farid farjad gece kafesi / Kapkara Bir Gecenin Fincan Oynatan Medyumu

Farid Farjad Gece Kafesi

farid farjad gece kafesi

Keman Notaları

Her geçen gün biraz daha büyüyen keman notaları arşivimizde, Türkçe ve yabancı popüler şarkı notaları, Türkü notaları, film ve dizi müzikleri notaları, keman konçertoları, keman sonatları, etütler, küçük parçalar ve daha birçok keman notası bulunmaktadır. Notaları PDF veya JPEG/PNG formatlarında indirebilir ya da yazıcıdan çıktısını alabilirsiniz. Nota okumayı bilmeyen veya zorlanan ziyaretçilerimiz için bütün notaların kolay do-re-mi şeklinde yazıyla notaları da mevcuttur. Ayrıca aşağıdaki yorum bölümüne istediğiniz keman notalarını yazabilirsiniz. En kısa sürede eklenecektir.

Notaların nasıl çalınacağına dair videolar için tıklayın.

Son eklenen notalar

1 Mayıs Marşıyeni eklenen keman notaları

Yıl Marşıyeni

Mor ve Ötesi Cambazyeni

Felix Körling Gençlik Marşı (Dağ Başını Duman Almış)yeni

Mehmet Efe: 23 Nisan Yıl Marşı

23 Nisan Şarkısı

Mor ve ötesi: Bir Derdim Var

Tones and I: Dance Monkey

Rolf Lovland: Song from a Secret Garden

Çav Bella

Cahit Berkay Selvi Boylum Al Yazmalım

Anonim Ederlezi

Zülfü Livaneli Yiğidim Aslanımyeni

Kristen Anderson-Lopez&Robert Lopez Into the Unknown

İlhan Şeşen Sen Benim Şarkılarımsın

Çanakkale Türküsü

BTS Blood, Sweat and Tears

BTS Boy with Luv

Queen Bohemian Rhapsody

Shawn Mendes & Camilla Cabello Senorita

Billie Eilish Bury a Friend

Louis Guglielmi La Vie En Rose

23 Nisan Marşı

Future: Mask Off

Luis Fonsi: Despacito

Ed Sheeran: Shape of You

İzmir Marşı

İstiklal Marşı

Şebnem Ferah: Sil Baştan

Teoman: Haziran

İbrahim Tatlıses: Haydi Söyle

Arnavutluk Halk Şarkısı: Jarnana

Ayla Çelik: Bağdat

Barış Manço: Kol Düğmeleri

Queen: We Will Rock You

Monty Norman: James Bond Theme

Katy Perry: Firework

Survivor: Eye of The Tiger (Rocky filminin ünlü müziği)

Walter Murphy: Family Guy

Bülent Özdemir: Lale Devri

Ermeni halk ezgisi: Sarı Gelin

Selanik Türküsü: Bülbülüm Altın Kafeste

Özdemir Erdoğan: Pervane (Bana Ellerini Ver)

Necip Celal Antel: Sevdim Bir Genç Kadını (Özleyiş Tango)

Azeri halk ezgisi: Ayrılık

İrem Derici: Kalbimin Tek Sahibine

Fırat Tanış: Yani Olmuyor

Kemanî Kevser Hanım: Nihavend Longa

Sezen Aksu: İkinci Bahar

İbrahim Tatlıses: Yalnızım Dostlarım

Ezginin Günlüğü: Sigaramın Dumanına Sarsam (Nadir Göktürk)

Kıraç: Yıllar Sonra

Muhlis Sabahaddin Bey: Hatırla Sevgili

Anonim: Gesi Bağları

Metin Bükey: Samanyolu

Sibel Can: Kış Masalı

Loreena McKennitt: Caddelerde Rüzgar (Tango to Evora)

Carlos Eleta Almaran: Historia de un Amor

Muâllim İsmail Hakkı Bey: Fikrimin İnce Gülü

Selâhattin Altınbaş: Duydum ki unutmuşsun

Kaptanzade Ali Rıza Bey: Yıldızların Altında

Anonim Yahudi Şarkısı: Memleketim (Rabbi Elimelekh)

Teoman: İstanbul&#;da Sonbahar

Yalçın Tura: Hasretinle Yandı Gönlüm

Aşık Veysel: Uzun İnce Bir Yoldayım

Tanju Okan: Kadınım

Anonim: Odam Kireç Tutmuyor

Grigoras Dinicu-Jascha Heifetz: Hora Staccato

İngiliz halk şarkısı: Greensleeves

V. Monti: (Çardaş): Czardas

Zülfü Livaneli: &#;Gözlerin &#;Kız Çocuğu

Astor Piazzola: Libertango

Frank Sinatra: My Way

The Beatles: Yesterday

Dean Martin: Sway (Pablo Beltran Ruiz: Quien Sera)

Iosif ivanovici: Tuna Dalgaları (Waves of Danube)

Edith Piaf: Padam Padam

Consuelo Velázquez: Besame Mucho

Eduardo di Capua: O Sole Mio

C. Fernandez: Cielito Lindo

Karl Jenkins: Palladio

John Legend: All of Me

Miley Cyrus: Wrecking Ball

Boney M.: Rasputin

Happy Birthday to You (Mutlu Yıllar Sana- doğum günü şarkısı)

Anonim: Şina Nari

The Wanted: Glad You Came

Kolbastı

Anonim: Bir Dalda İki Kiraz

Koji Kondo: Super Mario Bros

Lana Del Rey: Summertime Sadness

Carly Rae Jepsen: Call Me Maybe

Gotye: Somebody that I used to know

Nicki Minaj: Starships

Adele: &#;Someone like you &#; Rolling in the deep &#; Set Fire to The Rain

Rihanna: Stay

Onerepublic: Counting Stars

Lady Gaga: Applause

Robin Thicke: Blurred Lines

David Guetta: Titanium

Tomaso Albinoni: Adagio

Johannes Brahms: Lullaby (Ninni)

L.v Beethoven: Ode to Joy (Dokuzuncu senfoni&#;den) Für Elise (keman piyano için)

Jules Massenet: Meditation (Thais operasından)

Edward Elgar: Salut d&#;amore

Franz Schubert: Ave Maria (Amatör kemancılar için basitleştirilmiş versiyon) Serenade

Niccolo Paganini: Keman sonatı op3. no

Felix Mendelsshon: Düğün Marşı (İki keman ve piyano için)

J. Pachelbel: Canon (İki keman için)

L.V Beethoven: Keman ve Piyano sonatları (tamamı)

E. Ysaye: Solo keman sonatları

Pablo de Sarasate: Zigeunerweisen (Gypsy Airs)

FARİD FARJAD KEMAN NOTALARI

Taghtam Deh (keman ağlıyor, hiçlik)

Golha

FİLM VE DİZİ MÜZİKLERİ KEMAN NOTALARI

Clint Mansell: Requiem for a Dream (Bir Rüya İçin Ağıt) yeni

John Williams: Hedwig&#;s Theme (Harry Potter)yeni

Yalçın Tura: Umutsuz (Umutsuzlar film müziği)

Carlos Gardel: Por Una Cabeza (Kadın kokusu filmindeki tango müziği)

John Williams: Schindler&#;s List (Schindlerin Listesi film müziği)

Jerry Bock: Sunrise, Sunset (Damdaki kemancı-Fiddler on the Roof müzikalinden)

Sting/Mariano Mores: El Tango de Roxanne (Moulin Rouge filminden)

Hans Zimmer: Karayip Korsanları

Nino Rota: The Godfather (Love Theme)

Howard Shore: Yüzüklerin Efendisi (The Lord of The Rings)

Luiz Bonfá: Manha de Carnaval (Black Orpheus-Siyah Orfe filminden)

Stephen Warbeck: Game of Thrones

John Williams: Star Wars

James Horner: My Heart Will Go On (Titanic film müziği)

Kristen Anderson-Lopez,Robert Lopez: Let It Go (Frozen- Karlar Ülkesi oskar ödüllü müziği)

KEMAN KONÇERTOLARI

Oskar Rieding: Si minör keman konçertosu

Jean-Baptiste Accolay: Keman Konçertosu (La minör)

A. Vivaldi dört mevsim: İlkbaharYazSonbaharKış

Pyotr Ilyich Tchaikovsky: Keman Konçertosu (op. 35 Re Major)

Jean Sibelius: Keman konçertosu (op. 47 Re minör)

Johannes Brahms: Keman Konçertosu (op Re Major)

L.v Beethoven: Keman Konçertosu (op Re Major)

KEMAN ETÜDLERİ

Rodolphe Kreutzer 42 Etüd: Kreutzer 42

Pierre Rode: 24 Kapris

oylar

Article Rating

İstanbul Caz Festivali dün akşam Yıldız Sarayı bahçesinde Lena Chamamyan`ın şarkılarıyla sona erdi

18 Temmuz , Perşembe

 

Festival John Legend konseri hariç dün akşam Lena Chamamyan feat. Göksel Baktagir. Özer Arkun, Tuluğ Tırpan Trio ile son konserini verdi.

 

Bazı isimler vardır, yeterince tanıdığınıza inandığınız halde farketmediğiniz başka detaylar var mı, benim görmediğim ayrıntılar neler olabilir diyerek hakkında yeni şeyler öğrenmek için araştırmaya başlarsınız. Ve mutlaka bir kaç olumsuz yorum veya tespit bulursunuz, olmaması mükün değildir zaten ama mümkünmüş Lena Chamamyan hakkında özellikle Türk dinleyicisinin hiç bir olumsuz şey yazmamış olduğuna inanabilir misiniz? Evet, öyle Özellikle sesi Arap dünyasının kare asına girecek kadar beğeniliyor. Bir çok kişi Farid Farjad, Khaled gibi (hatta artık abartılı bir iyiniyet kabul etsek de Nusret Fateh Ali Khan) büyük seslerle aynı sırada anıyor.

 

Önce konser öncesine uzanalım.

 

Bu konser için geçen hafta sevgili Tuluğ Tırpan ile telefonda konuştuk. Nasıl bir konser olacağın dair ondan ön bilgiler almak, kendisi hakkında yeni şeyler öğrenmek ve Lena Chamamyan`ı bir de ondan dinlemek istedik.

 

Tuluğ Tırpan biliyorsunuz üçleme albüm serisinin sonuncusu My Blue Color`ı yayınladı. Yayınlandığı günden beri dinleme favorilerimiz arasında yerini hiç kaybetmeyen kayıtlardan biri ama bir türlü albümü hakkında detaylı söyleşi yayınlamak mümkün olmadı. Bunun sözünü de aldık.

 

Tırpan`ın son bir kaç yıllık (belki de daha eski) dönemi özellikle Balkan ve bu toprakların müziğine dönük. Sözünü ettiğimiz bu yeni albümünde bu etkiler bariz. Hatta trio sanatı olarak ülkemizdeki en iyi kayıtlardan biri. Kişisel projeksiyonunu etnik müzik değil ama (örneğin geçenlerde festivalde izlediğimiz Bojan Z. gibi) kendi müziğini de cazın içinde filizlendiren çalışmalar üzerine kurgulaması oldukça saygın bir düşünce.

 

Lena Chamamyan son bir yıl ya da biraz daha öncesine kadar Suriye`de yaşıyormuş. Suriye iç savaşa sürüklenince Fransa`ya gitmeyi tercih etmiş. Gelecekte ne olur bilinmez ama galiba artık orada. Sevgilisi ya da eşi ve aynı zamanda menajeri Chamamyan`ın tüm projelerini yöneten kişi.

 

Başarılı sesin Türkiye ve Türklerle ilgili duygusu oldukça sıcak. Daha önce bir çok kez Türk müzisyenlerle farklı projeler yapmış, konserler vermiş biri. Ermeni, Arap müziğini caz harmanıyla seviştirmesi kendi türünde söyleyen insanlar arasında onu hemen öne çıkaran özel bir ayrıntı. Dün akşam da zaten benzeri bir çok parçayı seslendirdi. Ermenice, Arapça söyledi Henüz yayınlanmamış yeni albümünden parçalar da söyledi Özellikle Beatles`ın Imagine`in de seyirci artık şahlanmıştı. Herkes kendi hayatı için daha iyi günlere dair özlemini John Lennon`ın sembol şarkısı üzerinden tarif etmeye kalpten katılıyordu. Chamamyan`ın hiç bir dediğini kaçırmayan dinleyici bize onu niye benzerlerinden daha fazla kendine yakın hissettiğini de bu sayede gösteriyordu.

 

Fotoğraflar için Leyla Diana`ya teşekkürler.

 

 

 

 


 

17 Temmuz , Çarşamba

 

Yine bir festivalin daha sonuna geliyoruz. Bu akşam ve 29 Temmuz gecesi dışında konser kalmadı. Geldi gelecek derken birden tüm toplumun içine yuvarlandığı Gezi Parkı direniş günleriyle festival acaba nasıl çakışacak düşüncesiyle bir anda başlayan konserler, acele ısınma turları, soluksuz koşturma, konser konser günlük, hiç bir detayı kaçırmama telaşı ve derken yine umulmadık bir konserle dün akşamın güzel anları.

 

Chano Dominguez İspanyol caz sahnesinin dünyaca ünlü ismi. Gerçek bir piyano virtüözü. Şaşırtıcı biri. Aslına bakarsanız, dün izleyene kadar caz evreninde kapladığı yerin büyüklüğü konusunda acilen giderilmesi gereken bilgi eksikliğimiz varmış. Bu bizim suçumuz. Bu yıl 53 yaşına basan piyanistle ilgili çoğu yerde flamenko caz ibaresine rastlarsınız ama bu şekilde söyleyince inanın bu efak tefek dev adama haksızlık olur. Chano tüm bunlardan çok daha fazlası. Bir kere tuşesinin inanılmaz bir blues`u var. Swing salınımını çok sevdiği o kadar belli ki Bir kaç cümlenin ardından hemen kendini swing-bop-latin ve blues evrenine atıveriyor. Tabii bizi de peşinden uçuruma sürüklüyor.

 

Sahnede hepsi iyi Basçısı, davulcusu, flamenko solisti, dansçısı hepsi iyiler ama Chano Dominguez yoksa hiç biri yok. Kendimizi kandırmayalım. Dün gecenin tek yıldızı vardı; Chano Dominguez.

 

Eve dönünce usta piyanistin dün akşam bir çok parçasını dinlediğimiz son albümü Flamenco Sketches`i ne kadar üstünkörü dinlediğimizi anlayıp hemen tekrar playera koyup dinledik. Miles Davis alamet-i farikası parçaların akşam konserde izlediğimiz yorumları Dominguez`in piyanosu (daha doğrusu triosu demek lazım) ve iki flamenko sanatçıyla müziğine görsel bir şov da eklemeyi başarmıştı. Haa bize sorsanız bu iki etnik eklenti olmasa olur muydu? Hiç bir eksiklik hissedilmezdi ama Dominguez tecrübeli bir isim, izleyiciyi müziğine daha yoğun çekmenin sırrını biliyor.

 

Flamenko Skecthes, Freddie Freeloader (ki özelikle bu parçanın piyano icrası başucu eseri olmaya layık), Blue in Green (enfesti), So What, All Blues (ah o blues) hepsi kalbimize çarpıp çarpıp geri geliyordu.

 

Festival hafif serin bir Arkeoloji gecesiyle son konsere bir adım daha yaklaşıyordu.

Konserden renkli notlar:

• Modacı değiliz ama Chano Dominguez`in kıyafeti ilginçti. Pantalonu daha da ilginçti. İspanyol renkler!!!!

• Gülhane Parkı giriş kapısında shuttle denen mini taşıyıcı araçlar gördük bu sene ilk kez mi kondular emin değiliz ama yürümeyi istemeyen ya da muhtelif sebepleri olanlar için çok güzel bir uygulama.

• Bur diğer notta yine (artık turist mi ya da burada yaşayan yabancılar mı bilmiyoruz ama) çok sayıda yabancı dinleyicinin varlığı oldu. Geçen sene Amerika da yayınlanan bir bültende İstanbul Caz Festivali için turistik turne ilanı görmüş hatta haber bile yapmıştık, bir kaç konserde aynı yabancı dinleyicileri görünce bu ilan geldi aklımıza, acaba öyle mi? Öyleyse ne güzel :)

• Geçen Arkeoloji konserinde yazmayı atladık, bu sefer belirtelim, bahçe konser düzeni geçen yıllara göre derece değişmiş. Önceden görkemli müze kapısının önündeki merdivenler sahne iken bu sene dikine oturma düzeni tercih edilmiş. Peki iyi mi olmuş? Bizce maalesef hayır!

• Yerleşim düzeniyle ilgili kaygımızı haklı çıkaran bir notta özellikle oturma düzenine göre sağ taraftaki koridorun her iki konser boyunca nerdeyse İstiklal caddesi kadar yoğun gidiş geliş trafiği. Bu konuda kendi arasında homurdanan çok dinleyiciye şahit olduk emin olun.

 

Fotoğraflar için sevgili Leyla Diana`ya teşekkürler.

 

 


 

16 Temmuz , Salı

 

Dün gecenin anlatımına nereden başlamalı Bu yıl festivalle ilgili genel olarak hangi yazıda, ne şekilde bahsedilse Deutsche Philharmonie Merck feat. Kerem Görsev Trio konserinden de özenle sözedildi. Genel ilgi başlıkları altında gazeteler, televizyonlar, dergiler `klasikle caz arasında` benzeri tanımlamalı cümleler kurdular. Elan doğru Hepsi yerli yerinde ama gecenin duygusunu dünkü konseri izledikten sonra anlatmaya yeterli mi? Kesinlikle değil! Arada kazanan büyük değer artışının yaratıcısı bir kaç isim sayesinde gecenin konseri çok daha özel bir anlam kazandı.

 

Nasıl mı?

 

Bu kişilerin başında hiç şüphesiz `konzertmeister` Wolfgang Heinzel geliyor. Deutsche Philharmonie Merck`in ünlü şefi sıradan bir şefin ötesinde hayallere sahip. Öncelikle caz müziğini nerdeyse esas işi klasik müzik kadar çok seviyor, bu kesin! Benzeri şeyleri daha önce de hakkında yazılanlardan okumuştuk, sahnede izlemesi çok daha ilginç.

Wolfgang Heinzel`in klasik ve caz müzikten oluşan oyun bahçesi

Daha önce pek çok kez klasikle cazın içiçe geçtiği konserler izledik ama bunların çoğu Bach ya da Mozart olsun klasik ustaların eserlerinin caza uyarlanmış yorumlarıydı. Şef Heinzel ise farklı bir uygulama tercih ediyordu, örneğin davul ve piyano Ravel`in Bolero`sunu seslendirirken paralel olarak klarnetten Gershwin`in Summertime`ını dinliyorduk. Müzikte birbirini tamamlayarak ilerleyen bu paralel duygu doğrusu tarifi zor güzellikteydi. Ayrı bir düzenleme değil, yanyana çalınan müzikler!

Sahnede Merck orkestranın geniş yaylı ve nefeslileri, önde ise piyano, klarnet, davul ve bastan oluşan caz dörtlüsü. İcralarda diyelim Mozart bildiğimiz formuyla ilerlerken caz quartetine geçen müzik orijinal dokunun devamıyla, bozmadan ama birden caza dönüşüyor. Konser boyunca bu şekilde pek çok müziği hayranlıkla dinledik.

* * *

Ama işin değinmemiz gereken bir de başka yanı var. Şef Heinzel`in izleyiciye dönük sıcak sunumu ve diyaloğu. Öncelikle, ilk kez geldiği İstanbul harika bir müzik insanını daha kendine hayran bırakmış. Şehrimizi muhteşem bulduğunun altını samimiyetle çizdi. Hatta bu duygusunu Alman şehirleriyle mukayese ederek heyecan verici bulduğunu da belirtti. Bir de, konserde neyi neden yaptığını kısa kısa ama tertemiz anlatması Hangi klasik parçanın hangi caz parçasıyla örtüşeceğini ve bunun nasıl olacağını tarif etmesi görülmeye değerdi Öyle güzel ve içten anlatıyordu ki, konser sonunda birlikte izlediğimiz arkadaşlarımızla `böyle bir kaç şef ve orkestramız olsa ve bir yıl boyunca şehir şehir dolaşıp konserler verseler bir yıl sonunda klasik ve caz dinleyicisinde inanın on kat artış olur` düşüncesinde hem fikir olduk. İş gelip, insan faktörüne haklı olarak düğümlenip kalıyor Bir tek kişi olarak Wolfgang Heinzel faktörü bile ne büyük bir değişiklik yaratır inanın.

Kerem Görsev Trio`dan harika performans

Konserin ortalarında şef Heinzel, Kerem Görsev Trio`yu sahneye davet ettiğinde az çok neyin olabileceğini kestiriyorduk ama yaşayınca yine de başka

Heinzel ve Görsev birlikte çok kısa zaman geçirebilmiş olmalarına rağmen zamanı oldukça efektif ve içten kullanmışlar. Kerem`in şefi kendi evinde ağırlaması, birlikte çalmaları, içtenliği çok artırmış. Sonunda, Görsev üçlüsünden üç parça dinledik ama damağımızda kalan bir saatlik konser tadıydı. İlk seslendirdikleri yeni albümünden Abaco ve Mastic Puding`di. Son parça ise daha eski bir beste olan V-8. Özellikle V-8 orkestranın bile yerinde duramamasına neden olacak kadar diri bir icraydı. Kerem, Kağan ve Ferit doğrusu çok formdaydılar. Bir ara, orkestradaki müzisyenlerin yüzlerine tek tek baktık, hepsi birer dinleyici olmuş ve çalınan cazdan çok mutlu, keşke biz de bir caz trio üyesi olsaydık der gibi dinliyorlardı.

Wolfgang Heinzel ve Kerem Görsev aynı piyanoda dört el finali

İşte bu güzel bir finaldi Konserin sonundaki alkış sağanağının kesileceği yoktu. Orkestra yerinden bile kalkamamıştı. Şef Heinzel kısa bir içeri gidiyor ama hemen dönmek zorunda kalıyordu. Sonda Kerem Görsev`le aynı piyanoda dört el birlikte çalmaları çok hoş bir sahneydi. Bir diğer hoş sahne de süpriz parça olarak Queen`in We Will Rock You yorumu oldu. Müthişti!

Konserden renkli notlar:

• Konseri izleyen çok sayıda ünlü gazeteci vardı ve bu isimlerin coşkuya en çok katılanı ise Hıncal Uluç idi. Eğer bir kaç gün içinde bu konserle ilgili coşku dolu bir yazı yazarsa Cazkolik yazmıştı dersiniz.

• Konseri Bülent Eczacıbaşı ile izleyen Pekinel kardeşlerin biri (acaba hangisi, ayırdetmek zor) acaba kendi konserleri için farklı bir ilham almış mıdır. Doğrusu çok memnun görünüyordu.

• Konserin sonunda 4 el çalan Heinzel Görsev`in icra esnasında çalmayı kesmeden bir anda yer değiştirmeleri çok hoştu.

Merck orkestranın çoğunlukla genç müzisyenlerden oluşması dikkat çekiciydi.

• Konser sonu ise ayrı bir şenlik oldu. A.K. Müzik`in standına koşturan müzikseverler gördüğümüz kadarıyla Merck orkestranın bulunan bütün kayıtlarını bir anda tükettiler.

• Son not ise konserin dışından olsun; Cemal Reşit Rey`den çıkınca Açıkhava`da devam eden Ebru Gündeş konserinden yansıyan müzik sanki tezat oluşturması gerekirken hiç de öyle gelmedi. Gündeş`in gür sesinden hangisi hatırlamıyoruz ama hayli ünlü bir şarkısı Orduevi`nun duvarlarına çarpıp geri dönüyordu. İstanbul işte böyle bir şehir, her yanıyla güzel bir şehir dedik!

seafoodplus.info / 16 Temmuz , Salı




15 Temmuz , Pazartesi

Dün gece (15 Temmuz)Arkeoloji Müzesi bahçesinde festival günlüğünün anlatması en zevkli konserlerinden birini yaşadık. Bu müzenin büyüleyici bir yanı var, sanki burada hiç bir konser kötü geçmezmiş gibi geliyor insana. Öyle güzel ve şehrin keşmekeşinden o kadar uzak, asude bir yer ki! Normalde birbirine tezat olur gibi düşünülen Gülhane Parkı`nın iftar organizasyonlu kalabalığı bile sanki dün akşamki renkliliğin kendine özgü bir parçasıydı.

Piyano ve bandolimden neşeyle birbirini kovalayan melodiler

Dün akşamki konser için söze önce bandolim denen bu harika aletten başlamak lazım. Küçük, sevimli bir enstrüman, esas olarak elbette kökeni oldukça eski olan lute familyasından gelen mandolin ve ud gibi başka enstrümanlarla da mukayese edilebilecek, çok tatlı hafif yuvarlak hatlı bir enstrüman. Kökenine dair yanlış bir şey söylemiş olmayalım ama bildiğimiz, yılında dünyaya gelen, Brezilyanın çok önemli ve ilginç kişilikli bestecilerinden Jacob Do Bandolim`in ayrıca yücelttiği bir enstrüman (soyadından da anlaşılacağı gibi). Yaşadığı döneme göre sıradışı bir besteci olan Jacob Do Bandolim kullandığı iki farklı mandolin olduğu söylenir. Asıl adı Jacob Pick Bittencort olan Yahudi sanatçının sahne ismi Jacob Do Bandolim.

Neyse, bu kısmı sınırlı tutup konsere gelmeli

İtalyan piyanist Stefano Bollani ve Brezilyalı bandolimci Hamilton De Holanda harika ikili olmuşlar. Müzikleri hayli neşeli iken gibi çok da romantik olabiliyor Bir anda yüzyıllar öncesi Rönesans saraylarının bahçesinde gezinirken bir anda Rio favelalarında uzaktan uzağa duyduğunuz bir müziğe benzeyebiliyor. Bandolim denen sihirli enstrümandan Kuzey Afrikanın çöl esintilerini alabilirken, Bollani`nin piyanosuyla bir anda yüzyıla dönebiliyorsunuz. Sanki o yıllarda Arjantin`in bandoneonuna rakip bir duygu getirmiş olabilir mi? Eğer öyle ise bile bunu başarması mümkün değildi, hem çok farklı sesler hem çok farklı duygular

* * *

İkili, gece konser boyunca kendi çalışmaları yanında Egberto Gismonti gibi Brazilian, latin Amerikalı bestecilerin eserlerini de seslendirdiler. Daha popüler, günümüze yakın müziklerin farklı yorumlarını da dinledik. Kimsenin kılı bile kıpırdamıyordu. Tam iki kez bis parçası çalındı. İlki çok merak ettiğimiz Oblivion`du. Bizce Astor Piazzolla`nın Libertango`sundan dahi çok daha güzel bir bestesi olan Oblivion ikilinin YouTube`da izlediğimiz versiyonlarıyla nerdeyse aynıydı. Oldukça başarılı ve lirikti

* * *

Konser bitip de Gülhane`nin turistlerle dolu renkli kalabalığına karıştığımızda dinlemeyi çok istediğimiz halde Lloyd Chisholm`un Salon konserine yetişemeyeceğimizi anladık. İki alto, bir trompetli gece acaba nasıl geçti?




12 Temmuz , Cuma

Günlüğü baştan beri takip edenlerdenseniz bu yaz festival konserleri kadar konser mekanlarından da söz ettiğimizi bilirsiniz. İşin doğrusu, söz edilmeyecek gibi değil. Hem Boğaz`daki elçilik bahçeleri, hem Cuma akşamki İstanbul`un tam kalbi Haliç`teki Rahmi Koç Müzesi doğrusu caz konserlerinin festivalde bir konser mekanında dinlenmesinden ziyade mekanla birlikte yaşayan, onlarca, yüzlerce yıldır taşıdıkları ruhu dinleyecilerle paylaşan yerlere dönüştüler.

Haliç`te bize miras kalan doğal dokuyu biz de gelecek nesillere miras bırakmalıyız.

Caz İçin Tuhaf Bir Yer konserini izlemek için önceden arabanın içine doluşarak trafik kaosunun içinden değil boğazı geçip Haliç`e süzülerek gitmeyi tercih ettik. Bu sayede görübilecek en güzel İstanbul manrazasını denizden görme imkanı olacaktı. Bunu yapmayı istememizin bir nedeni de son sıralarda basında sıkça haber olan yıllık Haliç tersanesinin ihaleyle özelleştirileceği haberiydi. Böylesi muhteşem bir mekanın ve İstanbul mirası bir yerin artık sadece Ara Güler fotoğraflarında kalması, şehrin kendi dokusu içinden alınması süreci doğrusu gücümüze gitti. Umarız bu hatadan dönülür diyerek tersaneyi bir de denizden görmeyi istedik ve hatta bir de mini video çektik. Öyle aman aman bir şey değil video ama, yaşlılığı, kiri pasıyla bile şehrin özel dokusu bu harika mekanın güzelliğini yine de veriyor sanırız. Siz de bakın lütfen.

Fimin sonu da zaten güzel bir zamanlamayla Caz İçin Tuhaf bir Yer konserinin gerçekleşeceği Rahmi Koç Müzesi`nin hemen yanındaki Hasköy iskelesine bağlandığı için biz de buradan konsere geçelim. Ama bu güzel müzeden bir iki resim eşliğinde yapalım bu geçişi.

İşin doğrusunu söylemek gerekirse gelecek senelerde de bu müzede konser olacaksa eğer (ki umarız olur) mutlaka bir kaç saat önceden gelip önce müzeyi iyice gezmeli. Buraya sadece iki resim koyduk ama hem kendi anılarınızla başbaşa kalacağınız hem gözünüzün önünden koskoca bir sanayi tarihinin geçeceği bir müzeden sözediyoruz. Örneğin, hangimiz artık müzeye emanet edilmiş Fenerbahçe vapuruna kurulup boğazın bir iskelesinden bir diğerine gitmedik ki

* * *

Kairos 4tet`in müziği tipik İngiliz mutfağı gibiydi

Bu tespiti hem bir eleştiri hem de bir yerde övgü olarak düşünebilirsiniz. Biliyorsunuz, İngiliz mutfağı nerdeyse olmayan bir mutfak Ama dünyada giderek yükselen bir İngiliz mutfağı terennümü de var. İlginçlik burada zaten Grubun lideri soprano ve tenor saksofon çalan Adam Waldman olabilir ama biz sadece Ivo Neame(Ayvo Nim okunuyor) çalınca heyecanlandık (biz derken dinleyenler değil `ben` dersek daha doğru olur). Müziğini çoğunlukla dört ya da beş ölçü melodinin melankolik tekrarları üzerine kurgulayan Waldman, genel duygusal ifadesini de kuzeyin Baltık rüzgarlarını arkasına alarak minimalist dramatik tansiyonu kan basıncına yükseltmemek kaydıyla başarıyla uyguluyor. Ama, bu heyecan verici oluyor mu? Sınırlı Oldukça sınırlı Heyecan nerde biliyor musunuz? Ivo Neame`nin piyanosunda Son sıralarda en çok Alman piyanist Michael Wolnny bu kadar etkilemişti, şimdi bir de Ivo Neame yaptı aynı işi ama onun hayranlık verici soloları da sadece konser boyunca iki ya da üç kez geldi.

* * *

En son parçada davulcu Jon Scott`un davulu, Phoronesis`in basçısı olarak tanınan Jasper Hoiby`nin araya girişleri bunu niye konserin tamamında yapmadınız ki dedirtti. Konserin finali bu bakımdan gerçekten güzel oldu.

* * *

Verilen kısa aranın ardından başlayan Bojan Z konserini sadece ilk bir kaç parçasını izlemekle yetinmek zorunda kaldık zira dinlemeye söz verdiğimiz Şenay Lambaoğlu feat. Mederic Collignon konseri başlamıştı bile. Ama şu kadarını söyleyebiliriz, Bojan Z. doksanlardan bu yana Avrupa caz sahnesinin sürekli yükselen isimlerinden. Bunun nedenini ilk bir kaç parçadan bile anlamam mümkündü diyelim ve Şenay Lambaoğlu`na doğru yola çıkalım

* * *

Mederic Collignon adında bir `fırlama`

Başlık biliyoruz biraz değil baya yanlış anlamaya müsait ama inanın bunu övgü olsun diye söylüyoruz. Hani sokağın, mahallenin en tatlı, delişmen tipleri vardır ya, işte onları sevdiğimizden mesela `ne fırlama herifsin` filan deriz, bu başlıkta o niyetli bir başlık

 * * *

İşin doğrusunu söylemek gerekirse, yukarda dediğimiz gibi konserin ortasında içeri girebildik, sevgili ŞenayYelkenli isimli şarkısını henüz söylememişti, sahnede Yahya Dai ile Collignon tatlı çalıyordu, arkasından Şenay sahneye geldi İşte tam o sırada girdik. Collignon`un sahne enerjisi görülmesi gereken bir şey. Bu adamı seneye bizim mekanlarımız kaçırmamalı, seyirciyi avucunun içine alır ve neler yapar bilinmez Öyle delişmen, yetenekli ve sevimli biri. Sesiyle muhteşem şovlar yaptığı gibi hornetiyle de ayrı bir dünya

Konserlerden renkli notlar:

Rahmi Koç Müzesi`nin iki yanındaki geniş çimen parklarda mangallarını yakarak iftar hazırlığındaki aileler

• Müzenin kafeleri ayrı güzellikte yerler. Bir çok kişi konserden epey önce gelip bu kafelerde güzel vakit geçirmeyi iyi akıl etmişti.

• Müze o kadar dolu ki insan ister istemez konser vermek için o geniy alanı nerden buldunuz diye soruyor, sevgili Harun (İzer) iki uygun yer vardı, biri konseri izlediğimiz alan ve orada bulunan tüm sergi objeleri konser için kaldırılıp özel bir alan oluşturulmuş.

Kairos 4tet üyeleri de müzeden etkilenmiş olmalılar ki öve öve bitiremediler. Bir de (o kısımda ne dediğine dikkat edemedik) Adam Waldman Gezi parkı ile bir gönderme yaptı sanırız zira büyük bir alkış tufanı koptu.

Adam Waldman ile ilgili bir not: Afro kabarık saçının nasıl göründüğüyle uğraşmaktan müziğini icra edemeyecekti çocuk.

• İki konser arasında görme fırsatı oldu, müze kafesi nerdeyse konser kadar doluydu

• Gelelim Şenay Lamboğlu feat. Mederic Collignon konserine. Şenay siyah elbisesi içinde zok güzel görünüyordu, bu notu mutlaka eklemek lazım.

• Gördüğümüz kadarıyla Mederic`in enerjisi sahnedeki diğer müzisyenleri de (Yahya Dai, Ediz Hafızoğlu, Volkan Hürsever, Cem Tuncer) etkilemişti. Nasıl etkilemesin ki zaten Acaip bir adam!

Mederic Collignon`un kime benzediğini sonunda bulduk, Luc Besson`un yıllar önce çok sevilen bir filmi oynamışytı sinemalarda Subway diye. Oradaki Parisli ilginç karakterler vardı, onlardan biri mesela




10 Temmuz , Çarşamba

İstanbul Caz Festivali konser trafiğinde İstanbul kazan biz kepçe konser konser salonlarda, yollardayız

Cazkolik olarak dün akşam iki ayrı konsere dağıldık. EST Senfoni konserini izleyen arkadaşlarımızda hangi notlar var daha tam belli değil, okuduğunuz notlar gece geç vakit yazılırken konser biteli bir kaç saat olmuştu ama bu satırların yazarı ise merakla beklediği Evrim Derimel Ensemble konserinde ön sıradan yerini almıştı.

Türk caz müzisyenlerinin en büyük sorunlarından biri (böyle bir sorunu olanı kastediyoruz tabii ki) makamsal Türk musikisini cazın içine sokma çabaları olmuştur. Türk müziğini ancak herkes kadar ortalama tanıyan ve seven biri olarak özellikle klasik musıkinin cazla nefes kesici eşleşmesi olacağı sanki hep aşikar gibidir. Ama sorun, bunu layıkıyla, formları itiştirerek uyduran değil, lezzetiyle içiçe geçirerek yapabileni dinlemekdi. Yansımalar grubu, Kudsi Ergüner`in kimi işleri, Güç Başar Gülle(ve daha başkaları gibi) isim ve topluluklar gerçekten önemli çalışmalar yaptılar ama bu konuda dün akşam izlediğimiz Evrim Demirel Ensemble`ın farklı bir kulvardan sorunu yeniden tanımlamaya çalıştığını görüp, yeni tasvirler getirme çabasına şahit olunca bu `iki dünyanın cazı` konusunda başka bir pencereden bakabilmek mümkünmüş diyebiliyoruz artık. Üstelik Evrim Demirel`in müziğinde modern cazın tüm vurucu unsurları en güçlü cümlelerle yerini bulurken Hafız Post, Ali Ufki gibi yüzyıl bestekarlarının eserlerinin bugünün caz modernizmi içinde zümrüt yeşili mücevher gibi durabilmelerinin sırrı çok önemli.

Tanburi Özer Özel`in sesindeki berraklık, tanburundaki çelebilik

Evrim Demirel`in müziğindeki kilit isim kuşkusuz tanburu ve sesiyle Özer Özel. Türk caz dünyasının çok daha yakından tanımaya ve dinlemeye ihtiyacı olduğu aşikar bu harika müzisyenden Hafız Post`un `Çün sana gönlüm müptela düştü`yü dinlemek bizler gibi cazseverler için gerçek birer sürpriz

Saksofonist David Kweksilber`ın alçak gönüllülüğü

Gecenin konuk sanatçısı, Hollandalı soprano saksofon ve bas klarnet ustası David Kweksilber parçaların içindeki yaratıcılığı ve ustalığı yanında alçakgönüllü ve harika bir insan olduğunun da işaretlerini gösteriyordu. Chapulling doğaçlamasındaki bas klarnet tek başına her şeyi açıklamaya yetiyor.

* * *

Kısacası, Evrim Demirel Ensemble gecesi zaten çok iyi geçecek beklentilerimizin de ötesine geçerek bu müziği çok daha fazla sayıda dinleciyle buluşması gerek gerçeğini düşünüp durduk. Umarız öyle olur

Konserden renkli notlar:

Salon`da dün akşam çok hoş ve meraklı bir dinleyici vardı. Müziği son notasına kadar ilgiyle dinlediler ve içten alkışlarını eksik etmediler.

Salon`da dün akşamki kadar yabancı müzik dinleyicisine rast gelmemişiz. Belki de biz denk gelmedik ama sahneden yayılan müziğe en az bizim kadar ilgi gösteren turist yabancıların olması doğrusu güzeldi.

Evrim Demirel Ensemble`ın menajerliğini de yürüten Zümra Oktayoğlu`nun her detayın peşinden koşması ve yetmeyip bir de konseri kayda alması yaptığı işi ne kadar sevdiğini de gösteriyordu.

Evrim Demirel`in Ada albümüyle bizi ilk tanıştıran, Açık Radyo-Dünyanın Cazı programcılarından, sevgili dostumuz Levent Öget`in konserde olması kaçınılmazdı ve mutluydu

Fotoğraflar için Leyla Diana`ya teşekkürler.




09 Temmuz , Salı

Son haftalardaki ruh halimize bakarsanız dün akşamki David Sanborn Bob James müziğine çok ihtiyacımız varmış.

İstanbul Caz Festivali`nin en güzel konserlerini birbiri ardına eklemeye devam ediyoruz. Dün akşam Sütlücü Kongre Merkezi`nde David Sanborn ve Bob James konseri cazseverlerin heyecanla beklediği gecelerden biri olduğunu fazlasıyla ispat etti. Ama, geceyi ve konseri anlatmak için işe önce Sütlüce Kongre Merkezi`nden başlamak gerek

Haliç bölgesi büyük bir değişim yaşıyor

Sütlüce, Hasköy bölgesinin yıllar önceki halini bilenlere sorsanız bu semtlerde caz konseri izleyeceğiniz aklınıza dahi gelmezdi. Haliç`in temizlenmesiyle başlayan sürecin sonunda İstanbul`un kalbini yeniden kazanacağımız o yıllarda bile uzak bir öngörü sayılmazdı ama ülkemizde herşey mehter adımıyla ilerlediği için Haliç ve İstanbul`un bu binlerce yıllık tarihi bölgesi de ağır gelişiyor Ama gelişiyor

Örneğin Sütlüce Kongre Merkezi Dün akşam bir de bu gözle yeniden ve taa yolun başından itibaren gözledik. Sorun yok mu? Elbette var!.. Salonun akustik sorunlarını daha önce burada verilen konserlerle ilgili yazılarımızdan hatırlayacaksınız ama gerek kongre merkezinin etkileyici konumu, gerek salonun ihtiyaca cevap vermeye muktedir kapasitesi önemli bir merkez olması gerektiğini bas bas bağırıyor. Gerisi işletme ve PR sorunları aslında Tabii, teknik sorunların da çözülmesiyle emin olun çok iyi bir salon olur. (Lafın burasında, ulaşım için kesinlikle deniz yolunu kullanmanız tavsiye, harika bir manzara, güzel bir yolculuğu var ve salonun koltukları çok rahat!)

Gelin bu noktadan itibaren konsere geçelim

Her konserin ilk dakikaları dinleyici ile sanatçı yabancılaşmasının yaşandığı anlardır. Kısa sürer. Hele karşılıklı potansiyel keşfedilince konserin tadına doyulmaz.

Dave Brubeck Quartet`in ruhuna gönderilen selam

Dave Brubeck Quartet`in Sanborn James dörtlüsünün üzerindeki projeyi yönlendirici etkisini kağıt üzerinde bilmemize rağmen efektif sonucunu görmek için yine de konseri izlemek şartmış! Aslında, sanatçıların Brubeck`in efsanevi dörtüsü ve müziğinden ne denli (özellikle ilk gençliklerinde) etkilenmiş olduklarını anlıyoruz. Zaten, kendileri de belirtiyor. Akşam sahnedeki kare as kurgusu Brubeck Quartet`le birebir örtüşen dörtgene sahipti. Dave Brubeck Bob James ikilisi Brubeck`in müziğindeki `logic construction`ı daha farklı bir müzikal ifadeyle olsa da nerdeyse aynı başarıyla sahneye taşımayı başarıyordu. Paul Desmond David Sanborn alto ikilisi ise birbirinden farklı tarzların ve zamanların adamları ama aynı kesişim kümesinde buluşmayı fevkalade başarıyor. Hele ki Sanborn`un (tutucu cazseverler için smooth ve pop geçmişi ve özellikle pop işlerde acılı, baharatlı sos gibi gelen altosu şecerede bir çentik olarak duruyorken) dün akşamki performansı Desmond`un ruhuna gerçekten çok güzel bir selam oldu.

* * *

James Genus ve Steve Gadd`in Eugene Wright ve Joe Morello hali ise Brubeck efsanesinin ağırlığına rağmen inanın dün akşamki ikili bize çok daha yakın geldi. Ellilerin rhythm section anlayışının altından çok sular aktı. Eğer sahnede Genus Gadd gibi bir ikili varsa (mukayese etmek doğru değil elbette ama) herkesin işi çok zor diyebiliriz! Genus`ın bas melodileri aklımızı aldı. Ya Steve Gadd! Burada Gadd ustaya fazladan cümle eklemek mutlaka şart: 68 yaşındaki büyük davul ustasıyla Türk caz dinleyicisinin ekserisi İzzet Öz`ün seksenlerin TRT`sinde yayınladığı harika müzik programı Teleskop`taki efsanevi Simon Garfunkel Central Park konseriyle tanıştı. Dün akşam Gadd`e özel alkışın arkasında yatan ustanın parmak ısırtan müzisyenliği yanında inanın o yıllardan hücrelerimize işlemiş özel sevgisi de var.

Harika besteler dinledik

Cazın pop ve diğer müziklerle bir çok farkından biri de popta iyi müziği albümde dinlersiniz (konserlerin çoğu berbattır), cazda ise iyi müziği albümde dinlersiniz, daha iyi müziği ise konserde! Quartette Humaine`in yeni albümünü alın ve dinleyin, sonra dinlediğiniz parçaların dün akşam konserde dinlediğiniz halini anımsayın ne demek istediğimiz ortaya çıkar. Yeni albümden, 27 yıl önce yayınlanmış Double Vision`dan, sanatçıların farklı bestelerinden, Marcus Miller`ın önceki bestelerinden oluşan müthiş bir line-up vardı.

İyi müziğin iyi müzisyenle bizi birbirimize severek yapıştıracak kaliteli tutkalına ihtiyacımız varmış

Malumunuz, son haftalarımız güzel geçmiyor. Aklımız hep başka yerlerde. Dün akşam Sanborn-James-Genus ve Gadd dörtlüsü farkında olmadan hayranlık veren müzikleri ve müzisyenlikleriyle bize özlediğimiz ve birbirimize severek yapışmaktan haz alacağımız o güzel formülü yani tutkalı verdiler. Akşamki konserin bizde en güzel duygusu da bu oldu.

Sahneden renkli notlar:

David Sanborn Bob James konserinin yaş ortalaması 63,5 idi Havadaki tecrübe katsayısını varın siz hesaplayın!

• Piyanistlerin nota kağıtlarıyla boğuşmasına alışkınızdır ama Bob James yaşına karşın teknolojiyi yakından takip ettiğini notaları dokunmatik tabletten okuyarak gösterdi. Cool`du!!!

• Salonun bir çok yerinden test ettik, set up`ın kalabalıklığı ve yüksek platform nedeniyle davulcu Steve Gadd`in kendisini oturuyorken görebilmek kısmet olmadı. Sadece ayağa kalktığında görebildik.

• Her müzisyenin sahnede belirgin duruşları ve vücut hareketleri vardır, hatta kiminin alamet-i farikasıdır. Sanborn`un duruşu ise meğer `yengeç duruşu` gibi bir şeymiş. Sol ayağı hafif arkada, bir çeşit külhanbeyi gibi sol omuz hafif aşağıda Böyle ilginç bir pozisyon alışı vardı

• Son not ise Bob James`in kırmızı ceketine dair olsun. Normal hayatında bu kadar canlı giyiniyor mu usta piyanist bilmiyoruz ama sahnenin en renkli müzisyeniydi. İçindeki genç hala canlı demek ki!

Fotoğraflar: Emre Mollaoğlu




06 Temmuz , Cumartesi

Festival günlükleri cazseverlerin yakın takibi altında. Biz de konser izlenimlerini mümkün olduğunca renkli anlatmaya çalışıyoruz ama Cumartesi günü festivalin Tünel Şenliği etkinliği (ki yıllardır harika anlara sahne olur, yine öyleydi aslında mekanlarda konserler harikaydı ama maalesef) konusunda okurlarımız niye bir şey yayınlamadığımızı sordu, haklılardı, önce ne diyeceğimizi bilemedik, sanki ortada hiç bir şey yokmuş gibi konserler şöyleydi-böyleydi diye yazmak yanlış olacaktı, peki ne yapalım, düşündüklerimizi nasıl dile getirelim derken sevgili Ayşegül Yeşilnil`in yayınladığı fotoğraf tam da düşündüğümüz karşılığı yansıtıyordu. Hollanda Konsolosluğu bahçesinde konser öncesi sevgili Nezih Yeşilnil`in gülümseyen, mutlu yüzü, konser sırasında mı, sonrasında mı artık bilmiyoruz fotoğrafta gördüğünüz hale dönüştü. Biz de böyle bir günü bundan daha iyi bir fotoğraf anlatamaz diyoruz ve başka da bir şey demiyoruz




05 Temmuz , Cuma

Festival günlükleri boğazda müzik anılarına dönüşüyor

Bugün, konuyu Melody Gardot`ya getirmeden önce festival yönetiminin bu yıl boğazın el değmemiş güzellikteki yabancı elçilik binaları ve bahçelerinde konser düzenleme fikrine kısaca da olsa değinmemiz lazım. Pas geçersek ayıp olur İstanbul öyle güzel ki gündelik hayatımız hınca hınç olduğu için ne kadar özel bir şehirde yaşadığımızı unutuyoruz. Festival programı açıklandığında kendi aramızda konuşurken boğazdaki elçilik mekanlarını görünce uzaklıktan, nasıl gideriz, park bulur muyuz, geri dönmemiz kolay olur mu, nerde yemek yeriz benzeri kaygılardan tutun da, kendimize işti, güçtü gibi bir sürü ıvır zıvır sebep yaratmaya çalıştık. Ama her zaman olduğu gibi biletlerimizi elimize aldık. Çünkü biliyorduk ki hem konser, hem de mekan için hatıralarımızın konser anıları galerisinde özel bir oda ayıracaktık. Melody Gardot`yu dinlerken göz ucuyla boğazdaki çırpıntıya göz atmanın zevkini hiç bir şeye değişmeyecektik. Bu harika kadını zihnimize kilitleyecektik. Allahtan hepimizin içinde bir alter ego var da bu tarz konser kararlarını bu ikinci kişiliğimiz alıyor, çünkü o büyük resmi görüyor.

Yani, uzun sözün kısası festivalin bu yeni mekanlar arayış enerjisini tebrik ediyoruz. Zaten konser ve mekan eşleşmesini fevkalade yaptıkları için bize sadece konsere gitmek ve keyfini çıkarmak kalıyor. O yüzden gelin önce bu güzel mekanın fotoğraflarına bakalım.

Portekizceye aşıktır Buenos Aires`in milonga cefelerine, Rio`nun favelalarına Lizbon`un denize dik inen sokaklarına, Venedik`te ölüme, Tijuana`nın çocuklarına, Thelonious Monk`a, kilisenin çanlarına, öğlen güneşine, evlerin uçuşan perdelerine, uçsuz bucaksız Meksika`nın aşı boyalı çiftliklerine, ıssız kiliselerine, Diego Rivera`nın kadınlarına, Diego Rivera`nın kendisine

Basın hep geçirdiği kazayı ve üstünde kalan etkilerini yazdı. Kaşıdı. Didikledi, Kurcaladı. Ama Melody Gardot içindeki dalları kıran bu kazadan sonra Rivera`nın kadınlarından biri oldu




04 Temmuz , Perşembe

Aslında, Festival Günlüğü`ne dair ilk notları önceki gün tuttuk ama hepimiz için festival sanki dün akşam başlamış gibiydi. Hani, `şişman kadın çıkmadan opera bitmez` denir ya, İstanbul Caz Festivali`nde de ödül töreni olmadan festival başlamaz Tören olur, konuşmalar yapılır, teşekkürler edilir, sponsorlara plaketler verilir ve en son Yaşam Boyu Başarı ödülü alanlar sahneye çıkar, işte o zaman festival başlamış demektir

Dün akşam, cazseverler olarak harika bir geceye daha tanık olduk. Hem töreniyle, hem sonradan sahne alan Anthony Strong konseri ile hem de en son aceleyle yetiştiğimiz Salon`da Uraz Kıvaner Quintet konseriyle

Gelin hepsine tek tek göz atalım

Söze önce ödül töreninin yapıldığı Avusturya Elçiliği yazlık rezidansından başlamak lazım, burada daha önce de konserler verildiğini duyduk ama gitme fırsatımız olmamıştı. Görür görmez de boğazdaki benzeri elçiliklerde olduğu gibi hayran kaldık. Hemen denizin kenarıyla, elçilik binasıyla, arkasındaki bahçesiyle muhteşem bir yer Özellikle yazın çok daha fazla kullanılmalı. Bizler hep bahçedeydik ama Osmanlı mimarı Balyan ailesinin elinden çıkmış gibi duran binada göz ucuyla gördüğümüz kadarıyla güzel bir sergi vardı. Semtin canlılığı, boğaz kenarından akıp giden hayat ve bahçede caz Hepsi güzeldi Bahçede dolaşırken hem festival yönetiminden hem caz çevresinden bir çok tanıdıkla kısa kısa görüşme imkanı oluyor. Mehmet Uluğ ile ayaküstü konuştuk. Çeşme açılmış, neşeliydi Anthony Strong`u seneye Babylon`da izler miyiz diye sorduk, bilmiyorum, sen çok övüyorsun dinleyelim diye meraklandı. Ardından, sonbaharda Akbank Caz Festivali bomba gibi geliyor müjdesini verdi. Daha önce dedikodular duyduk ama yetkili ağzın söylemesi başka. Sevgili dostlar, sonbahara şimdiden sıkı durun Bir teşekkür de İKSV vakfın ve festivalin sempatik ekibine, hepsi harika genç insanlar. Gerçekten yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor. Yaptıkları işleri sevdikleri belli.

Ödül töreni de oldukça sempatik ve neşeliydi. Hasan Kocamaz sağlık sorunları nedeniyle gelememişti, yerine ödülü kızı teslim aldı. Durul Gence ise oradaydı. Resimler nasıl anlar olduğunu kelimelerden daha iyi anlatıyor.

Anthony Strong`un dinamik, swign yorumlarını dinleyici sevdi

Doğrusu Anthony Strong konserini oldukça merak ediyorduk. Konser esnasında sevgili Hülya Tunçağ, Şenay Lambaoğlu, Leyla Diana bir aradaydık. HülyaTunçağ`a Anthony Strong`un Delovely albümünü hararetle önerdik, zaten o da genç sanatçıdan hayli memnun kalmıştı. Lirik tenor sesiyle, quartetin dinamik swingiyle, Strong`un sahne enerjisiyle ilk bir kaç parçada dinleyiciyi yerinde sallamaya başlamıştı bile. Bu genç ismi bir yere yazın. Türkiye de sık sık dinler miyiz bilmiyoruz ama haberlerde adını sık duyacağımız kesin.

Gece kaçırmak istemediğimiz bir konser daha vardı; Uraz Kıvaner Quintet feat. Marco Tamburini. Aynı Cazkolik ekibi bahçede Strong şarkılarıyla dolu yarım saatin ardından hızla yola koyulduk. Şişhane de ise başka bir İstanbul vardı

* * *

Bu yıl festivalde cazın ana damarıyla ilgili mavi kanın European Club konserlerinde akacağını yazıp, söylemiştik. İşte, daha ilk konserle turnayı gözünden vurduk! Övgüleri sıraya dizmekte fayda var.

Önce, başlığı oyun yazarı ve hikayeci Haldun Taner`in ünlü kitabından ilham aldığımızı belirtelim Uraz Kıvaner`in `Pieces` albümünü zaten çok beğenmiştik, bu beşli ile ayrıca sevdik. Uraz Kıvaner, Engin Recepoğulları, Ozan Musluoğlu ve Ferit Odman rahatlıkla dünyanın her yerinde çalacak, kendi kuşağının bütün müzisyenleriyle aynı sahneyi paylaşacak karatta, bundan hiç kuşku yok. Sahnede hepsi birbirini mükemmel tanıyor ve tamamlıyor. Engin Recepoğulları`nın saksofonu her izlediğimizde daha da şaşırtıcı hale geliyor. Tenor ile soprano saksofonu aynı kıymette çalabilen dünyaca ünlü ustalar arasında bile azdır emin olun.

* * *

Uraz Kıvaner Quintet konsere `Pieces` albümünden iki parçayla başladı. Her ikisinde de Tuna Ötenel`in büyük etkisi vardı. Zaten Uraz Kıvaner de parça anonslarında Ötenel`den ne kadar etkilendiğini söyledi. Tuna Ötenel`i sık dinleyenler onun kendine has melodisi olduğunu bilir. Kısa, ölçülü, akılda kalıcı bir melodi. Benzeri bir duyguyu Kıvaner`in bestelerinde de buluyoruz.

Tabii, ister istemez gözler bir yandan İtalyan trompetçi ve kornetçi Marco Tamburini`deldi. Baştan çok sempatik biri olduğunu hemen belirtelim. Uraz Kıvaner`in bestelerinin ruhuna gerçekten hızla adapte olmuş ama onun kendi ruhunu anlayabilmek için kendisine ait iki besteyi dinlemeyi beklemek lazımmış. Özellikle pes kornet tonları oldukça etkileyici. Pes ve balada yakın. Tamburini`yi dinlerken İtalyanların kendine ait sesi olduğu gerçeği bir kez daha aklımıza geldi. Enrico Rava, Paolo Fresu gibi büyük isimlerin oluşmasına öncülük ettiği bu soundun ta rönesans dönemine kadar uzanan lirik bir teması var. İnanın oldukça berrak biçimde hissediliyor. Ama tecrübesi ve içtenliğiyle (herhalde) ilk kez geldiği İstanbullu caz müzisyenlerinin müziğine de hemen adapte olabiliyor. Hem de yıllardır birbirlerini tanıyan yakın dostlarmış gibi.

* * *

Konserde Ozan Musluoğlu`nun `You Must Forget Sometimes`ını çalmaları tam isabet! Enfes bir seçim ve icra idi. Yine Kıvaner`in kendine özgü sesi ve şarkıları, Engin`in ara ara Coltranevari dip çıkışları müthişti! Jule Styne Sammy Kahn standardı ama tüm dünyada Chet Baker ile anılan `I Fall in Love Too Easily` ülke sınırları dahilinde dinlediğimiz tartışmasız en iyi yorumdu.

Quintetin bis parçası Body And Soul`u dahi zarif bir sahne planlamasıyla organize ettikleri hissi veren icra gecenin ve konserin finali için mükemmel bir malt viski lezzetindeydi. Salon doluydu, herkes mutluydu, Şişhane`de yağmur yağmıyordu ama son sıralar dinlediğimiz en iyi konserden herkes mutulu çıkıyordu.

Darısı European Club`ın diğer konserlerine. Zaten konser sonrasında hem Ozan`la, hem sevgili Şenay`la hazırlandıkları konserlerini ayaküstü konuştuk ve heyecanla beklemeye başladık.




02 - 03 Temmuz , Salı, Çarşamba

Yeni bir festival günlüğünden daha merhaba Takip edenler bilir, festival günlüğü Cazkolik`in caz festivallerinde alışkanlık haline getirmeye çalıştığımız, festival boyunca gün gün, konser konser olan biteni aktardığımız, notları, izlenimleri okuyucumuzla paylaştığımız gündelik izlenimlerdir. Bu izlenimlerde genellikle koyu müzikal analizler yapmak yerine anlık izlenimlere, görünür alanda olan biteni aktarmaya çalışıyoruz ve elbette en çok da sahnede olan biten ilgi alanımızda oluyor.

* * *

Festivalin açılış konseri Alicia Keys`den

İstanbul Caz Festivali açılışı bir önceki gün Alicia Keys ile yaptı Biz de konserdeydik. Gerek rastladığımız tanıdıklar arasında, gerek kulak kabarttığımız konuşmalarda en çok duyduğumuz kelime `vasat` oldu. Bunu izleyicinin genel kanaati olarak mı kabul etmek lazım doğrusu emin değiliz ama böyle bir izlenim aldığımız kesin. Esas amacımız konsere dair lugat paralamak yerine aşağıda konserden koyduğumuz fotoğrafa dikkatinizi çekmek, neden derseniz, fotoğrafta dikkatinizi çekmek(ve uzun zamandır değinmek istediğimiz) bir detay var. İzleyicilerin ellerindeki cep telefonlarına bakar mısınız lütfen? Sadece bu fotoğraf karesinde bakın kaç kişi elinde cep telefonuyla sahneyi çekiyor! Bu anlara mutlaka siz de konserlerde denk geliyorsunuzdur. Yani, konserin keyfini sürmek, müziğin üstünüze akmasını izlemek, o duyguyu yaşamak varken cep telefonuyla boğuşmanın, müzikten kopmanın nesi güzel allahaşkına? Buna bir türlü anlam veremiyoruz


İlk kez bir konserin parçalarını önden tek tek bildik desek ne dersiniz?

Yani Dee Dee Bridgewater ve Ramsey Lewis konserinden söz ediyoruz. Dün gece festival iki konserle başladı. Dee Dee Bridgewater ve Ramsey Lewis Yıldız Has Bahçe`de söylemeye başlamışken yaklaşık bir saat sonra Kübalı Lopez Family Ortaköy`de sahne almıştı. Gerçi bir arkadaşımız da Nussa - Lopez Family Project`i izliyordu ama izlenimlerini satırlara dökmek için gözlemek yerine keyif çatan biri olarak ordaydı (Bizi konserden habersiz bırakmanın hesabını ayrıca soracağız.)

Neyse Biz gelelim Dee Dee Bridgewater Ramsey Lewis konserine

İki gün önce yayına giren ve girdiği andan itibaren yoğun ilgi gören "Bu yaz festivalde hangi konseri niye izleyelim?" yazımızda tüm konserlere dair kısa notlar aktarırken, notların ilk sırasında yer alan Dee Dee Ramsey Lewis konserinde (ki yazı şu an yayında, okuyabilirsiniz) hangi parçaların çalınacağını da tek tek yazmıştık ama içimizden de acaba İstanbul da bu şarkıları söyleyecek mi ki diye de geçirmeden edememiştik. Hatta, bizdeki haberi okuyan bir arkadaşımız da nerden bildin diye konser sırasında sordu. İşin aslı tabii tahmin falan değil, yazıyı yazmadan önce sanatçıların önceki konserlerini internetten didik didik aramaktan ibaretti. Sanatçılar konserlerde çoğu zaman line up`da değişiklik yaparlar ama bu daha ziyade akustik konserlerde olur, vokalli konserlerde sanatçının buna cesaret etmesi zordur. Genellikle ekibin çalıştığı parçaların düzenini bozmazlar. Galiba bu kez de öyle oldu

* * *

Konserin epey kalabalık olduğunu ilk önce belirtelim Güzel bir kalabalık vardı İlk iki parçanın ardından uzun süre ortadan kaybolan Dee Dee yerine Ramsey Lewis orkestrasının müziklerini dinledik. Bir notta Ramsey Lewis hakkında; Acaba bu adam hiç yaşlanmıyor mu yoksa biz bildiğimiz 78 yaşındaki Ramsey Lewis yerine JR`unu mu izliyoruz ne dersiniz? Şu fotoğraflara baksanıza lütfen, hiç 78 yaşında gösteriyor mu? Konserin sonlarında Etzel Gomez isimli bir piyanist daha izlediğimizi de ekleyelim. Tespit ettiğimiz kadarıyla bizim haberde ismi geçen parçalardan Stevie Wonder, Michael Jackson ve Michael Franks`i çaldılar.

* * *

Son notta Dee Dee ile ilgili olsun Onun sesine ve performansına diyecek bir şeyimiz yok, olamaz da zaten ama sadece bizim canlı izlediğimiz konserlerde değil, videolarda, YouTube`ta filan olsun son sıralarda ne zaman izlesek şarkı söylerken üstündeki teatral hava bazen çok dikkat çekici oluyor. Bir anda farklı kişiliklere bürünebilen, sahnede mimiklerinden tavırlarına çok dramatik olabilen bir kadın, muhtemelen bu oyunculuk yeteneğinin sahnedeki haline bir çeşit yansıması olsa gerek.

* * *

Açılış günü ve düne dair ilk izlenimlerimiz böyle Yarın yeni notlarda buluşmak üzere herkese güzel bir festival diliyoruz

Dee Dee Bridgewater konser fotoğrafları için arkadaşımız Leyla Diana`ya teşekkür ediyoruz.

seafoodplus.info / 04 Temmuz , Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN



Fonda tanıdık bir keman sesi, Farid Farjad’ın ‘Gölha’sı çalıyor. Kemanı inleten virtüöz Farid Farjad taa yüreğimden vuruyor her seferinde.

Bazen duymamayı, görmemeyi, bilmemeyi ister insan.

İşte o halet-i ruhiyedeyim.

Keşke dünyaya at gözlüğüyle bakabilsem ve bütün duygularım alınabilmiş olsa

Sinir uçlarım tepki vermezse, şu zavallı kalbimi bu kadar yıpratmazsam.

Her geçen gün daha da netleşiyor, yaş aldıkça insanlara karşı gaddarlaşıyorum.

Hayatımda ki olmazsa olmaz kırmızı çizgilerim!!!

Ormanları (Ağaçlar), hayvanları ve üstleri kirli, yürekleri temiz çocukları tanımasaydım.

Gerçi vahşi sistem çocukluğu da çalıp dijitalin emrine verdi. Masumiyet zırhı uçunca, bu defa hem içi hem dışı kirlendi.

***
Artık duygularım yama tutmuyor.
Bir tarafım cehennem diğer tarafım alev topu, rasgele yakıyor içimi.

Cennetim dediklerim ellerimin altından bir, bir kayıyor.

Keşke dokunmasaydım diyorum, ıskalasaydım, teğet geçseydim, vurdum duymaz olaydım.

5 Temmuz bir ikindi sonrası, üç enik kedi, üst üstte istiflenmiş buldum.

Hiç tereddüt etmeden aldım elime, hiç sesleri çıkmıyordu ama nefes alıyorlardı. Üçünde de siyah kordon, gözleri kapalı, göbek bağları kop- mamıştı.

Öylesine işim çoktu ki, pandemiden yeni çıkmış bir millet olarak, kaybettiğimiz iki yılı telafi etmenin derdi bir telaşı vardı.

Yine de alıp eve getirdim, tişörtümü altlarına serdim, sulandırılmış sütü şırınga ile ağızlarına verdim, her iki saatte bir besledim, her iki saatte bir çişlerini yaptırdım.

Onlar ağlarken Ares’im de emin olun ağlıyordu, yanlarından bir an olsun ayrılmadı, hep merakla bekledi.

Salı ve çarşamba günü gıklarını dahi çıkarmadılar. Kakalarını yaptırdım, parmaklarımla çıkardığım oldu.

Biri siyah, biri beyaz, bir diğeri füme, siyah ve beyaz karışımı

Ne olduğunun bittiğinin hiç farkında değiller.

Başlarında bir anneleri yok!

Üçüncü günü inleyerek annelerini aramaya başladılar.

Bir yandan da benim sağlık sorunlarım.

Kırık ayağım sızım sızım, bir sadık dostumuz tarafından paramparça edilen kolum ayrı havada, sıcaklık keza fena bastırıyor.

Onlar uyurken, o iki, üç saatte göre işlerimi ayarladım. Her inlemelerinde elimde süt şırınga başlarına koştum, çişlerini çıkardım, popolarını ılık suyla yıkadım, üşenmeden her gün altlarını değiştirdim.

6 uykusuz gece geçirdim.

Bir gün üç saatliğine bakmaları için Berda Çiçek’te Hayvansever arkadaşım Sevim Karaca’ya, başka zaman da, günü birlik denize gitmek için komşum Nura İpekbayrak’a bıraktım. Nasıl bakacaklarını tarifini yaptım.

Sivrisinekler ayağımı delik deşik etmişlerdi, tuzlu su iyi gelir demiştim.

***

Dokunmasaydım, erkek kedi veya köpekler par- çalayarak yiyeceklerdi. Diri diri de gömülmezler ki, el vicdan yani.

Bunca kötülük kol geziyorsa, iyi insan dedikleri- mizin susmasından, görmemesinden, duymama- sından, umursamamızdan kaynaklanıyor, bilin istiyorum. Tepki vermeyen, sinirleri alınmış bir millet haline geldik.

Ne ara insanlığımızı vicdanımızı, merhametimizi, şefkatimizi kaybettik?

***

Dediğim gibi 5 Temmuz günü, 3 enik kedi, göbek bağı kopmamış, gözleri açılmamış Ata-türk Parkı’nda istif halinde buldum. Kayıtsız kalamadım, eve getirdim. Benden öncede muhakkak gören olmuştur diye düşünüyorum. Hangi vicdansız bu kedileri alır getirir parka açık alana bırakır ki?

9 gün yaşatabildim, olmadı, bulduğum yere götürüp sabahın erken saatinde gömdüm.

Böyle olunca gururum inciniyor, hevesim kırılıyor, kendime küsüyorum, göz yaşlarına boğuluyorum.

Her seferinde kendime şerh koyuyorum bir daha asla alma onların felaketi olma diye. Tenha ve ıssız gönlüme iyi geliyorlardı.

ANNESİZ KALMAK

Arkadaşım Hayvansever Songül Barut aradı. Sokaklarında bir köpeğin doğum yaptığını, 8 yavru doğurduğunu, belediyeyi aradıklarını ama gelip almadıklarını bana söylemişti. Bende anne onlara bakmıyorsa siz bakın aç kalmasınlar demiştim.

Bir şekilde yolumu düşürdüm, iyi mi ettim kötü mü ettim, siz karar verin.

Muhasebecime gittim, giderken yanımda su kabı, köpekler için mama tozu götürdüm. Arkadaşı aradım, ben enikleri buldum, önce bir tane dediler, sonra üç tane çıktı. Bulundukları yer Tepebağ kazı çalışmalarına on adım mesafede, ağaçların altında üç enik köpekti. Üstlerinde milyonlarca kene kaynıyordu. Biri iki tane kan emiciyi çıkarıp taşla ezdim. Bir iki şırınga çekip dişlerinin arasından bıraktım, birkaç damla da olsa su içirmeye çalıştım.

Oradakilerine yarın kene ilacı getirip, ilaçlayacağımı söyledim. Ertesi gün onca işimin arasında gittim, üç eniğin boynuna ve kuyruk kısımlarına kene damlası damlattım.

Süt tozunu sulandırıp içirdim, gerisini arkadaşıma Songül Barut’a verdim, ‘Sen içirirsin’ diye. Arkadaşım arayıp birinin üzerinden araç geçtiğini söyledi. Hadi gel de üzülme, daha enik kediler aklımda iken

Kardeşimi ikna edip birlikte gittik, füme renginde olan enik yavrunun durumu içler acısı idi, boynu enfeksiyon kapmış, balon gibi şişmişti.

Çukurova Veterinerliği’ne getirdik. Arabayla eniği ezen taksi şoförü gelip veterinere birazda olsa ödeme yaptı. İyi niyetliydi.

Veteriner Mete Metin’in an- nesi ayağını kırdığı için klinikte değildi. Yardımcısı eniğin boy- nundan yarım litre irin çıkardı. İğnesini yaptı.

‘Yarında getirin’ dedi.

Arkadaşıma bıraktım, çünkü benim evimin balkonundan aşağıya düşme ihtimali yüzdü.

Ertesi günü yine kardeşim Zeynel Abidin Tekbaş araba- sıyla gelip üç eniği kafese koyup veterinere getirdik, yine eniğin boynu bu defa daha çok şişmişti. Yine iltihabı akıttı, 4 iğne yaptı. Veterinere bu kadar iğneyi bu küçük beden kaldırmaz dedim. Diğer eniklere bol bol kene ilacı sürdü.

16 Temmuz günü gece on gibi Songül Barut beni arayınca, içime doğmuştu, minik yavruyu saat 9 gibi kaybetmiştik.

En azından son dakikasında acı çekmeden öl- düğünü düşünüyorum, çünkü ağrı kesici vur- muştu. Bugünde onu doğduğu yere gömdük. Bir adı bile yoktu.

16 Temmuz yılında bana bir darbe ge- cesinin ertesinde gelen oğlum Ares’in 5 yıl dö- nümü idi, emin olun hislerim çok karışıktı, sadece oğluma sarılıp gözlerinden öptüm, iyi ki hayatıma girmişti.

Ciddi anlamda kısırlaştırılma yapılmadığı sürece, bir köpek ortalama 8 enik doğurursa, 6 ay sonra bir daha doğum yaparsa 16 köpek ve bunun yavruları da tek tek doğum yaptığını düşünürseniz bu sayı yılda 50 eder. Onlara da yazık, bizlere de yazık. Götürülüp birde dağlara atılıyorlar. Projesini yazdım, devletin kasasından tek kuruşta çıkmaz, ben bu ülkede bu sorunu 5 yılda çözerim. İddialıyım. Başka yazıya kalsın, şu an yüreğim şu an lime lime

ALLI TURNAM

Allı Turnam içimde hep hüznü çağrıştırır. yılında Japon tur- nalarının belgeselini seyretmiştim, Rabbim allamış pullamış kılı kırk

yararak yaratmış. Muhteşem yaratmış!

Biliyorsunuz gökyüzünün Fatihi’dir kartallar. Jean Reno’nun “Rüzgar’ın kardeşliği” filmini mutlaka izlemelisiniz. Bir çocuk ve bir kartalın serüvenini anlatıyor.

yılında yayımlanan ‘İtin Tekiydi Yoldaşlarım’ kitabımda bir bölüm kartallara ayırmıştım. Lütfen sizde okuyun, kartalların hayat hikayelerini, hüzün ve mutluluk eş anlamlıdır.

Lafı uzatmayacağım. En naif, en kırılgan, benim ütopyam olan kuş serçelerdir. Hayvan deyip geç- meyelim, onlarında duyguları, hisleri var ve sadece mantık yürütemez ve konuşamazlar.

Tuz gölünde binlerce Flamingolar ölmüş, nasıl üzüldüm anlatamam. İnsan oğlu sırf kendi egosu geleceği için yer altı kaynaklarını kuruttuk- ları gibi, gölleri de kuruttular. Yok mu bunun bir ortası?

Nerede bizim bilim adamlarımız, ne işe yarıyor, neden tepkilerini ortaya koymuyorlar?

Anne flamingolar bu ölüleri görmemiş midir?

Filler bile birini kaybederken günlerce aile- cek yas tutarlarmış?

Neden benim ülkemde ormanlar yok oluyor?

Neden benim ülkemde çocuklar yatağa aç giriyor?

Neden benim ülkemde kadınlar öldürülüyor?

Ve neden benim ülkemde hayvanlar katliam katliam yok ediliyor?

Korada ortak ses çıkarmadığımız için, hepimiz suçluyuz. Sağlıklı bayramlar diliyorum iyi insanlara ve evrendeki canlı ve bitkilere

Hemen begini atin ben yapıştırdım ️️

Bento4d login alternatif

Her şeyden ve herkesten önce beni sabırla bugünlere taşıyan saygı değer yetiştiricim ve sahibime sonsuz şükranlarımı sunarak başlamak istiyorum söze.. O olmasaydı ben de olmazdım.. İyi günleri, kötü günleri birlikte yaşadık.. Birlikte üzüldük, birlikte sevindik.. Sevgili San ailesiyle, beraber yürüdük biz bu yollarda!..

Meritking

Ben aldırma işleminden sonra tercihen ilk gün su değmemeli yani duş alınmamalıdır, sonraki gün duş alınmasında tıbben sakınca yoktur. Abdest almak gibi zorunlu uygulamalar dine uygun şekilde yapılabilir ancak küçük bir risk artışına razı olunarak yıkanabilir de, çok ciddi bir sorun yaşanması beklenmez. Duş aldıktan sonra açık kalmasında sakınca yoktur, içiniz rahat değilse basit yara bandıyla kapatabilirsiniz. Sonraki günlerde dilediğiniz kadar sık banyo yapabilirsiniz, sık banyo yapmanın hiçbir sakıncası yoktur.

Büyük, küçük neredeyse bütün deri yaralanmalarından sonra kabuk oluşur, kabuk vücudumuzun bir savunma mekanizmasıdır ve vücudun kabuk oluşturmak için bir çok amacı vardır. Bunlar; dış etkilere karşı korumak, acıyı azaltmak, iltihap ihtimalini düşürmek, geçici bir deri oluşturmak. Kabuk genellikle üçüncü, dördüncü günlerde oluşmaya başlar ve günde tamamlanır. Kabuklanma doğal bir savunma mekanizmasıdır. Bu dönemde kabuğun oluşmasını engelleyecek sert uygulamalardan kaçınmak gerekir. Kabuk oluşumu tamamlandıktan sonra kendi düşmesini beklemek gerekir. Kabuğu zorlayarak kaldırmak küçük kanamaya neden olabilir ve kabuk yeniden oluşur yani boşa vakit kaybıdır. Oluşan kabuklar sıklıkla bir hafta on günde şapka gibi düşer. Alınan benin büyüklüğüne göre bu yazılan günler biraz önce veya biraz sonra olabilir ve son derece önemsizdir. Bazı kişilerde hiç kabuklanma olmayabilir bu da doğal bir durumdur panik yapmaya gerek yoktur.

Link alternatif bento4d

İyileşmenin son hali yani % yakın iyileşme için gereken süre iki seneye yakındır.

Casino gratis guthaben ohne einzahlung

Hastaları koruyormuş gibi yapıp, aslında onların sağlığa ulaşım haklarını engellemek. Çünkü bu tasarıya göre amel… seafoodplus.info…

views, 17 likes, 3 loves, 0 comments, 3 shares, Facebook Watch Videos from Calligart: "Ben ağacın resmini çizdim, Hiç kimse için.. Daha ne yapraklarını yapıştırdım, Ne de adını koydum

Bendera link alternatif

Kabak (birinin) başına (başında) patlamak : Birçok kimsenin ilgili olduğu olaydan yalnızca bir kimse zararlı çıkmak; beklenmediği hâlde, bir işin zararlı sonucuna katlanmak Kabak tadı vermek : Bıktırmak, usanç vermek, tatsız olmaya başlamak. “Senin bu konuşmaların da artık kabak tadı vermeye başladı. Kabına sığmamak : Sevinç ve heyecanından taşkın hareketlerde bulunmak Kabir azabı çekmek : Çok sıkılmak, eziyet çekmek. “Kabir azabı çekmeye daha ne kadar devam edeceğiz. Kabuğuna çekilmek : Tek başına kalmak, dış dünya ile ilgisini kesmek, kimse ile görüşmemek.”Geçirdiği kazadan sonra iyice kabuğuna çekildi. Kaçın kur`ası : Aldatılması güç, kurnaz; gün görmüş, geçirmiş; tecrübeli.”O kaçın kur`ası, boşuna uğraşma, sen onu kandıramazsın. Kafadan atmak : Bir konu üzerinde inceleme yapmadan, rast gele konuşmak.”Derse hiç çalışmadığın belli, öyle kafadan atıyorsun ki… Kafadan kontak (sakat) : Düşüncesiz, delice işler yapan, aklı kıt.”Bırak şu elindeki baltayı, kafadan kontak mısın nesin? Kafa dengi : Davranışları, anlayışları, dünya görüşleri birbirine uymuş kimselerden her biri.”Kafa dengi bir arkadaşa öylesine ihtiyacım var ki. Kafa patlatmak : Bir konu üzerinde pek çok düşünmek, zihin yormak.”Bu makine üzerinde az kafa yormamışsın, öyle karışık ki. Kafa tutmak : Karşı gelmek, direnmek, boyun eğmemek.”Her önüne gelene kafa tutmakla bir yere varacağını mı sanıyorsun? Kafası almamak : 1. Anlayıp kavrayamamak. 2. Zihin yorgunluğundan ötürü anlayamaz olmak. 3. Olabileceğine inanmamak.”Boşuna nefes tüketme, kafası almaz onun. Kafası işlemek (çalışmak) : Bir konu üzerinde kavrayışı çok iyi olmak Kafası kazan (gibi) olmak, (veya kafası şişmek) : 1. Zihni yorulmak. 2. Gürültülü, patırtılı şeyler dinlemekten rahatsız olmak, yorgunluk duymak.”Kesin artık şu makinenin sesini, kafam kazan gibi oldu. Kafası kızmak : Çok öfkelenip sinirlenmek.”Kafamı kızdırmadan çekip gidin buradan. Kafasına dank etmek (demek) : Çoktandır anlayamadığı bir meseleyi bir olay sebebiyle birden bire kavramak, doğruyu yakalamak Kafasına koymak : Bir şeyi yapmaya kararlı olup zamanını beklemek.”Yarın onunla görüşmeyi kafama koydum. Kafası yerinde olmamak : 1. O anda kafası çok yorgun olmak. 2. Başka şeyler düşündüğünden, o anda konuşulana hemen intibak edememek.”Kusura bakmayın, ne söylediğinizi anlayamadım, kafam yerinde değildi de. Kafese girmek : 1. Hapse girmek. 2. Aldatılmak, hile yoluyla kendisinden çıkar sağlanmak, oyuna gelmek.”Zavallı kafese girmekten kurtulduğunu sanmıştı. Kafese koymak : Tuzağa düşürüp çıkar sağlamak Kâğıda dökmek : Düşüncelerini, duygularını yazıya geçirmek Kâğıt üzerinde kalmak : Yapılması kararlaştırıldığı hùlde uygulanmamak; konuşulan, kararlaştırılan yazıda kalmak.”O kadar yol yapımı, sulama kanalı hep kâğıt üzerinde kaldı. Kalbini kırmak : İncitmek, küstürecek kadar üzmek, gönlünü kırmak, gücendirmek.”Onu, kalbini kırmadan uyarmaya çalış. Kalburla su taşımak : Verimsiz, verim alınamayacak, olmayacak bir işle uğraşmak Kalbur üstü : Benzerleri arasında üstün, seçkin, görünür Kaldırım mühendisi : İşsiz güçsüz, sokaklarda dolaşan kimse Kaale almamak : Önemsiz görmek, sözünü etmeye değer bulmamak.”O, kaale alınacak bir insan değil. Kalem efendisi : Kalemde çalışan görevli, yazman Kalem oynatmak : 1. Yazı yazmak. 2. Bir yazıyı düzeltmek. 3. Bir yazıda değişiklik yapmak.”Ben senin gibi kalem oynatmayı beceremiyorum. Kaleyi içinden fethetmek : Karşı taraftan birinin yardımını alarak davasını kazanmak Kalıbını basmak : Bir şeye bütün içtenliği ile güvenmek, bir şeyi doğrulamak.”Kalıbımı basarım ki o, bu işi yapmamıştır. Kalıbının adamı olmamak : Görünüşünden bekleneni yapamaz olmak, umulanı ortaya koymamak Kalıptan kalıba girmek : 1. Sık sık iş değiştirmek. 2. Çıkar sağlamak için değişik kılıklara girmek Kalp kazanmak : Güzel bir davranış ve sözle birilerinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek.”Bir demet çiçekle annemizin kalbini kazanabiliriz. Kambersiz düğün olmaz (olur mu?) : “Bir toplantı, eğlence veya iş, en çok ilgili kişiler bulunmadan yapılırsa tadı çıkmaz” anlamında alay yollu kullanılır Kambur üstüne kambur (kambur kambur üstüne) : “Sıkıntı üstüne sıkıntı, terslik üstüne terslik, borç üstüne borç, aksilikler birbirini kovalıyor” anlamında kullanılır Kanadı altına almak : Korumak, gözetmek, himayesi altına almak.”Yeğenini kanadının altına aldı. Kan ağlamak : Büyük bir üzüntü içinde olup yakınmak.”Dört çocuk tek başıma kaldım, çaresizim, içim kan ağlıyor ama kimseye açılamıyorum. Kana susamak : Birini öldürme hırsı içinde olmak.”Bırak elindeki bıçağı dedim ama dinletemedim, kana susamış gibiydi. Kanat germek : Birini korumak, gözetimi altına almak Kan başına sıçramak (beynine çıkmak) : Çok sinirlenmek, öfkelenmek,”Kan başına sıçramıştı, sağa sola bağırıp duruyordu. Kancayı takmak : Bir kimsenin zararı, kötülüğü için uğraşmak Kan çıkmak : Cinayet işlenmek, kan dökülmek.”Şu adamı götürün gözümün önünden, yoksa kan çıkacak. Kandilli temenna : Eli yere kadar uzatarak yapılan selâmlama Kan dökmek : Ölüme yol açmak, yaralanıp ölmek veya birini yaralayıp öldürmek Kan gövdeyi götürmek : Çok kan akıtılmış olmak, çok insan öldürülmek.”Düşmanla göğüs göğüse gelmiştik, biliyordum ki birazdan kan gövdeyi götürecek ve pek çoğumuz ölecekti. Kan gütmek : Kan dökerek öç almayı istemek Kanı ağır : Davranışları yavaş, sevimsiz, konuşması insana sıkıntı veren, hoşa gitmeyen kimse Kanı bozuk : Soysuz, iğrenç işler yapmaktan geri durmayan.”Toplum bu kanı bozuk insanlardan temizlenmelidir. Kanı kaynamak : 1. Hareketli, coşkun olmak. 2. Birine içten bir sevgi beslemek, yakınlık duymak.”Çocuğa, ilk rastladığımda kanım kaynamıştı. Kanına girmek : 1. Birini öldürtmek veya öldürmek. 2. Bir şeyi harcamak, ziyan etmek Kanına susamak : Belâsını aramak, kendisinin öldürülmesine yol açacak bir davranışta bulunmak.”Kanına mı susadın sen, o katilin üstüne böyle gidilir mi hiç! Kanını emmek : Hiç insaf etmeden sömürmek, varını yoğunu elinden almak.”Yıllardır kanımızı emiyor bu soysuz herifler! Kanı pahasına : Yaralanmayı veya öldürülmeyi göze alarak.”Kanım pahasına da olsa, o adamlara, buradan adımlarını attırmayacağım. Kanı sıcak : Sevimli, kendisini sevdiren, sempatik, sıcakkanlı Kanıyla ödemek : Yaptığı işin cezasını hayatıyla ödemek.”Yaptığını kanıyla ödettiler zavallıya. Kan kusmak : Çok eziyet, sıkıntı çekmek Kan kusturmak : Çok büyük sıkıntı ve eziyet çektirmek.”Bana kan kusturmaya yemin etmişler, haydi görelim. Kanlı bıçaklı olmak : Birbirlerinin kanını dökecek, birbirlerini öldürecek kadar birbirlerine düşman olmak.”Küçücük bir tarla yüzünden kanlı bıçaklı olduk. Kanlı canlı : Sağlıklı, sapasağlam, dinç ve diri olduğu yüzünden belli olan.”Kanlı canlı oluncaya kadar hastanede tutuldum. Kan ter içinde kalmak : Çok yorgun, terli, bitkin ve perişan durumda olmak.”Elindeki kazmayı bırakmaya niyetli değildi, kan ter içinde kalmış bedenini doğrultarak yüzüme baktı. Kan tutmak : 1. Kan görünce bayılmak. 2. (Adam öldüren kimse korku ve heyecandan) şok geçirmek, kaçamamak, olduğu yere yığılıp kalmak Kapağı atmak : Sıkıntılı bir yerden kurtulup rahat edeceği bir yere kavuşmak; uygun bir yere yerleşmek, işe girmek.”Evimize kapağı attık mı tamam, gel keyfim gel o zaman. Kapalı kutu : İçinde ne sakladığını belli etmeyen, niteliği gizli kalan Kapı dışarı etmek : Kovmak, dışarı atmak.”Ben de bu evin insanıyım, beni kapı dışarı edemezsiniz! Kapı kapı dolaşmak : 1. Ev ev gezmek, her eve uğramak. 2. Hemen her devlet dairesine başvurmak.”Kapı kapı dolaştı, ne var ki bir iş bulamadı. Kapı komşu : Bitişikte oturan komşu, evleri yan yana olan ailelerden her biri.”Kapı komşum öyle iyi bir insan ki.. Kapısında büyümek : Birinin evinde eğitim görüp yetişmek.”Onun kapısında büyümüştü, ona bu kötülüğü nasıl yapmıştı aklı almıyordu. Kapısını aşındırmak : İstediğini elde edinceye kadar birinin yanına çok sık gidip gelmek Kapı yoldaşı : Herhangi bir yerde aynı hizmette bulananlardan her biri Kapıyı açmak : 1. Başlama. 2. Bir işte birilerine örnek olmak.”Açık artırmada kapı bir milyon liradan açıldı. Karaborsa : Piyasada olmayan malın gizlice, el altından yüksek fiyatla alınıp satılması.”Karaborsacılar toplumun kanını emiyorlar. Kara cahil : Hiçbir şey bilmeyen, çok bilgisiz.”Onun kara cahil birisi olduğunu ilk konuşmamızda fark etmiştim. Kara çalı : İki kişi, iki dost arasına girerek arayı bozan kimse Kara çalmak : Birine iftira etmek, leke sürmek, haksız yere suçlamak.”Kadıncağıza yok yere kara çaldılar. Kara gün : Sıkıntılı, üzüntülü, büyük bir yasa düşülen gün.”Allah kimseye kara gün göstermesin. Kara gün dostu : Yalnız iyi günlerde değil sıkıntılı, üzücü, düşkünlük günlerinde de insanın yardımına koşan, dostunu yalnız bırakmayan kimse Kara haber : Ölüm veya felâket haberi, çok üzücü haber.”Fatma kadına bu kara haberi vermeye kimse yanaşmadı. Karalar bağlamak (giymek) : Bir felâket dolayısıyla yas tutmak, siyah elbise giymek ya da siyah örtü bağlamak Kara liste : Zararlı görülüp cezalandırılmaları, öldürülmeleri düşünülen kimseler hakkında tutulan liste.”Köy muhtarını da kara listeye almışlar. Karaman`ın koyunu sonra çıkar oyunu : “Dış görünüşe aldanmamalı, bir kişi ya da iş olağan görünebilir, ancak altından neler çıkabileceği hiç belli olmaz, o sonra görünür.” anlamında kullanılır Karar kılmak : Dönüp dolaşıp o şeyin üstünde durmak, onu tercih etmek, birçok şeyi deneyip onu seçmek.”Ben bu elbisede karar kıldım. Karda gezip izini belli etmemek : Kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli bir iş çevirmek, uygunsuz işler yapmak.”Onun ne biçim bir insan olduğunu bana sorun; o, karda gezer izini belli etmez biridir. Kargacık burgacık : Eğri büğrü, kötü, okunması güç, çarpık, düzensiz (yazı) Kardeş payı yapmak : Eşit oranlarda bölmek, taksim etmek, paylaştırmak.”Çok açtılar, buldukları ekmeği oracıkta kardeş payı yaptılar. Karga tulumba etmek : Birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak.”Hep birlikte babalarını karga tulumba edip havuzun başına getirdiler. Karınca duası gibi : Çok küçük, sık ve okunaksız, birbirine girmiş (yazı) Karınca yuvası gibi kaynamak : Çok kalabalık ve hareketli olmak (bir yer).”Pasajın girişi âdeta karınca yuvası gibi kaynıyordu. Karınca kararınca : Az, önemsiz ve küçük de olsa, gücü yettiği kadar, elinden geldiğince.”Caminin yapımına karınca kararınca o da katkıda bulunmaya karar verdi. Karman çorman : Karmakarışık, çok karışık, düzensiz, alt üst olup birbirine girmiş.”Ortalık karman çormandı, nereden işe başlayacağını bilemiyordu. Karnı geniş : Hiçbir şeyi tasa etmeyen, titizlenmeyen, gamsız, umarsız Karnı karnına geçmek : Çok acıkmak, çok zayıflamış olmak.”Günlerdir ağzına bir lokma koymamıştı, karnı karnına geçmiş ve bitap düşmüştü. Karnım tok : “O sözlerine kanmıyorum, önem vermiyorum” anlamında kullanılır.”Geç babam, geç bu sözleri, karnımız tok bu sözlere, paradan söz et sen, verecek misin, vermeyecek misin? Karnı tok sırtı pek : Geçimi iyi, hâli vakti yerinde, para sıkıntısı olmayan, birinin yardımına ihtiyaç duymayan (kimse).”Herkesin karnı tok sırtı pek olacaktır, bize güvenin! Karnı zil çalmak : Çok acıkmış olmak.”Bugün hiçbir şey yiyemedim, karnım zil çalıyor! Karşı çıkmak : 1. Gelenleri karşılamak üzere yola ya da kapı önüne çıkmak. 2. İleri sürülen fikrin, tutulan yolun yanlış olduğunu söylemek.”Her fikrime karşı çıkmak zorunda mısın? Karşı durmak : Bir güce boyun eğmemek, direnmek.”Düşmana karşı durmak boynumuzun borcudur. Karşı koymak : Engel olmaya çalışmak, direnmek, güç kullanarak dayanmak, boyun eğmemek.”Hırsızlar polise silâhla karşı koymaya çalıştılar. Kasıp kavurmak : 1. Bir afet çok zarar vermek, mahvetmek. 2. Baskı yaparak, kıyıcı davranışlarda bulunarak bir topluluğu ezmek; zulmetmek, ortalığı korku ve dehşet içinde bırakmak.”Eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başladılar! Kaş göz etmek : Kaş ve göz hareketleriyle bir işaret vermeye, istediğini bu yolla anlatmaya çalışmak.”Kalabalıkta kaş göz ederek Hasan`ı çağırmayı düşündü. Kaşıkla yedirip, sapıyla göz çıkarmak : Bir iyilik yaptıktan sonra, bu iyiliği hiçe indirecek bir kötülük yapmak Kaşla göz arasında : Çok çabuk, kimsenin sezmesine fırsat vermeyecek kadar az bir zaman içinde.”Kaşla göz arasında kapıverdi mendili. Kaşlarını çatmak : Kızgın, öfkeli ve sinirli olduğunu kaşlarını birbirine yaklaştırarak göstermeye çalışmak.”Bana öyle kaşlarını çatıp durma! Kaş yapayım derken göz çıkarmak : İşi düzelteyim, bir iyilik yapayım derken büsbütün bozmak ve büyük bir zarar vermek Katı yürekli : Acımasız, merhametsiz, acı veren şeylere aldırmayan.”Onun gibi katı yürekli bir insan daha görmedim desem yeridir. Kayıtsız kalmak : Umursamamak, önem vermemek, ilgi göstermemek.”Onun bu kötülüklerine kayıtsız kalmak mümkün mü? Kazan kaldırmak : Yönetime karşı topluca karşı gelmek, baş kaldırmak.”Maden işçileri kazan kaldırmış diyorlar. Kazık yutmuş gibi : Dimdik (duran, oturan, yürüyen) Kazın ayağı öyle değil : “Durum, mesele senin sandığın gibi değil” anlamında kullanılır Keçileri kaçırmak : Düşünme yeteneğini kaybetmek, aklını oynatmak, delirmek, bunalım içinde olmak,”Doktor, keçileri kaçırmış diyorlar! Kedi ciğere bakar gibi (bakmak) : İmrenerek, iştahla, ele geçirme isteği ile bakmak Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek : En zor, en tehlikeli durumdan zarar görmeden kurtulmak Kedi olalı bir fare tuttu : İlk defa, neden sonra kendisinden beklenen bir iş yapabildi.”Temsilcimiz, nihayet kedi olalı bir fare tuttu, yüklü bir iş yakaladı. Kefeni yırtmak : Ağır bir hasta ölüm tehlikesini atlamak.”Üzülmeyin, kefeni yırttı büyük anneniz. Kel başa şimşir tarak : Pek çok ihtiyaç giderilmeyi beklerken gereksiz özenti ve gösterişi belirtmek için kullanılır Keli görünmek : Bir kabahati, kusuru ortaya çıkmak.”Kelinin görünmeyeceğini sanıyordu şapşal! Kel kâhya : Bilgisi olsun olmasın her işe karışan, burnunu sokan Kelle götürür gibi : Gerekli olmayan bir acelecilikle, bir şey ulaştıracakmış gibi çok hızlı koşarak Kelleyi koltuğuna almak : Ölümü göze alarak bir işe kalkışmak.”Kelleyi koltuğuna alıp düşman karşısına çıkmak her babayiğidin harcı değil. Kemerleri sıkmak : Tutumlu davranmak, açlığa ve susuzluğa katlanmak.”Kemerleri sıktıra sıktıra millette hâl bırakmadılar. Kem küm etmek : Anlatmak istediğini açık seçik ifade edememek, bir soru karşısında bocalayıp cevap bulamayarak anlamsız sözler söylemek.”Kem küm etme de ne söyleyeceksen söyle çabuk! Kendi hâlinde : Sessiz, hiçbir şeye karışmayan, karışmak istemeyen, sakin (kimse).”Yazık olmuş, kendi hâlinde biriydi, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmazdı. Kendi göbeğini kendi kesmek : İstediği yardım gelmeyince kendi işini kendi yapmak durumunda kalmak.”O her zaman kendi göbeğini kendisi kesmiş, kimseden yardım beklememiştir. Kendi kendine gelin güvey olmak : Başkalarının ne diyeceğini hesaba katmadan, bir işi sadece kendi başına tasarlayıp olmuş sayarak sevinmek.”Kendi kendine gelin güvey olmayı bırak, bakalım kız ne diyecek bu işe. Kendi kendini yemek : İstediği iş olmadı diye gizli gizli üzülmek, kaygı duymak.”Kendi kendimi yedim bitirdim bu iş yüzünden. Kendinden geçmek : 1. Kendini kaybetmek, bayılmak, bilinci işlemez olmak. 2. Sevindirici bir olay karşısında coşkuya kapılmak, duygulanmak.”Dün gece bizim adam yine kendinden geçti, hastaneye zor yetiştirdik. Kendinden pay (paha) biçmek : Bir durumu kendi durumu ile ölçüştürmek Kendine gelmek : 1. Sarhoşluktan, bayıldıktan sonra ayılmak. 2. Aklı başına gelmek. 3. Bozuk olan durumu düzelmek.”Oh, nihayet kendine geldi bizim adam! Kendine yedirememek : Yapılan bir işi onur kırıcı görüp, kişiliğine dokunmuş sayarak tepki göstermek; kendisinin başkasına yapması söz konusu olan işi, kişiliği için uygun görmeyip yapmamak Kendine yontmak : Ortaya çıkan fırsattan yararlanıp başkalarını düşünmeyerek hep kendi çıkarını sağlayacak yönde hareket etmek.”Hep kendine yontma, biraz da bizi düşün, biz de insanız! Kendini ağır satmak : Kendisinden yapılması istenen işi, birçok ricadan, birçok ısrardan sonra yapmayı kabul etmek.”Kendini ağır satmakla adam olduğunu mu kanıtlayacak? Kendini alamamak : İstemeyerek bir işi yapmak durumunda kalmak, yapmamayı edememek, kendini tutamayıp yapmak.”Ona bir tokat atmaktan kendimi alamadım işte! Kendini ateşe atmak : Bilerek zor ve tehlikeli bir işe girişmek.”Kendisini ateşe atmasına izin mi vereceksiniz? Kendini bulmak : 1. İyi bir duruma kavuşmak. 2. Kişilik kazanıp olgunluğa erişmek. 3. Farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak.”Nihayet kendimi buldum, bundan böyle ekonomik sıkıntı çekmeyeceğim. Kendini dev aynasında görmek : Kendisini olduğundan büyük bir adam sanmak; üstün, yetenekli, güçlü görmek.”Kendini dev aynasında görmekten ne zaman vaz geçeceksin ha!.. Kendini dinlemek : 1. Önemsiz, küçük rahatsızlıkları büyütmek; hastalık kuruntusu içinde bulunmak. 2. Yalnız, sakin kalmak.”Uzun bir süre kendimi dinledim, olup biteni tekrar tekrar gözden geçirdim. Kendini göstermek : 1. Ortaya çıkmak, belirmek. 2. Beğenilecek, takdir edilecek niteliklerini ortaya koymak; gücünü göstermek.”Uzun bir aradan sonra sergi açmaya, kendini göstermeye karar verdi. Kendini kaptırmak : Bir şeyin etkisinden kendini kurtaramamak.”Bu yaştan sonra kendimi sigaraya kaptıracağım hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Kendini kaybetmek : 1. Düşüp bayılmak. 