Kusay (Zeyd) b. Kilâb b. Mürre b. Kâb b. Lüey b. Fihr (Kureyş) b. Gâlib (ö. dolayları) Hz. Peygamberin baba tarafından dördüncü dedesi.
Asıl adı Zeyddir. Küçük yaşta iken babası Kilâb b. Mürre ölünce annesi Fâtıma bint Sad, Uzre kabilesinden olup hac için geldiği Mekkede yerleşen Rebîa b. Haram ile evlendi. Rebîa. bir müddet sonra hanımı Fâtıma ile oğlu Zeydi kabilesinin yaşadığı Tebük (veya Yermük) civarına götürdü. Kusayyın ana baba bir kardeşi Zühre ise Mekkede kaldı. Zeyd gurbette büyüdüğü için uzaklaşmak anlamındaki kasv kökünden Kusay lakabıyla anılmaya başlandı.
Kusay, annesinden nesebi ve kabilesi hakkında bilgi edindikten sonra Mekkeye kabilesinin yanına döndü. Kısa zamanda Kureyş kabilesi arasında seçkin bir yer edindi. Mekkeye gelen bir tüccar, mirasçısı olmadığı için Kusayya epeyce bir mal bırakınca maddî durumu da düzeldi. O sırada Mekke ve civarını elinde tutan Huzâa kabilesinin reisi Huleyl b. Hubşiyye-nin kızı Hubbâ ile evlenen Kusayym Ab-dümenâf, Abdüddâr. Abdüluzzâ ve Abdükusay adında dört oğlu ile Hind isimli bir kızı oldu. Kabe hizmetlerini elinde bulunduran kayınpederi Huleyl yaşlılığında Kabenin anahtarlarını kızı Hubbâya verdi. Kusay kayınpederinden sidâne görevini kendisine vermesini İstedi. Huleyl de Kusayyın bu isteğinin yerine getirilmesini vasiyet etti. Huleyl ölünce Kusay sidâne hizmetini tamamen sahiplenmeye kalkıştı. Huzâa kabilesinin buna karşı çıkmasına rağmen Kusay, Kinâne ve Ku-dâanın yardımıyla Mekkenin idaresini ve Kabe hizmetlerini üzerine aldı. Diğer bir rivayete göre ise Kusay. Kabenin anahtarlarını bir tulum şarap karşılığında Huzâanın reisi Ebû Gubşandan satın almış, Huzâa kabilesi buna razı olmayıp Kusay İle mücadeleye girişmiştir. Ebtah-ta yapılan savaşta her iki taraftan birçok kişi ölmüş, sonunda Yamer b. Avfın hakemliğine başvurulmuş, Yamer de Kusayyın lehine karar vermiştir. Böylece Mekkede hâkimiyet Kusayyın şahsında Kureyş kabilesine geçti. Kusay, Mekke dışında yaşayan Kureyş kabilesinin kollannı birleştirerek Mekkeye yerleştirdi. Kureyşİn Mekke ve civarındaki hâkimiyetini güçlendirdi. Bu sebeple kendisine mücemmi' (birleştirici) denilmiştir.
Kabeyi tamir ederek hac menâsikini düzenleyen Kusay, Cürhümlüierin yerinden söküp gömdükleri Hacerülesvedi Kabedeki yerine koydu. yılında Kabenin kuzeyine, tavafa başlanan yerin arka tarafına önemli meselelerin görüşülüp karara bağlandığı Dârünnedve denilen toplantı yerini yaptırdı. Kabe ve Mekke ile ilgili olan kiyâde, liva, hicâbe, nedve, sikâye ve rifâde hizmetlerinin tamamını elinde topladı. Mekkeye gelen hacılara verdiği hizmetin karşılığı olarak Kureyş-ten yıllık vergi aldı. Mekkede çeşitli su kuyuları açtırdı. Kabenin etrafına deriden yapılmış havuzlar koyarak hacıların su ihtiyacını karşıladı. Hacla ilgili takvim işlerini Kinâne kabilesine bırakıp diğer kabilelerin de Mekkeye bağlılığını sağladı. Hanımının akrabası olmaları dolayısıyla bazı görevleri de Huzâalılara verdi.
Vefat etmeden önce Kabenin bakımını ve anahtarlarını muhafaza göreviyle sikâye, rifâde ve liva görevlerini oğlu Abdüddâra bırakan Kusay yaklaşık de ölmüş ve Hacûna defnedilmiştir. Kabri zamanla bir ziyaretgâh haline gelmiştir. Kureyş kabilesi onun ölümünden sonra da koyduğu prensiplere uymayı sürdürmüştür. Kusayyın Mekkenin kurucusu olduğuna dair bir görüş varsa da Mekkenin Kusaydan Önce de mevcut olduğu bilinmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi
İslam Tarihi Ders 44
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Çok kıymetli ve muhterem efendiler,
Şimdi dersimiz Tarih Külliyâtından İslam Tarihinin Mekke devriyle dersimiz devam ediyor. Peygamberimizin soyu pak soyluluğu ve sevgili Peygamberimizin Peygamberliği; İnşâ’Allah O’nun temiz, pak soyuyla işe başlıyoruz.
(Aleyhissalâtu Vesselâm), O’nun üzerinden Allah’ın salâtı-selâmı, bereketi, rahmeti hiç mi hiç ebediyyû’l-ebed eksik olmasın. Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) soyları ve kendileri hakkında şöyle buyurmuşlardır. Evet, sevgili dostlarımız, Kütüb-i Sitte ’de ve mûteber kaynaklarda zikredilen hadi-i şeriflerdir bunlar. Yüce Allah (Celle Celâlüh) İbrâhim Oğullarından İsmâil’i seçti, İsmâil Oğullarından Kinâne Oğullarını seçti, Kinâne Oğullarından Kureyş’i seçti, Kureyş ’ten Hâşim Oğullarını seçti, Hâşim Oğullarından da beni seçti buyuruyor. Ben Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib ’im. “Yüce Allah mahlukâtı yarattı ve beni onların en hayırlıların içinde bulundurdu. Sonra onları iki fırkaya ayırdı ve beni onların en hayırlı fırkasının içinde bulundurdu.” “Sonra onları kabilelere ayırdı ve beni en hayırlıolan kabilenin içinde bulundurdu. Sonra onları ailelere ayırdı ve beni onların en hayırlısı içinde bulundurdu. Ben sizin aile yönünden de en hayırlınızım, nefis yönünden de en hayırlınızım!” buyurdular. “Ben Âdemoğulları soylarının en hayırlı, en temiz olanlarından, devirden devire, aileden aileye geçe geçe nihâyet, şu içinde bulunduğum aileden vücuda getirildim!” buyuruyor. Evet, sevgili dostlarımız, bunlar Kütüb-i Sitte ‘de mûteber kaynaklarda bulunmaktadır. Yine buyuruyor;
“Ben, Muhammed b. Abdullah, b. Abdulmuttalib, b. Hâşim, b. Abdi Menâf, b. Kusayy, b. Kilâb, b. Mürre, b. Kâ’b, b. Lüey, b. Gâlib, b. Fihr, b. Mâlik, b. Nadr, b. Kinâne, b. Huzeyme, b. Müdrike, b. İlyâs, b. Mudar, b. Nizar’ım!” dediler, buyurdular. Halk, ne zaman iki kısma ayrılsa, muhakkak, Yüce Allah beni onların en hayırlı olanının içinde bulundurmuştur. Ben, câhiliye devrinin kötülüklerinden hiçbir şey bulaşmaksızın, anne ve babamdan meydana geldim.
Ben, tâ Âdem’den babama ve anneme gelip ulaşıncaya kadar, hep nikâh mahsulü olarak meydana geldim, asla zinâdan meydana gelmedim, benim soyuma zinâ bulaşmadı!
Dakika
Ben, sizin nefis yönünden de en hayırlınızım, baba soyu yönünden de en hayırlınızım!”
(Meyseretül-fecr) Peygamberimize: “Ya Rasûlullah sen ne zaman Peygamber oldun?” diye sormuştu. Peygamber Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm): “Âdem (Aleyhisselâm) daha ruh ile ceset arası bir varlık iken” buyurmuşlardır. Katâde ’den rivâyete göre de Peygamberimiz yaratılışta Peygamberlerin evveli, Peygamber olarak gönderilişte ise âhiri idi.
Peygamber Efendimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) bir hadis-i şeriflerinde de: “Âdem (Aleyhisselâm) daha balçık hâlindeyken ben Ümmü’l-Kitapta Abdullah ve Hatem’ül Enbiyâ idim”. Size bunun mânâsını haber vereyim: “Ben atam İbrâhim’in duasıyım Îsâ’nın kavmine geleceğini müjdelediği Peygamberim, annemin de rüyasıyım ki annem bana hamile olduğu zaman rüyasında “Şam köşklerini” kendisine aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığı görmüştüm. Zaten peygamberlerin anneleri böyle rüya görürler.” Buyurmuştur. Bunlarda sahîh kaynaklarda Kütüb-i Sitte ’de bunları da görmekteyiz sevgili dostlarımız.
İbrâhim ve İsmâil (Aleyhimüsselâmlar)’ın duaları ve dualarının gerçeklenişi. Peygamberimiz hakkında bakın İbrâhim’in, İsmâil ’in (Aleyhimüsselâmlar)’ın duaları; Bunlar Kur’an-ı Kerim’de, âyetlerde mevcuttur. Bunları Tefsir derslerimizde, Hadis külliyâtında zaten bu derslere değindik de Tarihle ilgili bölümüne de ayrıca değiniyoruz. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyuruyor (Bakara Sûresi ’den ’a kadar ki olan âyetler);
Hani İbrâhim (Aleyhisselâm) o Beyt’in Kâbe-i Şerif’in temellerini İsmâil (Aleyhisselâm) ile birlikte yükseltiyordu da şöyle dua ediyorlardı: “Ey Rabbimiz! Bizden masruf olan şu hizmeti kabul buyur! Şüphesiz ki hakkıyla işiten ve bilen Sensin Sen!” Ey Rabbimiz bizi sana boyun eğmekte sabit kıl, soyumuzdan da yalnız sana boyun eğen Müslüman bir ümmet yetiştir. İbadet edeceğimiz yerlerin hac amellerini bize göster öğret tövbemizi kabul buyur. Çünkü tövbeleri en çok kabul eden ve hakkıyla esirgeyen Rahmân ve Rahîm olan Sensin Sen! Ey Rabbimiz! Onların soyumuzdan getireceğin Müslüman ümmetin içinden kendilerine senin âyetlerini okuyacak kitâbı, hikmeti öğretecek onları iyice temizleyebilecek bir peygamber gönder. İşte bu Hz. Muhammedin içinde yapılan dua idi.
Dakika
Şüphe yok ki Azîz ve Hakîm Sensin Sen! Yüce Allah uğrunda hakkı ile nasıl savaşmak lâzımsa öylece cihâd ediniz! Sizi o seçti din işlerinde üzerinize hiçbir güçlük de yüklemedi, tıpkı babanız İbrâhimin tevhîd dininde olduğu gibi. Size daha önce gönderdiği kitaplarda da bu Kur’an-ı Kerimde de Müslüman adını peygamber sizin üzerinize şahit olsun sizde bütün insanların üzerine şahitler olasınız diye Allah vermiştir. Size Müslüman adını ismini Allah vermiştir. Ey Müslümanlar, artık namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, Yüce Allaha sarılınız! O sizin Mevlâ’nızdır O ne güzel Mevlâ’dır ne güzel yardımcıdır.
(وَإِن تَوَلَّوْاْ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ)
“İçinizden kendinizden bir Peygamber gönderdik ki size âyetlerimizi okuyor, sizi müşriklikten, günahlardan, maddî-manevî kötülüklerden kurtarıp tertemiz yapıyor. Size Kitâb’ı Kur’an-ı Kerimi ve hikmeti Kur’an-ı Kerimin içindeki hükümleri öğretiyor, bilmediğiniz şeyleri öğretiyordur. Meryem oğlu Îsâ’da bir zaman: “Ey İsrâiloğulları! Ben size Allahın peygamberiyim benden önceki Tevrât’ı tasdik edici benden sonra gelecek bir Peygamberi de -ki adı Ahmettir Muhammed’dir- işte o Ahmettir müjdeleyici olarak geldim demişti. Yani Hz. Muhammedin İncîl’de ki ismi de Tevrât’ta ki ismi de Ahmet’tir. Bu ismi Ahmet ve Muhammed olan Peygamberi ben müjdelemeye geldim diyor. Bunu Îsâ (Aleyhisselâm) söylüyor, Kur’an-ı Kerim bunu haber veriyor. (Bakara Sûresi , Sâd Sûresi 6’ncı âyet-i kerimeler)de bunlar zikrediliyor.
Ey sevgili dostlarım, ey dünya Hristiyan ve Yahûdî âlemi! Siz kendi kitaplarımıza îmân ediyorsanız -ki etmezseniz zaten mü’min Müslüman olamazsınız- o kitaplara îmân eden kendi peygamberine îmân eden bir Yahûdî bir Hristiyan’ın derhâl Müslüman olması gerekiyor. Çünkü Îsâ (Aleyhisselâm) Hz. Muhammedi müjdelemeye geldi ve müjdeledi. Siz Peygamberinize inanmazsanız, kitâbınıza inanmazsanız neye inanacaksınız? Putlara mı inanacaksınız? Îsâ’nın, İncîlin-Tevrât’ın, Mûsânın demediği Tevrâtta olmayan İncîlde olmayan, Îsâ’nın demediği, Mûsânın demediği (Aleyhimüsselâmlar)’ın demediği yanlışlara mı îmân edeceksiniz? Gelin yanlıştan vazgeçin de kitâbınız Tevrât’a, İncîl’e, Îsâ’ya-Mûsâ’ya inanıyorsanız derhâl Müslüman olmanız gerekiyor. Biz hatırlatıyoruz ama irâde sizin îmânı da îmân dışı durumu da seçmek elinizde ama yarın mahşerde hepiniz Allaha hesap vereceğiz.
Dakika
(اِلَّامَنْاَتَىاللّٰهَبِقَلْبٍسَل۪يمٍۜ),(يَوْمَلَايَنْفَعُمَالٌوَلَابَنُونَۙ)
Mal-mülk, evlat, dünya sarayları, mevkii ve makâmları hiç fayda vermez. Îmân dolu kalbi selim ile Allahın huzuruna gelmemiz gerekiyor. Bunun içinde iyi bir Müslüman olmamız gerekiyor ki itikatta, amelde, ahlâkta, hukûkta her yönüyle mükemmel bir Müslüman olmamız gerekiyor, Bunun için çalışıp çırpınmamız gerekiyor. İslam kemâle erdirildi İslamda bir o eksiklik kusur yok, kusur insanoğlunda. Ey insanoğlu! Gel kendi cehâletin ile savaş, İslam’ın ilim ve irfânını öğrenmeye gayret et, kendini kurtarmaya çalış ve insanlığın da kurtuluşuna vesile olmaya çalış. Biz hatırlatıyoruz.
Peygamberimizin (Aleyhissalâtu Vesselâm) büyük dedesi Adnan’a kadar olan ataları;
Sevgili dostlarımız, İsmâil (Aleyhisselâm)’ın evlatlarından olan Adnan’a kadarki Peygamberimizin soy kütüğü oraya kadar sapasağlam oradan ötesi İsmâil (Aleyhisselâm)’a oradan ötesi İbrâhim (Aleyhisselâm)a dayanmaktadır. En eskisinden en yenisine kadar bütün güvenilir kaynaklarımızın ittifâkla kaydettiklerine göre Peygamberimiz (Aleyhissalâtu Vesselâm) Hz. Muhammed Bin Abdullahın Adnan’a kadar olan ataları şöyle sıralanmıştır;
Abdulmuttalib diğer adı (Şeybe), Hâşim diğer adı (Amr), Abdi Menâf diğer adı (Muğeyre), Kusayy diğer adı (Zeyd), Kilâb, Mürre, Kâ’b Lüey, Gâlib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike diğer adı (Âmir), İlyâs, b. Mudâr, Nizar, Maadd, Adnan. İşte görüyorsunuz burada Adnan 20’nci atası olmaktadır. Abdulmuttalib ile başlayan atanan sülâlesi Peygamberimizin ataları bunlardır ki Adnan 20’nci atası olmaktadır. Bunlarda yine hadis-i şerifler ve güvenilir kaynaklarda bulunmaktadır. Peygamberimizin Adnan’a kadar olan bu atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında bütün kaynaklar ittifâk hâlinde bulundukları gibi, Adnanın da İsmâil (Aleyhisselâm) b. İbrâhim (Aleyhisselâm)ın öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler.
Dakika
Evet, sevgili dostlarımız, Peygamberimizin Adnan ile İsmâil (Aleyhisselâm) arasındaki atalarının sayısı hakkında da bazı ensâb bilgilerini Taberî’ye bildirdiklerine göre Peygamberimiz ‘in 20’nci sıradaki atası Adnan ile İsmâil (Aleyhisselâm) arasında 40 ata vardır. Bunların isimleri Arap bilginlerinden bir cemaatin ezberindeydi ve bunları Arap şiirlerinden parçalar okuyarak ispatlamakta idiler. Hattâ görüştüğü bir soy bilgini ehli kitâbın yazdıkları ile karşılaştırarak sayıca aynı fakat lafız bakımından biraz farklı bulunduğu bu isimleri Taberî ‘ye söyleyip yazdırmıştı. Rivâyete göre; Tedmürlü İsrâiloğullarından Ebû Yâkub künyeli bir zat vardı ki kendisi Yahûdî kitaplarını okuyup ilim sahibi olmuş Müslümanlığı da kabul etmişti. Onun anlattığına göre Ermiyâ’nın kâtibi Beruh b. Naryâ Maad b. Adnan’ın nesebini tespit ve bunu yanında bulundurduğu kitâbına kaydetmişti. Bunlar ehli kitap bilgilerince bilinmekte ve kitaplarında da yazılı bulunmakta idi. Her iki tespitteki isimler birbirlerine pek uyumakta idi. Sanıldığına göre aralarındaki farkta dil ayrılığından bu isimlerin İbrâniceden Arapça ‘ya tercüme edilmesinden ileri gelmiş bulunuyordu. İbn-i Sâd, Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalib’ten yukarı doğru 4’üncü sıradaki atası Kusayy ’ın bir şiirinden burada “Mekkede Kayzar ile Navıtoğulları yerleşip çoğalmadıkça ben kendimi Gâlib soyundan saymam” beytini naklettikten sonra Maad’ın Kayzar İsmâil oğullarının soyundan geldiği husûsunda bilginler arasında hiçbir ihtilâf görmedim diyor. İşte sevgili dostlarımız, kaynaklar sağlam. Bu husustaki ihtilâf ikisi arasındaki neseplerinin hıfz ve ezber edilmediğini göstermektedir. Bunlar ehli kitaptan alınmıştır ancak onları terceme (tercüme) ettikleri zaman ihtilâfa düşmüşlerdir. Bize göre yapılacak iş şecereyi Maad b. Adnan’a kadar çıkarıp orada kesmek bunun arkasında kalan ve İsmâil b. İbrâhim (Aleyhimüsselâmlar)’a kadar olan kısmında tevakkuf edip susmaktır. Demekle berâber; İbn-i Abbâs’ın Rasûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) o ataları da bildirmek istese idi bildirirdi demiş ve Maad’ın Kayzar b. İsmâil b. İbrâhim (Aleyhisselâmlar)’a kadar olan nesebinin birer birer isimlerini zikrederek sıralamıştır. Mus’abuz-Zübeyri’de Peygamberimizin İsmâil (Aleyhisselâm)’dan Adnana kadar inen atalarını ensâb bilgilerine dayanarak yukarıdan aşağıya doğru isimleri ile birer birer sıralamıştır.
Dakika
Mus’abuz-Zübeyri’de gibi Taberî Ebu’l-Fereç Ülis-bahânî de Peygamberimizin İsmâil (Aleyhisselâm)’dan Adnan’a kadar inen atalarını ensâb bilgilerine dayanarak isimleriyle birer birer sıralamıştır. Mes’ûdî Maad b. Adnanın mezhebini Ermiyâ peygamberin kâtibi Berruh b. Naryâ’nın tespit ettiği Sifir kitâbında buldum diyerek onları aşağıdan yukarıya doğru İbrâhim (Aleyhisselâm)’a kadar isimleri ile berâber birer birer zikir etmiştir.
Peygamberimizin babaanneleri;
Evet, sevgili dostlarımız!
Peygamberimizin babası Abdullah Bin Abdülmuttalibin annesi, Fâtımâ Binti Amr b. İmrân b. Mahzun ’dur.
Abdülmuttalibin Hâşimin annesi, Selmâ Binti Amr b. Zeyd b. Lebîd b. Hidaş b. Âmir b. Ganım b. Adiyy b. Neccâr’dır.
Hâşim b. Abdi Menâf ‘ın annesi, Atike Binti Mürre b. Hilâl b. Fâlic b. Zekvân b. Sa’lebe b. Buse b. Sureym b. Mansur b. İkrime b. Hasafa b. Kays bin Aylan’dır.
Abdi Menâf b. Kusayy ‘ın annesi, Hubbâ Binti Huley b. Hubşiyye b. Selül b. Kâ’b b. Amr b. Rebîa b. Hârise bin Amr bin Âmir bin Huzaa’dır.
Kusayy b. Kilâb ’ın annesi, Fâtımâ Binti Sâ’d b. Sehl b. Hayır b. Amele b. Avf b. Âmiru’l Câdiru’l Ezdî ’dir.
Kilâb b. Mürre’nin annesi, Hint Binti Süreyr Sa’lebe b. Hâris b. Mâlik b. Kinâne b. Huzeyme ’dir.
Mürre b. Kâ’b ’ın annesi, Mahşiyye Binti Şeyhbân b. Muharip b. Fihr b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne ’dir.
Kâ’b b. Vehn annesi, Mâviye Binti Kâ’b b. Kayn b. Cesîr b. Şeyulllah b. Esed b. Vebere b. Tâlib b. Hülvan b. İmrân b. İlhaf’tır ki o da Kudâ’nın oğludur.
Vihey b. Gâlib ’in annesi, Atîke Binti Yahlud b. Nadr b. Kinâne ‘dir.
Gâlib b. Fihr ’in annesi, Leylâ Binti Hâris b. Temîm b. Sâ’d b. Huzeyl b. Müdrike b. İlyâs b. Mudar’dır.
Fihr b. Mâlik’in annesi, Cendere Binti Âmir’dir. Yine Mâlik b. Nadr ’ın annesi, İbrişe Binti Advân’dır
Dakika
Nadr b. Kinâne nin annesi, Berre Binti Mürr b. Üd b. Tâbiha b. Mürr’ün kızkardeşidir.
Kinâne b. Huzeyme ’nin annesi, Avâne Binti Sâd ’dır, Avâne’nin diğer adı Hint’tir.
Huzeyme b. Müdrike ’nin annesi, Selmâ Binti Eslem ’dir.
Müdrike b. İlyâs’ın annesi, Leylâ Binti Hurvan’dır -ki Leylâya (Hındıf)- da demişlerdir.
İlyâs b. Mudar’ın annesi, Rebâb Binti Haydâ’dır.
Mudar b. Nizar’ın annesi, Sevde Binti Ak’tır o da Rîs’in oğludur.
Nizar b. Ma’add’in annesi, Muâne Binti Cevşendir.
Ma’add b. Adnan’ın annesi, Mehdet Binti İllihem’dir.
Adnan b. Üdedin annesi, Mutâmattıra Binti Aliyyu’l-Cürhimî’dir veya Cedîsi’dir.
İşte görüyorsunuz sevgili Peygamberimizin soyu sopu her yönüyle apaçık meydandadır tertemiz bir nurun içerisinde bu silsile yoluyla tâ annesi Âmine’ye kadar gelmiştir.
Peygamberimizin anne ve anneanneleri;
Sevgili dostlarımız, bakın anneanneleri de hesaba katılmış ve Âmine Binti Vehb b. Abdi Menâf b. Zühre bin Kilâb b. Mürre ’dir. Evet, sevgili dostlarımız, Hazreti Âminenin annesi, Berre Binti Abdul Uzzâ’dır. Yani Peygamberimizin annesinin annesi (Berre)’dir Berre Binti Abdul Uzzâ.
Bere’nin annesi Ümmü Habîb Binti Esed’ dir. Ümmü Habîb’in annesi Berre Binti Amr Bin Ubeyd’dir. Yine Berre’nin annesi, Kilâbe Binti Hâris b. Mâlik b. Ubâşe’dir. Kilâbe’nin annesi Ümeyme Binti Mâlik’tir. Ümeymenin annesi, Dübb Sa’lebe’dir. Dübb’ün annesi, Atîke Bintu Kadıra’dır. Atîke’nin annesi, Leylâ Binti Avf b. Kasîye’dir.
Evet, sevgili dostlarımız, Peygamberimizin anne tarafından babaanneleri;
Peygamberimizin anne tarafından dedesi Vehb bin Abdi Menâf bin Zühre’nin annesi Kayle Binti Ebî Kayle’dir. Diğer adı Kayle’nin Hind’dir onunda.
Kayle Hindi’nin annesi, Selmâ Bintu Lüeyl’dir.
Selmâ ’nın annesi Muâviye Binti Kâ’b’dır.
Vecz bin Gâlib ‘in annesi, Sâlife Binti Vehb ‘dir.
Dakika
Sülâfe’nin annesi, Eslem b. Efsâ’nın kardeşi Mâzin bin Lüey b. Milkan b. Efsâlardan Kays b. Rebiâ’nın kızıdır.
Onun annesi de Benî Hâris b. Hazreçlerden Necâ Binti Ubeyd’dir.
Abdi Menâf bin Zühre’nin annesi Cümer Binti Mâlik’tir.
Zühre Bin Kilâb ‘ın annesi, Ümmü Kusayy diğer adı Fâtımâ Binti Sâ’d b. Seyel onunda diğer adı Hayr b. Hamele Bin Avf b. Âmiru’l Cüdâ’dır Âmiru’l Câdiru’l Ezdî’dir.
Ensâb bilginlerinden Muhammed Bin Sâib: “Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’ın annesini tespit ve kayıt etmeye muvaffak oldum” diyor. “Hiçbirinde ne zinâya nede câhiliye çağında yapıla gelen kötü işlerden hiçbir şeye rastlamadım”. Tertemiz nur gibi parıl parıl parlayan bir soy sülâle ki nurun içinde dalgalanarak bu Hz. Muhammed’e kadar geldiğini görüyoruz sevgili dostlarımız. Ne mutlu Müslümanım diyene!
İnşâ’Allah’u Teâlâ şimdide bir sonraki dersimizde Adnan bin Uded hakkında bilgi vererek diğer ataları hakkında da o 20 atadan size bazı özel bilgiler vermeye de çalışacağız İnşâ’Allah’u Teâlâ.
Dakika
"Hâkim Kilâb",İslâm PeygamberiMuhammed'in annesi ʿÂmine'nin hem baba tarafından dedesinin dedesi (ʿÂmine bint-i Vehb ibn-i ʿAbd-i Menâf ibn-i Zühre ibn-i Kilâb), hem de ʿÂmine'nin anneannesi olan ʿÂmine bint-i Barra bint-i Ümmü Hâbib'in dedesinin dedesi (Essâd ibn-i ʿAbdû’l-Uzza ibn-i Kusayy ibn-i Kilâb) olur.
Kusay bin Kilab, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in dördüncü kuşaktan dedesiydi. Gurbette büyümüş; daha sonra Mekke'ye, kabilesinin yanına dönerek kendine seçkin bir yer edinmişti. Kusay, Kâbe'ye ve Mekke'ye büyük hizmetler sağlamış, bu mukaddes şehri ihya etmişti. Hacerülesved'i yerine yerleştiren, Kâbe'nin zarar görmemesi için tavan inşa eden, hacılar için su kuyuları ve havuzları yapan ve göçebe halkın Mekke'de yerleşik düzene geçmesini sağlayarak şehirleşmenin temellerini atan Kusay'ın ta kendisiydi…
Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
GURBETTE BÜYÜDÜĞÜ İÇİN ‘KUSAY’ OLARAK ANILDI
MİRASÇISI OLMADIĞI İÇİN MALINI KUSAY’A BIRAKAN TÜCCAR
KAYINPEDERİNİN VASİYETİ İLE KÂBE’NİN HİZMETİNİ ÜSTLENDİ
MEKKE’NİN İDARESİ KUSAY’IN ÜZERİNDEYDİ