kapalı çarşı kimin / Kapalıçarşı - Vikipedi

Kapalı Çarşı Kimin

kapalı çarşı kimin

B&#;y&#;k &#;arşı hakkında İstanbul'un Kapalı &#;arşısı

Büyük Çarşı, Çârşû-yı Kebîr veya halk arasında Kapalı Çarşı olarak adlandırılan çarşı, tek kitle halinde ve aynı zamanda kurulmuş olmayıp iki bedestenin etrafında hanların yoğunlaşması ve bunların arasındaki sokakların üstlerinin zaman içinde tonozlarla örtülerek dükkânların kâgire dönüştürülmesi sonucu oluşmuştur. Belirli girişlerin kapılarla korunması ve emniyete alınması da tek kitle halinde büyük bir kapalı çarşının meydana gelmesine yol açmıştır. Bu sebeple Türk halkı burayı genellikle Kapalı Çarşı olarak adlandırırken yabancılar Büyük Çarşı (Grand Bazar, Great Bazaar, Grossbazar) adını kullanmayı tercih ederler.

Bütün önemli Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi İstanbul'da da fetihten sonra bugün İç Bedesten denilen çok kubbeli kapalı mekân inşa edilerek ticaretin burada toplanması sağlanmıştır. Fâtih Sultan Mehmed'in hayatını yazan tarihçiler (Tursun Bey, Kritovulos, Dukas), çarşının ilk çekirdeğinin fethin hemen arkasından oluşturulduğunu bildirirler. Fâtih tarafından vakıflarına gelir sağlamak amacıyla inşa ettirilen bedestenin, evvelce Bezzâzistan, Bedestân-ı Atîk, Büyük Bedesten, Cevâhir Bedesteni veya İç Bedesten denilen ve bugün Büyük Çarşı'nın ortasında kalmış bulunan on beş kubbeli büyük yapı olduğu bilinmektedir. Bu bedestenin içinde duvarlara bitişik sıralanan küçük gözlerden başka duvarların dışında da çepeçevre, üstleri beşik tonozlarla örtülü dükkânlar yer alır. İlk yapıldığında bu dış dükkânların önlerinde uzanan sokakların direkli caddeler halinde olduğu ve direklerin gerisinde karşı sırada da daha ufak dükkânların bulunduğu tesbit edilmektedir. Büyük Bedesten'in az ilerisinde Nuruosmaniye Camii tarafında olan Sandal Bedesteni'nin (Bedestân-ı Cedîd, Yeni Bedesten) tarihlenmesi hususunda ise görüş ayrılıkları vardır. Bu ikinci bedesten () tarihli ilk Fâtih vakfiyesinde bulunmuyorsa da Ekrem Hakkı Ayverdi () tarihli diğer vakfiyede bulunduğunu belirterek onun da Fâtih dönemine ait olduğunu söylemektedir. Üstü, sağlam kemer ve pâyelere oturtulmuş yirmi kubbe ile örtülü olan bu bedestenin de dışında duvarlarına bitişik beşik tonozlu dükkân gözlerinin sıralandığı görülür. Evliya Çelebi Sandal Bedesteni'nin Fâtih yapısı olduğunu yazmaktadır. Efdaleddin Tekiner ise pek açık olmayan bir ifade ile bu bedesteni daha yakın bir tarihe indirmek eğilimindedir. Böylece bazılarının görüşlerine göre bu ikinci bedesten Kanûnî Sultan Süleyman devrine ait olmaktadır. Fakat bugün genellikle Sandal Bedesteni Fâtih dönemine ait olarak kabul edilir. Fâtih'in Türkçe vakfiyesinin "Çarşılar" (esvâk) bölümünde bedesten ve etrafındaki çarşı hakkında şunlar yazılmıştır: "Evkāf-ı şerîfeleri olan akarattan biri Bezzâzistân'dır ki dekâkîn-i bezzâziyye tâbir olunur. Dârüssaltanati's-seniyye, mahmiyye-i Konstantiniyye'de merhum Mahmud Paşa imâreti kurbünde Çakır Ağa Mescidi mahallesinde vâkidir; yüz on sekiz sanduka müştemildir. Tevâbiînden olup bunlara muttasıl olan dekâkîn ile vakf-ı dükkânlar ki bezzâzlar, takyeciler, terziler sâkin olurlar ve Bitpazarı dedikleri sûkta vâki olan dekâkîn cem'an Bezzâziye'ye tâbidir, mecmuu sekiz yüz kırk dokuz bab dükkândır, cem'an vakf-ı şerifleridir. Bunların cümlesinin hududu defter-i mûteberlerinde mestûrdur." Bunun arkasından o yıllarda Yenicami denilen Fâtih Camii ve Külliyesi müştemilâtına dahil Sultan Pazarı adındaki çarşıdan bahsedildikten sonra, "Mahmud Paşa dükkânları demekle mâruf bâzâr ki merhûm-ı merkuamun imâreti kurbünde vâkidir; bu bâzâr dört dıl'dır, ba'zı ba'zına mukabildir. Dekâkîn-i mezbûrenin zahrında ve cevânibinde bina olunan dükkânlar cem'an bunlara tâbidir, vakf-ı şeriftendir; cümlesi iki yüz altmış beş bab dükkândır. Hududu defter-i mezbûrda mesturdur; yine evkāf-ı şerîfedendir" denilmektedir. Bunun arkasından ise Saraçlar Çarşısı'nın adı geçmektedir. Bu bilgilerden, Büyük Çarşı'nın geniş ölçüde Fâtih tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır.