2. Kızgınlık, öfke yüzünden ne yaptığını bilmeyecek hâle gelmek.”Bir iki söz söyledikten sonra kendini kaybetti, oraya yığılıverdi. Kendini toplamak : 1. Kötü, bozuk olan durumunu düzeltmek. 2. Bir konu üzerinde dikkatini yoğunlaştırmak. 3. Şişmanlamak.”Bizim oğlan kendini iyice toparladı, şimdi ev almayı düşünüyor. Kendini tutamamak : Bir durum karşısında sessiz ve heyecana kapılmadan durmayı başaramamak, kendine hâkim olamamak.”Kendimi tutamadım, ben de ağlamaya başladım. Kendini vermek : Bir şeye bütün varlığıyla bağlanmak, başka şeylerle ilgisini kesip yalnızca onunla ilgilenmek, bir şeyi tüm gücüyle yapmaya çalışmak.”İşe henüz kendini vermiş sayılmaz. Kendi payıma : “Bana gelince, bana kalırsa, fikrime göre, bana sorarsanız” anlamlarında kullanılır Kendi yağıyla kavrulmak : Elindekiyle yetinmeye, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışmak; ihtiyaçlarını kendi karşılayarak kimseden yardım istememek.”Nasıl olalım, kendi yağımızla kavrulup gidiyoruz işte… Kene gibi yapışmak : Yakasını bir türlü bırakmamak; istenmediği hâlde, çıkar sağladığı için birinin peşini bırakmamak.”Kene gibi yapışmıştı adamın yakasına, peşini bir türlü bırakmıyordu. Kesenin ağzını açmak : Bol para harcamaya başlamak.”Babam kesenin ağzını açtı nihayet. Keyfinin kâhyası (olmamak) : Birisine karışmaya hakkı olmamak, istediği gibi yaşamasına engel olmamak.”O benim keyfimin kâhyası olamaz, ben dilediğim gibi yaşarım, karışamaz bana! Keyif çatmak : Neşeli olmak, hoş ve eğlenceli zaman geçirmek.”İşi nihayet bitirmiştik, sıra şimdi keyif çatmaya gelmişti. Keyif ehli : Rahatına düşkün kimse, zevkinden bol bol yararlanan.”Oldukça rahat, keyif ehli bir insandı. Kılı kırk yarmak : Titizlenmek, çok dikkat ederek en ince ayrıntılarına kadar incelemek, önemle üstünde durmak.”Bir malı almadan önce kılı kırk yararcasına evirir çevirir ve öyle alırdı. Kılına dokunmamak : Bir kimseye, zarar verebilecek en ufak davranıştan bile kaçınmak.”İnan anne, kılına bile dokunmadım kardeşimin! Kılını bile kıpırdatmamak (veya oynatmamak) : Bir durum karşısında en küçük bir tepki bile göstermemek, ilgisiz kalmak, harekete geçmemek.”Onca insan üstüme yürüdü ama o kılını bile kıpırdatmadı. Kıl payı (kalmak) : Çok az, az bir fark (kalmak).”Araba o hızla virajı alamadı, uçuruma yuvarlanmasına kıl payı kalmıştı. Kıran girmek : 1. Daha önce bulunan şey bulunmaz olmak. 2. Hayvanlar ya da insanlar arasında öldürücü bir hastalık yayılmak.”Kıran girdi, bütün koyunlar telef oldu. Kırık dökük : 1. Eski çürük, sağlam olmayan, değersiz (şey). 2. Düzgün olmayan, parça parça, dağınık (söz).”Şu kırık dökük eşyaları ortadan kaldırın hemen! Kırıp geçirmek : 1. Yakıp yıkarak, baskı yaparak, öldürerek büyük zarar vermek. 2. Çok sert davranarak darıltmak. 3. Garip olan söz ve davranışlarıyla herkesi güldürmekten katıltmak Kırk dereden su getirmek : Birini kandırmak için çok dolambaçlı gerekçeler ileri sürmek, ikna edebilmek için çok uğraşmak.”Ne inatçı adammış, bir evet demek için kırk dereden su getirtti bana. Kırklara kırışmak : Bir kimse artık ortalıkta görünmez olmak Kırk tarakta bezi bulunmak : Birbirinden farklı birçok işle uğraşmak, birçok ilişkisi bulunmak, gizli ilişkileri olmak.”Ne iş yaptığı belli değil, kırk tarakta bezi var adamın. Kısmeti açılmak : 1. Kazancı artıp bolluğa erişmek. 2. Bir kızı isteyenlerin çoğalması.”Bu miras kızın kısmetini de açtı hani! Kısmetini (nimetini) ayağıyla tepmek : Kavuşacağı iyi bir durumu, kıymetini bilmeyerek reddetmek; istememek, değerlendirememek Kıssadan hisse almak : Bir olaydan, anlatılan bir hikâyeden ders almak Kıt kanaat (geçinmek) : Yoksulluk içinde, zar zor ve güçlükle (geçinmek).”Bir zamanlar biz de kıt kanaat geçiniyorduk. Kıvamına gelmek (bulmak) : En uygun zamanında olmak, gerekli ve istenilen şartlar yerine gelmek, istenilen duruma gelmek Kıyamet kopmak : 1. Kıyamet günü gelmek. 2. Bir yerde çok gürültü ve patırtı kavga, telâş olmak.”Kıyamet günü gelecek ve insanlar sonunda hesaba çekilecekler. Kızarıp bozarmak : Utanarak renkten renge girmek, kimi duyguların etkisiyle yüzünün rengi değişmek.”Pot kırdığını anlayınca ne yapacağını şaşırdı, kızarıp bozaran yüzünü kapatmaya çalıştı. Kızıl (kızılca) kıyamet kopmak : Bir meselede büyük, aşırı, gürültülü bir kavgaya yol açmak; yüksek sesli tartışma başlatmak.”Sizin bostanlara su vermeyeceğim deyince kızılca kıyamet koptu. Kilit noktası : Bütün işlerin çözümlenmesi ona bağlı olan önemli unsur, üzerinde durulması gereken en önemli nokta, makam veya yer Kimseye eyvallah etmemek : Kimseden yardım ve iyilik beklememek, kimsenin minneti altına girmemek.”Bu yaşa kadar kimseye eyvallah etmedim, bundan sonra da edecek değilim. Kim vurduya gitmek : Bir kargaşa anında ve kalabalık arasında kimin tarafından vurulduğu veya dövüldüğü belli olmamak Kirişi kırmak : Kaçıp gitmek, bulunduğu yerden gizlice ve çabucak ayrılmak.”Kavga başlayınca kirişi kırarım diye düşündü. Kirli çamaşırlarını ortaya dökmek : Ayıp, suç ve kusurlarını, gizli kalmış yolsuzluklarını açığa çıkarmak; açıklamak, söylemek.”Kirli çamaşırları ortaya dökülünce ne yapacağını şaşırdı. Kitaba el basmak : Elini kutsal kitap olan Kur`ân-ı Kerim üzerine koyarak yemin etmek Kitabına uydurmak : Kanunî olmayan bir işi kimi boşluklardan yararlanarak kanunî imiş gibi göstermek.”İşi kitabına uydurmuşlar, çok zengin olmuşlardı. Kof çıkmak : İşe yaramadığı, sanıldığı gibi olmadığı, boş ve değersiz bir kişi olduğu anlaşılmak Kokusu çıkmak : Gizli yapılmış bir iş, daha sonra herkes tarafından bilinir olmaya başlamak.”Bu işin kokusu çıkar diye korkuyorum. Kolaçan etmek : Çevresini ya da kendisinden istenilen yeri dolaşıp ne var ne yok diye bakmak, olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak.”Bir kişi etrafı şöyle bir kolaçan etsin de gelsin. Kol kanat olmak : Yardım etmek, gözetmek, bir kimseyi koruyuculuğu altına almak Koltukları kabarmak : Kendisine ya da yakınlarına yapılan övgüden ötürü kıvanç duyup büyüklenmek, böbürlenmek.”Oğlun oldukça becerikli dedikleri zaman koltuklarım kabardı doğrusu. Kolu kanadı kırılmak : Çaresiz duruma düşmek, bir şey yapamaz hâle gelmek.”Kolu kanadı kırılmış bir vaziyette dolaşıyordu. Korktuğu başına gelmek : Endişe duyduğu, kaygılandığı, olmasını istemediği şeyle karşı karşıya gelmek.”Korktuğum başıma geldi, ne yapacağım şimdi ben! Koyun kaval dinler gibi : Düşünmeden, hiçbir şeyi anlamadan, ne denildiğini kavramadan dinlemek.”Beni koyun dinler gibi dinleyip çekip gittiler. Kozunu paylaşmak : Aradaki anlaşmazlığı zora başvurarak, üstün olan güce dayandırarak çözümlemek, sona erdirmek.”Onunla kozunu paylaşmaya can atıyordu. Kök salmak : 1. Bir yere iyice, ayrılmamacasına yerleşmek. 2. İyice tutunmak, köklenmek, sağlamlaşmak, yayılmak.”Onun sevgisi, içine iyice kök salmıştı. Kök söktürmek : Uğraştırmak, güçlük çıkarmak, engel olmak.”O takıma kök söktürmeye yemin ettik. Köküne kibrit suyu dökmek : Bir daha belirmeyecek, ortaya çıkmayacak biçimde yok etmek, ortadan kaldırmak Köprüleri atmak : Girişilen, başlanılan bir işten vazgeçmeye ya da geri dönmeye imkânı kalmayacak şekilde kesin bir davranış göstermek; ilişkileri bir daha kurulamayacak biçimde bozmak Kör değneğini beller gibi : Bir değişiklik, yenilik düşünmeden, hep aynı biçimde davrananların durumunu anlatmak için kullanılır Kör dövüşü : Sonuç alınamayacak ve birbirini engelleyecek biçimde, bir birinden habersiz düzensiz ve uyumsuz çabalama Kör kadı : Sözünü esirgemeyen; doğru bildiğini hatır gönül dinlemeden her yerde, herkesin yüzüne karşı söyleyen Köstek olmak : Engel olmak.”Sen köstek olma yeter. Körü körüne : Düşünüp taşınmadan, nasıl sonuçlanacağını hesaplamadan, dikkat etmeden.”Bu işe öyle körü körüne giremem, anladın mı? Köşe bucak : Göze çarpmayan, önemsiz yer Kötüye kullanmak : Suiistimal etmek, yetkisini yanlış bir yolda kullanmak, istenilmeyen yolda yararlanmak.”Benim yumuşaklığımı kötüye kullandı. Kraldan çok kralcı olmak : Birinin davasını ondan daha çok savunur olmak Kucak açmak : İhtiyaç sahibi birine sığınacak yer vermek, onu korumak.”Muhtaçlara kucak açmak insanlık görevidir. Kumkumav gibi : Yapayalnız, tek başına Kulağı delik : Olup bitenleri çabuk haber alan, hemen her şeyden haberi olan.”Hasan mı, ne kulağı delik adamdır o, ne öğreneceksen ona sor. Kulağı kirişte (olmak) : Söylenecek sözü, gelecek haberi dikkatlice (beklemek).”Kulağınız kirişte olsun, ne duyarsanız iletin hemen. Kulağına çalınmak : Bir söz, bir haber başkasına söylenirken kendisi de şöyle böyle duymak. o”Senin şehre gideceğin kulağıma çalındı, ne diyorsun? Kulağına kar suyu kaçmak : Rahatını bozan bir haber işitmek, sıkışık bir duruma düşmek Kulağına küpe olmak : Başına gelen bir işten, gördüğü olaydan ders alıp hiç unutmamak.”Umarım bu iş senin kulağına küpe olur da aynı hataya bir daha düşmezsin. Kulağını açmak : Bütün dikkatini vererek dinlemek, söylenenlere dikkat etmek.”Kulağını aç da beni iyi dinle! Kulağını bükmek : Dikkatli olması için uyarıda bulanmak Kulağını çekmek : 1. Uyarmak için hafif bir ceza vermek. 2. Ceza olarak kulağını büküp çekmek.”Şimdi bana kulağınızı çektireceksiniz! Kulak asmamak : Aldırıp önemsememek, dinlememek.”Kulak asma sen onun söylediklerine. Kulak dolgunluğu : Duya duya elde edinilen yarı buçuk bilgi Kulak kabartmak : Çaktırmadan, belli etmemeye çalışarak dinlemek.”Dayanamayıp yanındakilerin konuşmalarına kulak kabarttı. Kulak kesilmek : Çok iyi, bütün dikkatini vererek dinlemek; dikkatini toplayarak duymaya çalışmak.”Ne konuştuklarını merak ediyordum, yanlarına yaklaşarak kulak kesildim. Kulaklarını çınlatmak : Birini iyi duygularla anmak Kul hakkı : İslâm dinine göre, insanların birbirleri üzerindeki hakları.”Öte dünyaya kul hakkıyla gitmem inşallah. Kul köle (veya kurban) olmak : Tam bir doğruluk içinde gönülden bağlanmak, bağlılığın gerektirdiği fedakârlığı yapmaya hazır olmak Kulp takmak : Bir kusur, bir bahane bulmak Kumpas kurmak : Birini aldatmak için tuzak kurmak, gizli bir iş düzenlemek Kundak sokmak : 1. Yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak. 2. Ara bozacak bir söz ya da davranışta bulunmak Kurban olayım : 1. Aşırı sevgi ve hayranlık anlatmak için kullanılır. 2. Yalvarmak için söylenir.”Kurban olayım yavruma dokunmayın! Kurşuna dizmek : Ölüm cezasını askerî bir birliğin attığı kurşunlarla yerine getirmek, sıkılan kurşunlarla öldürmek.”Bütün köy halkını kurşuna dizdiler! Kurtlarını dökmek : Öteden beri yapmak istediği şeyi bol bol yapıp hevesini almak.”Bu akşam biraz kurtlarımızı dökelim, ne dersin? Kurt masalı okumak : İnandırıcı, gereksiz, asılsız sözler (söylemek) Kuru iftira : Hiçbir kanıtı olmayan suçlama.”Allah kuru iftiradan korusun hepimizi! Kuru kalabalık : 1. Yararsız kırık dökük eşya. 2. Hiçbir işe yaramayan insan topluluğu.”Bu kuru kalabalığa güvenip de sakın yola çıkma. Kuru kuruya : Boşuna, boş yere Kuru sıkı : 1. Korkutmak amacıyla söylenen sözler, blöf. 2. Yalnız barutla sıkılanmış tüfek veya fişek dolgusu Kuş beyinli : Akılsız, aptal, ahmak Kuş kadar canı olmak : Küçük, cılız, zayıf, çelimsiz bir vücuda sahip olmak Kuş sütüyle beslemek : En pahalı, değerli az bulunur besinlerle yiyip içirmek Kuş uçmaz, kervan geçmez : Çok ıssız, sapa, kır, insanın uğramadığı yer.”Başını alıp kuş uçmaz kervan geçmez bir diyara gitti. Kuş uçurmamak : Hiç kimsenin geçmesine, kaçmasına izin vermemek; imkân tanımamak, bunun için çok dikkatli davranmak.”Sıkı gözcülerdir, kuş uçurtmazlar, merak etme! Kuvvetten düşmek (kesilmek) : Gücü iyice azalmak Kuyruğuna basmak : Birini tahrik etmek, incitip saldırmasına yol açmak Kuyruklu yalan : İnsanın kanması için süslenmiş büyük yalan.”İnanmayın ona, söyledikleri kuyruklu yalandan başka bir şey değil! Kuyruk sallamak : Yaltaklanmak, birisine yaranmak için yapmacık davranışlarda bulunup şirin görünmeye çalışmak.”Bütün gece boyunca şirket müdürüne kuyruk sallayıp durdu. Kuyusunu kazmak : Birinin kötü duruma düşmesi, felâkete uğraması, zarar görmesini sağlamak için zemin hazırlamak, tuzak kurmak.”Adamın kuyusunu kazıp da elinize ne geçecek. Küçük dilini yutmak : Çok şaşmak, hayrete düşmek, donakalmak, hiçbir şey söyleyemez hâle gelmek.”Ne o dostum, küçük dilini mi yuttun? Küçük düşürmek : Onurunu kırmak, birilerinin yanında itibarını sarsmak ve değerini düşürmek.”Dikkatli ol, bir pot kırıp da kendini küçük düşürme sakın. Küçük görmek : Önemsememek, değer vermemek.”Hasmınızı sakın küçük görmeyin çocuklar! Külâhıma anlat : “Söylediklerin hiç de inandırıcı değil, sana inanmıyorum” anlamında kullanılır Külâhını ters giydirmek : Çok kurnaz olmak; oyuna getirmek, kendisine iyi davranmayanları bir hile ile yaptıklarına pişman etmek Külâhları değişmek : “Araları bozulmak, bozuşmak” anlamında tehdit olarak kullanılır.”Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre! Kül kedisi : 1. Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse). 2. Uyuşuk, miskin, rahatına düşkün, tembel Kül kesilmek : Heyecan ve korkudan yüzünün rengi atmak, solmak.”Katili karşısında görünce yüzü kül kesildi. Kül olmak : 1. Bir şey bütünüyle yanmak. 2. Varını yoğunu yitirmek, elinde bulunanlar yok olmak. 3. Büyük bir felâkete uğrayıp çok üzülmek Külünü (göğe) savurmak : Bir şeyi tamamiyle bitirip yok etmek, harcayıp tüketmek, telef edip bir şey bırakmamak Kül yutmamak : Oyuna gelmemek, tuzağa düşmemek, kurnazca yapılan bir hileye aldanmamak.”Bana kül yutturamazsınız diyemem ama yeterince dikkatli olduğumu söyleyebilirim. Künyesi bozuk : Eskiden kötü durumları görülmüş olan, kötü işlere girmiş bulunan.”Künyesi bozuk diye, bu adama hiç kimse iş vermeyecek mi? Küplere binmek : Haddinden fazla öfkelenme, kızmak, sağa sola ateş saçmak.”Yeni saatimi kırdığımı öğrenen annem küplere bindi. Küpünü doldurmak : Eline geçen fırsatları değerlendirerek çok para biriktirmek.”Küpünü doldurmayı becerebilenlerden olamadım hiç. Kürek kadar (pabuç kadar) dili olmak : Hemen her söze cevap yetiştirmek, büyüklerine karşı saygısızca karşılıklar verir olmak Laçka olmak : 1. Herhangi bir iş gevşek ve düzensiz yürütülmek. 2. Mil ya da vida gibi makine bölümleri eskiyip aşınarak işe yaramaz hâle gelmek.”Bu vidalar laçka olmuş, kol tutmuyor. Lafa boğmak : Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak Laf (söz) altında kalmamak : Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek Laf (söz) aramızda : “Söyleyeceğim sözleri başka biri duymasın, bilmesin, konuştuklarımız aramızda kalsın” anlamında kullanılır.”Laf aramızda, Ali yine öç alacağım demeye başlamış. Laf atmak : 1. Dokunaklı sözlerle sataşmak, uzaktan işittirmek. 2. Karşılıklı söyleşmek, konuşmak. 3. Sözle sarkıntılık etmek.”Laf atarak beni tahrik etmeye çalışıyorlardı. Lafa tutmak : Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak.”Onu biraz lafa tutup oyalamaya başladılar. Laf ebesi : Söyleyecek sözü bol olan, her söze karışan, herkese söz yetiştiren, çok konuşan.”Laf ebeliğini bırak da ne söyleyeceksen söyle! Laf etmek : 1. Konuşmak. 2. Bir şeyi dedikodu konusu yapmak.”Akşam buluşalım da iki çift laf edelim. Lafı (sözü) ağzına tıkamak : Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek.”Ağzını açar açmaz lafı ağzına tıkadılar adamcağızın “Lafı (sözü) ağzında gevelemek : Söylemek istediğini açık olarak bir türlü söyleyememek, şundan bundan bahsetmek.”Beni görünce şaşırdı, lafı ağzında gevelemeye başladı. Lafı ağzında kalmak : Söyleyeceğini söylemeye zaman bulamamak, konuşmasını bitirememek Lafı (sözü) çevirmek : Konuşmasının sakıncalı bir biçim aldığını fark edince söze başka bir yön vermek, başka konuya geçmek.”Beni görünce birden nasıl da sözü çevirdi. Lafını (sözünü) etmek : Bir şey üzerinde konuşmak.”Artık lafını etmeyin şu adamın! Lafını (sözünü) bilmek : Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak.”O daima lafını bilir bir insan olmuştur. Laf işitmek : Birisi tarafından paylanmak, azarlanmak,”Çabuk ol, senin yüzünden laf işiteceğiz öğretmenden. Laf olsun diye : Rastgele, belli bir amaç gütmeden.”Kızma canım, laf olsun diye söylemiştir o sözleri. Laf (söz) taşımak : Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek.”O laf taşıyıcı adamdan uzak durmalısın. Laf (söz) yetiştirmek : Bir söze karşılık vermekte gecikmemek, durmadan konuşmak Laf (söz) yok : “Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok” anlamında kullanılır.”Arkadaşıma laf yok, o mert mi mert biridir. Lâhavle çekmek : Sıkıntıyı, öfkeyi gidermek, sabır telkin etmek için “Lâhavle” ile başlayan duayı okumak. “Lâhavle çekmeden başka bir şey yapamadım. Lamı cimi yok : “Hiçbir bahane, itiraz, mazeret, duraksama, karşı gelme yok” anlamında kullanılır.”Lamı cimi yok, bu akşam bize geleceksiniz, tamam mı? Lastikli söz : Değişik mânâlara gelen söseafoodplus.info demeden leblebiyi anlamak Leke sürmek : Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak.”Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah`tan hiç korkmadılar. Leşini çıkarmak : Çok feci dövmek.”Beş kişiydiler, adamın leşini çıkardılar. Leşini sermek : Öldürmek.”Ben de onun leşini sermezsem… Leyleğin yuvadan attığı yavru : Yakınlarından ilgi görmeyen, çevresinin uzaklaştırdığı kimse Lokma ağzında büyümek : Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak, yiyememek.”Ağzında lokmalar büyümeye başladı, gözleri dolu dolu oldu. Lokmasını saymak : Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak Lök gibi oturmak : Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek, oturup kalmak.”Sedire lök gibi oturunca gacur gucur sesler duyuldu. Lügat paralamak : Anlaşılmaz, süslü, parlak, ağdalı, konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak.”Lügat paralamak hoşuna gitmeye başlamıştı. Lüpe konmak : Değerli bir şeyi bedavadan, emek sarf etmeden ele geçirmek

Yapıştırdım begini hemen ben ️️ atin

Ben 10 İspanyolca izlenme. Yavru kedi kurtarma operasyonu Mutlu Çocuk izlenme. ben 10 bölüm part1 izlenme. Kamyon Kasabası 3.Bölüm izlenme. tsubasa çizgi film 2 izlenme. Tom ve Jerry Türkçe - Sevimli Ahtopot izlenme.

Yapıştırdım ben ️️ hemen begini atin

Aynı zamanda çenesinde ben olan kişiler değişikliği ve hareket halinde olmayı da çok severler. 9. Boyun: Buradaki benler kişinin ruh ve psikolojini simgeliyor. Boyunda bulunan benler hayal kırıklıklarının habercisi.

Hemen ben ️️ atin yapıştırdım begini

may - evet hemen devam edİyoruz Şİmdİ İse motİve olmak İÇİn neler yapmaniz gerekİr bunlar mİkrofonu sİze birakiyorum pekİ sİz ne yapiyorsunuz yorum atin ben onlari paylaŞayim🎤

Begini ben ️️ hemen yapıştırdım atin

Saat bu saat : Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu andır Saati saatine uymamak : Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak.”Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz. Sabaha çıkamamak : Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak.”Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum. Sabahı etmek (veya bulmak) : Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak.”Köye varmamız sabahı bulacak. Sabahın köründe : Çok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde.”Sabahın köründen beri yoldayız. Sabır taşı : Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan.”Ben sabır taşı mıyım? Sabrı taşmak : Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak.”Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan. Saç ağartmak : Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş olmak Saçı bitmedik (yetim) : Doğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk (yetim).”Bu parada, saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır. Saçına ak düşmek : Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak.”Bizim de saçımıza ak düştü. Saçına başına bakmadan : İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır Saçını başını yolmak : 1. Birini çok fazla dövüp hırpalamak. 2. Çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek.”Sinirinden saçını başını yolmaya başladı. Saçını süpürge etmek : (Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak.”Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim. Saç saça baş başa : (Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp dövüşmek Saç sakal birbirlerine kırışmak : Üstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak.”Onu, saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı canım sıkıldı. Safra bastırmak : Açlığını yatıştırmak için az miktarda yemek yemek Sağa sola bakmamak : Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek.”Sağa sola bakmadan yürüyordu. Sağ gözünü sol gözünden sakınmak : Çok kıskanmak, üzerine titremek Sağır sultan bile duydu : İşitmedik kimse kalmadı, hemen herkes işitti, duymayan kalmadı.”Haklarında çıkan dedikoduyu sağır sultan bile duydu ama siz duymadınız öyle mi? Sağı solu (belli) olmamak : Bir durum karşısında nasıl davranacağı, ne tavır takınacağı belli olmamak.”Dikkatli olun, onun sağı solu belli olmaz. Sağlam kazığa bağlamak : Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma koymak Sağlam ayakkabı değil : Doğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren.”O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil. Sağlık olsun : “Bir zarara uğradık ama önemli değil, üzülmeye değmez, canımız sağ olsun, kapatırız” anlamında kullanılır Sağmal inek : Kendisinden durmadan çıkar sağlanan, sömürülen, istismar edilen kimse Sahip çıkmak : 1. Birini ilgilenip korumak. 2. Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek.”Şu kimsesize sahip çıkalım. Sakalı ele vermek : Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine girmek Sakız gibi yapışmak : Peşini bırakmamak, ayrılmamak, istediğini yaptırmaya çalışmak.”Sakız gibi yapıştı yakama, bırakmıyor ki gideyim! Salkım saçak : Dağınık, düzensiz bir durumda; parçası bir yana ayrılmış Sallantıda kalmak : Bir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak.”İşler sallantıda kaldı; bu, bizi biraz düşündürüyor. Saltanat sürmek : 1. Bolluk, verimlilik içinde yaşamak. 2. Hükümdarlık etmek.”Üzülme, saltanatı çok sürmeyecek. Saman altından su yürütmek : Hiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek, ortalığı birbirine karıştırmak.”Saman altından su yürütenleri hiç sevmem. Saman gibi : Tatsız, yavan Sapı silik : Serseri, başı boş, kişiliksiz Sarı çizmeli Mehmet Ağa : Kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse Sarmaş dolaş olmak : Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak.”Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda. Sarpa sarmak : Bir iş, çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek.”İşler iyice sarpa sardı, nasıl kurtulacağız bundan. Satıp savmak : Eldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak, ucuza satıp tüketmek.”Ne varsa satıp savacak, öyle gelecek. Sayıp dökmek : Ne var ne yok hepsini söylemek, arka arkaya sıralamak.”Ne sözler sayıp döktü ama kimse anlamadı. Sebil etmek : Bolca vermek, dağıtmak Sedyelik olmak : Ayakta duramayacak hâle gelmek.”Adam bir vuruşta sedyelik oldu. Seferber olmak : Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek.”Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu. Selâmı sabahı kesmek : Dostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı kesmek, her türlü ilişkiye son vermek; selâmına bile karşılık vermemek.”Onunla selâmı sabahı kesmişsin diyorlar, doğru mu? Selâm verip borçlu çıkmak : Küçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş yüklenilmek Senet vermek : 1. Yazılı, imzalı belge vermek. 2. “Bu işin böyle olduğuna inanmanı istiyorum” anlamında kullanılır Sen giderken ben geliyordum : “Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın.” anlamında kullanılır Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı? : “Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?” anlamında kullanılır Senli benli olmak : Çok samimi, içten, teklifsiz biçimde olmak.”O kadar senli benli olma yabancılarla. Sen sağ ben selâmet : İş sonuçlandı, artık yapacak bir şey kalmadı.”Nihayet bütün mallar satıldı, bundan sonra sen sağ ben selâmet. Sepet havası çalmak : Birini işten çıkarmak, yol vermek, yanından uzaklaştırmak.”Demek bize de sepet havası çalacakmış, görürüz bakalım! Sere serpe : Rahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe.”Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum. Sermayeyi kediye yüklemek : Parasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak.”Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen! Ser verip sır vermemek : Dürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek.”Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır. Ses çıkarmamak : 1. İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak. 2. Hiç konuşmamak, susmak.”Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum. Sesini kesmek : 1. Söylemekte iken susmak, bir şey söylemez olmak. 2. Bir kişiyi söylerken susturmak, artık söyletmemek.”Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım! Ses seda çıkmamak : 1. Hiçbir tepki görülmemek. 2. Haber çıkmamak.”Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan. Ses vermemek : 1. Herhangi bir sesi çıkarmamak. 2. Bir çağrıya kulak vermemek.”Adam evdeydi ama hiç ses vermedi. Seyirci kalmak : Bir olay karşısında hiç tepki göstermemek, işe karışmamak.”Öğrencilerin birbirine girmesine polis seyirci kalamazdı. Sıcağı sıcağına : Hemen, olayın üzerinden fazla zaman geçmeden, unutulmadan.”Sıcağı sıcağına gidip onları barıştırmayı düşündü. Sıcak kanlı : Sevimli, cana yakın, sempatik.”Ne kadar sıcak kanlı bir çocuk. Sıcak yüz göstermek : Yakınlık göstererek karşılamak.”Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin? Sıdkı sıyrılmak : Birinden soğumuş olmak, tiksinmek.”Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan. Sıfıra sıfır, elde var sıfır : “Hiçbir şey elde edemedik, bütün çalışmalar boşa gitti” anlamında kullanılır Sıfırı tüketmek : 1. Elinde avucunda bir şey kalmamak, malı ve parayı bitirmek. 2. Gücü kalmamak.”Bu kadar düşüncesiz davranmasaydı sıfırı tüketmezdi. Sık boğaz etmek : Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak.”Tamam yapacağız, sık boğaz edip durmayın. Sıkı durmak : Güçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak.”Sıkı dur, şut çekeceğim. Sıkı fıkı : Çok samimi, birbirine çok bağlı, içten ve teklifsiz.”Onlar kadar sıkı fıkı insan görmedim. Sıkıntı basmak : Çok daralmak, sıkılmak, can sıkıntısı duymak, ruhen boşlukta olmak.”Otobüste beni bir sıkıntı bastı, dokunsalar patlayacaktım hani! Sıkıntı çekmek : 1. Zorluk, darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak. 2. Ruhen tedirginlik duymak.”Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur. Sıkıntıya gelememek : Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği bulunmamak Sıkı tutmak : Önem vermek.”İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte. Sır küpü : Çok şey bilen, çok şey bildiği hâlde kimseye söylemeyen Sır olmak : Aklın eremeyeceği biçimde ortadan kaybolmak Sırra kadem basmak : Bir kimse ortalıktan yok olmak.”Sırra kadem bastı adam! Sırım gibi : İnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı.”Sırım gibi delikanlı olmuş. Sırtı kaşınmak : Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş bulunmak Sırtından geçinmek : Asalak yaşamak, birinin kesesinden sağlamak.”Yeter artık onun bunun sırtından geçindiğin, biraz da sen çalış çabala! Sırtını dayamak : 1. Güçlü bir yere veya birine güvenmek. 2. Bir yere dayanmak ya da yaslanmak.”Sırtını babasına dayamış atıp tutuyor, her dilediğini yapıyor. Sırtını yere getirmek : 1. Üstün gelmek. 2. Güreşte rakibi sırt üstü yere yatırarak yenmek.”Onun sırtını kimse kolay kolay yere getiremez. Sıygaya çekmek : Sorgulamak, yapıp ettiklerinin hesabını sormak Sil baştan : Yapılan işi beğenmeyerek yeniden yapmak Silip süpürmek : 1. Ortada ne varsa hepsini yemek. 2. Hepsini alıp götürmek, yok etmek. 3. Ortalığı temizlemek.”Evi çarçabuk silip süpürdüm. Sinek avlamak : Satış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş yapamaz olmak.”Sabahtan beri sinek avlayıp duruyoruz. Sinekten yağ çıkarmak : Hemen her şeyden, olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak.”Öyle açıkgözdü ki sinekten bile yağ çıkarırdı. Sineye çekmek : Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak.”Uzun yıllar kocasının geçimsizliğini, kabalığını sineye çekti; durdu. Sinirleri alt üst olmak : Haddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak, bilememek Sinirleri boşanmak : Kendini tutamayarak gülmek, ağlamak ya da bağırmak Sinirleri yatışmak : Öfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek.”Çok şükür öfkesi yatıştı, şimdi konuşabilirsiniz. Sinirlerini bozmak : Kızdırmak, öfkelendirmek Sinirleri gergin olmak : En ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak.”Sinirleri çok gergin, üstüne varmayın. Sipsivri kalmak : Tek başına, çaresiz ortada kalmak.”Sipsivri kalakalmıştım, ne yapacağımı bilmiyordum. Sivri akıllı : Kimsenin aklını beğenmeyen, düşünceleri kimseninkine benzemeyen, acayip fikirleri olan.”Hangi sivri akıllıya uydunuz da böyle yaptınız! Soğuk almak : Üşüyüp hastalanmak.”Soğuk almışım, öksürüp duruyorum. Soğuk duş etkisi yapmak : Ansızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki göstermek Soğuk kanlı : Serin kanlı, kolayca kızmayan, heyecana kapılmayan, telâş etmeyen.”Helâl olsun, ne soğuk kanlı davrandı. Soğuk nevale : Sevimsiz, söz ve davranışları sıcak olmayan, insanlardan uzak duran kimse Sokağa düşmek : 1. Bir şey çoğalıp değerini yitirmek. 2. Kötü yola sapmak.”Kimsesiz olduğu için itilip kakıldı, sonunda sokağa düştü zavallı. Sokak süpürgesi : Evinde oturmayıp çok gezen, sürtük kadın Solda sıfır : “Hiçbir değeri ve önemi yok” anlamında kullanılır.”Senin yaptığın iş benimkinin yanında solda sıfır kalır. Soluğu kesilmek : Nefes alamaz olmak, gücü tükenmek.”Bu yokuş soluğumuzu keseceğe benziyor. Soluk aldırmamak : Çok sıkı çalıştırmak, dinlenmesine fırsat vermemek Soluk soluğa : Zor nefes alarak; heyecan, telâş, yorgunluk veya bitkinlikle; koşmaktan güçlükle, sık sık soluyarak.”Soluk soluğa içeri girdi. Son kozunu oynamak : Elindeki son imkânı kullanmak, son çareye başvurmak Sonradan görme : Sonradan zenginleşerek gösteriş, kibarlık, övünme gibi davranışlarda bulunan.”Sonradan görme ne olacak! Sorguya çekmek : Bir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek.”Mahkûmu hemen sorguya çekmişler. Soyup soğana çevirmek : 1. Her şeyini, varını yoğunu elinden almak. 2. (Hırsız) bir yeri ya da kişiyi iyice soymak.”Dükkânı soyup soğana çevirmişler. Sökün etmek : Bir şey çıkagelmek, art arda gelmek, birbiri ardından görünmek.”Göçmen kuşlar ufuktan sökün ettiler. Söz açmak : Bir konu hakkında konuşmaya başlamak.”Toplantıda felsefeden söz açtı. Söz almak : 1. Konuşmaya başlamak için toplantı başkanından izin almak, öyle konuşmaya başlamak. 2. Birinin bir iş yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak. 3. Erkek tarafı, istenilen kızın verileceğine dair ailesinden olumlu cevap almak.”Toplantıda ilk olarak Ayşe söz almak istedi. Söz altında kalmamak : Bir kimsenin kendisini inciten sözüne benzer şekilde cevap vermek.”Benim söz altında kalacağımı sanıyordu. Söz ayağa düşmek : Bir konu, herkesin ağzına dökülmek, sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirdikleri duruma gelmek Söz bir Allah bir : “Verdiğim sözü yerine getireceğim, ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk`ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam, verdiğim sözün doğruluğuna da inanın” anlamında kullanılır Söz birliği etmek : Bir olayla ilgili olarak aynı şeyleri söylemek üzere anlaşmak, aynı görüşte olmak.”Onunla söz birliği mi ettiniz? Söz çıkmak : 1. Ortalıkta bir rivayet dolaşmak. 2. Hakkında dedikodu yapılır olmak.”Bir daha görüşmek istemiyorum, hakkımızda söz çıkacak diye korkuyorum. Sözde kalmak : Yapılması kararlaştırılmış bir iş gerçekleşmemek.”Sözde kalacaksa konuşmamızın bir anlamı yok. Söz dinlemek : Verilen bir öğüdü, bir sözü tutmak, davranışlarını buna uydurmak.”Sözümü dinleseydin başına bunlar gelmezdi! Söz geçirmek : Dediğini yaptırmak.”Oğluna söz geçirdin mi ki bana karışıyorsun? Söz gelmek : Bir davranışından veya sözünden ötürü eleştiriye uğramak, kötülenmek, yakınları kendisine darılmak Söz götürmez : Gerçekliği, doğruluğu kesin ve açık olan; tersi savunulamayan.”Söz götürmez işler bunlar. Söz (laf) işitmek : Paylanmak, azarlanmak, biri kendisine darılmak.”Durup dururken babamdan söz işittik yine. Söz kaldırmamak : Onu inciten, onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir olmak.”Bu sözleri kaldırmamı beklemiyordun her hâlde? Söz kesmek : Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek.”Söz kesildi, iki ay sonra düğün olacak. Söz sahibi olmak : Herhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak.”Bu şirketin alım ve satımında söz sahibi olmadığımı da kim söylemiş? Sözü ağzında bırakmak : Söylemekte olduğu şeyi bitirmesine fırsat vermemek, engel olmak Sözü bağlamak : Konuştuklarını bir sonuca vardırmak, konuşmayı sonuçlandırmak.”Sözü bağlamasına az bir zaman kalmıştı ki bir gürültü koptu. Sözü çiğnemek : Söyleyeceklerini açık ve kesin ortaya koyamamak, istediğini söyleyememek Sözü (bir şeye) getirmek : Konuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek, bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak.”Söylesene açıkça, sözü nereye getirmek istiyorsun? Sözü kesmek : 1. Söyleyeceklerini bitirmeden susmak. 2. Başkasının konuşmasına engel olmak.”Bir anda sözünü kesip kürsüden indi. Sözüm meclisten dışarı : “Konuşmam arasında hoşunuza gitmeyecek, kaba olabilecek, ağza alınması doğru olmayan sözler kullanacağım ancak bunların sizinle ilgisi yoktur” anlamında kullanılır Sözüm ona : “Güya, sanki, sözde” anlamlarında kullanılır Sözünde durmak : Verdiği sözün gereğini yerine getirmek.”Demek sözünde duracaksın, iyi. Sözünden çıkmamak : Birinin isteklerine, öğütlerine kulak vermek, o ne derse onu yapmak Sözüne gelmek : En sonunda karşı çıktığı kimsenin fikrini kabul etmek.”Demek sözüme geldin, o hâlde gidelim. Sözünü balla kestim : “Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim, sözünüzü kesmek zorunda kaldım” anlamında kullanılır Sözünü esirgememek : Ne düşünüyorsa söylemek, kimseden çekinmemek, karşısındakini kıracağım diye kaygılanmamak.”Ondan sözümü esirgeyecek değilim, tamam mı? Sözünü geri almak : Söylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek.”Sözünü geri al, yoksa karışmam! Sözünün eri olmak : Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir kişi olmak.”Ona güvenin, o sözünün eri olan birisidir. Sözünü tutmak : 1. Verdiği sözü yerine getirmek. 2. Birinin verdiği öğüde uymak.”Babanın sözünü tut, zararlı çıkmazsın. Sözünü yabana atmamak : Bir kimsenin söylediklerine önem vermek.”Öğretmenin sözünü yabana atma sakın. Sucuk gibi ıslanmak : Baştan aşağı, elbisesinin ve vücudunun her yanına su değmek.”Hortumu üstüme tutup beni sucuk gibi ısladı. Sudan cevap : Üstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap.”Ne sordumsa sudan cevaplar aldım. Sudan ucuz : Çok ucuz, âdeta bedava gibi.”Sizin orda elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi? Su dökünmek : Yıkanmak.”Buz gibi havada bile su dökünmekten kaçınmaz. Su gibi akmak : 1. Zamanın çok hızlı geçip gitmesi. 2. Bol bol gelmek ya da gitmek (para, yiyecek vs.).”Para su gibi akıyor, o harcamayacak da ben mi harcayacağım? Su gibi bilmek : Çok iyi, yanlışsız bilmek veya okumak.”Senin konunu da su gibi biliyorum. Su gibi ezberlemek : Çok iyi, yanlışsız ve takılmadan söyleyebilecek ölçüde ezberlemek Su gibi gitmek : Bol bol harcamak.”Paralar su gibi gitti. Su götürmez : Kesin, başka bir yoruma açık olmayan.”Şu anlattıkları su götürmez gibi geliyor bana. Su götürür olmak : Çeşitli yorumlara elverişli olmak Su içinde kalmak : Çok terleyip sırılsıklam olacak biçimde ıslanmak Su katılmamış : Saf, katıksız, bozulmamış, başka bir etkiyle değişmemiş olan, hilesiz Su koyvermek : 1. Sebze ve et pişerken suyunu salıvermek. 2. Cıvıtmak, sözünde durmamak.”Su koyvermeden çalışamaz mısın sen? Sululuk etmek : Cıvıklık etmek, taşkın hareketlerde bulunmak, ciddi davranmamak.”Sululuk etmeyi bırak da çalışmaya bak. Surat asmak : Kaşlarını çatıp yüzüne küskün ve dargın bir anlam vermek Surat bir karış : Öfkeli, kızgın, üzüntülü ve somurtkan.”Yanına vardığımızda suratı bir karıştı. Suratını ekşitmek : Hoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle belli etmek.”Bütün gün suratını ekşitip durdu. Sus payı : Bir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para, susmalık Suya götürüp susuz getirmek : Birinden çok kurnaz olmak, onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli olmak Suya sabuna dokunmamak : Sakıncalı konulardan uzak durmak, davranışlarıyla birilerini incitmeyecek yol tutmak.”Başına gelen son belâdan sonra suya sabuna dokunmamaya karar verdi. Suyu bulandırmak : İyi, olumlu, yolunda giden bir işi art niyetle karıştırmak.”Sen de suyu bulandırmasan olmaz değil mi? Suyu kaynamak : İş başından uzaklaştırılması zamanı yakın olmak.”Sen de suyu kaynayanlar arasında yer alıyorsun. Suyu mu çıktı? : “Beğenilmeyecek nesi var, ne kusurunu gördün ki orada kalmıyorsun?” anlamında kullanılır Suyun başı : 1. Suyun çıktığı yer, kaynak. 2. En çok yarar sağlanacak yer. 3. Bir iş için en önemli, iş en son kendisinde bitecek kişi, mevkii.”Yorgun bedenlerini suyun başındaki çimenlerin üstüne bıraktılar. Suyunca gitmek : Bir kimseyi öfkelendirmeyecek biçimde hareket edip davranışlarını onun isteğine, eğilimlerine uydurmak.”Aman kızım kocanın suyunca git de sana zarar vermesin. Suyu nereden geliyor? : “Bu işi yürütmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor.” anlamında kullanılır Suyunu çekmek : 1. Yemek çok kaynayıp hiç suyu kalmamak. 2. Bir şeye özellikle de para harcanıp tükenmek.”Paralar suyunu çekti, ağanın da forsu bitti. Suyunun suyu : Çok uzaktan ilgisi bulunan şey Su yüzü görmemiş : Hiç yıkanmamış, çok kirli.”Günlerce hapiste kaldım, su yüzü görmedim hiç. Su yüzüne çıkmak : Belli olmak, aydınlanmak.”Bu işin asıl sebepleri su yüzüne çıkacak, sen de gününü göreceksin. Süklüm püklüm : Korkup çekinerek, ezilip büzülerek, utanıp sıkılarak.”Süklüm püklüm yanımıza yaklaştı Sükûtla geçiştirmek : Asıl mesele üzerinde bir şey konuşmamak, sessizce atlamak Sünger çekmek : Unutmak, silmek, hiçbir şey olmamış saymak.”Sen o işin üzerine bir sünger çek hele. Süngüsü düşük : Eski atılganlığı, neşesi, canlılığı, etkinliği kalmamış.”Bir hayli süngüsü düşük çıktı müdürün yanından. Sürüncemede kalmak : Gecikmek, bir türlü sonuçlanamamak, askıda kalmak.”Bizim iş sakın sürüncemede kalmasın çocuklar! Sürüden ayrılmak : Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol takip etmek.”Sürüden ayrılanı her zaman kurt kapar mı? Süt dökmüş kedi gibi : Bir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanan, korkan, çekinen kimsenin durumunu anlatmak için kullanılır Süt kuzusu : 1. Henüz meme emen kuzu. 2. Çok küçük bebek, yavru, korunması gereken küçük çocuk. 3. Çok nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş kimse.”Daha süt kuzusu o, nasıl kıyılıp da vurulur ona? Süt liman olmak : Dingin, gürültüsüz, sakin olmak.”Ortalık bir anda süt liman olmuştu. Sütü bozuk : Mayası bozuk, kötü soydan gelen ve ahlâksızlık eden kimse.”Senin gibi sütü bozuklara selâm verilir mi? Şad olmak : Sevinmek, mutlu olmak.”Seni gördük, şad olduk. Şafak atmak : Aniden önemli bir durumla karşı karşıya kaldığını anlamak, bu sebeple tedirgin olmak.”Onu yanımdan kovunca bende şafak attı. Şafak sökmek : Güneşin doğmaya başlamasıyla gece karınlığının yavaş yavaş kaybolup ortalık aydınlanmaya başlamak.”Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler. Şaha kalkmak : 1. Atın ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde yerde durması. 2. Coşmak, kükremek, baş kaldırmak.”Azgın at şaha kalkarak binicisini sırtından yere attı. Şaka gibi gelmek : Bir türlü inanamamak.”Bütün olup bitenler şaka gibi geliyordu onlara. Şaka götürmemek : 1. Şakadan hoşlanmamak. 2. Bir iş ya da durum dikkatsizliğe, önemsenmemeye gelmemek.”Bu iş şaka götürmez beyler, dikkat edin! Şaka kaldırmak : Kendisine yapılan şakalara katlanmak, dayanmak Şaka maka (derken) : “Ciddiye almıyor, ağırlığını duymuyor, gerektiği gibi önemsemiyorduk ama sonunda gerçekten önem vermemiz gerektiği ortaya çıktı” anlamında kullanılır Şakası yok : 1. Tehlikeli. 2. (O) hatır gönül tanımaz, gerekeni yapar, ciddi bakar olaya.”Şakası yok bu adamın, hemen buradan gidelim. Şakaya getirmek : 1. Oldukça önemli, ciddi bir şeyi açıktan söylemeyip şaka yollu söylemek. 2. Önemli bir meseleyi şaka yaparak geçiştirmek.”İşi şakaya getirip unutturmaya kalkma emi! Şakaya vurmak : Ciddî bir söz ve davranışı şaka yoluyla geçiştirmek Şamar oğlanı : Herkesin hıncını aldığı, dövdüğü, çattığı, söylendiği kimse.”Yeter artık, şamar oğlanı olmaktan kurtar kendini! Şamata koparmak : Gürültü, patırtı yapmak Şapa oturmak : Güç bir duruma düşmek, çıkmaza girmek.”Şimdi şapa oturduk işte, yardım alacak kimse de yok ortalıkta. Şart koşmak : Bir işin yapılmasını önceden bir şarta bağlamak.”Para almadan, vermeyeceğini şart koş ona. Şeref vermek : Onurlandırmak, yapıp ettikleriyle övünç kaynağı olmak Şerefini korumak : Onurunu, kişiliğini gözetmek Şeşi beş görmek : Yanlış görmek, görüşünde aldanmak.”Şeşi beş gördüm her hâlde. Şeyhin kerameti kendinden menkul : Çok büyük işler yaptığını belirtiyor ama bunu doğrulayacak ne kanıt ne de kimse var ortalıkta Şeytana uymak : Dinin emirleri dışına çıkmak, haram olan işlere bulaşmak, doğru yoldan ayrılmak.”Şeytana uyup da tekrar kumara başlayacak diye korkuyorum. Şeytan diyor ki! : “İçimden şu kötü işi yap, doğru yoldan ayrıl eğilimi geçip duruyor” anlamında kullanılır.”Şeytan diyor ki git şunu bir güzel döv. Şeytan dürtmek : Durup dururken uygunsuz, kötü bir davranışta bulunmak.”Güzel güzel oynarken arkadaşına vurup kaçtı, şeytan dürttü her hâlde. Şeytan görsün yüzünü : “Onunla hiç görüşmek, bir arada bulunmak istemiyorum” anlamında kullanılır Şeytanın art bacağı : Çok afacan ve yaramaz (çocuk) Şeytanın ayağını kırmak : 1. Aksiliği, uğursuzluğu yenmek. 2. Herhangi bir sebepten ötürü yapamadığı bir şey yapmak.”Haydi, şu şeytanın bacağını kır da bize gel. Şeytan kulağına kurşun : İyi bir durumdan, işten gidişten söz ederken “Aman nazar değmesin, Allah kötülerin şerrinden korusun, şeytandan uzak bulundursun.” anlamında kullanılır Şeytanın yattığı yeri bilmek : Çok kurnaz ve açıkgöz olmak; bilinmesi, hatırlanması güç şeyleri bilmek; pek çok şeyden haberdar olmak.”O ne tilkidir bilemezsin, şeytanın yattığı yeri bile bilir. Şıp diye geçmek : Ansızın, birdenbire geçmek Şifayı bulmak (veya kapmak) : Hastalanmak.”Burnum akıyor, yine şifayı kapacağız desene. Şimdiden tezi yok : Hemen, hiç durmadan, hiç vakit kaybetmeden.”Şimdiden tezi yok, ne yapılacaksa yapılmalıdır. Şimşekleri üzerine çekmek : Söz ve davranışlarıyla çevresindekileri kızdırmak; rahatsız etmek; sert eleştirilerine, saldırılarına hedef ve neden olmak.”Boşu boşuna şimşekleri üzerine çektin. Şirazesinden çıkmak : Bozulmak, çığırından çıkmak, düzenini yitirmek Şom ağızlı : Hemen her olayı kötüye yoran, kötü şeyler olacağını söyleyen, ileri sürdüğü ihtimallerin gerçekleşmesinden korkulan kimse.”Milleti korkutup durma, kapa şu şom ağzını da rahatlayalım. Şöyle bir : Üstünkörü, gelişigüzel, üzerinde durmayarak.”Şöyle bir baktım vitrindeki elbiselere Şöyle böyle : 1. Ne iyi ne kötü, orta derecede. 2. Hemen hemen, aşağı yukarı, yaklaşık olarak.”Şöyle böyle üç yıl oldu onunla görüşemedik. Şundan bundan : Belli belirsiz, önemsiz şeyler.”Eh işte, şundan bundan konuşup durduk. Şunu bunu bilmemek : İtiraz dinlememek, mazeret kabul etmemek, bahane istememek.”Şunu bunu bilmem, yarın akşam sizi bekliyoruz. Şunun şurası : Küçümseme, azımsama, yakın bir yer belirtmek istendiğinde kullanılır.”Şunun şurası on adımlık yer, gelmeyecek misin? Şüphe kurdu : Kişinin içini kemiren, onu tedirgin eden kuşku.”Onu arkadaşlarıyla birlikte gönderdim ama yine de içimi bir şüphe kurdu kemirip duruyor.

