hatemül enbiya ayeti / HÂTEMÜ'L-ENBİYÂ | Sorularla İslamiyet

Hatemül Enbiya Ayeti

hatemül enbiya ayeti

Hatemül Enbiya Peygamber Efendimiz-2

Nice zulümler görüp memleketinden çıkarılmış olmasına rağmen, Mekke&#;yi feth edip oraya mağrur ve gururlu bir komutan edasıyla değil de, nefsini dize getirmiş olarak giren tevazusuyla, günümüzün kibir denizinde yüzenlerine örnektir. Kuran-ı Kerim&#;in ifadesiyle &#;Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?&#; (Yunus Sûresi, 16) kalpleri sorgulayan sualiyle, Risalet&#;inden önceki emin sıfatı ile devrin ve günümüzün Ebu Cehillerine örnektir. Allah&#;ı anışı ile namazı ile sadakası ile Haccı ile kısacası kulluğu ile örnektir. Dürüstlüğü, adaleti ile örnektir. Hayatı nasıl örnekse vefatı ile de örnektir. O numune-i Kuran-ı Kerimdir.

Kim olursa olsun, inanan inanmayan O&#;nun güzel ahlakını anmak ve kendisini takdir etmek mecburiyetindedir. Çünkü Rasül-ü Ekrem evrensel ahlakın dünyadaki mümessili, bizzat yaşayanı ve tüm insanlığa bu yaşayışı tarzını, en güzel biçimde gösteren Ekber şahsiyettir. Karakteri ismini yansıtır. Hayatı insanlığa kurtuluşu gösterir. Vefatı ibretlik derslerin en büyüğünü verir. O, insanlığa gönderilen âlemlere rahmet peygamberi ve eşi bulunmayacak mümtaz şahsiyettir. O&#;nu kabul etmeyen kalpler en kaba, en taşlaşmış kömürden bile daha kara, daha sert; &#;&#;şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor&#;&#;(Bakara Suresi, 74) O&#;nu dinlemeyen kulaklar sağırdan öte sağır, O&#;nu kalp ve gönül gözüyle göremeyenler kör mü kör; &#;&#;İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).&#;(Fussilet Suresi, 44) O&#;nu zikretmeyen diller boş sözlerin taşıyıcısı olma vasfıyla dilsiz&#; Kuran-ı Azim&#;in: &#;Ve biz, o kâfirleri kıyamet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları halde, yüzleri üstü sürünerek haşredeceğiz.&#; (İsra Suresi, 97) ifadesiyle bu dilsizlik de vücuda zulümdür. O&#;na en güzel salat ve selamlar olsun. O&#;nu melekler zikretmiş, selam vermiş; bizlerin selamı onların yanında ne olsun &#;Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri Peygamber'e salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.&#;(Ahzab Suresi, 56). 

Bizler acizliğimizle günahkârlığımızla ona sığınıyor O&#;nun eteğine yapışıyoruz O&#;nun şefaatini istiyoruz. O&#;da bizim gibi bir beşer, Beşerden öte. O&#;da bizim gibi insan, insandan öte İnsan-ı Kamil. Allah&#;ın selamı bereketi O&#;nun üzerine olsun. Mevcudatın nefesleri adedince O&#;na selam olsun. Çeşit çeşit nimetlerin sayısınca, semadaki yıldızların adedince O&#;na salat ve selam olsun. Salavatların en faziletlisi, tahiyyatların en mükemmeli, teslimatların en güzeli, kâinatın efendisi, yaratılmışların en şereflisi, varlıkların hülasası O&#;nun aziz ve pak ruhuna olsun. Ekmel teslimiyetlerin en güzeli, her türlü ikram ve ihtiramların en faziletlisi, O&#;nun üzerine olsun. Pak, ve latif ehl-i beytinin ve güzide ashabının her birinin üzerine hayırlar ve selamlar olsun. O, Efendimiz Muhammed Mustafa bizim şefaatçimiz olsun. (Amin) 

06/04/ 

Kadir PANCAR

Bu yazımızın ilk bölümü aşağıda verilmiştir. Ayrıca şu adresten de ulaşabilirsiniz. seafoodplus.info

1) Rasül-ü Ekrem Efendimizi anlatmaya beşerin kuvveti yetmez. O&#;nu Cenab-ı Hakk&#;ın kendisi medh etmiş, Aziz ve Celil Kitab-ı Kerim&#;inde en güzel ahlak olarak nitelendirmişken bizler ancak O, İnsan-ı Kâmil-i anmakla, anlatmakla kendimizi mutlu etmiş oluruz. O&#;nu anmanın verdiği sevinç ve gururu, benliğimizde yaşamış oluruz. O, hayatının her anı güzide ashabı tarafından adeta fotoğrafı çekilmişçesine, an be an kaydedilmiş ve yıllar sonrasında bile ashab-ı güzin ve salih alimler ile aynen yaşatılmış yegâne insan. Tarihte hayatının tamamı en ince teferruâtına kadar tesbît edilmiş en güzide beşer; Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz&#;dir. O, Peygamberler silsilesinin hatemi, insanlığı beşeri zafiyetlerinden kurtarıp Hakk&#;a davet eden mübelliği azamların sonuncusu, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çağıran nebi-i zişan efendimiz; Rasül-ü Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.v)&#;dir. O, insanlığın en karanlık çağlarında insanlığa gönderilen, insanı insan olma bilincinde tekrar aslına döndüren; beşerin, yaratıcısını unutup kendilerine yeni ilahlar edindikleri bir zamanda, insana yaratanını bildiren; Allah&#;ın sevgilisi âlemlerin efendisi Hatemül Enbiya efendimiz; Ahmed Muhammed Mustafa (s.a.v)&#;dir. O, Cenab-ı Hak tarafından &#;Sen olmasaydın, felekleri (alemleri) yaratmazdım&#; hitabıyla yüceltilmiştir. O, halkı cehalet karanlıklarından, hırs ve ihtiraslarından kurtarıp hidayet nurlarına çıkarmıştır. Ondan önce sadece kendi nefsini bilen beşer, O&#;nunla Hakkın ve hakikatin bilgisini bulmuştur. Tüm varlıklar O&#;nunla yaratıcısını gerektiği gibi tesbih ve takdis etme şerefine nail olmuştur. &#;(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.&#; (Enbiya Suresi, ) gibi şerefli bir hitap sadece O&#;na has kılınmakla tek evrensel peygamber olma niteliğini kazanmıştır. 


Seni nasıl anlatalım ya Muhammed! Seni nasıl bildirelim ya Rasül-ü Ekrem! Seni nasıl ifade etsin şu aciz dünyalık dillerimiz. Seni nasıl göstersin şu âleme senden mahrum gözlerimiz. Seni Hz. Allah (Azze ve Celle) anlatmış bize ne hacet. Hakkında nice naatlar yazılmış kifayet etmemiş, binlerce güzel söz söylenmiş yetmemiş, her defasında hayatın yazılmış tekrar tekrar yeni şeyler söylenerek, her şair ismini anmış en güzel mısralarında, tarihçiler seni anlatmış hatıralarında, hayatının her anı bir örnek teşkil etmiş muallimlere, umut olmuşsun yetimlere, kimsesizlere, gözü yaşlı annelere. Sen Rasülüllahsın ey Muhammed! Allah&#;ın Habibi! Peygamberlerin Efendisi.

Allah (c.c) Cibril-i Emin ile tebliğ buyurduğu kelamında anlattı seni; Ey Rasül! &#;(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Sen&#;in için tükenmeyen bir mükâfat (ecir) vardır. Şüphesiz Sen büyük bir ahlâk üzeresin.&#; (Kalem Suresi, ) En güzel ahlak üzerinesin buyrulan peygamberler peygamberi sensin. Diğer peygamberleri bile kıskandıracak bir Kelam-ı Azim ile şereflenen peygamber sensin; Ey Enbiyalar Serveri! Seni Allah terbiye etmiş, senin için mukaddes Kelamı Azizinde; &#;Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.&#; (Araf Sûresi, ) beyanı ile insanlara nasıl davranılacağını sana tek tek öğretmiş.

Yeri gelmiş bir bedevi yüzünden &#;&#;Allah'tan korkarak gelmişken, Sen onunla ilgilenmiyorsun.&#; (Abese Suresi, )- hitabıyla seni uyarmış yeri gelmiş düşmanlarına karşı &#;&#;(Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!&#; (Nahl Suresi,) &#; diyerek seni teşvik etmiş; Ey İns-ü Can Peygamberi! Cenâb-ı Hakk&#;ın bütün âlemlere armağan ettiği en büyük mürşid-i kâmil sensin. Yaşadığı devirde ve sonrasında örneği bile bulunmayan ve asla da bulunmayacak olan örnek ahlakı ile Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz sensin; Ey Habibullah! &#;Allah Teâlâ rıfk sahibidir ve her işte rıfk ve yumuşaklığı sever.&#; (Hadis-i Şerif) Buyuran &#;Sen&#; o kadar yumuşak huylusun ki, Ayeti Celile&#;de Allah senin için; &#;Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.&#; (Al-i İmran Suresi, ) buyurdu.

Ey Rasül-ü Zişan! Sabır, şükür, vakar, cesaret, şecaat, cömertlik, fedakârlık, kararlılık ve daha pek çok güzellik sendedir, hem de en fazlasıyla. Sen medh fiillerinin bile kendisinden aciz kaldığı bir ahlak üzerinesin; ya Rasüllüllah! Sen en mükemmel kelimelerin acizliğinde bile, adeta güzelleşen, Rasül-ü Kibriya&#;sın. Yaradan, Furkan-ı Azim&#;inde &#;Andolsun ki, sizden Allâh&#;a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh&#;ı çok zikredenler için Rasûlullâh&#;ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek-numune) vardır.&#; (Ahzâb Suresi, 21) buyurmuştur. Seni, en güzel şekilde tasvir etmiş Allah&#;ın kelamından, daha kıymetli bir ifade bulunabilir mi hiç?

Kadir PANCAR - 05/04/

Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, T&#;rk&#;e ve Arap&#;a Okunuşu (Diyanet Meali)

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Nisan 13,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Enbiya Suresi Mekke döneminde inmiştir. âyettir. “Enbiyâ”, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı almıştır. Enbiya Suresi peygamberler ve tevhit davası uğrunda verdikleri mücadeleleri ele almaktadır. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgiler

Haberin Devamı

Enbiya Suresi, Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mes‘ûd, “Benî İsrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 21/1). Bazı müfessirler âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir. İşte, Enbiya Suresi Türkçe ve Arapça okunuşu ile birlikte Enbiya Suresinin anlamı hakkında detaylı bilgiler

ENBİYA SURESİ ANLAMI

Mekke devrinde nâzil olmuştur. İbn Abbas ve İbnü’z-Zübeyr’den gelen rivayetler bu konuda ittifak bulunduğunu ortaya koymaktadır (Süyütî, ed-Dürrü’l-menŝûr, V, ; Âlûsî, XVII, 2). Ancak Süyûtî el-İtķān’da âyetin Mekkî olmadığını kaydetmiş (I, 47) fakat bunun mesnedini göstermemiştir. Buhârî, İbn Mes‘ûd’un İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûrelerinin Mekke devrinde gelen ilk sûreler arasında bulunduğunu ima eden bir rivayetine yer vermişse de (“Tefsîr”, 17/1, 21/1) gerek muhtevası gerekse diğer kaynakların bu sûreyi nüzûl sırasına göre yetmiş üçüncü olarak göstermesi, bunun ilk gelen sûrelerden değil Mekke devrinin ortalarında veya sonlarına doğru gelen sûrelerden olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Sûre âyet olup fâsıla*sı (م، ن) harfleridir.

Haberin Devamı

On sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli özelliklerinden bahseden ve bu sebeple Enbiyâ sûresi adını alan sûrenin esas konusu, peygamberlerin hak dini yayma ve benimsetme hususunda her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen başarıya nasıl ulaştıklarını göstermek ve hakkın bâtıl karşısında elde ettiği zaferi haber vermektir.

Sûre daha ilk âyetinde, gaflet içinde yüzen Mekkeli müşriklerin cezalandırılacakları günün yaklaştığını, onların rablerinden gelen her yeni irşad ve ikazı eğlenerek dinlediklerini, kalplerinin oyun ve eğlenceye daldığını, kendi aralarında yaptıkları gizli konuşmalarda Hz. Peygamber’in bir beşer ve bir şair, Kur’an’ın da onun uydurması, hatta saçma sapan rüyalarından ibaret olduğunu söylediklerini ve önceki ümmetler gibi maddî mûcize talep ettiklerini haber verir. Halbuki Hz. Muhammed de gelmiş geçmiş bütün peygamberler gibi bir beşerdir. Peygamberlerin diğer insanlardan farkı Allah’tan vahiy almalarıdır. Peygamberleri yalanlayanlar helak olup giderken onlar ümmetleriyle birlikte mücadelelerinde galip gelmişlerdir. Aslında Kur’an, muhataplarının şanını yüceltmek ve onları büyük bir millet yapmak için gönderilmiştir (âyet ).

Haberin Devamı

Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde, geçmişte cereyan eden hak - bâtıl mücadelesinde zalimlerin daima yenilgiye uğradığı vurgulandıktan sonra canlı cansız bütün kâinatın Allah’ın hâkimiyetinin altında bulunduğu, evrendeki düzenli işleyişin O’nun varlığına, birliğine ve yetkin sıfatlarının mevcudiyetine delil teşkil ettiği ifade edilmek suretiyle son peygambere ait mûcizenin kevnî ve maddî değil aklî, ilmî ve evrensel olduğuna dikkat çekilir (âyet ). Allah’ın tebligatını ulaştıracak elçilerin melek olması gerektiği şeklinde müşrikler tarafından ileri sürülen iddiaya cevap olmak üzere insanlara gönderilen bütün peygamberlerin kendi türlerinden olduğu gerçeği çerçevesinde onların da herkes gibi fâni bulunduğu, bu sebeple de hakkı temsil eden ilâhî mesajın korunmasının önem taşıdığı anlatılır. Bunca açık ve etkin uyarılara rağmen vahiy ile alay edenlerin âkıbetlerinin dünyada ve âhirette vahim olacağı ifade edilir (âyet ).

Haberin Devamı

Enbiyâ sûresinin bundan sonraki üç âyetinde Hz. Mûsâ ile Hârûn’a vahiy indirildiği, Kur’an’ın da bir vahiy mahsulü olduğu kaydedilir ve özellikle önceki vahiylerden haberdar olan kimselerin Kur’an’ı inkâr edişleri yadırganır. Ardından Hz. İbrâhim’in tevhid mücadelesi ayrıntılı bir şekilde anlatılır, onun ateşe atıldığı halde ilâhî bir himayenin sonucu olarak yanmadığı belirtilir (âyet ). Müteakip âyetlerde sırasıyla Hz. Lût, İshak, Ya‘kūb, Nûh, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, İsmâil, İdrîs, Zülkifl, Zünnûn (Yûnus), Zekeriyyâ ve Yahyâ’nın irşad ve tebliğ hayatlarına özlü ifadelerle temas edilir (âyet ). Dünyaya gelişi başlı başına bir mûcize olan Hz. Îsâ annesine nisbetle anıldıktan sonra bütün bu peygamberlerle ümmetlerinin aslında bir tek ümmet olup temel ilkeleriyle aynı dine muhatap oldukları, fakat kendi aralarında parçalara ayrıldıkları ve hepsinin Allah’ın huzuruna döneceği vurgulanır (âyet ). Sûrenin bundan sonraki âyetlerinde tevhid inancı pekiştirilir, iyilerle kötülerin âkıbetleri tasvir edilir ve yeryüzüne daima iyilerin vâris olacağı ilkesi hatırlatılır. Son vâris ve son peygamber Hz. Muhammed’in evrensel mesajı, “Biz seni bütün âlemlere sadece rahmet vesilesi olarak gönderdik” ifadesiyle dile getirilir.

Haberin Devamı

Enbiyâ sûresinin faziletine dair Übey b. Kâ‘b’dan rivayet edilip bazı tefsirlerde yer alan (meselâ bk. Zemahşerî, III, ; Beyzâvî, IV, ) ve söz konusu sûreyi okuyanın kıyametteki hesabının kolay görüleceğinden, ayrıca Kur’an’da adı geçen her peygamberin kendisine selâm verdiğinden söz eden hadisin mevzu olduğu kabul edilmiştir (bk. İbnü’l-Cevzî, I, ; Zerkeşî, I, ).

ENBİYA SURESİ TEFSİRİ

Sûrede başka konuların yanında on yedi peygamberden söz edildiği ve onların kavimleriyle olan münasebetlerine dair bilgilere yer verildiği için sûreye “peygamberler” anlamına gelen Enbiyâ adı verilmiştir.

Sûrede Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları açıklanmaktadır.

Haberin Devamı

TEFSİRİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

ENBİYA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

1.İkterabe lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu'ridun
2.Ma ye'tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel'abun
3.Lahiyeten kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete'tunes sıhra ve entüm tübsırun
4.Kale rabbi ya'lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul alim
5.Bel kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye'tina bi ayetin kema ürsilel evvelun
6.Ma amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü'minun
7.Ve ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun
8.Ve ma cealnahüm cesedel la ye'külunet taame ve ma kanu halidın
9.Sümme sadaknahümül va&'de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel müsrifın
Le kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta'kılun
Ve kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe'na ba'deha kavmen aharın
Felemma ehassu be'sena izahüm minha yerküdun
La terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs'elun
Kalu ya veylena inna künna zalimin
Fe ma zalet tilke da'vahüm hatta cealnahüm hasıyden haidın
Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın
Lev eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna faılın
Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma tesıfun
Ve lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la yestahsirun
Yüsebbihunelleyle ven nehara la yeftürun
Emittehazu alihetem minel erdı hüm yünşirun
Lev kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yasıfun
La yüs'elü amma yef'alü ve hüm yüs'elun
Emittehazu min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya'lemunel hakka fehüm mu'ridun
Ve ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa'düdun
Ve kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm mükramun
La yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya'melun
Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı müşfikun
Ve mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz zalimın
E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun
Ve cealna fıha ficacen sübülel leallehüm yehtedun
Ve cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu'ridun
Ve hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy yesbehun
Ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül halidun
Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun
Ve iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm kafirun
Hulikal insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa'cilun
Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn
Lev ya'lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm yünsarun
Bel te'tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy'une raddeha ve la hüm yünzarun
Ve le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun
Kul mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu'ridun
Em lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy'une nasra enfüsihim ve la hüm minna yushabun
Bel metta'na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül ğalibun
Kul innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma yünzerun
Ve leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna zalimın
Ve nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina hasibın
Ve le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil müttekıyn
Ellezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati müşfikun
Ve haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu münkirun
Ve lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı alimın
İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha akifun
Kau vecedna abaena leha abidın
Kale le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim mübın
Kalu ec'tena bil hakkı em ente minel laıbın
Kale ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş şahidın
Ve tellahi le ekıdenne asnameküm ba'de en tüvlelu müdbirın
Fe cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi yarciun
Kalu men feale haza bi alihetina innehu le minez zalimın
Kalu semı'na fetey yezküruhüm yükalü lehu ibrahım
Kalu fe'tu bihı ala a'yünin nasi leallehüm yeşhedun
Kalu e ente fealte haza bialihetina ya ibrahım
Kale bel fealehu kebiruhüm haza fes'eluhüm in kanu yentıkun
Fe raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz zalimun
Sümme nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai yentıkun
Kale efeta'büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey'ev ve la yedurruküm
Üffil leküm ve li ma ta'büdune min dunillah efela ta'kılun
Kalu harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm faılın
Kulna ya naru kunı berdev ve selamen ala ibrahım
Ve eradu bihı keyden fe cealnahümül ahserın
Ve necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil alemın
Ve vehebna lehu ishak ve ya'kube nafileh ve küllen cealna salihıyn
Ve cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena abidın
Ve lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta'melül habis innehüm kanu kavme sev'in fasikıyn
Ve edhalnahü fı rahmetina innehu mines salihıyn
Ve nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil azıym
Ve nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev'in fe ağraknahüm ecmeyın
Ve davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim şahidın
Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna faılın
Ve allemnahü san'ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be'siküm fe hel entüm şakirun
Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in alimın
Ve mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizıyn
Ve eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür rahımın
Festecebna lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil abidın
Ve ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines sabirın
Ve edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines salihıyn
Ve zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez zalimın
Festecebna lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü'minın
Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul varisın
Festecebna lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed'unena rağabev ve raheba ve kanu lena haşiıyn
Velletı ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil alemın
İnne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa'büdun
Ve tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna raciun
Fe mey ya'mel minas salihati ve hüve mü'minün fe la küfrane li sa'yih ve inna lehu katibun
Ve haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la yarciun
Hatta iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy yensilun
Vakterabel va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna zalimın
İnneküm ve ma ta'büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha varidun
Lev kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha halidun
Lehüm fiha zefıruv ve hüm fıha la yesmeun
İnnellezıne sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb'adun
La yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm halidun
La yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm tuadun
Yevme natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna faılın
Ve le kad ketabna fiz zeburi mim ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas salihun
İnne fı haza le belağal li kavmil abidın
Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemın
Kul innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm müslimun
Fe in tevellev fe kul azentüküm ala seva' ve in edrı e karıbün em beıydüm ma tuadun
İnnehu ya'lemü ma tektümun
Ve in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila hıyn
Kale rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfu
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)


Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)
Enbiya Suresi Oku- Enbiya Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Enbiya Suresi TÜRKÇE OKUNUŞU

1.İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.
2, 3.Rab'lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: "Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?"
4.Peygamber onlara dedi ki: "Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
5.Onlar, "Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler.
6.Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler?
7.Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
8.Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.
9.Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak ettik.
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
Biz zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik.
Onlar azabımızı hissedince hemen oradan süratle kaçıyorlardı.
Onlara, "Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız" denildi.
"Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik" dediler.
Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti.
Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık.
Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah'a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size!
Göklerde ve yerde kim varsa hep onundur. O'nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar.
Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler.
Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler?
Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.
O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.
Yoksa ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler."
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye vahyetmişizdir.
(Böyle iken) "Rahmân çocuk edindi" dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır.
Onlar Allah'tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş görürler.
Allah onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla titrerler.
İçlerinden her kim, "Allah'tan başka ben de şüphesiz bir ilahım" derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.
İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?
Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana getirdik.
Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah'ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler.
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.
İnkar edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. "Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?" derler. Halbuki kendileri Rahmân'ın kitabını inkar ediyorlar.
İnsan çok aceleci (tezcanlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin.
Bir de "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
İnkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler!
Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak.
Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi.
(Ey Muhammed!) De ki: "(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân'ın azabından sizi kim koruyacak?" Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler.
Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler.
Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler?
De ki: "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.
Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik" diyeceklerdir.
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân'ı (Tevrat'ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik.
Onlar, görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar.
İşte bu (Kur'an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz?
Andolsun, daha önce de İbrahim'e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.
Hani o babasına ve kavmine, "Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?" demişti.
"Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk" dediler.
İbrahim, "Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" dedi.
"Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?" dediler.
İbrahim dedi ki: "Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim."
Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.
Onlar, "Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir" dediler.
(İçlerinden bazıları), "İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk" dediler.
(Bir kısmı da) "O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler" dediler.
(İbrahim gelince) "Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim" dediler.
Dedi ki, "Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!"
Bunun üzerine birbirlerine dönüp, "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz" dediler.
Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, "Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin" dediler.
İbrahim şöyle dedi: "Öyle ise siz, (hâlâ) Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?"
"Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?"
(İçlerinden bazıları), "Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin" dediler.
"Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol" dedik.
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.
Ona İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık.
Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.
Biz Lût'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah'ın emrinden çıkan kimseler) idiler.
Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi.
(Ey Muhammed!) Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.
Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda boğduk.
Dâvûd ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.
Biz hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.
Bir de Davud'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz?
Süleyman'ın hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla bileniz.
Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik.
Eyyûb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.
İsmail'i, İdris'i ve Zülkifl'i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.
Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.
Zünnûn'u da hatırla.8 Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum" diye dua etti.
Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız.
Zekeriya'yı da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua etmişti.
Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.
Irzını korumuş olan kadını da (Meryem'i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık.
Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.
(İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.
Şu halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.
Helak ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkansızdır.
Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler.
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz" derler.
Hiç şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.
Eğer onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.
Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.
Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak kalırlar.
En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, "İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür" diyerek karşılarlar.
Yazılı kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız.
Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık.
Şüphesiz bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.
(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
De ki: "Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?"
Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum."
"Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir."
"Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır."
(Peygamber), "Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır" dedi.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir