kısmi af 2017 / Türkiyede Affın Tarihçesi - biamag

Kısmi Af 2017

kısmi af 2017

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, A Haber Canlı yayınında Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.

Denetimli serbestlikte yapılan düzenlemeler, FETÖ Lideri Gülen’in iadesi gibi gündemdeki konulara değinen Bozdağ’ın açıklamasından başlıklar şu şekilde: 
Son derece önemli bir düzenleme bugün yürürlüğe girmiş durumda öncelikle milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Yasa esasında sizinde dediğiniz gibi şartlı salıvermeye 1 yıl kala hükümlülerin daha önce denetimle serbestliğe çıkmasına izin veriliyordu. Şimdi biz bu 1 yıllık süreyi şartla salıverilmesine 2 yıl kala denetimle serbestliğe çıkma olarak değiştirdik yani 1 yıl artırdık. İkincisi ise süreli hapis cezaları hükmedilen cezanın 3'de ikisi kadar uygulanıyordu. Şimdi bu düzenlemeyle hükmedilen cezanın yarısı kadar uygulanacak burada da bir indirim yapıldı ama bunun istisnaları var. Nedir o? Bir tanesi bu düzenleme 1 Temmuz tarihinden önce işlenmiş suçlarla ilgilidir. 1 Temmuz sonrası işlenmiş suçlar bakımından uygulanmayacaktır. İkincisi bu düzenleme kasten adam öldürme, alt soya üst soya eşe ve kardeşe karşı kendini savunamayacak durumda olan kişilere karşı işlenen, kasten yaralama neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel saldırı suçlarında, uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarında, terör kapsamında olan suçlarda, terörle mücadele kapsamında olan suçlarda, milli güvenliğe karşı milli savunmaya karşı, anayasal düzene karşı, işlenen suçlarda ve özel hayata ve o hayatın gizliliğine karşı işlenen suçlarda bu düzenleme uygulanmayacaktır. Bu suçların tamamı da kapsam dışındadır.  Şu anda Türkiye cezaevlerinde bin kişi bulunmaktadır bu bin kişiden 93 bin kişiyi bu düzeleme ilgilendirmektedir. İlk etapta  bu sabahta açıkladığım gibi 38 bin kişinin tahliyesi söz konusu olacaktır. Bunların büyük bir kısmı açık cezaevinden olacak diğer kısmı da kapalı cezaevlerinden olması söz konusu olacaktır. Denetimli serbestlik bir af değildir, kamuoyunda sanki af yapılmış gibi bir algıda oluşturulmaya çalışılıyor. Denetimli serbestlik nedir cezanın ceza infaz kurumunda kapalısında veya açığında çekilmesinin yanında denetim adı altında serbest bir şekilde dışarıda infazına imkân veren bir yöntem. Bu batıda var Amerika’da da var pek çok demokratik hukuk devletinde var. Türkiye'de de yılından beri denetimli serbestlik uygulaması var. Bugüne kadar 2 milyon bin kişi bu denetimli serbestlikten istifade etmiş bunların bir kısmı cezaevine girdikten sonra istifade etmiş. Cezaevine girdikten sonra bundan istifade eden kişi sayısı bin ama cezaevine girmeden de mahkemeler yargılama sonucunda para cezası adli para cezası veya hapis cezası yerine bir yerde kamu yararına çalışmayı da hükmedebiliyor. Biz buna da denetimli serbestlik şeklinde bir ceza uygulaması diyoruz. İnfazda bu kapsamda da şimdiye kadar toplamda hem cezaevinde hem de bu şekilde olanlarla beraber 2milyon bin kişi bundan istifade etmiş o nedenle denetimli serbestlik af değildir, cezanın infazının cezaevi dışında farklı bir yöntemle yapılması şekildir.

KAÇ YÖNTEM VAR KİM KARAR VERİYOR
Cezanın infazında tanesi kapalı ceza infaz kurumunda, infazdır. İkincisi açık ceza infaz kurumunda bunun infazıdır, üçüncüsü de denetimli serbestlik altında infaza karar veriliyor. Şuanda bu yasadan sonra ilgililerin bütün dosyaları infaz savcılıkları tarafından inceleniyor. İnceleme durumuna göre de hemen dosyası tekemmül edenlerle ilgili kararlar verilecek bunlar tahliye olacak. Tahliyeden sonra bunlar 3 gün içerisinde denetimli serbestlik müdürlüklülerine müracaat edecekler. Orada bunların risk analizleri yapılacak. Kime ne tür bir denetimli serbestlik yapalım diyilecek. Belki şu anda çok ciddi bir yoğunluk olacaktır. Onun için randevuyla uygulanması sağlıklı olacaktır muhtemel ki öyle uygulanacaktır. Nelere hükmedilebiliyor karakolda her gün imza vermekle yükümlü tutulabilir. Kamu yararına kamuda veya başka bir yerde çalışmasına hükmetmek suretiyle yapılabilir. Bazı eğitim programlarına sosyal programlara katılma zorunluluğu getirebilir. Bazı bireysel iyileştirici görüşmeler ve terapilere katılma zorunluluğu getirebilir. Tabi bazı faaliyetlere katılmama zorunluluğu getirebilir, bazı yerlere gitmeme zorunluluğu getirebilir. Bunların hepsi bu kişinin risk durumuna göre değerlendirilecek ve buna göre onların cezası dışarıda bu mükellefiyetlerden birine hükmedilmek suretiyle yerine getirilecek. Denetimli Serbestlik Müdürlükleri tarafından da yakinen takip edilecek. Bazıları için eğer toplum için tehlikelili durumu varsa o zaman elektronik kelepçe uygulaması dediğimiz bir uygulamamız var ona elektronik kelepçe takılacak. Ankara’da Genel Müdürlük bünyesinde bir izleme merkezimiz var. Türkiye’de şu anda 2 bin kişi de elektronik kelepçe var. Bu 2 bin kişi televizyon ekranında izlenir gibi Ankara’dan takip edilmektedir. Orda herhangi bir öngörülen prosedürün dışına çıkma söz konusu olduğu zaman ilgili yerdeki kolluğa haber veriliyor ve onlar derhal müdahale ediyorlar. Yani tehlikeli sınırı yüksek olanlara böyle bir uygulama da yapılıyor ve bugüne kadar denetimli serbestlik süresi içerisinde 3 milyon bin kişi bundan istifade ediyor, bu süre içinde suç işleyenlerin oranı binde 8 yani çok düşük. Kamuoyunda yeniden suçlar artacak diye bir şey var, suç işleme oranı binde 8, neden? Çünkü eğer denetimli serbestlik süresi içerisinde kişi suç işlerse denetimli serbestliği yanıyor derhal alınıyor kapalı cezaevine konuyor açık cezaevine çıkma hakkını da kaybediyor. O nedenle denetimli serbestlik ile tahliye olan kişiler bir daha suça bulaşmamak için çok büyük bir hassasiyet de gösteriyor ve rakamlar binde 8’i gösteriyor. Neredeyse yok denecek kadar az bir vakayı gösteriyor. Bu açıdan denetimli serbestlik cezanın dışarıda infazını sağlıyor esasında cezaevinde uzun süre kalan kişinin topluma oryantasyonunu da sağlamış oluyor. Ve denetimli serbestlik adı altında topluma katılması ve toplumun içerisinde etkin bir şekilde yeniden saygın bir birey olarak yer alması bakımından da bir hazırlık sürecini ifade ediyor. Onun için bunu afla kimsenin karıştırmaması gerekir, buna af diyenler ya bizim hukukumuzu ve dünyadaki infaz sistemini bilmiyor ya da sadece karalama maksadıyla kullanılıyor. Denetimli serbestlik kısaca cezanın dışarıda denetim altında infazını öngören bir infaz sistemidir.

TAHLİYELER NE ZAMAN BAŞLIYOR?
Tabi, bu bir domino etkisi yapacaktır. İlk etapta tahliye beklediğimiz yaklaşık 38 bin tahmin ediyorum bu biraz aşağı olabilir biraz yukarı olabilir ama süresi dolan diyelim 1 ay sonra süresi dolacak olan var onlar da bu yasadan istifade etmiş olacak. Şu anda yargılaması devam edenler var henüz ceza almamışlar ceza aldıkları takdirde 1 Temmuz tarihinden önce işlenmiş suçlar bakımından da uygulanma kabiliyeti olacaktır. Dolayısıyla bir defaya mahsus bir uygulama oluyor ama tabi geriye dönük olduğu için geriye dönük yargılamalar sürdüğü için bittikçe cezaevine girerse infazda yasanın aradığı şartlar oluştukça onlarda istifade edecektir o nedenle bunun geriye dönük bir etkisi var ama geleceğe dönük de büyük bir uygulaması olacaktır.
Tahliyeler başladı. Şu anda küçük yerlerde olmuştur ama Ankara, İstanbul gibi büyük yerlerde de başlamış olabilir, çünkü herkesin dosyası tek tek incelenecek bu kapsama giriyor mu girmiyor mu bakacak. Bir kişi hakkında birden fazla suç isnatı olabilir bunların hepsinin hesabı yapılacak bunlar bir zaman alacak bir de hazırlıksız yakalandıkları için dolayısıyla buna çalışmaları gerekiyor. Ama tek suçtan hüküm giymiş olanlar dosyası kabarık olmayanlar süratle işlemleri tamamlanarak tahliye olacaktır.   Muhtemelen şu anda başlamıştır tahliyeler.

BU DÜZENLEMEYE NİÇİN İHTİYAÇ DUYULDU?
 Denetimli serbestlik konusu uzun süredir bizim gündemimizde. Ben Adalet bakanı olduğum günden beri milletvekillerimizin muhalefet, iktidar ayrımı yapılmaksızın bizden istediği şey denetimli serbestliği 3 yıla çıkarılmasıdır. Cezaevlerinden, medyadan, siyasi partilerden pek çok çevreden bu talep bize iletiliyor hatta kanun teklifleri var değişik milletvekillerinin parlamentoda, Bakanlığa yöneltilen sorular var. Şimdi biz de buna hep karşı çıktık 3 yıl gerçekten çok fazla bir durum, 2 yıl olabilir ama bizim bunu bir çalışmamız lazım farklı bir formül bulursak. Bir formül arayışımız olduğunu hep Türkiye kamuoyuna ifade ettik. Ama şu anda Türkiye cezaevlerinde bin tutuklu ve hükümlü var yaklaşık. Bu büyük bir rakam. Cezaevlerimizin kapasitesinin üzerinde de bir yoğunluk söz konusu. Hem bu yoğunluk bu kararın alınmasında etkili hem de bu cezaevlerinde bulunan insanların topluma kazandırılması bakımından bir oryantasyona ihtiyaç duyulması burada önemli. Bir de denetimli serbestlik uygulaması. Bu uygulamayı başlatan bütün ülkelerde başlangıçta çok dar uygulanırken zaman geçtikçe daha fazla uygulanmaya başlanmış. Çünkü cezanın içerde infazıyla dışarıda başka sorumluluklar ve yükümlülükler yüklenerek infazın topluma sağladığı fayda üzerinde de çalışılmış. Biz Türkiye uygulamasında ’den bu yana cezanın dışarıda infazının bir daha suç işlememe eğilimini güçlendirip kişileri suçtan uzak tuttuğu gibi hem de onları topluma kazandırmada etkin sonuç doğurduğunu gördük. Yani geriye dönük etki analizi bizim bu genişletmemizin toplum bakımından da cezası infaz edilenler bakımından da faydalı sonuçlar doğuracağı kanaatini bizde oluşturdu ve biz bu nedenle bu adımı attık.

DENETİMLİ SERBESTLİK DÜZENLEMESİ OHAL’DEN SONRA DA DEVAM EDECEK Mİ?
Bu geçici bir hüküm zaten. Bir defa uygulanacak. Şu anda çıktı. Yürürlüğe girdi. Bundan önce işlenmiş bütün suçlar bakımından, kapsamda olanlar için 1 Temmuz ’dan önceki suçlar bakımından bu etkisini doğurdu zaten. Bu sürekli uygulanacaktı. Ama biz buna rağmen ileride tereddüt hasıl olmasın diye bu düzenlemeyi TBMM genel kurulunda da görüşüp yasalaştıracağız ki ileride bir kargaşaya tereddüte imkân olmasın diye.

OHAL UZAYACAK MI?
Biz başlangıçta Ohal’in 3 ay olarak uygulanacağını söyledik. Şu anda da aynı noktada duruyoruz. Ancak ihtiyaç olursa Ohal’i elbette hükümet uzatmasını TBMM’den yeniden talep edebilir bunu değerlendirebilir. Ama şu anda bu yönde alınmış bir kararımız yok.
GENEL AF
Hükümetin gündeminde af yoktur. Af düşüncesi de yoktur. Toplumu rahatsız eden suçlarla ilgili zaten istisnalar koyduk. Milletin rahatsız olduğu suçların hiçbirisi de bu denetimli serbestlik kapsamında cezanın infazını dışarıda öngören uygulamaya dâhil etmedik. Onlar bunun içerisinde yok. Af gündemimizde yok. Aklımızda da yok. Bundan sonra da olmayacaktır. İşte geçen hafta bir sahte KHK üzerinden Türkiye’de işte hükümet af hazırlığı yapıyor işte şöyle olacak böyle olacak diye haberler çıktı. O zaman da ben Twitter üzerinden açıklama yaptım. Bakanlık olarak ayrıca yazılı acıkama da yaptık. Türkiye’de hükümetimizin bir af çalışması yoktur. Böyle bir düşüncesi de yoktur. Böyle bir beklentiye kimsenin girmemesi gerekir. Böyle bir düşüncemiz çalışmamız bugün yok yarın da yok öbür gün de yok.

Bazı isimler bu son sistemden yürütmeden düzenlemeden yararlanamıyorlar. mesela sanatçı deniz seki var. onların bundan yararlanamama nedeni nedir?
İstisnalar. Bizim getirdiğimiz istisnalara bakarsanız onun içerisinde uyuşturucu imal veya ticareti suçu bunun kapsamı dışında. Terörle ilgili suçlar bunun kapsamı dışında. Anayasal düzene karşı suçlar bunun kapsamı dışında. Diğer bir ifadeyle darbe dediğimiz suçlar da bunun kapsamı dışında. Bu yasa tabi bunlar hangi suçtan ceza aldıklarını tam bilemiyorum ama kamuoyundaki genel değerlendirmeden hareketle söylüyorum. İsnat edilen suçlar bu yasanın kapsamı dışında olduğu için yaralanamıyorlar.

FETULLAH GÜLEN’İN İADESİ 
ABD ile Türkiye arasında bildiğimiz gibi suçluların iadesine ilişkin bir anlaşma var. O anlaşmanın 9 ve Maddeleri çok açık. Türkiye’nin acele tutuklama talebini iletmesi halinde ABD makamlarının yapacağı tek iş var. İlgili kişiyi tedbiren tutuklamaktır. Sonra da tutuklamaya gerekçe olacak delillerin bilgilerin dosyanın gelmesini beklemektir. Tutuklamayı talep eden ülke 60 gün içerisinde bu evrakı tekemmül ettirip ilgili ülkeye iletmediği takdirde o ülke tutuklamayı kaldırıyor kişiyi serbest bırakıyor. Şu anda Türkiye ne yaptı? Acele tutuklama talebini ABD makamlarına iletti. Yetkili makam bunun üzerine bize şeyi sordu. Neden acele tutuklaşmayı talep ediyorsunuz. Acele tutuklamayı gerektiren sebepleriniz nedir diye sordu biz buna da cevap verdik. Ama anlaşmaya göre bize böyle bir soru yöneltme hakları yok. Şimdi anlaşma talebin ulaşması anında ilgili ülkenin derhal yakalayıp geçici tutuklama tedbirini uygulanmasını emrediyor. Delil melil aramıyor orada. Şimdi ABD yetkili makamları burada hem bize soru sordular hem de başka başka değerlendirmeleri yapıyorlar. Bizim beklentimiz aramızdaki iade anlaşmasının ilgili hükümleri çok açık. Bu hükümlerin tartışmasız imzacı devlet tarafından ABD tarafından uygulanması gerekir. Şu ana kadar ABD yetkili makamları buradaki hükmün gereğini yerine getirmediler. Öte yandan bu iade konusuna istisnai yaklaştıklarını görüyoruz. Çünkü ABD ile Türkiye arasında pek çok iade konusu oldu. Tartışmalar oldu bizim iade ettiklerimiz onlarla ilgili ama şimdiye kadar hiçbiri bu kadar tartışılmadı. Belli ki ABD hükümeti ve Fetullah Gülen’in iadesi konusunu önemsiyor veya iade etmeme konusunun önemsiyor. Bunu zaman içerisinde hep beraber göreceğiz. Türkiye’ye bir mektup gönderdi onların ilgili merkezi makamları. Ya Türkiye’den bir uzman heyet gelsin veyahut da biz bir uzman heyet gönderelim bu konuları bir görüşelim diye. Bunun üzerine biz mektup yazdık. Gelsinler sizden veya bizden diye. Onlar ayın 22’sinde 4 kişilik bir heyet olarak Türkiye’ye gelecekler. Bunların 3’ü Adalet Bakanlığından bir tanesi de Dışişleri bakanlığından temsilciden oluşuyor. Ankara’da görüşmeler yapacaklar ondan sonra da dönecekler daha sonra biz de bir uzman heyet ABD’ye göndereceğiz.

ABD’YE GİDİŞ TARİHİ BELLİ OLDU MU?
Bilahare biz de gideceğiz. Onu henüz netleştirmedik. Ayrıca İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcımız geçen hafta ABD’deydi. Başka bir çalışma programı nedeniyle. O vesileyle de ABD’de FBI dâhil bazı yetkililerle bu Adalet Bakanlığının ilgili organlarıyla da orada görüşmeler oldu. Onların soruları oldu. Onlara cevaplar oldu ve bu konuyla ilgili diyaloglarımız devam ediyor. Bildiğiniz gibi Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır Başsavcılıkları FETÖ terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile ilgili yakalama kararı verdiler. Bu kararlarla ilgili de tercümeler son aşamaya geldi. Biz bunları da ayrıca ABD’ye ileteceğiz. 

ABD’NİN İADE YÖNÜNDE BİR KARAR VERECEK Mİ?
Tabi çok net bir şey söyleme imkânım yok. Ama ABD gibi büyük bir devletin güçlü bir istihbarat örgütü olduğuna inanıyorum. CIA bugün dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden birisi. Fetullah Gülen ve FETÖ örgütünün Türkiye’de artık bir karşılığı kalmadığını ABD yetkililerinin ben gördüğüne inanıyorum. Görmesi gerektiğine inanıyorum. Fetullah Gülen daha öncede ifade ettim Türkiye açısından ABD’nin kullanacağı bir maşa olma vasfını kaybetmiştir. Yani bundan sonra ABD yetkililerinin Fetullah Gülen’e yatırım yapmaları boşa harcamaları anlamına gelir. Çok net. Yani herkes görüyor biz de görüyoruz onlar da biliyor. Onun için de ben bu süreçten sonra farklı bir yaklaşım ortaya koyacaklarını dair beklentim yüksek. Korlar mı onu bilmiyorum. Ama baktığım zaman diyorum ki Türkiye’de artık bunun bir karşılığı yok. Dünyanın başka ülkelerinde var mı? Şu anda okulları var şuyu var buyu var. Ama dünyanın bütün ülkelerinde de Türkiye’de yaşanan darbe teşebbüsüne benzer bu okullarda yetiştirilen kişiler kamuda etkin yerlere geldikten sonra benzer bir darbeye onların da muhakkak olacağı endişesi her yerde var. Yani bu endişe ABD de olması lazım. Bakın bir iadeyle de ben gördüğüm şeyi söyleyeyim. Fetullah Gülen yakınındakilere diyor ki artık diyor CIA’den MOSSAD’dan korkmayın diyor. Çünkü onların donunun rengine kadar biliyoruz diyor. Kendi adamı anlatıyor. Yanındakilere öyle söylüyor. Şimdi Türkiye’de istihbarat örgütlerine devletin bütün yerlerine sızmayı büyük bir marifet büyük bir ibadet, kendini cennete götürecek en büyük hedef kabul eden birisi ABD’de bunu yapmaması mümkün değil. Orada da başka yerlerde şimdi görüyoruz işte bunun yansımalarını görüyoruz. ABD siyasetinde yansımalarını görüyoruz. Başkanlık seçimine nasıl müdahale ettiklerini görüyoruz. Yani ABD’nin sosyal kültürel siyasal ekonomik hayatında nasıl etkin olmaya çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye’de de aynısını yaptılar. Şimdi diyelim Türkiye’de 40 sene sonra bir yere geldiler. ABD’de bunu belki 10 sene sonra bir noktaya gelecekler. Ama ABD içinde buranın şimdi olmasa bile uzun vadede bir tehdit oluşturacağı çok açıktır. Ben onu da dedim ABD’nin bu konuyu bir kez daha düşünüp karar vermesi gerektiğine inanıyorum. İade ihtimalini ben yüksek görüyorum. Eğer iade etmezse Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler 15 Temmuz’dan önceki gibi bundan sonra olması oldukça zor olacaktır. Bir şey daha söyleyeyim. Şu anda Türkiye’de çok ciddi bir ABD karşıtlığı var. Yani artıyor sürekli. Bunu nereden artıyor? ABD’nin tutumundan dolayı artıyor. Uygulamalarından dolayı artıyor. Yetkili kişilerinin yaptığı açıklamalarından dolayı artıyor. Bundan sonra Fetullah Gülen’i himaye eden ABD’nin her açıklaması her tutumu her adımı Türk halkını ABD’ye olan karşıtlığını yükseltecek ve bu daha ileri noktalara getirecektir. ABD budan sonra sadece Türkiye’yi kaybetmekle kalmayacak Türk halkını da kaybedecektir. Yani onun için ABD yetkililerini bir teröristi himaye adına 79 milyon Türk halkını ve üçlü bir Türkiye’yi karşısına almayacağını düşünüyorum. Ya aklın yolu bir. Öyle inanıyorum öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Umarız ki sağduyu galip gelir ona göre karar verir. Bu hukuki bir olaydan öte siyasi bir olay.


BELÇİKA PROTOKOLÜ
Şimdi ABD ile bizim aramızda olan anlaşma var. Bildiğiniz gibi bu geçmişte de bir konu nedeniyle bu Belçika protokolü denen hadise gündeme geliyor ve ondan beri de devlet başkanlarına ve ailelerine suikast, siyasi suç kabul etmiyor. Bazı ülkeler siyasi suçlar nedeni ile iade yapmıyorlar. Türkiye de yapmıyor. Başka pek çok demokratik hukuk devleti de yapmıyor. Ama eğer devlet başkanına ve ailesine karşı bir suikast girişimi olursa başarılı olsun olmasın bunun bir siyasi suç olarak değerlendirmiyor ve iade kapsamına alıyor. Bilindiği gibi 15 Temmuz darbe teşebbüsünde Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine dönük bir suikast teşebbüsü de var. Başarılı olamadı çok açık. O nedenle bu kural nedeniyle de Türkiye’nin haklılığı var. Bunu bir siyasi suç olarak hem ABD ile aramızdaki anlaşma gereği değerlendirmesi mümkün değil, hem de AB ile Türkiye arasındaki anlaşmaları gereği AB ülkelerinde de pek çok FETÖ üyesi oldu. Onların da iadesi söz konusu olacak. Onlar açısından da söz konusu değildir. Bizim savcılıklarımızın suç ceza hakimliklerine yaptıkları talep üzerine verilen yakalama kararları içerisinde Cumhurbaşkanına suikast nedeniyle de yakalama kararı çıkarıldığını ve iade bu konunun da konu edildiğini ifade etmek istiyorum.

ADİL ÖKSÜZ’ÜN GÜRCİSTAN’DA YAKALANDIĞINA DAİR İDDİALAR 
Gürcistan’da olduğuna dair bilgiler araştırıldı ama bunlar doğrulanmadı yani Gürcistan’da değil. İçişleri Bakanlığı geçen açıkladı bununla ilgili ekipler kuruldu şu anda biz Türkiye içinde olduğunu tahmin ediyoruz ve çemberin de daraldığını ben düşünüyorum. Yakında İçişleri Bakanlığımızın oluşturduğu ekipler tarafından Adil Öksüz yakalanıp eminim ki yargıya teslim edilecektir. Buradan ben aziz vatandaşlarımıza da çağrıda bulunmak istiyorum, Adil Öksüz’ün fotoğrafları medyada da yer aldı, vatandaşlarımız bu konuda zaten duyarlı gördükleri zaman bunun ilgili makamlara derhal bildirilmesinde fayda var onun için ben bütün vatandaşlarımızı duyarlı olmaya davet ediyorum. Yetkililere yardımcı olmaya davet ediyorum.

İSRAİL 25 GÜN İÇİNDE 20 MİLYON DOLAR ÖDEYECEK
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler uzunca bir zamandır normal seyretmiyor. İki ülkenin karşılıklı büyükelçilikleri yok. Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıdan sonra bir kopma yaşandı ve her iki ülke de o süreden sonra bu ilişkiler konusunda farklı bir yol izledi. Türkiye olarak biz İsrail hükümetinden özür dilemesini, tazminat konusunu bir de Gazze’ye olan ablukanın gevşetilmesi hususunu şart koşmuştuk. Bildiğiniz gibi daha önce özür dilemesi yapıldı ve tazminat hususu da kabul edildi, Gazze’ye yönelik abluka da gevşetildi. Mersin’den çıkan gemiler Gazze’ye gitti oraya Türkiye’den giden yardımları götürdü. Dolayısıyla bizim öngördüğümüz şartlar kabul edildi. İsrail hükümeti ile Türk hükümeti arasında imzalanan anlaşma da bu çerçevede yürürlüğe girecektir. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi Türkiye’nin de İsrail’in de çıkarınadır. Bunu Türkiye içerisinde farklı farklı değerlendirenler olacaktır, hükümetimizi eleştirmek isteyenler de olacaktır ama hükümetimiz her zaman Türkiye’nin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmuştur. Bu konuda da Türkiye’nin çıkarları İsrail ile bundan sonraki süreçte ilişkilerin iyileştirilmesi gerektiğini gösteriyor ve zaten Türkiye’nin öngördüğü şartların hepsi de yerine gelmiştir. Yani bizim şartlarımız yerine geldikten sonra ben sizinle anlaşmıyorum, ilişkileri normalleştirmiyorum demek de büyük bir devlete yakışmaz. Türkiye içerisinde bazı çevreler bunu eleştirecektir ama biz ülkemizin ve milletimizin yararına bir adım olduğuna inanıyoruz ve bu çerçevede bu adımları attık tabi bunların arkası da gelecektir.

İSVEÇ'Lİ BAKANA TEPKİ 
Viyana Havaalanında zannediyorum Türkiye’ye gitmeyin, gitmeniz Erdoğan’a destek anlamına gelir yazıyordu.
Önce o çıktı sonra da diğeri çıktı. Şimdi bir önyargı AB ülkelerini esir almış durumda şu anda ırkçılık, İslamafobia, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı giderek artıyor. Siyasiler de buna karşı tavır koyup bunu minimize etmek için uğraşmak yerine buna yelken açan, bunları cesaretlendiren açıklamalar yapıyor. AB’nin üzerinde yükseldiği değerlerin tamamı; eşitlik, hürriyet, adalet gibi evrensel değerler ama AB’nin geldiği nokta bu değerlere arkasını dönen bir noktadır maalesef. Türkiye’de darbe teşebbüsü oldu darbeye karşı canı pahasına direnen insanlar oldu. Demokrasiye, hukuka, milli iradeye sahip çıktılar, büyük bir kahramanlık gösterdiler. Ama Avrupa bu kahramanlık destanını görmedi darbecilere sahip çıkan, onların akıbeti ne olacak diye endişe eden bir noktaya doğru geldi. Tabi bu Türkiye’ye karşı da bir önyargıyı, Türk devletine karşı da bir önyargıyı da açıkça gösteriyor. İsveç Başbakanı yapıyor, Dışişleri Bakanı daha önce açıklama yaptı 15 yaşından küçük çocuklara karşı cinsel saldırı, cinsel istismar suç değilmiş Türkiye’de, olmayacakmış, çıkarılmış gibi şeyler söylüyorlar. Bir Başbakan,  bir Dışişleri bakanının yaptığı açıklamaları mutlaka teyit ettirmesi lazım. Doğru mudur değil midir diye inceledikten sonra açıklama yapması lazım. Belli ki Sayın Dışişleri Bakanı ve şimdi de Sayın Başbakan bu açıklamaların doğruluğunu araştırmadan konuşmayı tercih etmişler o gözüküyor. Zira bizim hukukumuzda çocukların cinsel istismarını düzenleyen madde de çok açık bir şekilde 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlama yeteneği gelişmemiş olan çocukların cinsel yönden istismar eden kişiye 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Vücuda organ sokulması suretiyle yani halk tabiriyle tecavüz yapılması halinde ise ceza 16 yıldan az olamaz diyor, bunun üst sınırını da koymuyor. Yani mahkeme 24 yıl da buna ceza verebilir. Biz bunun infazını da artırdık biliyorsunuz 2 sene önce 3/2 iken infaz bunu 4/3 yaptık. Şu anda bizim hukukumuzda çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarına öngörülen ceza İsveç’ten kat ve kat daha ağır bir cezadır. Önce İsveç Dışişleri Bakanı, Başbakanı bir kendi hukuklarına baksın sonra Türkiye’deki hukuka baksıseafoodplus.info bunlar neden bunu söylüyorlar? Bir sebebi var. Anayasa Mahkemesi verdiği iki kararla bu maddelerde bazı fıkraların iptaline hükmetti ama bir de geçiş süreci öngördü bu kararların yürürlük tarihi için bir süre öngördü. Bu süre en erken Aralık ayında. Aralık ayına kadar bu maddelerin hepsi geçerli, hepsi uygulanmaya devam ediyor. Herhangi bir boşluk yok bu arada biz de hazırladık çalışmamızı, Anayasa Mahkemesinin kararını da dikkate alarak mevcut cezaları da koruyarak bir düzenleme yapacağız Ekim’de açılır açılmaz. Yani bir boşluk yok, bir sıkıntı yok, ceza var ama İsveç Dışişleri Bakanı ve Sayın Başbakan Türkiye aleyhine olan şeylere çok kolay inanıyorlar. Biraz bu Türkiye aleyhine olan her şeye kolay inanma bizim Batılı ülkelerde daha fazla görüyoruz keşke bunu araştırsalardı böylesi bir yanlış açıklamada bulunmazlardı ama Dışişleri Bakanı söyledikten sonra Başbakanın da söylemesi ayrı bir garip kaçtı. O da ısrar ediyor yani yalan da ısrar olmaz Sayın Başbakan.

4 BİN HÂKİM-SAVCI ALINACAK
Hem avukatlar arasından seçilecek hem de hukuk fakültesi mezunları arasından seçilecek, iki tane sınav yapıyoruz. Önce bir yazılı sınav yapılıyor ÖSYM tarafından sonra bir mülakat yapılıyor. Bu sınavda başarılı olanlar Adalet Akademisinde staja başlıyorlar. Stajın bitiminde de bir yazılı ve bir de sözlü sınav yapılmaktadır. Bütün bu sınavlarda başarılı olanlar hâkim veya savcı olarak mesleğe kabul edilip ataması yapılmaktadır. Şu anda bizim ciddi sayıda hâkim ve savcı ihtiyacımız var. Açığa alınmalardan sonra Adalet Akademisinde stajda olan yaklaşık 5 bin civarında hâkim ve savcıyı staj süresi tamamlanmadan mesleğe kabulün önünü açan bir düzenleme yaptık işte bu Cuma günü onlardan yaklaşık civarında hâkim ve savcının kura töreni olacaktır. Her hafta sınavı bitenlerden bir grubu mesleğe alacağız ki bu açığa almalardan dolayı yargıda bir sıkıntı bir boşluk olmasın diye. Şu anda bir sıkıntı olmayacak, adli yıl açılana kadar boşluk 5 bin hâkim ve savcının mesleğe kabulü ile doldurulmuş olacaktır ancak gelecekte sıkıntı olmaması için de bizim yeni hakim ve savcı alımlarına ihtiyacımız var. Bu sene Aralık ayında yapacağımız sınavda 3 bin kişi alacağız bu 3 bin kişiden 2 bin 2 yüzü hukuk fakültesi mezunlarından olacak. tanesi avukatlardan olacak içerisinde de 4 bin kişi şuanda kadro aldık bunun ne kadarını kullanacağımıza o zaman ki ihtiyaç değerlendirmesi üzerine karar vereceğiz ama binden az ’de olmayacak. 
FETÖ’cülerin sızmaması için yani devlete, millete sadakati olmayanların girmemesi için de her türlü araştırmayı titizlikle yapıyoruz, yapacağız. Yani anayasamıza, devletimize, milletimize sadakati olmayanların yargıda yeri yok. 
Daha önce de defalarca ifade ettim HSYK üyelerinin seçim usulünü Türkiye değiştirmelidir. Bunun gecikmeye tahammülü yoktur. İki seçim yaşadık yargı kutuplaştı, ayrıştı çok büyük sıkıntı yaşadı. Üçüncü seçimi eğer aynı usulde yaparsak Türk yargısı bir kez daha kaybedecektir. Siyasi partilerimizin HSYK’nın seçim usulleri konusunda diğer konularda uzlaşamasa dahi seçim usulü konusunda bir uzlaşmaya varmaları gerekmektedir. Umarım ki CHP, MHP, AK Parti, HDP bu noktada bir uzlaşma zemini bulurlar bir uzlaşmaya varırlar şuanda dediğiniz gibi bende arkadaşlardan aldığım bilgilerde olsun işte kilitlenme olursa ne olacak, onu nasıl çözeceğiz herkes farklı şeyler söylüyor ama şimdi kilitlenme olduğunda da ayrı bir sıkıntı olacak olduğunda da orada meseleyi çözücü adımlar atmakta çok ciddi zorluklar ortaya çıkacaktır. Bunun makul bir çözümünü siyasi partilerimizin ben müzakere sırasında ortaya çıkaracağına ben inanıyorum. 

HAKİMLERE SORUŞTURMA
Bu konuda biz önce bir inceleme başlattık. İnceleme üzerine gelen rapor sonucu açığa alındılar ve soruşturma izni verildi. Tabi verilen Adli Kontrol kararının geçtiği şeye baktığınızda orada bir ifade kullanıyor. Her ne kadar tutuklanması için somut veri olsa da diye başlıyor ve o cümleyi kurduktan sonra siz somut bir şey görüyorsunuz ve arkasından bunun tahliyesine karar veriyorsunuz ki tabi çok olağan dışı bir durum var burada savcının tutuklama talebine bakıyorsunuz onun üzerinde de savcı normal tutuklama talebinin dışında oraya ayrıca ilave bazı şeyler de koyduğunu görüyoruz. O Yüzden bu konuyu bütün Türkiye gibi bizde önemsiyoruz HSYK da çıkan haberler üzerine inceleme başlattı şimdi geçici el çektirdi görevden soruşturma izni verdi ve bu soruşturma sonucuna göre onların hakkında karar verecektir. Ben şimdiden bunların niyetini sorgulayan bir değerlendirme yapmayı doğru görmem onu bu soruşturma sonucunda çıkan raporda göre hep beraber göreceğiz. 

AZERBAYCAN’DA FETÖ
Tabi bu Azerbaycan hükümetinin bir tedbiri onlar kendi iç hukuklarına göre bir karar aldılar FETÖ’nün Türkiye’den sonra en güçlü olduğu yerlerden birisi Azerbaycan. Yani ben Türkiye’de başarılı olmuş olsalardı Türkiye Cumhuriyetlerde domino etkisi yapan sonuçlar çıkar mıydı onu zaman içerisinde görecektik ama Azerbaycan’da hem medya alanında hem ticaret alanında, hem ortaöğretimde hem de yüksek öğrenimde çok güçlü bir örgütlenmeleri var ve bu Azerbaycan için de büyük bir tehlike oluşturuyor. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine baktığınızda orada da benzer şeyleri görüyoruz. Mesela Kırgızistan’da şimdi devlet başkanı farklı açıklamalar yapıyor ama Kırgızistan’ın her tarafı onların kontrolü altında. Onun için bütün devletler bence bunu kendi ülkelerinin menfaati bakımından değerlendiriyor. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev gerçekten güçlü liderliği olan ülkesini istikrarla güçlendiren ve çok ileri bir noktaya taşıyan ileri görüşlü bir lider Ben Azerbaycan’ın bugün ve gelecekte bir tehlike ve tehdit altında olmaması için her adımı atacağına ben inanıyorum o yüzden de Sayın Aliyev’i bu konudaki ileri görüşlülüğünden dolayı da kutluyorum. 

SİYASİLERE YÖNELİK SUİKAST İDDİALARI
Tehlike yüzde yüz geçmiştir demek yanlış olur ama bundan sonra TSK’yı kullanarak FETÖ’nün bir darbe teşebbüsünü yapabilme imkan ve kabiliyeti kaldığına ben ihtimal vermiyorum çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde şuanda ortaya çıkan yeni durum ve atılan adımlar bunları zorlaştırmaktan öte imkansızlaştırdığını düşünüyorum. Şuanda cezaevlerinde 10 bine yakın asker kişi var tutuklu durumda. Tabi pek çok kişi görevden ihraç edildi, yeni atamalar oldu, yeni yapılanmalar oldu ve bütün bunların hepsi baktığınızda yeniden böylesi bir kalkışmayı imkânsızlaştıracak tarihi adımlardır. Hükümetimiz bundan önceki darbe teşebbüslerinde olduğu gibi tehlike geçtikten sonra veya darbe yapanlar başarılı olup daha sonra seçimlerle yeni döneme geçtikten sonra bırakıp yatmamıştır. Darbenin bir daha Türkiye’de tekrarlanmaması için adım atmıştır. Eğer 28 Şubat da Sincan’da tanlar yürüdüğünde oradaki zırhlı birlikleri Ankara dışına çıkarma adımı olmuş olsaydı şimdi bizim yaptığımız KHK’larla adımlar daha önce atılmış olsaydı belki biz 15 Temmuz’u yaşamayacaktık. Şimdi biz Türkiye’de mevcut bir darbe tehlikesini, tehdidini Türkiye’nin bölünme ve iç savaş tehlike ve tehdidini milletimizle yekvücut olarak atlattık ama Türkiye’nin bundan sonra böylesi bir tehlike ve tehditle karşı karşıya kalmaması için de çok ciddi adımlar attık. Atacağımız başka adımlar da var. Bunlarla beraber Türkiye’de gelecekte darbe rüyası görenler dahi olmayacaktır diye düşünüyorum.

Suikast konuları olabilir çünkü gözü dönmüş terör örgütü veya başkaca terör örgütleri Türkiye’de bir takım böyle eylemler her an, her zaman yapabilirler. Geçmişte de oldu bundan sonra da bu tür şeylere girişebilir ama buna karşı da güvenlik güçlerimiz her türlü tedbiri almıştır, almaya devam edecektir. Milletimizde bunları çok iyi görmüştür artık eskisi gibi bir vatandaşımız nerede bir terörist gördüğü zaman, nerede bir olağanüstülük gördüğü zaman derhal kolluk güçlerimizi bilgilendirmektedir. O yüzden devletin gözü kulağı sadece kolluk güçleri değil vatandaşımız da kendi huzuruna, güvenliğine, istikrarına, barışına sahip çıkmaktadır. Ben o açıdan da vatandaşın gücü de bunların bundan sonra girişecekleri her türlü suç eylemini önlemede bize büyük katkı sağlayacaktır.

İndirmek için: Kılavuz

Soru ve Yanıtlarla Yeni İnfaz Değişikliklerini Anlama Kılavuzu*

Dr.Günal KURŞUN**

1)TBMM’de AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen ceza infaz düzenlemesini genel hatlarıyla özetleyebilir misiniz?

Adına he ne kadar ceza infaz düzenlemesi veya seafoodplus.infoı Paketi dense de 15 Nisan tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, bir toplu özel af kanunudur.

AKP Grubu, teklifi ilk hazırladığında, kasten adam öldürme ve terör suçları  dışındaki tüm suçlarda infaz indirimine gidilmesini planlıyordu. Muhalefetin karşı çıkışıyla birlikte cinsel suçlar ve uyuşturucu suçları da kapsam dışına bırakıldı.

Teklifin kapsamına giren suçlar için infaz hesabı, 3/4 yerine ½ olarak gerçekleştirilecek. Basit bir hesapla, 12 yıl ceza almış bir hükümlünün cezası, mevcut infaz sistemine göre 9 yılda infaz edilirken, yeni düzenleme kabul edildiğinde 6 yıl içinde infaz edilmiş olacak.

Bir başka hüküm ile denetimli serbestlik süresi artırılarak cezanın son üç yılının denetimli serbestlikle geçirilmesi hükmü getirildi. Örneğe geri dönersek, 12 yıl ceza alan hükümlü yarı oranında çekeceği cezanın son üç yılını denetimli serbestlikte geçirecek. Bu durumda fiilen cezaevinde 3 yıl kalıp çıkacak.

Cezası 6 yıl olan bir suç işleyen derhal serbest bırakılacak.

Bu yeni infaz hesabına göre, teklifin TBMM Genel Kurulunda yasalaşıp, yürürlüğe girmesiyle birlikte 30 bine yakın mahkûmun, cezaevlerinden tahliyesi gerçekleşmiştir.

Ayrıca açık cezaevlerinde kalan hükümlülerin cezalarının kalan bölümlerinin evde infazı öngörülüyor. Bu yolla da 60 bine yakın mahkûmun cezaevlerinden tahliyesi mümkün olacak. Toplamda bine yakın kişinin tahliyesi planlanıyor.

Cezaevlerinde mahkûmlar, idareye önceden bildirdikleri telefon numaraları üzerinden görüşme gerçekleştiriyorlar. yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, HDP’nin önceki dönem eş başkanı Selahattin Demirtaş da Cumhurbaşkanlığına adaydı. Adaylık propagandasını cezaevi şartlarında gerçekleştirmiş ve cezaevinden eve yaptığı telefon konuşmasının başka hatta yönlendirilmesi yöntemiyle seçmenlerine seslenmişti. Mahkûmların, “hakkı olmayan kişilerle görüşmesi halinde” disiplin cezasına mahkûm edilmeleri hükmü  getirildi.

Özellikle 15 Temmuz tarihindeki darbe girişiminin ardından, mahkemelerin sıklıkla uyguladıkları tutuklama tedbirlerinin dışına çıkılması yönünde bir iradenin varlığı bu kanunun ruhundan anlaşılıyor. Örneğin, daha önce yapılan infaz düzenlemelerinde yaşlılar, ağır engelliler ve 6 aya kadar bebeği bulunan annelere getirilen tutuklama yasağı bir kez de bu yasayla güvence altına alınıyor. Kanunda, bu kişilerin tutuklama şartlarının bulunması halinde dahi yargıçlara, tutuklama kararı vermemeleri, diğer kontrol seçenekleri üzerinde durmaları bir kez daha belirtiliyor. Aslında bu hüküm önceden de Ceza Muhakemesi Kanunu’nda vardı, ancak siyasi iktidarın yargı üzerindeki baskısı o kadar ağırdı ki; şimdiye kadar hâkimler yasada tanımlanan bu hakkı kullandırma yönünde irade serdetmeleri durumunda başlarına geleceklerden kimse emin olamıyordu. Bu nedenle de hakimler tutuklama veya adli kontrol tercihinde, tercihlerini hep tutuklamadan yana kullanmaktaydı. Siyasi irade bu kez kararlılıkla, bu kuralı uygulamaları konusunda yol gösteriyor.

2)Ceza infaz düzenlemesinin bir nevi af yasası olduğunu söyleyenler var. Hükümet ise bunun bir tür “mahkumlara izin verilmesi” olduğunu ileri sürüyor. Bu düzenleme af ya da kısmi af olarak nitelendirilebilir mi? Düzenleme içinde belli koşullara sahip olanlar için de facto af olarak değerlendirilebilecek hükümler var mı?

Ceza infaz hukukunda mahkumlara izin verilmesi büsbütün farklı bir kurumdur. Burada karşılaşılan durum bir toplu özel aftır. Bazı suçlar için serbest bırakma, bazı suçlar için içeride tutma anlamına geldiği için özel aftır; tek bir kişi veya bir grup için değil herkese uygulanabilir olduğundan toplu aftır.

Özel af konusunda sayılı Türk Ceza Yasası’nın maddesi “Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir” ve “Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir” ifadelerini kullanmıştır. Dolayısıyla özel af, sadece cezaya tesir eden ve fiilin suç vasfını etkilemeyen, kesinleşmiş bir cezayı ortadan kaldıran, hafifleten veya daha hafif olmak şartıyla başka bir cezaya çeviren bir af çeşididir.

Bilindiği üzere, Anayasa’nın maddesi gereğince TBMM, genel ve özel af ilanına karar verebilmek için üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunu sağlamalıdır. Oysa bu kanun, Anayasa’da belirtilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmemiştir. Yine Anayasa’ya göre 10 gün içinde şekil bakımından başvuru yapılması gerektiği için, belirtilen bu süre içinde başvuru yapılırsa Anayasa Mahkemesi kanunu iptal etmelidir. Özellikle af sonucu doğuran sayılı yasanın 46,48,49,52,53 ve maddeleri bakımından süresi içinde şekil itirazı yapılmalıdır.

3) Rahşan Affı olarak bilinen 22 Aralık ’de kanunlaşan Şartlı Salıverme ve Erteleme Yasası ile bu düzenleme arasında ne gibi benzerlik ve farklılıklar var?

Niteliği itibariyle aynı şey söz konusudur, Rahşan Affı da bir toplu özel aftı. Burada dikkat çekici nokta şudur; ülkemizde en fazla yıllık aralarla bu tip af kanunlarına rastlanmaktadır. yılında çıkan ve kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen aftan başka, ’deki Özal Affı ve ’deki Ecevit Affı hala hafızalardadır. Ülkenin ekonomisi bine yaklaşan cezaevi nüfusunun iaşeşi için yetmemektedir. Gerçekten de bin kişinin günde üç öğün yemek yemesini sağlamak, ısıtmak, giydirmek ve diğer insani ihtiyaçlarını karşılayarak insani koşullarda barındırabilmek, büyük bir maliyet gerektirmektedir. Siyasi iktidarlar ise, bu maliyet katlanılamaz noktaya erişince, çeşitli halkla ilişkiler yöntemlerini kullanarak affı topluma hoş gösterme, kimi zaman ise kendileri istemese bile, bilinçli olarak bir ayrımcılık ve eşitsizlik yaratarak Anayasa Mahkemesi iptalleri eliyle “ben yapmadım, Anayasa Mahkemesi yaptı” şekline indirgeyerek dolaylı yolla af çıkarma yoluna gitmektedirler.

Çağdaş ceza hukuku sistemlerinde bu tip aflara yer yoktur. Olsa olsa, başta “Devlete Karşı İşlenen Suçlar” olmak üzere toplumsal barış ve uzlaşmaya katkıda bulunmak, şiddeti sona erdirmek amacıyla af kurumuna, o da çok istisnai olarak başvurulabilir. Yakın geçmişte Kolombiya’da örneği görüldüğü üzere, iç savaş boyutuna varan bir silahlı çatışma ortamından sonra, barış ikliminin sağlanabilmesi adına af kurumu işletilmiştir. Arka planında bir felsefesi olması beklenir.

 

4)Muhalefet bu yasaya anayasanın eşitlik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle karşı çıkıyor. Siz bir ceza hukukçusu olarak hukuki değerlendirme yaptığınızda bu düzenlemede eşitlik ilkesi ve/veya diğer anayasal ilkelere uygunluk bakımından bir sakınca görüyor musunuz? Hukuksal değerlendirmenin yanı sıra ceza adaleti, toplum vicdanı açısından bu düzenlemeyi nasıl değerlendirirsiniz?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu kanun üç noktada büyük sorunlar yaratacaktır. İlk olarak açıkça ve doğrudan yapılan bir ayrımcılık ile karşı karşıyayız. Devlet, kendisine karşı işlenen suçları affetmeyip bireye karşı işlenen suçları affetmek biçiminde bir irade ortaya koyarken, toplumdaki adaletsizlik duygularının ne derece etkileneceğini gözetmemektedir. Başta siyasi suçlar olmak üzere bir grup suçu kapsam dışında bırakıp hırsızlık, yağma, yaralama, rüşvet, zimmet, dolandırıcılık gibi suçları affetmek, toplumda hem adaletsizlik hem de ayrımcılık algısı yaratır.

İkinci olarak, bu gibi kanunlar siyaseten kamuoyunun tartışmasına açılmaksızın geçirilmemesi gereken kanunlardandır. Kamuoyu ikna olmazsa çıkarılmaması gerekir. Oysa Kovid salgınıyla birlikte hızlandırılarak mafya mensuplarının serbest bırakılmalarına kapı aralanmıştır.

Üçüncü nokta olarak belirtmek gerekir ki, Devletler ceza politikası takip ederler ve bazı suçları daha şiddetli cezalandırmak konusunda tercih gösterebilirler; ancak Devletlerin ceza politikaları sınırsız değildir, ölçülülük ilkesiyle sınırlıdır. Bu kanun ile ölçülülük ilkesi de göz ardı edilmiş, çok ağır fiiller cezasız bırakılırken çok daha hafif fiiller ağır bir ceza ile karşılanmıştır.

Daha net açıklamak gerekirse, eski ve yürürlükten kaldırılan sayılı TCK ve eski infaz kanunu döneminde siyasi mahkumların koşullu salıverme süresi 2/3, adli mahpusların ½ idi. yılında yürürlüğe giren sayılı TCK ve sayılı infaz kanunu yürürlüğe girdiğinde bu oranlar sırasıyla ¾ ve 2/3 olarak değiştirildi, yani artırıldı. Yeni infaz değişiklikleriyle bu dengenin tekrar bozularak, terör suçları bakımından ¾’ün muhafaza edilip bazı adli suçlarda 2/3 ve adli suçların büyük çoğunluğunun ½ koşullu salıverme süresinde indirilmesi ayrımcılığı daha da artırmış ve ölçülülük ilkesine daha fazla ihlal edilmiştir.

 

 

5)Kamuoyunda çokça konuşulan gazeteciler, siyasi suçlular meselesi var. Hukukçular bu kanun düzenlemesinin adil olmadığını ve ayrımcı olduğunu dile getiriyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? Bu düzenleme insan hakları açısından ne gibi ihlaller içeriyor?

Bu konuda öncelikle belirtmek gereki ki, mevzuatımızda terör tanımı son derece geniştir. Bu genişlik nedeniyle muhalefet sergileyenler, iktidarın çeşitli eylem ya da işlemlerini eleştirenler, yazarlar, çizerler, akademisyenler, avukatlar ve entellektüeller, terörist yaftasıyla damgalanarak terör suçlarından yargılanmakta ve ceza görmektedirler. Aslında hiçbir şiddet eylemine karışmamış, şiddet çağrısı yapmayan, yalnızca düşüncelerini ifade eden kişilerin terör suçundan yargılanmaları söz konusudur. Bu durumun kesin çözümü, terör mevzuatının çağdaş hukuklar seviyesine çıkarılması ve özellikle de sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK)’nun yürürlükten kaldırılmasından geçmektedir; zira mevzuatımızda bu kanundaki tüm hükümleri karşılayan “yedek hükümler” fazlasıyla mevcut durumdadır.

Terör suçları bakımından üç noktada ayrımcılık söz konusudur. İlk olarak, ceza verilirken yürürlükteki TMK uyarınca ceza artırılarak verilmektedir. İkinci olarak, yürürlükteki infaz mevzuatı uyarınca terör suçluları daha ağır bir infaz rejimine tabidir. Şimdi bu yeni kanun ile üçüncü bir katman getirilmekte, terör suçları açısından infaz indirimi yapılmamaktadır.

Kovid salgını, cezaevinde bulunan herkesi etkileyecektir. Kanun koyucu bu kanun ile cezaevinde terör suçu nedeniyle bulunan herkese adeta “sizi ölüme terk ediyorum” demektedir.

İnsan hakları açısından bir başka ihlal ise, mevcut sistemde “Cumhurbaşkanına hakaret” veya Barış akademisyenlerinin yargılandığı “Terör örgütünün propagandası” suçları gibi fiilerde iki yıldan az ceza alanlar açısından cezaevine girmek mümkün olmamasına rağmen, artık bu kanundan sonra “yatarının 4/5’ini yat, kalan 1/5’i için infaz indirimi uygulanabilir” kuralı getirildiği için birkaç aylığına bile olsa cezaevine girmek söz konusu olacaktır. Bu gerçek bir “caydırıcı etki”dir.

Sonuç olarak, bu kanunun hem toplum vicdanını ve adalet duygularını tatmin etmemesi, hem büyük adaletsizliklere ve insan hakları ihlallerine yol açacağı, hem de şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçeleriyle iptal edilmesi gerektiği kanısındayım.

* Soruları hazırlayan Özgürlük Araştırmaları Derneği’nden Ömer Faruk Şen’e teşekkür ederim.

** Ceza hukuku doktoru, İhraç akademisyen, İHGD üyesi.

İspanya hükümeti, tutuklu 9 Katalan siyasetçi için 'kısmi af' çıkardı

İspanya'da sol koalisyon hükümeti, Katalonya'da 1 Ekim 'de yapılan referandum ve bağımsızlık yanlısı girişimler nedeniyle bin gündür tutuklu bulunan 9 Katalan siyasetçi için kısmi af kararı aldı.

Bakanlar Kurulunda oy birliği ile kabul edilen af kararının ardından açıklama yapan Başbakan Pedro Sanchez, "Affedilenlerin fikirlerini değiştirmelerini beklemiyoruz. Zaten bu kişiler hiçbir zaman fikirlerinden dolayı hüküm giymediler." dedi.

Sanchez, söz konusu affın "kısmi" olduğunu, hapis cezalarının tamamen kaldırılmasına rağmen kamu görevinden men cezalarının yürürlükte kalacağını ve bu kişilerin 3 ila 6 yılda ağır suç işlemeleri halinde affın iptal edileceğini dile getirdi.

Yüksek Mahkemenin Katalan siyasetçiler hakkında yılında verdiği hükmün hükümet tarafından sorgulanmadığını belirten Sanchez, kamuoyunun yararına olduğuna inandıkları ve bölünmeyi, karşıtlığı bir tarafa bırakıp yeni bir sayfa açmanın gerekli olduğunu düşündükleri için bu af kararını aldıklarını söyledi.

İspanya Başbakanı, sözlerine şöyle devam etti:

"İspanya demokrasisi bugün büyüklüğünü gösteriyor. Katalonya ve İspanya için en iyisi olduğu için İspanya Anayasasının uzlaşı ve birlikte yaşama ruhuna uyduğu için bu karar alındı. Bu karar, bir arada yaşamayı yeniden kurma ihtiyacından kaynaklanıyor. Diyalog için yeni bir dönem açmak istiyoruz. Birlikte yaşıyoruz ve sorunlarımızı birlikte çözmeliyiz. Sorunlarımızı çözmek çok zor ama gelecek nesiller için bunu denemek zorundayız. Hükümet olarak geleceğe iyimser bakıyoruz. Şimdi, siyasette yeni bir sayfa açma ve asla terk edilmemesi gereken yola girme zamanıdır. Şimdi, tüm gücümüzü halkımızın yaşamlarını iyileştirmeye yoğunlaştırmanın zamanı. Sıfırdan başlayamayız ama yeniden başlayabiliriz."

Hüküm giydikleri tüm suçlamalardan muaf tutulan ve kişiye özel ayrı ayrı çıkarılan kararlarla affedilen tutuklu Katalan siyasetçilerin, Yüksek Mahkemenin imzası ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla hemen cezaevinden çıkmaları öngörülüyor.

Diğer yandan Katalan siyasetçilerin, yasa dışı referandumdan dolayı İspanyol mahkemesince verilen cezanın iptali ve İspanyol devletine karşı tazminat taleplerinin olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açtıkları davayı devam ettirecekleri bildirildi.

Af kararı, İspanyol mahkemelerinden kaçarak yurt dışına giden, eski Katalonya özerk hükümet başkanı ve şu anda Avrupa Parlamentosunda parlamenter olan Carles Puigdemont ve diğer 6 eski Katalan hükümeti üyesini kapsamıyor.

Af kararına siyasi partilerin tepkileri

Bu arada hükümetin, Katalonya'da "birlikte yaşamı yeniden inşa etmek" hedefiyle aldığı af kararı, siyasi çevrelerde farklı gerekçelerle eleştirildi.

Ana muhalefetteki sağ görüşlü Halk Partisi (PP) ile aşırı sağcı Vox ve liberal Vatandaşlar partileri, af kararının "İspanyol demokrasisine ve yasallığına bir darbe" olduğunu savundu.

Söz konusu Katalan siyasetçilerin yasa dışı referandum süreciyle ilgili şimdiye kadar hiçbir pişmanlık duymadığını ve İspanyol halkından özür dilemediğini söyleyen PP lideri Pablo Casado, af kararının iptali için Yüksek Mahkemeye başvuracaklarını açıkladı.

Yüksek Mahkeme, geçen ay sunduğu ve tavsiye niteliği taşıyan bir raporda, "adalet, eşitlik ve kamu yararına aykırı" olduğu gerekçeleriyle af kararına karşı çıktığını açıklamıştı.

Katalanlar genel af yasası ve referandum istiyor

Katalonya özerk hükümet başkanı Pere Aragones ise "Af kararı bizim de tanıdığımız ilk adım olsa da eksik ve yetersiz. Sorunun bir çözümü değil." eleştirisinde bulundu.

Aragones, Katalonya'da bağımsızlık girişimlerine katıldığı için haklarında soruşturma veya dava açılan diğer Katalan siyasetçileri de kapsayacak şekilde genel bir af yasası çıkarılmasını ayrıca yılından itibaren Katalonya'nın kendi geleceğine karar verme hakkının verileceği bir bağımsızlık referandumuna yasal zeminin hazırlanmasını istedi.

İspanyol basınında siyaset uzmanlarının yorumlarında, af kararının, özellikle kısa vadede Başbakan Pedro Sanchez ve partisine (Sosyalist İşçi Partisi) olumsuz etki edeceği ancak Katalonya'daki gelişmelere bağlı olarak orta vadede durumun terse dönebileceği belirtildi.

Katalonya'daki süreç

Katalonya'da bağımsızlık yanlısı siyasi girişimler, 'de başlamış ve dönemin Katalonya özerk hükümet başkanı Artur Mas'ın öncülüğünde 9 Kasım 'te ilk bağımsızlık yanlısı halk oylaması yapılmıştı.

Ardından 12 Ocak Ekim 'de Katalonya Özerk Hükümet Başkanı olarak görev yapan, halihazırda Avrupa parlamenteri olan ve İspanya'da hakkında yakalama ve tutuklama emri bulunan Carles Puigdemont'un liderliğinde 1 Ekim 'de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen bağımsızlık referandumu gerçekleşmişti.

Katalonya özerk yönetim parlamentosu da 27 Ekim 'de "açıklanması ertelenen, tek taraflı bağımsızlık deklarasyonunu" kabul etmiş ve aynı gün İspanya Senatosunda alınan ve Anayasa'nın maddesinin uygulandığı kararla Katalonya'nın özerk hakları geçici olarak merkezi hükümete devredilmişti.

Bu gelişmelerin ardından İspanya mahkemelerinden kaçan Puigdemont ve 6 eski Katalan siyasetçi ülkeyi terk ederken, diğer eski Katalan özerk yönetim hükümeti üyeleri ve iki sivil toplum örgütün temsilcisi 2 Kasım 'de tedbiri kararla tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Yüksek Mahkemede tutuklu yargılanan eski Katalonya özerk yönetim hükümetinde üyeleri ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden 9'u, devlete karşı ayaklanma, kamu parasını kötüye kullanma ve devletin kurumlarına itaatsizlik suçlarından Ekim 'da açıklanan kararla 9 ila 13 yıl hapis cezası almıştı.

Katalonya özerk yönetimi, tutuklu Katalan siyasetçilere ocak ayında yarı serbestlik hakkı tanısa da daha sonra Katalan mahkemesinin itirazlarıyla bu hak iptal edilmişti.

İspanya'da Ocak 'den itibaren iktidarda olan sol koalisyon hükümeti Katalonya sorununa çözüm için af adımını atsa da Katalan özerk hükümetinin bağımsızlık için yasal bir referandum talebine sıcak bakmıyor.

Merkezi hükümet ile Katalan özerk hükümeti arasında kurulacak diyalog masasında referanduma gitmeden özerklik haklarının genişletileceği bir çözüm aranması bekleniyor.

Sıcak konu

hakkında fazla habere ulaşın

Katalonya

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir