dostoyevski'ye ait olan 'öteki' ismiyle türkçeye çevrilmiş roman için (bkz: dvoynik)
içimizde olan diğeri. şizofreni filan deyip kestirip atmayalım.
bazen bu bazen öteki üste çıkar, diğeri hemen sahneden çekilir. robert louis stevenson'un seafoodplus.info ve seafoodplus.info'ı bu iş bölümüne iyi bir örnektir. bu çerçevede, ayrıca, fyodor dostoyevski'nin öteki'si (dvoynik) (bkz: #, #) ile borges'in öteki'sini (bkz: #, #) sayabiliriz. bu işin iç dinamiği nedir derseniz daha sigmund freud'a filan bulaşmadan denilebilir ki biri bizi şarj eder, öbürü enerjimizi alır gider. hangisi hangisi. kim bilir.
edit: seafoodplus.infoai#imgrc=eqvb4bethsgqwm:
ayrıca: (bkz: rene magritte/@invulnerable)
günlük hayattan örnekler politikacılardan alınabilir. güzel güzel konuşurken birden sapıtmaları bundan olabilir. bu sistem, belki de bir tür kendi kendini dolduruş mekanizmasıyla çalışıyor olabilir. sonradan takılmıştır her halde. yani şizofreni filan değilse, geriye mümkün nedenler olarak öyle çok fazla şey kalmıyor.
pek güzel bir mabel matiz şarkısı, albümdeki en beğendiğim parçalardan birisi, çok geçmeden istiklal'de yürürken hoş ezgileriyle kulaklara çalınacağına inanıyorum, dinleyin, dinlettirin.
dil bilgisinde, bir sıfat ve zamir görevleri bakımından tuttuğu işlevinden çok fenomonoloji ve varlık felsefesi alanlarında kavram boyutlarıyla öne çıkan çok anlam ve okumalı bir terimdir.
öteki, öbür, ötekisi kelimeleri benzer iki nesneden önem ve konum açısından uzakta olanı işaret eder. öteki, ötede bulunmanın, belki de, dayanılmaz
lığını da sergiler.
öteki, öte, uzak, yabancı, bilinmeyen ve dolayısıyla tehlike durumundadır. bu yüzden de, daima ürküten, kaçılan, çekinilecek olan potansiyel olagelmiştir hep.
karşılaştırmanın prensiplerinden olan kişinin öteki
ile karşı karşıya gelmesi ve sürekli onunla iletişim hâlinde olması, yazar ya da kitlenin diğer
ini tanımasının dışında kendisini de tanımasını sağlayacaktır. bir bakıma, öteki
kendinin aynası olacaktır.
sartre, dünya görüş ve yaklaşımımızı bulandıran, bizi bir nesne haline getiren olarak gösterir öteki
ni. temelinde, utanç, aşk ve özgürlükler arasındaki ilişkinin oluşuna dikkat çeken yazar, varlığın, kendisi için ötekiyle olan irtibatına vurgu yapar.
varoluşçu felsefenin ana alt katmanlarında yer alan, being for the other (öteki için varlık), başka insanlarla olan ilişkilerde varlığın onlar için nesneleşme durumunu ortaya çıkarır. kişi, karşıdakini özne olarak algılarken; kendisi bir nesne hâline gelir. bu yüzden, bir takım kaçınılmaz çatışmalar yaşanır.
büşra'dan daha derli toplu ve daha mantıklı bir başörtülü kız imajı çizmiştir ama yine de tam tutturamamış kitap.
spoiler
ayrıca sonunda tıpkı büşra'nın sonundaki gibi başörtüsünü açmanın hayat kurtarması dikkat çekiyor.
spoiler
seafoodplus.info
seafoodplus.info/10/seafoodplus.info
ön not: burada kastedilen öteki kelime olarak öteki değil de "öteki"nin işaret ettiği özne(ler). bunun yerine "diğeri", "muhatap", "karşındaki" vs de kullanılabilirdi herhalde. parmağımın gösterdiği yere bakın rica ederim.
öteki bir lütuf (rahmet, mercy) gibi. ötekinin görevi sınırlı kişiliğinizle tahayyül bile edemeyeceğiniz -beklenmedik- eylemlerde bulunmak. şaşırtmak. havuzu şöyle bir karıştırmak. bütün gerilimler aynıyken akım olmayacağı gibi bütün tazyikler aynıyken cereyan da olmuyor. öteki o farkın diğer kutbu. monopollük limitlere mahsustur. limit değiliz.
rüya sıkıcı. adım atıyorsun, köşeyi dönüyorsun, beynin oluşturuyor her hareketi, her oluşu, her görüntüyü-sesi-hissi. kendi kendini ancak bir yere kadar şaşırtabiliyorsun. rüyadaki beklenmedikler aslında o kadar da beklenmedik değil. o aslanın o köşeden çıkacağını biliyordun aslında.
öteki tekliğin kibrini kırıyor. 1 çok kibirli bir sayı, asal bile değil, asallar onun üzerinden tanımlanıyor. 2 öyle mi ya. ancak 2 olunca 3 olabiliyor, 4 olabiliyor, çeşitlilik olabiliyor, sonsuzluğa adım (glimpse) olabiliyor.
yani bir nevi vahdet-i vücud'un bu yanındaki arızlı (hem sekelli hem tesadüfi) oluşa şükretmek gerekiyor.
dördüncü tekil şahıs. üçümüzden biri değil. hiç olmadı.
evet itiraf ediyorum mabel matizin her sarkisini dinlerken cok guzel evet bu da cok guzel diyorum ama bu nedense beni benden aldi. icime isledi resmen. sarki nakaratlarini genelde ezbere dayali olsun sarki diye yazarlarinin cok umursamadigini daha dogrusu sarki akilda kalsin diye daha basit cumleler sectiklerini dusunen ben, bu sarkinin nakaratina hasta oldu. bir kere de ben soyleyim de su nakarati icim rahatlasin.
hangi kan affeder, bayim, kalbinizdeki kini?
hangi gok temize ceker ellerinizdeki kiri?
bir tutam ya da bir kac tomar, ah yalan bu, ne farkeder?
kahrinizin kulledigi ser hangimizi yakar?
hrant dink'in anısına yazıldığını öğrendiğimde daha da anlamlanan mabel matiz şarkısı.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
Parlak salonlarınızdan, kirli mutfaklarınızdan
Binbir çıkmaza çıkan daracık koridorlarınızdan
Hele döl tutmayan, zihni kaygan yatak odalarınızdan
Çok sıkıldım, çok sıkıldım
Şekerlerinizden, uçan balonlarınızdan
Kuru sıkı, patlak korkak, yaman silahlarınızdan
Dinmek bilmeyen keyfi karın ağrılarınızdan
Çok sıkıldım, çok sıkıldım
Hangi kan affeder bayım
Kalbinizdeki kini?
Hangi gök temize çeker
Ellerinizdeki kiri?
Bir tutam ya da birkaç tomar
Ah yalan bu, ne fark eder
Kahrınızın küllediği şer
Hangimizi yakar?
Şekerlerinizden, uçan balonlarınızdan
Kuru sıkı, patlak korkak, yaman silahlarınızdan
Dinmek bilmeyen keyfi karın ağrılarınızdan
Çok sıkıldım, çok sıkıldım
Hangi kan affeder bayım, kalbinizdeki kini?
Hangi gök temize çeker
Ellerinizdeki kiri?
Bir tutam ya da birkaç tomar
Ah yalan bu, ne fark eder
Kahrınızın küllediği şer
Hangimizi yakar?
Hangimiz öteki?