kalp öyle savunmasız ki indir / Kalp Ortağım: GÖNÜLÇELEN - ✶BÖLÜM✶ - Wattpad

Kalp Öyle Savunmasız Ki Indir

kalp öyle savunmasız ki indir

Kalbi atmayan bir k&#;y

Güncelleme Tarihi:

DEVRİM YILMAZ - [email protected]

Oluşturulma Tarihi: Nisan 28,

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

‘Önce Okullar Kapandı’da Şafak Okdemir, başka bir pencereden bakıyor doğa yıkımlarına. Toroslar’da, kadim Likya Yolu’nun geçtiği bir dağ köyündeyiz Köy okullarının kapanmasıyla doğa yıkımları arasında bağ kuruyor yazar: “Köyün kalbi atmıyor gibiydi yıllardır.”

Haberin Devamı

“Ders kitaplarında Toroslar’ın bitki örtüsü makiliktir denirdi kısaca. Ama ağaç çalı türlerinin her birinin bir masala konu olabilecek güzelliği anlatılmazdı. Ve dağları ayakta tutacak kadar güçlü yapıda oldukları da yazılmazdı nedense.” Şafak Okdemir işte o ders kitaplarında anlatılmayanları bir Yörük kilimi dokur gibi ilmek ilmek işliyor, Toroslar’ın hayranlık uyandıran güzelliklerini, bir kuru dal parçasından ulu sedir ağaçlarına varıncaya kadar, önümüze seriyor. Öyle ki dağa taşa, ormana göz diken maden şirketi ortaya çıktığında köylülerinkiyle aynı isyan büyüyor içimizde, ilk ağacın devrilişiyle tıpkı Gürsu Çoban gibi kalbimizin patlayacağını sanıyor, aynı inatla nöbet ateşinin başına oturuyoruz.
Şafak Okdemir bir önceki romanı ‘Nice Nine’nin Zeytini’nde olduğu gibi yine bir doğa mücadelesi anlatıyor. Okdemir yıllardır ‘doğa yıkımları ve yaşam savunucuları karşıtlığında, taraflardan biri’ olarak insanların derelerini, ormanlarını, zeytinliklerini, dağlarını korumak için verdikleri mücadelelere tanıklık ediyor, bizzat içinde yer alıyor mücadelenin. Gerçekleri kurguya aktarımındaki incelikte, bakış açısının genişliğinde sanatçılığının yanı sıra yaşam biçiminin de etkisi var.

Haberin Devamı

‘Önce Okullar Kapandı’ pek çoğumuzun ilk etapta aklına gelmeyen başka bir pencereden bakıyor doğa yıkımlarına. Toroslar’ın yamacında, ormanlarından kadim Likya Yolu’nun geçtiği bir dağ köyündeyiz. Gürsu Çoban, Musti Dede ve Ümmü Nine tıpkı çocukluklarındaki gibi ilk gün heyecanıyla köy okulunun önünde buluşuyorlar. Ama ilkokul günlerindekinden çok başka bir sevinç bu. 20 yıl önce kapanan okullarını açmak için buluşuyorlar bu defa. Üç arkadaşın okul bahçesindeki doyumsuz sohbetleri ve anıları eşliğinde katman katman açılıyor roman. Kâh çocukluk günlerine dönüyorlar, kâh geçen yaz ormanları için koca maden şirketine karşı verdikleri mücadele günlerine.
Köyüne ve ormanlarına aşkla bağlı olan, doğadan ayrı kalmamak uğruna kazandığı Anadolu Lisesi’ne bile gitmeyen, inadı inat Gürsu Çoban o mücadeleden sonra karar veriyor köy okulunu açmaya. İşte bu noktada köy okullarının kapanmasıyla doğa yıkımları arasındaki bağ kuruluyor. Mecbur kalınan göçler ve boşalan köyler doğayı savunmasız bırakıyor. Doğayla insan arasında açılan mesafeyi açgözlü şirketler dolduruyor. “Köyün kalbi atmıyor gibiydi yıllardır” cümlesi okulun bu anlamdaki önemini özetliyor.

Haberin Devamı

Üç dostun anılarında çocukluk yıllarındaki kadar canlı olan Perihan Öğretmen’se sadece anlatımlardan tanımamıza rağmen en derin hissedilen karakterlerden biri olarak hem kurguyu hem okul figürünü güçlendiriyor. Gürsu Çoban’ın verdiği isimle ‘Perilerin Hanı’ roman boyunca bir peri gibi dolanıyor satırların arasında. Ve tüm hikâyenin kalp atışları onun antik kentin eski taş duvarları arasında, kaynayan pınarın başında kurduğu şu cümlelerden yankılanıyor: “Bu çocukların yaşadığı şey saf mutluluk, sanki her biri bu dağların bir orman canlısı. Bu dağların mutlak sahibi ve geçici sakinleri”

Kalbi atmayan bir köy
Önce Okullar Kapandı
Şafak Okdemir
Çınar Yayınları,
sayfa.

Porselen diş çılgınlığı 18 yaş altına kadar indi, diş hekimleri uyardı

"Hollywood Gülüşü", "Turkish Smile", ya da daha pek çok farklı moda trendi ile özellikle sosyal medyadan pompalanan "bembeyaz dişler" modasına karşı uzmanlar uyarıyor: Sırf beyazlatmak amacıyla yapılan herkese tek tip porselen diş modası bir an önce hız kesmeli. 

Porselen diş olarak bilinen lamina porselen uygulamasının her zaman herkese yapılmaması gerektiğini kaydeden İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ender Kazazoğlu, 'Kar beyazı diş' modası için, insanların farkında olmadan sağlıklarını tehlikeye attığını kaydetti. 

Lamina porselen uygulamasının ancak gerekli durumlarda uygulanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Kazazoğlu, “Sanıldığı kadar masum bir işlem değil. Dişe zararı yok deniyor ama var. Diş minesini 0,5 milimetre törpülüyoruz, üzerine porselen plakasını yerleştiriyoruz. Sonuçta hiçbir problemi olmayan sağlıklı dişe bunu yapmak protokollere çok aykırı ve ağız diş sağlığını da tehlikeye atan bir durum" dedi.

"Türkiye'deki sağlık turizmini de olumsuz etkiliyor"

Sağlık turizmi konusunda da bu alanda büyük suistimaller yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Kazazoğlu, "Diş beyazlatma, sadece Türkiye'de moda değil. Avrupa'da da böyle. Tabii ki Avrupa'da daha pahalı olduğu için bunu talep eden kişiler Türkiye'ye gelmeyi tercih ediyor. Ama piyasada bu işler çok karışık. Diş hekimi olmayanlar, bu işleri para kazanmak için yapıyorlar. Hatta geçenlerde İngiltere ve İspanya'dan iki büyük olay oldu Türkiye'de işlem yaptıran iki kişiyle ilgili. Türkiye'ye de yansıdı bu olaylar. Sanki Türkiye'deki diş hekimleri cahil, hiçbir şeyi düzgün yapamıyor gibi lanse edildi dünya basınında da. Oysa o olaydaki kişilerin de diş hekimi olmadığı ortaya çıktı" dedi.  

"Bu bir moda, sağlıkla alakası yok"

Özellikle son 10 yıldır sosyal medya trendlerinin de etkisiyle halk arasında bir diş beyazlatma modasının hakim olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kazazoğlu, "Beyaz diş konusuna müthiş bir talep var. Bir moda, sağlıkla alakası yok. Sağlıkla alakası olmayınca da tabii ki insanlar bu diş tedavilerinin bazılarından zarar görüyorlar. Sıfır renk dediğimiz, kar beyazı bir renk var. 20 kilometre öteden tanırsınız, bütün moda meraklıları bu rengi istiyor. Normal tonda bir renkteki dişlerini, sıfır renk olsun diye kestirip lamina yaptırıyorlar. 

Aslında restorasyon dediğimiz işlemlerde böyle bir durum için sıralama öncelikle bir diş beyazlatma işlemiyle başlamalı, oradan sonuç alınamazsa (dişteki leke, renk farkı çok kötüyse) üzerine lamina yapmak gerekli. Dişin ön yüzünü keserek porselenle kaplıyoruz. Bunların hepsi restorasyondur. Restorasyon, eksik bir şeyi tamamlamak amacıyla yapılır. Yoksa moda olsun diye, dişi beyaz gözüksün, beyazı daha da beyaz olsun diye böyle bir tedavi yapmak maalesef hastaya zarar veriyor. Özellikle yaş grubu gençlerden müthiş bir talep var" diye konuştu.

"Diş teknisyenleri de bu işe başladı"

Özellikle hekim olmayan aslında diş teknisyeni olan kişilerin de bu alanı bir para kazanma unsuru görerek uygun olmayan işlemler yaptıklarına da dikkat çeken Prof. Dr. Kazazoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Maalesef bazı hekim olmayanlar bunu bir para kazanma unsuru olarak kabul edip, ilk önce dişleri beyazlatmak yerine, direkt lamina yapmak, kaplama yapmakla insanlara zarar veriyor. Dişleri sağlam gelmiş bir hastaya, sadece rengini bir ton daha açabilmek için birtakım restorasyonlar yaparak ona zarar veriyor. Hiçbir aklı başında diş hekimi bunu yapmaz"

"Çarpıklığı düzletmek için lamina porselen yapılmaz"

Lamina porselen yaptırmanın ancak diğer işlemlerden sonuç alınamadığında düşünülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Kazazoğlu, diş çarpıklıklarının düzeltilmesinde bile artık bu yöntemin seçilmeye başlandığına dikkat çekerek şu uyarılarda bulundu:

 “Biz tedavide öncelikle hastanın dişinde bir renkleşme varsa, beyazlatma ile başlıyoruz. Eğer beyazlatma yetmiyorsa o zaman lamina düşünüyoruz. Lamina de aslında herkesin söylediği gibi zararsız değil. Dişe lamina yaparken aslında zarar vermiş oluyoruz. Çünkü üzerlerinden bir miktar aşındırıyoruz, o aşındırdığımız miktar 0,5 milimetre kadar oluyor. Onun üzerine 0,5 milimetrelik bir porselen kabuğu yapıştırıyoruz. Bu, ömür boyu da gitmiyor. Hiçbir restorasyon ömür boyu gitmez zaten. Dişinize iyi bakarsanız maksimum ömrü 10 yıl civarındadır. Dişleri sağlam, düzgün, herhangi bir sıkıntısı yok. Sadece bir ton beyazlatmak için bu işlemi yapmak, açıkçası insanlara zarar vermektir. Düşünün 18 yaşındaki çocuklara lamina yaptınız, aradan 10 sene geçti. O 10 yıl içinde hastanın dişlerine çok iyi baktığını düşünelim. Yine de diş eti hastalığına karşı daha savunmasız oluyor. 28 yaşına geldiğinde bu kişi dişlerinde başka problemler yaşayacak, kemikte erime, diş etlerinde çekilme gibi. Lamina ile bunu kapatmanız da mümkün değil. Bir üst tedavi şekline geçip kaplama yapmak zorunda kalacaksınız. 10 yıl da bu gitsin, kişi 38 yaşına geldi. O zaman elinizde tedavi seçeneği kalmayacak. Bir de dişlerdeki çarpıklığı düzeltmek için lamina yapanlar var. İnsanlar hızlıca bu işi çözmeye çalışıyorlar ama yine sağlığından kaybediyorlar. Aslında onların adresi ortodonti. Artık günümüzde şeffaf plaklarla tedavi edebiliyoruz, çok pratik ve hızlı tedaviler var. Ama insanlarda sabır kalmadı. Bir an önce düzelsin, hemen yarın olsun diye bekliyor"

"Sağlık hizmetleri kanununa göre suç"

İstanbul Diş Hekimleri Odası Hukuk Müşaviri Avukat Gürsan Atar ise diş teknisyenlerinin ağız içi içerisinde işlem yapma yetkisinin olmadığını söyleyerek bunun kanunen suç olduğunu kaydetti ve “Lamina porselen konusu estetik bir uygulama. O nedenle de diş hekimi olmayan kişiler de oradan gelecek kazancın büyüklüğünden pay almak istiyorlar. Yetkisi olmadığı halde hasta ağzına teknisyenlerin müdahale ettiğini biliyoruz. Bir kişinin diş hekimi olmadığı halde hasta ağzında müdahalede bulunması, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na göre suç. Üstelik hapis cezası gerektiren bir suç. Ağız diş sağlığı yönetmeliği gereğince, hasta ağzına sadece hastanın onam verdiği diş hekimi müdahale edebilir. Onun dışında, teknisyen ya da çalışma izni almayan, faaliyet izni olmayan diş hekiminin dahi müdahale yetkisi yoktur" dedi.

 

ender kazazoglu

lamina porselen

dis hekimleri

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir