Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.
Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.
Sorular dönüp duruyor, zihnimi tahrip ediyordu. Ama bana en çok acı veren, işkence gibi bir soru gözümün önünde uçuşuyordu.
Ediz Çağıran hayatımda en çok önem verdiğim şey olan özgürlüğümden daha ne kadar kan akıtacaktı?
Yabancı'yla beraber bu sene kitap okumuş oldum şimdiye kadar. Ve kitabımın da Yabancı olmasından çok memnunum. Bu kitabı wattpad'de hiç okumadım ve Pegasus yayınları tarafından basılacağını görünce ve bu kadar rağbet gördüğüne tanık olunca merak ederek bu ayki alışveriş listeme ekledim. Kitaba çok büyük beklentilerle başlamadım. Hatta şöyle söyliyeyim bir yanım eleştirmek de çok istiyordu. Ama arkadaşlar sizlere hak veriyorum. Hiç kitap okumayan bir insan için bu romanı okumak gerçekten mükemmel olmalı. Tabii bu sürekli ergen ergen Pegasus'un altına kitap ne zaman çıkacak diye sürüsüne yorum atacak kadar ağır bir fanlığı anlamış olduğumu göstermiyor. Öznur Yıldırım'ın kalemine tek kelimeyle bayıldım. Bu yaşta genç bir yazarın bu kadar harika bir kalemi olması beni çok mutlu etti. Öncelikle kitaba başladığımda hemen ısınamadım. Hatta bu kadar karanlık yazmış olması beni soyutlayıp durdu. Doğa'nın o saçma sapan soğuk tavırları ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın halleri sinirimi bozdu. Ama sonra ne oldu biliyor musun? Doğa'yı o kadar sevdim ki Ediz umurumda değildi kitap boyunca. Ediz'in nesine bu kadar bittiğinizi anlıyorum ama o tip kitap karakterleri çok okuduğum için beni aman şöyle aman böyle büyüledi diyemem. Ben Doğa'yı Ediz'den daha çok sevdim.
"Gözlerinin rengi çok güzel," diye itiraf ettim. éyüzün de çok güzel." Duraksadım, harfler puslu zihnimden uyum sağlayarak kendiliğinden dökülüyordu. "Ben" Zihnimdeki büyük karmaşayı dağıtmak ister gibi elimi şaşaklarıma götürdükten bir an sonra onu kararlıkla baktım. "Dokunabilir miyim?"
Bana şoka girmiş gibi bakıyordu, hiç tepki vermemesinden cesaret alıp elimi kaldırdım ve sakallarının yeni yeni çıktığını yüzüne, parmak uçlarımla ürkekçe dokundum. Bu çok güzel bir histi. Ediz bu hareketimle nefesini tutmuştu.
"Yapma," diye fısıldarken buldum kendimi.
"Neyi yapmayayım?"
Elimi yüzünden çektim ve güzel gözlerinin içine baktım.
"Ona bu kadar benzeme." Sesimde acı ve yakarış vardı.
"Kime benzemeyeyim?" Gerilmişti. Ruhsuz bir ifadeyle güldüm.
"Babama" Kaşlarım çatıldı. "Senin kadar güzel değil. Hatta yüzünden düşürmediği o sert ifade ona hiç yakışmıyor bence. Ama huylarınız. Ne kadar çok benziyorsunuz. Daha yeni fark ettim." Sesimden şaşkınlığım belli oluyordu. "Bir suçum olmadığı halde beni cezalandırmaya çalışıyorsunuz."
"Kıpırdanıp durma, uyumaya çalışıyoruz şurada."
Bana sarıldığının farkında mısın peki?"
"Evet," dedi umursamaz bir sesle. "Saçının kokusu hoşuma gitti. Ayrıca sana sarılmak şişko, oyuncak bir ayıya sarılıp uyumak gibi. Güzel yani."
Yazarın kaleminde beni rahatsız eden bir iki şeye değinip övgülerime devam edeceğim. Öncelikle Ediz'e bakıp sürekli içinden çimen göz diye geçirmesi beni rahatsız etti. Bir de yine sürekli derin satırlar yazmak için uzun benzetmeler yapmasını da benimseyemedim ama sonra kitabı o kadar beğendim ki minicik puntosuna rağmen bir günde sayfa okudum. Hatta dün gece sabaha kadar oturup bitirebilirdim çünkü okurken o kadar çok duygu yoğunluğu yaşadım ki uyku falan kalmadı bende. Pat diye bitirmek yerine biraz daha içime sinerek okumak adına kitaba ara verdim. Bir diğer beni rahatsız eden konu sürekli ama sürekli hiçbir olayın kesilmemesiydi. Hele bir dur da nefes alsınlar dedim artık. Aslında o kısım bir bakımdan iyiydi elbette. Çünkü olayların hız kesmemesi hiç atlamadan kitabı okumamı sağladı. Yine de bir ara rahat bir nefes alsınlar dediğim oldu. Bir de çok fazla kavga etmeleri ve Ediz'in sürekli değişen ruh halleri çok sinir bozucuydu. Doğa'nın tüm tavırlarına yerden göke hak veriyordum ama Ediz'in o saçma sapan tavırları beni deli etti. Ama bu zamanla Doğa'ya olan tavırlarının yumuşaması ve onu sahiplenmesini okurken gözlerimden kalp çıkmadığı anlamına gelmez. Ayrıca bir ara özellikle de şu liseye girdiklerinde biraz kopukluk olduğunu düşünüyorum. Bazı konular üstünden işlenmişti ve Doğa'nın bazı büyük olaylar karşısındaki tavırları duraksamamı sağladı. Şimdi aklımda o kısımla ilgili şeyi söylesem de büyük spoiler vermiş olurum.
"Git buradan," dedim ağlamaklı sesimle. Ediz bir süre öylece durdu ve sonra iç geçirdi. Ardından bana yaklaştı, ondan uzaklaşmaya çalıştım ama halim yoktu. Dikkatle belimi tuttu, ardından beni kendine doğru çekti. Kucağına bir bebek gibi oturttu, ardından ceketini omzuma koyduğunu hissettim. Bana sıkıca sarılınca teslim oldum ve sarsılarak ağlamaya başladım.
Ne olursa olsun, ne değişirse değilsin yine günün sonunda kendimi burada buluyordum.
Yazar öyle bir yazmış ki post-it yapıştırmaya doyamadım satırlara. Çok güzel benzetmeler yaptığı gibi öyle harika yazmıştı ki sanırım bayadır bir kitap okurken duygu yoğunluğu yaşamamıştım. Kitaplara filmlere ağlamaya aşık olan biri olarak Yabancı'yı okurken boğazımı düğümlendiren o satırlarla birlikte kitabı sayfa sayfa daha çok sevdim. Bir ara gözlerim bile doldu yani. Doğa'yı çok ama çok sevdim. Önce soğuk tavırları belirttiğim gibi sinirimi bozdu ama sonrasında geçmişinde neler yaşadığını öğrenince sarsıldım resmen. O yüzden Ediz'in Doğa'ya karşı tavırları sayesinde Doğa'nın üzüntüsünü kendi içimde yaşadım diyebilirim.
"Uyudun değil mi?" diye sordu derin bir nefes alıp. "Ölümlerden çok etkileniyorsun ufaklık. Ama kayan bir yıldızın altında dilek tutmayı romantik buluyorsun, eminim. Fakat şunu unutuyorsun. İnsanlar yıldızlar gibidir. Biri yok olup gider ama diğer tüm yıldızlar ışıldamaya devam eder."
Sonuç olarak mükemmel bir kitaptı. Tek kelimeyle bayıldım. Genel genç Türk yazarların kullandığı cıvık cıvık yazı tipini kullanmadığı için yazarı da tebrik ediyorum. Aslında yazar bana çok soğuk geliyordu ama şu imza günlerindeki videolara baktım da çok samimi geldi bana bir anda. Serinin devamını dört gözle bekliyorum. Bana bu kadar harika duygular yaşatan ve nefesimi tutarak tekrar tekrar okuduğum satırları uzun süre unutmayacağım. Canım sıkıldıkça işaretlediğim elliden fazla yeri okuyacağım muhtemelen. Defalarca okusam bile sıkılmayacağım kadar harika bir kalemi var yazarın. Sonuç olarak kesinlikle okumanızı öneririm. Övüldüğü kadar çok beğendim. Umarım siz de beğenirsiniz.,
"Diğer yanda sen. Diğer yanda sen ve davranışların. diğer yanda korktuğunda bana sığınman. Ve en beteri" İç geçirdi. "Benden korktuğunda bile bana sığınman."
Merhaba arkadaşlar
Bugün sizlere milyonlarca okunmuş bir kitabın önerisiyle geldim. Wattpadde yarım kalmasına rağmen milyon okundu ve kitap olduktan sonra birçok baskı yaptı. Bu kitabı zaten hemen hemen wattpad okuyan herkesin bildiğini zannetmiyorum. Ediz Çağıran gerçeği diye birşey var dimi 😉
seafoodplus.info Yabancı Şahmeran
seafoodplus.info Yabancı Veyl
seafoodplus.info Yabancı bilinmiyor
Ediz Çağıran avukat bir babanın yine hukuk okuyan oğlu. Birgün babası silahlı bir çatışmaya girer ve Atalay Güngör tarafından öldürülür. Ediz ilk başta ondan intikam almak için kardeşi Doğayı öldürmeyi düşünsede daha sonra bu fikrinden vazgeçerek onu kaçırmaya karar verir.
Doğa 18 yaşında daha lise son sınıfa giden bir öğrencidir. Ediz Doğayı kaçırdıktan sonra olaylar başlar.
Doğaya hiçbir şekilde fizilsel şiddet uygulamaz. Ancak her türlü oyunu için ve babasının ölümünde ki asıl sebebi bulmak için ordan oraya sürüklenirler. Denizli, Hatay, Ankara arasında geçer gider.
Doğa nın Edizin tek zaafı olduğu öğrenen diğer düşmanları bu sefer Doğayı hedef alırlar. Doğa her seferinde katiline sığınır.
Bakalım Ediz Çağıran ve Doğa Güngörü başka neler bekliyor. Henüz seafoodplus.info basılmadığı için bende bilmiyorum. Ama çok şeyler yaşadıkları ve daha da yaşayacakları kesin.
Yabancı kitabının benim hayatımda ki yeri o kadar büyük ki
Ediz Çağıran ilk kitap karakteri aşkım diyebilirim. Sıkılmadan içinde sürüklendiğiniz bir kitap olacağı kesin.
Keyifli okumalar
Sevgiyle kalın
Rabia Düğün
Güvendiğin o adam olmak isterdim.
Sen zaten o adamsın!
seafoodplus.info
seafoodplus.info
BeğenYükleniyor
Bu bölümde YABANCI'nn birinci bölümü KATL, EDZ ÇAĞIRAN'n ağzndan anlatlyor.
yi okumalar!
Kaan Boşnak, Gördüm Günümü
Düşündüklerimden değil, henüz düşünmediklerimden kork. Hissettiklerimden değil, hissettiğimin farknda olmadklarmdan.
Onlar sana karanlğ getirecek.
Zamann ilerlemesini engelleyemezdim ama zamann nasl ilerleyeceğine karar verebilirdim. Babamn öğrettiği bu gerçek bana kontrolü de öğretti, kontrolse güç demekti. Güçlü olmay öğrendim ama güç, kazanmak için yeterli değildi. lk yenilgimin ardndan sessizliği keşfettim. Artk attğm her adm bir öncekinden daha sessizdi.
"Yenileceksin."
Gözlerimi bana dikkatle bakan adama çevirdiğimde yüzü ifadesizdi ama ne duyduğumdan ne de bana olan bakşlarndan hoşlanmştm.
Sakin bir sesle, "Ne yaptğm biliyorum," dediğimde babam bçağyla önündeki bifteği kesti ve çatalna saplayp ağzna götürdüğü srada gülümsedi.
"Bana öyle gelmedi evlat," dedi yavaşça ağzndaki lokmay çiğnerken.
"Kazanmay yenilerek öğrendim," dedim gözlerimi bile krpmadan. Ardndan rahatszlğm gizlemek ve daha fazlasn söylememek için parmaklarmn arasndaki bardağ dudaklarma götürdüm. Alkol ateş gibi boğazm yaktğnda bu tandk hissin verdiği rahatlğa odaklanmaya çalştm.
"Tekrar yenilerek her zaman kazanamayacağn öğrenebilirsin." Babam çatal ve bçağ brakarak arkasna yasland. "Bu bilmediğin bir savaş. Daha da kötüsü kendine yalan söyleyerek yola çkyorsun."
Yavaşça elimdeki viski bardağn masaya braktm ve sakinliğimi koruyarak, "Şunu yapmay kes," dedim.
Gözlerimin içine bakmaya devam etti. kimizin de ifadeleri sakindi ama uzaktan bakan bir insan aramzdaki gerilimi masamza yaklaşmak istemeyecek kadar fark edebilirdi.
"Ne düşündüğünü ne hissettiğini bil," dedi babam. "Aksi takdirde asl düşmann elinde bir bçakla arkanda beklerken önünde duran adam düşmann sanr, saldrrsn."
Tartşmaya boyun eğmek yerine, "Düşmanmn kim olduğunu biliyorum," dedim.
"Bçağ saplayana kadar kimse düşmannn kim olduğunu bilmez," dedi ciddi bir sesle. "Sana saldrdğnda ona srtn dönük olmasn yeter."
Gözlerimiz birbirine kilitlenmişken dikkati omzumun üzerinden bir noktaya kayd ve yüzü güven veren bir gülümsemeyle aydnland ama bu maskenin altndaki kurnazlğ bir tek ben görebiliyordum. Kimin geldiğini umursamadan masadaki viski bardağn aldm ve duruşumu rahatlatarak bardağ dudaklarma götürdüm.