hanefi midye / (PDF) TEMEL TÜRKÇE KELİME VE KELİME GRUPLARINI ÖĞRENME KILAVUZU | Mustafa Arslan - seafoodplus.info

Hanefi Midye

hanefi midye


Sual:(Midye ve ıstakoz yemeye günah demek, âdet ve göreneklerle ilgilidir. Deniz kıyılarında oturanlar, kültürlerinde olduğu için rahatlıkla yiyorlar, ancak denizden uzak yerlerde yaşayanlar bu kültürden yoksundur. Denizden çıkan her şeyin temiz olduğu yönünde bir de hadis olduğu için, midyenin haram olduğu söylenemez. Kur’anda da midye konusunda kesin bir hüküm olmadığı için rahatça yenebilir) deniyor. Bu görüşe ne denir?
CEVAP
Bu görüş birkaç bakımdan yanlıştır:
Birincisi, dinimizde tek delil Kur’an değildir. Hadis-i şeriflerle bildirilen hükümler de vardır. İki âyet-i kerime meali:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O Peygamber, güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf ]

İşte müctehid âlimler, Kur’an-ı kerimin emrine uyarak, Resulullah efendimizin bu konudaki hadis-i şeriflerine de bakmışlardır. Kur’an-ı kerimde, köpek, fare ve yılan etinin haram olduğu bildirilmiyor diye, bunları yemek caiz olur mu? Bunların haram oldukları hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

İkincisi, müctehid olmayanların hadis-i şeriflere göre de amel etmeleri caiz olmaz. Mezhebinin bildirdiği hükme uyması vacib olur. (Denizin hayvanları helâldir) mealindeki hadis-i şerifi, Hanefî âlimleri, balık ve balık şeklinde olanlar hariç, deniz haşeratlarının yenmesinin caiz olmadığı şeklinde anlamışlardır. Hanefî olup da, mezhebinin hükmüne uymayan, mezhebinin hükümlerini beğenmeyen kimse, (Benim mezhebim var) dese de, mezhepsizdir.

Netice: Midye ve ıstakoz gibi deniz haşeratının yenmemesinin gelenekle, kültürle, hayat tarzıyla hiçbir ilgisi yoktur. Hanefî mezhebinde olan Müslümanların, deniz kenarında da yaşasalar, balık şeklinde olmayan yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides gibi deniz haşeratını yemeleri caiz değildir.

Значение слова "zargana" в словаре турецкий языка

НОВОСТИ, В КОТОРЫХ ВСТРЕЧАЕТСЯ ТЕРМИН «ZARGANA»

Здесь показано, как национальная и международная пресса использует термин zarganaв контексте приведенных ниже новостных статей.

Balıklar oltaya gelecek

Levrek, kırlangıç, zargana, barbunya ve tekir gibi balık çeşitleri de İstanbul Boğazı'nın zenginlikleridir. -Sandalla ava çıkacaklar nerelerde dolaşmalı ya da demir  «Milliyet, Авг 15»

ÇANAKKALE'DE DENİZ SUYU TEMİZ

Kilitbahir - Zargana plajı, Yeni Kordon Halk Plajı, Kepez Halk Plajı, Güzelyalı (Gençlik kampı), Eceabat Halk Plajı, Kabatepe Orman kampı, Gelibolu Hamzakoy  «Milliyet, Авг 15»

ÇANAKKALE'DE DENİZ SUYU 'A' KALİTE

Yapılan analiz sonuçlarına göre, Çanakkale bölgesinin deniz suyu en temiz plajı Kilitbahir - Zargana plajı oldu. Zargana plajında Toplam Koliform, Fekal  «Milliyet, Июн 15»

Karanlık Edebiyatın Acımasız Yazarı Hakan Günday'dan 14 Zifiri Söz

Karanlık Edebiyatın Acımasız Yazarı Hakan Günday'dan 14 Zifiri Söz. Kinyas ve Kayra (), Zargana (), Piç (), Malafa (), Azil (), Ziyan  «Mynet Haber, Май 15»

ZEKA GELİŞTİREN MORİNA BALIĞI

Denizlerdeki canlıların her birinin insan sağlığıyla ilgili sayısız yararları vardır. Karides kabuklarının cilt güzelliğini artırdığı ve kozmetikte kullanıldığı, zargana  «Milliyet, Апр 15»

Kılıçdaroğlu, Trabzon'da balıkçı esnafını gezdi, balık sattı

CHP lideri, mezata girip bir kasa zargana balığı sattı.Kılıçdaroğlu, kilosu 10 TL'den satışa çıkartılan bir kasa zargana balığını, Milletvekili Volkan Canalioğlu'na  «Hürriyet, Янв 15»

Karadeniz'de zargana bereketi

Giresunlu balıkçı Berati Başaran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karadeniz'de bu yıl palamut ve hamsiden sonra zargananın da bol miktarda avlandığını  «CNN Türk, Ноя 14»

Ağzında altın dişi olmayan lüfer yiyemezdi

Zargana tutmam gerekir ancak yoruluyorum. kiloluk kofanalar vardı. Çok tuttum. Her gün en az 15 kofana tutardım. Şimdi görmek bile mümkün değil. «Hürriyet, Окт 14»

AKDENİZ BALIKÇININ YÜZÜNÜ GÜLDÜRÜYOR

Özellikle Akdeniz'de görülen kupez, mırmır, minakop, mendik (çipura), levrek, zargana, kefal, turna, kuzu balığı, balon balığı, mercan, grida, mavi yengeç, sokar,  «Milliyet, Окт 14»

Akın başladı palamutun fiyatı 5 liraya düştü

Palamut tane 5 TL, Hamsi kilo 7 TL, İstavrit kilo 7 TL, Tekir kilo 10 TL, Çinekop kilo TL, Sardalya kilo 6 TL, Zargana kilo 15 TL, Kalkan kilo TL,  «Hürriyet, Окт 14»


ССЫЛКИ

« EDUCALINGO. Zargana [онлайн]. Доступно на <seafoodplus.info>. Июн ».

Diyanet İşleri Başkanlığı; “Yengeç, kalamar, ıstakoz, karides, midye, kurbağa vb. gibi deniz ürünleri yenilebilir mi?” sorusuna yanıt verdi.

Diyanet İşleri Yüksek Kurulu'nun açıklamasında, şunlar ifade edildi:

"Kur’an-ı Kerim’de, denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmiştir (Mâide, 5/96; Fâtır, 35/12). Hz. Peygamber de (s.a.s.), “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.” (Ebû Dâvud, Tahâret 41) buyurmuştur.

Hanefi mezhebi, zikredilen naslarda helal olduğu belirtilen “deniz hayvanları” ifadesiyle balık türünün kastedildiği, dolayısıyla balık sınıfına girmeyen midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz hayvanlarının helal olmadığı görüşünü benimsemiştir (Kâsânî, Bedâi’, V, 35).

Şafii mezhebinde konuyla ilgili şöyle bir ayrım yapılmıştır: Deniz canlıları sadece suda yaşayabiliyor ve sudan çıktığında boğazlanmış hayvan gibi kısa sürede ölüyorsa, şekline ve ölüm durumuna bakılmaksızın yenmesi helaldir. Ancak aslen suda yaşayan fakat karada da yaşayabilme özelliğine sahip olan hayvanlara gelince bunlardan eti yenen kara hayvanlarına benzeyenlerin yenmesi, boğazlanması şartıyla helal, eti yenmeyenlere benzeyenlerin yenmesi ise haramdır. Buna göre kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanının yenmesi helal değildir (Remlî Nihayetu’l-Muhtac, VIII, ,)."

Hanefilerin, midyenin haramlığı noktasındaki kanıtı nedir?

Değerli kardeşimiz,

Bir mezhepte helal kabul edildiği halde, diğer bir mezhepte haram sayılan pek çok şey vardır. Her birinin de ayet ve/veya hadislerden delilleri vardır. Mesela;

- Şafii mezhebinde veli olmadan nikah kıyılamaz, yani bu fiil haramdır, halbuki Hanefî mezhebinde bu caizdir.

- Hanefî mezhebinde Vitir namazını kılmamak günahtır, Şafii’de ise -sünnet olduğu için- bazen kılmamak mekruh bile değildir.

- Eli kadına değen bir Şafii’nin o abdestle namaz kılması haramdır, caiz değildir. Hanefî mezhebinde ise -kerahetsiz- caizdir.

Asıl konuya gelecek olursak;

Alimlerin ekseriyeti deniz hayvanlarının helâl olduğu görüşündedirler. Ancak karada yaşayan ve yenmesi haram olan insan, domuz, köpek, ayı gibi hayvanların ismini taşıyan deniz hayvanlarında ihtilâf etmişler; bazıları bunların helâl olmadığını ifade etmişlerdir. İmam Mâlik'e göre yalnızca deniz domuzu mekruhtur. Bazı müçtehitler kurbağa ve timsahı, bazıları da yılanı istisna etmişlerdir.

Delilleri:

“Deniz avı ve deniz yiyeceği size helâl kılındı.”(Maide, 5/97)

“Denizin suyu temizdir ve temizleyicidir, ölüsü de helaldir.” (Neylu’l-Evtar, 8/)

“Allah Âdemoğulları için denizdeki ürünleri boğazladı (yani boğazlamaya gerek olmadan yenmeleri helaldir).” (Neylu’l-Evtar, 8/)

Cumhur için, daha başka sahih hadisler de vardır. (bk. V. Zhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 3/)

Özetle, Hanefilerin dışındaki üç mezhebe / alimlerin cumhuruna göre deniz / su ürünlerinin hepsi helaldir.

Hanefîlere göre ise deniz hayvanlarından yalnızca -bütün nevileriyle- balık helâldir. Bu hayvanın boğazlanması gerekmez. Kendiliğinden ölen yenmez. Dalga, taş, havasızlık, avlanma gibi sebeplerle öleni yenir. Diğer deniz hayvanları ya iğrenç oldukları veya balık olmadıkları halde boğazlanmadıkları için yenmez.

Hanefî mezhebine göre, balık dışındaki bütün deniz / su ürünlerinin yenilmesi haramdır.

Delilleri:

“Kendiliğinden ölen hayvanlar size haram kılındı.”(Maide, 5/3),

“Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar.”(A'raf, 7/)

mealindeki ayetlerdir.

Onlara göre, balık dışındaki diğer deniz hayvanları tiksinti duyulan, murdar şeylerdir. Onların ölüsü yenmez.

Buna göre, Hanefîler Maide 3. ayette geçen “meyte” lafzını mutlak şe­kilde yorumlamışlar, ayrıca balık dışındaki türleri “habâis” (iğrenç şeyler) kapsamında kabul etmişlerdir.
İslam'da helal ve haram hükümlerin konulması “menfaatin celbi ve mazarratın defi (yararın sağlanması ve zararın önlenmesi) ilkesine dayanır. Kuran’da temiz ve yararlı olan şeyler için “tayyibât”, pis ve sağlığa zararlı gıdalar için “habâis” ifadesi kullanılır.

Nitekim, şu ayetlerde bunu görmekteyiz:

“De ki: Pis olan şeyle, temiz olan eşit değildir. Pis olanın çokluğu hoşuna gitse de bu böyledir.”(Maide, 5/)

“Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yiyiniz.”(Müminûn, 23/51)

O peygamber, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.” (A'râf, 7/)

Kuran'da yiyecekler konusunda haramlıkla ilgili açıklamaların ortak noktası ise, insanın tabiatı itibariyle "tayyibât" (iyi ve temiz) görülemeyecek nitelikteki "habâis"(temiz görülmeyen ve iğrenilen) şeylerin yenmemesi gereğidir.

Burada geçen "habais"ten olma vasfı insan için zararlı olabilecek şeyleri içine aldığı gibi tabiatı gereği insanın iğrendiği tüm hayvanları da kapsayabilir. İslam alimleri yılan, fare, kaplumbağa, köstebek, kirpi, solucan, sinek gibi hayvanların bu gruba girdiğini ifade etmektedirler.

İşte Hanefi mezhebi, midye, kalamar, yengeç, istakoz, ahtapot vb. deniz ürünlerini bu kategoride değerlendirdiği için bu hayvanların etlerinin yenilmesini caiz görmemektedir.

İçtihat ile kulluk

Kulluk yalnız Allah'a olacaktır ve bu da O'nun kulundan ne istediğini; yani kulunun nasıl davranmasını, neye nasıl inanmasını, neyi nasıl yapmasını dilediğini bilmeye bağlıdır. 

Kur'an ve hadisler “Allah'a ve Resulüne itaat ve onların bildirdiklerine ittiba (uygun davranma) üzerinde ısrarla duruyor ve bunlarsız kulluğun olmayacağını” kesin olarak ifade ediyor.

Şu halde kulluk: Bilmek, itaat ve ittiba ile gerçekleşiyor.

Allah Teâlâ peygamber göndererek kulundan ne istediğini bildirmediği takdirde kul, ne yaparsa yapsın ona itaatsizlik etmemiş (mesela haram yememiş), bu sebeple de cezayı hak etmemiş oluyor.

Allah, peygamber gönderip kulundan ne istediğini bildirdiğinde, eğer belli bir konuda belli (açık ve kesin) bir bilgi gelmiş ise bunu, açıklandığı gibi yapmadıkça kulluk gerçekleşmez. Şarap, faiz, zina, domuz, yalan, iftira; cana, mala, namusa tecavüz haramdır; namaz, oruç, hac, zekat, gerektiğinde cihad farzdır; bu haramlar ve farzlarla ilgili açıklamalar (vahiy, âyetler ve hadisler) açık ve kesindir. İşte bu ve benzeri konularda itaat (kulluk) ancak açıklanana, bildirilene uygun davranmakla gerçekleşir.

Son din İslam'dır, insanlık var oldukça Allah'a kulluk bu dinin bildirdiklerine uymakla olacaktır. İnsan, eşya ve ilişkiler mahiyet veya nitelik bakımından durmadan değişiyor; Hz. Peygamber (asm)'in yaşadığı zamanda bulunmayan birçok nesne, ilişki biçimi, araç, âdet ve âlet ortaya çıkıyor. Eğer vahiy, hem geldiği zamanda hem de bütün zamanlarda olacak ve bulunacaklar için açıklamalar yapsaydı evler dolusu kutsal kitap ve hadisler olması gerekirdi. Ayrıca o günün muhataplarının hayatlarında bulunmayan şeylerden bahsetmek abes olurdu. Bu sebeple Allah Teâlâ o gün yaşayanlar ile daha sonra gelecek olanlar için zorunlu olanları açıkladı, geri kalanları ise 'açıkladıklarına bakarak bulup uygulamalarını' kullarına bıraktı.

İşte bu “açıkladıklarına bakarak bulup uygulama”nın adına içtihat denir. 

İçtihat kul/beşer işidir; o bakacak, anlayacak, düşünecek ve söylenmişten söylenmemişin bilgisine ulaşacak. Bu işte hatanın veya ihtilafın (farklı anlama, sonuç çıkarma, çözmenin) kaçınılmaz olduğu -insanın mahiyeti ve nitelikleri bakımından- kaçınılmazdır.

Buna rağmen Allah, “açıklamadıklarımı da açıkladıklarıma bakarak doğru (ben açıklasaydım nasıl açıklar idiysem öyle) bulun, aksi halde bana itaatsizlik etmiş olursunuz” deseydi kullarına “imkansızı teklif” etmiş olurdu. O imkansızı teklif etmeyeceğini de bildirmiştir.

Şu halde içtihatlık alanda itaat, kulun çabası sonunda ulaştığı zan ve kanaate göre davranmasıyla gerçekleşecektir. Bu zan ve kanaate göre haram bildiğinden uzak duracak, helal bildiğine yaklaşacak, farz ve vacip bildiğini yerine getirecektir.

İçtihat yapamayacak olanlar da yapanlara danışarak, onlardan fetva alarak itaat edeceklerdir. 

Yasak olan, vahyi göz önüne almadan (açıklananlara bakmadan) kendi aklı ve arzusuna göre hüküm çıkarıp uygulamaktır. Usulünce içtihat yapıldığında ise sonuç hatalı olsa da (mesela Peygamberimiz hayatta olsaydı da bu sonuç ona arz edildiğinde hatalı bulsaydı) yine de kul üzerine düşeni yapmış ve bir ecir (ahiret için değerli karşılık) almış olacaktır. İsabet etmiş olması halinde ise ecri artacaktır.

Bu ecir meselesinin de hikmeti, müçtehidi olanca gücünü sarf etmeye teşviktir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- “Denizin suyu temiz, içindekiler helaldir.” hadisini nasıl anlamalıyız
- Mezhepler Dosyası - Birinci Bölüm.
- Mezhepler Dosyası - İkinci Bölüm.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir