Bu kitap, sınavlara yoğun ve yorucu bir tempoda hazırlananlara kolaylık sağlamak amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı ve ÖSYM sınav soruları dikkate alınarak hazırlanmıştır.Konular yalın bir dille özet olarak verilmiş, gereksiz ayrıntılardan arındırılmıştır.Yeri geldikçe, önceki yıllarda çıkmış sorular, çözümleri ile birlikte verilmiştir.Sınavda çıkma ihtimali yüksek sorulardan oluşan testlerle de bilgilerin pekiştirilmesi amaçlanmıştır. Bu kitabın adaylara ve tüm ilgilenenlere yararlı olmasını umar, başarılar dileriz.Sayfa Sayısı: 128Baskı Yılı: 2013Dili: TürkçeYayınevi: Delta Kültür Yayınevi
Details | |
Publisher | Delta-Kultur-Yayinevi |
Paper | 128 |
Language | Turkish |
Basım Yılı | 2013 |
ISBN | 9786055183066 |
Category | Matematik-Kitaplari |
Değerli Öğrencilerimiz,
Sınavlarda en çok sorulan eser ve yazarların isimlerini sizler için derledik. Aşağıda gördüğünüz tüm isimler, ÖSYM’nin özellikle son yıllarda sorduğu yazarlara veya eserlere aittir.
Gerek yazar-eser eşleştirmelerini gerekse edebiyatla ilgili önemli temel bilgileri kolayca öğrenmek için Örnek Videolarımızı mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.
Hepinize iyi çalışmalar ve başarılar dileriz.
Edebiyat Seminerleri
Hafıza Teknikleri
Hafıza Teknikleri
YKS Edebiyat’ta En Çok Sorulan Yazar Ve Eserler
İslamiyet Öncesi ve İslamiyet Dönemi
Yusuf Has Hacip (Kutadgu Bilig )
Kaşgarlı Mahmut ( Divan-ı Lügati’t Türk )
Yazarı belli değil (Dede Korkut Hikayeleri )
Divan ve Halk Edebiyatı
Şeyhi (Harname, Hüsrev ü Şirin )
Ali Şir Nevai ( Mecalisü’n Nefais )
Şeyh Galip ( Hüsn ü Aşk )
Nabi ( Hayriyye, Hayrabad, Sur-name )
Nergisi ( Hamse )
Kâtip Çelebi ( Keşfü’z Zünun, Cihannüma )
Fuzuli ( Beng ü Bade, Leyla ile Mecnun, Su Kasidesi, Şikayetname, Hadikatü’s Süeda, Mektubat, Sıhhat u Maraz, Heft Cam )
Baki (Kanuni Mersiyesi, Hadis-i Erbain Tercümesi, Fazail-i Mekke )
Nedim ( Divan )
Ahmedi ( İskendername )
Mevlana ( Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fih-i Ma-Fih, Mecalis-i Seba, Mektubat )
Aşık Paşa ( Garipname )
Mercimek Ahmet ( Kabusname )
Yunus Emre ( Risaletü’n Nushiyye )
Hacı Bektaş Veli ( Makalat )
Tanzimat Edebiyatı
Namık Kemal ( İntibah, Cezmi, Celalettin Harzemşah, Gülnihal, Akif Bey, Zavallı Çocuk )
Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası )
Semipaşazade Sezai ( Sergüzeşt )
Nabizade Nazım (Karabibik, Zehra )
Şemsettin Sami ( Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat )
Ahmet Mithat Efendi ( Felatun Bey’le Rakım Efendi )
Şinasi ( Şair Evlenmesi )
Servet-i Fünûn Edebiyatı
Halit Ziya Uşaklıgil ( Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Kırk Yıl )
Hüseyin Rahmi Gürpınar (Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, İffet, Metres, Cehennemlik, Şık )
Mehmet Rauf ( Eylül )
Hüseyin Cahit Yalçın ( Hayal İçinde )
Milli Edebiyat
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ( Kiralık Konak, Sodom ve Gomore, Yaban, Hep O Şarkı, Panorama, Nur Baba )
Halide Edip Adıvar ( Ateşten Gömlek, Sinekli Bakkal, Dağa Çıkan Kurt )
Reşat Nuri Güntekin ( Yaprak Dökümü, Yeşil Gece, Acımak, Anadolu Notları )
Ebubekir Hazım Tepeyran ( Küçük Paşa )
Ömer Seyfettin ( Efruz Bey )
Cumhuriyet Edebiyatı İçin Burayı Tıklayın
Yazar ve eserlerle ilgili ayrıntılı tablo için burayı tıklayınız.
Sessiz Ev, Orhan Pamuk‘un Cevdet Bey ve Oğulları adlı ilk romanından sonra 1983 yılında yayımlanan ikinci romanıdır.
Sessiz Ev Konusu:
Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı kafasına koymuş üç torunun, 1980 yazında İstanbul’dan elli kilometre uzakta, Cennethisar’da yaşayan babaannelerinin konağında geçirdikleri bir haftanın öyküsüdür.
Sessiz Ev Özeti:
Yüzyılın başında, siyasetle uğraştığı için İstanbul’dan uzaklaştırılan, sürgüne gönderilen dede, Cennethisar’da bir konağa yerleşmiş Bütün yaşamını Doğu ile batı arasındaki uçurumu bir çırpıda kapatacağını sandığı büyük bir ansiklopedinin yazımına vermiştir. Öldükten sonra babaanne ve yanında çalıştırdığı cüce bir kahya tek başlarına yaşayıp gitmektedirler. Her yaz olduğu gibi bu yaz da şehirden gelecek torunları beklemektedirler. Torunlar gelince, tam babaannenin düşündüğü gibi aynı konuşmalar yapılır ve herkes kendi odasına ve kendi dünyasına çekilir. Babaanneyle beraber dedelerinin mezarını ziyaret ederler. Kitapta bekirki bir konu işlenmemekte. Aslında kitapı ilginç yapan da bu. Olaylar sırasında kişilerin kendi bakış açılarından düşüncelerini anılarını öğreniyorsunuz.
Genel olarak iki aşk hikayesi işlenmiş. Aslında ikisi de platonik. Torunlardan biri olan Nilgün’e hala Cennethisarda oturan eski çocukluk aşkı ilgi gösteriyor. Adı Hasan olan bu platonik aşık geçen zaman içinde solcu görüşlerin etkisinde kalmış ve kasabada sanki onların bir adamı olarak yardım parası manasında haraç toplamaktadır. Diğer bir torun olan Metin ise Ceylan adındaki zengin bir kıza aşıktır. Bir süre sonra evdekilerin de bundan haberleri olacaktır. Faruk Bey uzun zamandır aşırı derecede içki içmektedir. Ev halkı ve babaane bunu görüp elinden bir şeyin gelmemesi nedeniyle üzülmektedirler. Olaylar çoğu zaman kişilerin kendi anılarıyla kesilemktedir. Kitabın sonlarına doğru Nilgün’ün cumhuriyet gazetesi aldığını gören Hasan Nilgün ile tartışırlar. Tartışma sonucu yere düşen Nilgün bir gün sonra beyin kanamasından hayatını kaybeder.
Sessiz Ev Ana Fikri:
Doğu ile batı arasındaki uçurumun bir anda bulunan bir buluşla değil ancak ve ancak insanların kafalarındaki değişimle kapatılabileceği.
Sessiz Ev Kitabındaki olaylar ve şahısların değerlendirilmesi:
Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (İstanbul: Varlık, 1994), s. 329-330’da Sessiz Ev’in olay örgüsünü şöyle özetler:
Roman, Gebze’ye bağlı Cennethisar’da eski, büyük, sessiz bir evde başlar. Evin sahibi yaşlı, yalnız, acılı bir kadındır: Fatma Hanım roman boyunca Büyükhanım ve Babaanne olarak da anılır. Evin bütün işlerinden cüce Recep sorumludur. Büyükhanım’ı yedirip içirmek, kaldırıp yatırmak, bulaşıkları yıkamak, evi silip süpürmek, çarşıya gidip gelmek hep onun görevidir. Büyükhanım’ın üç torunu bir hafta kalmak üzere ertesi gün buraya geleceklerdir. Bunun için evde yapılması gereken hazırlıklar tamamlanmıştır.
Fatma Hanım gece yatağında torunlarını düşünür, onlarla neyi, nasıl konuşacağını tasarlar. Sonra zihni geçmişe dalar. Ölü kocası Selâhattin Bey’i anımsar. Bir film şeridi gibi yaşamı gözlerinin önünden geçer. Doktor Selâhattin Bey özgür düşünceli bir kişidir. İttihat ve Terakki yönetimini beğenmez. Bundan ötürü, Talat Paşa’nın da baskısıyla İstanbul’dan ayrılmak, Gebze’ye gitmek zorunda kalmıştır. Şimdi Fatma Hanım’ın oturduğu ev işte o sürgün yıllarında yapılmıştır.
Belirlenen günde torunlar gelirler. En büyükleri Faruk tarihçidir, üniversitede doçenttir. Nilgün toplumbilim öğrencisidir, devrimcidir. Metin lisede okumaktadır. Amerika’ya gidip orada zengin olmayı kurmaktadır. Konuşmalar sürerken Recep sofrayı kurar. Yemekten sonra Faruk’la Nilgün uzun bir söyleşiye dalarlar. Metin kapağı dışarı atar, arkadaşı Vedat’ı arayıp bulur. Birlikte zengin çocuklarının oluşturduğu topluluğa katılırlar. Metin onlar arasında karşılaştığı Ceylan adlı kızdan pek hoşlanır.
Ertesi gün Büyükhanım’la torunları Selâhattin Bey’in mezarına giderler. Dua ederler. Fatma Hanım kendini tutamaz, ağlar. Torunlarının duyarsızlığına üzülür. Faruk Gebze Kaymakamlığı Arşivi’nde araştırma yapar. Eski gazete ve dergilerle mahkeme dosyalarını incelemeye girişir. Bundan büyük bir tat alır. Amacı, yörenin geçmişini gün ışığına çıkarmaktır. Akşamleyin yemekte o gün okuduğu belgeler üzerinde tartışırlar. Metin her gün çılgınlar gibi gezip eğlenir. Yiyip içer. Sarhoş olduğu bir sırada Ceylan’a sevgisini açıklar, ama kız oralı olmaz.
Recep evdeki işleri bitirdikten sonra geceleyin gezmeye çıkar. Yalnız başına sokaklarda dolaşır. Gençlerin boyunun kısalığıyla eğlenmesinden çekinir. Recep’in yeğeni Hasan sağcı bir teröristtir. Örgüt arkadaşlarıyla geceleri yollara, duvarlara afişler asar, sosyalizmi, komünizmi kötüleyen sözler yazarlar. Gündüzleri tehditle ve uydurma makbuzla esnaftan para toplarlar. Hasan, Nilgün’ün çocukluk arkadaşıdır ve ona eğilim duymaktadır. Kız bunu sezer, ama Hasan’a yüz vermez. Her sabah erkenden bir kitapla kıyıya gider, orada hem okur, hem de denize girer. Dönüşte bir Cumhuriyet Gazetesi alır. Hasan onu izler ve solcu olduğunu anlar. Durumu arkadaşlarına açar. Onlar böyle bir kıza ilgi duymasını hoş görmezler. Kızarlar. Aralarında anlaşırlar: Kızın yolunu kesecek ve ona bir kötülük yapacaklardır. Hasan denizden dönerken Nilgün’ün karşısına çıkar. Amacı, arkadaşlarının kurduğu planı ona bildirmektir. Fakat Nilgün onu dinlemez, “Pis faşist!” diye bağırır. Bunun üzerine Hasan’ın tepesi atar, kızı sokakta kıyasıya dövüp kaçar. Nilgün’ü Recep’le eczacı hanım eve götürürler. Eczacı hastaneye yatırılmasını önerir, ama Nilgün razı olmaz. Oysa yüzü morarmıştır, vücudu çürükler içindedir.
Geceleyin üç kardeş toplanır, gündüz olup bitenleri konuşurlar. Ertesi gün İstanbul’a dönmeyi kararlaştırırlar. Sabahleyin Recep torunlarının kararını Büyükhanım’a haber verir. Gençler kahvaltıdan sonra yukarı çıkıp onunla vedalaşacaklardır. Kahvaltıdan kalkınca Nilgün’ün başı döner, midesi bulanır. Gidip uzanır. Durumu gitgide ağırlaşır. Sonunda beyin kanamasından ölüverir. Gençler şaşırırlar, üzüntüden ne yapacaklarını bilemezler. Büyükhanım ise yukarıda, onların gelip vedalaşmasını bekler. Recep’i çağırır, ama o da gelmez. Aşağı inmeye çabalar, beceremez. Yatağına uzanır, yorganını başına çeker. Ev tam bir sessizliğe bürünmüştür. Hasan istasyona gider. Büfeden aldığı gazeteleri merakla, kaygıyla gözden geçirir. Nilgün’le ilgili bir haber çıkıp çıkmadığına bakar. Trene binerek Cennethisar’dan ayrılır.
Edebiyat