Türlü sağlık problemleri sebebi ile hastanelere başvurulduğu zaman kan testleri rutin olarak istenmektedir. Bu kan testleri içinde genellikle her zaman olan incelemelerden biri de tam kan sayımı (hemogram) testidir. Bunun ile, kanda bulunan kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin miktarı, kan pulcuklarının miktarı ile birlikte bir çeşit biyokimyasal hesaplar da bulunur. Hemoglobin, anemi veya demir eksikliği sorunlarında ilk bakılan değişkendir.
Hemoglobin HGB şeklinde kısaltılmıştır. Kan sıvısında kırmızı kan hücrelerinde bulunan bir önbesidir. Özünde demir iyonu ile birlikte 4 tane protein bulunur. Demir iyonu aracılığı ile sağladığı akciğerler vasıtası ile alınmış olan oksijenin kan içine taşınıp öteki yapılara ulaştırılması ve aynı biçimde yapılarda üretilmiş olan zararlı karbondioksitin akciğerden atılacak şekilde taşınmasını sağlamaktadır. Böylece beden için önemli ve vazgeçilemez olabilmektedir.
Hemoglobin direkt olarak bedendeki demir miktarı ve oksijen taşıma durumu ile bağlantılıdır. Bundan dolayı, bilhassa kansızlıktan şikayet eden ve kansızlık tedavisinin elverişli olmasını ölçmek için ilk bakılan değerler arasındadır. Aynı biçimde, cerrahi operasyondan evvel beden kan oranı, yani kandaki hemoglobin seviyesi üstünden oksijen taşıma yetisi, bu katsayı üzerinden değerlendirilmektedir. Yine operasyondan sonra kan oranındaki kayıp ve bu durumun beden üzerindeki olası etkisi de HGB değeri ile takip edilir. HGB değerinde önemli inişler, beden oksijen taşıma becerisinin, dolayısı ile sağlığı önemli ölçüde kötü etkileyebileceğinden tedavisi yapılmalıdır. Gerekli durumlarda bu değere göre hasta olan kişiye kan verme durumu ortaya çıkabilir. Hemoglobin bedendeki demiri muhafaza ettiğinden ötürü demir eksikliğine bağlı gelişen aneminin değerlendirilmesi için önemlidir.
Hemoglobin, kan testlerinde HB kısaltması ile görülmektedir. Dolayısı ile hemoglobin değeri kolay bir kan testi yaptırarak ölçülebilmektedir. Hemogram testi yaptırarak da hemoglobin oranı ölçülebilir. HGB değerinin olağan aralıkta oranları kişinin yaşı ve cinsiyetine göre şu şekildedir;
Yukarıda belirtilen seviyelerin dikkate değecek biçimde düşük ya da yüksek olması ilgili uzman tarafından incelenir.
Hemoglobin seviyesinin düşük ya da olağandan fazla çıkması bazı sağlık sorunlarının işareti olabilmektedir ve düşüşün seviyesine göre tedavi şekli belirlenir. Hemoglobinin sağlıklı bedende bulunması gereken normal aralık kişinin yaşı ve cinsiyetine göre farklılık gösterir. Bunun ile birlikte kişinin genetik yapısı, hormonal durumu ve beden yapısına göre farklılık gösterir. Bundan dolayı, olağan yapılan tam kan sayımında belirlenen olağan aralık değeri her kişi için gerçeği yansıtmayabilir. Hemoglobin seviyesinin düşük olması ya da yüksekliğin en uygun biçimde değerlendirilmesi bir uzmanın incelemesine bağlıdır.
Bununla beraber; kişinin yaşı ve cinsiyetine göre hemoglobin değerleri aşağıda belirtilen şekilde kabul edilmektedir;
Yenidoğan bebekler için: 13,5 -24 gr /desilitre
Bebekler için (0 -3 yaş): 11 -13 gr /desilitre
Çocuklar için (3 – 11 yaş): 12 -14 gr /desilitre
Yetişkin erkekler için: 13,5 – 17,5 gr /desilitre
Yetişkin kadınlar için: 12,5 – 15,5 gr /desilitre
Hemoglobin seviyesi bu referans aralıklarının altında olursa, kansızlık biçiminde yorumlanır. Anemi durumunun hangi durumdan oluştuğunun tespiti yapılır ve probleme göre tedavi biçimi belirlenir. Yine bu referans değerleri üzerinde saptanmış olan hemoglobin aralıklarında bedende vücutta kan üretiminin çok olmasından söz edilebilir. Böylece ek bazı katsayıların değerlendirilmesi sonrası bazı hematolojik rahatsızlıklar bulunabilir ya da fizyolojik biçimde tespit edilmiş olan kan yüksekliğinden bahsedilebilir.
Genellikle yüksek rakımlarda yaşamakta olan kişiler ve sigara içenlerde normalin üstünde hemoglobin seviyeleri görülebilmektedir. Hemoglobinin yüksek çıkması aşağıda belirtilen durumlara da bağlı gelişebilir;
Hamilelikte fiziki işleyişler sonucunda gebe olan kişinin bedenindeki su ve sıvı oranı yükselir. Bu durumda kan seviyesini yukarı çıkartırken, kan hücrelerinin kanın sıvı olan bölümüne karşı azalmasına neden olur. Tam kan sayımına hemoglobin seviyesinde azalma şeklinde yansımış olan bu durum “hamileliğin fizyolojik anemisi” olarak adlandırılır.
Gebelikte tam kan sayımı düşüklüğü genel olarak hemoglobin düzeyinin azalmasıdır. Hamilelikte olağan hemoglobin değeri 12 gr/desilitre olmaktadır, hedeflenen hemoglobin değerinin 10,5 gr/ desilitrenin üzerinde tutabilmek önemlidir.
Kandaki düşük hemoglobin oranı, direkt olarak düşük bir oksijen miktarı ile bağlantılıdır. Hemoglobin, kansızlık veya demir eksikliği sorunlarında ilk bakılan parametreler arasındadır. Hemoglobin seviyesinin normalinden düşük durumda hemoglobin seviyeleri, kişinin yaşına ve cinsiyetine göre farklılık göstermektedir. Eğer referans aralığından düşük bir değeri varsa, ilk akla gelen anemi hastalığıdır.
Kansızlık (anemi) veya polisiteminin olması durumunun şiddetinin değerlendirilmesi ve tedaviye cevabın takip edilmesi için, genel olarak, türlü sebepler ile istenebilen bir tam kan sayımı (CBC) testinin bir parçasıdır.
Kişinin kolundaki bir toplardamardan kan örneği alınarak ya da parmak ucu (çocuk ve yetişkinlerde) veya topuk kısmından (yenidoğan) alınan kan örneğinden uygulanan testlerden biridir.
Hemoglobin, anemi (kansızlık) veya demir eksikliği sorunlarında ilk akla gelen parametrelerdir. Bu durumda tam kan sayımı testine bakılır, hemoglobin seviyesinin normalin altında olduğu durumlarda, tam kan sayımı testinde hemoglobin seviyesi, kişinin yaşına ve cinsiyete göre değişkenlik göstermektedir ve türlü rahatsızlıklar hastalıklar ile bağlantılı olabilir.
Hemoglobin (HBG) değerleri, tam kan sayımı testi ile ölçülebilir ve desilitrede gram türünden belirtilir. Kanda olan düşük hemoglobin değeri, direkt düşük oksijen seviyesi ile ilişkilidir. Hemoglobin, anemi veya demir eksikliği sorunlarında ilk bakılmakta olan parametre olarak karşımıza çıkmaktadır.
Demiri fazla olan gıdalar; et ürünleri, Yumurta, kuru baklagil ürünleri, yağ içeren tohumlar, tahıl ürünleri bu besinler hemoglobin seviyesini yükseltmektedir.
Polisitemi bir kan rahatsızlığı olara belirtilir. HGB yüksekliği, bedenin yüksek oranda alyuvar yapmasına, bunun ile birlikte kanın normalin üstünde kalın olmasına sebep olur. Bu durum pıhtının oluşmasına, felçe ve kalp krizine sebep olabilir.
LABORATUVARLARIMIZDA 200 HASTADA YAPILAN GASTROPANEL MİDE KONTROLÜ TESTİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
ÖZET:
Amaç
Bu çalışmanın amacı, hastalar üzerinde katater/ sonda yutturulması gibi herhangi bir girişimsel işlem gerektirmeyen, yalnızca kan alınarak mide fonksiyonlarının kontrolünü yapan GastroPanel isimli test ile alınan sonuçların değerlendirilerek, kamuoyu ile paylaşılmasıdır.
Yöntem:
Bu amaçla, 2014 yılı içinde laboratuvarlarımıza GastroPanel mide kontrolü testi yaptırmak üzere başvuran 200 hastanın sonucu değerlendirilmiştir. Hastalardan, aç karnına EDTA’lı tüpe 5-10 ml kan alınmıştır. Haftada bir veya iki defa çalışma yapılmıştır. İl dışından da örnek kabulü yapılmıştır. Hastalarda kan alınmadan bir gün önce antiasitler, bir hafta önce de asit azaltıcı ilaçlar kesilmiştir. Alınan plazma örneklerinde Pepsinojen I, Pepsinojen II, Gastrin-17 ve Helikobakter pilori IgG antikor düzeyi çalışılmış ve sonuçlar GastroSoft isimli özel bir programda değerlendirilmiştir.
Bulgular:
200 hasta örneğinde alınan sonuçlar 4 grupta değerlendirilmiştir.
A) Sonucu Tamamiyle Normal Bulunan Hastalar: 200 hastadan 31’i kadın ve 28’i erkek olmak üzere, toplam 59 (%29.5) hastada tüm hormonal sonuçlar normal ve Helikobakter pilori antikor düzeyi de düşük olarak bulunmuştur.
B) Helikobakter Pilori Düzeyi Düşük Olan, Atrofik Gastrit Düşünülmeyen, Ancak Herhangi Bir Hormon Düzeyinde Farklılık Olan Hastalar: 30’u kadın ve 27’si erkek olmak üzere, toplam 57 (%28.5) hasta bu gruptadır.Bu gruptaki hastalarda, herhangi bir hormon düzeyinde farklılık olmakla birlikte, bu farklılık atrofik gastrit tanısı koyduracak düzeyde değildir.
C) Helikobakter Pilori Antikor Düzeyi Düşük Olan Hastalardan Atrofik Gastrit Tanısı Alanlar: 3’ü kadın ve 4’ü erkek olmak üzere, toplam 7 (%3.5) hasta bu gruptadır. 7 hastadan 6’sında Helikobakter pilori ya da otoimmun bir hastalık sonucu gelişen atrofik korpus gastriti, bir hastada da antrumda atrofik gastrit değerlendirmesi yapılmıştır.
D) Helikobakter Pilori Antikor Düzeyi Yüksek Bulunan Hastalar: 45’i kadın ve 31’i erkek olmak üzere, toplam 76 (%38) hastada bu durum görülmüştür. Bu hastalarda Helikobakter pilori IgG düzeyi, 34 ile 204 EIU ( ND: 30 EIU altı) arasında bulunmuştur. Bu grupta, 45 kadın hastadan 5( %11.1)’inde korpus atrofisi ve 5 (%11.1)’inde de antral atrofi değerlendirmesi yapılmıştır. 31 erkek hastadan da 4 (% 12.9)’ünde antral atrofi olasılığı belirtilmiştir.
Sonuçlar:
200 hastadan, A grubunda yer alan 59 (%29.5) hasta sağlıklı kabul edilmiş ve herhangi bir öneri yapılmamıştır. B grubunda yer alan 57 (%28.5) hastada da atrofik gastrit tanısı yoktur. Bu hastalardaki hormonlardaki değişim ve etkilerinin, hastaların yakınması olursa, aralıklı GastroPanel test ile izlenebileceği düşünülmüştür. C grubunda yer alan 7 atrofik gastrit tanılı hastaya gastroskopi önerisi yapılmıştır. D grubunda yer alan Helikobakter pilori antikor düzeyi yüksek bulunan hastalardan, korpus atrofisi bulunan 5 hastaya gastroskopi, antral atrofi ön tanısı alan 9 hastaya da isterlerse önce gastrin stimulasyon testi ve gastrin düzeyi düşük çıkarsa gastroskopi, ya da doğrudan gastroskopi önerisi yapılmıştır. Sonuç olarak, 200 hastadan 11 (%5.5) hastada kesin gastroskopi, 10 hastada da gastrin stimülasyon testi sonucuna göre, opsiyonel gastroskopi olmak üzere, toplam 21 (% 10.5 ) hastada gastroskopi önerisi yapılmıştır.
NOT: Bu çalışma ile ilgili detaylı bilgileri www.gelisimlab.com.tr sitemizden öğrenebilirsiniz.
LABORATUVARLARIMIZDA 200 HASTADA YAPILAN GASTROPANEL MİDE KONTROLÜ TESTİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Laboratuvarlarımızda, 2014 yılı içinde GastroPanel mide kontrolü testi yapılan 200 hastada elde edilen veriler ve sonuçlar değerlendirilerek, bilimsel ortamın görüşlerine sunulmuştur.
200 hastadan 110 (%55)’ u kadın, 90 (%45)’ ı da erkek hastalardır. Yöntem olarak, hastalarda 12 saatlik açlık sonrasında alınan kanda GastroPanel test markerları çalışılmıştır. Genellikle, hastalarda sabah aç alınan EDTA’lı kan örneği tercih edilmiştir.
Hastalarda, şu testlerin ölçümü yapılmıştır:
Bulunan sonuçlar, bu markerların sonucunu değerlendirmek üzere yazılmış olan GastroSoftramın oto programına verilmiş ve programın otomatik olarak ortaya koyduğu sonuç ve öneriler rapor haline getirilmiştir.
200 HASTA ÖRNEĞİNDE ALINAN SONUÇLAR
Bu sonuçlar şöylece özetlenebilir:
A) Sonucu Tamamiyle Normal Bulunan Hastalar
200 hastadan 31’i kadın ve 28’i erkek olmak üzere, toplam 59 hastada tüm sonuçlar normalbulunmuştur (%29.5). 110 kadından 31(%28.18)’inde ve 90 erkekten 28 (%31.1)’inde tüm sonuçlar normaldir.
Bu hastalarda, Helikobakter pilori düBu hastalarda, Helikobakter pilori düzeyi normaldir (< 30 EIU). Pepsinojen I ve Pepsinojen II düzeyleri normaldir. Pepsinojen I/Pepsinojen II düzeyi normal sınırlar içindedir. Gastrin-17(Aktif gastrin) düzeyi ve mide asit salgılanması normal düzeylerdedir. Atrofik gastrit tanısı konulmamıştır. Sonuç olarak, mide ile ilgili tüm hormonal fonksiyonlar normal olarak bulunmuştur.
B) Helikobakter pilori Düzeyi Düşük Olan, Atrofik Gastrit Düşünülmeyen, ak Herhangi Bir Hormon Düzeyinde Farklılık Olan Hastalar
200 hastadan 30’u kadın ve 27’si erkek olmak üzere, toplam 57 (%28.5) hasta bu gruptadır.
Bu grup hastalarda, Helikobakter pilori düzeyi düşük ( <30 EIU) bulunmuştur. Ayrıca, hastaların rapor sonuçlarında atrofik gastrit yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Daha doğrusu, hormon düzeyleri göz önüne alındığında, atrofik gastrit lehinde bir durum olmadığıbildirilmiştir.
Bu grup hastalarda, mide hormonlarından birisi ya da birkaçının düzeyinde normal değerlerden farklılık bulunmuştur.
Bu farklılıklar şöyledir:
Normalde 30- 165 μg/ l olan Pepsinojen I (PGI) düzeyi, bu grupta yer alan 30 kadın hastadan 3 (%10)’ünde yüksek olarak bulunmuştur ( 311, 377 ve 420 μg/l). 27 erkek hastadan ise 5 (%18.5)’inde PGI düzeyi yüksek bulunmuştur (198-408 μg/l arası).
Pepsinojen II (PGII) düzeyi ( N:3-15 μg/l), 30 kadın hastadan 5 (%16.6)’inde yüksek (17-31 μg/l arası) ve 4 (%13.3)’ünde düşük ( 0.1- 2.5 μg/l arası) bulunmuştur. 27 erkek hastadan ise 4 (%14.8) hastada yüksek (19.6- 51.4 arası) bulunmuştur. Erkek hastalarda düşük değer görülmemiştir.
Korpus atrofisi değerlendirmesinde kullanılan bir parametre olan PGI/ PGII oranı (N:3- 20), 30 kadın hastadan 6 (%20)’sında yüksek (27- 4206 arasınd(N:3- 20), 30 kadın hastadan 6 (%20)’sında yüksek (27- 4206 arasında) bulunmuştur. Erkek hastalarda yüksek değer bulunmamıştır.
Mide asit düzeyini en iyi ortaya koyan gösterge olan Amidated Gastrin-17 11 (%36.6)’inde yüksek (9.37- 128 arası) bulunmuştur. Bu demektir ki, mide asit düzeyi azalmış durumdadır. 17 (%56.6) kadın hastada ise, Gastrin-17 düzeyi düşük (0.1-0.9 arasında) bulunmuştur. Yani bu hastalarda mide asiditesi yükselmiş demektir.
27 erkek hastadan ise, Gastrin-17 düzeyi 8 (%29.6)’inde yüksek (9.7- 35.7 arasında), yani mide asit düzeyi düşük bulunmuştur. 14 (%51.8) hastada ise Gastrin-17 düşük (0.1- 0.9 arasında) bulunmuştur. Yani, mide asidite yükselmiştir.
C) Helikobakter Pilori Düzeyi Düşük Olan Hastalarda Atrofik Gastrit Tanısı Olanlar
GastroPanel test markerları ve programın değerlendirmesi sonucunda, Helikobakter pilori düzeyi düşük olan hastalardan bazılarında da atrofik gastrit yönünde sonuç bildirilmiştir.
Bu durumda 7 (%3.5) hasta bulunmaktadır. Bunlardan 3’ü kadın ve 4’ü erkek hastalardır.
Kadın hastalardan 58 yaşında olanında, Helikobakter pilori düzeyi düşük (10.4 IU), ancak Pepsinojen I düzeyi de düşük (26 μg/l) olup, bu hasta için atrofik korpus gastriti değerlendirmesi yapılmış ve gastroskopi önerilmiştir.
63 yaşındaki kadın hastada, PG I düzeyi düşük (12.7 μg/l), PGI/ PG II düzeyi düşük (1.1), Gastrin-17 düzeyi yüksek (48 pmol/l) ve Helikobakter pilori düzeyi de düşük (17 EIU) bulunmuştur. Daha sonraki ölçümde de, bu hastada yakın değerler elde edilmiştir. Hastada, Helikobakter pilori ya da otoimmün hastalıklara bağlı korpusta atrofik gastrit değerlendirmesi yapılarak, gastroskopi önerilmiştir.
62 yaşındaki erkek hastada, Helikobakter pilori düzeyi düşük (6.2 EIU), ancak PGI düzeyi de düşük (27 μg/l) ve Gastrin-17 düzeyi yüksektir (17pmol/l).
Yine 62 yaşındaki başka bir erkek hastada, Helikobakter pilori düzeyi düşük (4.9 IU), ancak PGI düzeyi de düşük ( 16.1 μg/l) ve Gastrin-17 düzeyi oldukça yüksektir (120 pmol/l, ND: I-7).
57 yaşındaki erkek hastada, PGI düzeyi düşük (14.1 μg/l), PG II üst sınırda (14.7 μg/l), PGI /PGII oranı düşük (1, ND=3-15), Gastrin-17 düzeyi oldukça düşük (0.3, ND=1-7), HP düzeyi de düşüktür (16 IU).
Her üç hastada da program, bu sonuçlara göre Helikobakter pilori ya da otoimmun bir hastalık sonucunda gelişen atrofik korpus gastriti değerlendirmesi yapmıştır. Bu hastalara gastroskopi önerilmiştir.
51 yaşındaki erkek hastada ise Helikobakter Pilori düzeyi oldukça düşük (3 EIU), Gastrin-17 düzeyi de oldukça düşüktür (0.1 pmol/l). Helikobakter pilori tedavisi başarılı bulunmasına rağmen, mide asit düzeyinde artış ya da reflü değerlendirmesi yapılmıştır. Bu hastada, önce protein stimülasyonu ile tekrardan Gastrin-17 ölçülmesi önerilmiş, sonuç yine düşük çıkarsa, antrumda atrofik gastrit ön tanısıyla gastroskopi yapılması tavsiye edilmiştir.
D) Helikobakter Pilori Antikor Düzeyi Yüksek Olan Kadın ve Erkek Hastaların Durumu Nedir?
200 hastadan 45’i kadın ve 31’i erkek olmak üzere, toplam 76 (%38) hastada Helikobakter pilori IgG antikor düzeyi yüksek bulunmuştur. Normal düzey 30 EIU altında olmasıdır. Yüksek Helikobakter pilori IgG düzeyi saptanan kadınlarda düzey, 34 ile 204 EIU arasında değişmektedir. Yüksek değer bulunan erkek hastalarda ise, Helikobakter pilori IgG düzeyi 32 ile 166 EIU arasında bulunmuştur.
Helikobakter pilori IgG düzeyinin yüksek olarak saptandığı 45 kadın hastadan 2 (%4.4)’si 30 yaş altında, 11 (%24.4)’i 30-40 yaş arasında, 4 (%8.9)’ü 41-50 yaş, 14 (%31.1)’ü 51- 60 ve 14 (%31.1)’ü de 60 yaş üzerindedir.
Helikobakter pilori IgG düzeyi yüksek olarak bulunan 31 erkek hastadan ise 5 (%16.1)’i 30 yaş altında, 6 (%19.4)’sı 30-40, 7 (%22.6)’si 41-50 yaş, 6 (%19.4)’sı 51- 60 yaş, 7 (% 22.6)’si de 60 yaş üzerindedir.
Pepsinojen I (PGI) düzeyi, 45 kadından 5 (%11.1)’inde yüksek (166- 375 arasında, ND: 30-165 μg/l) ve 3 (%6.7)’ünde düşük (5.4-21 μg/l arasında) bulunmuştur.
Pepsinojen I düzeyi, 31 erkekten 3 (%9.68)’ünde yüksek (178- 296 μg/l) bulunmuştur. PGI düzeyi düşük bulunan erkek hasta olmamıştır.
Pepsinojen II (PG II) düzeyi, 45 kadından 9 (%20)’unda yüksek (16- 58 μg/l arasında, ND:3-15 μg/l ) ve 2 (%4.4)’sinde ise düşük (1.8 ve 2 μg/l) olarak bulunmuştur.
PG II düzeyi, 31 erkek hastadan 13 (%41.9)’ünde yüksek (16- 48 μg/l arasında) bulunmuştur. Erkek hastalarda düşük PG II düzeyi, bu grupta saptanmamıştır.
Korpus atrofisi değerlendirmesinde önemli olan PGI/ PGII oranı, 45 kadın hastadan 2 (%4.4)’sinde yüksek (36 ve 38, ND: 3-20 ) ve 2 (% 4.4) hastada düşük (0.4 ve 1) olarak bulunmuştur.
31 erkek hastadan 2 (%6.45)’sinde PGI/ PGII oranı düşük (2.2 ve 2.8) bulunmuştur. Erkek hastalarda yüksek oran bulunmamıştır.
Mide asit düzeyi ile ilgili en iyi fikir veren test olan Amidated Gastrin-17 ( Aktif Gastrin-17) düzeyi, 45 kadın hastadan 16 (%35.5)’sında yüksek (8.4 ile 93 pmol/ l arasında, ND: 1-7 pmol/l) ve 8 (%17.8) hastada düşük (0.1 ile 0.67arasında) bulunmuştur. Bu demektir ki, Helikobakter pilori yönünden pozitif bulunan 45 kadın hastadan %35.5’inde mide asit düzeyi azalmış ve %17.8’inde mide asit düzeyi artmış durumdadır. Burada dikkat çeken başka bir bulgu, 31- 40 yaş arasında bulunan 6 kadın hastadan 5 (%83.3)’inin Gastrin-17 düzeyi düşük (Mide asit düzeyi yüksek) iken, 51-60 yaş arasında bulunan 6 hastadan 5 (% 83.3) hastada ve 60 yaş üzerinde bulunan 8 hastadan 7 (%87.5)’sinde Gastrin-17 düzeyinin yüksek (Yani mide asit düzeyi azalmış) durumda olmasıdır.
Gastrin-17 düzeyi, 31 erkek hastadan 10 ( % 32.3)’unda yüksek (7.3 ile 56 pmol/l arasında) ve 4 (%12.9) hastada ise düşük (0.1- 0.7 pmol/l arasında) bulunmuştur. Erkeklerde, 41-50 yaş arasında yer alan 6 hastanın tamamının Gastrin-17 düzeyinin yüksek ( Mide asiditesi azalmış) ve 51-60 yaş arasında yer alan 5 hastadan 2 (%40)’sinin Gastrin-17 düzeyinin yüksek (Asidite azalmış) ve 3 (%60)’ünün ise Gastrin-17 düzeyinin düşük (Asidite artmış) olduğu görülmüştür.
Helikobakter pilori düzeyi yüksek bulunan 45 kadın hastadan, GastroSoft programı ile 5 (%11.1)’inde korpus atrofisi değerlendirmesi yapılmış ve 5 (%11.1)’inde de antral atrofi olasılığı bulunduğu belirtilmiştir.
Antral atrofi olasılığı bulunan 5 hastada, alternatif olarak önce protein stimülasyon testi ile tekrardan Gastrin-17 düzeyi bakılması, eğer Gastrin-17 yanıtı yine düşük bulunursa, antral gastrik atrofi düşünülebileceği belirtilmektedir.
Helikobakter pilori düzeyi yüksek bulunan 45 kadın hastadan korpus atrofisi değerlendirmesi yapılan 5 hastada, gastroskopi önerisi yapılmıştır. Antral atrofi olasılığı bulunan 6 hastada da, önce protein stimulasyonu ile Gastrin-17 ölçümü yapılması, Gastrin-17 düzeyi tekrardan düşük olan hastalarda ise gastroskopi önerisi yapılması belirtilmiştir.
Helikobakter pilori düzeyi yüksek bulunan 31 erkek hastadan, hiçbirinde korpus atrofisi tanısı konulmamıştır. Bu hastalardan 4 (%12.9)’ünde antral atrofi olasılığı belirtilmiş, bu hastalarda protein stimulasyonu ile Gastrin-17 düzeyi ölçümü önerilmiştir. Gastrin-17 düzeyi tekrar düşük bulunan hastalara, gastroskopi yapılması önerilmiştir.
GASTROPANEL TESTLERİN ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE VARILAN SONUÇLAR
a) GastroPanel Yapılan Hastalarda Gastroskopi Önerisi Ne Orandadır?
200 hastadan, A grubunda yer alan 31 kadın ve 28 erkek olmak üzere, toplamda 59 (%29.5) hastada tüm değerler normal bulunmuş olup, bu gruptaki hastalara herhangi bir ileri inceleme ve gastroskopi önerisi yapılmamıştır.
B grubunda yer alan 30 kadın ve 27 erkek olmak üzere, toplam 57 (%28.5) hastada, Helikobakter pilori antikor düzeyi düşüktür ve hastalarda hormonal fonksiyonlar göz önüne alınarak, herhangi bir atrofik gastrit tanısı yönünde değerlendirme yapılmamıştır. Ancak, hastaların Pepsinojen I, Pepsinojen II veya Gastrin-17 düzeylerinde normalden farklı değerler bulunsa da, bu durumlar atrofik gastrit tanısı koymaya yeterli değildir. Bu gruptaki hastalarda da bir gastroskopi önerisi yapılmamıştır. Bu gruptaki hastaların, yakınmaları devam ettiği takdirde, belirli diyet ve yaşam stili önlemleri alınarak, periyodik olarak GastroPanel ile izlenmeleri yerinde olacaktır.
C grubunda yer alan, Helikobakter pilori antikor düzeyi düşük olan, ancak diğer hormonal değerlerle atrofik korpus gastriti ön tanısı konulan 6 hastada, gastroskopi önerisi yapılmıştır. 1 hastada da, protein stimülasyonu sonucu, Gastrin-17 düşük çıkarsa gastroskopi önerisi yapılmıştır.
D grubunda yer alan 45’i kadın ve 31’i erkek olmak üzere, Helikobakter pilori antikor düzeyi yüksek bulunan toplamda 76 (%38) hastadan, 5 kadın hastada, atrofik korpus gastriti değerlendirmesi yapılarak gastroskopi önerisi yapılmıştır. Bu gruptan, 5 kadında ve 4 erkekte de antral gastrik atrofi olasılığı belirtilerek, protein stimülasyonu ile tekrardan Gastrin-17 ölçümü yapılması, eğer sonuç düşük çıkarsa, gastroskopi yapılması önerilmektedir. Yani bu grupta 5 hastada kesin gastroskopi önerisi, 9 hastada da opsiyonel gastroskopi önerisi yapılmıştır.
Sonuç olarak, 200 hastadan 5+6=11 (%5.5) hastada kesin gastroskopi önerisi yapılmıştır. 10 hastada da, protein stimülasyonu sonucunda, Gastrin-17 düzeyi düşük çıkarsa gastroskopi önerisi yapılmıştır, yani öneri opsiyoneldir. Bunların tümüne gastroskopi yapılmış olursa, 200 hastadan toplamda 11+10=21 (%10.5) hastaya, gastroskopi önerisi yapılmış olacaktır.
200 hastadan, 179 (%89.5) hastaya gastroskopi önerisi yapılmamıştır.
b) Helikobakter Pilori Pozitifliği, Bir Risk Faktörü müdür?
Evet. Sonuçlarımız, Helikobakter pilori düzeyinin yüksek bulunmasının, riski artırdığını göstermektedir.
Helikobakter pilori antikor düzeyi düşük bulunan 123 hastada, toplamda konulan atrofik korpus gastriti tanısı 6 (%4.9)’dır.
Buna karşılık, Helikobakter pilori antikor düzeyi yüksek bulunan 76 ve Helikobakter pilori anamnez bulunan 1 olmak üzere, toplam 77 hastadan, 5 (%6.49)’inde atrofik korpus gastriti tanısı konulmuştur. 10 (%13) hastada da antral gastrik atrofi ön tanısı konulmuştur. Toplamda, 77 hastadan 15 (%19.5) hastada atrofik gastrit ön tanısı konulmuş durumdadır.
Helikobakter pilori antikor düzeyi negatif bulunan gruba oranla, Helikobakter pilori antikor düzeyi yüksek olan grupta elde edilen bu sonuç, belirgin olarak yüksek ve anlamlıdır.
c) GastroPanel, Gastroskopinin Rakibi midir?
Yoksa Tamamlayıcı Kardeşi midir?
Kesinlikle hayır.
Elde ettiğimiz sonuçlar, GastroPanel’in yerinin ayrı, gastroskopinin yerinin ise tamamiyle ayrı olduğunu göstermektedir.
Bu iki sistem, birbirinin rakibi değil, çok iyi bir tamamlayıcı kardeşi durumundadır.
Her iki tanı yöntemi, hastalarda birbirini tamamlar yönde kullanılmalıdır. Çünkü, her iki sistemin birbirini tamamlayan ve birbirine üstün olduğu yönler bulunmaktadır.
d) Gastroskopinin Üstün Olduğu Yönler Nelerdir?
Dezavantajı, invaziv ve zor bir yöntem olmasıdır. Hastalar, işlemi yaptırmaktan kaçınmaktadırlar. Ayrıca, işlemin bazı komplikasyonları da olabilmektedir. Bunun dışında, eğer mide iyi taranamazsa, tümöral oluşumlar gözden kaçabilmektedir.
Gastroskopinin diğer bir dezavantajı, midenin çalışmasıyla ilgili fonksiyonel ve bütünsel bir değerlendirme yapamamasıdır.
e) GastroPanel’in Üstün Olduğu Yönler Nelerdir?
MİDE YAKINMASI OLAN HASTALARA NASIL YAKLAŞILMALIDIR?
Mide yakınmaları olan hastaların tümüne bir invaziv yöntem olan gastroskopi önermek ve tümünü gastroskopiye yönlendirmek uygun bir yaklaşım değildir.
GastroPanel gibi, bilimsel yeterliliği de geçerli kılınmış bir non- invaziv ve kolay bir yöntem olmadan önce, bu yaklaşım kabul edilebilirdi. Çünkü başka bir seçenek yoktu.
Ancak, artık böyle bir seçenek vardır.
GastroPanel, midenin çalışması konusunda çok fazla bilgi sağlayan, informatif bir yöntemdir. Hem hastalar, hem de hekimler, yöntemin bu özelliğinden yararlanmalıdırlar.
Mantıklı olan, mide yakınması olan hastalara öncelikle GastroPanel yapılmasıdır. GastroPanel ile, midenin çalışması ve fonksiyonu ile ilgili bilgiler elde edilmelidir. Bu bilgilere göre, ileri adımlar atılmalıdır.
Helikobakter pilori antikor düzeyi yüksek ise, hastalar bu yönden tedavi edilmelidir. Belirli bir periyodu takiben, hastalarda tekrardan GastroPanel yapılmalıdır.
Kontrollerde atrofik gastrit ön tanısı alınırsa, hastaya gastroskopi yapılmalıdır.
GastroPanel ve gastroskopi, birbirini destekler ve tamamlar biçimde kullanılmalıdır.
Bu durum hem hastaların yararınadır, hem de hekimlerin yaptıkları işi daha bilerek ve hazırlıklı yapmalarını sağlayacaktır. Hem de daha etik bir yaklaşım olacaktır.