Burada zaman zaman yanlış anlamalara yol açan bir mesele üzerinde durmak gerekmektedir. Osman Nuri Ergin'in Eski Bedesten'in bir Bizans yapısı olduğu ve dolayısıyla etrafındaki çarşının da Bizans dönemi çarşısını devam ettirdiği yolundaki dayanaksız iddiaları ciddiye alınamaz. O. N. Ergin, hiçbir kaynak göstermeksizin ve emin bir ifade ile, "İstanbul'un Bizanslılar'dan kalma Eski Bedesten binasının" ve devamında da, "Bizanslılar'dan kalma çarşı, bedestenden Bitpazarı'na kadar uzanan mustatil şeklindeki kısımdır. Çarşının bu kısmının yapılış tarzı ve direkli oluşu eskiliğini gösterir" diyerek yanıltıcı hükümler vermiştir. Bu görüşüne delil getirdiği, İç Bedesten'in bir kapısı üstündeki Bizans işi kartal kabartması, pek çok Türk eseri yapıya süs unsuru olarak yerleştirildiği görülen daha eski dönemlerden kalma plastik bir parçadan başka bir şey değildir. Bizans döneminde, İstanbul içindeki esnafın mesleklerine göre ayrı ayrı topluluklar oluşturdukları bilinmekle beraber bunların hepsinin Türk Büyük Çarşısı'nın bulunduğu yerde olduğuna dair bir ipucu yoktur. Çelik Gülersoy, Büyük Çarşı (Kapalı Çarşı) hakkında yayımladığı monografide etraflı biçimde Bizans menşei meselesi üzerinde durarak bu iddianın yanlışlığını belirtmekte, ayrıca her iki bedestenin de Fâtih devri yapıları olduğuna dair destekleyici bilgiler vermektedir. İstanbul'un Bizans dönemindeki topografyası üzerine bugün hâlâ değerini koruyan Esquisse topographique de Constantinople (Lille ) adlı önemli eserinde Andreas David Mordtmann, kaynaklara dayanarak yazdığı, "Bizans çarşıları Forum Constantini (Çemberlitaş) ile büyük bazilika arasında bulunuyordu; halbuki bugün çarşı Forum'un batısında kalmaktadır" (s. 68, nr. ) cümlesiyle Büyük Çarşı'nın Bizans çarşılarından ayrı olduğunu açıklamıştır.

'te () yazılan Nasûh-i Matrakı'nin Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultan Süleyman Han adlı eserinde bulunan bir İstanbul minyatüründe Büyük Çarşı'nın, bedestenlerin etrafındaki üstleri henüz kapanmamış sokakların iki tarafına sıralanmış dükkânlar halinde yer aldığı açık şekilde görülür. Bugün bazı Anadolu kasabalarında rastlandığı gibi eski Türk çarşılarının hepsinde dükkânların çifte kepenkleri olurdu. Bunlardan alttaki öne doğru açılarak malların teşhiri için bir tezgâh, üstteki ise yukarı kaldırılıp uçlarından asılmak suretiyle tezgâhtaki malları güneş ve yağmurdan koruyucu bir siper teşkil eder, üst kepenk aynı zamanda sokaktaki alıcıyı da bir dereceye kadar korurdu. Yine birçok Anadolu şehir ve kasabasında olduğu gibi alıcıları korumak üzere önceleri sokakların üzerine tenteler gerilmiş, sonra bunların yerlerini ahşap çatılar almıştır. İstanbul'da böyle ahşap çatılı son çarşı örneği, birkaç yıl öncesine kadar Eminönü'nde varlığını sürdüren Yemişçiler Çarşısı idi. () tarihli İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri'nde, şehir içindeki pek çok hayır binasına gelir kaynağı olarak Bedesten'de (Bezzâzistan) veya yakınında yer alan dükkânların vakfedildiği görülür.

