El Sehrendi Efendi'nin stanbul kehanetleri gündeme bomba gibi dütü. Osmanl'nn Nostradamus'u olarak bilinen El Sehrendi Efendi'nin stanbul kehanetleri gerçek mi?
ylnda gerçekleecei söylenen kehanetler El Sehrendi Efendi'nin Istanbul Cehennemi ad altnda yazd yazlarla ortaya çkt. Türk sosyal medyasnda bomba etkisi yaratan bu kehanetler hakknda Twitter'da yüzlerce tweet atld. ylnda stanbul'da büyük bir deprem olacan söyleyen El Sehrendi Efendi'nin kehanetleri acaba gerçek mi?
Osmanl'nn Nostradamus'u olarak adlandrlan El Sehrendi Efendi'nin söylediklerine göre 'de toplam nüfusu 17 milyona ulaacak olan stanbul'da büyük bir deprem gerçekleecek. Depremde 2,6 milyon insann hayatn kaybedeceini belirten El Sehrendi Efendi söz konusu depremden 4 yl sonra da bu saynn 3,2 milyon olarak ortaya çkacan bildiriyor. Kehanetlerinde kanal inaatlarndan da bahseden El Sehrendi Efendi, çou kiinin aklnda soru iaretinin olumasna sebep oluyor. te El Sehrendi Efendi'nin ikinci kanal inaat'ndan bahsettii o satrlar.
Deprem , boaza paralel yaplmakta olan ikinci kanal inaat üzerinden küçük ve büyükçekmece havzalarn açarak daha sonra durdurulamayacak olan corafi bir deiikliin balangcn oluturdu. ehrin nüfusu ölüm ve kayplar sonucu 17 milyondan 6 milyona dütü. avrupa yakasndaki sahil yerlekeleri zemin kaymas yüzünden yerleime kaptld."
Osmanl tarihinde El Sehrendi isminin duyulmamas ve bahsi geçen kehanetlerin yazl olduu kitabn bugüne kadar bulunamamas akllara "El Sehrendi Efendi kim?" sorularn getiriyor. Twiiter'da kehanetleri paylaan çeitli sayfalar El Sehrendi Efendi'nin geçmite suikaste uram yazar Celal Saik olabileceini belirtiyor. Celal Saik isimli yazarn ise Orhan Pamuk'un "Kara Kitap" isimli kitabnda ad geçen gazetecinin olmas da dikkatleri çekiyor.
27 mart ‘istanbul cehennemi’ denilen deprem oldu. kayda geçen ölü sayısı 2,6 milyon, ama gerçek rakamın kayıplarla birlikte 3,2 milyon olduğu 4 sene sonra ortaya çıktı.
deprem, boğaz’a paralel yapılmakta olan ikinci kanal inşaatı üzerinden küçük ve büyükçekmece havzalarını açarak daha sonra durdurulamayacak olan coğrafi bir değişikliğin başlangıcını oluşturdu. şehrin nüfusu ölüm, kayıp ve göçler sonucu 17 milyondan 6 milyona düştü. avrupa yakasındaki sahil yerleşkeleri zemin kayması yüzünden yerleşime kapatıldı.
kehanetler burda patlıyor. çünkü henüz kanal yapılmadı ortada kanal yok.
ortamlarda imam rabbani (ahmed faruk el-serhendi)'ye ait olduğu iddia edilen uyduruk bir kitap ve içinde yazdığı iddia edilen kehanetler.. allah vere şu depremsiz geçse de şu kitabın geyiği bitse.. doğru düzgün bi kaynak varmış gibi herkes aynı şeyleri yazıp geçiyor.. kitap nerde, ne durumda bilen yok.. ayrıca kim üfürmüşse biraz dozunu kaçırmış küresel ısınma, kanal projesi, avrupa konfederasyonu v.s. bariz üç beş sene önce uydurulmuş bir mevzu bu.. konuyla ilgili yazılanları gördükçe elinde viski kadehi "millete ne yedirdik lan" diye kahkahalar atan tipler canlanıyor hep gözümde..
El Serhendi Efendi’nin kaleme aldığı üç ciltlik kitabın sadece ilk cildi kalmıştır beşeriyete yadigâr olarak. (Kitabın aslı değil, replikasıdır kalan da…) yılları arasında yaşamış olmasına rağmen kitabın dibacesine yazılma tarihi olarak yılını düşmüştür. Muamma burada başlar; yaşadığı tarihten sene ileriye gidip, bir tarihçi gibi o dönemdeki dokümanları ele alıp geleceğin, geçmiş tarihini yazmaya başlar kitabında. Bunu nasıl yaptığı bilinmez, o sebepten ötürü uzun yıllar boyunca El Serhendi Efendi’ye veli diyenler de çıktı, deli diyenler de…
Kitabın bir başka tuhaf kısmı da, hayatı boyunca hiç gidip görmediği İstanbul üzerinden anlatmasıydı gelecek olan tarihi…
yılında edebiyat fakültesinde okuyan, aynı zamanda tarihle ilgilenen ve yaygınlaşmaya başlayan fantastik edebiyatı da bir tür olarak inceleyen Rıza Nedim Akkoca, yılında İstanbul Üniversitesi’nde, Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne atanan hocası Ahmet Hamdi Tanpınar’la bu konu üzerine konuşurken, Tanpınar fantastik bir kitap olarak anılan bu eserden bahseder. Bu konuşmanın neticesinde kitap Rıza Nedim’in çok ilgisini çeker ve peşine düşmeye karar verir.
Üç senelik bir arayıştan sonra, dönemin demir tüccarlarından Aleattin Süreyya’da olduğunu öğrenir kitabın. Süreyya aynı zamanda da dönemin mühim kitap koleksiyoneriydi. Kapısını çalar ve kitap üzerinde çalışmak istediğini söyler. Kitaplarına çok değer veren Süreyya sekiz hafta boyunca saat 10 ila 14 arasında, yardımcısının gözetimi altında çalışmasına izin verir. Bu süre içinde kitabın derinliğini idrak edemeyeceğini fark eden Rıza Nedim, daha sonra rahatça üzerinde çalışmak için kitabı kendisine verilen sürede olduğu gibi defterine geçirmeyi planlar. Ve insanüstü bir hızla, parmaklarına kramplar girerek bunu gerçekleştirir.
Bundan sonraki altı yıl boyunca kitabı tercüme etmeye çalışır ve sonunda fevkalade bir çeviri ortaya çıkar. Burada tercüme demekle vurgulamak istediğim, El Serhendi Efendi’nin yazdığı vakaların tercümesiydi. Rıza Nedim bu çalışmasını yayınlatamadan, yılında, 41 yaşındayken sirozdan öldü. Çalışması bir müddet durdu, sonra kayboldu. yılında, cinayete kurban giden gazeteci Celal Salik’in evinde çıktı. Üç sene sonra Salik’in evindeki kitapları toplu olarak satın alan sahaf M. Özsoy bu çalışmayı nadide eserler dolabına yerleştirdi.”
İstanbul depremi ve daha birçok kehanetleri şu şekildedir.
27 Mart ‘İstanbul Cehennemi’ denilen deprem oldu. Kayda geçen ölü sayısı 2,6 milyon, ama gerçek rakamın kayıplarla birlikte 3,2 milyon olduğu 4 sene sonra ortaya çıktı.
Deprem, Boğaz’a paralel yapılmakta olan ikinci kanal inşaatı üzerinden Küçük ve Büyükçekmece havzalarını açarak daha sonra durdurulamayacak olan coğrafi bir değişikliğin başlangıcını oluşturdu. Şehrin nüfusu ölüm, kayıp ve göçler sonucu 17 milyondan 6 milyona düştü. Avrupa yakasındaki sahil yerleşkeleri zemin kayması yüzünden yerleşime kapatıldı.
13 Temmuz Yeniden büyük deprem oldu. Ölü sayısı bu sefer, alınan tedbirler ve göç yüzünden azalan nüfus sebebiyle 70 binde kaldı. Bu sarsıntı Darıca’nın batısından kuzeye doğru coğrafi bir yırtık meydana getirdi, orada büyük bir haliç oluştu.
7 Ocak ’larda başlayan ve önlemi alınmayan küresel ısınma sebebiyle şehrin sahil sınırlarında 20/1’lik bir küçülme olduğu açıklandı.
Aynı yıl içinde ırkçılar küresel ısınma sonucunda meydana gelen iklimsel göçlerden dolayı şehre gelmeye başlayan kuzeyli göçmenlere karşı organize şiddet göstermeye başladı. Koalisyon hükümeti göçmenlerden aldığı yerleşim parasının yanı sıra yüzde 30 olan tüketim vergisini yüzde 60’e çıkardı. Kriz yüzünden çatışma çıktı. Bir gecede suç oranı bir önceki on yıla göre yüzde arttı. Sıkıyönetim ilan edildi.
23 Temmuz Sıkıyönetime rağmen iki gün içinde göçmen linç edildi. Evleri yağmalandı. Dönemin hükümeti yaralama ve tecavüz vakalarını kayıtlardan sildirdi.
2 Şubat Bu yıl başlayan ve 32 gün süren I. Dünya Su Savaşları sırasında şehrin nüfusu bine indi. Savaşı kaybeden Türkiye 22 yıl boyunca Çin-ABD (El Serhendi Efendi buna ‘dünyanın iki yanındaki memleket’ der, Rıza Nedim bunu Çin-ABD olarak tercüme eder) ortaklığı tarafından yönetildi.
21 Eylül Avrupa Konfederasyon Şirketi, yılında Darıca’nın batısında oluşan halici kuzeydeki Ağva havzasıyla birleştirerek İstanbul Boğazı’nın 42 km doğusunda ikinci bir boğaz açtı.
Yine aynı yılın 19 Aralığı’nda iki boğaz arasında oluşan adayı Çin-ABD ortaklığı yüzyıllığına Avrupa Konfederasyonu’na kiraladı ve ada ‘Ticari Özerk Bölge’ ilan edildi. Vergi sıfıra indirildi ve dünyadaki kara para adaya akmaya başladı.
8 Ağustos Ülke yönetimi Türkiye’ye devredildi, ama şehir ABD-Çin-Avrupa adası olarak tutuldu. Nüfus 21 milyona ulaşmıştı geçen süre içinde.
1 Mart Dünyayı saran VN7 virüsü bütün önlemlere rağmen şehre girdi. Üç ay içinde İstanbul adası ve civarında kayıtlara göre 16 milyon kişi öldü. Ölüleri gömecek yer olmadığı için Avrupa yakasında 4, ada içinde de 3 tane olmak üzere dev krematoryumlar yapıldı. Şirket fırınlardan üreteceği elektrik enerjisi karşılığında bu yapıları ücretsiz olarak inşa etti. Filtrelere rağmen denizin üzeri tamamen külle kaplanmıştı. Sağ kalanlar gaz maskesiyle dolaşıyordu. Yağma olayları iki yıl devam etti. yağmacı yakalandığı yerde infaz edildi.
7 Şubat Kimyasal atıklar ve çevre kirliliği yüzünden İstanbul’un güneyi yerleşim alanının dışına çıkarıldı. Bölgeyi terk etmek istemeyen yerleşimciler tarafından bu alanlar özerk bölge ilan edildi.
11 Mayıs ‘II. Dünya Su Savaşları’ çıktı. İstanbul’un üzerine alev/atom/nükleer (kelimeler sırasıyla, El Serhendi, Rıza Nedim ve bendenizin seçimidir) bomba atıldı. Sadece sığınaklarda bulunan kişi kurtuldu. Savaşta kazanan olmadı ve ülkeler uzlaştı. 18 gün süren savaşta 2 milyar kişi öldü. Mevcut su havzaları ve nehirler kullanılamaz hale geldi. Kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklar yüzünden iki yıl içinde dünya nüfusu milyon kişiye indi.
Yılları arasında ısı/ışıma/radyasyon (üst maddedeki sıralama geçerlidir) yüzünden İstanbul’da tek bir canlı bile kalmadı.
21 Eylül Avrupa Konfederasyonu’yla yapılmış olan kira kontratı bitti. Yönetim Türkiye’ye geçti ama vergilendirme için muhatap bulamadı.
yılına kadar kimse adaya ayak basmadı.”
kehanetlerin öyküsü şurada. Kimbilir Allah söyletti. Ne dersiniz? Deprem yakındır.
git