Lösemi(ALL)
Lösemi nedir? Lösemi belirtileri nelerdir? Lösemi tedavi süreçleri nasıl ilerler?
Kronik Lenfositer Lösemi, genellikle orta yaş ve sonrasında kan ve kemik iliğinde görülen yavaş seyirli seafoodplus.info kan hücrelerinden olan lenfositlerin kemik iliği, kan ve lenf düğümlerinde kontrolsüz ve anormal sayıda artmasıyla oluşur.
Vücudun savunma hücrelerinden olan lenfositler görevlerini yapamazlar, enfeksiyonlara karşı vücut savunmasız kalır ve anormal sayıya ulaşan bu hücreler (lösemi hücreleri) normal hücrelerin oluşmasına da engel olur ve Kronik Lenfositer Löseminin belirtileri ortaya çıkar.
Kronik Lenfositer Lösemi istatistiksel olarak sıklığı araştırılan ülkelerde erişkinlerde ikinci sıklıkta görülen lösemi çeşididir. Genellikle 60 yaşın üzerinde görülüyor olsa da hastaların % 15 kadarı 50 yaşın altındadır.
Kronik Lenfositer Lösemiye dair pek çok risk faktörü bulunmaktadır. Ancak risk faktörü taşıyor olmak mutlaka Kronik Lenfositer Lösemi hastalığına sahip olunacağı anlamına gelmez. Aynı şekilde herhangi bir risk olmadığı durumlarda da Kronik Lenfositer Lösemi hastalığı ile karşılaşılabilir.
Kronik Lenfositer Löseminin en belirgin risk faktörleri arasında;
• Orta yaş ve üzeri olmak,
• Erkek cinsiyet ve beyaz ırk,
• Tarım ilaçlarına maruz kalmak bulunmaktadır.
Radyasyon ve benzene maruz kalmak diğer lösemiler ve hematolojik bazı hastalıklarda olduğu kadar KLL üzerinde etkisi saptanamamıştır. Kronik Lenfositer Lösemi kalıtsal yani nesilden nesile geçen bir hastalık olarak kabul edilmese bile aynı ailede birden fazla KLL hastasının tanımlandığı olgular bulunmaktadır. Rusya ve Doğu Avrupa Yahudilerinde sıklığı yüseafoodplus.info Lenfositer Lösemi kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir.
Kronik Lenfositer Lösemi erken evrelerde tesadüfen bir tam kan sayımı esnasında beyaz kan hücrelerinin (lökositlerin) artmış olduğu görülerek tesbit edilir. Hasta hematoloji kliniklerine yönlendirilir veya yukarıdaki şikayetlerle başvurdulduğunda hekim sırasıyla;
Anamnez (hastalık öyküsü) ve fizik muayene: Hastanın geçmişteki hastalıkları ve tedavileri sorgulanır, mevcut hastalığına bağlı bulgular araştırılır. Büyümüş olan lenf bezlerinin ve dalak büyüklüğünün muayenede saptanması önemlidir.
Tam kan sayımı ve biyokimyasal tetkikler: Beyaz kan hücreleri (lökosit), kırmızı kan hücreleri(eritrosit), kan pulcukları olan trombosit sayısı, hemoglobin miktarı ölçülür. Lökositlerdeki artışın yanı sıra kansızlık (anemi) ve trombosit düşüklüğü saptanabilir.
Periferik (çevresel) kan yayması: Kan hücrelerinin çeşitleri, bunların birbirlerine oranları, yaklaşık olarak sayıları, hücrelerin şekillerindeki değişiklikler ve çevre kanına çıkan anormal hücreler bu yöntemle saptanır.
Kronik Lenfositer Lösemide beyaz kan hücrelerinden olan lenfositler artmış olarak görülür, yüzde olarak oranları belirlenir.
Kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi: Leğen kemiği bölgesel (lokal) anestezi veya genel anestezi ile uyuşturulur, iliğin alınacağı bölge temizlenir, özel bir iğne ile girilerek enjektör yardımı ile kemik iliği örneği alınır(aspirasyon). Böylelikle hasta ağrı duymaz. Ancak bölgesel anestezi ile yapılmışsa iliğin çekilmesi esnasında vakuma bağlı olarak bir çekilme hissi duyulur. Biyopside ise özel biyopsi iğnesi yardımıyla girilir ve küçük bir örnek alınır. Kemik iliği aspirasyon ve biyopsi numuneleri hematolog ve patolog tarafından mikroskop altında incelenir. Ayrıca kromozom anormalliklerinin saptanması için aspirasyon örneğinden çeşitli kromozom inceleme testleri istenir.
Sitogenetik analiz: Kandan veya kemik iliğinden alınan hücrelerin mikroskop altında incelenerek bazı kromozom değişikliklerinin saptanması mümkün olabilir kromozomlardaki bazı değişiklikleri görebilmek için klasik kromozom incelenmesi testlerinin yanı sıra FISH ( floresan in situ hibridizasyon) yöntemi gibi bazı moleküler sitogenetik testlerden de yararlanılabilir. Böylelikle hastalığın gidişatı ile ilişkili olduğu saptanan anormallikler kolayca belirlenir, tedavi seçimi daha kolay yapılır.
En sık görülen anormalliklerden 17p ve 11q delesyonlarında bu anormalliklerin olmadığı hastalara göre hastalık seyri daha kötü, 13q delesyonunda ise daha iyidir. Ayrıca bağışıklık sisteminin antikor dediğimiz savunma moleküllerini yapan lenfositlerdeki mutasyonlar da hastalık gidişatında önemli bulunmuştur. İmmunglobulin ağır zincir değişken bölge mutasyonu IgVh varlığında (ki bunlar akış sitometrisinde ZAP70 negatiftirler), ortalama yaşam süresi Vh mutasyonu olmayan (ZAP70 pozitif) olanlara göre daha uzun bulunmuştur.
İmmunfenotipleme (akış sitometrisi): Kemik iliği veya kan örneğindeki lösemi hücreleri özel boyalarla boyanarak ve mikroskopta incelenerek löseminin tipi ve alt tipleri saptanabilir. Bu hastalıkta artmış olan lenfositlerin anormal bir hücre klonunun (topluluğunun) neticesinde olup olmadığı tespit edilebilir. Lenfositlerin alt tipi belirlenebilir, diğer lösemi ve lenfoma tiplerinden ayırıcı tanısı yapılır. (ZAP70 ve CD38 pozitif bulunanlarda tedaviye yanıtın daha kötü olduğu saptanmış olduğu için bu hastalarda hastalığın gidişatı ile ilgili fikir verir.)
İmmunglobulin seviyeleri:
Kronik Lenfositer Lösemi hastalarında anormal hücrelerden yeteri kadar salgılanamayan immunglobulin seviyelerindeki azalma tespit edilebilir.
Beta-2 mikroglobulin seviyesi: Hastalık ilerledikçe seviyesi artar.
Kronik Lenfositer Löseminin vücuttaki yaygınlığı evreler ile saptanır.
Lösemilerde hastalığın kanın veya kemik iliğinin dışında vücudun başka bölgelerinde bulunup bulunmadığının saptanması önemlidir. Bu amaçla;
Akciğer grafisi çekilir, göğüs kafesi kemikleri ve akciğerler incelenir.
Batın ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi teşhis yöntemleri ile hastalığın batın içinde veya diğer vücut bölgelerine yayılma dereceleri belirlenebilir.
Buna göre hastalığın evreleri;
Evre 0: Sadece kanda çoğunlukla tesadüfen yakalanan mutlak lenfosit sayısında artış vardır. Kemik iliğinde de lenfosit oranı artmıştır.
Evre 1: Mutlak lenfosit sayısının artması ile birlikte lenf bezleri de büyümüştür.
Evre 2: Mutlak lenfosit sayısının artması ile birlikte dalak da büyümüştür.
Evre 3: Kansızlık gelişmeye başlar.
Evre 4: Trombositlerde azalma olur.
Kronik Lenfositer Lösemi tedavisinde hastaya kemoterapi vermeden önce Ekokardiografi ve EKG ile kalp değerlendirilir. Hepatit virüsleri başta olmak üzere bazı virüslerin mevcudiyeti araştırılır. Günümüzde Kronik Lenfositer Lösemi tedavisinde kullanılan tedaviler standart tedaviler olarak adlandırılır. Bir kısım tedaviler ise belirli ülke ve merkezlerde henüz test aşamasında olup bunlara da klinik çalışmalar adı verilir. Bu klinik çalışmalarda test edilen tedavi standart tedavilerden daha üstün olarak bulunur ise yeni standart tedavi olarak kabul edilir.
Kronik Lenfositer Lösemi tedavisinde uygulanan standart tedaviler;
Bekleyip izlemek: Hasta yakından takip edilir. Herhangi bir kemoterapi uygulanmaz.
Kemoterapi: Erken evre olsa bile bazı hastalık belirtilerinin hastanın yaşam kalitesini bozduğu tespit edilen hastalar veya tedavi gerektiren hastalık belirtilerinin ortaya çıktığı ileri evrelerdeki hastalara çeşitli kemoterapi ilaçları tek veya beraberce verilebilir. Diğer tedavi seçenekleri ile beraber de uygulanabilir. Bu ilaçların bir kısmı ağızdan alınabildiği gibi bir kısmı da damardan uygulanır.
Radyasyon tedavisi: Yüksek enerjili X ışınları ile kanser hücrelerinin öldürülmesi prensibi ile bazı hastalarda tek başına veya diğer tedavilere ilaveten uygulanır.
Radyasyon tedavisinin iki uygulanış yöntemi vardır.
Eksternal (haricen uygulanan) radyasyon: Yüksek enerjili X ışınları bir cihazla önceden yeri tespit edilen ve işaretlenen lösemi hücrelerinin toplandığı vücut bölgesine odaklanarak verilir (hasta bölgenin ışınlanması). Bu radyasyon tedavisi sadece tedavi edilen alandaki kanserli hücreleri yok etmeye yöneliktir.
Sistemik radyasyon: Lenfomalı veya lösemili bazı kişilere tüm vücutta dolaşan radyoaktif madde enjekte edilmektedir. Radyoaktif madde kanserli hücreleri arayıp bulan monoklonal antikorlara bağlanmaktadır. Bu da normal hücrelere zarar vermeksizin hastalıklı hücrelere bağlanır ve onları yok eder.
Cerrahi tedavi: Özellikle diğer tedavilere yanıtsız veya onların uygulanamadığı hastalarda çok büyüyerek rahatsızlık veren dalak çıkartılabilir.
Hedefe yönelik tedaviler: Kronik Lenfositer Lösemide özellikle monoklonal antikor tedavisi adı verilen hedefe yönelik bazı tedaviler (Alemtuzumab, Rituximab) uygulanır. Bu ilaçlar normal hücrelere zarar vermeksizin lösemi hücrelerine bağlanarak onları yok etmek için planlanmıştır.
Evre 0 hastalar beklenip izlenir, evre arasında ise eğer belirtiler hiç yok veya çok az ise yine bekleyip izlenebilir veya hastanın şikayetleri varsa monoklonal antikor tedavisi yapılabilir. Alternatif olarak bir veya daha fazla ilaçla kemoterapi ve buna ilaveten steroid veya monoklonal antikor verilebilir. Tedaviye cevap vermeme, ilaçları kullanamama durumuna göre çok büyüyen ve rahatsızlık veren lenf bezi ve dalağa düşük enerjili radyoterapi yapılabilir.
Kronik Lenfositer Lösemide 17p delesyonu olan hastalar uygulanan tedaviye kısmi bir yanıt alındıysa veya tam yanıt verse de bu yanıtın fazla uzun sürmeyeceği tahmin edildiği için, başka bir hastalığı yoksa hastanın genel durumu ve yaşı uygunsa ve HLA doku grubu uygun kardeşi de varsa allojenik kök hücre nakli önerilmektedir.
Bu hastalık tedavisinde kullanılan Fludarabin isimli ilaca hiç yanıt vermeyen (dirençli olan) kişilere de yine şartları uygunsa ve HLA doku grubu uygun vericisi de varsa allojenik kök hücre nakli düşünülmelidir. Bunların dışındaki hasta gruplarında ortak bir kanaat henüz yoktur ve bu konudaki çalışmalar devam etmektedir.
Kronik Lenfositer Lösemi ilaçları kanser hücrelerini öldürürken hızlı bölünen normal hücrelere de zarar verebilir. Bunun neticesinde bazı yan etkiler görülebilmektedir.
Bu yan etkilerin başlıcaları;
• Kemoterapi kanser hücrelerini yok ederken sağlıklı hücrelerin seviyesini düşürürse, enfeksiyonlar, morluklar ve kolay kanama görülebilir. Halsizlik ve yorgunluk hissedilebilir. Vücudun yeni kan hücreleri üretmesine yardımcı olan ilaçlar kullanılabilir. Gerektiğinde eritrosit ve trombosit süspansiyonları hazırlatılıp takılabilir.
• Kemoterapi saç dökülmesine neden olabilir. Saçlar dökülse de yeniden büyüyecektir ancak rengi ve yapısı biraz farklı olabilir.
• Sindirim sistemini döşeyen hücreler de kemoterapiden çok etkilenirler. Ağız ve dilde yaralar, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishale neden olabilir. Ağız bakımı ve yeterli beslenmenin sağlanması, gerekirse destek tedavileri ile kemoterapinin olumsuzluklarından hastayı kurtarmak önemlidir.
• Sık enfeksiyon geçiren ve immunglobulin seviyeleri düşük hastalarda damardan immunglobulin tedavisi yapılabilir, Bu tedavi günde bir sürdürülür.
• Tedavi alan hastalar tüm bu nedenlerle yakın takip altında olmalıdırlar.
Kronik Lenfositer Lösemi tedavisinden sonra ayda bir öykü, fizik muayene, hemogram, rutin kan tetkikleri, çevresel kan yayması ve gerekirse görüntüleme yöntemleri önerilir. Hastalığın tedavilerine bağlı uzun dönemde ortaya çıkabilecek bazı yan etkiler açısından kalp ve akciğer fonksiyonları değerlendirilmelidir. İzlmede ikincil bir habis, hastalığın artmış riski nedeniyle kanser tarama programları düzenli olarak yapılmalıdır. Yıllık grip aşıları ve 5 yılda bir pnömokok aşısı önerilmektedir.
Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR)
seafoodplus.info
Kaynaklar:
Hallek M, Cheson BD, Catovsky D, et al. Guidelines for the diagnosis and treatment of chronic lymphocytic leukemia: a report from the International Workshop on Chronic Lymphocytic Leukemia updating the National Cancer Institute-Working Group guidelines. Blood. ;(12)
Kay N. Evolving strategies in the management of patients with chronic lymphocytic leukemia. Rapid reviews in oncology. Updates in Hematologic malignancies. May
Kipps TJ. Chapter Chronic lymphocytic leukemia and related diseases. In: Lichtman MA, Kipps TJ, Seligsohn U, Kaushansky K, Prchal, JT: Williams Hematology, 8e. Available from: AccessMedicine. Accessed November 9,
Dilp V, Patel, Kanti R. Rai. Chronic lymphocytic leukemia. Hoffman’s Hematology: Basic Principles and Practice (fourth Edition) Textbook, chapter 79, sf
Greer j., Foerster j., Rodgers G., Paraskevas F., Glader B., Arber D.A., Means R., Wintrobe’s Clinical Hematology
Hoffman R., Benz E.J., Shattil S.J., Furie B., Silberstein L.E., McGlave P., Heslop H., Hematology Basic Principles and Practice
Türk Hematoloji Derneği
seafoodplus.info
National Cancer Institute
seafoodplus.info
Leukemia & Lymphoma Society
seafoodplus.info
European LeukemiaNet
seafoodplus.info
American Cancer Society
seafoodplus.info
seafoodplus.info Lösemi Lenfoma Miyelom Derneği
olarak Lösemi alanında farkındalığı arttırmak
amacıyla açılmış bir bilgilendirme sitesidir.
GEN'in koşulsuz katkılarıyla.
Kronik Lenfositik Lsemi (KLL) kemiin iinde yer alan, kan ve kan hcrelerinin retildii sngerimsi bir doku olan kemik iliinde ortaya kan kanser trdr.
Lenfositik lseminin bu tr dier lsemi trlerinden daha yava ilerledii iin kronik olarak adlandrlr. Metabolizmann enfeksiyonlara kar sava amasn salayan akyuvar hcrelerine lenfosit denir. Kronik lenfositik lsemideki lenfositik kavram lenfosit denen bu akyuvar hcrelerini kasteder.
Kronik lenfositik lsemi hastal ounlukla ileri yataki erikinlerde grlr. Hastala ilikin tedavi yntemleri hastaln kontrol altnda tutulmasn salar.
Hastaln belirtilerinden herhangi birini fark ederseniz mutlaka doktora gitmeniz gerekir.
Doktorlarn, kronik lenfositik lsemiye neden olan srecin nasl balad hakknda net bilgisi yoktur. Bu hastalkla ilikili olarak, kan hcreleri retiminde DNA dzeyinde kaltsal bir mutasyon gerekletii biliniyor. Bu mutasyonlar anormal ve etkisiz lenfosit hcrelerinin olumasna yol aar.
Normal lenfosit hcreleri belli bir sre sonra olaan ekilde lrken, etkisiz ve anormal olan bu lenfosit hcreleriyse kanda ve baz organlarda oalr. oaldklar organlarda salk sorunlarna neden olur. Bylece, kemik iliinde birikerek salkl hcre retimini engeller.
Doktorlar ve aratrmaclar kronik lenfositik lsemiye neden olan ileyii aratrmaya devam ediyorlar.
Kronik lenfositik lsemi riskini artrabilecek faktrler unlardr:
Kronik lenfositik lseminin yol at komplikasyonlar unlardr:
Yukarda bahsedilen belirtilerden herhangi birini fark ederseniz ncelikle aile hekiminize ya da bir pratisyen hekime muayene olmanz gerekir. Muayeneyi yapan doktor, hastaya kronik lenfositik lsemi tehisi koyarsa hastay kan ve kemik ilii hastalklar alannda uzmanlam bir doktora (hematologa) ynlendirir.
Muayene sresi ksa ve sorulmas gereken ok soru olduu iin gitmeden nce hazrlk yaplmaldr.
Doktorun hastaya ayraca zaman kstl olduu iin sorulacak sorularn nceden listelenmesi muayeneye ayrlan zamann en iyi ekilde deerlendirilmesini salayacaktr. Kronik lenfositik lsemi hastalna ilikin sorular unlar iermelidir:
Bunlarn dnda muayene srasnda anlalmayan herhangi bir ey mutlaka sorulmaldr.
Kronik lenfositik lsemiyi tehis etmek iin u kan testleri uygulanr:
Baz durumlarda doktor, tehis koymak iin aadaki testlerin de yaplmasn isteyebilir.
Kronik lenfositik lsemi tehisi konulduktan hemen sonra hastaln hangi evrede olduu tespit edilir. ki farkl evre belirleme sistemi kullanlr. Bu iki sistem de hastaln geliimini ortaya koyan balang, orta ve ileri evreleri belirler. Bu derecelendirme yntemi uygulanacak tedavi seeneklerini belirlenmek iin kullanlr.
Hastaln ilk evresinde genellikle acil tedavi gerekir. Orta ve ileri evrelerdeyse tedaviye derhal balanmas uygun grlr.
Kronik lenfositik lsemi hastalnda uygulanacak tedavi yntemi kanserin hangi evrede olduuna, belirti grlp grlmediine ve kiinin tercihine gre deiir.
Hastaln ilk evresinde tedavi gerekli grlmeyebilir.
Klinik aratrmalara gre erken tedavinin olumlu sonu dourma olasl olsa da ilk evredeki hastalar genellikle tedavi grmez. Yaplan almalar, erken tedavinin hastaln ilk evresindeki kiilerin hayatn uzatmadn gsterir. Doktorlar tedaviye gerek duyulmuyorsa hastay tedavinin olas yan etkilerinden ve komplikasyonlarndan uzak tutmak iin tedavi uygulamaz. Bunun yerine hastaln seyrini takip eder ve hastaln ilerleyiine gre hangi yntemin uygulanacana karar verirler.
Doktor hasta iin genel salk kontrol program karr. Hastaln seyrini belirlemek iin birka ayda bir doktor kontrolnden geip gerekli kan testlerini yaptrmanz gerekir.
Hastalk ilerledii ya da orta ve ileri evrelerde olduu tespit edilirse uygulanacak tedavi yntemleri unlardr:
Kronik lenfositik lsemi hastalnn tedavisine ilikin herhangi bir alternatif tp yntemi bulunmuyor.
Baz alternatif tp yntemleriyle kronik lenfositik lseminin neden olduu bitkinlik sorununa zm bulunabilir. Aada belirtilen faktrler kontrol altna alnarak bitkinlik hissi ortadan kaldrlabilir. Ama ila tedavisi tek bana yeterli deildir. u alternatif tedavi yntemleriyle sonu almak mmkndr:
Bunlardan hangilerini uygulayacanz konusunda doktorunuzla konumanz gerekir. Doktorunuzla birlikte bitkinlik sorunun stesinden gelebilmek iin etkili bir plan karabilirsiniz.
Yeil ay znn kronik lenfositik lsemi tedavisinde etkili olduu tespit edilmitir. Laboratuvar almalar yeil ay zndeki bir bileenin kronik lenfositik lsemi hcrelerini yok ettiini kantlamtr. Kronik lenfositik lseminin ilk evresindeki bir grup hasta zerinde yaplan aratrmada tablet eklinde uygulanan yeil ay znn hastaln birtakm belirtilerini yok ettii gzlemlendi. rnein, hastalarn bazlarnda bym lenf nodllerinin kld grlm, yaplan kan testleri sonucunda hastalarn bir ksmnda da lsemi hcrelerinin azald saptanmtr. Yeil ay kullanmnn etkilerine ilikin aratrmalar sryor.
Yeil ay z ieren tablet kullanmnn genellikle zararl olmad dnlyor. Ama yksek dozda alndnda karacier rahatszl gibi birtakm salk sorunlarna yol aabilir. Ayrca baka ilalarla alndnda etkileime girebilir. Bulant, karnda ar ve hazmszlk gibi yan etkiler grlebilir. Kullanmadan nce olumlu ve olumsuz etkilerine ilikin doktorunuzdan bilgi almanz gerekir.
Kronik lenfositik lsemi tehisi konmu bir hastaysanz daha salkl yaamak iin unlar yapmalsnz:
Kronik lenfositik lsemi genellikle yava ilerleyen bir kanser trdr ve tedavi gerektirmeyebilir. Toplumda iyi huylu kanser olarak kabul edilse de hafife alnmamaldr. Bu kanser trne yakalandnz rendiinizde arabilir ve endieye kaplabilirsiniz ama bu hastalkla baa kmak iin kendi yntemlerinizi belirlemeniz gerekir.
Ben 14yaşındayım lsemi tedavisi gryorum kalamda femur başında sıkıntı olduğunu sylediler daha nce siz benim gibi bir arkadaşımı ameliyat ettiniz devamı
Sık kan verenlerde lenfoma riskinin arttığına dair bazı görüşler vardır. Ama yapılan büyük bir çalışmada, düzenli ve sık kan verenlerde lenfoma riskinde artış olmadığı saptanmıştıseafoodplus.info içenlerde lenfoma riski artmaktadır, birçok zararları olduğu için içilmemelidir. Sigara içenler, kendisine olduğu kadar, çevresinde dumanına maruz kalan insanlarda da ciddi zararlara neden olmaktadır. Çocukluğunda evde en az bir sigara içen ebeveyni olan çocuklarda ve haftada en az 6 saat pasif sigara dumanına maruz kalan erişkinlerde lenfoma riski belirgin olarak artmaktadır. Bu nedenle, sigara içenler kendi sağlıklarını düşünmeseler de hayatta en çok sevdikleri insanların yıllar sonra ölümlerine veya sakatlanmalarına neden olabileceklerini unutmamalı, dumansız hava sahasına azami özen göstermelidirler.
Çocuklarda lösemi veya lenfoma tedavisi sonrası kalp hastalığı, şişmanlık ve metabolik sendrom gelişme riski çok yüksektir. Bunun nedeni, kalori yakma düzeylerinin yaşıt sağlıklı çocuklardan daha düşük olması olabilir. Bu nedenle çocukların sağlıklı beslenme ve egzersiz yapma açısından eğitilmeleri ve motive edilmeleri gereklidir.
Şişmanlık, NHL ve KLL hastalıklarının riskini artırmaktadır. İnsanlar, birçok sağlık yararı olması nedeni ile dengeli beslenme ve egzersiz ile aşırı kilo almanın önüne geçmelidirler.
Menopoz nedeni ile hormon tedavisi alanlarda NHLnın bazı tiplerinin riskinde artış olmaktadır. Özellikle risk faktörleri bulunan kadınların bu tür tedavileri doktorlarıyla tartışmaları gereklidir.
Beş yıl veya daha uzun süre statin tipi kolesterol ilacı kullananlarda melanom, rahim kanseri ve NHL riskinde azalma olmaktadır.
Gece nöbeti olan işlerde çalışan erkeklerde akciğer, kalın bağırsak, mesane, prostat, rektum, pankreas ve NHL riski artmaktadır. Kişilerin iş seçimini ve yaşam alışkanlıklarını buna göre planlamalarında fayda vardır.
ÖNERİLEN BESİN TAKVİYELERİ
C vitamini: İltihabi süreç, kanser dokusunun çevresindeki etkileşimden kaynaklanan bir süreç olup hastaların hayat süresini kısaltmaktadır. CRP takibi ile belirlenen bu süreç, aralarında lenfoma, akciğer, meme, deri, prostat, mesane, pankreas ve tiroit kanseri olan 45 hastaya gram dozlarında C vitamini toplardamar içine haftada 3 defa uygulanmıştır. Sonuçta,hastaların %75inde CRP düzeylerinde anlamlı düşüş saptanmıştır. Lenfoma, mesane kanseri ve böbrek kanseri ile ilgili 3 vakanın başarılı yüksek doz C vitamini uygulaması ile ilgili yaka sunumu yapılmıştır. C vitamini glikoz 6 fosfat dehidrogenaz enzimi eksik olanlarda ve oksalat böbrek taşı olanlarda kullanılmamalıdır. Günümüzdeki tıbbi tedavilerin başarılı olma şansının daha yüksek olması yerine tedavi seçeneği olan hastalarda ilk seçenek olarak düşünülmemelidir. Tedaviye yanıtsız hastalarda, halsizlik, yorgunluk yakınmaları şiddetli olan hastalarda yardımcı tedavi yaklaşımı olarak değerlendirilmektedir.
Melatonin: Çeşitli doğal desteklerle beraber melatoninin kullanıldığı 45 vakalık bir çalışmada, başarılı hastalık kontrolü bildirilmiştir. Siklofosfamid gibi düşük doz kemoterapi ile melatonin içeren tedavi yaklaşımının başarılı olduğu düşük dereceli NHL vakaları bildirilmektedir. Gece nöbeti olan işlerde çalışanlarda NHL riskinin artması da melatoninin lenfomadan korunmada yararlı olabileceğini düşündürmektedir. Korunmada destek olarak alınması yerine gece yeterli ve saatinde uykuya dikkat edilmelidir.
Koenzim Q Antrasiklin içeren kemoterapi alan lösemili veya lenfomalı çocuklarda CoQ10 desteği ile kalp üzerine olan yan etkilerin belirgin azaltıldığı saptanmıştır.
Probiyotikler: Gastit, mide kanseri ve mide lenfomasına neden olan h. pylori enfeksiyonunun tedavisinde yararlıdır. Fakat lösemi veya lenfoma kemoterapisi alırken fırsatçı enfeksiyona neden olabileceği için kullanılmamalıdır.
ÖNERİLEN BİTKİSEL İÇERİKLİ TAKVİYELER
Kahverengi deniz yosunu: Uzakdoğuda sağlıklı gıda olarak tüketilir. B hücreli lenfomalarda tümör hücrelerinin çoğalma kapasitesi NFKBnin aşırı çalışmasıyla ilişkilidir. Preklinik çalışmalarda, içerdiği bileşenler lenfoma hücrelerini apoptozis yoluyla ve NFKB işlevini engelleyerek öldürmektedir. Yine preklinik araştırmalarda, saldırgan tip non-Hodgkin lenfoma hücrelerini öldürmektedir. Klinik çalışmalarda, yararının araştırılması planlanmıştır. Fokoksatin veya fukoidan içeren ekstrakt formunda günde bir kapsül tüketilmektedir. Zehirli guatrı olanlar (hipertiroidi) kullanmamalıdır.
Çemen otu (Trigonella foenum graecum): Çemen otu tohumunun günde toplam 8 gram suda kaynatılarak 6 ay süreyle tüketilmesine iyi yanıt veren nüks beyin lenfomalı bir çocuk vakası bildirilmiştir. Elde edilen tam yanıt sonrası, izleyen yıllarda hastalık yeniden tekrarlanmıştır. Laboratuvar çalışmalarında çemen otu ekstraktı B ve T hücreli lenfomalara öldürücü etki göstermektedir.
Çörek otu: İçerdiği timokinon bileşiği preklinik çalışmalarda lenfoma hücrelerini öldürmektedir. Ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerini desteklemekte ve doğal öldürücü hücre sayısını artırmaktadır. Lenfoma veya lösemide klinik çalışması bulunmamakla birlikte beslenme programında bulunması yararlı olabilir.
Milk thistle: Lösemili çocuklarda yapılan klinik çalışmada, kemoterapinin karaciğer yan etkisini azaltmak için milk thistle ekstraktı kullanılmış ve destek alanlarda, almayanlara göre kemoterapi esnasında karaciğer testlerinin daha az bozulduğu saptanmıştır.Lösemi veya lenfoma gibi tedavinin yeterli doz ve uygun aralıkta bitirilmesinin tedavi başarısında önemli olduğu hastalıklarda yararlı olabilir.
Şeytan pençesi (Devils claw): COX-2 enzimini baskılayarak iltihap azaltıcı etkileri ile romatizmal hastalıklarda ve kalın bağırsak kanserinden korunmada yararlı olabileceği düşünülen bitkidir. Kökü kullanılır. Şeytan pençesi kullanan folliküler lenfomalı 2 hastada hastalıkta gerileme bildirilmiştir.
Reishi mantarı (Ganoderma lucidum): Midede yüksek dereceli lenfoma tanısı konan bir hastada operasyonda alınan bidede lenfoma bulgusuna rastlanmamış. Hasta sorgulandığında, operasyon öncesi 11 gün boyunca reishi mantarı kullandığı bilgisi alınmıştır. Yüksek dereceli lenfomada kendiliğinden gerileme beklenmediği için vaka sunumunda değerlendirilmiştir. Reishi mantarı preklinik çalışmalarda lösemi, lenfoma ve myeloma hücrelerini öldürmektedir. Doktordan habersiz destek olarak alınması ve özellikle operasyona girecek hastalarda gerek kanama gerekse anestezi riskleri nedeni ile önerilmemektedir.
Viskum albuk ekstraktı (Mistletoe ekstraktı): 16 yıllık takibin değerlendirilmesinde, lenfomalı hastalarda ek bir fayda sağlamadığı saptanmıştır.
Zerdeçal: Kökünde bulunan aktif kurkumin bileşeni preklinik çalışmalarda Hodgkin lenfoma ve lenfoma hücrelerini öldürürken sisplatin ilacının yararını artırmaktadır. Radyoterapi ile lenfoma hücrelerinin öldürülmesini artırmaktadır. Emilim sorunu olması nedeni ile nanoformülasyonu veya piperin (karabiber ekstraktı) ve silibinin (milk thistle ekstraktı) il kullanılmaktadır.
UYARI
Çalışmalar az sayıda olup son yıllarda daha fazla klinik çalışma yapılmaktadır. Bitkisel ürünler ve yardımcı gıda takviyeleri kanserin temel tıbbi tedavisi yerine kullanılmaz, tıbbi tedavinin yanında tamamlayıcı veya yardımcı olarak kullanılmaktadır. Hastaların tedavilerini yürüten onkoloji uzmanının onayı veya bilgisi olmadan gıda takviyesi veya bitkisel ürün kullanmamaları, tıbbi tedaviyi bırakmamaları tavsiye edilir.
Kaynakça:
seafoodplus.info
Yazar: Fatih Bolelli
Kanser ülkemizde son yıllarda giderek artan oranlarda görülmekte olup ölüme neden olan hastalıklar arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Kanser oluşumu çok farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Farklı kaynaklara göre kanserin beslenme ve diyetle ilişkisi % arasında olup, %35 oranı kabul edilmektedir. Beslenme örüntüsü kanserin oluşumuna neden olabildiği gibi, kanser de kişinin beslenme durumunu etkilemektedir.
Doğru ve yeterli beslenmek kanser tedavisinin bir parçası olup son derece önemlidir. Besinler, besleyici değerleri yönünden beş grupta toplanabilir. Her öğün ve her gruptan en uygun bir ya da birkaç besin miktarı, tavsiye edilen miktarda tüketildiğinde dengeli beslenmiş olursunuz.
Bu besin gruplarını şöyle sıralayabiliriz;
1. grupta et, tavuk, balık, yumurta ve kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagiller yer alır. Bu gruptaki besinler iyi kalite protein içermektedir. Et konusunda az yağlı olanlar tercih edilmeli ve haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleri kullanılmalıdır.
2. grupta süt, yoğurt, peynir, çökelek ve benzeri besinler yer alır. Bu gruptaki besinler protein ve kalsiyumdan zengindir. Yağı azaltılmış veya kaymaksız süt, yoğurt, az yağlı peynirler tercih edilmelidir.
3. grupta tahıllar, ekmek, pirinç, bulgur, makarna ve benzerleri yer alır. Temel enerji kaynağıdırlar. Bu gruptaki besinlerde bitkisel protein ve B grubu vitaminler bulunur.
4. grupta sebze ve meyveler yer alır. Bu besinler C vitamininden zengindir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler A ve C vitamini içerir. Sebze ve meyvelerin içerdiği vitamin ve mineraller vücudun savunma sisteminin güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca sebze ve meyveler içerdikleri posa açısından sindirim sisteminin çalışmasına yardımcı olmaktadır.
5. grupta yağ ve şekerler yer alır. Bu gruptaki besinler vücuda enerji sağlar. Yağ konusunda bitkisel yağların tercih edilmesi önemlidir. Şeker ihtiyacı içinse pekmez tercih edilebilir.
Bu besin gruplarına ek olarak;
• Tedavi süresince bireyler sağlıklı kilo ağırlıklarına ulaşmayı ve sürdürmeyi hedeflemelidirler.
• Günlük en az 8 bardak su tüketimi sağlanmaya çalışılmalıdır.
• Günlük g/gün ya da 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesi önerilmektedir. Sarı-yeşil sebzeler (kayısı) luteinden, kırmızı-mor sebzeler (kırmızı elma, üzüm, çilek ve şarap) antosiyaninden, sarı-turuncu sebzeler (Turunçgiller, havuç, mango,kayısı,bal kabağı ve kış kabağı) β- karoten ve Flavonoidlerden, koyu yeşil sebzeler (brokoli, brüksel lahanası ve lahana) glukosinolatlardan, beyaz-yeşil sebzeler (soğanlar)alil sülfitlerden zengindir. En sağlıklı tüketim şekli her gruptan her gün 1 porsiyon tüketmeye çalışarak çeşitlilik sağlamaktır.
• Tam tahıl ürünlerini (kepekli, çavdarlı ekmekler vb.) tercih edilmeli.
• Rafine karbonhidratlar (şeker, reçel, bal vb.) ve işlenmiş et ürünleri (salam, sosis, sucuk vb.) tüketimi sınırlandırılmalı.
Tedavi sırasında veya sonrasında beslenmeyi etkileyebilecek çeşitli yan etkilerle karşılaşılabilir. Bu yan etkilerin etkilerini azaltmak amacıyla bazı beslenme önerilerine dikkat edilebilir.
İştah azalması durumda;
• Az ve sık beslenmeye özen gösterilmeli.
• Su ve sulu yiyecekleri yemeklerden hemen önce ve yemek esnasında tüseafoodplus.info esnasında fazla miktarda su vb. sıvıları içmek doygunluk hissi verebilir ve besin alımının azalmasına yol açabilir. (sıvılar öğünden 30–60 dk önce veya sonra tüketilebilir).
• Enerji ve proteinden zengin yiyecekleri tercih edilmeli. (yumurta ile terbiye edilmiş sütlaç, puding veya kıyma ve sebze ilave edilerek hazırlanmış çorbalar, krep gibi yiyecekler).
• Ayaküstü yenebilecek yiyeceklerin hazırda bulundurulmasına özen gösterilebilir. (kraker, bisküvi, fındık, fıstık, vb. kuruyemişler, meyve, süt, yoğurt ve sütlü tatlılar vb).
• Daha çok kişinin sevdiği yiyecekler tercih sebebi olmalı.
• Sevilen kişilerle birlikte yemek yemek de önemlidir.
Tat duyusunda değişik durumunda;
• Ağız tadındaki değişim uygulanan tedavi ile ilişkili olabilir ve bu zamanla düzelebilir.
• Ağızda metalik tat varsa plastik çatal-kaşık kullanılabilir.
• Diyette değişik görünüm, renk, aroma ve tatta yiyeceklere yer verilebilir. Değişik soslar kullanılabilir.
• Yiyecekler soğuk ve oda ısısında servis edilmeli.
• Çeşitli baharat ve otlar kullanılabilir. (fesleğen, kekik, biberiye, kimyon, tatlı kırmızıbiber)
• Bazı yiyeceklerin tat ve kokularını değiştirmek için soğan ve sarımsak eklenebilir.
Bulantı durumunda;
• Tost ve kraker gibi kuru besinler tercih edilebilir.
• Kolay sindirilebilen, hafif ve yağı az olan besinler tüketilmeli.
• Yiyeceklerin oda ısısında veya soğuk şekilde olması önemlidir.
• Yemek pişirilen ortamlardan ve yemek kokularından uzak durulmalı. Yoğun kokulu yiyecekler tüketilmemeli.
• Yemekten önce ve sonra ağzı su ile çalkalanmalı.
• Yemek yedikten sonra, baş çift yastık üzerinde yatar pozisyonda olacak şekilde yaklaşık 1 saat boyunca dinlenilmeli.
• Ağızda kötü bir tat varsa, limonlu veya naneli şeker kullanılabilir.
Ağız içi yaralar olduğunda;
• Bol miktarda su tüketilmeli.
• Çok tuzlu ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulmalı.
• Domates, portakal, greyfurt, limon gibi asitli meyve ve sebzeleri tüketmemeli.
• Yüzeyi pürüzlü, sert, pişmemiş, kurutulmuş yiyecekler, ağzın yaralı alanını rahatsız edeceğinden bu tip yiyeceklerden uzak durulmalı. Yumuşak, püre kıvamında yiyecekleri tercih edilmeli.
İshal durumunda;
• Yağlı yemekler, baharatlar ve fazla şeker tüketiminden kaçınılmalı.
• Süt yerine yoğurt ve ayran tüketilmeli.
• Az yağlı yayla, yoğurt, acısız tarhana veya pirinç gibi çorbalar tercih edilmeli. Mercimek, ezogelin vb. kuru baklagillerle yapılmış çorbalardan ve sebze çorbalarından kaçınılmalı.
• Meyvelerden kabuğu soyulmuş elma, şeftali, ayva veya muzu tercih edilmeli.
• Sebzelerden pişmiş patates ve havuç tüketilmeli.
• Beyaz ekmek tavsiye edilir.
• Bol su içilmesi önemlidir.
Kabızlık durumunda;
• Sebze ve meyve gibi posa içeriği yüksek yiyeceklerin tüketimi artırmalıdır.
• İyi bir şekilde yıkanan kabuklu meyvelerin soyulmadan tüketilmesi gerekir.
• Bağırsak hareketlerini arttırmak için kayısı, erik, incir gibi meyveleri tercih edilmeli. Bu meyvelerin kuru olanlarını da tercih edilip, hoşaf şeklinde de tüketebilir.
• Haftada kez nohut, kuru fasulye vb. kuru baklagiller ile yapılmış yemekler tercih edilebilir.
• Çorbalardan mercimek, ezogelin vb. kuru baklagiller ile yapılmış çorbalar ve sebze çorbaları tüketilebilir.
• Sebze tüketiminizi arttırılmalı. Havuç ve patates dışındaki sebzeler tercih edilmeli. (özellikle kabak, ıspanak, brokoli, mısır gibi).
• Kepekli, çavdarlı ya da tam buğday unundan yapılmış ekmek tüketimi önerilir.
• Bol sıvı tüketilmeli ancak kahve, çay ve kolalı içeceklerden uzak durulmalı.
• Mümkünse fiziksel aktivite arttırılmalı. Günlük yapılan yürüyüş gibi hafif egzersizler bağırsak hareketlerinin artmasını sağlayacaktır. Açık havada olmasa bile ev içinde hareket edilmeli.
Ağız kuruması olduğunda;
• Her yemekten sonra ağız çalkalanmalı ve dişler fırçalanmalı.
• Soğuk ya da oda ısısındaki yiyecekler tercih edilmeli.
• Çok şekerli yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalı.
• Hafif tatlı ve hafif ekşi besinleri tercih edilebilir.
• Sıvı alımınızı arttırılmalı.
• Limon suyu ve portakal suyu gibi asitli meyve suları tükürük salgısını artırmak için kullanabilir. Ancak ağız ve boğaz yarası varsa yarayı tahriş edebileceği için tüketilmemeli.
• Sakız çiğnenebilir.
Nötropeni (beyaz kürelerin düşmesi) durumunda;
Enfeksiyonlar; özellikle çoğu kanser tedavi rejimiyle birlikte, lökosit değerlerindeki düşme ile seyreden, bağışıklığın baskılandığı dönemlerdir. Besin güvenliğinin sağlanmasındaki genel kurallar; yemekten önce ellerin yıkanması, besinlerin satın alınması, hazırlanması, pişirilmesi ve tüketilmesinde hijyen ve sanitasyon kurallarına uyulması, ısıl işlem uygulanmamış yani pişmemiş besinlerin tüketilmemesidir.
• Çiğ hiçbir yiyecek tüketilmemelidir.
• Besinler satın alınırken son kullanma tarihleri kontrol edilmeli.
• Hasar görmüş, bombe veya sızıntı yapmış konserve besinler satın alınmamalı. Ev şartlarında hazırlanmış konserve besin kullanılmamalı.
• Süt, yoğurt, peynir gibi süt ürünlerinin mutlaka pastörize veya UHT olmasına dikkat edilmeli.
• Yemeklerin pişirilmesinde basınçlı tencere (düdüklü) tercih edilmeli.
• Et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinleri çok iyi pişirilmeli. Az pişmiş veya çiğ et ürünleri tercih edilmemeli.
• Dondurulmuş besinler buzdolabında veya mikrodalga fırında çözdürülmeli. Kesinlikle oda ısısında çözdürme işlemi yapılmamalıdır. Besinler çözüldükten sonra mümkün olduğunca hızlı bir şekilde pişirilmeli ve kesinlikle çözünmüş bir besin yeniden dondurulmamalıdır.
• Pişirilen bir besin hemen tüketilmeyecekse 2 saat içerisinde soğutup buzdolabına kaldırılmalı ve 24 saat içerisinde tüketilmeli. Bir seferde tüketebileceğiniz kadar yiyecek ısıtılmalı.
• Buzdolabından çıkarılan yemek bekletmeden kaynayıncaya kadar ısıtılmalı ve sulu bir yiyecekse kaynamaya başladıktan sonra dakika daha kaynatma işlemini sürdürülmeli.
• Ev dışında yemek yemek tercih edilmemelidir.
• Yemek hazırlama ve serviste kullanılan kaplar, çatal, kaşık gibi malzemeler mümkünse bulaşık makinesinde yüksek sıcaklıkta (70 °C) yıkanmalı. Bulaşık makinesi yoksa sıcak deterjanlı su ile yıkanıp, iyice durulanmalıdır. Temiz bir ortamda kuruttulduktan sonra hemen kapalı dolaba kaldırılmalıdır.
Besin öğesi kayıplarını önlemek için yemek hazırlama ve pişirme aşamalarında dikkat edilmesi gereken noktalar;
Taze sebzeler: Sebzeler hazırlanırken ayıklama, yıkama ve doğrama sırası takip edilmeli. Sebzeler doğrandıktan sonra bekletilmemeli ve pişirme suyu dökülmemeli.
Taze meyveler: Meyvenin suyu yerine kendisini tercih edilmeli. Doğranan meyveler bekletilmemeli. Komposto hazırlarken; meyveler kaynayan su içerisine bekletmeden eklenmeli.
Kurubaklagiller: Pişirmeden önce mutlaka kuru baklagiller suda bekletilmeli. Suda bekleme sırasında belli aralıklarla suyu değiştirilmeli. Kuru baklagiller iyi pişirilmeli ve pişirme suyu kesinlikle dökülmemeli.
Pilav-Makarna: Pilav ve makarna hazırlarken haşlama suları kesinlikle dökülmemeli.
Et-Balık-Tavuk: Eğer ızgara et yapılacaksa etin ateşten 15 cm kadar uzakta olmasına dikkat edilmelidir. Kesinlikle kavurma ve yağda kızartma yöntemleri tercih edilmemeli.
Yumurta: Asla çiğ yumurta tüketilmemeli. Yumurta iyi pişmiş halde tüketilmeli, ancak sarısının etrafında yeşil halkanın oluşmasına izin verilmemelidir.
Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR)
seafoodplus.info