gözümün önünden siyah bir şeyler geçiyor / Elena Polyakova – Koşarak hayallerini yakalayan ultra maraton koşucusu ve sokak hayvanları dostu.

Gözümün Önünden Siyah Bir Şeyler Geçiyor

gözümün önünden siyah bir şeyler geçiyor

Эпизоды

  • ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
    aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir

    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~

    özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
    özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

    suya giden bir adam mesela omzunu eğri tutsa
    güneş, su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

    ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
    kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir

    kararan dünya yeni bir güle bir ateş parçasıdır
    bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir

    bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
    ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir

    benim sevdiğim su senin suyunun öz kardeşidir
    senin soyunun bıraktığı güçler artık senindir

    çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
    her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir

    senindir ey sonsuzveren ne varsa hayat gibi
    tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir

    ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
    aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir

    Şiir: Turgut Uyar
    Müzik: Yedi Güzel Adam, Mutluluk
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #TurgutUyar #ÇoklukSenindir #Şiir

  • " Bir şu’lesi var ki şem’-i cânın
    Fânûsuna sığmaz âsumânın"
    Şeyh Galib

    Aylardan Haziran sana varmak istiyorum
    Kanatlarım açıp sana uçmak istiyorum
    Mahcubiyetler ile prangalı ayaklarım
    Ben sana gelmek istiyorum, gelemiyorum

    Leylekler ta üç Şubat'ta göçtü bizim ile
    Balkonuma bir kuş yuvasını yaptı bile
    Gel sevdiğim buraları geçelim seninle
    Her lahza gelmek istiyorum, gelemiyorum

    Karakoç "Yollar kısalır, aşk gelince" diyor
    Gönül baktığım her şeyde seni gösteriyor
    Bir zaman sonra gözüm hiçbir şey seçemiyor
    Sana kurban olmak istiyor, gelemiyorum

    Meğer umut yitince insan da yitiyormuş
    Ve insanı da en çok kendi düşürüyormuş
    Düştüm, doğruldum ki gönlüme bir yalım konmuş
    Dizlerim kan, tut ellerimden, gelemiyorum

    Bak saatine gün erişti yine akşama
    Ay ve yıldız ne de yakıştı karanlığa
    O ay yüzünü alsam sabah akşam karşıma
    Senle uyuyup uyanıyor gelemiyorum

    En büyük kriz yürekte işte tam da böylece
    Ömür bitip tükeniyor sensiz sessiz öylece
    Takvim yapraklarını koparsam da her gece
    Benden gitmiyorsun sen, ben de gelemiyorum

    Çağırsan beni gün ya da gece, gel tek hece

    Şiir: Muhammet Kalem
    Müzik:
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #Şiir #SanaGelmekİstiyorum

  • Пропущенные эпизоды?

    Нажмите здесь, чтобы обновить ленту.

  • Yazdırmalısın mezar taşına:
    Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
    aslında hiç olmadım ben bu oyunda
    ömrüm beni yok saysın…
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın.
    Aslında yokum ben bu oyunda,
    ömrüm beni yok saysın...

    Yaşam bir ıstaka;
    gelir vurur ömrünün coşkusuna.
    Hani tutulur dilin,
    konuşamazsın…

    Tırmandıkça yücelir dağlar.
    Sen mağlupsun sen ıssız
    ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
    tutunamazsın!

    Eloğlu sevdalardan dem tutar,
    aşk büyütür yıldızlardan;
    senin ise düşlerin yasak,
    dokunamazsın...

    Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
    Açık bir yara gibidir hâlâ.
    Hâlâ ne çok özlersin onu,
    ağlayamazsın…

    Yolunda köprüler çürür.
    Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
    Savurur hayat kül eyler seni,
    doğrulamazsın!

    Yapayalnız bir ünlemsin
    dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
    Her şey çeker ve iter,
    anlatamazsın...

    Yaşam bir ıstaka,
    gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
    Sesinde çığlıklar boğulur ama,
    bağıramazsın…

    Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
    upuzun bir ömrün ortasında
    ne hayata ne ölüme
    yakışamazsın…

    Yazdırmalısın mezar taşına:
    Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
    aslında hiç olmadım ben bu oyunda
    ömrüm beni yok saysın…

    Şiir: Yılmaz Odabaşı
    Müzik: https://youtu.be/_E0tpwESQjM

    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #EyHayat #YılmazOdabaşı #Şiir

  • Neyse…uzun etmeyim
    Gelmeyeceğim diyeceğinden korkmuştum asıl
    30 Şubat’ta mı geleceksin...peki...gel
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    30 Şubat’ta mı geleceksin, başım gözüm üstüne, peki gel
    Menekşeler yetiştireceğim senin için, bekleyeceğim
    Saçlarım taralı, gömleklerim ütülü
    Sobaya bir odun daha atacağım, peki gel
    Eski fotoğraflara bakarız belki, eski şarkılar dinleriz
    “Ah ne çok sevmiştik birbirimizi”
    30 şubatta mı geleceksin, peki, gel…
    Hani mevsim kışsa, yıldız bulmam zor olacak
    Bulutlar geçecek gözlerimden, ihtimal…
    Kızıl-kıyamet olsa da her tarafım, üzülme,
    Ben kara gözlü bir çocuğum, kendime masallar anlatacağım.
    Bir masala tutununca ellerim kanasa da
    Uyuyunca geçecek, biliyorum,
    Kendimi dizinde uyutacağım…
    Biliyor musun, sen olmayınca ben bir tuhaf oluyorum
    30 Şubat’ta mı geleceksin, peki…gel…
    Sen kapıdan dönmeyesin diye, evden çıkmam, merak etme
    Kar olur, kış olur, üşürsün, neme lazım
    Bir çay koyarım sobaya, radyoda incesaz…
    Terliklerini çıkartırım dolaptan, odamız hüzzam, odamız hicaz...
    Henüz almadığım bir mektup gibi bekleyeceğim seni
    Aslında o kadar da kötü değilim, kafana takma sen beni,
    Bir rüya gibi değil mi, gözlerimi açacağım, bitecek
    Seni rüyaların en sonuna saklayacağım...
    Neyse…uzun etmeyim
    Gelmeyeceğim diyeceğinden korkmuştum asıl
    30 Şubat’ta mı geleceksin...peki...gel

    Şiir: Ali Kınık
    Müzik:


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm
    #AliKınık #Şiir #30Şubat

  • Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
    İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...
    İstanbul,
    İstanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
    Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    İlle İstanbul`da bul!
    İstanbul,
    İstanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir ` Katibim`i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.
    İstanbul,
    İstanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
    Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sünbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,
    İstanbul,
    İstanbul...

    Şiir: Necip Fazıl Kısakürek
    Müzik:

    #NecipFazılKısakürek #Canımİstanbul #Şiir
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm

  • ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    azıcık okşasam sanki çocuktular
    bıraksam korkudan gözleri sislenir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir

    hayır sanmayın ki beni unuttular
    hala arasıra mektupları gelir
    gerçek değildiler birer umuttular
    eski bir şarkı belki bir şiir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir

    yalnızlıklarımda elimden tuttular
    uzak fısıltıları içimi ürpertir
    sanki gökyüzünde bir buluttular
    nereye kayboldular şimdi kimbilir
    ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    böyle bir sevmek görülmemiştir.

    Şiir: Atilla İlhan
    Müzik:
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #Atillaİlhan #BöyleBirSevmek #Şiir

  • Seni, anlatabilmek seni.
    İyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, halden bilmeze,
    Kahpe yalana.
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Seni, anlatabilmek seni.
    İyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, haldan bilmez,
    Kahpe yalana.

    Ard-arda kaç zemheri,
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
    Bir ben uyumadım,
    Kaç leylim bahar,
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım,
    Bir o yana
    Bir bu yana...

    Seni bağırabilsem seni,
    Dipsiz kuyulara,
    Akan yıldıza,
    Bir kibrit çöpüne varana,
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    Yitirmiş öpücükleri,
    Payı yok, apansız inen akşamdan,
    Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...

    Şiir: Ahmed Arif
    Müzik: https://youtu.be/ugAD8OsrMn4
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #AhmedArif #HasretindenPrangalarEskittim #Şiir

  • Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken,
    Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Tanrının ‘gel’ buyruğu tatlılıkla erince
    Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?
    Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
    Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.

    Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;
    İkisini birlikte verirler bir verince.
    Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir;
    Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince.

    Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
    Çalamazsın sazını öyle inceden ince
    Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmak akar, ne çay;
    Dünyaya gelmedin say yağız yere girince.

    Bildiğin, neyse unut, Tanrı’ya kavuştun tut,
    Bir gün ölüm meleği seni yere serince.
    Şu gördüğün ne varsa birer damladır,
    Bir denize akıyor hepsi yerli yerince

    Bitiş gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır,
    Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.
    Atsız! Ölüm gerekmek teninde can yaşarken,
    Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…

    Şiir: Hüseyin Nihal ATSIZ
    Müzik:


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #Atsız #GelBuyruğu #Şiir

  • Gülmeyi denedim, sensiz olmadı...
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Kaybolan neşemi şarkıda, sazda,
    Bulmayı denedim, sensiz olmadı,
    Felekten bir gece çalıp biraz da,
    Gülmeyi denedim, sensiz olmadı...

    Hasreti herkesten çok tanıyorum,
    Bu zehrin üstüne yok sanıyorum,
    Islak gözlerimden utanıyorum,
    Silmeyi denedim, sensiz olmadı...

    Doğmanı bekledim battığın yerden,
    Dönmeyı bilmedin gittiğin yerden,
    Beni sarhoş diye sattığın yerden,
    Gelmeyi denedim, sensiz olmadı...

    Evlenmiş dediler, çıldıracaktım,
    Resim, mektup, şiir, ne varsa yaktım,
    İlmeği kaç defa boynuma taktım,
    Ölmeyi denedim, sensiz olmadı...

    Şiir: Cemal Safi
    Müzik: Oğuzhan Öz https://youtu.be/da-aGwYBRCQ

    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #CemalSafi #SensizOlmadı #Şiir

  • güven bana gülüm!
    sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
    hasretten - hakikaten- ten değiştiren yüzüm!
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
    istanbul darmadağın olacak, saçlarım
    darmadağın. Hepsi, darmadağın!
    üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
    ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
    hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!

    de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
    sevgi, bitmiştir güven!
    güven bana gülüm!
    sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
    hasretten - hakikaten- ten değiştiren yüzüm!

    göreceksin gülüm! Bekle!
    hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
    hainlere, ezilmelere alışacak..
    göreceksin - sevinçten ağlayacaksın gülüm- ki
    işte o vakit bana-doğrudur!-
    şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!

    bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
    sokaklar var, kediler!
    inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
    ölüm inananlar için sessizce
    kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
    göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
    artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
    bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!

    Şiir: Küçük İskender
    Müzik: Volkan Gümüşlü: https://youtu.be/4QtQ4U8q0_s
    Görsel: Ümit Okan
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm

    #Küçükİskender #Şiir #DeGülüm

  • Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
    Ve sustum, sükutu besteler gibi.
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    O gece ne kadar güzeldi mehtap
    Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
    Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
    En tatlı ilk ve son buseler gibi.

    O gece o müthiş deniz durgundu,
    Ömründe susmayan rüzgar yorgundu,
    En kara gönüller aya vurgundu
    Leyla’yı içinde bulan er gibi.

    O gece zevkini duydum hayatın,
    Sırrını anladım mükevvenatın.
    Gönlümde yıkılan bir kainatın
    Sesini işittim giryeler gibi.

    O gece hayatım sanki masaldı,
    Şuurum o anın içinde kaldı,
    Kalbime ışıktan bir füsun doldu
    İnsanı çıldırtan handeler gibi.

    O gece felekten bir gece çaldım,
    Ömrümde son defa bahtiyar oldum;
    Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
    Ve, sustum, sükutu besteler gibi.

    O gece ne kadar güzeldi mehtap,
    Sandım ki ruhumda yükseldi mehtap,
    Gönlümü yıkayan bir seldi mehtap,
    Rüyada çalınmış buseler gibi.

    O gece gönlüm de aya vuruldu;
    İçimde küllenen ateş dirildi.
    Dünyada ne varsa yere serildi,
    “O” kaldı… Kalbimi seyreder gibi.

    O gece sevgim coşkun ırmaktı,
    Kalbimden taşarak o kalbe aktı;
    ……………….

