Yazar:Ömer Seyfettin
Yayın Evi: Timaş Çocuk
İSBN:
Sayfa Sayısı: 96
Ömer ve kardeşi Hasan, çocukluklarını büyük bir çiftlikte geçirmişlerdi. Küçük Ömer ve Hasan, en çok atlarla oynamayı, özellikle de onları tımar etmeyi seviyorlardı. Bunun için İstanbul’dan özel getirtilen KAŞAĞI’yı kullanıyorlardı. Ama bir gün Küçük Ömer, çocukluk heyecanıyla KAŞAĞI’yı kırar ve suçu kardeşi Hasan’a atar. Babası bu olaydan sonra Hasan’a çok kızar ve ona:
-Yalancı, der…
Hasan, bu olaydan sonra içine kapanır ve bir gün hastalanır. İşte o zaman Ömer için zor günler başlar.
Kitapta ayrıca ‘HÜRRİYET BAYRAKLARI, NÂDÂN, ÇAKMAK, KÜTÜK, ‘KIZIL ELMA’ “NERESİ?” adlı öykülerde yer almaktadır.
Ömer Seyfettin' in çocukluk dönemimize imza atan bir hikayesi. Fakat bugün geriye dönüp baktığımda aslında bir travma olduğunu görüyorum. Bir çocuğun iç dünyası için ağır ve kırıcı bir kitap bence. (Günaydın Çocuklar)
Masum birine iftira atılması sonucunda olaylar kötü bir şekilde ilerler ve istenmedik bir sonuç ortaya çıkar. Vicdan azabı geç gelirse bir ehemmiyeti kalmaz, en değer verdiklerimiz yitip gider. Ve biz de. (Fatma Arslan)
Ömer Seyfettin - Kaşağı:Ömer Seyfettin’in “Kaşağı” adlı öyküsü herkesin okuması gereken, enfes öykülerden biri.. Hikayenin kahramanı bir gün, atlara bakan Dadaruh’un gözü gibi baktığı kaşağıyı; ahır’a giderek atlarda denemek ister fakat istediği sonucu alamaz ve sinirlenip kaşağı kırar. Kahramanın babası kırılmış kaşağı görünce önce Dadaruh’u çağırır. Bu durumdan haberi olmayan zavallı adam, bilmediğini söyler. Kahraman korkar ve suçu kardeşi Hasan’ın üstüne atar.. Hasan’nın yalan söylediğini düşünen babası ona bir tokat atar ve evden çıkmaması için ceza verir. Aylarca Hasan, kardeşine yani hikayenin kahramanına iftiracı der durur. Bir gün Hasan kuşpalazı hastalığına yakalanır. Hikayenin kahramanı kardeşinin öleceğini bakıcısı Pervinden öğrenir öğrenmez, o da ağlamaya başlar ve kardeşine yani Hasan’ a attığı iftirayı, babasına itiraf etmek için o gece vakti odasına gitmek ister. Bakıcısı onu durdurur yarın söylersin der.. Fakat yarın her şey için çok geçtir. kitap/kitap yazar/i (Yağız Aydoğan)
Ömer Seyfettin - Kaşağı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kaşağı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Ömer Seyfettin (d. 11 Mart Gönen Balıkesir, – ö. 6 Mart İstanbul), Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Asker, şair ve güçlü bir edebi yeteneği olan bir öğretmendir. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçede sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne pek çok sayıda eser sığdırmıştır. yılında Gönende (Balıkesir) doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Beyle, Fatma Hanımın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan birisidir. Öğrenimine Gönende bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Beyin görevinin nakli dolayısıyla Gönenden ayrılan aile İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a geldi. Ömer Seyfettin, önce Mekteb-i Osmanîye, ders yılı başında da Askerî Baytar Rüştiyesine kaydedildi. Bu okulu 'da tamamlayarak Edirne Askerî İdadîsine devam etti. 'de İdadî'yi bitirerek İstanbul'a döndü. Burada Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla imtihansız mezun oldu. Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordunun İzmir Redif Tümenine bağlı Kuşadası Redif Taburuna tayin edildi. 'da İzmir Jandarma Okuluna öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemlidir; zira bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktır. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Necip Türkçüden ise sade Türkçe ve millî bir dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı. Ömer Seyfettin Ocak 'da Selanik Üçüncü Orduda görevlendirildi. Selanik'te çıkmakta olan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi Akil Koyuncunun istek ve ısrarı üzerine Genç Kalemlere çevrildikten sonra 11 Nisan 'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlandı. Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşının başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin yeniden orduya çağrıldı, Yanya Kuşatmasında esir düştü. Nafliyon'da geçen 1 yıllık esareti sırasında sürekli okumuştu. "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri Türk Yurdunda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yaşayarak yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı. Ömer Seyfettin 'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 'te Enver Paşanın organize ettiği Babıali Baskınına katıldı. Daha sonra askerlikten ayrıldı, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. yılında Kabataş Sultanisinde öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü. 'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Beyin kızı Calibe Hanımla evlenmiştir. Bu evlilik Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen bozulunca tekrar yalnızlığına döndü. 'den ölüm tarihi olan 6 Mart 'ye kadar geçen zaman birçok acı ve sıkıntıya rağmen verimli bir hikâyecilik dönemini içine alır. Bu dönemde 10 kitap dolduran hikâye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayımlandı. Bir yandan öğretmenlik yapmayı sürdürdü. Hastalığı 25 Şubat 'de artınca yazar, 4 Martta hastahaneye kaldırıldı. 6 Mart 'de hayata gözlerini yumdu. Önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığına defnedilir. Daha sonra mezarı buradan yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı gerekçesiyle 23 Ağustos 'da Zincirlikuyu Mezarlığına nakledildi. En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikâyelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır ve bu hikâyeler günümüzde de okunmaktadır.
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. seafoodplus.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.
Kitap Türü:Öykü/Hikaye, Çocuk Kitapları
Ömer Seyfettin
Öykü/Hikaye, Çocuk Kitapları
esma nida. •
Pembe İncili KaftanTopuzBahar ve KelebeklerÜç NasihatPerili KöşkAndPrimo Türk ÇocuğuBombaBeyaz LaleHaremKaşağıYüksek ÖkçelerEfruz BeyVireYalnız Efeen iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki KızHayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna KuşuAhmet ÜmitAhmet BatmanAyşe Kulinİskender PalaCanan TanDostoyevskiElif ŞafakJojo MoyesKahraman TazeoğluMemduh Şevket EsendalOrhan KemalPeyami SafaSabahattin AliSarah JioTarık BuğraVictor HugoZülfü Livaneli
Hikayenin anlatıcısı ve Hasan kardeştirler. Çiftlikte yaşamlarını sürdürürler. Çiftlikte atlar vardır tabi atların bakıcıları da. En sevdikleri şey ise atlara bakan seyisin atları kaşağı ile tımarlamasıdır. Tımar zamanları karşıya geçer öylece bakarlar ve bir gün kendileri tımar yaptıklarının hayalini görürler. Bir gün gece kendisi atları tımar etmek ister ve gizlice ahıra gider. Kaşağıyı alır fakat tımar yapmasını beceremez. Kaşağıyı kırar ve saklar. Bu beceriksizliğini de söyleyemez suçu da kardeşi Hasan’a atar. Hasan’a artık ahıra girmek yasaklanır. Hasan bu olaya çok üzülür ve bir anlam da veremez. Kaşağıyı kimin kırdığını da merak eder. Hasan bir gün hastalanır yatağa düşer. Ölmek üzeredir. Hikayeyi anlatıcı vicdan azabından duramaz ve Hasan’ın suçsuz olduğunu söylemek ister fakat o gece Hasan ölür.
Bir önceki yazımız olan Çikolata Zamanı Kitap Özeti başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.
İsmi verilmeyen anlatıcı karakterimiz, izinsiz aldığı kaşağıyı kırar ancak suçu öykünün sonunda kuşpalazı hastalığı yüzünden ölen kardeşi Hasan’a atarak cezalandırılmasına neden olur.
İsmi verilmeyen ve hikâyeyi bize aktaran ana karakter ile kardeşi Hasan’ın en büyük eğlencesi çiftliklerindeki atlarla ilgilenmektir. Özellikle ana karakterin en sevdiği faaliyet kaşağı ile atları tımar etmektir. Ancak atların bakıcısı olan Dadaruh kendi eşliğinde ve bir oyun gibi yaptırdığı tımarlar haricinde çocukların kaşağı kullanmasına izin vermemektedir. Ana karakter, evde kimsenin olmadığı bir gün Dadaruh’un odasına girerek annesinin hediye olarak gönderdiği değerli bir kaşağıyı alır ve atları tımar etmek ister. Ancak bu işte başarılı olamaz. Bu yüzden sinirlenerek kaşağıyı kırar ve ahırın yanındaki yalağın içine atar. Kırık kaşağıyı bulan ve bunun sorumlusunu arayan babasından korkan karakterimiz kaşağıyı çalan ve kıran kişinin kardeşi Hasan olduğunu söyler. Hasan, suçlamaları kabul etmeyince yalan söylediğini düşünen babası tarafından dövülür ve ahıra girmesi yasaklanarak ev hapsi cezası verilir. Cezalı Hasan günün birinde kuşpalazı yani difteri hastalığına yakalanır. Kardeşinin öleceğini öğrenen karakterimiz bir akşam gördüğü kâbusun da etkisiyle işlediği suçu babasına itiraf etmek, kardeşinden de kendisini affetmesini dilemek istese de aynı gecenin sabahında kardeşinin öldüğünü öğrenir.
Yaptığınız hataların sorumluluğu size aittir. Suçu başkalarına atmak sizi yalnızca geçici olarak zor bir durumdan kurtarabilir. Ancak vicdanınız sizi rahat bırakmaz ve bazen yaptığınız hatayı düzeltmek için elinize bir fırsat da geçmez.
Ana karakter: Öykünün ana kahramanı olan ve olayları okuyucuya aktaran karakterin ismi öykü boyunca verilmez. Bazı yayınlarda bu karakterin Ömer Seyfettin olduğu ve kendi anılarına dayalı olarak bu hikâyeyi aktardığı ifade edilse de bu iddia kanıtlanmamıştır.
Hasan: Öykünün ana kahramanının bir yaş küçük kardeşi. Abisinin iftirasına uğrayarak dayak yer ve cezalandırılır. Yakalandığı kuşpalazı yani difteri hastalığından kurtulamaz ve hikayenin sonunda öldüğünü öğreniriz.
Dadaruh: Atlara bakıcılık yapan yaşlı bir adamdır. Çocukların oyunlarına eşlik eder ve onlarla ilgilenir.
Baba: İsmi verilmez. Ana kahramanımızca da tanımlandığı üzere çocukların korktuğu, çok sert bir karakterdir.
Anne: İsmi verilmez. Yaz aylarında çocuklarını çiftlikte bırakarak İstanbul’a gitmektedir.
Pervin: Çocuklara evde bakıcılık yapan hizmetçidir.
Fakfon: Karakterimizin çaldığı kaşağının yapıldığı madde. Gümüşe benzeyen, nikel, çinko ve bakır alaşımı bir elementtir.
Kaşağı: Binek hayvanlarını tımar etmek yani kıllarını ve derisini temizlemek için kullanılan genellikle metalden yapılan tırnaklı araç.
Kuşpalazı: Diğer adıyla difteri. Yüzyıl sonlarında tedavisi bulunana kadar çocuklar başta olmak üzere pek çok kişinin ölümüne neden olan bir hastalık.
Sağrı: Atlarda ve diğer memeli hayvanlarda el ve kuyruk arasında kalan dolgun ve yuvarlak bölüm.
Yalak: Suların çevreye yayılarak akıp gitmesini önlemek için çeşme ve muslukların altına konulan ve hayvanların da su içtikleri tekne veya kap.
Hikâyenin tamamı bir çiftlikte geçer. Çok sayıda atın bulunması, atlara bakıcılık yapan, evde çocuklarla ilgilenen hizmetliler ile çiftlikte çalışan köylü kadınların varlığı gibi detaylar çiftliğin varlıklı bir aileye ait olduğunun işaretleridir. Çiftliğin bulunduğu yer büyük yerleşim yerlerinden uzaktır. Evlerinin yakınlarında kestane ağaçlarından bahsedilmesi, karakterimizin annesinin de sık sık İstanbul’u ziyaret etmesi gibi ayrıntılar, Ömer Seyfettin’in hikâyelerindeki en azından mekânların çocukluk anılarına dayanmış olabileceğini düşünürsek Balıkesir ili Gönen ilçesinin bu hikâyenin mekânı olabileceğini akla getirmektedir.
Youtube Kanalı İçin Tıklayınız
BeğenYükleniyor