godot yu beklerken nadir kitap / Son Aldığınız ve Sipariş Listenizdeki Kitaplar - Liman Kütüphanesi - Kayıp Rıhtım Forum

Godot Yu Beklerken Nadir Kitap

godot yu beklerken nadir kitap

Mutlu Günler

Künye sayfasında önceki okurunun ismi yazıyor.

Mutlu Günler, Samuel Beckett tarafından kaleme alınmıştır. Kitap yılında De Yayınevi tarafından [İstanbul] yayınlanmıştır. Satışta olan kitap, yayınevinin 1. baskısıdır. Bu baskının çevirisi Akşit Göktürk tarafından yapılmıştır. 60 sayfadır. Mutlu Günler adlı eser Türkçe dilindedir.

Kitap Özellikleri: İLK BASKI

Kitap, 12 cm genişliğinde 16 cm yüksekliğindedir. Ağırlığı 0,3 kg’dır.

Kitap KARTON KAPAKLI cilt bilgisi ile yıllar önce eklenmiştir.

Mutlu Günler adlı eser, Kitap > Edebiyat, Kurgu > Tiyatro > Dünya Edebiyatı kategorisinde İkinci El olarak satıştadır.

Kondisyon: Çok İyi

Ürün kondisyonları ürün açıklamalarında belirtildiği ve/veya ürün fotoğraflarında görüldüğü gibidir. Açıklamada yer alan veya fotoğrafta görülen üründen farklı nitelikte bir ürün gönderilmesi halinde siparişin iadesi/iptali seafoodplus.info güvencesi ile sağlanabilmektedir.

Kargo Ödeme Durumu

Alıcı Öder

Ürün Anadolu Sahaf tarafından, PTT, Yurtiçi, Aras veya Sendeo Kargoyla gönderilecektir. Kargo ücreti TL dir ve sipariş anında ödenir. Aynı mağazadan veya ortak kargo anlaşmalı mağazalardan bu ürünle birlikte alacağınız diğer ürünler için ek kargo ücreti ödemezsiniz.

Anadolu Sahaf - Mağaza Hakkında

yılından bu yana Ankara'nın güzide sahaf semti Kavaklıdere bölgesindeyiz. Zamanla artan kitap sayısı bizi birkaç dükkan gezdirdi. Sağ ve sıhhatte  olsunlar müdavimlerimiz bizi bırakmadılar. Özellikle sosyal bilimler konusunda araştırma inceleme kitapları, osmanlıca, imzalı, ilk baskılar ve  dergi koleksiyonlarımızla birlikte binlerce efemeramızı % 20 özel indirimli olarak kitantikte sizlerle paylaşıyoruz. 

Her biri kendi çektiğimiz orijinal fotoğraflarımızdan oluşan ürün listemizde elden geldiğince detay verme gayretinde olduk. Ayrıca uygun fiyatlı kitap ve nadir kitap mezatlarımızı takip etmenizi şiddetle tavsiye ederiz. 

M UE L SA K ET T BEC ŞİLER SÖYLE İLE m de n he k a ra nlığı yerde Hem n old uğ u ın lığ ı ar dır. ayd az d a v la n a m açık 34 NOTOS Paris, Nisan “Ben güçsüzlükle, bilmemeyle çalışıyorum.” ISRAEL SHENKER Beckett tam da karakterleri gibi ’da savaş çıktığında konuşuyor – sancılı bir tereddütle İrlanda’daydım, sonra Fransa’ya nne babası İrlan- ama aynı zamanda zekâ pırıltısıyla, A döndüm. Savaş halindeki Fransa’yı dalı, doğum yeri sözcüklere bağlanma korkusuyla, barış halindeki İrlanda’ya tercih Dublin, yıl konuşmanın da başka türlü suyu bu- ederim. Tam zamanında vardım. Elli yıl sonra Samuel landırmak olduğunu bilerek. Söyleşi ’ye kadar burada kaldım, Beckett kasvetli, vermeye dair ilkesini gevşetseydi sonra ayrılmam gerekti, Almanlar umutsuz bir edebiyat adamı olarak şunları söylerdi (ki bunların hepsini, yüzünden Vaucluse’e gittim. Broadway’de bir oyun sahneliyor [19 tam da şu sözlerle söyledi): Savaş sırasında İngilizce son kita- Nisan ]. Eleştirmenler, seyirciler, bımı yazdım – Watt’ı. Savaştan hatta oyuncular Beckett’in Godot’yu Paris’e ilk kez ’da öğrenci sonra ’te İrlanda’ya döndüm, Beklerken’de ne demek istediğini olarak geldim. ’de tekrar gel- tercüman ve depocu olarak İrlanda merak ediyor. Şarlatan olmadığında dim, misafir okutman olarak Ecole Kızılhaçı’yla tekrar Fransa’ya gel- hemen herkes hemfikir ama verdiği Normale Supérieur’e. dim. İrlanda Kızılhaçı’nda uzun mesaja dair olsa olsa kültürlü bir şaş- Dublin’de bir Fransız edebiyatı süre kalmadım. kınlık var. profesörüne üç yıllığına asistan ’de ortadan kaybolmam gerek- Beckett açıklama sunacak bir ruh olarak atanmıştım. Dört dönemin mesine rağmen dairemi elimde tuta- halinde değil. Israrla daha önce hiç ardından istifa ettim. Ders vermeyi bildim. Buraya döndüm ve tekrar söyleşi vermediğini söylüyor, ondan sevmedim. Oraya yerleşip çalışmak yazmaya başladım – Fransızca. Öyle görüş isteyenleri yayımladığı yapıtla- bana göre değildi. Sonra İrlanda’yı gelişti. İngilizce yazmaktan farklı bir ra havale ediyor. terk ettim. deneyimdi. Benim için daha heye- Oyunda herkes onu beklemesi- Önce Almanya’daydım, sonra can vericiydi – Fransızca yazmak. ne rağmen hiç ortaya çıkmayan Londra, sonra tekrar Dublin. Tüm yapıtlarımı çok hızlı yazdım – Godot’yu görmek ne kadar zorsa Oradan oraya savrulup duruyor- ile arasında. O zaman- Beckett’i görmek de o kadar zor. dum. Zihnimde çok karışık bir dan beri hiçbir şey yazmadım. Ya Beckett’in Paris adresi sır gibi sakla- dönem. da en azından benim için geçer nıyor, kır evinin yerini bilenlerin sayı- Bir abim vardı, keşif-metraj uzma- sayılabilecek hiçbir şey. Fransızca sı da bir düzineyi geçmez. nı – babam gibi. Babam öldüğünde yazmanın beni getirdiği noktada Godot’nun yazarı ince yapılı ama abim onun işini devralmıştı. tekrar tekrar aynı şeyleri söylediği- heybetli bir figür, ateşli bir havari İrlanda’da yaşamayı sevmiyordum. mi hissettim. Kimi yazarların daha gibi görünüyor. Fakat nasıl görün- Bilindik şeyler – teokrasi, kitap çok yazdıkça yazmaları kolaylaşır. düğünü umursadığı yok, kıyafetleri sansürü, böyle şeyler. Yurtdışında Benim içinse zorlaştıkça zorlaşıyor. üzerindeyken uyumuş gibi görünü- yaşamayı tercih ederim. ’da Benim için imkânlar alanı küçül- yor (sahiden de öyle) ama bunun Paris’e döndüm ve bir süre bir otel dükçe küçülüyor. farkında değil sanki. odasında yaşadım, sonra hayatımı Kafka’yı yalnızca Almancadan Paris’teki dairesi bir orta sınıf apart- burada kurmak üzere yerleşmeye okudum –ciddi okuma– gerçi manının sekizinci katında – Paris karar verdim. birkaç şeyi de Fransızcadan ve ortalamasından daha salaş değil. Annem hayattayken her yıl bir aylı- İngilizceden – yalnızca Şato’yu Duvarda birkaç tablo asılı. Kır evi ğına onu ziyarete giderdim. Annem Almancadan. Doğrusu sonuna Godot’dan gelen telif ücretiyle satın ’de öldü. kadar okumak zordu. Kafka kah- alınmış. Bahçe taşlarla kaplıymış ve Hiçbir zaman Joyce’un sekreteri ramanının amacında bir tutarlılık Beckett orayı temizleyip çimlendir- olmadım ama diğer tüm arkadaşları vardır. Kaybolmuştur ama ruhen mek için saatlerce uğraşmış. Fidanlar gibi ona yardım ettim. Gözlerinden tehlikede değildir, parçalara ayrıl- dikmiş ve hırslı bir bahçıvan gibi ötürü büyük ölçüde engelliydi. mıyordur. Benim insanlarım parça- üstü başı kirli halde hâlâ çalışıyor. Bir Onun için öteberi işler yaptım, lara ayrılıyor sanki. Başka bir fark. arkadaşının dediğine göre, “Alçalma- bazı pasajları işaretlemek ya da Kafka’nın biçiminin ne kadar klasik yı misyon edinmiş – düşünmekten ona kitap okumak gibi. Ama hiçbir olduğunu fark edersiniz, buharlı kendini alıkoymak için, kendi kitapla- zaman mektuplarını ben yazma- silindir gibi gider – neredeyse din- rındaki bir karakter gibi.” dım. gin. Her zaman tehdit altında NOTOS 35 Benim kü- çük araştırmam, sanatçıların kullanıl- maz –sanatla uyuş- maz– diye daima ke- nara attığı bütün o varlık alanında. gibidir – ama dehşet biçimdedir. Benim yapıtımda dehşet biçimin ardında, biçimde değil. Yapıtımın sonunda tozdan başka bir şey yok – adlandırılabilen. Son kitapta –Adlandırılamayan– topyekûn parçalanma var. “Ben” yok, “sahip olmak” yok, “olmak” yok. Nominatif yok, akuzatif yok, fiil yok. Devam etmenin hiçbir yolu yok. En son yazdığım –Hiç İçin Metinler– parçalanma tavrından çıkma girişi- miydi ama olmadı. Joyce ile fark şu: Joyce malzeme- sine şekil vermekte harikuladedir – belki de en büyüğü. Sözcüklere olabilecek en üst düzeyde iş yaptırı- yordu. Lüzumsuz tek bir hece yok- tur. Benim yaptığım türden işte ben Fotoğraf Gisèle Freund malzememin hükmedicisi değilim. Joyce’un bilgisi arttıkça yapabil- dikleri de arttı. Sanatçı olarak ilmi Bir defasında Beckett’e sistemi- verdiğini söylemişti. Beckett aynı mutlak ve kadiri mutlak olmaya nin sistem yokluğu olup olmadığı fikirde değil: yöneliyordu. Ben güçsüzlükle, bil- sorulmuştu. Bir perde çok az olurdu, üç perde memeyle çalışıyorum. Güçsüzlüğün Ben hiçbir yerde herhangi bir sis- çok fazla. daha önce kullanıldığını sanmı- tem izi göremiyorum. Beckett avlanmış bir hayvan gibi yorum. İfadenin başarı olduğuna Beckett ekonomiyle ilgilenmiyor Paris’teki dairesinin zeminini arşın- –başarı olması gerektiğine– dair muydu: Karakterlerinin hayatlarını lıyordu. bir tür estetik aksiyom var sanki. nasıl kazandığına dair sorunları hiç “Adlandırılamayan,” diye çıkıştı, Benim küçük araştırmam, sanat- ele almadı mı? “beni içinden çıkamadığım bir du- çıların kullanılmaz –tanımı gereği “Benim karakterlerimin hiçbir şeyi ruma soktu.” sanatla uyuşmaz– diye daima kena- yok,” dedi ve konuyu kestirip attı. Söyleyecek hiçbir şeyin kalmadı- ra attığı bütün o varlık alanında. Romanlar yazdıktan sonra neden ğında ne yapmalı o halde? Başka- Bugünlerde kendi deneyimine oyun yazmayı tercih ettiği soruldu- larının yaptığı gibi – denemeye de- azıcık dikkat eden herhangi biri ğunda şu cevabı verdi: vam etmek mi? Beckett’ın cevabı: bunun bir bil-me-yici [non-knower], Ben oyun yazmayı tercih etmedim, Bir de Nicolas de Staël gibileri ebile-me-yici [non-can-er] deneyimi öyle gelişti. vardır, kendilerini camdan atarlar – olduğunu anlar. Öbür tür sanat- Eleştirmenler Godot’nun yapısı- yıllar süren mücadeleden sonra. çı –Apolloncu– bana kesinlikle nın ve mesajının yazarına istediği New York Times, 5 Mayıs yabancı. her an kalemi bırakma özgürlüğü 36 NOTOS “Romanlarımın konularını felsefi terimlerle ifade edebiliyor olsaydım onları yazmak için bir gerekçem olmazdı.” GABRIEL D’AUBARÈDE Öte yandan bu canavarlara hayat için birçok anonim çeviri yaptım. veren adam yakışıklı ve sağlıklı, uzun Müsaadenizle” odot’yu Beklerken’in boylu, sarışın, yanık tenli, muntazam G Masasına geçti ve kitapların jene- yazarını yayıncısı ta- ve soylu yüz hatları var. Kapkalın rik sayfalarını imzalamaya başladı. rafından ona tahsis gözlüklerin ardından yakından bakı- Evet, herkes gibi Samuel Beckett de edilen Paris’teki yazı- yor size, ince dudakları sık sık ironik kitaplarına ithaf yazıyordu! Masası- hanesinde bekledim. ve muzip bir şekilde kıvrılıyor. nın kenarına yaslandım. Fakat gelip gelmeyeceğini merak Seine-et-Marne’daki bir köyden gel- Romanlarınızı okumak çok zor. Yaz- ediyordum, zira utangaçlıktan, asos- mişti, mütevazı bir miras sayesinde ması zor muydu? yallikten ya da belki de sisteminin bir orada küçük bir arazi satın almıştı. Evet ama kocaman tek bir şevk fış- parçası olarak bugüne kadar söyleşi kırmasıyla geldiler. vermeyi canla başla reddetmişti. Profesyonel edebiyat hayatı denen Şevk? Çoğu zaman haşin olarak tanımla- farsa katlanamadığını bildiğimden, Malone, Molloy’dan çıktı, nan bu yazar artık ellilerinde. James orada huzur içinde çalışabilmesine Adlandırılamayan da Malone’dan Joyce gibi İrlandalı; söylenene göre nasıl gıpta ettiğimi söyledim ona, ama sonra –uzun süre– söyleyecek Joyce, Beckett’i birçok çevirmenine yürekten katıldı bana: bir şeyim kalıp kalmadığından tercih ediyormuş. Beckett iki yıl Ecole Çok haklısınız. Taşrada yazmak emin olamadım. Kabuğuma çekil- Normale’de İngilizce dersi, sonra güzel. miştim. Bunu kırmak için Hiç İçin Dublin Trinity College’da Fransızca O halde son zamanlarda epey Metinler dediğim o kısa metinleri dersi verdi. Londra’da birkaç şiir kita- yazdınız? –dilerseniz o küçük öyküleri– yaz- bı, Proust incelemesi ve Murphy diye Tek bir şey bile yazmadım. Biraz dım. bir roman yayımladı ama bu roman bahçeyle uğraştım. Öteberi işler. Çağdaş filozofların düşünceniz üze- piyasaya çıkmadan önce bütün bas- Hiç yazı yok ama. rinde bir etkisi oldu mu? kıları Alman bombardımanında yok Gerçekten mi? Ben filozofları hiç okumam. oldu. Sadece çok kısa parçalar, öykü tar- Neden? Yılmadı. ’de Samuel Beckett zında. Onların yazdıklarını hiç anlamıyo- Fransa’ya yerleşti, sonra Fransızca Kapıya baktı. Havayı dağıtmak için, rum. yazmaya başladı; Molloy, Malone üstadı James Joyce Champs-de- Yine de insanlar varoluşçuların Ölüyor, Adlandırılamayan üçlemesi Mars civarında yaşıyorken onun varlık problemi yapıtlarınız için zor edebiyata mesafeli duran eleştir- çocuklarıyla bir zamanlar tanışıklı- bir anahtar olabilir mi diye merak menlerden coşkulu övgüler aldı. Ne ğımın olduğunu söyledim. Beckett ediyor. var ki aralarında en hararetli olanlar müşfik bir ifadeyle süzdü beni Anahtar ya da problem yok. Şayet bile son eseri Acaba Nasıl’dan hayal Demek George’u ve