    Gözlerime en keskin bakışla baktı:
    ”Ben de seni Atsız, ben de ….” der gibi…


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #HüseyinNihalAtsız #OGece #Şiir

  • Bu millet, bu insan, adı sanı Türk,
    Bu toprak, bu vatan, güzel Türkeli,
    Bu tarih, bu onur, bu sihirli yük,
    Bu Bursa, bu Konya, bu usta eli.
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Bu sabah içimde bir tazelik var,
    Bu seher, bu camdan giren gündüz, ben!
    Sokaktan yükselen şu şen naralar,
    Bu camdan bakınan, bu gülen yüz ben!

    Nerede o dünkü ateşli nabız,
    Nerede yastıkta kıvranan başım?
    Bu sabah içimde çelikten bir hız,
    Bu sabah en mutlu, en şen yurttaşım.

    Bu millet, bu insan, adı sanı Türk,
    Bu toprak, bu vatan, güzel Türkeli,
    Bu tarih, bu onur, bu sihirli yük,
    Bu Bursa, bu Konya, bu usta eli.

    Bu eşsiz İstanbul, bu tek Edirne,
    Bu örnek Kayseri, Sivas, Erzurum,
    Bu Fırat, Menderes, Çoruh, Ergene,
    Bu İzmir, Adana, Urfa, bu Çorum.

    Bu başak, bu salkım, bu bağ, bu harman,
    Bu bizim davarlar, bizim danalar,
    Bu ocak, bu maden, bu dağ, bu orman,
    Bu yiğit erkekler, yiğit analar.

    Bu çetin, bu dönmez, bu sert bilekler,
    Bu yanık çehreler, bu bizimkiler,
    Bu ağaç, bu çiçek, bu çığ, bu renkler,
    Bu diller, bu sesler, ya bu ezgiler.

    Bu ninni, bu ağıt, bu düğün, bu bar,
    Bu Zeybek, bu halay, bu güreş hep ben!
    Bu sabah içimde bir tazelik var,
    Bu ışık, bu gündüz, bu güneş hep ben!

    Ey rüya, ey hayal, beni terk etme.
    Ey sabah koynunda senin, hem zinde,
    Bir şuur ışığı vurmuş perdeme,
    Bir bahar öğlesi gibi çimen de.

    Siz şimdi sokaktan gelen oymaklar,
    Yürüyün siz bütün il çocukları,
    Göğüslerde gurur, elde bayraklar,
    Yürüyün başlar dik, alın yukarı.

    Yürüyün ardından siz emellerin,
    Yürüyün kalbimin yükü ilhamlar,
    Uzaktan çırpınsın size ellerim,
    Çırpınsın yüreğim, durana kadar.

    Bu sabah içimde bir tazelik var,
    Bu seher, bu camdan giren gündüz ben!
    Komşular, şaşmayın bana komşular,
    Bu camdan bakınan, bu gülen yüz ben!

    Şiir: Ahmet Kutsi Tecer


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #29Ekim #Şiir #AhmetKutsiTecer

  • Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    Koşaradım
    Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    Toprağı rüzgârı denizi göğü
    O her zaman bir insanla anlamlı
    Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    Ve ucuz korkuların kör kuyularına
    Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

    Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
    Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
    Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
    Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
    Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
    Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
    Küçük çıkarların büyük kurnazları
    Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
    Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
    Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
    Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
    Dışa vurmayı duygularınızı
    Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    -Ki bu en büyük kötülüktür size-
    Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
    Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
    Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
    Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
    Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
    İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
    Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
    Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
    Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
    Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    Koşaradım
    Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..

    Şiir: Şükrü Erbaş
    Fotoğraf: Ahmed Mulla

    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #ŞükrüErbaş #Koşaradım #Şiir

  • Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
    Ateşlere yandığının resmidir.
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
    Ateşlere yandığının resmidir.
    Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
    Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

    Dünya bir yana, o hayal bir yana;
    Bir meşaledir pervaneyim ona.
    Altında bir ömür döne dolana
    Ağladığım yer penceresi midir?

    Bir köşeye mahzun çekilen için,
    Yemekten içmekten kesilen için,
    Sensiz uykuyu haram bilen için,
    Ayrılık ölümün diğer ismidir.



    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #CahitSıtkıTarancı #Karasevda #Şiir

  • Fatih'in İstanbul'u fethettiği değilse de
    Bülent in dediği gibi bangır bangır:
    "hepimiz tam da ölecek yaştayız!"
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    maktul hep suçludur dünya tutanağında
    sekizde dokuz kusurlu çıkar her defasında
    ağır eza mahkemesinde yargılanır ölmekten
    ölmek ki en büyük günahtır kitâb-ı hayatta
    herkes günahkârdır buradan bakınca, değil mi patron
    ölüm gene mi indirim reyonunda bu sıra pardon
    kasiyer kız sırıtması gibi aniden geçiyor ömür
    ve bakın ne diyor şu tekleyen ihtiyar at:
    on kuruşluk sakızdır hayat, azıcık çiğne, at

    insan kaç kere gelir yaşamak bayramından
    kaç kez iner hıdırellez yokuşundan
    mutluluk kaçgen patron ve nasıl mutlu olursun
    gönlünü parçalı bulutlu birine kaptırmışsan
    ta yukarı kata çıkardı hayallerini, uykunu kaçırdı bak
    arsız bir odacı gibi bahşiş bekliyor işte hayat
    telaşını mı sunacaksın, buyur burdan yak
    ömür dediğin nedir ki patron
    harca harca bitmeyen telaş

    bir avuç sakiniyiz dünya kasabasının
    şu gördüğünüz uçurumdur evimiz
    hatırla, çok iyi tanırız birbirimizi
    acıdan akrabayız çünkü hepimiz
    adres bildiriyorum, o kurnaz meleğe çaktırmayınız
    yokluyor, yoklama sırasında en baştayız
    Fatih'in İstanbul'u fethettiği değilse de
    Bülent in dediği gibi bangır bangır:
    "hepimiz tam da ölecek yaştayız!"

    Şiir: Eyyüp Akyüz


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #EyyüpAkyüz #Şiir #OlayYeriİnceleme

  • Bilmem farkında mısın tomur tutmuş bir çiçek
    Kokunu aranıyor ama sen kaçıyorsun

    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Ayaz vurmuş yüzüyle toprağının bağrında
    Bir ekin tarlasıydı başağa durmuş ruhum
    Gelincikler toplardım duyduğum her çağrında
    Sepekleri simsiyâh mor gerdanlığı mahsun
    Hâlbuki tırnağıyla sabır sağan her tohum
    Mevsimini bekliyor sen benden kaçıyorsun

    Uğraşına güç yetmez sırlanmış gökyüzüne
    Baskın veren yağmurdum süreği parmak parmak
    En baygın damlalarla dokunurdum yüzüne
    Bilmezdin neden yağar hangi vâkitten meftûn
    Oysa kıvrımlarıyla dağlar yırtan her ırmak
    Ummanına akıyor sen benden kaçıyorsun

    Kimse duymadı beni görmedi gördüğünü
    Boğazında düğümlü kuşluktum azgın ateş
    Usulca bûseledim göğsüme sürdüğünü
    Âşkı emzirdiğinde akıl almaz bir efsûn
    Meselâ seferinde çamçaklanırken güneş
    Kuşlar şarkı söylüyor sen benden kaçıyorsun

    Darmadağın umutla başucunun vurgunu
    Bir takvim yaprağıydım bakışlarında humar
    Sessiz sessiz taşırdım her güne soluğunu
    Vâdem ellerinde hür devrim düşünde meskûn
    Hülâsa tufanında şaha kalkan her damar
    Âyinine duruyor sen benden kaçıyorsun

    Dur durak nedir bilmez çağlayanımda bil ki
    Bir yanım yerli yurtlu diğer yanım göç göçek
    Sıtkım kanlı bıçaklı nice zamandır belki
    Gözlerimi kapasam göğsünü açıyorsun
    Bilmem farkında mısın tomur tutmuş bir çiçek
    Kokunu aranıyor ama sen kaçıyorsun

    Şiir: Hakan İlhan Kurt
    Müzik: Volkan Gümüşlü/ https://youtu.be/D2Yus0j0mI0
    Görsel: Benjamin Davies @unsplash
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #HakanİlhanKurt #SenBendenKaçıyorsun #Şiir

  • Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz
    Dünya senin vatanın mı yurdun mu?
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Bir anadan dünyaya gelen yolcu
    Görünce dünyayı gönül verdin mi?
    Kimi büyük kimi böcek kimi kul
    Merak edip hiçbirini sordun mu?

    İnsan ölür ama ruhu ölmez
    Bunca mahlukat var hiçbiri gülmez
    Cehennem azabı zordur çekilmez
    Azap çeken hayvanları gördün mü?

    İnsandan doğanlar insan olurlar
    Hayvandan doğanlar hayvan olurlar
    Hepisi de bu dünyaya gelirler
    Ana haktır sen bu sırra erdin mi?

    Vade tekmil olup ömür dolmadan
    Emanetçi emanetin almadan
    Ömrünün bağının gülü solmadan
    Varıp bir canana ikrar verdin mi?

    Garip bülbül gibi feryad ederiz
    Cehalet elinde küskün kederiz
    Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz
    Dünya senin vatanın mı yurdun mu?

    Bağlama: Harun Murat ÖZGÜÇ https://youtu.be/diAkfxeaibs
    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #NeşetErtaş #Yolcu #Şiir

  • Yeter artık rüzgâr, yakamı bırak,
    Ürpertiyorsun içimi.
    Şöyle dinlenelim biraz, hiç olmazsa
    Bir sigara içimi…

    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Yeter artık rüzgâr, yakamı bırak,
    Ürpertiyorsun içimi.
    Şöyle dinlenelim biraz, hiç olmazsa
    Bir sigara içimi…

    Pembe, beyaz bulutları toplamışsın,
    Katmışsın önüne katar katar
    Ne gençlik, ne şarkılar, çiçekler
    Gün olur hepsi biter.

    İstemem kimsenin öldüğünü
    Bırak rüzgâr, bırak anlatayım.
    Bir ulu meşenin dibine otur sen
    Göğsünde yatayım..

    Bize başka havalar getir biraz
    Ihlamur koksun, sakız koksun,
    Çapadan dönmüş terli terli
    Kız koksun…

    Tepeden koksun, ardıçlı, çamlı
    Siirt koksun, Boyabat koksun,
    Hür güzel günler içinde,
    Canım hayat koksun…

    Aydınlık gecelerden sonra,
    Günler dileğimce geçmeli.
    Şarkılar dalga dalga üzerimden,
    Turnalar misali uçmalı.

    Sevdalı olmalı, hovarda olmalıyım
    Sebatsız kuşlara benzer.
    Bir Kayseri’de, İstanbul’da
    Bir yıldızlarda olmalıyım.

    Ama devran eski devran değil
    Ne oldu ne olmadı şaşırdık?
    Bir bulduk, bir yitirdik kendimizi
    Sade suya kuru fasulye pişirdik.

    İşte ben, bellerde, yollarda.
    Dün yirmisinde, bugün yirmi beşinde
    Bozkır ortasında, dağlar başında
    Çoluk çocuk bir olmuş dolaşıyoruz
    Bir lokma ekmek peşinde.

    Bir hava getir bize artık.
    Ihlamur, sakız koksun.
    Ayışığında yıkanmış, çil çil
    Kızoğlan kız koksun...

    Şiir: Turgut Uyar
    Müzik: Nazende Sevgilim/ https://youtu.be/7i0kHsagt5g
    Piyano : Uğur Yıldız
    Keman : Volkan Gümüşlü

    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #TurgutUyar #Şiir #Rüzgar

  • Bir hayal alemi ardında; uzak,
    Sisli iklimlere sürdüm, gittim.
    Varlığım burda sönüp kaybolacak...
    Belki ben şimdiden öldüm... Bittim...
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Yine aklımda bugün sen varsın,
    Yine derdinle hayalim hasta.
    Bürüsün kalbimi derdin sarsın;
    Bir ümit var bu tükenmez yasta.

    Bir yaram var! Ona merhem vurman,
    Bir hayaldir ki gönülden taşıyor.
    Ayırırken bizi yollar ve zaman,
    Sana kalbim daha çok yaklaşıyor.

    Nerde bilmem o geçen günlerimiz?
    Artık onlar yeniden gelmeyecek.
    Nerde kırlar, uzayan yol ve deniz,
    O öten kuş, o güzel pembe çiçek?

    Göklerin ziyneti mes’ut kuşlar
    Ötüşürlerdi yağarken yağmur.
    Şimdi onlarda melul olmuşlar,
    Çünkü artık ne ışık var, ne de nur.

    Dinledik rüzgarı sessiz sessiz
    Okuyorken bize bir gamlı kitap.
    Suya çizmişti gümüşten bir iz,
    Yükselirken gece dağdan mehtap.

    Şimdi hülyaya gömülmüş ölüyüm;
    Ne gelen var, ne giden var, ne soran.
    Iztırap yaylasıyım gam çölüyüm;
    Esiyor sadece gönlümde boran.

    Bir hayal alemi ardında; uzak,
    Sisli iklimlere sürdüm, gittim.
    Varlığım burda sönüp kaybolacak...
    Belki ben şimdiden öldüm... Bittim...

    Şiir: Hüseyin Nihâl Atsız


    ~
    Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA
    Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a

    ~
    Sosyal Medya Hesaplarım:
    https://facebook.com/muhammetkalemm
    https://instagram.com/MuhammetKalemm
    https://twitter.com/MuhammetKalemm #HüseyinNihalAtsız #Yalnızlık #Şiir

  • Bir o dönmemek ve dostları Leylâm ve asıl seni bir daha görmemek... Ve asıl seni görmemeyi düşünmek insanı deli ediyor. Seni belki bir ay görmesem ne bileyim seni 3 ay, bir sene görmesem bu insana koymaz da bu bir yasak olursa ve hiç dönmemek karışınca işe, çok acı oluyor Leylâ.
    ~
    •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim.
    Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz.

    ~
    Leylâ
    Önce sana böyle bir kâğıda yazdığım için özür dilerim.
    Bu akşam birçok defa başlayıp sonunu getiremediğim bir hikâyeyi tamamlamaya çalıştım. Fakat nafile, insan aklını bir şeye verdimi kurtulamıyor ondan. Daima düşünmekle ve daima da aynı şeyi düşünmekle insan aşkın bir fikri-işgal olduğunu kabul ediyor. Sonra ben Leylâ mütemadiyen şiddetli bir arzu ile bir tatmin edilmemezlik içinde bir şeyler istiyorum. Bunun gibi, yani bu tatminsizlik gibi bir de ifade edemeyiş var ki bu insanı bitiriyor, harap ediyor. Çok defa yazdıklarımı yırtıyorum, çok defa bu, bedbinlikten ve ümitsizlikten oluyor. Fakat yine de işte yaşıyoruz ve acı içinde bile olsa bu bize bir haz veriyor ve yaşamayı istiyoruz. Ne kadar ölümü fevkâlâde bir facia gibi veya ne bileyim bir felâket gibi kabul etmesek de ölmek veya sevdiklerimizden ayrı olmak istemiyoruz. Çok zaman olmuştur Leylâ, şu memleketten gitmeyi düşünmüşüm dür. Amma daima bunu yapamamışımdır. İlk seferler daima bir imkânsızlık vardı, bunlar mani idi... Son zamanlar imkânlar olmuştur amma kendim bu maceraya atılamamışımdır. Belki eminim ki ayrılık veya uzak oluş mühim değil de asıl onu düşünmek ve bir daha hiç dönülmeyeceğini ve geride kalanları insanın bir daha göremeyeceğini düşünmesi çok feci bir şey.
    Bazen o anı yaşıyorum Leylâm o zaman tüylerim diken diken oluyor. Bazen şöyle düşünüyorum da buna cesaret edemiyorum. Bir o dönmemek ve dostları Leylâm ve asıl seni bir daha görmemek... Ve asıl seni görmemeyi düşünmek insanı deli ediyor. Seni belki bir ay görmesem ne bileyim seni 3 ay, bir sene görmesem bu insana koymaz da bu bir yasak olursa ve hiç dönmemek karışınca işe, çok acı oluyor Leylâ. Amma diyeceksin ki, "Biz birbirimize o kadar alışmamıştık ki."
    Öyle değil halbuki Leylâ, alışmamıştık amma, alışabilirdik ve alışacaktık... Netekim verdiğin dost kalma sözünde durursan ve ben de burada kaldıkça alışacağız da... Sonra Leylâ bazen neler düşünüyorum bilsen, bütün bu bağlardan kurtulup başka yerlere kaçmak, çocukken rüyalarımı çalan sıcak iklimlere doğru uçmak istiyorum... Amma yine de biliyorum ki Leylam, bu imkânsız.
    Çocukken ne iyiydi Leylâ, 5 arkadaştık biz. Bu yekûn zaman zaman değişirdi. Ekseriya üç kalırdık. Bütün günlerimiz, Antalya kıyılarının o sıcak ve hattı-ı istiva iklimi bizi cenup beldelerine çektikçe, hayaller kurmakla geçerdi. Neler düşünmez, cenup denizlerinde ne şirin adalara sahip olmazdık. Bu hayaller hakikat olsaydı ve sağ bir de Robenson olsaydı eminim ki kıskançlığından çatlardı.
    Ama bütün bunlar cemiyet içine girmeden, sosyoloji okumadan evvelki zamanda idi. Sonra cemiyet içinde çalışan insanları, çalışmayan insanları, açları, tokları, mesut olanları, mustaripleri gördük, büyük, küçük şehirlerde gözlerinde ümit parlayan... bazen dizlerinde derman kalmayan insanları gördük... Hikâyeler dinledik Leylâ.. Kan kusanların hikâyelerini, altın kusanların hikâyelerini ve daha neler gördük Leyla, daha neler dinledik bu şehirde. Kitaplarda okuduklarımız da caba.
    Ne olursa olsun Leylâ bunlar mühim değil artık benim için. Benim için yalnız sen mühimsin. Bana kim ne derse desin hatta bir kıza bu kadar ehemmiyet ve kıymet verdim diye bana kızanlar bile olsa, aldırmayacağım ama sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen Leylâ bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok. Sen Leyla bana her şeyi, her şeyi unutturabilirsin. Seni, bu muazzam aşka lâyık gördükçe ben, her şeyi yenebilirim Leyla...
    Düşün ki hayatta tek başımayım ve sen istersen hayatıma senden başka hiçbir kimse gi

  • Показать больше

Her raporumun adı var, bu ad her zaman rastgele kuş gibi kafama çarpar ve artık çıkmaz. O ad yarışta tam hissettiklerimi anlatıyor, elbette saatlerce koşarken hissettiklerim de devamlı değişir ama yarıştan sonra özellikle o duygular içimde kalıyor. Bu raporun adı azıcık uzun olacak, yaşadıklarım da öyle çünkü.

“Uçurum kenarında dans ya da bu sefer evdeki hesap çarşıya uyacak hikayesi”

Geçen seneki yarışım planladığım gibi gitmediği için Alperle beraber finişe 43 saat 13 dk içinde ulaştık. Tam bir sene önce yoğun bir haftadan sonra uçakta giderken çok hüzünlü bir film izliyordum ve neredeyse çaresizlikten ağlayacaktım. İstediğim gibi koşmadım ve artık dönüşü yoktu. Buradasın, uçaktasın ve Alp Dağları’ na istesen de geri dönemezsin, dönersen de aynı yarışı koşamazsın ki. Seneye bekleyip ve olayları olduğu gibi kabul etmekten başka maalesef çarem yoktu. Aslında istediğim performansı sergilemediğim için değil yeterince mücadele vermediğim için üzgündüm. Hep kafamda keşkeler vardır: “Keşke dayansaydım, keşke müziği dinlemeyi deneseydim…” ve bu keşkelerin listesi bitmiyordu ama keşkelerin önüne geçemiyor maalesef insan.

27 Ağustos 2018 yılında, Cenevre uçağında yine bir taraftan hüzünlü bir taraftan da motivasyon dolu bir film izliyorum ve aklımdan geçenler: “Bu sefer ne olursa olsun sonuna kadar mücadele etmeye hazırım çünkü geçen senenin pişmanlığını  aman aman bir sefer daha almayayım”. 🙂 Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.

SOFTV3-201808291956377701298

Chamonix’ deki günler o kadar hızlı geçti ki, yağmurlu UTMB başlangıç noktasında kendimizi nasıl bulduk biz de anlamadık. Hava yağışlı olduğu için erkenden starta gitmemeye karar verdik, geldiğimizde ortam inanılmaz kalabalıktı ve kendimizi bu kalabalığın ortasına yerleştirdik.

qSecZxEc

Her zamanki gibi yarışın unutulmaz ve benzersiz ambiyansı… Alperle de bu sefer birbirimize söz verdik, ciddi bir sorun olmadıktan sonra beraber koşmayacağız ve birbirimizi beklemeyeceğiz.

Başlangıç noktasında olunca bir tarafım olmadığı kadar heyecanlı diğer tarafım ise üzerimde koskoca bir yük kalktığını hissettim. Neredeyse Temmuz ortasından beri ufak tefek hastalıklar peşimi bırakmıyordu, ya kulak ağrısı ya soğuk algınlığı. Hepsini de neredeyse antrenmanlarımı aksatmadan başarılı bir şekilde tolere etmeyi başardım. Temmuz sonu ve Ağustos başı Kaçkar Dağları’ nda Alperle birkaç günlük müthiş manzaralı bir koşu kampı gerçekleştirdik. Hem antrenman yaptık hem de yeni rotaları keşfettik. Aylarca düzenli ve iyice programlanmış antrenman, kendimi fazla yormamak için bu sene fazla yarış koşmama çabası, dengeli beslenme ve gerekli dinlenme yine de kendimi bir uçurum kenarında dans ediyor gibi hissediyordum. “Acaba yarıştan önce ya da esnasında hasta olacak mıyım?” düşüncelerini haftalarca kafamdan atamıyordum.

Yarış sabahı annemle uzun uzun konuştuk telefonla ve bana böyle bir güzel ayar çekti ki 🙂 telefonu kapatmadan dedi: “En zor hissettiğin anda beni arayabilirsin, saat kaç olursa olsun!” Böylece başlangıç noktasında dururken ok yaydan çıktı bir kere ve geri dönüşü yok derken start verildi ve koskoca insan dalgası bizi ileriye doğru götürdü.

T4Nd2POs

Etrafımızda o kadar çok koşan vardı ki, kilometre süresince insanların desteği ve motivasyon inanılmaz. O kalabalıkta sanırım ancak 10 – 15 dk sonra koşabildim. Yarış saat 18:00′ da başladı ve ertesi sabaha kadar müzik dinlememe kararı aldım. Acele etmeden kendi tempomla gidiyordum, bir süre asfaltta koştuktan sonra stabilize yola bağlanıyoruz. Kimler beni geçiyor kimleri ben geçiyorum. Etrafımızda inanılmaz çok destekçi var herkes inanılmaz motivasyon veriyordu, zaten belli kilometreler bacaklarım değil de tüm insanların müthiş desteği beni götürdü. Tırmanışta kendimi fazla zorlamıyordum ne de olsa upuzun bir yol vardı önümde. İlk tepeyi aştıktan sonra ferahlanma zamanı geldiği gibi yağmur başladı, üzerimde zaten yağmurluğum olduğu için hızımı kesmeden inişe geçtim. Aslında inişlerde pek iyi sayılmam (2016 yılında dağlarda ayağım burkuldu, korkumu bir türlü yenemedim), ama inerken baya kişi geçebildim halbuki böyle hedefim yoktu sadece nabzıma ve tempoma göre ilerliyordum. 

Saint-Gervais (21.55 km) istasyonuna vardığımda çabucak sularımı tazeledim, matarama izotonik ekledim, biraz kolamı içip, tüm çöplerimi atıp meyve ve peynir yiyip istasyondan ayrıldım. Tam giderken aklıma geldi ki bir şey eksik. Batonlarımı su alırken kenara koyup orada bıraktım, hemen dönüp daha dikkatli olmam gerektiğini kendime bir kez daha hatırlattım. Karanlıkta ve yağmurun altında (belli bir saate kesildi gerçi) ta Courmayeur’ a kadar tüm yaşadıklarım upuzun bir olay zincirine döndü: Sonsuz çıkışlar ve inişler; yolda gördüğüm bir sürü destekçi ve onların motivasyonları, o geç saatte ne kadar çok insan evi terk etti bu yağmurlu soğuk havada tanımadığı insanlara moral ve destek vermek için; kafamdaki müthiş konsantre ve odaklılık, kendimi programlamış gibiydim; önümde ve arkamda yüzlerce kafa lamba ışığı, sonu görünmeyen parlak dere gibi görünüyordu. Gece boyunca tüm hareketlerim otomatiğe bağlandı. İstasyonda çöpleri atma, suları ve izotoniği yenileme, çorba, ekmek, makarna meyve, çikolata canım o zaman ne isterse tüketme. Özellikle gece tüm istasyonlarda (nerede bulunuyorsa) ekmekle çorba içmeye çalıştım. Kontrol noktalarından birinde zorunlu malzeme kontrol edildi (yağmurluk, telefon ve alüminyum battaniyesi).

Güneş doğuşu ile Mt – Favre’ yi (70.29 km) geçerken karşılaştık. Buradan geçen sene geçerken kar yağışından sonra müthiş manzara vardı. Bu sene çoğu karşımdaki tepe, bulutlar ve sis ile gizliydi. Buradan Courmayeur’ a kadar yaklaşık 10 km kaldı. Birkaç delikanlı ile takılarak hızlı bir şekilde aşağıya indik. Elbette şehre inmeden meşhur Courmayeur köklü tozlu inişi.

Saat 08:01′ de istasyona ulaştım: Courmayeur (79.22 km). Yedek çantamı (drop bag) aldıktan sonra koskoca bir spor salonuna girdim. Bir sürü kişinin destekçisi vardı ben ise destekçisiz ordusuna katıldım. Önceden hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, tüm kıyafetlerimi ayakkabımı dahil değiştirdim. Kendime psikolojik bir oyun, ben buradan yarışıma başlıyorum. Protein içeceğimi içip, yemeğimi yedim. Çantama yeni jelleri koydum. Çıkarken sularımı tazeleyip elime kahve alıp ve müziği açıp istasyondan ayrıldım. 2013 ve 2017 yıllarında burada çok uykum bastığı ve sürünerek ayrıldığım Courmayuer, bu sefer bambaşka bir anlam kazandı benim için. Her şeyin başladığı ve kendimle barışma noktası, buraya kadar kendimle yarışarak değil kendimle aynı yöne hareket ederek geldim. Elbette çok yorgundum ama bitkin değildim, aklımdan: “Offf ya daha 90 km koşulacak” değil, “Ne güzel kendimi gayet dinç hissediyorum ve müzik eşliğinde yolculuğum devam edecek” geçti. Başlangıçlarında 1041 sıradayken şimdi 568 sıralardaydım. “Birazdan bir tırmanış başlayacak müzik ile tam gaz devam”! 🙂

DSC01109

Gerçekten tam gaz oldu: Refuge Bertone (84.13 km) 518 sırada ve sonradan Refuge Bonatti (91.57 km) 510 sırada ulaştım. İnişten sonra Arnouvaz (96.67 km) istasyona ulaştım. Buradan sonra sert bir çıkış başlayacaktı ve çıktığım dağın tepesi o kadar rüzgarlı ki pantolon ve yağmurluk giyip istasyondan ayrıldım.

f5dtw7is

Bu çıkış hiç kolay olmadı, geçen senedeki sürünmelerim aklıma geldi. Ta zirveye kadar onlarla baş etmeye çalışıyordum “Düşsem de yarışı bıraksam” hep aklımdaydı. Biliyordum ki bu durum geçici ve sonsuza kadar sürmez. Tüm düşüncelerimi ve hislerimi bloke ettim. Önümde sadece bir patika ve ulaşacak bir tepe vardı – Grand Col Ferret (tam 101. 3 km). Bu kadar!

Mr6aP5eY

Havadan ve geçen binlerce kişiden dolayı iniş çok çamurluydu (CCC rotası da buradan geçti önceki gün).

y4yBhsVE

Belli bir seviye indikten sonra hava ısındı, pantolonumu çıkarıp yağmurluğu rüzgarlıkla değiştirip bir sonraki kontrol noktasına doğru hızlandım. 

evZ1wLPo

La Fouly (110.89 km) istasyonu bir ayrı severim. 5 sene önce burada yarışı bırakmayı düşünürken geçen sene burada neredeyse kendimi bıraktım (burada benim için yarış yelek koşusuna dönüştü). Bu sefer gayet iyiydim, hatta önceki senelere bakarsak çok iyiydim. Hızlı bir şekilde geleneksel istasyon işlemlerimi hallettikten sonra yoluma koyuldum. Alper ile kısa bir telefon görüşmesi yaparken, bana UTMB’ yi erkeklerde kimin kazandığını anlatırken yolumu kaçırdım iyi ki destekçilerden biri bana seslendi.

epcNsXuA

Buradan sonra geçen senelere göre daha fazla arazi eklendi, sonradan her zamanki gibi müthiş masalsa kasabaları dolaştırıldı. Yarışta değil de kendimi masalda hissettim. Sokaktaki çocuklarla çak yaptıktan sonra yoluma devam ettim. Asfalt yoldan ormanlara tekrar girerken bir bakındım ki etrafımda kimse yok. 2000 koşucu üzeri katılımı olan bir yarış için bana bu durum bir garip geldi. “Neyse” dedim “Nasıl olsa yol belli”. Çıkıştan sonra yol nihayet beni en sevdiğim yerlerinden birine götürdü Champex – Lac (124.79 km). Geçen sene burada yediğim yaban mersinli turta rüyalarıma girip UTMB’ yi koşma sebebi oldu.

Başlangıç noktasından itibaren koşma sürem 24:12:58 oldu. İşe bak, ilk erkek bitirdi, birinci kadın bitirmek üzereyken biz hala patikalardayız! 🙂 Buraya kadar iyice pis vaziyette ulaştım ama umrumda değildi. Çantam ve montum jelle yıkandı ve tüm olabilecek renkleri içeriyordu. Çöplerimden arınır arınmaz hemen yemeğe geçtim: Bol şehriyeli ekmekli çorba, makarna. Hatta gönüllü, makarnayı koyarken sos isteyip istemediğimi sordu. İstemedim. Bu seneden itibaren makarnayı yemek istersen hem tabağı hem de kaşığı taşıyacaksın (bardak zaten her zaman zorunlu malzemeydi). Elbette bardağım yanımdaydı ama kaşığımı drop bag’ de bıraktım, yarışta daha çok sıvı ile beslendiğim için ihtiyacım yoktu. Böylece sossuz makarnamı ellerimle yedim. Çorbamı içerken şehriyenin bir kısmı üzerime döküldü ama bana ne! Ve nihayet bir sene beklediğim an geldi. Bir bardak çay alıp 3 yaban mersinli turta gömdüm, tam da gönüllüler yeni koskoca bir porsiyon çıkarttığında. Bir baktım yanımda bir yarışmacı erkek bir de ona destek veren eşi (muhtemelen) bana bakıyorlar. Ben de onların gözüyle kendime bakmaya çalıştım. Sürekli yemeklere gidip dönen, leş vaziyette bir kız, çanta jel kalıntı ile süslü, göğüs numarası üzerinde yaban mersinli reçeli. Otele ulaşınca yıkanırım derken istasyondan ayrıldım.

Saat 18:35 idi ve hava soğumaya başladı, kenarda oturup pantolonumu giydim, bir jel yeme ihtiyacı duydum ve insanların alkışı eşliğinde yoluma devam ettim. Kulağımda müzik ve önümde 3 büyük tepe. Hemen söyleyeyim bu yarışta sadece aydınlıkta müzik dinledim, hava kararır kararmaz müziği kapatıp etrafımdaki doğayı dinliyordum. Tırmanışa geçerken hava açıldı ve manzaranın keyfini çıkartım. İnişe geçerken hava kararmaya başladı, tam karanlıkta kalmadan hemen alın fenerimi taktım.  Trient’ e (141.47 km) indiğimde kendimi gayet enerjik hissediyordum bu ana kadar uykum bile gelmedi. Buradan sonra çok bir sert tırmanış beni bekliyordu. Çıkarken bir yoldaş edindim ve dinamik bir şekilde tepeyi aştık. Zirvede sis vardı biraz alçalınca hava düzeldi. Nedense bu inişi geçen seneden çok iyi hatırlıyordum zemini dahil. Geçen sene aydınlıkta vardığım Vallorcine (152.43 km) bu sefer kapkara örtüsüyle saklandı, geldiğimde saat 01:00 civarindaydı. İki dakika durmadan istasyondan ayrıldım. Geçen sene gündüz geçtiğim yol bu saatte bambaşka gözümde göründü. Yolda gönüllüler arasında bizim Mehmet Kaşkır’ ı görmek bir harikaydı. Kendisinden rica ettim Alper’ e iletmesini Elena Chamonix’ e yaklaşıyor, kırmızı halı serilsin. 🙂

Finiş çok yakındı ama göründüğü kadar yakın değildi elbette, başka türlü yarış da eğlenceli olmayacaktı. Karanlıkta bir tırmanış daha başladı, sonradan zorlu arazide koskoca taşlarda yürüyerek aşağıya indirildi ve son çıkışa geçtik. Karanlıkta teleferiğin silüetlerini görünce benden daha mutlusu yoktu. Demek ki La Flégère (163.34 km) kontrol noktasına çok ama çok yaklaştık. Yaklaştık ama tırmanış yine de nefes aldırmıyor, birkaç beyle omuz omuza yola devam. İstasyondan geçtikten sonra artık son inişe geçiyoruz. Kafamda farkı farklı düşünceler ama özellikle bir tanesi  içimi ısıtıyordu, finişe (“yatağa” oku) çok ama çok yaklaştım. Köklü – taşlı iniş, Chamonix’ e girişi ve ufak şehir turundan sonra CHAMONIX FİNİSH! 170 km, 10000 m irtifa kazanımı,  35:38:55, Genel Klasman – 361, Kadınlarda – 33, Yaş Kategorisinde – 17. Mont Blanc’ ın etrafında koskoca turu. Bana 3. kez finişi görmek izni verdiğiniz için kocaman teşekkürler DAĞLAR! Bu saatler neler düşündüm, neler kafamda döndü neler hissettim ve koskoca bir hayat yaşadım. Bu yarış esnasında kendime doğru o kadar derin bir yolculuk yaptım ki kendimi resmen yeniden tanıdım. Ve o yeni tanıdığım kişi tekrar bu start çizgisinde olup kendi zirvesini zorlamak istiyor (illa 30 saate yaklaşacak ya 🙂 ). Ben de diyorum ki: “Neden olmasın?” YETER Kİ İSTE 😉

Eil4yOVQ

Peki yarış boyunca annemi aradım mı? “Hayır” En zor anı beklerken en zor anı gelmeyip pas geçti. Elbette yarış boyunca zor anlarım ve inanılmaz yorgun hissettiğim dakikalar oldu ama ben onları kendimle barışarak çözmeye çalıştım ve her daim aklıma tutuyordum ki kimsenin değil tamamen kendim yarışımı yaşayıp kendime özel yolculuğu yapıyordum.

Yarış gerçekleri. Fotoğraflar: Alper 🙂

TXFR8724
RZTD9789

Gelişim tablosu

2018-09-08_14-50-16
2018-09-08_14-50-40
2018-09-08_14-51-09

Biraz koştuk 😉

2018-09-08_14-49-04
2018-09-08_14-48-21
2018-09-08_14-49-37

DEV TEŞEKKÜRLER!

Onlar olmadan bu yarışa gelemezdim tüm COLUMBIA Türkiye Ailesi’ ne ve COLUMBIA Global Ekibine.

7/24 Bana destek veren bizim sevgili Kahveli Koşu Grubumuz, Columbia Montrail Koşu Grubu Ailesi ve beni takip eden ve bana pozitif enerjisini yollayan tüm sevgili dostlarıma.

Finiş’ te beni bekleyen Alper’ e (daha doğrusu Alper beni Chamonix girişinde bekledi), sevgili Dilem’ e ve Alp Bey’ e kocaman teşekkürler! Alp Bey ayrıca Chamonix’ ye ulaşmak üzere 35 saatlik tablosunu hazırladı onu kafamda tutup kendimi kontrol ediyordum. Yarıştan önce bana süre soruları geliyordu. 35 saati planladık ve evdeki hesap çarşıya uydu 😉 !

Beni kulak ağrısından kurtaran böylece antrenmanlarımı aksatmadan devam ettirebilen Seyit Hocama.

Yolumu aydınlatan fenerler için LEDLENSER Türkiye (kullandığım modeller: NEO6R ve H7R.2).

Vitamin desteği için VOONKA (Sambucus Nigra favorim 🙂 ).

Anılarımı çekebildiğim için SONY / ActionCam Türkiye.

Uludağ’ da beraber uzun antrenman yaptığımız Serdar Bey ve Alp Bey dostlarımıza!

♦♦♦

Kullandığım COLUMBIA ekipmanları (hepsini daha önce farklı yarışlarda kullandım ve bahsettim, burada ilk kez upuzun yarışta kullandığım malzemelerimden bahsetmek isterim):

Yağmurluk: OUTDRY EX GOLD SHELL KADIN YAĞMURLUK

Ayakkabı: BAJADA™ III KADIN AYAKKABI

 

84075_0
96942_0

 

Ve son olarak müzikten bahsetmek isterim, bu sefer bana eşlik eden:

Amir, Celine Dion, David Guetta, Sia, Dami Im, Indila, Ellie Goulding, Maroon 5, Maitre Gims, Clean Bandit, Jamie Woon ve Consoul Trainin.

Binlerce kişinin emeği olan benzersiz bir yarış!

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir