İran ve Irak arasında sekiz yıl süren ve bir milyondan fazla insanın hayatına mal olan savaşın üzerinden tam 38 yıl geçti. yüzyılın en önemli olaylarından biri olarak kayda geçen ve 8 yıl süren Irak-İran Savaşı'nın başlangıcının üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen nedenleri ve sonuçları hala tartışılıyor. Baas yönetiminin "Saddam'ın Kadisiyesi" İran yönetiminin ise "Kutsal Savunma" olarak nitelendirdiği İran-Irak ya da Birinci Körfez Savaşı, 22 Eylül tarihinde iki ülke arasında uzun yıllara dayanan sınır ihtilafları, iç meselelere müdahale iddiaları ve "devrim ihracı" suçlamaları nedeniyle Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in sınırda yer alan ve Arapların yaşadığı İran'ın Huzistan eyaletinin iki önemli kenti Abadan ve Hürremşehr'e saldırmasıyla başladı.
İRAN VE IRAK'IN KARŞILIKLI İDDİALARI
Saddam Hüseyin'e göre, Humeyni İran'da yaptığı devrimin bir benzerini Irak'ta da yapmayı hedefliyor ve bunun için halka çağrı yapıyordu. Humeyni'ye göre ise Saddam, İran'ın devrimden sonra zayıf kaldığını düşünüyordu ve Körfezdeki Arap ülkelerinin de desteğini alarak İran'ı İşgal etmek istiyordu.
Saddam'ın iddialarını güçlü kılan ve temellendiren birkaç faktör vardı. İran, devrimini dışarıya ihraç etmek için tüm İslam dünyasında ciddi örgütlenmelere gidiyordu ve bunun için büyük bütçeler ayırıyordu. Humeyni'nin temel sloganlarından birisi de "Dünya mazlumları istibdat ve diktatörlüğe karşı ayaklanmalıdır" şeklindeydi. İran, bu amaçla Lübnan'da Hizbullah, Filistin'de İslami Cihad gibi örgütlerin kurulmasına öncülük etti.
Şah yönetimi tarafından yılında önce Türkiye'ye ardından Irak'a sürgün edilen Humeyni, uzun yıllar Irak'ta kalmış ve 'de Paris'e gidinceye kadar Şiilerin önde gelenleriyle iyi ilişkiler kurmuştu. Irak'taki Yüksek İslami Konseyi, Ammar el-Hekim'in dedesi Seyyid Muhammed Bakır el-Hekim liderliğinde "Irak Devrimi Yüksek İslami Konseyi" adıyla 'de İran'da kuruldu. İran buna benzer birçok örgütü ve partiyi Saddam'a karşı kurmuş ve desteklemişti. Kuzey Irak'ta Şeyh Osman bin Abdulaziz liderliğindeki Kürdistan İslami Hareketi (Bizotnava) de İran'da kuruldu. Bu örgütler, savaşın başlamasından sonra kurulmuş olsa da Saddam'a göre Humeyni devrimle birlikte buna benzer hareketlerin altyapısını oluşturuyordu.
ŞAH İLE ÇÖZÜLEN SORUNLAR HUMEYNİ'NİN DEVRİMİYLE SAVAŞA DÖNÜŞTÜ
Fırat ile Dicle'nin birleşme noktası Şattul Arap su yolu, iki ülkenin uzun yıllar süren ihtilafına, birbirlerine karşı savaşan silahlı grupları desteklemesine ve son olarak da 8 yıl süren savaşına neden oldu.
İki ülke arasında yılındaki sınır antlaşması ile Irak'a bırakılan Şattul Arap, sonraki yıllarda İran'ın razı olmaması nedeniyle gerginlik kaynağı olmaya devam etti. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'in talebiyle 6 Mart 'te Cezayir'de bir araya gelen Saddam Hüseyin ile İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, Cezayir Anlaşması olarak bilinen anlaşmayı imzaladı. Cezayir Anlaşması ile Irak-İran sınırı, Şattul Arap su yolunun en derin noktasından geçecekti. Böylece su yolu paylaşılmış ve sorun çözülmüş gibi oldu.
İran Şahı'yla Saddam Hüseyin arasındaki ihtilaflı konular gerginlik nedeni olmaya devam etse de büyük çatışmalara dönüşmedi ancak İran'da Ayetullah Ruhullah Humeyni liderliğindeki yılında gerçekleşen devrim, iki ülke arasındaki tüm diplomatik köprülerin atılmasına yol açtı.
Savaş nedeni olarak Şattul Arap gösterilse de Sünni Arap ülkelerinin Şiiliğin yayılması endişesi ve bundan kaynaklı teşviği, Saddam'ın İran'a savaş başlatmak için geniş bir destek bulmasını sağladı.
SAVAŞ NASIL BAŞLADI?
Irak tarafına göre İran, 4 Eylül'de Irak'ın sınır bölgelerine kara saldırıları düzenledi. İran devleti ve medyası, 22 Eylül'den önce de Baas yönetiminin havadan ve karadan saldırı düzenlediğini ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ebul Hasan Beni Sadr'ın orduya yanıt verilmemesi yönünde talimat geçtiğini iddia ediyor. Ülke medyasına göre Beni Sadr, Irak'ın İran topraklarına girmeye cüret edemeyeceği düşüncesindeydi. Devrimden sonraki ilk cumhurbaşkanı Beni Sadr, Humeyni ile ters düşünce görevden alındı ve Fransa'ya gitti.
Savaşta iki ülke de karşılıklı olarak başkentler Tahran ve Bağdat başta olmak üzere önemli şehirleri bombaladı ve önemli sivil kayıplara neden oldular.
Irak ordusu, İran'ın Huzistan eyaletine bağlı ve Arapların yaşadığı iki sınır kenti Abadan ile Hürremşehr'i abluka altına aldı ancak sonuca gidemedi. Huzistan eyaletinin kuzey batısındaki Ebu Gureyb Boğazı'nda ağır çatışmalar yaşandı. İran tarafı, Ebu Gureyb Boğazı'ndaki çatışmalarla ilgili bu sene bir sinema filmi çekti.
KÜRTLERİN SAVAŞTAKİ ROLÜ VE HALEPÇE-ENFAL KATLİAMLARI
Halkın Mücahitleri Örgütü ve İran'a karşı savaşan İKDP-Komele gibi Kürt grupları savaşta Irak tarafında yer alırken, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) İran'ı destekledi. Enfal operasyonları ve Halepçe katliamları da Kürtlerin İran'ı desteklemesi nedeniyle Saddam'ın bir cezalandırmasıydı. Çünkü İran ordusu, Kürtlerin desteğiyle Süleymaniye kent merkezine dayanmıştı.
Saddam'ın savaşta İranlılara karşı kullandığı kimyasal silahların nereden alındığına ilişkin iddialar da sonraki yıllar boyunca hep tartışılan bir konu oldu. Bu konuda Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkeler daha fazla öne çıktı. Savaşta kimyasal saldırıya maruz kalan İranlıların tedavi için Almanya'ya gönderildiği ve bunun da silahların söz konusu ülkeden alındığına dair ciddi bir delil olduğu öne sürülüyor.
Türkiye, savaş boyunca tarafsızlığını korudu ve her iki ülkeyle de iyi komşuluk ilişkilerini sürdürdü. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri Saddam'dan, Suriye gibi ülkeler de İran'dan yana tutum aldı.
GALİBİ OLMAYAN EN YIKICI SAVAŞ
Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, iki milyon kişinin yaralanmasına, milyar dolar ekonomik zarara, yüz binlerce kişinin esir düşmesine, on binlerce kişinin kaybolmasına neden olan savaş, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açtı. Irak'ın zaferleri ile başlayan savaş, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlandı.
Savaşın bir tarafını oluşturan İran'da, bugüne kadar konuyla ilgili yaklaşık sinema filmi çekildi, onlarca kitap yazıldı, müzeler açıldı ve her yıl birçok anma töreni düzenleniyor. Savaşın diğer tarafı Irak'ta ise Baas rejimi yıkıldığı için Saddam'ın iddiaları da icraatları da sahiplenilmiyor. Savaş, iki tarafın da kabul ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin no'lu kararıyla 20 Ağustos 'de sona erdi. Savaşın sona ermesini takip eden birkaç hafta içinde İran güçleri, Irak topraklarını tahliye ederek, 'teki Cezayir Antlaşması'nda öngörülen sınırlara çekildi. Kararın 3. fıkrası ve Cenevre Konvansiyonu tüm esirlerin ivedilikle serbest bırakılmasını öngörüyordu. Son savaş esiri değişimi yılında gerçekleşti. Ardından Şubat 'te iki ülkenin Şattul Arap ve Cezayir Anlaşması'nın uygulanması konusunda anlaşma sağladığı duyuruldu.
İki taraf anlaşmış olsa da İran, savaşı başlatan taraf olduğu için Irak'a karşı "savaş tazminatı" kartını ilişkiler bozulduğunda kullanıyor. Irak Başbakanı Haydar İbadi, ABD'nin İran'a karşı yaptırımlarına mecburen uyacaklarını açıklamasının üzerinden birkaç saat geçmeden Tahran'daki yetkililer "savaş tazminatı" kartını gündeme getirdi. İran, Irak'ın hâlihazırda Kuveyt'e savaş tazminatını ödemeye devam ettiğini aynı şekilde Tahran'a da ödemesi gerektiğini savundu. Ancak pürüz giderilince iddia da gündemden çıktı.
İran'da Eylül tarihleri arasında "Kutsal Savunma Haftası" adıyla bir hafta boyunca etkinlikler, çeşitli programlar ve askeri gövde gösterileri düzenleniyor. Savaşta ölen ve cenazeleri sonradan muhtelif zamanlarda bulunan askerler için de genel olarak "Kutsal Savunma Haftası" öncesi toplu cenaze törenleri düzenleniyor. Son olarak bu yıl İran-Irak sınırında yapılan çalışmalarda ölen askerin cenazesine ulaşıldığı açıklandı ve için İran'ın tüm eyaletlerinde 1 hafta boyunca cenaze törenleri düzenlendi.
İçindekiler
İran-Irak Savaşı, seneleri arasında gerçekleşmiştir. Tahmini 1 milyon insanın ölümüne, milyar Amerikan Doları parasal hasara, her 2 ülkede de çok büyük felaketlere yol açmıştır. Irakın zaferleri ile başlayan harp, İranın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştır. Her zaman olduğu benzeri bu savaştanda silah satarak Amerika Birleşik Devletleri karlı çıkmıştır.
Soğuk Harp süresince Irak-İran ilişkileri sorunluydu. Nisan ayı içinde , Amerika Birleşik Devletlerinin de desteğini alan İran Şahı, mühim bir su yolu olan ve senesi Irak-İran hudut antlaşmasıyla Iraka bırakılan Şatt-ül-Arapı geriye almak talep etti . Bu hedefle , kuvvet gösterisi olarak gemilerini bölgeye gönderdi. senesinde kesilen diplomatik ilişkiler, senesinde bir daha kuruldu ve te bir antlaşmaya imza atıldı . Bunun için 2 ülke arasındaki hudut , Şatt-ül-Arap su yolunun en derin noktasından geçecekti. Bununla birlikte İran, Iraktaki Kürtleri merkezî hükümete karşı desteklemeyeceğini taahhüt etti. Ancak senesindeki silahlı çatışmalar esnasında İranın elde ettiği Körfez adalarından çekilmemesi, 2 ülke arasındaki ilişkinin gelişmesine mani oldu.
Adalar problemi sebebinden esasen gergin olan Irak-İran ilişkileri, İranda Şiiliğin müdafaa edicisi olan Humeyni iktidarının başa gelmesi ile büsbütün bozulmaya başladı. Bağdattaki Saddam Hüseyin hükümeti, İrandaki Şii hükümetin, Iraktaki Şii çoğunluğu Sünni iktidara karşı kışkırtmasından kaygılıydı. Bu sırada Irak, İrandaki Arap bölgesi Huzistana özerklik verilmesi fikrininin savunucusu olamaya başlamıştı.
senesinin ortalarında, silahlı güçteki yüksek rütbeli subayların tasfiye edilmesi ve rehineler olayıyla AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİnin düşmanlığını çekmesi dolayısıyla , İranın zayıf vaziyette olduğu izlenimi uyanmıştı. İranın 2 ülke aralarında ihtilaf konusu olan bölgeden askerlerini çekmeyi reddetmesi üzerine 22 Eylül de Irak silahlı gücü hududu geçti. Irak 16 Eylülde, Şatt-ül-Arap antlaşmasını feshettiğini belirtti .
Savaşın ilk zamanlarında, baskın avantajı sayesinde Irakın üstünlüğü ile geçti. Ancak , her geçen zaman İranın direnişinin çoğalmasıyla harp karşılıklı yıpratma sürecine girdi.
İranın ilk reaksiyonu , yalnızca ilerleyen Irak birliklerini değil, hem de Irakın Basra limanını da bombalamak oldu. Aynı günlerde Tahran ve Bağdat karşılıklı bombalandı. Eylül ayının nihayetinde Irak silahlı gücü Abadan ve Hürremşehr kentlerini kuşatma altına almıştı, ama kış gelmeden tamamlamak istediği savaşta sonuca gidemiyordu. kışı süresince yapılmış olan sulh teşebbüsleri başarısız oldu ve Nisan ayından sonra harp yine alevlendi .
Tarih, yıpratma savaşlarında ekonomik gücünü ve birey kaynağını en uzunca zaman kullanabilen tarafın avantajlı olduğunu göstermiştir. İran bu uzunca savaşta kendisini, taktiğini çabuk bir zafer üzerine kuran Iraka karşı rahat hissediyordu. Bunu bilen Irak, İranın ekonomik gücünü zayıflatma için saldırıya başladı.
İki ülkenin de ekonomik gücü büyük ölçüde, en büyük ihraç ürünleri petrole dayanıyordu. Irak, boru hatlarından petrol ihraç edebilirken İran, ihracatını büyük ölçüde Basra Körfezinden yapıyordu. Başka bir deyişle , Basra Körfezindeki petrol ticaretinin kesintisiz sürmesi Irakın değil, İranın işine geliyordu. Bu nedenle Irak, petrol taşıyan İran gemilerine saldırılar tertip etmeye başladı. Aynı biçimde İran da, Irak petrol tesislerine saldırıya başladı.
Körfez petrol ticaretinin kayıp görmesi, Amerika Birleşik Devletlerinin savaşa etkin olarak katılmasına neden oldu . AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERI ve müttefikleri (Avrupa ve Japonya) büyük ölçüde Körfez petrolüne muhtaçtı ve petrol yönteminin saldırıya maruz kalması Batı dünyası için büyük tehlikeliydi. Körfez petrol yolunu açık tutmak için ABD bölgeye bir filo gönderdi ve AMERiKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ bayrağı çekmiş Kuveyt tankerlerini savunmaya başladı.
Sekiz yıl devam eden harp Ağustos ayı içinde yapılmış olan mütareke ile sonlandı. Fakat BM gözetiminde yapılmış olan sulh görüşmelerinden netice alınamadı. İran, görüşmelere başlamak için ön şart olarak topraklarındaki bütün Irak askerlerinin çekilmesini istiyorken , Irak Şatt-ül-Arap su yolu üstünde ortak denetim kurulmasında ısrar etti. İki ülke arasındaki sulh, ancak Irakın Kuveyti Ağustos ayı içinde işgali ve AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ile savaşa tutuşma korkusuyla İrandan aldığı toprakları geriye vermesiyle meydana geldi .
Saddam Hüseyin ile Başkan Reaganın elçisi Donald Rumsfeld ( eski Savunma Bakanı) el sıkışırken ABD, İrandaki müttefiki Şahı devirip iktidara gelen İslami rejimden asla memnun olmamıştı. Bu nedenle , senesinde diplomatik ilişkilerini kestiği Irak ile yakınlaşmaya çalıştı. Farklı kanallardan Iraka silah yardımı yaptı ve büyük miktarda borç para sağladı. Irakın biyolojik ve kimyevi silahlar üretmesine yardımcı oldu.
Ayrıca ABD ve İngiltere Martında, BM Güvenlik Konseyinin Irakın İrana karşı kitle imha silahları ( kimyevi ve biyolojik silahlar ) kullanmasını tenkit eden hükümler almasını, karşı oy ile engelledi.
• Irak-İran Savaşı, tahmini bir milyon insanın yaşamına mal oldu .
• Savaşan taraflar küçük kazançlar elde etmek için ekonomik kaynaklarını tüketti.
• Savaşın sonucu olarak Irak-İran hududu değişmedi. Savaşın tesirleri seneler süresince hissedildi.
• İki ülkenin birbirlerinin petrol tesislerine saldırılar tertip etmesi sonucu petrol üretimi düştü, petrol fiyatları arttı.
• Savaş süresince Irak, kendisini savunan devletlerden borç alarak silah satın almıştı. Bu borçları ödemekte zorlanması, senesinde Kuveyte saldırarak oradaki petrol kuyularını elde etmeye çalışmasına sebep oldu . Bu tavrı da Irakı uluslararası ilişkilerde yalnızlığa sürükledi ve desteksiz bıraktı.
] }
İçindekiler
Lütfen önce şu konuları seafoodplus.info’ta Rejim Değişikliğiİran’da Rejim Değişikliği
İki ülke arasında Şattülarap Su Yolu ve Basra Körfezi’nde egemen olma uğraşlarıyla gerginleşen ilişkiler Cezayir Anlaşması’yla geçici olarak düzeltilmişti. Irak, Mısırın etkinliğini yitirmesiyle oluşan boşluktan yararlanarak Orta Doğu’da Arap birliği politikalarına girişmişti. ’da İran’ın iç sorunlarla uğraşmasını fırsat bilen Irak, Cezayir Anlaşmasını feshedip 22 Eylül ’de İran’a saldırarak Basra körfezi’ne ilerledi. İran bir süre sonra Irak’ın işgal ettiği yerlerin bir kısmını geri almayı başardı. Bu savaşta İran, İsrail aracılığı ile ABD’den silah alımı yapmış; ABD’de bu olay “İrangate Olayı” olarak adlandırılmıştı.
Bu sırada Tahran ’daki ABD Büyükelçiliği basılmış; Amerikalılar rehin alınmış ve İran’da ABD karşıtlığı doruk noktaya çıkmıştı.
Savaşta Suriye ve Libya, İran’ı; diğer Arap ülkeleri de Irak’ı desteklemişlerdi. ABD iki ülkenin toprak bütünlüğünü savunarak tarafsız kalmıştı. SSCB ise körfezde söz sahibi olmak ve Afganistan’da rahat hareket etme adına İran’ı destekledi. Avrupalılar ise, tarafsızlık kararı alsalar da Humeyni rejimi nedeniyle Irak yanlısı bir tutum takınmışlardı.
’da İran, Basra Körfezi’ne hakim olmaya başlayınca, körfez ülkeleri petrol ihraç edemez duruma geldi. Bu da ABD ve Batılı ülkeleri ekonomik sıkıntıya soktu. Ayrıca SSCB’nin İran ile yakınlaşması da kaygıları artırdı. ABD, Fransa ve İngiltere Basra Körfezi’ne savaş gemisi gönderdi. Bu da Irak’ın İran’a denge kurmasını sağladı. 6 Ağustos ’de BM kararı ile ateşkes yapıldı. ’da Irak’ın Kuveyti işgaline ABD’nin müdahale etmesi üzerine, Irak işgal ettiği İran topraklarından geri çekildi.
] }