zavallı romanlarımın konularını felsefi kırıklığına uğradı. Godot’yu Beklerken Lucia’cığı tanıyorsun? terimlerle ifade edebiliyor olsaydım ise oyunda hiçbir olay olmamasına Neden “zavallı”? onları yazmak için bir gerekçem rağmen Théâtre de Babylone’da iki Belli belirsiz bir mimikle karşılık olmazdı. yüz defa sahnelendi ve başta Alman- verdi. Gerekçeniz neydi o halde? ya olmak üzere birçok Avrupa ülke- Joyce sizi en iyi çevirmenlerinden Zerre fikrim yok. Ben entelektüel sinde takdirle karşılandı. biri olarak görüyordu. Onun müridi değilim. Tamamen his insanıyım. Soru öylece duruyordu: Tedirgin edi- olduğunuz söylenebilir mi? Uzun iç Molloy ve öbürleri kendi budalalı- ci Samuel Beckett söyleşi için gele- monologlarınız ğımın farkına vardığım gün geldi cek miydi? Evet, geldi işte! Ah! Yani, ben şahsen –yani bana. Ancak ondan sonra hissetti- Molloy’un iki bacağı da tutmuyor, tek başıma– sadece Anna Livia ğim şeyleri yazmaya başladım. Malone can çekişiyor, Adlandırılama- Plurabelle’i çevirdim. Fakat bura- Les Nouvelles littèraires, 16 Şubat yan bir tür tabutta yaşayan bir felçli. da Paris’te hayatımı kazanmak NOTOS 37 Fotoğraf Lütfi Özkök “Artık varlıktan söz edilemez, yalnızca enkazdan söz edilmeli.” TOM DRIVER kötümserlik buluyorlar. The Nation bir şeyleri öğrettiği için mi bize hitap gazetesinden Harold Clurman gibi ediyordu? H iç de Godot gibi de- ferasetli bir yorumcu bile Godot’yu Yazarla konuşmanın bu türden soru- ğil, saatinden önce Beklerken’in “Çağdaş Avrupai ka- lara cevap getirmeyeceğini biliyor- geldi. Mektubunda ramsarlık atmosferinin yoğunlaşmış dum, çünkü insan yazdıklarıyla aynı belirttiği üzere, pa- hali” olduğunu söyledi. Fakat bence değildir. Son tahlilde sorulara yapıtın zar günü kaldığım Beckett’in yazdıkları insan sevgisi ve kendisi cevap vermek zorundaydı. otelde buluştuk, saat on ikiye vurdu- mizahla dolu, ki bu mizahı ne karam- Yine de merak ediyordum. ğunda lobiye indim. Bekliyordu. sarlık ne de nihilizmle bağdaştırabi- Söyleşiden bir iki gün önce, Paris Samuel Beckett’le buluşma isteği- lirim. Acaba gözlerim ve kulaklarım yakınlarında dinsel tiyatro üzerine min nedeni basitçe merak ve yapıt- beni yanıltmış mıydı? Yüzleştiğimiz bir konferansta Cizvit bir rahip olan larına olan ilgimdi. Amerikalı gazete toplumsal krizlerle alakasız bir mağ- epey bilgili bir edebiyat öğretme- eleştirmenleri oyunlarına nihilist de- lubiyet edebiyatı mıydı onunki? Ya niyle sohbet etmemle merakım arttı. meyi seviyor. Oyunlarında derin bir da kendimizi tanımamızı sağlayan Tartışmada Beckett’in adı geçince 38 NOTOS Charles Juliet: “Retorikten yoksun, edebiyattan yoksun bir söz.” Beni en çok etkilemiş olan şeyin Hiç İçin Metinler’de egemen olan o garip sessizlik olduğunu açıklıyorum; bu öyle bir sessizlik ki insan ona, en büyük yalnızlığın en uç aşamasında ulaşabilir ancak; kişinin herşeyi terkettiği, herşeyi unuttuğu ve herşey suskunluğa bürünmüşken, mırıldanan bir sesi yakalayan şu gözcü- den farksız olduğu zamanki sessizlik bu. Evet, sözün çıplaklığıyla uzayıp giden garip bir sessizlik. Retorik- ten yoksun, edebiyattan yoksun bir söz. “Evet,” diye kabul ediyor boğuk bir sesle, “insan kendini dinledi- ğinde, duyduğu şey edebiyat değildir.” Samuel Beckett ile Görüşmeler, çev. Sema Rifat, Om, rahip sesini yükseltip Beckett’in “ha- şeye döndü. Konuşmamızdan he- den sanatın tam da kendini ortaya yattan nefret ettiğini” söyledi bana. men sonra aldığım notlardan cüm- koyduğu şeyi yıkıyor sanki Buluştuğumuzda en azından bunun lelerini tekrar kurdum. Burada yer Ama artık onu dışarıda tutamıyoruz, öyle olup olmadığını öğrenebilirim alanlar onun söylediklerinden daha çünkü öyle bir zamana geldik ki diye düşündüm. kısa ama kendi sözlerine çok yakın. Artık her an deneyimimizi işgal edi- Beckett kaba yontulmuş bir İrlan- [Tom Driver söyleşiyi aktardığı bö- yor. Orada işte, ona izin verilmesi dalı gibi görünüyordu. Yüz hatları lümde Beckett’in sözlerine uzun yo- lazım. belirgindi ama zarif değildi. Kör bir rumlar yaparak yer veriyor. Buradan Öyle olabilir, diye katıldım, ama keskiyle yontulmuş gibiydi. Başına itibaren sadece soruları bağlayan sonuç olarak biçime daha önce buyruk saçları dimdik yükseliyordu ilgili kısımlara ve Beckett’in sözlerine olduğundan daha fazla odaklanılı- alnından, o kadar uzundu ki tepesi yer verdik. – ç.n.] yor. Neden? Kaos kaosa nasıl kabul bir yana dökülüyordu, sanki fırça kılı edilebilir? Düşünmenin ve sanatın değil de saç olduğunu gösteriyordu. Karmaşa benim icadım değil. sonu olmaz mı bu? O kişideki gururu ve alçakgönüllü- Karmaşanın keskin biçimde farkın- Bu dediğim artık sanatta biçim ol- lüğü kaynaştırıyor denebilirdi. Zira da olmadan bir sohbeti beş dakika mayacak anlamına gelmiyor. Demek kendini bilmekten ve tevazudan dinleyemeyiz. Her yerde etrafımız- istediğim, yeni bir biçim olacak ve gelen bir gururdu bu, belki bunlar da, tek şansımız içeri girmesine bu biçim kaosu kabul eden ve ka- aynı kaynaktan, başkasına kendini izin vermek. Tek yenilenme şansı osun bambaşka bir şey olduğunu dayatmamaktan geliyordu. Bir tür gözlerimizi açıp enkazı görmek. söylemeye çalışmayan türden bir bilinçdışı işbölümüyle, bunlara tek Anlamlandırabileceğiniz bir enkaz biçim olacak. Biçim ve kaos ayrı du- bir işlev vermiş, iletişimi yüzün geri değil bu. ruyor. Biri diğerine indirgenmiyor. kalanına bırakmış gibi görünüyordu. Buna izin verilmeli çünkü gerçek Bu yüzden biçimin kendisi uğraş Ağzı sık sık sevecen bir gülümseme- bu, dedim ama Beckett gerçek keli- haline geliyor, çünkü barındırdığı ye bürünüyordu. Kısık bir ses tonu mesini pek tutmadı. malzemeden ayrı bir problem ola- vardı ama sert vurguları çehresine Bir şey başka bir şeyden neden rak var oluyor. Keşmekeşi barındı- uyuyordu. İrlandalı aksanı, beklendi- daha gerçek olsun? Yüzmek gerçek, ran bir biçim bulmak, artık sanatçı- ği üzere, birazcık Fransızca tonlama- batmak gerçek. Biri diğerinden nın görevi bu. sıyla birleşiyordu. Üzerine bol gelen daha gerçek değil. Artık varlıktan Fakat, diye yanıt verdim, benzer tüvit takım elbisesi yeşilimsi griydi. söz edilemez, yalnızca enkazdan şeyler geçmişteki sanat için de söy- Kahverengi spor bir gömlek giymişti, söz edilmeli. Heidegger ve Sartre lenemez mi? Sanatın tamamı müp- kravatı yoktu. varlık ile varoluş arasındaki karşıt- hem değil mi? Arcade Caddesi boyunca yürüdük, lıktan söz ediyor, haklı olabilirler, Bu değil oradan da Madeleine Kilisesi kar- bilmiyorum ama onların dili benim Dedi ve Madeleine Kilisesi’ne işaret şısındaki bir kafeye geçtik. Sonra- için fazla felsefi. Ben filozof değilim. etti. sındaki sohbet sürükleyiciydi ama Kişi yalnızca önündekinden söz Bu değil. Bu net. Gizemin bizi dünyayı altüst edecek türdendi de edebilir, bu da şimdi sadece enkaz. işgal etmesine izin vermiyor. diyemem. Bir nedeni, Beckett’in gör- Sonra sanatta keşmekeş ile biçim Klasik sanatta her şey oturmuş- düğü dünyanın zaten paramparça arasındaki gerilimden söz etmeye tur. Chartres Katedrali farklı. olmasıydı. Konuşması “enkaz/keşme- başladı. Açıklanamaz olan var onda, sanat keş” [mess] ya da bazen “şu uğultulu Keşmekeş nasıl kabul edilebilir? orada cevaplamaya yeltenmediği karmaşa” [buzzing confusion] dediği Çünkü biçimin tam tersi, bu yüz- sorular soruyor. NOTOS 39 Yani, hiç böyle bir anlam yok. Dini hislerim yok. Bir defasında dini bir duygu yaşamıştım. İlk komünyo- numdu. Ondan sonra hiç olmadı. Annem çok dindardı. Abim de. Yatağının dibinde olabildiğince uzun uzun diz çökerdi. Babamda hiç yoktu. Aile Protestandı ama benim için sadece can sıkıcı bir şeydi, ilgilenmedim. Kardeşim ve annem öldüğünde dinlerinin bir değeri olmadı. Kriz ânında eski tarz bir okul kravatından daha derin bir şey değildi. İrlanda Katolizmi çekici değil ama daha derin. İrlanda’da otobüste bir kilisenin yanından geçerken bütün eller havaya kal- kar, istavroz çıkarılır. Bir gün İrlanda’daki köpekler de yapacak bunu, belki domuzlar da. Ama oyunlar dinle ortak olarak de- neyimin aynı yönlerini ele almıyor mu? Evet, ıstırabı ele alıyorlar çünkü. Bazı insanlar yazdıklarımda buna itiraz ediyor. Bir partide İngiliz bir –sözümona– entelektüel bana neden ıstırap üstüne yazdığımı Fotoğraf Steve Schapiro sordu. Sanki sapıkça bir şeymiş gibi! Babam beni dövmüş mü ya da annem evden kaçıp çocukluğumun Oyunlarında yaşam ile ölüm ara- bu türden sorunlar çıkmaz orta- mutsuz geçmesine neden olmuş sındaki mücadeleye dair bir soru ya. Racine’in Phèdre’inin kaderi mu diye öğrenmek istiyordu. Hayır sordum. Didi ile Gogo intiharın eşi- baştan mühürlüdür: Karanlıkta dedim, çok mutlu bir çocukluğum ğinde dolanıyor; Hamm’in dünyası ilerleyecektir. Devam ettikçe olduğunu söyledim ona. Bu yüzden ölüm, Clov’un oradan çıkıp dışarı- aydınlanacaktır. Oyunun başında daha da sapık olduğumu düşündü. daki yaşayan çocuğa katılıp katıla- kısmi bir aydınlanma, sonunda ise Hemencecik partiden ayrıldım ve mayacağı belli değil. Hayat memat büsbütün aydınlanma yaşar ama bir taksiye atladım. Şoförle aramda- meselesi kaosun bir parçası mı? karanlığa doğru gittiğine hiç kuşku ki cam bölmede üç işaret vardı: biri Yaşam ve ölüm bize kendini bera- yoktur. Oyun böyle. Bu anlayış- körler için yardım istiyordu, öbürü ber sunmasaydı anlaşılmazlığa ta açıklık mümkün ama ne Grek yetimler için, üçüncüsü de savaş mahal olmazdı. Sadece karan- ne de Jansenist olan bizler için mültecileri için. Istırap aramaya lık olsaydı her şey açık olurdu. böyle bir açıklık yok. Tam tersine gerek yok. Londra’nın taksilerinde Karanlığın yanı sıra aydınlık oldu- –topyekûn kurtuluşa– inansaydık bile yüzünüze bas bas bağırıyor. N ğu için durumumuz açıklanamaz bu sorun ortadan kalkardı. Ama Columbia University Forum, Yaz hale geliyor. Augustinus’un verilen hem karanlığın hem de aydınlığın inayet ile çekilen inayet doktrinini olduğu yerde açıklanamaz da var- İngilizceden çeviren Oğuz Tecimen alalım. Bu teolojideki dramatik dır. Oyunlarımdaki anahtar kelime: özellikler üzerine düşündünüz “belki” [perhaps]. * Samuel Beckett: The Critical Heritage, mü? İki hırsız İsa’yla beraber çar- Bu teolojik ipucuyla birlikte, oyun- ed. L. Graver ve R. Federman, mıha gerilmiş, biri hidayete ermiş, larında dinsel bir anlam bulan- Routledge, , ss. , , öteki lanetlenmiş. Bu ayrımı nasıl lar hakkında ne düşündüğünü anlamlandıracağız? Klasik tiyatroda sordum. 40 NOTOS

Memet Baydur'un "Limon" Adlı Oyununda Aydın Sorunu ve Tiyatro Tekniği

Memet Baydur, Limon adlı oyununda “oyun içinde oyun tekniği” ile askeri darbe sonrası aydın sorununa farklı bir açıdan bakmayı sağlamaktadır. Teknik özellikler kadar, dilsel kullanım ve tiyatro geleneklerinden yararlanılan bu iki perdelik oyunda, birey olma olgusunun yanlış anlaşıldığına, sorumluluklardan kaçış olarak algılandığına tanık oluyoruz.

Anahtar Kelimeler:

Memet Baydur, Limon, aydın, tiyatro tekniği, darbesi

Tam Metin

___

  • Akbulut, N. ve Özyön, A. (). “Beckett’in Godot’yu Beklerken Adlı Oyununun Baydur’un Kamyon Adlı Oyununa Yansımaları”, VI. Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Kongresi, Nobel Akademik Yayınları, İstanbul,
  • Altındal, A. (). “Ne Anayasalar Sevdim Zaten Yoktular”, Aydın. Ortak Kitap 10, Soruşturma: Şahap Balcıoğlu, Yazko, İstanbul,
  • Anar, E. (). “Aydınlar ve Avrupa-Merkezli Yabancılaşma”, özgür üniversite forumu. avrupa merkezcilik, 1/98,
  • Aristoteles (). Poetika (Alm. Çev: İsmail Tunalı, 6. Basım, Remzi Kitapevi, İstanbul.
  • Arpa, Y. (). Üniversitedeki darbe: &#;likler, NTV. 11 Eylül Cuma, seafoodplus.info,7aZC1XjZ6U-d1i0QGRjYAw. ()
  • Aydoğanoğlu, E. (). 24 Ocak Kararları, Bugün Açısından Neden Hala Önemli?, Milliyet. Günlük Gazete, 10 Ocak ; seafoodplus.info ()
  • Baydur, M. (). “Limon”, Tiyatro Oyunları, İletişim Yayınları, İstanbul.
  • Baydur, S. (). “En Yakın Arkadaşımızı Kaybettik”, Memet Baydur’un Ardından-Elveda Dünya Merhaba Kâinat, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul.
  • Can, H (). Aristoteles’te Katharsis Kavramı, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2: ; seafoodplus.info ().
  • Chomsky, N. (). “Yazarlar ve Aydın Sorumluluğu”, özgür üniversite forumu. avrupa merkezcilik, 1/
  • Demirsoy, A. (). “Aydın İnsan Kime Denir?”, Ali Demirsoy. Denemeler; seafoodplus.info ()
  • Erkek, Hasan (). Oyun İçinde Oyun, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları Sanat-Tiyatro Eserleri Dizisi, Nadir Kitap, Ankara.
  • Gizli Teras (). seafoodplus.info ()
  • İleri, R. N. (). “Yanıtlarım”, Aydın. Ortak Kitap 10, Soruşturma: Şahap Balcıoğlu, Yazko, İstanbul,
  • Kırıkkanat, M. G. (). “Mektup”, Cumhuriyet. Günlük Gazete. 16 Nisan Pazar, seafoodplus.info ()
  • Onaran, S. (). “Mehmet Baydur’un ‘Limon’ ve ‘Sevgi Ayakları’ adlı Oyunlarında Sergilenen İnsan İlişkileri”, III. Dil, Yazın ve Deyişbilim Sempozyumu,
  • Sertel, S. (). Roman Gibi. Anı, Can Yayınları, İstanbul
  • Şener, S. (a). “Memet Baydur Tiyatrosu”, Gelişim sürecinde Türk Tiyatrosu, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul.
  • Şener, S. (b). “Tiyatroda Gelenekten Modern Sonrasına Oyun İçinde Oyun”, İnsanı Geçitlerde Sınayan Dram Sanatı, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul.
  • Tüleykan, H. ve Bayramoğlu, S. (). “Türkiye’de 24 Ocak Kararları ile Başlayan Finansal Serbestleşmenin Günümüz İktisadi ve Mali Yapısına Yansımaları”, International Journal of Social Science, 44/II,
  • Yüksel, A. (). “Memet Baydur Başını Alıp Gitmiştir Neyse ki Oyunları Bizde”, Memet Baydur’un Ardından-Elveda Dünya Merhaba Kâinat, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul.
  • Yüksel, A. (). “Memet Baydur: Eleştirmen Eskiten Bir Oyun Yazarı”, Çağdaş Türk Tiyatrosundan On Yazar, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul.
  • Yüksel, A. (). Uzun Yolda Bir Mola: Türk Tiyatrosu Üstüne Notlar, Cumhuriyet Kitapları, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul.
  • Huber, M. ve Böhm, E. (). Drama - Personal und Handlung - Spiel im Spiel, Illusionsbrechung: LiGo. Literaturwissenschaftliche Grundbegriffe online, seafoodplus.info ( )
  • Wörterbuch Deutsch (). “Stichomythie”, seafoodplus.info ()

___

APA Akbulut, N. (). Memet Baydur&#;un "Limon" Adlı Oyununda Aydın Sorunu ve Tiyatro Tekniği . Yedi , (20) , . DOI: /yedi

Deniz Kenarında Okuyabileceğiniz Kitaplar

Plaj çantanızdan ayırmak istemeyeceğiniz, denizin sakinleştirici sesinin eşliğiyle okuyacağınız sürükleyici kitapları sizin için derledik.

Evet, kitap okumanın yeri ve zamanı olmaz; ancak biliyorsunuz ki deniz kenarında kitap okumanın tadı da bambaşka oluyor&#; Bu yaz sahilde okuyabileceğiniz sürükleyici kitapları sizin için derlerdik. İyi okumalar dileriz!

Eve Yüzerken, Deborah Levy

Fransız Riviera’sındaki bir villada tatillerinin tadını çıkaran iki İngiliz ailenin havuzunda beliren kızıl saçlı, yeşil tırnaklı, çıplak bir kadın: Kitty Finch. Nereden geliyor? Onlardan ne istiyor? Her anlamda onlara yabancı olan bu kadın bir botanist mi, bir şair mi, yoksa sadece deli mi?

Deborah Levy’nin eleştirmenlerce Virginia Woolf’a, Patricia Highsmith’e, zaman zamansa Claude Chabrol ya da François Ozon filminden bir sahneye benzetilen stili sonuçta hiçbirine benzemeyen bir özgünlüğe ulaşmayı başarıyor. Sakladıkları ve açık ettikleriyle sinematografik ve taze bir anlatı kuran Levy, son zamanların en dikkat çeken yazarları arasında adından söz ettirmeyi başarıyor.

yılında Man Booker Ödülü’nün finalistleri arasında yer alan Eve Yüzerken, sayfaları elinizde göz açıp kapayıncaya kadar eriyecek, tekinsiz bir modern zaman rüyası.

Yayınevi: Everest Yayınları

Çevirmen: Elvan Kıvılcım

Dr. Aira’nın Mucizevi Tedavileri, César Aira

Bir gün, şafak sökerken, Dr. AIra kendini Buenos AIres’in mahallelerinden birindeki ağaçlı bir sokakta yürürken buldu. Bir tür uyurgezerlikten mustaripti ve aslında hepsi birbirinin aynı olduğundan gayet iyi tanısa da kendisine o sırada yabancı gelen sokaklarda ayıldığı nadir değildi. Kimilerinin deha, kimilerinin ise şarlatan olarak gördüğü Dr. AIra ününün temelindeki mucizelere artık katlanamıyor. En büyük arzusu Mucizevi Tedaviler projesini yazıya dökerek somutlaştırmak. Ama önce baş düşmanı Dr. Actyn’in tertiplediği tuzaklardan sıyrılması gerek. Dr. Aira’nın Mucizevi Tedavileri César Aira’nın kendine has edebiyat, düşünce ve gerçeklik sisteminin yaratıcı bir yansıması.

Yayınevi: Can Yayınları

Çevirmen: Emrah İmre

Ölü Dilde Bir Hayalperest, Grace Paley

Benzersiz üslubuyla pek çok yazarın hayranlığını kazanmış Grace Paley&#;den, sıradan insanların &#;sıradan&#; yaşamlarına ayna tutan sıra dışı öyküler. Bu son derece gerçekçi ve eğlenceli diyaloglara dayalı öykülerde, New York&#;un alt sınıf insanlarının, göçmenlerin, bekâr annelerin, aldatılan karıkocaların yaşamlarına bütün doğallığı içinde tanık oluyoruz.

Kadınlar hakkında yazmanın başlı başına &#;politik bir eylem&#; olduğunu vurgulayan yazarın; kadın-erkek ilişkilerini, anneliği, evlilik ve cinselliği ele alışındaki eleştirel ve alaycı tavır, gerçekliğin en ağır meselelerini yüzümüze vururken bile elden bırakmadığı mizahi anlatım, onu bütünüyle özel bir yazar hâline getiriyor.

Yayınevi: Delidolu Yayınları

Çevirmen: Püren Özgören

İdeal Defter, Brenda Lozano

Adam annesini kaybetmiştir, kadın geçirdiği kazanın ardından iyileşme dönemindedir. Tanıştıktan kısa süre sonra beraber yaşamaya başlarlar. Ama adam annesinin anısının izinde İspanya’ya gider, kadın da Meksiko’da onu bekler. Odysseus’u bekleyen Penelope gibi, Godot’yu bekleyen Vladimir ve Estragon gibi… Bu bekleyiş aynı zamanda içsel bir yolculuk. Hem sevgilisinin yokluğunun yarattığı boşluğu kapamaya hem de şehirdeki kırtasiyeleri dolaşarak ideal defterini bulmaya çalışır.

İdeal Defter kadının bakış açısından anlatılan bir aşk hikâyesi. Bu modern çağ Penelope’si örüp sökmek yerine defterine yazıp silmektedir, zira “ideal bir defter kısa, bölük pörçük, tutarsız, uzun veya rastlantısaldır.” Meksikalı yazar Brenda Lozano parçalı, durak­lamalar ve kısa paragraflarla dolu, haiku’ları andıran tekrarlayan cümleciklere de yer verdiği bir anlatı sunuyor.

Yayınevi: Notos Kitap

Çevirmen: Nergis Gürcihan

Sütçü, Anna Burns

Ortanca kız kardeş başını kitabına gömerek yürüyor. Derken bir dedikodu: “Diğer taraftan” ve “retçi” bir sütçüyle sevgiliymiş güya. Yalan bunlar, ortanca kız kardeşin başka bir sevgilisi var. Belki-sevgilisi. Sınırların sert çizgilerle çekildiği bu yerde dikkat çekmek tehlikeli. Özellikle de bekâr genç kadınlar için. Her yerde seni dinliyor, gözlüyor olabilirler ve sınırı aşmak için tek kelime yeterli.

Sütçü, kutuplaşmış bir toplumdaki gündelik terörün, her şeye sirayet eden siyasetin, asla bertaraf olamayacakların romanı Man Booker ödülü alan romanıyla Burns, politik ama hızlı okunabilen, mizahı oldukça etkili kullanan enfes bir kitap yazmış. Duygu Akın’ın özenli çevirisiyle ıskalanmaması gereken bir kitap.

Yayınevi: İthaki Yayınları

Çevirmen: Duygu Akın

Dünyanın Sakin Kayıtsızlığı, Peter Stamm

Orta yaşlı bir yazar olan Christoph’un, genç bir oyuncu olan Lena’ya anlatmak istediği bir hikâyesi vardır. Uzun bir zaman önce Lena gibi genç bir oyuncu olan Magdelena ile bir aşk yaşamıştır. Lena ise Chris adında bir yazarla birliktedir. İkili derin bir sohbete daldıkça ilişkilerinin yankılar, benzerlikler ve tesadüf denemeyecek tesadüflerle dolu olduğu anlaşılır. Chris ve Lena yıllar öncesinin Christoph ve Magdelena’sı olabilir mi? Eğer öyleyse kaderlerinde bu çiftin yaşadıklarını tekrar etmek mi vardır? Gelecekten gelen bir uyarı mıdır bu karşılaşma? Yoksa hepsi bir kurgudan, hayalden mi ibarettir? Gerçek nedir? Kader diye bir şey var mıdır? Böylece dünyanın sakin kayıtsızlığında, geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyan, eşsiz bir dans başlar.

Peter Stamm, kahramanlarının yürüyüşüne ayak uyduracak bir ritimle akıp giden bu romanda, sadeliğinden ödün vermeyen bir dille karmaşık ve derin sorular etrafında dönen incelikli bir hikâye anlatmayı başarıyor ve yine ustalığını konuşturuyor.

Yayınevi: Nebula Kitap

Çevirmen: Ogün Duman

Hastalık Hastası Kiralık Katil, Juan Jacinto Muñoz Rengel

Bay Y. kiralık katil olarak aldığı son işi bitirmek zorunda… Zorunda, çünkü parasını peşin aldığı bu işi bitirmek onun için ahlaki bir zorunluluk, zira kendisi Kantçı ahlak sahibidir. Ne ki önünde aşması gereken tek bir sorun var: Bay Y.’nin sadece bir günlük ömrü kaldı…

Hastalık hastası kiralık katil Bay Y. neredeyse doğduğu günden beri, her akşam, ertesi günü göremeyeceğinden emin olarak yatağına girer. Zira o kadar çok hastalığa yakalanmıştır ki… Ayrıca kronik bahtsızlıktan da mustariptir. Bu son işinde hedefini uzun süre takip eder, sıra son darbeye gelir. Ama her seferinde kronik makus talihi ya da nadir semptomlar araya girer. Bay Y. her başarısız girişimden sonra yeni yöntemlere başvuracak, bu arada hayatlarını okuduğu meşhur hastalık hastalarıyla şaşırtıcı ortak yönlerini ifşa edecektir. Rengel çok eğlendiriyor.

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Çevirmen: Selay Sarı

{}

Naif. Süper, Erlend Loe

Ülkemizde Doppler romanıyla tanınan ve Norveç’in en çok okunan yazarlarından biri olan Erlend Loe’dan sadeliğiyle pırıl pırıl parlayan ve tüm dünyada ses getirmiş eğlenceli bir roman: Naif. Süper. Loe, bu romanda karşımıza son derece sempatik ve kafası bir o kadar karışık bir kahraman çıkarıyor ve onun anlam arayışına ortak olmamızı sağlıyor. Yirmi beşine basmasına rağmen dünyaya uyum sağlayamadığını, amatörlüğüyle yaşamdan dışlandığını hisseden naif kahramanımız, zaman hızla akıp giderken insanların her sabah uyanıp koşa koşa işe gitmesi karşısında şaşkınlığa uğruyor ve yaşadığı buhranın devasını kitaplarda, ormanlarda ve oyuncakçı dükkanlarında arıyor. Bu romanın evreninde en karmaşık kuramlar en basit gerçeklerle aynı ağırlığı taşıyor ve yaşamın her saniyesi aynı ciddiyeti hak ediyor&#; Hayatın anlamı mı dediniz? Liste yapmanın güzelliğinde, oyun oynamanın öneminde ve anların -veya sayfaların- arasında bir yerde yatıyor ve onu keşfetmenizi bekliyor.

Tüm dünyada yirmi dilde okuruyla buluşan Naif. Süper’in basitliğindeki bilgeliğe hayran kalacak, bilgeliğinin basitliğinden ilham alacaksınız.

Yayınevi: Siren Kitap

Çevirmen: Dilek Başak

Botter Apartmanı, Ayşe Övür

İstanbul’un en eski ve etkileyici apartmanlarından biri olan Botter Apartmanı’nın katları arasında gezinirken, zamanın sınırlarını aşarak birbirini etkileyen yaşamlara dokunacak, geçmişte deneyimlenip, artık gücünün kalmadığı sanılan travmaların hâlâ türlü yollarla insanların hayatına sızmasına tanıklık edeceksiniz. İstiklal Caddesi’nin şık ve zarif sakininin yer aldığı bu romanı çok seveceksiniz.

Yayınevi: Remzi Kitabevi

Sonbaharın Sonu, Mary Lawson

Liam, eşinden ve işinden yeni ayrılmış, ne yapacağını bilmeden kendini bu soğuk kuzey kasabasında bulmuş bir adam. Elizabeth’in evine taşınıyor ve çok geçmeden polis kapısına dayanıp ona kayıp bir genç kız hakkında sorular soruyor.

Elizabeth, ömrünün son demlerinde geçmişini düşünüyor. Yıllar önce işlenmiş o suçu, uzun zamandır taşıdığı utancı… Ölmeden önce telafi etmesi gereken şeyler var.

Üç farklı bakış açısından aktarılan Sonbaharın Sonu, karakterler arasında geçiş yaparak onları birbirine bağlayan kederin, pişmanlığın ve sevginin katmanlarını birer birer kaldırıyor. Günümüzün en maharetli anlatıcılarından birinin kaleminden, meraklandıran, nüktedan ve alabildiğine insani bir roman.

Yayınevi: Domingo Yayınları

Çevirmen: Kıvanç Güney

Hadula, Aleksandros Papadiamantis

Hadula, yaşadığı adadaki dertlilerin kapısını çaldıkları yoksul bir kadındır. Şifalı bitkilerden hazırladığı ilaçlarla şifa dağıtır hastalara. Ve yaşlı Hadula, sonunda her şeyin kökeni olan bir soruna da çözüm bulur: Yaşamak sorununa.

Yunan nesrinin en önemli yazarlarından Papadiamantis, dönemin sosyal ve ekonomik şartlarının -özellikle kadınlar üzerindeki- etkisini göstermekle kalmaz; suçun cezaya, iyiliğin kötülüğe karıştığı o gizemli bölgeye insan ruhunun adım adım nasıl çekildiğini de ustalıkla resmeder. Hiç aklımıza bile gelmeyenlerin nasıl da başımıza gelebileceğini, kaderimizden kaçmak için çırpınırken kendi kaderimizi yaratışımızı ve bu sırada yaşadığımız iç hesaplaşmaları, tutkuyla anlattığı bu trajik öyküyle gösterir. Herkül Millas’ın önsözüyle…

Yayınevi: Jaguar Kitap

Çevirmen: Yasemin Aydın

İşte Geldim Deniz Kenarı, Selçuk Altun

Londra’da bilgisayar mühendisliği akademisyenliği yapan Harun, on bir yıl önce ayrıldığı İstanbul’a beklenmedik bir nedenle dönmek zorunda kalır. Küçüklüğünden beri yalnızlığına eşlik eden Salacak sahiline gider ve Deniz Kenarı’na gizemli geçmişini anlatmaya başlar… Ona yuvada olma hissini yaşatan yetişkinler anne ve babası değildir. Mahalle ortamının, türlü tesadüflerle yaşamın karşısına çıkardığı kimi iyi, kimi kudretli kişilerin ve en çok da kitapların sıcaklığıyla yetişir Harun. Yıllar sonra İstanbul’a dönüşüyle karşısına çıkan iki kişiyle yaşam burgusu bir kez daha mı dönecektir? Çünkü her acının sonunda bir kapı vardır.

“Hayat Romanlardan Daha Tuhaf” üçlemesi –Ardıç Ağacının Altında, Ayrılık Çeşmesi Sokağı– İşte Geldim Deniz Kenarı ile tamamlanıyor.

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Başka, Ege Soley

Bazı şeyler var hayatta, insan yapana kadar yapabileceğini bilmiyor. Daha fenası, inanmıyor da elinden gelebileceklere. Çizeceği resimlere, söyleyebileceği şarkılara, anlatacağı hikâyelere inanası gelmiyor. Kendini bitmiş, elindekiler çoktan tükenmiş gibi hissediyor. Oysa hepimizin içinde, coşkuyla açabilmek için doğru topraklara ekilmeyi bekleyen tohumlar uyuyor.

Sakin ve Yakın kitaplarının yazarı Ege Soley’le bu kez “bambaşka” bir yolculuğa çıkarıyor. İngiltere’de siyaset eğitiminin ardından her şeye sıfırdan başlama kararıyla, kendini Paris’te bir çiçekçide çırak olarak çalışırken bulan Ege’nin deneyimleri, bize bu mesleğin hiç tahmin edilemeyecek kapılarını aralarken hayata her an yeniden başlamanın da mümkün olduğunu hatırlatıyor&#;

Yayınevi: Doğan Novus

Martha ile Hanwell, Zadie Smith

İlk romanı İnci Gibi Dişler ile hem edebiyat eleştirmenlerinin hem de okurun büyük ilgisini çeken Zadie Smith, daha sonra yazdığı gerek kurgusal gerek kurgu dışı eserlerin hemen hepsiyle de ödüllere layık görüldü. Martha ile Hanwell’de iki öykü anlatan Smith, sizi büyüleyecek.

Yayınevi: Everest Yayınları Açıkhava Serisi

Çevirmen: Zeynep Baransel

Tropik Güncesi, Alvaro Mutis

Tropik Güncesi bir ırmakta akıntının tersine, mavna üzerinde yapılan hummalı ve sarhoş edici bir yolculuğun romanı. Hikâye türlü arayışlarla ülkeden ülkeye sürüklenen, günümüze özgü bir Don Kişot olarak da adlandırılabilecek Maqroll el Gaviero’nun bulunan günlükleri ile aktarılıyor. Kereste nakliyesi yaparak zengin olma planlarıyla yolculuğa başlayan Maqroll’un ve ona eşlik edenlerin teslim olmuş melankolisi tropik ormanların büyülü havasıyla birleşiyor ve Mutis’in kendine özgü şiirsel ve özlü diliyle aktarılıyor. Tehlikeli ve beyhude olduğu bilinen ama yine de yapılan bu yolculuk, zamanla amacın ta kendisine dönüşüyor.

Yayınevi: Yedi Yayınları

Çevirmen: Pınar Savaş

{}

Meral Tabakoğlu

Meral Tabakoğlu

editörün tüm yazıları

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir