazmaya itti beni. İlk yazımda filmden, konudan ve özellikle de Joaquin Phoenix’in muhteşem performansından bahsedip durmuştum. Ama şimdi öyle değil. Şu an bu filmi hedef seçmemin tek sebebi, Joaquin Phoenix’i Joker olmaya hazırlayan, açıklanması zor psikolojisiyle baş döndüren, o gaddar adam rolüyle hemen buraya çağırmak. Ona o kadar ihtiyacımız var ki… Zorla fuhuş yaptırılan çocukları kurtarmak için gözünü kırpmadan istismarcıları öldüren bir kiralık katil o. Duyguları alınmış gibi davranması aldatıcı. Çünkü aslında her şeyi en derin noktalarına kadar hissedebiliyor. Zaten öyle olmasa, istismarcıların canına okurken gözlerinin içi bu kadar güler mi? Hayır, sakın yanlış anlaşılmasın. Şiddet yanlısı olduğumdan değil ama… Neden mi?
Çok basit. Birisi size silah çekerse ve sizin de önünüzde silah varsa, kendinizi savunmaz mısınız? Peki ya ailenizden birisini öldürmeye kalkarlarsa, kılınızı kıpırdatmadan seyirci mi kalırsınız? Bir adım öteye taşıyalım. Evladınızın canına kast eden biri olursa, o kişiye dur demez misiniz?
Bu soruları masanın üzerinde bırakıyorum şimdi. Çünkü bir çocuğu öldürseler, ondan yalnızca hayatını almış olurlar. Çocukluğunu, sevgisini, hayallerini, geleceğini, mutluluğunu, ailesini… Ancak Elmalı davasında gördüklerimiz, çocukları ölümden daha büyük bir şeye kurban etmeleridir. Hayatlarının geri kalanına başlarına gelen istismarla devam etmeleri, o yükü bir ömür boyunca taşıyacak olmaları, sizce ölmelerinden çok daha ağır değil mi?
Yani onları savunacak birileri olsaydı, gözlerini kırpmadan şiddetin en üst katmanıyla istismarcıların karşısına dikileceklerdi, buna eminim. Ama yok. Ben yine de şiddet yanlısı değilim. Ve buna rağmen, Joaquin Phoenix’i acilen buraya davet ediyorum. “Hiçbir Zaman Burada Değildin/You Were Never Really Here.” Tıpkı filme adını verdiği gibi biz veya birileri, hiçbir zaman orada değildik. Yetişemedik o çocuklara. Ruhumuz bile duymadı. Ve muhtemelen hâlâ bir yerlerde hiç haberimiz olmadan nice vakalar cereyan ediyor. Duma duma dum. Kırmızı mum.
Aslında yalnızca çocukları değil, çocuk olma kavramını, çocukluk dönemlerini de öldürdük biz elbirliğiyle. Farkında mısınız tek başına okuldan eve gelemiyor çocuklarımız. Onları bakkala ekmek almaya bile gönderemiyoruz. Cep telefonu, tablet, sınırsız internet, bilgisayar ve dev ekranlı televizyon dışında onlara sunabildiğimiz bir mecra var mı? “Öp amcanın elini” demeye dilimiz varmıyor çünkü o amcaya da taşıdığı zihniyete de kafasının içinde sakladığı düşüncelere de güvenmiyoruz. Birisi çikolata uzatsa yavrumuza, bakışlarımızı bıçak gibi keskinleştirip saplıyoruz o kişiye. Hele ki saç baş okşamak, yanaktan makas almak… Korkulu rüyamız oldu tüm bunlar, masumiyetini kaybetti, seksenlerde, doksanlarda kaldı.
Mesela çocuk sevindirmeye bayılırım ben. Arada içimden gelir, mahallemdeki çocukları mutlu etmek isterim. Ama yaklaşamam yanlarına. “Alın şu parayı, gidin istediğinizi alın bakkaldan” diyemem. O yüzden ya bakkala bir miktar para bırakırım ya da marketteki kasiyere. Canı bir şey çeken çocuk olursa veya annesinin alamadığı bir şey için kıyameti koparan bir çocuk denk gelirse, yüzünü görmedikleri amcaları onları gülümsetebilsin diye yaparım bunu. Bir çocuğun içten gülüşünün değeri paha biçilemezdir çünkü.
Yani çocuk olmaktan bihaber nesiller yetiştirmekte gayet başarılıyız. Ama bundan da kötüsü, korumasız veya başında anne baba var diye normal bir hayatı olduğu düşünülen bazı talihsiz çocukların, yetişkinlerin her türlü şiddet ve işkencesine maruz kalıyor olması. Bir olay gün yüzüne çıktığı zaman öfkeden deliye dönüyoruz ve hemen toplumsal tepki veriyoruz ya, aslında kafamızın bir köşesinde aynı insanların (insan demek zorundayım, kusura bakmayın) bundan önce kaç çocuğa aynı şeyleri yaptıkları duruyor. Çünkü biliyoruz, insanı böyle şeylere iten o içgüdü, başarılı oldukça cesaret alır, cesaretlendikçe de bir tık öteye geçer. O yüzden kimse “Şeytana Uyma” veya “Aşırı Alkol”, “Uyuşturucu Madde etkisi altında olma” gibi bahaneler üreterek şansını denemesin. Suç sabit ve insanlık dışı bir eylem. Joker “Ben kötü biri değilim aslında. Sadece siz iyi olmamı hak etmiyorsunuz” diyerek bu insanları anlatmaya çalışmadan önce, Joaquin Phoenix, siyah renkteki çekicini kullanarak malum arkadaşların hesabını kesiyor film boyunca.
Şimdi bu şekilde anlattım diye, koca bir filmi şiddete ve istismara dayandırmayın sakın. Gerçekten çok derin ve ince tahlilleri olan bir film “Hiçbir Zaman Burada Değildin/ You Were Never Really Here.” Ancak ben size bu detayları, sondan geriye doğru giderek, bir dahaki sefere cömertçe paylaşacağım. Çünkü şu an odak noktam, bir sinema filminin lezzetini tartışmaktan ziyade, bir insanlık suçunu gözümüze sokan görsellerle kirli. O yüzden çocuklarımızın bize “Hiçbir zaman burada değildin” demelerine müsaade etmemeyi umut ederek, bu filmi sizlere öneriyorum. İzleyin, ben de filme dair birinci yazımı hazırda tutayım. Dilerim ki kırmızı mumlar hiç olmasın. Olmuşlara da kafamızı çevirmeyelim, elektrikler kesilmedi demeyelim. İyi seyirler.