Sağlam kâgir yapılı bedestenlerin yangın tehlikesini nisbeten kolay atlatmalarına karşılık sokaklarının üstleri ve dükkânları tamamen ahşap olan Büyük Çarşı'nın bu tehlikeden kurtulabilmesi mümkün olmuyordu. Venedik temsilcisinin (balyos) bir raporundan anlaşıldığına göre 25 Ağustos 'teki yangın Eski Saray duvarına kadar dayanmış ve Bezzâzistan ile çevresi tamamen yanmıştır. 4 Temmuz yangınında Zindan Kapısı yakınından çıkan ateş Haliç kıyısı ile yukarılarına kadar uzanmış, bu arada yine çarşı da yanmıştır. yılındaki büyük yangında çarşı tekrar harabeye dönmüş, hatta bazı kaynakların bildirdiğine göre yangın dükkânı mahvetmiştir. Bu âfet ve Büyük Çarşı'nın kül olması hakkında o sırada İstanbul'da bulunan Albi li Pierre Gylles oldukça geniş bilgi verir ve Büyük Çarşı'nın tamamen yandığını, fakat kâgir yapılı ve demir kepenkli olan iki bedestenin kurtulduğunu yazar; bundan sonra da bedestenlerin mimarisi üzerinde ayrıntılı biçimde durur. 20 Kasım tarihinde de Bedesten'den Kumkapı ve Kadırga Limanı'na kadar olan yerler yanmıştır. Yirmi dört saat süren yangın, Esir Hanı'ndan başlayarak Büyük Çarşı'yı harap ettikten sonra Beyazıt Camii'ne kadar dayanmıştır. İstanbul'un büyük bir kısmını yok eden 24 Temmuz yangınında da Büyük Çarşı'nın zarar gördüğü, Kâtibzâde adındaki bir şairin Mecmûa-i Tevârîh'te yer alan "Târîh-i İhrâk-ı Kebîr" başlıklı manzum tarihçesindeki bir beyitten (s. ) öğrenilmektedir.

3 Aralık 'de Eski Bedesten yakınındaki Sorguççu Hanı'nda bir bekçi fenerinin parlamasından başlayan yangında Büyük Çarşı'nın yine harap olması üzerine, Rebîülevvelinde (Ağustos ) Sultan II. Mustafa tarafından İstanbul kaymakamına gönderilen bir hükümde, ciddi bir tedbir olarak ahşap dükkân, hatta ev yapımının yasaklanıp bundan böyle ev ve dükkânların kâgir yapılmalarına özen gösterilmesi emredilir (A. Refik, s. , belge no: 53). Büyük Çarşı'nın sokak üstlerinin kâgir tonozlarla örtülerek kapalı bir çarşıya dönüştürülmesi bu tarihten itibaren başlamıştır. Dükkânların kâgir olarak inşa edilmesi hakkındaki emirnâme ayrıca Fındıklılı Silâhdar Mehmed Ağa tarafından da Nusretnâme'de anılmaktadır. Kaymakam Çerkes Osman Paşa'nın başkanlığında şehrin ileri gelenleriyle yapılan toplantıda, dükkânların kâgir yapılmasının ve üstlerinin tonozlarla örtülmesinin önerilmesi üzerine, dükkân arsalarının küçük olması yüzünden mülk sahipleri arasında çekişmeler çıkacağı, ancak sonunda Edirne'deki Ali Paşa Çarşısı gibi bir eserin meydana getirileceği sonucuna varılmıştır. Padişahın hatt-ı hümâyunu ile ve gerektiğinde zor kullanarak kâgir inşaat başlatılmış ve iki yıl boyunca mülk sahiplerinin çekişmelerine rağmen Büyük Çarşı'nın yanan yerleri kâgire dönüştürülmüştür. Bu yangından sonra Büyük Çarşı'nın kâgir olarak ihyasını gören Pitton de Tournefort da bu olayı seyahatnâmesinde belirtir (Relation d'un voyage du levant, I, ). 27 Nisan 'de Mercankolluğu yakınından başlayan yangın kısa sürede söndürülürken Bitpazarı'nda ikinci bir yangın çıkmış ve artık kâgir tonozlu olmalarına rağmen Abacılar, Yorgancılar ve Yağlıkçılar sokaklarındaki dükkânları tamamen kül edip Parmakkapı'ya kadar ulaşmıştır. İzzî Süleyman Efendi'nin Târîh-i Vekayi'inde anlatılan bu yangın sırasında yeniçeriler yağmacılığa giriştiklerinden zarar ziyan alevlerin yarattığından daha fazla olmuştur. Hatta bu felâketin yayılmasında yeniçerilerin parmağı olduğu da söylenmiştir.

Kâgire dönüştürüldükten sonra Büyük Çarşı'da yangınlar seyrekleşti ve verdikleri zarar azaldı, fakat bütünüyle önlenemedi. 22 Mayıs 'da meydana gelen çok şiddetli bir depremde bazı tahribat olmuşsa da yıkılan yerler derhal tamir edilmiştir. Rebîülâhirinde (Ağustos ) Parmakkapı'da başlayan yangında Büyük Çarşı'nın içindeki Yolgeçen Hanı ve etrafı yanmıştır. 2 Ağustos günü Sirkeci civarında Hocapaşa'da başlayan yangın rüzgârın tesiriyle birkaç kola ayrılmış ve bu arada Büyük Çarşı'ya da atlayarak buranın büyük kısmını harap etmiştir.

İstanbul tarihinin en şiddetli depremlerinden biri rûmî takvimle 28 Haziran 'da () vuku bulduğunda şehirdeki birçok cami ve bina zarar gördüğü gibi Büyük Çarşı da geniş ölçüde tahribata uğradı. Bilhassa Bitpazarı, Yağlıkçılar, Çadırcılar sokakları ve bunlara açılan tonozlu dükkânlar enkaz yığını haline geldiler; yıkıntılar uzun süre kaldırılamadı. II. Abdülhamid'in emri üzerine başlayan ve on sekiz ay süren tamirde çarşının sınırları daraltılarak zaten tonozu yıkılmış olan Çadırcılar caddesinin üstü bütünüyle açıldı ve Çadırcılar, Kürkçüler kapıları kaldırılıp evvelce içeride kalan Duapazarı, Bitpazarı, Yorgancılar, Koltukçular kapıları dışarı açılır hale getirildi. Lutfullah sokağı yıktırıldı. Eskiden çarşı içinde bulunan Sarnıçlı Han, Paçavracı Hanı, Ali Paşa Hanı tamamen, Yolgeçen Hanı da kısmen Büyük Çarşı dışında bırakıldı. Çarşının ana caddesi durumunda olan ve Beyazıt ile Nuruosmaniye arasında uzanan eski Kalpakçılar sokağının dışarı açılan iki ucuna birer yeni kapı yapıldı. II. Abdülhamid döneminde yaygınlaşan Türk neo-klasiği üslûbundaki bu kapılardan Nuruosmaniye Camii tarafında olanın mukarnaslı bir saçağı, bunun altında da sivri bir kemeri vardır. Kemerin alınlığı içine, devletin son döneminde her resmî binaya konulan bir Osmanlı arması yerleştirilmiştir. Bunun altında ise Hattat Sâmi Efendi tarafından yazılmış tamiri belirten iki satırlık bir kitâbe vardır. Gösterişli olmasına özen gösterilen bu kapının iki yanına ayrıca birer çeşme nişi de yapılarak girişe âbidevî bir görünüm kazandırılmıştır. Beyazıt tarafındaki kapı da sivri kemerli olmakla beraber diğer uçtaki kadar zengin mimarili değildir. Bu girişin az ötesinde yer alan ikinci kapının sivri kemeri içine Sultan II. Abdülhamid'in tuğrası ile yine Hattat Sâmi Efendi'nin "el-kâsibü habîbullah" yazısı işlenen bir kitâbe konulmuştur.

Büyük Çarşı 9 Eylül gecesi büyük bir yangın geçirdi; yangında Yarımtaş ve Ali Paşa hanları yandıktan başka Yeşiltulumba, Mütevelli, Sarı Hasan, Ağa Han ve Cebeci sokaklarındaki dükkânlar da harap oldu. Çarşı bundan on bir yıl sonra tekrar bir yangın felâketine uğradı. 26 Kasım gecesi saat 22'ye doğru ana cadde yani eski Kalpakçılar yolu üzerinde başlayan yangında Fesçiler, Yorgancılar, Elbiseciler, Yağlıkçılar sokakları bütünüyle, Örücüler, Kavaflar, Parçacılar sokakları kısmen yandı. Duameydanı'ndan bedesten girişine kadar uzanan ateş Halıcılar ve Mobilyacılar sokaklarının bir kısmını kül etti. Yangından sonra yazılan, Eski Eserleri Koruma Encümeni'nin 30 Kasım tarihli raporuna göre bu yangında Büyük Çarşı'nın beşte ikisi harap olmuştur. Yine bu rapora göre kâgir mimariden yalnız Duameydanı ile Bodrum Hanı dolaylarındaki bir sokakta yıkılmalar olduğu açıklanmış, hasarların ciddi bir ihtimamla çabuk onarılacağı ve büyük masrafı gerektirmeyeceği sonucuna varıldığı bildirilmiştir. Tamir beş yıl sürdü. Çarşı esnafının bir kısmı, İstanbul Üniversitesi merkez binası ile kuzey tarafında bulunan Yanık Ali Paşa Konağı'nın arasında kurulan ahşap barakalara yerleştirildi. 28 Temmuz 'da tamiratın bitmesi üzerine çarşı tekrar törenle açıldı. Yangının yayılmasının sebeplerinden biri de dükkânların hacimlerini genişletmek için sokağa doğru eklenen ahşap çıkmalar ve vitrinlerin çevrelerindeki yine ahşap reklam levhaları idi. Bu tamirden sonra her dükkân kemerinden ileri taşmayacak şekilde ihya edildi.

İki bedesten etrafındaki sokakların ticaret merkezleri olarak çoğalması ile birçok han da Büyük Çarşı'nın sınırları içinde kalmıştı. Değişik yüzyıllarda yapıldıklarından ayrı mimari karakterler gösteren bu irili ufaklı hanların başlıcaları Çelik Gülersoy'un listesine göre şunlardır: Paçavracı, Sarnıçlı, Ali Paşa, Camili, Çuhacı, İç ve Dış Cebeci, Yağcı, Rabia, Baltacı, Sorguçlu, Yolgeçen, Sepetçi, Bodrum, Astarcı, Pastırmacı, Mercanağa, Tarakçılar, Perdahçılar, Kızlarağası, İmameli, Zincirli, Büyük ve Küçük Kebeci, Büyük ve Küçük Safran, Evliya, Sarraf, Kuyumcular ve Yarımtaş. depreminden sonra çarşı tamir edilirken sınırları daraltılmış ve bu hanların yarısı dışarıda bırakılmıştır. Bugün çarşıya doğrudan bağlı kalan, yani sadece içeriden girilebilen ve dışarıya kapısı olmayan hanlar şunlardır: Astarcı, Büyük ve Küçük Safran, Evliya, Sarraf, Mercanağa, Zincirli, Varakçı, Rabia, Kuyumcular ve Yarımtaş. Bu tarihî hanlar da içlerine yapılan çirkin beton eklemelerle orijinal mimarilerini kaybetmişlerdir. Bu arada meselâ Cebeci Hanı gibi klasik dönem Türk mimarisinin özelliklerine sahip güzel bir eser depreminde kısmen yıkıldıktan sonra onarılmamış ve harap kısımları öylece bırakılarak düzensiz ilâvelerle berbat edilmiştir. Nuruosmaniye Camii tarafındaki Kürkçüler Kapısı'nın dışında yer alan ve bir han mimarisinde olan Esirpazarı da (Esir Hanı) bugün hiçbir izi görülemeyecek surette ortadan kalkmıştır.

Büyük Çarşı içinde birkaç tane de mescid bulunmaktadır. Bunlardan Bodrum Hanı Mescidi, bânisi ve yapıldığı tarih bilinmeyen küçük bir ibadet yeridir. 'te yanmış, 'de ihya edilmiştir. Hiçbir mimari özelliği olmayan basit bir namaz mekânıdır. İç Bedesten Mescidi de buradaki tarihî dolapların yerine 'lardan itibaren vitrinli çok çirkin dükkânların yapılması sırasında bunların üstlerine oturtulmuş bir namaz mekânıdır ve tarihî bir karakteri olmadığı gibi bir mimarisi de yoktur. Büyük Çarşı sonraki biçimini almadan var olan ve Safer ayında (Mayıs ) vakıf kaydı yapılan Çakır Ağa Mescidi daha sonra çarşı içinde kalmıştır. Bu ibadet yeri Hadîkatü'l-cevâmi'de (I, 32) "Üsküplü" maddesi içinde Nerdübanlı (Merdivenli) Mescid adıyla kaydedilmiş olup Çakırağa'nın İstanbul'da vakfettiği dört mescidden biridir ve bugün mimari karakterini kaybetmiştir. Çuhacılar Hanı içinde olduğu bilinen bir mescid de 'ten sonra iş yeri haline getirilmiştir. Esirpazarı hanının avlusunda olan ve Gülnuş Hatun tarafından XVIII. yüzyılda yaptırılan Esirci Mescidi, han yıkıldıktan sonra bir süre kapalı kalmış, 'lu yılların başında da vakıflar tarafından satılmıştır; yeni sahibi ise mescidi yıkarak yerine bir iş yeri yaptırmıştır. Seyyid Ali Durmuş Baba tarafından yaptırılan () vakıf kayıtlı bir mescid de sonradan o kesimde inşa edilen İmameli (Camili) Han'ın içinde kalmış ve bina yenilendiğinde tarihî karakterini kaybetmiştir. Mercan'da terlikçiler içinde XVI. yüzyılda Pîrî Mehmed Paşa hayratı olan Terlikçiler Mescidi de 'de ortadan kalkmıştır.

Büyük Çarşı'nın içindeki çeşmelerden () tarihli olanı, klasik üslûpta bir ayna taşı üstüne konulmuş uzun bir kitâbeden ibarettir; belirli bir mimarisi yoktur. Kalpakçılar caddesi ile Sipahi sokağı köşesini süsleyen üç cepheli, barok üslûptaki mermer çeşme ise şehrin güzel sanat eserlerinden biridir. Büyük Çarşı'nın sebili Mercan Kapısı'nda ayakkabıcılar ile köseleciler arasında bulunmaktadır. 'de () kızlar ağası Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmış, fazla gösterişli olmayan, demir şebekeli ve hafifçe barok üslûpta bir eserdir.

Efdaleddin Tekiner, Büyük Çarşı'nın topografyası ile değişik esnafa tahsis edilmiş sokaklarını ve kapılarını bir makalesinde belirtmiştir. Ayrıca aynı yazısında () tarihli bir belgeye dayanarak bu sırada Büyük Çarşı'da iki bedesten, dükkân, oda ve hücre, bir hamam, dolap, on iki hazine odası, bir cami, on mescid, iki şadırvan, bir sebil, on altı çeşme, sekiz tulumbalı kuyu, bir türbe, yetmiş üç zevak (?), yirmi dört han ve bir mektep bulunduğunu bildirir. Ancak bu belgenin kaynağı gösterilmediği için verilen rakamların kontrolü mümkün değildir.

Yerli ve yabancı yazarlar tarafından, Büyük Çarşı'da tarih boyunca süren nizam ve âdetler ile burada satılan her türlü mala ve çarşının zenginliğine dair pek çok yazı kaleme alınmıştır. Meselâ iki asır kadar önce düzenlendiği sanılan, mahalle bekçileri destanlarından birinde İç Bedesten ile Sandal Bedesteni anlatılır (bk. Dağlı, s. 12, 15, 17). Ayrıca burada satılan kumaş cinsleri tarif edilmektedir. Büyük Çarşı'da dükkânları olan belli başlı bütün satıcıların anlatıldığı destan ise "Esnaflar Destanı"dır: " Hana girmiş çuhacılar / Alt tarafa kaşıkçılar / Kürkçüler şaştım kaldım / Üst tarafı aynacılar // Katı çoktur kuyumcular / Etrafında kolancılar / Sırmakeşle takyeciler / Ne hoşçadır yağlıkçılar // Vardım baktım sahhaflara / Sözüm yoktur esnaflara / Mes pabuç lâzım oldu / Sapıverdim haffaflara" şeklinde devam eden bu destan on dört dörtlük içinde Büyük Çarşı esnafının neler sattıklarını bildirir ve böylece burası hakkında değerli bir bilgi kaynağı teşkil eder. Refik Halit Karay da Büyük Çarşı'nın eski zenginlik ve güzelliğini anlatan bir yazı kaleme almıştır (bk. bibl.).

İstanbul'un başlıca özelliklerinden biri olan Büyük Çarşı'nın geçen yüzyılın sonlarına kadar süren zenginlik ve güzelliğini bugün hâlâ koruduğu söylenemez. Evvelce her mesleğe göre ayrılan sokaklarda karışık esnaf yerleşmiş, eski gravürlerde görülen açık tezgâhlı dükkânların yerlerini maden çerçeveli vitrinler almıştır. İç Bedesten de bu değişmelerle çok çirkin bir görünüm kazanmış, 'ten beri mezat yeri olarak kullanılmakta iken son yıllarda bu görevine son verilen Sandal Bedesteni ise içine vitrinli salaş dükkânların yapımına başlanmasından sonra kısa sürede muhteşem mimarisini gizleyen ve bozan bir biçime gireceğini belli etmeye başlamıştır. Ayrıca tonozların kalem işi nakışlarla bezenmesi de Büyük Çarşı'ya tiyatro dekorunu andırır bir görünüm vermektedir.

Büyük Çarşı'da evvelce İç Bedesten'e komşu bir sokakta olan Sahaflar 'ten sonra çarşı dışında, Beyazıt Camii yanındaki şimdiki yerinde Tesbihçiler'e çıkmış, burada üstü açık bir yolun iki tarafında sıralanan ahşap dükkânlar 'li yıllarda yandıktan sonra da bugün görülen beton kitapçı dükkânları yapılmıştır. Zelzeleden sonra üstü açılan Çadırcılar, yakın tarihlere kadar hurdacılar ve kısmen bakırcılar çarşısı iken son birkaç yıl içinde antika, turistik eşya vb. çarşısına dönüşmüştür. Kalpakçılar ise daha çok yeni ziynet takıları ile altın eşyanın satışı yapılan dükkânlarla doldurulmuştur. Büyük Çarşı'nın içindeki sokakların hemen hepsi eski özelliklerini kaybederek yeni ve fazla kaliteli olmayan malların satışı yapılan yerler halini almıştır. Eski çarşı esnafı âdâbının bugün hâlâ muhafaza edildiği de artık söylenemez.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Kapalı&#;arşı'daki yeni 'patron' milyon TL harcayacak

Haberin Devamı

Vakıflar, buradan aylık bin TL kira topluyor. bin TL'den ihaleyi açtı. Biz esnaf ile konuştuk birleşelim beraber girelim dedik ama kabul görmedi teklifimiz. Altınbaş Holding 2 dosya ile girdiği ihaleye Gülaylar Kuyumculuk'un da dahil olduğu 7 firma katıldı. Önce kapalı zarf usulü, sonra da açık açık ihale oldu. Birer kere konuşmada bin TL'den bitti. Sonra kapalı zarfa yeniden geçildi ve kim alırsa onda kalacak dendi. En yakın rakibimizden bin TL farkla aylık bin TL'ye aldık ihaleyi" dedi.

20 metrekare 15 bin dolar

Alana milyon TL masraf yapacaklarını dile getiren Özden, şunları söyledi:

"Sandal Bedesteni toplamda bin metrekare. Tadilat sonucunda bin metrekareden az alanda satış alanları olacak. Biz burada Kapalıçarşı'da kaç çeşit ürün varsa onlardan birer tane dükkan açacağız. 17 adet dükkan ediyor bu şekilde. Eski Kapalıçarşı gibi olacak. İçinde mezat salonu, restoranlar, kafeler de yer alacak. Kiralama da yapabiliriz ama kimse kiraların altından kalkamaz. metrekare alanın kirası 15 bin dolar. Ana caddede 25 bin dolar. Kimse ödeyemez bu parayı."

Haberin Devamı

Bugün teslim ediliyor

Fatih’teki tarihi Kapalıçarşı içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olan halı, turistik eşya, çanta, takı ve giysilerin satıldığı 70 dükkanın bulunduğu Sandal Bedesteni’nin kapısına, Fatih Kaymakamlığı tarafından tahliye tebligatının asılmasının ardından, esnafın önceki gün sabah saatlerinde başlattığı eylem dün de sürdü. Bölge esnafından Hasan Kaya Kandemir, en son içerideki 17 esnafın da dışarı çıkarıldığını ve tahliye işleminin tamamlanmasın ardından bugün bedestenin sahibine teslim edileceğini söyledi.

BLOG

Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen Kapalı Çarşı, üzeri dam ve kubbelerle örtülü dükkanların çevrelendiği tarihi bir alışveriş meydanıdır. Tarihteki adı “Çarşu-yı Kebir” olan büyük alanın çekirdeğini iki bedesten oluşturur. yıllarında inşa edilen ilk bedestene Cevahir ismi verilmiştir ve bu bedestenin geliri Ayasofya’ya verilmek üzere Fatih Sultan Mehmet’e bırakılmıştır. Padişah daha sonra buraya çeşitli dükkanlar ve alışveriş tezgahları geliştirerek ticari hayatın merkezi durumuna getirmiştir.

 

Kapalı Çarşı’nın Mimari Özellikleri

Kapalı Çarşı

yılında temeli atılan Kapalı Çarşı, estetik tasarımı sayesinde adeta dev ölçülü bir labirenti andırır. 60’a yakın sokağı ve ’ü aşkın dükkanı bulunan tarihi alışveriş alanı, toplamda metrekarelik alanı kapsar. İstanbul’un hem turizm hem de ticari anlamda çekim noktası olarak ifade edilebilir.

Bünyesindeki renkli unsurları ile kompleks bir yapı sergileyen meydanın ilk bakışta Cevahir Bedesteni dikkati çeker. Mimari abide görünümde olan bedesten, 15 ayrı bölüme ayrılır. Her bölüm kendi içinde kubbe ile örtülmüş bir görünüme sahiptir. Duvarlarının iç kısımlarında küçük hücreler göze çarpar. Sandal Bedesteni ise 50 kubbe ile çevrelenmiş tasarımdadır. Bu dekoratif bedesten, kubbe tasarımları olarak Türk mimarisinin önde gelen örneklerinden birisidir. Bahsedilen bu iki önemli bedesten, çarşısının iç kaleleri olarak nitelendirilir. Tarihte iki yapı, daha çok kalın iç demir kasalarıyla bilinir. Demir kasalarda tacirler; sermaye, tasarruf ve mücevher gibi birikimlerini, loncalarda kayıt ve sicil belgelerini saklamışlardır.

 

Kapalı Çarşı’da Yer Alan Dükkanlar ve Kuruluşlar

Günün her saati geniş bir kalabalıkla dikkati çeken Kapalı Çarşı, bünyesinde değerli mücevherat, silah, antika eşya ve yeme-içme gibi daha pek çok farklı alandaki dükkanları barındırır. Çarşıdaki isimler ise önceden mekanın ne amaçla kullanıldığını ifade etmek adına yeterlidir.

Kapılar: Kuyumcular, Nuruosmaniye, Sepetçihan, Takkeciler, Tavukpazarı, Zenneciler, Beyazıt, Çarşıkapı, Çuhacıhan ve Mahmutpaşa.

Sokaklar: Ağa, Altuncular, Acıçeşme, Aynacılar, Basmacılar, Çuhacıhanı, fesçiler, Hacıhasan, Hacıhüsnü, İplikçiler, Kalpakçılar, Karakol, Kavaflar, Kazazlar, Kolancılar, Kürkçüler, Lütfullahefendi, Mercançıkmazı, Parçacılar, Ressam, Sandal, Serpuççular, Takkeciler, Terzibaşı, Varakçıhan, Yorgancılar, Yüncühasan, Zenneciler.

Hanlar: Ağa, Astarcı, Bodrum, Cebeci, Çuhacı, İçcebeci, Kapılar, Kaşıkçı, Kebapçı, Kızlarağası, Sarnıçlı, Sorguçlu, Yolgeçen, Zincirli ve Evliya.

 

Kapalı Çarşı İç Düzeni

Kapalı Çarşı İç Düzeni

97 kategori alanında ürünün satışa sunulduğu çarşıda, çeşitli kuruluşlara rastlamak da mümkündür. Sağlık ocağı, polis karakolu, tüm bankalara ait şubeler ve postane bu kuruluşlar arasında yer alır. Özel güvenlik teşkilatı ise çarşının kendine özgü olan bir kurumudur.

Kapalı Çarşı, her ne kadar karmaşık bir görüntü izlenimi verse de aslında tam bir düzenin işlediği yapıdadır. Çarşının girişindeki Ağa Sokağı ve Aynacılar Sokağı arasında kalan kısımda, dövizcilerin ve altıncıların renkli görüntüleri dikkati çeker. Kuyumcular Caddesi üzerinden ilerlediğinizde, yapılan takıların imalathanesi olarak bilinen Zincirli Han sizleri karşılar. 2 katlı olarak inşa edilmiş olan Zincirli Han’ın içerisinde tarihin izlerine tanıklık eden pek çok unsur mevcuttur. Büyüklüğü ile hayrete düşüren Cevahir Bedesten’de küçük el sanatları ile uğraşan esnafın ve sanatsal süslemeler yapan kişilerin küçük dükkanları vardır. Özellikle Zenneciler Sokağı’nın çıkışından devam edildiğinde hat sanatçılarının ve antika dükkanların yer aldığı muazzam bir görüntü ile karşılaşabilirsiniz. Burada dilerseniz panoramik fotoğraflar çekebilmek adına yanınıza dijital bir fotoğraf makinesi alabilirsiniz.

Yol çıkışına kadar geldiğinizde karşınıza Cebeci Han’ı çıkacaktır. Han’ın hemen yan kısmında birbirinden etkileyici bakırcılar varlık gösterir. Eski canlılıklarını yitirmeden çalışmalarına devam eden esnaflar, sanatsal işlerinin yanı sıra sıcak ve hoş sohbet konuşmalarıyla da sizi mutlu edecektir. Kapalı Çarşı’da birçok turistik rotayı gezdikten sonra Feraceciler Sokağı’na da mutlaka uğramanız tavsiye edilir. Burada bol köpüklü enfes Türk kahvesi ile günün yorgunluğunu üzerinizden atacağınızdan emin olabilirsiniz.

 

Kapalı Çarşı’nın Çalışma Günleri

Her yıl yerli yabancı pek çok turiste ev sahipliği yapan Kapalı Çarşı, hem tarihsel dokusu hem de geçmişin izlerine ışık tutan sanatsal öğeleriyle önemini korumayı başarmaktadır. Üretici olma özelliğinin dışında cana yakın esnafı ve birbirinden değerli el emeği faaliyetleriyle de gelen ziyaretçilerin üzerinde etkileyici bir intiba bırakmayı başarır. Kapalı Çarşı, hafta içi her gün, hafta sonu sadece Cumartesi günü ile arasında ziyarete ve alışverişe açıktır. Pazar günü ise kapalıdır.

 

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:

İstanbul'da Görülmeye Değer 10 Alternatif Müze

Deniz Müzesi Gezi Rehberi

İstanbul Oyuncak Müzesinin Kuruluş Hikâyesi

İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin Geçmişten Gelen Hikâyesi

Bir Müzeden Çok Ötesi: Rahmi Koç Müzesi

Barış Manço Müzesi Rehberi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir