Genel ekonomik daralma veya küçülmeyi ifade eden resesyon veya ekonomik durgunluk, teknik olarak reel (enflasyon etkisinden arındırılmış) Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GHSYİH), üst üste en az iki çeyrekte (6 ay) negatif büyüme kaydetmesidir. Bu tanıma göre; GSYİH’sı son 2 çeyrekte üst üste gerileyen bir ekonominin resmi olarak resesyona girdiği kabul edilir. Ekonomik daralmanın çok şiddetli olması ve ekonomik aktivitenin durma noktasına gelmesine ise ekonomik çöküntü veya depresyon adı verilir.
Resesyonun tespitinde en önemli gösterge olan GSYİH, bir yıl içinde 3’er aylık dönemler halinde, her çeyreğin sonu itibariyle (Mart, Haziran, Eylül, Aralık) ve 12 aylık bazda hesaplanır ve bir önceki çeyreklere veya yıllara göre % değişimi oransal olarak hesaplanır. GSYİH, toplam gelirin toplam harcamalara eşit olduğu kabulünden yola çıkılarak gelir veya harcama esasına göre iki şekilde hesaplanabilir.
Gayrisafi, safi veya net olmayan, brüt anlamına gelir. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH); Brüt Yurt İçi Gelir demektir. GSYİH ‘dan amortisman payları düşüldüğünde Net Yurt İçi Hasıla bulunur.
Harcama esasına göre GSYİH;
GSYİH = Özel Tüketim Harcamaları(C) + Özel Yatırım Harcamaları (I) + Kamu Harcamaları + Net İhracat (X-M)
GSYİH hesaplanmasına giren gelir ve giderleri oluşturan makroekonomik veriler ise aylık bazda hesaplanır. İmalat sektörü Satınalma Müdürleri Endeksi (PMI) gibi aylık bazda hesaplanan ve ekonominin yakın gelecekte hangi yöne gideceğini gösteren Öncü ve Takip Eden Makroekonomik Göstergeler’e bakılarak GSYİH verileri açıklanmasından önce ekonominin resesyona girme tehlikesi içinde olup olmadığı izlenebilir. Tüketici talebi, imalat sanayi üretimi, perakende satışlar ve istahdam düzeyinde gerileme birbirini tetikleyerek resesyonun uzun sürmesine ve derinleşmesine neden olur. Global ekonomik ve politik koşullar ile konjonktürel gelişmeler de resesyonun etkilerinin derinleşmesinde etkili rol oynar.
Resesyonun ortaya çıkmasında çok sayıda faktörün etkili olması nedeniyle, resesyonu tetikleyen sebeplerin ağırlıkları her ülkenin ekonomik dinamiklerine bağlı olarak değişebilmektedir.
Buna göre toplam talebi oluşturan bileşenlerden herhangi birindeki gerileme resesyona neden olabilir. Örneğin Tüketici harcamalarının ekonomik aktiviteleri yönlendirdiği ABD ekonomisinde tüketici harcamalarının düşmesi ekonomik durgunluğa neden olan en önemli faktörlerden biri olarak ortaya çıkar. Resesyonu tetikleyen faktörler konusunda ekonomistler arasında görüş ayrılıkları olsa da Keynes’’in ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlamanın talepteki uzun süreli daralmadan kaynaklandığını öne süren makroekonomik teorisine göre;
Toplam Talep (AD) = Tüketici Talebi(C)+Yatırım Talebi(I) + Kamu Harcamaları(G) + Dış Ticaret Geliri (X-M)
Toplam talebin daralmasına neden olan faktörleri şöyle sıralayabiliriz;
Resesyonun etkileri, resesyonun süresine ve derinliğine bağlı olarak değişir. Reel GSYİH’nın üst üste iki çeyrek boyunca gerilediği resesif bir ekonomide:
Türkiye’nin TÜİK tarafından yayımlanan ve aşağıdaki tabloda yer alan GSYİH verilerine baktığımızda, global standartlara göre oldukça yüksek seyreden %7,3 ve %7,4’ lük büyümeye rağmen ’nin 3.çeyreğinden itibaren ekonomik büyümenin yavaşlamaya başladığı ve bu tabloda yer almayan ’in 2.çeyreğinde büyümenin ise %5,2 ye gerilediği görülüyor. Çeşiti kaynaklarda, öncü göstergelere göre ’in 3.çeyreğindeki GSYİH verisinin %2’nin altına gerilemesinin beklendiği belirtiliyor.
Moody’s, Kasım ayında yayımladığı raporunda Türkiye ekonomisinin muhtemel bir resesyona girdiğini ve yılının ilk iki çeyreğinde GSYİH’nın negatif büyümeye devam edeceğini belirtti.
Türkiye ekonomisinde yüksek seyreden enflasyon, faiz ve TL’nin ani ve hızlı değer kaybının ekonomik krizleri ve durgunluğu tetiklediği biliniyor. TÜİK’in enflasyon oranı verilerine göre aşağıda yer alan grafikte görüldüğü gibi Türkiye’de enflasyon yılının 2. çeyreğinden itibaren bir önceki yıla göre hızla yükselmeye devam etti ve Ekim ayında yıllık TÜFE bir önceki yıla göre ikiye katlanarak %25,24’e yükseldi. Satın alma gücünün erimeye dev am etmesi karşısında iç talep düşmeye devam ediyor. TÜİK’in açıkladığı en son verilerine göre perakende sektörünün satış hacmi Eylül ayında %4,6 geriledi.
Resesyona giren ekonomiler küçülme eğilimine girer, toplam talepteki gerilemeye bağlı olarak üretim yavaşlar ve yukarıda belirtilen makroekonomik verilerde bozulmalar meydana gelir. İşsizlik oranındaki artış ise resesyon derinleştikçe hızlanır. Para biriminin temel para birimleri karşısında değer kaybetmesi sonucu enflasyon hızlanır. Reel gelir düzeyindeki gerileme ve artan enflasyon toplam talebin daha da gerilemesine ve resesyonun derinleşmesine neden olur. Yükselen faizler ve borçlanmanın maliyetinin artması tüketim ve yatırım harcamalarının gerilemesine, banka ve finans sektörünün geri ödenmeyen krediler ve dış kaynak sıkıntısı nedeniyle kredi verme olanağını büyük ölçüde azalmasına neden olur. Artan finansman maliyetleri ve nakit sıkıntısıyla daralmaya başlayan reel sektörde şirketler küçülmeye veya kapanmaya başlar.
Resesyona giren ekonomilerde piyasalarda belirsizliğin hakim olması nedeniyle, ekonominin yavaşlamasından fazla etkilenmeyen işletmeler, yatırımcılar ve tüketicilerin de geleceğe yönelik endişelerle beklemeyi tercih edecekleri için ekonomik faaliyetler daha yavaşlar.
Nüfus artışı nüfustaki değişimi ifade eder. Doğal nüfus artışına ek olarak göç hareketlerinin hesaba katılmasıyla gerçek nüfus artışı belirlenir.
Doğum oranlarındaki artış ve ölüm oranlarındaki azalış doğal nüfus artışındaki en büyük belirleyici olurken gerçek nüfüs artışlarında sosyo-ekonomik sebeplerle meydana gelen göçlerin etkisi bulunur.
Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin reel piyasa değerinin zaman içinde artışıdır. Ekonomik büyüme, reel GSYİH’nın bir önceki döneme göre yüzde olarak artışı cinsinden ifade edilir.
’nin 2.çeyreğinde Türkiye ekonomisi bir önceki yıla göre yıllık bazda bir önceki yıla göre %5,2 büyüdü, bir başka deyişle bir önceki yılın aynı dönemine göre GSYİH’sı %5,2 arttı.
Bir ülkenin dış ülkelere sattığı mal ve hizmetler (ihracat) ile dış ülkelerden satın aldığı mal ve hizmetlerin (ithalat) toplamına dış ticaret adı verilir. Belirli bir dönemde yapılan ihracattan elde edilen gelirlerin, ithalata ödenen paralardan daha düşük olması yani ithalatın maliyetinin ihracatın getirisini aşması dış ticaret dengesinin bozulmasına ve dış ticaret açığının oluşmasına yol açar. Dış ticaret açığına negatif dış ticaret dengesi de denir.
Reel, İngilizce (real) gerçek anlamına gelir. Reel gelir enflasyon etkisinden arındırılmış gelir anlamına gelir. Reel sektör ise imalat sektörüdür.
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın kısa yazılışıdır.. Bir ülke sınırları içinde belirli bir dönem içinde üretilen nihai mal ve hizmetlerin cari fiyatlar üzerinden toplam değeridir. Genellikle 3’er aylık dönemler (çeyrek) ve yıllık bazda hesaplanan GSYİH ülkelerin ekonomik büyüklüklerini ifade eder.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) bir ülke vatandaşlarının bir yıl içinde yurt içinde ve yurt dışında ürettikleri mal ve hizmetlerin toplam değeridir. Ülke vatandaşlarının yurt dışında elde ettikleri ücret, kar, sermaye kazançlarının ülkeye transfer edilen kısım Net Dış Faktör Gelirleri adı altında GSYİH’ya eklendiğinde GSMH elde edilir.
GSMH = GSYİH + Net Dış Faktör Gelirleri
Gayrisafi Milli Hasıla’dan amortisman tutarları düşüldüğünde de Safi Milli Hasıla veya Net Milli Gelir bulunur.
Tüketiciye ulaştırılmak üzere, emek, sermaye, hammade ve üretim araçları bir araya getirilerek üretilen mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım, el değiştirme ve tüketimini içeren faaliyetlerin tümüne birden ekonomik faaliyet adı verilir.
Mal, hizmet, üretm faktörlerinin fiyatlarının ve ulusal para biriminin değerinin çok çeşitli nedenlerle ve ani olarak normal limitleri aşan şekilde dalgalanması ve bunun sonucunda ileriye dönük olarak büyük bir ekonomik belirsizliğin ortaya çıkması durumudur.
Zaman içinde değişmeyen anlamına gelen durağan, ekonomide mevcut değişkenlerin ve makroekonomik bileşenlerin değerlerini koruduğu durumu belirtir.
Resesyona giren veya girme eğilimde olan ekonomiye resesif ekonomi denir.
Türkiye Vestel üretilen ve yılında kıtadaki satılan tüm televizyonlar bir dörtte, Avrupa'nın en büyük televizyon üreticisi konumundadır.[51] Ocak itibarıyla, Vestel ve onun rakibi Türk elektronik ve beyaz eşya markası Beko, Avrupa'da üretilen tüm televizyonların yarıdan fazlasını sağlamıştır.[52] Başka bir Türk elektronik markası Profilo-Telra, yılında Avrupa'nın en büyük üçüncü TV üreticisi oldu.[53] Tüketici elektroniği alanındaki Türk kuruluşlarının AB pazar payı, AB ile Türkiye arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile önemli ölçüde artmıştır: bu artış dijital cihazlarda %3'ten %15'e yılında %50'den fazla, yılında %5 den fazla renkli TV ve %3 den %18'e beyaz eşyada olmuştur.