Benteng link alternatif

Benlerini aldıran insanlar ben tedavisinden sonra bir çok soru yöneltebilmektedir. Bilinmesi ve yapılması gereken ayrıntılar bu yazımızda ele alınmıştır. Tedaviden hemen sonra tedaviyi yapan doktor veya asistanı bu konuda bilgiler verir ama ne yazık ki hastaların aklındaki bir çok soru cevapsız kalır ve hasta tedavinin

Atin ️️ yapıştırdım hemen begini ben

Beni tanıyorsunuz.. SABIRLI’yım ben.. Aydoğan San’ın özenle ve büyük emeklerle yetiştirdiği şampiyon İngiliz!..     

Minimum 20 tl havale bahis siteleri

Zahmet çekmek : Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak.”Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben. Zahmete sokmak : Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek.”Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşsunuz. Zaman kazanmak : Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak Zaman kollamak : 1. Uygun bir fırsat beklemek. 2. Bir işin sırasını beklemek.”Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de rezil olma. Zaman öldürmek : Kimi şeylerle uğraşarak belli bir zamanın geçmesini sağlamak, boş şeylerle vakit geçirmek.”Burda beklemekle zaman öldürüyoruz beyler. Zaman vermek : Bir iş için belli bir süre ayırmak.”Bana biraz zaman verirseniz gidip onu çağırabilirim. Zaman zaman : Belli olmayan zamanlarda, ara sıra.”Zaman zaman o da aramıza katılırdı. Zamane çocuğu : Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse.”Zamane çocuğu ne olacak. Zar tutmak : Tavla oyununda istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce, zarlara parmaklar arasında belli bir biçim verip öyle atmak Zart zurt etmek : Bağırıp çağırarak, yükseklerden atıp tutarak çıkışmak; kendini büyük göstererek kaba kuvvet gösterisinde bulunmak Zar zor : 1. Güçlükle, zorla. 2. “Ucu ucuna, kıt kanaat, istenilen ölçüye ancak yaklaşabildi.” anlamında kullanılır.”Zar zor getirdik adamı. Zehir etmek : Bir şeyin tadını kaçırmak, iyiyken kötü duruma sokmak.”Yediğim şu yemeği zehir ettiniz bana. Zehir zemberek : İnsanın içine işleyen, onurunu zedeleyen çok acı söz Zembereği boşanmak : 1. Saatin zembereği kurulmaz duruma gelmek. 2. Kendini tutamayarak uzun uzun gülmek Zemheri zürafası (gibi) : Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir Zemin hazırlamak : Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam hazırlamak, meydana getirmek Zemzemle yıkanmış olmak : Biri, ötekine göre çok daha iyi nitelikte olmak Zerre kadar : Hiç denecek kadar az.”Onu zerre kadar sevmiyorum. Zevahiri kurtarmak : Bir işi gereği gibi değil de üstünkörü yapmak ve böylece söz gelmesini önlemek, görünüşü kurtarmak.”Bu girişimimizle zevahiri kurtardık, daha ne istiyorsun? Zeval bulmak : Son bulmak, bozulup yok olmak, çökmek Zeval vermemek : Zarar ziyan vermemek, korumak.”Allah kimseye zeval vermesin. Zevkten dört köşe olmak : Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak.”Takımı galip gelince zevkten dört köşe oldu. Zevkine varmak : Bir şeyin tadını alabilmek, çıkarmak ve duymak; inceliklerini görebilmek.”O sabah, manzaranın zevkine vardık. Zevkini çıkarmak : Bir şeyin tadından, güzelliğinden olabildiğince yararlanabilmek.”Gelin şu gezinin zevkini çıkaralım. Zeytinyağı gibi üste çıkmak : Bir konuda haksız olduğunu kabullenmeyerek kurnazlıkla kendini haklı ya da suçsuz çıkarmaya çalışmak Zıddına gitmek : Karşısındakini sinirlendirmek, sinirini bozmak; bir şeyin tersine hareket etmek.”Niçin devamlı benim zıddıma gidiyorsun. Zılgıt yemek : Azarlanmak, paylanmak.”Senin yüzünden öğretmenden zılgıt yedik. Zınk diye durmak : Birdenbire, aniden durmak.”Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım. Zırnık (bile) vermemek : Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek.”Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım. Zıvanadan çıkmak : 1. Çok sinirlenip öfkelenmek, taşkınca hareketlerde bulunmak. 2. Delirmek, aklını oynatmak.”Biraz daha konuşup da beni zıvanadan çıkarmayın! Zihin açıklığı : İyi, sağlıklı düşünebilme gücü.”Sana Allah`tan zihin açıklığı dilerim. Zifiri karanlık : Çok karanlık.”Zifiri karanlıkta yola çıktık. Zihni bulanmak (karışmak) : Sağlıklı düşünemez olmak, olaylar arasındaki bağlantıyı kaybetmek, ne yapacağını şaşırmak.”Bir anda zihnim bulandı, saçmalamaktan korkup konuşmayı yarıda kestim. Zihnini bulandırmak : 1. Kuşkulandırmak. 2. Düşünemez hâle getirmek Zihnini çelmek : 1. Bir kimseyi yanıltmak. 2. Kandırıp baştan çıkarmak Zihnini kurcalamak : Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak.”Akşamki mesele zihnimi kurcalayıp duruyor. Zihnini oynatmak : Çıldırmak, aklını yitirip delirmek.”Sen zihnini mi oynattın? Zil takıp oynamak : Çok sevinmek Zimmetine geçirmek : 1. Kendine mal etmek. 2. Bir hesabı birinin borcuna eklemek.”Devletin onca malını zimmetine geçirmiş. Zincire vurmak : Prangaya vurmak (mahkûmu).”Bütün esirleri zincire vurup zindana atmışlardı. Zindan kesilmek : 1. Çok karanlık duruma gelmek. 2. Yaşanılan yer çok sıkıntı verici, yaşanılamayacak derecede kötü hâle gelmek Ziyafet çekmek : Konukları yemek vererek ağırlamak.”Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim. Ziyan etmek : Yersiz, boş yere harcamak.”O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun? Ziyanı yok : “Önemli değil, önemi yok!” anlamında kullanılır Ziyaret etmek : Birini görmeye, biriyle görüşmeye, bir yeri görmeye gitmek.”Hastaları ziyaret etmek görevlerimiz arasındadır. Zokayı yutmak : Aldatılıp zarara sokulmak Zora binmek : İş güçleşmek, ancak zor kullanarak halledilecek hâle gelmek.”Bir yolunu bulun, sakın işi zora bindirmeyin. Zora gelmemek : Sıkıntıya ve baskıya katlanamamak, güçlüğe sabredememek.”Zora gelemem ben, lütfen ısrar etmeyin! Zorun ne? : “Ne istiyorsun, amacın ne?” anlamında kullanılır Zoru olmak : Kendisini zorlayan bir sıkıntısı, derdi olmak.”Adamın bir zoru olduğu yüzünden belliydi. Zurnanın zırt dediği yer : Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası Züğürt tesellisi : Kötü bir işte en önemli şeyi kaybettiği zaman bazı önemsiz, iyi olmayan bir yan bularak sevinmek ve kendini avutma Zülfüyâre dokunmak : İşle ilgili olanı, hatırlı ve güçlü kimseyi veya yüksek bir makamı kimi söz ve davranışlarla gücendirmek, darılmasına yol açmak.”Hayır geri duramam, zülfüyâre dokunsa da söyleyeceğim.

Atin ️️ hemen yapıştırdım begini ben

Fakat ben tedavisi ortalama dakika içerisinde ameliyatsız herhangi bir kesi, dikiş, pansuman veya benzeri dezavantajlar olmadan mümkündür. Bu anlamda ameliyatsız yöntemlerle tedavi sağlayan plastik cerrahi ve genel cerrahi uzmanları tercih edilebilir.

Demek ki gösterge ne bulutları tırmalayan gökdelenler, ne de tek haneli enflasyon değil. Ya ne?3. sayfaya bakın siz. Yılmaz Özdil’in bahçe duvarı sürekli baskı altında! O kadar çok haber varki, “Hangisini koymasak” diye zorlanıyor yazı işleri sayfadakiler duyulanlar ve bilinenler. Ya duyulmayanlar, bilinmeyenler. Duyulup da duymazdan, bilinip de bilmezden gelinenler! Çifte standart.“DOĞRU” iki nokta arasındaki en kısa yoldur. Bir tane “doğru” vardır. Doğrunun bana göresi, sana göresi olmaz. Ama bizde olur! Bir ahlaki değer zayıflığına işaret eden ÇİFTE STANDART bunun en güzel örneğseafoodplus.info, devletten gizlediği, kaynağı belli olmayan sınırsız varlığını yüzde 2 ile, yüzde 5 ile aklama hakkını veren bağışlayıcı devlet, aynı süreçte bir başkasını, bir muhterem farklı yorumladı diye katrilyonlarca lira cezaya muhatap ediyorsa burada bir “iş” vardır!Birinin sahte faturalarını halının altına süpüren aynı devlet, bir başkası için “kaşının üstünde gözü var” diye idam cezası istiyorsa, bunda da bir iş vardır!Örnekler çoğaltılabilir. Ne mutlu olduğumuz bu ülkede çifte standart, ya da türlü ahlaki değer zafiyeti örneği hergün, her köşe başında karşımıza çıkabilir. Daha güzel yarınlara, daha gelişmiş bir ülkenin vatandaşı olarak çıkmak istiyorsak, herşeyden önce bu standart sayısını “TEK”e düşürerek işe başlamamız gerekmektedir. Martin Luther doğru söylüyor. Ahlaki değerleri tartışılan bir ülkenin ne düşük enflasyon rakamı, ne hızla artan duble yolları, ne de büyük bir evrensel krizi pek yara almadan atlatması çok da önemli değil açıkçası

Ağzında bakla ıslanmamak; Duyduğu bir lafı başkasından saklayamamak, boşboğazlık 

Ben hemen begini atin yapıştırdım ️️

Yayımlanmış 18 Kasım NEYE İNANALIM?Bugün gündemdeki konulara kısa kısa değinelim istedim. Kendi gündemimize, yaşamımıza, size, bana, konuşanlara, soranlara, soramayanlara hepimize biraz bakalım. Bakalım ki belki bazı […]

endişe içeren bir cümle. tehlikeli ve kanıt kalması istenmeyen gıybetlerde kızların birbirine söylediği tembih cümlesidir. gıybetin dibi bende ama hemen sil ki geride kanit kalmasıseafoodplus.infogi karistiranin ben oldugumu bilemesinler ve gelismeleri benimle paylasmaya devam seafoodplus.info seni gelismelersen haberdar ederim ama sen

Sayfanın içeriği hastaların sıkça sorduğu sorular ve cevaplarını içermektedir. Hasta sorularından derlendiği için sayfada ben tedavisi yaptırdıktan sonra aklınıza gelebilecek soruların çoğunun cevabını bulabileceksiniz, cevabını bulamadığınız soruları yazarsanız onları da ayrıntılı bir şekilde ele alırız.

Ben ️️ hemen atin begini yapıştırdım

Aydın Kurtoğlu - Öptüm şarkı sözleri-Samimiyeti kaybettik, bu aşkta ikimize de yer kalmadı-Hep gururdan vazgeçtik ama mutlu son diye birşey olmadı-Ne kara kaşına gözüne ne de yılanı deliğinden çıkaran sözüne-Kendime söz verdim kanmayacağım bile bile-Bu sefer dönüş olmayacak-Bil ki yanınada kalmayacak-Yetmedi

Begini yapıştırdım ben hemen atin ️️

Ben olmayınca hemen bulmuşsun birini Yol ayrımında unuttun yeminlerini Sen bitirdin hem kendini hem de beni Şimdi git artık, dönme geri Kime gidersen git beni unut artık Bir gün aşklar biter, hatıralar kalır, Kimi seversen sev hep hatırlatır Sanma bir başkası yerimi alır Gelenler gideni elbet aratır

Öğrencilerin grup içerisinde birbirlerine ödevlerinde yardımcı oldukları,bilgi paylaşımı yaparak yeni arkadaşlar edindikleri sosyal eğitim portalıdır.

Atin begini ben hemen ️️ yapıştırdım

Hastaların çoğunda haftada düzelir, seyrek de olsa beyaz tenli bireylerde bu süre ayı bulabilir. Sebebi bilinmese de bazı kişilerde bu süre 2 yıla kadar uzayabilir ama çok çok seyrek rastlanan bir durumdur. Yüzün ön kısmında iyileşme en hızlıdır gövdede bu süre daha uzundur ama son hali mutlaka normal deri rengidir.

Aydoğan San, bir şampiyona verilmesi gerekenden çok daha fazlasını verdi bana.. Karşılık olsun diye değil ama, ben de bir yarış atının sahibi için yapabileceği herşeyi yapmış olmanın huzuru içindeyim doğrusu.. Hakkım helal olsun ona.. O da bana helal etsin hakkını..

Göz Gezdirmek; Derinlemesine incelemeden okumak. Bir şeyi, bir yeri pek fazla dikkat etmeden çabucak incelemek.”Raftaki mallara şöyle bir göz gezdirip çıkalım.” 

Kızın Âvâze-i Şikâyeti” ve hemen ardından “İstanbul'da Bir Frenk” OKSAL, Sedat: “Roman San'atı ve Hüseyin Rahmi”, Tanin: 10 Nisan sayfa

Elifi görse mertek sanır : Cahil, okuması yazması yoktur.”Ona mı akıl danışıyorsun, elifi görse mertek sanır o. ”

Ağda sonrası ekstra bir şey yapmasanız dahi dudak üstü ağda tahrişi oluşabilir. Bunun sebebi genelde ağdanın çok sıcak uygulanması, ağdanın hızlı çekilmemesi, cildin iyice gerdirilmeden yanlış çekilmesi tahrişe sebep olabilir.

 Bugüne kadar 51 yarış koştum.. Bu yarışların 26’sında birinci, 10’unda ikinci, 8’inde üçüncü ve 4’ünde dördüncü oldum.. Yani 51 yarışın 48’inde tabela yaptım, para kazandım.. Bu, eşine ender rastlanır bir başarının göstergesidir.. Sakın kendini beğenmiş sanmayın beni.. Yıllar önce komşu ahırda yaşlı bir at söyler dururdu alçak gönüllü olma diye, insanlar “gönüllü”sünü unutur “alçak” diye hatırlar bakarsın sonra seni!..

Begini atin yapıştırdım ben ️️ hemen

Rest çekmek; Kesin dille durumu reddetmek,  kabul etmemek.  

Ön Söz. Ömer Seyfettin, ANT adlı hikâyesinde “Ben Gönen'de doğdum.” diyerek, tek bir cümlesiyle Yeşil Gönen'imizi edebi çevrelere tanıtan usta bir yazardır sayfa

Ben senin yaptığın gibi Tekedip de hemen gitmem İki elimde yakandadır, Hiç hakkımı helal etmem. Öyle bozguna uğradım. Gazel dökmüş bağlar gibi. Tek başına yaşıyorum, Boynu bükük kullar gibi Yetim kalmış kullar gibi. Evimi başıma yıktın Bir kerede sor halimi Degidi degidi zalimey Yeter etme çalımey Evimi başıma yıktın Bir kere de sor halimi.

Begini yapıştırdım atin ben ️️ hemen

Palas pandıras : Acele olarak, hazırlanmaya zaman bulamadan.”Palas pandıras evden çıkmak zorunda kaldık.

Menü Menü Hakkında E-Motivasyon Gelişim Yazıları Motivasyon Yönetimi Video Eğitimler Psikolojik Testler İlham Veren Öyküler Motivasyon Videoları Motivasyon Müzikleri Dinlendirici Müzikler Gelişim ve Motivasyon Filmleri Pozitif Özlü Sözler Konular Listesi Anonim Sözler Atasözleri ve Deyişler Başarı Sözleri Bilim ve Bilgelik Sözleri Çalışkanlık Sözleri Cesaret Sözleri Dayanıklılık Sözleri Değişim Sözleri Denemek ve Çabalamak Sözleri seafoodplus.info Sözleri Eğitim ve Öğretim Sözleri Eyleme Geçme Sözleri Farkındalık Sözleri Farklı Düşünme Sözleri Film Replikleri Girişimcilik Sözleri Hayal ve Düş Sözleri Hayata Dair Sözler Hedef ve Amaç Sözleri İletişim Sözleri İnanmak Sözleri İnsanlara Dair Sözler İstemek Sözleri İyimserlik Sözleri Karar Vermek Sözleri Kararlılık Sözleri Kişilik ve Karakter Sözleri Kişisel Gelişim Sözleri Komik Sözler Liderlik ve Yönetim Sözleri Motivasyon Sözleri Mutluluk Sözleri Özdeyiş Videoları Özgürlük Sözleri Özgüven Sözleri Pozitif Düşünme Sözleri Resimli Özlü Sözler Risk Almak Sözleri Sabretmek Sözleri Sevgi ve Aşk Sözleri Umut Sözleri Yaratıcılık Sözleri Yazmak ve Yazarlık Sözleri Zafer ve Kazanmak Sözleri Zaman Yönetimi Sözleri Zenginlik ve Para Sözleri Kişiler Listesi A A. J. Cronin Abdul Kalam Abigail Van Buren Abraham Cowley Abraham Lincoln Abraham Maslow Adam Fawer Adam Osborne Adam Smith Adlai Stevenson Adrienne Rich Adyashanti Agatha Christie Agnes de Mille Agnes Repplier Ahmet Hamdi Tanpınar Ahmet Haşim Aimee Carter Akio Morita Akira Kurosawa Al Pacino Alain / Émile Chartier Alain Bosquet Alain de Botton Alain Robbe-Grillet Alan Alexander Milne Alan Cohen Alan Coren Alan Kay Alan Loy McGinnis Alan Moore Alan Watts Alan Woods Alanis Morissette Albert Camus Albert Cohen Albert Einstein Albert Ellis Albert L. Washington Boris Cyrulnik Boris Vian Brad Paisley Brad Sagarin Bram Stoker Branch Rickey Brenda Ueland Brene Brown Bret Harte Brian Eno Brian Koslow Brian Redman Brian Tracy Brigitte Labbé Brigitte Nicole Brooks Atkinson Bruce Barton Bruce Feirstein Bruce Lee Bruce Springsteen Bryant H. McGill Buck Williams Buckminster Fuller Buddha Burrhus Frederic Skinner Büyük İskender Byron Katie C C. Northcote Parkinson C. S. Forester Cahit Sıtkı Tarancı Caitlin Moran Cal Newport Calvin Coolidge Camillo Sbarbaro Campbell Can Yücel Carl Bard Carl Gustav Jung Carl Rogers Carl Sagan Carl Sandburg Carl Schurz Carl Seashore Carlo Collodi Carlo Goldoni Carlos Castaneda Carlos Dominguez Carlos Fuentes Carlos Ruiz Zafón Carlos Santana Carol Burnett Carol Pearson Caroline Myss Cary Grant Casar Flaischlen Cassandra Clare Cate Blanchett Caterina Fake Celal Sahir Erozan Celia Thaxter Cemal Süreya Cemil Meriç Cenap Şahabettin Cengiz Aytmatov Cengiz Han Cesare Pavese Charles Addams Charles Baudelaire Charles Brower Charles Bukowski Charles Buxton Charles C. Noble Charles Caleb Colton Charles de Lint Charles Dickens Charles Douglas Jackson Charles Evans Hughes Charles F. Kettering Charles Goodyear Charles Haanel Charles Horton Cooley Charles Knight Charles Lindbergh Charles M. Schulz Charles Mingus Charles Morgan Charles Reade Charles Revson Charles Robert Darwin Charles Sanders Peirce Charles Schwab Charles Spurgeon Charles Swain Charlie Chaplin Charlie Munger Charlotte Bronte Cheri Huber Cherie Carter-Scott Chinua Achebe Chris Cleave Chris Dixon Chris Evans Chris Guillebeau Chris Rock Christian D. Larson Christian Morgenstern Christiane Singer Christina Rossetti Christine Ingham Christoph Quarch Christopher Hitchens Christopher Morley Christopher Paolini Christopher Reeve Christopher Walken Christy Brown Chuang Tzu Chuck Norris Chuck Palahniuk Cicero Clara Barton Clare Boothe Luce Clarence Darrow Clarence Munn Clarice Lispector Clarissa Pinkola Estes Clark Gable Claude Bernard Claude Lévi-Strauss Claude M. Bristol Claude McKay Claude Pepper Clint Eastwood Clive James Clive Staples Lewis Coco Chanel Colin Turner Colin Wilson Colonel Sanders Conan O’Brien Connie Palmen Connie Sellecca Conrad Hall Conrad Hilton Constantin Brancusi Cormac McCarthy Corra Mae Harris Corrie Ten Boom Craig Damrauer Cullen Hightower Curt Goetz Cus D’Amato Cyril Connolly D Dag Hammarskjöld Daisaku Ikeda Dalai Lama Dale Carnegie Dan Brown Dan Kennedy Dan Millman Dan Rather Dan Zadra Daniel Amen Daniel Defoe Daniel Dennett Daniel Handler Daniel J. Boorstin Daniel Klein Danielle LaPorte Danny Thomas Dante Alighieri Daphne du Maurier Darel Rutherford Dave Morin Dave Ramsey David Bach David Bailey David Baird David Brooks David Burns David Carradine David Crockett David Duchovny David Foenkinos David Foster Wallace David Frost David Grayson David Harkins David Herbert Lawrence David Hume David J. Liberman David J. Lieberman David J. Schwartz David James Lees David L. Weatherford David Lee Roth David Livingston David Livingstone David Mamet David McCullough David Mitchell David Nicholls David Ogilvy David Russell David Schirmer David Starr Jordan David Tepper David Thomas David Viscott David Whyte Dean Karnazes Dean Martin Dean R. Koontz Dean Rusk Deaver Brown Debbie Ford Debbie Macomber Dee Hock Deepak Chopra Delia Steinberg Guzman Delmore Schwartz Demi Lovato Demokritos Deng Ming-Dao Denis Diderot Denis Waitley Denzel Washington Dharmesh Shah Diane Ackerman Diane Lane Diane Von Furstenberg Dietrich Bonhoeffer Dino Segre – Pitigrilli Diyojen Dodie Smith Doğan Cüceloğlu Dōgen Zenji Dolly Parton Domenico Dolce Don Henley Don Herold Don Juan Matus Don Marquis Don Miguel Ruiz Donald Barthelme Donald Davidson Donald Glover Donald Marquis Donna Brazile Doreen Virtue Doris Lessing Doris Mortman Dorothea Brande Dorothy Leigh Sayers Dorothy Parker Dottie Walters Douglas Adams Douglas Burton Douglas Ivester Douglas Noel Douglas North Douglas William Jerrold Dr. Scholl Dr. Seuss Drew Barrymore Duke Ellington Dwight Eisenhower Dylan Thomas E E. C. Mckenzie E. H. Harriman E. P. Oppenheim Earl Nightingale Earl Wilson Eckhart Tolle Ed Bradley Eddie Vedder Eden Phillpotts Eden Philpotts Edgar Allan Poe Edgar Cayce Edgar Degas Edgar Faure Edgar Lawrence Doctorow Edgar Lee Masters Edgar Rice Burroughs Edgar Z. Friedenberg Edgard Varese Edith Sitwell Edith Wharton Edmond Goblot Edmond Jabes Edmund Burke Edmund Hillary Edmund Husserl Edmund Jacobson Edmund Spenser Edward Abbey Edward Albee Edward B. Butler Edward Bach Edward Bulwer-Lytton Edward de Bono Edward E. Cummings Edward Everett Hale Edward Gibbon Edward Gorey Edward Morgan Forster Edward R. Murrow Edward Tufte Edward Young Edwin Land Edwin Markham Elayne Savage Elazar Benyoetz Elbert Hubbard Eleanor Roosevelt Elenor Roosevelt Eli Stanley Jones Elie Wiesel Elihu Root Elisabeth Kübler-Ross Eliyahu Goldratt Elizabeth Barrett Browning Elizabeth Bibesco Elizabeth Gilbert Elizabeth Kenny Ella Fitzgerald Ella Wheeler Wilcox Ellen Glasgow Ellen Johnson Sirleaf Elmer G. Letterman Elon Musk Elsa Triolet Elvis Presley Elwyn Brooks White Emil Michel Cioran Emile Coue Émile Durkheim Émile Roux Emile Zola Emiliano Zapata Emily Bissell Emily Dickinson Emily E. Dickinson Emma Donoghue Emma Goldman Emmanuel Levinas Emmet Fox Emory Austin Enrico Fermi Epictetos Epiktetos Epikür Erasmus Eric Clapton Eric Hoffer Eric Schmidt Eric Thomas Erica Jong Erich Fromm Erich Maria Remarque Erik Erikson Erma Bombeck Erner Erchenbach Ernest Bevin Ernest Dimnet Ernest Hemingway Ernest Renan Ernest Shackleton Ernest Shurtleff Holmes Ernesto Che Guevara Erno Rubik Ernst Friedrich Schumacher Eshilos Estee Lauder Esther Hicks Ethel Barrymore Etienne Gilson Eudora Welty Eugene Grace Eugene Ionesco Eugene Kennedy Euripides Evelyn Waugh Evliya Çelebi Ezop Ezra J. Mishan Ezra Pound F F. D. Waal F. Matthias Alexander F. Scott Fitzgerald F. W. Sears Farabi Farid Farjad Farrah Gray Fatih Sultan Mehmet Federico Fellini Felix Dennis Ferdinand de Saussure Ferdinand Foch Fernando Flores Fernando Pessoa Fidel Castro Finley Peter Dunne Firdevsî Flann O’Brien Flannery O’Connor Flavia Weedn Fletcher Knebel Florence Nightingale Florence Scovel Shinn Florynce Kennedy Fran Lebowitz Fran Tarkenton Frances Hodgson Burnett Francis Bacon Francis Ford Coppola Francis Hutcheson Francis Thompson Francisco de Quevedo François de La Rochefoucauld François Mauriac Francois Rabelais François-René de Chateaubriand Françoise Sagan Frank Barron Frank Bettger Frank Broyles Frank Capra Frank Clark Frank Crane Frank Gehry Frank Herbert Frank L. Gaines Frank Lloyd Wright Frank M. Robinson Frank McCourt Frank Norris Frank Sinatra Frank Sonnenberg Frank Tibolt Frank Tyger Frank Wilczek Frank Zane Franklin D. Roosevelt Franklin P. Adams George Macaulay Trevelyan George MacDonald George Moore George Orwell George Polya George Pratt Shultz George R. R. Martin George Samuel Clason George Sand George Santayana George Smith Patton George Soros George W. Crane George Washington George Washington Carver George William Curtis George William Russell Georges Bataille Georges Bernanos Georges Perec Georges Prosper Remi Georgia O’Keeffe Gerald Brenan Gerald Jampolsky Gérard de Nerval Gérard Jugnot Gerard Manley Hopkins Gerhard Weinberg Gertrude Stein Giacomo Casanova Giacomo Leopardi Gilbert K. Chesterton Gilbert Sinoue Gilles Deleuze Ginny Lenz Giordano Bruno Giorgio Armani Giovanni Verga Gisela Hagemann Glen Tullman Glenn Ford Glenn O’Brien Goethe Gontran De Poncins Gordon Allport Gore Vidal Gottfried Leibniz Gottfried Wilhelm Van Lubreitz Gotthold Ephraim Lessing Grace Hopper Graeme Fife Graham Brown Graham Greene Grant Cardone Grantland Rice Gretchen Rubin Groucho Marx Guillaume Apollinaire Günter Grass Gustav Ischheiser Gustav Klimt Gustav Meyrink Gustave Flaubert Gustave Le Bon Gustavo Petro Guy de Maupassant Guy Debord Guy Finley Guy Kawasaki Guy R. McPherson Gwendolyn Brooks H H. Addington Bruce H. Croccoquill H. Jackson Brown H. L. Hunt H. W. Arnold Hacı Bektâş-ı Velî Hâfız Hakan Günday Halid Ziya Uşaklıgil Halil Cibran Halil İnalcık Hannah Arendt Hannibal Hans Christian Andersen Hans F Hanson Hans Jonas Hans Selye Harley Davidson Harold Acton Harold B. Melchart Harold Geneen Harold Hulbert Harold Nicolson Harold Pinter Harold Ramis Harper Lee Harriet Ann Jacobs Harriet Beecher Stowe Harriet Braiker Harriet Tubman Harry Belafonte Harry Bernstein Harry Emerson Fosdick Harry Golden Harry Truman Haruki Murakami Harvey Fierstein Harvey Mackay Harvey Samuel Firestone Harville Hendrix Havelock Ellis Hazrat Inayat Khan Heather McElhatton Hegel Heinrich Heine Helen Clark MacInnes Helen Frankenthaler Helen Hayes Helen Keller Helena P. Blavatsky Henri Bergson Henri de Toulouse-Lautrec Henri Frederic Amiel Henri Frederic Blanc Henri Matisse Henri Poincaré Henrik Ibsen Henry Adams Henry C. Bailey Henry C. King Henry Cloud Henry D. Thoreau Henry Davenport Henry Drummond Henry Ford Henry Green Henry J. Kaiser Henry James Henry Kissenger Henry Kissinger Henry Louis Mencken Henry Miller Henry Mitchell Henry Thomas Buckle Henry Van Dyke Henry W. Allen Henry W. Beecher Henry W. Longfellow Herakleitos Herb Cohen Herb Kelleher Herbert George Wells Herbert Hawkes Herbert Kaufman Herbert Marcuse Herbert Marshall Herbert N. Gasson Herbert Newton Casson Herbert Spencer Herbert Zbigniew Hergé Herm Albright Herman Melville Hermann Broch Hermann Hesse Herodot Hesiodos Hilaire Belloc Hipokrat Hiromu Arakawa Honoré de Balzac Horace Horace Friess Horace Mann Horace Walpole Horatius Howard Aiken Howard Falco Howard Gardner Howard Murphy Howard Thurman Hubert Reeves Hugh Downs Hugh MacLeod Hugh Walpole Humphrey Bogart Hunter S. Thompson Hz. Ali Hz. Ömer I-İ Ian Fleming Ian McEwan Ian Percy Ian Stewart İbn Rüşd İbn-i Sina Ida Tarbell Idowu Koyenikan Ignacy Jan Paderewski Ignazio Silone Igor Stravinsky İlhan Berk Immanuel Kant Ingeborg Bachmann Ingmar Bergman Ingrid Bergman Ingvar Kamprad Ira Gassen Iris Murdoch Irvin Yalom Irwin Edman Isaac Asimov Isaac Bashevis Singer Isaac Newton Isaac Pitman Isabel Allende Isabelle Holland Italo Calvino Italo Svevo İvan Pavlov İvan Sergeyeviç Turgenyev Ivy Baker Priest Izaak Walton J John C. Parkin John Cage John Calvin Maxwell John Cheever John Churton Collins John Ciardi John Cleese John D. Rockefeller John Dalberg-Acton John Dewey John Donne John F. Kennedy John Fante John Fletcher John Forbes Nash John Foster Dulles John Fowles John Galsworthy John Green John Guare John H. Johnson John Hagelin John Hanke John Hegarty John Heywood John J. Plomp John Jakes John Keats John Kenneth Galbraith John Lennon John Locke John Lubbock John Lyly John MacNaughton John Masefield John Mason John Maxwell Coetzee John Mayer John Maynard Keynes John Milton John Mitchell John Morgan John Muir John Naisbitt John Norley John Paul Warren John Pierpont Morgan John Prine John Quincy Adams John Ray John Ruskin John Simon John Steinbeck John Stuart Mill John T. Scopes John Taylor John Travolta John Updike John Vance Cheney John Verdon John W. Gardner John Wanamaker John Waters John Wayne John Webster John Willard Marriott John Wooden John. C. Collins Johnny Cash Johnny Depp Jon Bon Jovi Jon Krakauer Jonah Lehrer Jonas Edward Salk Jonathan Edwards Jonathan L. Huie Jonathan Safran Foer Jonathan Swift Jonathan Winters Jordan Belfort Jorge Angel Livraga Jorge Luis Borges Jose Ferrer José Joaquín de Olmedo José Martí José Mauro de Vasconcelos José Mujica Jose Ortega y Gasset Jose Saramago Josef Kirschner Joseph Addison Joseph Campbell Joseph Conrad Joseph Heller Joseph Joubert Joseph Mankiewicz Joseph Murphy Josh Billings Josh James Joshua Graham Joshua J. Marine Joshua Reynolds Josiah Gilbert Holland Joss Whedon Jostein Gaarder Joyce A. Peter Laurence Olivier Laurence Sterne Laurent Gounelle Laurie Halse Anderson Lauryn Hill Lawrence Block Lawrence Durrell Lawrence Krauss Le Corbusier Lee Iacocca Lee Kelly Lee S. Bickmore Lee. L. Jampolsky Leigh Hunt Lemmy Kilmister Lena Horne Lenny Bruce Leo Burnett Leo Buscaglia Leo Rosten Leon Duguit Leonard Cohen Leonard Nimoy Leonardo da Vinci Leonardo DiCaprio Les Brown Les Giblin Leslie Ford Lester Levenson Lev S. Vygotsky Lewis Carroll Lewis L. Dunnington Liam Neeson Lillian Gish Lily Tomlin Linus Pauling Lisa Villa Prosen Liz Hodgkinson Lloyd Alexander Lockwood Thorpe Logan Pearsall Smith Lois Lowry Lois McMaster Bujold Lokman Hekim Lope de Vega Lord Chesterfield Loretta Young Lori Greiner Lou Andreas Salome Lou Holtz Louis Aragon Louis Braille Louis Bromfield Louis C. K. Louis Dudek Louis E. Boone Louis Mann Louis Pasteur Louis-Ferdinand Céline Louisa May Alcott Louise Hay Luc de Clapiers Lucian Freud Lucille Ball Lucretius Lucy Maud Montgomery Lucy Ricardo Ludwig Andreas Feuerbach Ludwig van Beethoven Ludwig Wittgenstein Luis Buñuel Lukas Foss Lukretius Lyle E. Schaller Lyn Carol Brown Lynn Grabhorn Lynn Johnston M M. L. Boren Madam C. J. Walker Madame de Stael Madeleine L’Engle Madonna Mae West Maharishi Mahesh Yogi Maira Kalman Maksim Gorki Malcolm Bradbury Malcolm Forbes Malcolm Gladwell Malcolm S. Forbes Malcolm X Mallory Hopkin Mandell Creighton Mandy Hale Manly Palmer Hall Marc Benioff Marc Chagall Marc Levy Marc Maron Marcel Achard Marcel Pagnol Marcel Proust Marci Shimoff Marcus Aurelius Marcus Porcius Cato Margaret Atwood Margaret Drabble Margaret Fuller Margaret Mead Margaret Mitchell Margaret Oliphant Margaret Thatcher Marguerite Duras Maria Montessori Marianne Moore Marianne Williamson Marie Balter Marie Curie Marie Ève Marie von Ebner Eschenbach Marilee G. Adams Marilyn French Marilyn Monroe Marilyn vos Savant Mario Andretti Mario Puzo Mario Quintana Mario Vargas Llosa Marion Howard Marius Bach MarIynn Longston Marjorie Holmes Mark Burnett Mark Cuban Mark Fisher Mark Hughes Mark Manson Mark Rothko Mark Twain Mark Victor Hansen Markus Zusak Marlo Morgan Marlon Brando Marlynn Longston Marquis de Condorcet Marquis de Sade Marsha Sinetar Marshall Foch Marshall Goldsmith Marshall Loeb Martha Graham Martin Amis Martin Buber Martin H. Fischer Martin Heidegger Martin Luther Martin Luther King Marva Collins Marvin Gaye Mary Anne Radmacher Mary Beth Maziarz Mary Engelbreit Mary Higgins Clark Mary Kay Ash Mary Lou Retton Mary Oliver Mary Pickford Mary Shelley Mary Tyler Moore Mary Wollstonecraft Marya Mannes Masaru Emoto Masaru Ibuka Mason Cooley Masumi Toyotome Matsuo Bashō Matt Furey Matt Mullenweg Matthew Arnold Matthew Henry Matthew Karsten Matthew Kelly Matthew Prior Maurice Maeterlinck Maurice Nicoll Max De Pree Max Frisch Max Lerner Max Lucado Max Stirner Maxine Hong Kingston Maxwell Maltz May Sarton Maya Angelou Meher Baba Meister Eckhart Mel Brooks Melissa Etheridge Mervyn Peake Mevlana Michael Altshuler Michael Arrington Michael Beckwith Michael Carini Michael Connelly Michael Cunningham Michael Dell‬ Michael Douglas Michael Ende Michael Faraday Michael Gerber Michael J. Gelb Michael Jackson Michael Jordan Michael Joseph Oakeshott Michael Korda Michael Landon Michael Langford Michael Levine Michael Michalko Michael Nolan Michael Palmer Michael Porter Michael Rosen Micheal Jordan Micheal London Michel Foucault Michel Odoul Michelangelo Mick Jagger Mickey Rooney Mignon McLaughlin Miguel de Cervantes Miguel de Unamuno Mihail Bulgakov Mihaly Csikszentmihalyi Mike Murdock Mikhail Bakunin Mikhail Chigorin Milan Kundera Miles Davis Miles Kington Milton Berle Milton Erickson Milton Greenblatt Mimar Sinan Miyamoto Musashi Mo Willems Molière Montaigne Montesquieu Mooji Morgan Freeman Morgan Scott Peck Morihei Ueshiba Mornie Menel Morris Mandel Moshe Feldenkrais Mozi Muhammed Ali Muhammed Yunus Murphy Kanunu Murray Bookchin Mustafa Kemal Atatürk N Naguib Mahfouz Namık Kemal Nancy H. Kleinbaum Naomi Judd Napoleon Hill Napolyon Bonapart Nasreddin Hoca Nassim Nicholas Taleb Natalie Babbitt Natalie Clifford Barney Nathaniel Branden Nathaniel Hawthorne Natsume Soseki Nâzım Hikmet Neale Donald Walsch Necib Mahfuz Necip Fazıl Kısakürek Ned Herrmann Neil deGrasse Tyson Neil Gaiman Neil Simon Neil Strauss Neil Young Nelson Mandela Neşet Ertaş Neville Goddard Neyzen Tevfik Nicanor Parra Niccolò Machiavelli Nicholas Sparks Nicholas Winton Nickolas Ashford Nicolas Cage Nicolas Chamfort Nicolaus Copernicus Nido Qubein Niels Bohr Nikola Tesla Nikolay Vasilyeviç Gogol Nikos Kazancakis Noah Porter Noam Chomsky Noel Coward Nolan Bushnell Nora Roberts Norman Cousins Norman Lear Norman Maclean Norman Mailer Norman Ralph Augustine Norman Vaughan Norman Vincent Peale Nossrat Peseschkian Novalis Nüvit Osmay O Octavia E. Butler Octavio Paz Og Mandino Ogden Nash Oğuz Atay Olin Miller Oliver Cromwell Oliver Goldsmith Oliver Wendell Holmes Oprah Winfrey Orhan Kemal Orhan Veli Kanık Orison S. Marden Orrin Woodward Orson Welles Oscar Wilde Osho Otto von Bismarck Ovidius Owen Wister Owen Young Ömer Hayyam Ömer Seyfettin Özdemir Asaf P P. D. Ouspensky Pablo Neruda Pablo Picasso Paco Ahlgren Panait Istrati Paracelsus Paramahansa Yogananda Pascal Mercier Pat Mesiti Pat Riley Pat Summitt Patricia Cornwell Patricia Duncker Patricia Fara Patricia Neal Patrick O’Brian Paul Arden Paul Auster Paul Boese Paul Bourget Paul Breese Paul Brown Paul Brunton Paul Cezanne Paul Claudel Paul Dickson Paul Dudley White Paul Eluard Paul Engle Paul Ferrini Paul Gauguin Paul J. Meyer Paul Klee Paul McCartney Paul Samuelson Paul Valéry Paul W. Ivey Paul Zane Pilzer Paulo Coelho Peace Pilgrim Pearl Cleage Pearl S. Buck Pele Pelham Grenville Wodehouse Pema Chödrön Percy Bysshe Shelley Perikles Persius Pete Hautman Peter Altenberg Peter Bieri Peter De Vries Peter Drucker Peter Lynch Peter Marshall Peter McWilliams Peter Senge Peter Shaffer Peter Ustinov Peyami Safa Phil McGraw Philip B. Crosby Philip José Farmer Philip K. Dick Philip Larkin Philip Pullman Philip Sidney Phineas Taylor Barnum Phyllis A. Whitney Phyllis Bottome Phyllis Diller Pierre Assouline Pierre Beaumarchais Pierre Choderlos de Laclos Pierre Corneille Pierre de Ronsard Pierre Jean Jouve Pierre Teilhard de Chardin Pierre-Simon Laplace Pietro Aretino Pir Sultan Abdal Piri Reis Pisagor Platon Plautus Plutarch Plutarkhos Polly Berends Prentice Bulford Prentice Mulford Price Pritchett Propertius Protagoras Publilius Syrus Pyotr Kropotkin R R. Camberlang Rachel Carson Rachel Walker Rahibe Teresa Rainer M. Rilke Ralph Lauren Ralph Marston Ralph Nader Ralph W. Emerson Ralph W. Sockman Ralph Washington Sockman Ram Dass Ramana Maharshi Ramsey Clark Randy Gage Randy Travis Raoul Follereau Raquel J. Palacio Ravi Shankar Ravi Zacharias Ray Bradbury Ray Charles Ray Dodd Ray Kroc Raymond B. Fosdick Raymond Carver Raymond Chandler Raymond Charles Barker Raymond Hull Raymond Radiguet Rebecca West Red Skelton Reid Hoffman Rembrandt Remy de Gourmont René Auberjonois René Char René Descartes Richard Bach Richard Branson Richard Brautigan Richard Carlson Richard Dawkins Richard Feynman Richard Ford Richard Francis Burton Richard Harding Davis Richard Hovey Richard Lloyd Jones Richard Rohr Richard Rorty Richard Saul Wurman Richard Sennett Richard Whately Richard Wilkins Richard Wiseman Rick Riordan Riley B. King Rita Levi-Montalcini Rita Mae Brown Ritu Ghatourey Roald Dahl Robert A. Heinlein Robert Aickman Robert Anthony Robert Baden-Powell Robert Bosch Robert Breault Robert Bresson Robert Browning Robert Burns Robert Burton Robert Collier Robert De Niro Robert Dilts Robert Downey Jr. Robert Drake Robert F. Kennedy Robert Fritz Robert Frost Robert G. Ingersoll Robert Godwin Robert Greene Robert Henri Robert Herrick Robert Hillger Robert Holden Robert Johnson Robert Kiyosaki Robert L. Stevenson Robert M. Hutchins Robert Musil Robert Quillen Robert Redford Robert Ringer Robert Savage Robert Schuller Robert Schumann Robert Service Robert South Robert Southey Robert Tourgof Roberto Bolano Robertson Davies Robin Sharma Robin Williams Roderick Thorp Roger Ascham Roger Babson Roger Bacon Roger Bannister Roger Crawford Roger Garaudy Roger H. Lincoln Roger Lewin Roger Miller Roger von Oech Roland Barthes Rolf Dobelli Rollo May Romain Gary Romain Rolland Roman Price Ron Kaufman Ronald David Laing Ronald E. Osborn Ronnie Milsap Rosa Luxemburg Rosa Parks Rosabeth Moss Kanter Rosalind Russell Rose Hilferding Roy Baumeister Roy Edward Disney Roy L. Smith Roy T. Bennett Roz Townsend Rudy Tomjanovich Rudyard Kipling Russel W. Gough Russell Hoban Russell Simmons Ruth E. Renkel Ruth Gordon Ruth Stafford Peale Ryunosuke Akutagawa S-Ş S. Keth Moorhead Sabahattin Ali Sabrina Jeffries Sachin Tendulkar Sadi Şirazi Sait Faik Abasıyanık Sallust Sally Field Sally Hogshead Sally Koch Salvador Dali Sam Ewing Sam Levenson Sam Savage Sam Walton Samuel Auguste Tissot Samuel Beckett Samuel Butler Samuel Goldwyn Samuel Johnson Samuel Lover Samuel Smiles Samuel Taylor Coleridge Sang H. Kim Santosh Kalwar Sarah Addison Allen Sarah Ban Breathnach Sarah Beeny Sarah Bernhardt Sarah J. Maas Sarah Louise Delany Sarah Orne Jewett Satchel Paige Saul Bellow Saul Steinberg Schat Meray Scott Adams Scott Belsky Scott Hamilton Scott McCloud Scott Westerfeld Seamus Heaney Sean Penn Şems-i Tebrizi Seneca Serge King Sergei Rachmaninoff Sergey Brin Seth Godin Shad Helmstetter Shah Rukh Khan Shakti Gawain Shannon L. Harris Sydney Smith Sylvester Stallone Sylvia Plath Sylviane Herpin T T. Harv Eker T. S. Eliot Tacitus Tagore Tayfun Topaloğlu Ted Hughes Ted Williams Telamon Tennessee Williams Terence Terence Gray Terence Hanbury White Terry Goodkind Terry Hill Terry Pratchett Tevfik Fikret Thaddeus Golas Thales Thea Alexander Thedor Adorno Thelma Thopmson Thelonious Monk Theodor Adorno Theodore Dreiser Theodore Isaac Rubin Theodore Levitt Theodore Roethke Theodore Roosevelt Theodore Simon Jouffroy Thich Nhat Hanh Thomas Aquinas Thomas Bernhard Thomas Browne Thomas Campbell Thomas Carlyle Thomas Crum Thomas Edison Thomas Fowell Buxton Thomas Fuller Thomas H. Huxley Thomas Hardy Thomas Harris Thomas Hobbes Thomas J. Carrutheris Thomas Jefferson Thomas Kempis Thomas Macaulay Thomas Mann Thomas Merton Thomas More Thomas Paine Thomas Pynchon Thomas Sowell Thomas Stanley Thomas Szasz Thomas Troward Thomas Watson Thomas Young Thornton Wilder Tibullus Tim Fargo Tim Ferriss Tim Notke Timothy Virkkala Tina Fey Titus-Livius Todd Garland Tolstoy Tom Fontana Tom Hopkins Tom Landry Tom Lehrer Tom Peters Tom Robbins Tom Stoppard Tom Wilson Tommy Lasorda Toni Morrison Tony Buzan Tony DeLiso Tony Hsieh Tracy Goss Travis Kalanick Truman Capote Tryon Edwards Tsem Rinpoche Tukidides Tyrese Gibson U-Ü Uell Stanley Andersen Uesugi Kenshin Uğur Mumcu Ulrich Schaffer Umberto Eco Ursula K. Le Guin Ümit Yaşar Oğuzcan V Vaclav Havel Vasco da Gama Venita VanCaspel Vera Nazarian Vera Peiffer Vera Stanley Alder Vergilius Vernon Howard Vesta Kelly Victor Borge Victor Hugo Victor Kiam Victoria Holt Viktor Emil Frankl Vince Lombardi Vincent Van Gogh Virginia Satir Virginia Woolf Vittoria Alfieri Vittorio Alfieri Vivekananda Vivian Greene Vivienne Westwood Vladimir Bartol Vladimir Nabokov Voltaire W W. C. Fields W. Clement Stone W. H. Auden W. J. Cameron W. Somerset Maugham Wade Boggs Waite Phillips Wallace Stevens Wallace Wattles Wally Amos Walt Disney Walt Kelly Walt Whitman Walter Bagehot Walter Benjamin Walter Chrysler Walter Elliot Walter Hagen Walter Haworth Walter Lippmann Walter Scott Warren Beatty Warren Bennis Warren Buffett Washington Irving Wayne Dyer Wei Wu Wei Wentworth Dillon Werner Erhard Wernher von Braun Weston Smith Whitney M. Young Whitney Young Wieslaw Brudzinski Wilferd Peterson Wilhelm Jordan Wilhelm Reich Wilhelm Stekel Wilkie Collins Will Durant Will Rogers Will Smith Willa Cather William Allen White William Arthur Ward William Bernbach William Bill Bernbach William Blake William Bolith William Bolitho William Bridges William Butler William Butler Yeats William Carlos Williams William Chapman William Congreve William Cowper William Dement William Durant William E. Channing William Edward Hickson William Edwards Deming William Faulkner William Feather William Gaddis William Gibson William Gilbert William Glasser William Golding William Goldman William Hamilton William Hazlitt William Henry Hudson William Hurt William J. H. Boetcker William James William Jennings Bryan William John Locke William Law William Lyon Phelps William Makepeace Thackeray William McFee William Morris William Nicholson William Osler William Penn William Plomer William S. Burroughs William Shakespeare William W. Purkey William Walker Atkinson William Whately William Winter William Wordsworth Willie Morris Willie Nelson Willis Regier Wilma Rudolph Wilson Mizner Winston Churchill Wolf J. Rinke Wolfgang Amadeus Mozart Wolfgang Eschker Woodrow Wilson Woody Allen X-Y-Z Xsentius Yahya Kemal Beyatlı Yann Martel Yanni Yaşar Kemal Yevgeny Yevtushenko Yo-Yo Ma Yogi Berra Yohji Yamamoto Yoshida Kenko Yunus Emre Yusuf Has Hacib Yusuf Has Hacip Yuval Noah Harari Zhuangzi Zhuge Liang Ziad K. Abdelnour Zig Ziglar Zora Neale Hurston Zygmunt Bauman Günün Sözleri En İyi Sözler ✉ “Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.” Mevlana Yazarı: / “Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.” Mevlana

Hemen begini atin ben yapıştırdım ️️

  • Amatic (Book of Aztec, Lovely Lady, Book of Fortune);
  • Yggdrasil (MultiFly!, HippoPop, Cazino Cosmos);
  • NetEnt (Space Wars, Dead or Alive 2 Feature Buy, Divine Fortune);
  • Play’n Go (Book of Dead, Legacy of Dead, Rich Wilde and the Tome of Madness);
  • Thunderkick (Midas Golden Touch, Big Fin Bay, Beat the Beast: Griffin’s Gold);
  • Microgaming (The Finer Reels of Life, Immortal Romance, Book of Oz);
  • Red Tiger (Gonzo’s Quest Megaways, What the Fox MegaWays, Wild Hot Chilli Reels);
  • Spinomenal (Majestic King, Book of Guardians, 4 Horsemen);
  • Boongo (Sun of Egypt 2, Book of Sun: Multichance, Hit the Gold!).

Hemen begini atin ben yapıştırdım ️️

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir