ilim öğrenmek farzdır / Dinimizde ilim ve ilmin önemi - Dinimiz İslam

Ilim Öğrenmek Farzdır

ilim öğrenmek farzdır

İlim, Kadın ve Erkek Her Müslümana Farzdır

Tarih: 05 Kas&#;m İbadet Hayatımız

Bir Müslüman için ilmin önemi nedir? Dinimizi öğrenmek ve tatbik etmek için ilim öğrenmenin gerekliliği nedir? Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş yazdı

Eğitim, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi olarak tanımlansa da genel anlamı itibarıyla  değerleri aktarma eylemidir ve karşılaşılan hadiselere dair bir idrak oluşturma, o idrak çerçevesini gelecek nesillere intikal ettirebilme faaliyetidir. İyi, güzel ve doğru anlayışı oluşturarak bir bilinç zemini inşa etmek, bizatihi eğitimin konusudur. Planlı bir şekilde insan yetiştirme süreci olması ve belli amaçları taşıması hasebiyle de ancak eğitim sayesinde kültür ve medeniyetlerin gelişmesi söz konusu olabilmekte; millî, manevi ve evrensel kültürü oluşturan unsurlar kalıcı hâle gelebilmektedir. Zira bilgi toplumunun temelini teşkil eden eğitim, geçmişten günümüze fertlerin ve toplumların belirlenen hedefe ulaşmada temel dinamiği olmuştur. Teoriler, politikalar ve sistemler, insanın eğitimi ile ilgili farklı sonuçlar ortaya koysa da kesin olan, bilgiye sahip olanın geleceğe sahip olduğudur. 

KURAN'I KERİM'İ ÖĞRENMENİN ARAŞTIRMANIN OKUMANIN ETKİSİ

Kur’an-ı Kerim, toplumların stratejik kaynağını oluşturan bilginin söz konusu gücünün; insanı, toplumu, milletleri üstün kılan bir değer olması yönüne işaret etmektedir. Mukaddes kitabımızın sıklıkla araştırmanın, incelemenin, düşünmenin ve öğrenmenin önemine vurgu yapması, inanç ve ibadetlerin yanı sıra davranışlarda da eğitimi temel alan müesses bir bilgi toplumunun amaçlandığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Zira bilgi aydınlık, cehalet ise karanlıktır. (İbrahim, 14/2.) Aklını kullananlar ile kullanmayanlar eşit olmadığı gibi bilenlerle bilmeyenler de bir değildir. (Fatır, 35/) Esasen hakikatin bilgisi üzerine kurulu İslam medeniyetinin aklı, bilgiyi ve tefekkürü ön plana çıkarması da insanoğlunun, Kur’an-ı Kerim’i ve kâinat kitabını birlikte okuyup anlamakla yükümlü olması dolayısıyladır. Bu yükümlülükle birlikte Kur’an-ı Kerim ve onun tebliğcisi olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetinin insanlığa sunduğu evrensel mesajın odağında, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin bütün insanların huzuru ve mutluluğu vardır. Nitekim dinin prensip mahiyetindeki hitap ve emirleri, kadın ve erkek ayrımında bulunmaksızın bir genellik arz etmektedir.

CEHALETİ YOK ETMENİN YOLU

Dinimizin bu asli kaynaklarının biçimlendirdiği anlayışa göre eğitim, insanın fıtri yapısı üzerine bina edilmektedir. Gerek ayet-i kerimeler gerekse hadis-i şerifler, eğitimin her nevi cehaleti yok etmek ve insanı, bilginin aydınlığında, Allah’a yaraşır bir kul olmak için hazırlamaya yönelik olduğunu ortaya koyar. Kur’an-ı Kerim kadını, insan ve Allah’ın kulu olması sebebiyle erkekle eşit bir varlık olarak kabul ettiğinden, bu hazırlamada herhangi bir cinsiyet ayrımının izi dahi yoktur. İlk nazil olan ayet-i kerimedeki “Oku!” emri de cinsiyet açısından bir ayrıma gitmeksizin bütün inananlara hitap etmektedir. Cenab-ı Hak, “Sizden erkek olsun kadın olsun, hiçbir çalışanın amelini karşılıksız bırakmayacağım.” (Âl-i İmran, 3/) buyurmak suretiyle, davranışları cinsiyet odaklı değerlendirmediğini açıkça ilan etmektedir. Bir muallim olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.s.) de âlimleri peygamberlerin varisleri olarak görmüş, kuşatıcı bir dil kullanarak, öğrenenin ve öğretenin insanların en hayırlıları sayılacağını ve eşit mükâfata nail olacağını belirtmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “İlmi talep etmek, her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, ) buyururken de kadın ve erkek arasında asla bir ayrım yapmamıştır. Çünkü vahye muhatap oluşları itibarıyla kadın ve erkek arasında bir fark bulunmamasının yanı sıra gerçeğin bilgisine ulaşma hususundaki sorumlulukları da aynıdır. Ancak, kadının hakları ve sorumlulukları bakımından tüm zamanlarda ve medeniyetlerde sürekli tartışma konusu hâline getirilmesi, yüzyıllar boyunca dinî ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen bir tutum olarak varlığını sürdürmüştür. 

Bu olumsuz tutum, Kur’an-ı Kerim’in rehberliği ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) örnekliği ile köklü bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. İslam dini, Cahiliye döneminin bütün karanlık uygulamalarını ortadan kaldırarak kadının bireysel ve sosyal hayattaki bütün hak ve hürriyetlerini teslim etmiştir. Böylece kadın, başta eğitim olmak üzere, yaratılış gereği doğuştan sahip olduğu haklarına, onuruna İslam’ın evrensel mesajı ile kavuşmuş; insana yaraşır bir muamele görerek hak ettiği değeri bulmuştur.

EĞİTİMİN ÖNEMİ

Hz. Peygamber (s.a.s.) mümkün olan her fırsatta ve mekânda kadın erkek ayrımı yapmadan ashabını eğitmiş, eğitim faaliyetini ara vermeden sürdürmüştür. Söz konusu dönemde kadınlar, yegâne eğitim kurumları olan mescitlerde daima hazır bulunmuşlar, Resulüllah’ın (s.a.s.) sohbetlerinden yararlanmışlar ve bu konuda herhangi bir güçlükle karşılaşmamışlardır. İnsanları yaratıcı karşısında eşit bireyler olarak tanıtan İslam’ı tebliğ ederken kadınlar için özel eğitim planlamasına gitmesi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kadın eğitimi hususundaki hassas tutumunu göstermesi bakımından önemlidir. İnsanı merkeze alan bir tebliğin sahibi olarak Hz. Peygamber (s.a.s.), insan olmakla zaten kıymetli olan kadının değerini insanlığa yeniden hatırlatmıştır. O, toplumun geleceğini şekillendiren ilk ve en önemli eğiticileri kadınların, en az erkekler kadar eğitim almalarını sağlamıştır. 

Bugün temel etkileşim alanlarını yeni bilgi teknolojilerinin işgal ettiği, bilginin durmaksızın çoğaldığı ve aynı hızla eskidiği farklı düzeylerde bilgi çağını yaşamaktayız. Geleceğin bilgi toplumlarını ise elbette ki donanımlı, olayları doğru tahlil edip değerlendirebilen, okuyabilen kadını ve erkeğiyle eğitimli bireyler oluşturacaktır. Bu açıdan cinsiyete özel bir paye biçilmeden, eğitimin sosyal ve kültürel hayattaki etkinliğini dikkate almak suretiyle, varlık sebebimizi de idrak ederek hayata bakış açımızı güncellemek elzemdir. Maddi ve manevi yönden huzurlu bir hayatın inşası için düşüncelerimizi sorumluluk bilinciyle her daim geleceğe yönlendirmemiz icap etmektedir. 

Bu doğrultuda Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vurguladığı “saygıdeğer ve şerefli bir varlık olarak yaratılan insan” mesajı, kadının kişiliğini rencide eden pek çok olumsuzluğun ve özellikle eğitim sorununun çözümüne yön verebilecek ehemmiyettedir.

Kaynak: Prof. Dr. Ali Erbaş (Diyanet İşleri Başkanı), Diyanet Aylık Dergi Kasım 

İslam ve İhsan

İlim Öğretmenin Fazileti

İlim Kendini Bilmektir

PEYGAMBER EFENDİMİZ NE ÖĞRETTİ, NASIL ÖĞRETTİ, NE HASIL ETTİ?

Peygamber Efendimiz Ne Öğretti, Nasıl Öğretti, Ne Hasıl Etti?

İLİM ÖĞRENMENİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

İlim Öğrenmenin Fazileti İle İlgili Hadisler

İLİM ÖĞRENMEK VE KUR’AN ÖĞRETMEK İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İlim Öğrenmek ve Kur’an Öğretmek ile İlgili Örnekler

FAYDALI İLİM

Faydalı İlim

PAYLAŞ:                

İLGİLİ YAZILAR

    İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

    Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

    “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

    İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

    Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

    Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

    Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

    Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

    Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

    İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

    İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

    Erkam Medya © islam&ihsan

    “İlmi Çin’de de olsa talep edin, çünkü ilim talep etmek her Müslümana farzdır” rivayetinin sened ve metin analizi

    Kur’ân ve sünnette ilmin faziletini vurgulayan ve ilim öğrenmeye teşvik eden pek çok âyet ve hadis bulunmaktadır. İslam âlimleri, özellikle de hadis ehli tarihî süreçte bu ilâhî teşvikler doğrultusunda hareket etmiş ve ilim uğruna nice zahmetli yolculuklara katlanmışlardır. Söz konusu teşvik bağlamında yaygınlık kazanmış rivayetlerden biri de “İlmi Çin’de de olsa talep edin. Çünkü ilim talep etmek her Müslümana farzdır” lafzıyla nakledilen rivayettir. Bu kapsamda öncelikle hadis kaynaklarında pek çok sahâbî kanalıyla nakledilen ve “ilim talep etmek her Müslümana farzdır” lafzıyla meşhur olan hadisin sıhhat değeri üzerinde durulacaktır. Çünkü araştırma konusu olan rivayetin aslının bu hadis olduğu düşünülmektedir. Nitekim hadisi rivayet eden sahâbîler arasında yer alan Enes b. Mâlik’ten hem Çin kaydının bulunduğu hem de bulunmadığı rivayetler nakledilmiştir. Bu itibarla rivayetteki ‘ilmi Çin’de de olsa talep etmeyi’ emreden ilave kaydın, rivayetin metnine hangi raviler yoluyla, nasıl ve ne maksatla girmiş olabileceği üzerinde durulacak; rivayetle ilgili tarikler arasındaki bağlantı noktaları tespit edilerek sened ve metin analizi yapılacaktır.

    Burayı görüntülemek için üye olarak sisteme giriş yapmanız gerekmektedir.

    Haberler

    "İlim öğrenmek kadın-erkek herkese farzdır." hadisinden yola çıkarak ilmi alma ve aktarma yöntemleri hakkında öğretmenlerimizle buluştuk

    Peygamber Efendimizin eğitim metodu hakkında okulumuz Siyer dersi öğretmeni Üzeyir Çelik öğretmenlerimize ''Ben öğretmen olarak gönderildim'' konulu sunum yapmıştır

    “Ben Öğretmen Olarak Gönderildim

           Peygamberimizin eğitimdeki en önemli prensibinin “Zorlaştırmamak, kolaylaştırmak, müjdelemek, nefret ettirmemek” olduğunu belirtmek mümkündür. Hz. Peygamber'in kullandığı metotlara baktığımızda, en etkili metodu tebliğ (anlatım) metodudur. Rasûlullah (s.a.v) bir şeyi emrettiğinde bunu evvelâ kendisi tatbik eder, ardından insanlar bunu örnek alır ve O’ndan gördükleri gibi yaparlardı.

        Peygamber Efendimiz, tebliğe ilk başladığında muhataplarını ikna etmek üzere önce “örnek hayatını” göstermiştir. Safâ Tepesi’nde yüksek bir kayanın üzerinden Kureyşlilere seslenerek:“–Ey Kureyş cemaati! Ben size, şu dağın arkasında düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasledecek desem, bana inanır mısınız?” diye sordu. Onlar da hiç düşünmeden:

    “–Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar seni hep doğru olarak bulduk. Yalan söylediğini hiç duymadık!” dediler.

    Peygamberimizin eğitim-öğretim ilke ve metotlarını kısaca şu başlıklarda toplayabiliriz.

    1-Dinî Hükümleri Yavaş Yavaş Öğretirdi

          Muhatabın kabiliyetine göre öğretirdi. Allah kâinâta ve insan tabiatına tedrîcîlik kânununu koymuştur. Bir şey birden bire oluvermez. Yavaş yavaş şartları oluşur ve derece derece meydana gelir. Bazı haramlar birkaç merhalede tamamen yasaklanmıştır.

    2-Öğretirken İnsanları Bıktırmamaya Dikkat Ederdi

    Ebû Musa (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v) ashabından birini herhangi bir iş için gönderdiğinde:

    «Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız» diye emir buyururdu.” (Müslim, Cihâd, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 17/)

    3-Şahsî Farklılıkları Göz Önünde Bulundururdu

    Peygamber Efendimize farklı kültürlerden, farklı kabilelerden ve farklı seviyelerde insanlar gelirdi. Allah Rasûlü (s.a.v), onların anlayacağı dille karakter ve ihtiyaçlarına göre hitâb ederdi. Sorularına durumlarına göre cevap verirdi. Meselâ:

    − Amellerin en fazîletlisi hangisidir? Sorusuna, muhataba ve zamana göre:

    “– Allah’a îmân, Allah yolunda cihâd ve hacc-ı mebrûr!” (Buhârî, Hacc, 4)

    “– Zikrullah!” (Muvatta, Kur’ân, 24)

    “– Allah için sevmek!” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 2)

    “– Namaz!” (İbn-i Mâce, Tahâret, 4)

    “– Anne ve babaya hizmet!” (İbn-i Esîr, Üsüdü’l-gâbe, IV, ) buyurdu.

    4- Soru-Cevap Metodunu Kullanırdı

    Allah Rasûlü (s.a.v)’in en mühim talim metotlarından biri de, dinleyenlerin dikkatlerini toplamak, vereceği cevaba yöneltmek ve bilgiyi kalıcı hâle getirmek için karşılıklı konuşması ve soru sormasıydı.

    Bir gün Rasûlullah (s.a.v):

    “–Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” diye sordu. Sahâbîler:

    “–O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz.” dediler. Rasûl-i Ekrem:

    “–Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurdular. (Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid )

    5-Muhatabını Aklî Ve Mantıkî İzahlarla İknâ Ederdi

    Kur’ân-ı Kerim, tefekkürü geliştirmek için daima misaller verir ve aklı kullanmaya teşvik ederdi. Rasûlullah (s.a.v), öğretmek istediklerini sadece tebliğle kalmaz, muhatabın durumuna göre aklî ve mantıkî delillerle onu iknâ ederdi. Efendimiz bu usulle, yanlış olan bir şeyi doğru zanneden kimsenin kalbinden bâtılı söküp atmayı hedeflerdi.

    6- Bilgi Seviyelerini Ölçmek İçin Sorular Sorardı

    İbn-İ Ömer (r.a) Anlatır: Rasûlullah (s.a.v)’in yanındaydık:

    “–Söyleyin bakalım, Müslüman kişiye benzeyen ağaç hangisidir. O ağaç yeşildir, yaprağını hiç dökmez, o şöyle şöyledir (diye o ağacın güzel vasıflarını saydı. Sonra da:) «Rabbinin izniyle her an meyvesini verip durur»[“ buyurdu.

    7-Teşbih, Temsil Ve Mukayeseler Yapardı

    Allah Rasûlü (s.a.v), soyut konuları somut misallerle kolaylaştırarak anlatmıştır.

    Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

    “Mü’min bal arısına benzer. Arı; dâimâ temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve nâzik davrandığı için konduğu yere zarar vermez, orayı kırıp bozmaz. Düştüğünde ise kırılmaz, bozulmaz

    8-Konuyu İzah Etmek İçin Şekiller Çizerdi

    Abdullah bin Mes’ud (r.a) şöyle haber vermektedir:

    Peygamber (s.a.v) yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra çizgileri göstererek şöyle buyurdu:

    “Şu insan, şu da onu kuşatmış olan ecelidir. Dörtgeni keserek dışarı çıkan, insanın arzularıdır. Ortadaki çizgiye yönelik küçük çizgiler, dert ve ıstıraplardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, beriki gelip yakalar.” (Buhârî, Rikak, 4)

    9-Sözle Beraber Jest Ve Mimiklerini de Kullanırdı

    Bir gün Rasûl-i Ekrem (s.a.v), Muâz bin Cebel’in soruları üzerine ona bazı tâlimatlar verdi. Ancak bunlarla kalmayıp daha ileri gitmesini isteyerek ona daha hayırlı şeyler tavsiye etti. Bir müddet böyle devam ettikten sonra Peygamber Efendimiz mübarek ağzını işaret buyurarak:

    “–İnsan hep hayır konuşmalı, hayır konuşmayacaksa susmalı” buyurdu.

    Rasûlullah (s.a.v) bir gün: “Mümin diğer mümin için parçaları birbirini perçinleyen binâ gibidir.” buyurmuş, ardında (bunu açıklamak için) parmaklarını birbirine kenetlemiştir. (Buhârî, Mezâlim, 5)

    Hakkında Bilgi Vermek İstediği Şeyi Yukarı Kaldırıp Gösterirdi

    Böylece bir şeyi hem sözle ifade etmiş, hem de müşahede edilip görülmesini temin etmiştir. Bu ise kalplerin daha iyi kavramasını, meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlardı.

    Efendimiz (s.a.v), altın kullanmanın erkeklere haram kılınışını tebliğ ederken parmağındaki altın yüzüğü cemaate göstermiş:

    “–Ben bu yüzüğü takıyor ve kaşını da elimin içine çeviriyordum.” dedikten sonra onu çıkarıp atmış ve:“–Vallahi bir daha onu takmayacağım!” buyurmuştur. (Buhârî, Eymân, 6)

    Muhatabının Sorusuna Ne Eksik Ne Fazla Tam Cevap Verirdi

    Bu şekilde dikkatlerin dağılmasına mâni olurdu. Nevvâs bin Sem’ân (r.a) şöyle anlatıyor:

    Rasûlullah (s.a.v)’in yanında Medine’de bir sene (misafir) kaldım Efendimize bir defasında iyilik ve günahın ne olduğunu sorduğumda şöyle buyurdular:

    “−İyilik ahlak güzelliğidir. Günah ise içine sinmeyen ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” 

    Bazen Kendisine Yöneltilen Soruyu Tekrarlatırdı

    Muhatabın Aldığı Cevabı Tekrar Etmesini İsterdi

    Böylece Peygamberimizin verdiği cevap iyice yerleşir, unutulmaz ve yanlış anlamaların önüne geçilmiş olurdu.

    Muhataba sorar, Doğru Cevap Verdiğinde Onu Takdir Ederdi

    Konuyu özetleyecek olursak: Peygamberimiz Kuranın ifadesiyle insanlığa En Güzel Örnek olarak gönderildiği gibi eğitim-öğretim konusunda da biz eğitimcilerin kendisinden örnek alacağımız, faydalanacağımız birçok yönü bulunmaktadır. Kendisinin öğretmen olarak gönderildiğini belirtmekle yaptığımız işin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

    KAYNAK: seafoodplus.info

    nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

    © 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.