vezir kime denir / Osmanlı'da Sadrazam (Vezir-i Azam) | Serenti

Vezir Kime Denir

vezir kime denir

Vezir Amid&#;lm&#;lk kimdir? Amid&#;lm&#;lk kime denir? Amid&#;lm&#;lk nedir, ne demek?

Amidülmülk nasıl öldü? Alparslan Büyük Selçuklu dizisiyle Amidülmülk kelimesinin anlamı merak ediliyor. Amidülmülk kelimesinin kimler için kullanıldığı tarihi kaynaklarda açıklanmıştır. Peki ama dizide de gündem olan bu karakterin adı kimler için kullanılır? İşte Amidülmülk karakterine dair bilgiler

Haber devam ediyorHaberin devamı
Haber devam ediyorHaberin devamı

Amidülmülk nasıl öldü? Amidülmülk kelimesinin anlamı her dönem sorgulanmaktadır. Özellikle tarihe ilgi duyanlar amidülmülk kelimesinin ne anlama geldiğini sorgular. Farsça mı Türkçe mi bir kelime olduğu da aratılanlar arasında. İşte Amidülmülk kelimesine dair bilgiler

Amidülmülk kimdir, ne demek?

Amîdülmülk (devletin direği) lakabı ile bilinen Kündürî, Sultan'ın başka vezirleri olmasına rağmen kaynaklar da “Selçukluların ilk veziri” olarak nitelendirilmesini, vezirlik kurumunu daha önce örneği görülmemiş bir biçimde etkin hale getirmesine borçludur diyebiliriz.

Vezir, İslâm devletlerinde hükümdardan sonra gelen en yetkili yönetici.

Sıradaki haberSıradaki haber
Sıradaki haberSıradaki haber

Bilge Tonyukuk kimdir? Bilge Tonyukuk yazıtında ne anlatılıyor? Bilge Tonyukuk  ne zaman ve nerede yaşadı ? Bilge Tonyukuk'a neden "bilge" diyorlar? Bilge Tonyukuk'un hayatı

Göktürkler, bozkır uygarlığından yerleşik uygarlığa geçiş döneminde, Türk boylarının başına geçen hakan sülâlesidir (). Kurdukları devlete de Göktürk Devleti denir.

Tonyukuk; İlteriş Kağan (Kutluk), Kapagan Kağan, Bögü Han ve Bilge Kağan'a baş vezirlik yaptı. Bazı savaşlarda başkomutan oldu."Tonyukuk" sözcüğü, "giysisi yağlı" anlamına gelmektedir. O dönemlerde, lekeli bir giysi, "zenginlik ve cömertlik" belirtisiydi.

Kendi adına dikilen abideye yazdırdıklarından anlaşıldığına göre; Çin’de doğmuş, Çin esaretinden İlteriş (Kutluk ) Kağanla birlikte kurtularak Türklerin Çin esaretinden kurtuluş savaşını idare etmiş, gençlik yıllarında ataklık ve cesaretiyle, yaşlılığında da tecrübe ve bilgisi ile devletine hizmet vermiştir. Damadı Bilge Kağanın Türk milletini yerleştirmek ve Budist tapınakları açmak gibi fikirlerini reddetmiştir. Bu sebeple milleti her an at sırtında harbe hazır tutmuş ve Türklüğün İslamiyete girmesine zemin hazırlamıştır. Politikayı iyi bilen, halk ruhunu derinlemesine kavramış olan bu meşhur Göktürk vezirinin kendi adına M.S. yıllarında dikilen kitabesi, Moğolistan’ın Bayın Çoktu seafoodplus.info ve sanatsız bir dille yazılan bu kitabede; Çin esaretinin çilesinden, Çinlilerin hile ve zulümlerinden bahsedilerek halka öğütler verilir. Bazı bölümlerde de kendi hayatından bahisler vardır.

Bilge Tonyukuk ve Mücadelesi:

Türklerin Çin esaretine kesin olarak  yılında son veren ve Kuzey Çin'de bir ayaklanma organize eden  Aşına ailesinden Kutlug olur. Göktürkler ve diğer Türk göçebe imparatorluklarının kurucusu ve yönetenleri, Aşına sülalesindendir. Başlangıçta 17 kişi olan İsyancıların sayısı, kısa zamanda 5 bine yükselir. Bunlar arasında ünlü devlet adamı ve kumandanı Tonyukuk da vardır.

Kutlug ile Tonyukuk önce Kuzey Çin eyaletine baskın yaparlar(). Bol miktarda at, koyun, deve ele geçirirler ve Gobi Çölü ile Orhun ırmağı arasına çekilirler.

Yılında gerçekleşen "İnekler Gölü" savaşında Oğuzlar mağlup edilerek, Türklerin kutlu toprağı sayılan Ötüken yaylası ele geçirilir. Kutlug, kağan ilan edilir ve il-teriş(İl-i, yani devleti derleyip toplayan) unvanını alır. Böylece kurulan II. Göktürk Hakanlığı, Kutlug tarafından teşkilatlandırılır. Bir kardeşi "yabgu", Kapgan adındaki diğer kardeşi "Şad" tayin edilir. Tonyukuk, "aygucı" (Devlet baş müşaviri, danışmanı) olur.

Tonyukuk’un, kendi adına diktirdiği kitabesinden; Göktürkler, Juan Juan Devleti’nin elinde esir iken doğduğu anlaşılıyor. Esaretten İlteriş Kutlug Kağan ile birlikte kurtulmuş, Türklerin istiklal savaşını, bu hakanla birlikte idare etmiştir ve Göktürk Devleti’nin kuruluşunda görev almıştır. Tonyukuk İyi bir stratejist ve taktik ustasıdır.

Tonyukuk'un, İlteriş Kutlug Kağanla birlikte verdikleri mücadele Tonyukuk yazıtlarında şu şekilde anlatılır:

"Bu Türk bodununa pusatlı yağıyı(silahlı düşman) yaklaştırtmadım. Damgalı at yürüttürmedim. İlteriş Kağan kazanmasaydı ve de ben kendim kazanmasaydım il yine, bodun yine yok olacaktı. Kazandığı için ve de kendim kazandığım için il yine il, bodun yine bodun oldu."

‘Tanrı yarlıgadığı için Türk milleti içinde silahlı düşmanı gezdirmedim. Damgalı atı koşturmadım. İlteriş Kağan çalışmasaydı ona uyarak ben kendim çalışmasaydım, il de millet de yok olacaktı. Çalıştığı, çalıştığım için il, il oldu. Millet de millet oldu. Kendim artık kocadım… Şimdi Türk Bilge Kağan, Türk müstakil milletini, Oğuz milletini iyi idare ederek tahtında oturuyor.”

Ölümü:

Ömrünün büyük bir kısmı savaşlarda geçen Tunyukuk kendi yazdırdığı kitabesinde; güçlü ve cesur kaganı ile beraber düşmanlarını nasıl alt ettiklerini de bizzat anlatmaktadır. Çünkü hem batıya, hem doğuya, hem de kuzeye yapılan birçok seferlerde Tunyukuk ön plandadır. Mesela devletin merkezi Oguzlardan alındıktan  sonra   senesinde, Çin’e  Kök  Türk  akınları  başlar.  KapganKagan’ın Çin’e yapılan bu seferlere karar vermesinde Tunyukuk’un büyük payı vardır. O kitabesinde; “Türk milleti yaratılalı, Türk kaganı oturalı, Şantungşehrine, denize, ulaşan yok idi. Kaganıma söyleyip, ordu yolladım. Şantung şehrine ve denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir ele geçti. Wu Hsien-pen Ta-tu harap olan ordugâhında ölü bırakıldı”, diyor.

Büyük Türk Veziri Bilge Tonyukuk yılı civarında vefat eder. Batılılarca ?Göktürk Bismarck'ı olarak adlandırılan Tonyukuk, Türklerin istiklalini yeniden kazandığı II. Doğu Göktürk Devleti zamanında yaklaşık 50 yıl devlet hizmetinde bulunmuş bir devlet adamıydı. Tonyukuk, Türklerin sadece askerlik ve devlet işleriyle uğraşmamış, ayrıca Türk milli kültürünün oluşumu yönünde de ciddi çabalar göstermişti. O, Türklerin milli benliği ile uyuşmayan çabalara karşı çıkmıştı. Örneğin, Türklerin yerleşik hayata geçmesine karşı çıkmış, ayrıca Budizm ve Taoizm gibi Uzakdoğu dinlerinin benimsenmesinin Türklerin savaşçı yapısını törpüleyeceğini düşünerek, bu çabalara karşı çıkmıştı. O, Türk milli yapısının oluşumuna büyük katkılarda bulunmuş büyük bir bilgeydi.

Bilge Tonyukuk kitabesinden kesitler:

Birinci taş (Doğu Cephesi):

İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptettiler. Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar.

Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Kırgızların güçlü kağanı da düşmanımız oldu. 

İkinci taş (Batı Cephesi):

“Haberciyi getirdiler. Sözü şöyle idi: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı dedi. Bu sözü işitince beğler, hepbirlikte geri dönelim, zayıfın utancı daha iyidir dediler. Ben şöyle dedim; ben, Bilge Tonyukuk: Altun Ormanını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik. Gelenler yiğit dediler duymadılar; tanrı, Umay, mukaddes yer su üzerine çöküverdi. Niçin kaçıyoruz? Çok diye niçin korkuyoruz? Azız diye niçin kendimizi küçümsüyoruz? Hücum edelim dedim. Hücum ettik ve yağmaladıseafoodplus.info gün ateş gibi kızıp geldiler. Savaştık.

İkinci taş (Doğu Cephesi):

Kapgan Kağan Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim. Öncüleri yine uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık. Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun ardından ben kazanmasaydım il yine, millet yine yok olacaktı. O kazandığı için, ardından ben kazandığım için il yine il oldu, millet yine millet oldu.

Ben artık yaşlandım, kocadım. Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?

Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.”

Vezir

Osmanlı Devletinde askerî ve idârî sâhalarda geniş selâhiyetlere sâhip en üst derecedeki memurlara verilen ünvân. Vezir kelimesi, lügatta “yardımcı” mânâsına gelmekte olup, devlet başkanı olan pâdişâhın hemen hemen bütün işlerini yüklenen ve hükümdârlıkla ilgili meselelerde görüş ve tedbiriyle ona yardımcı olan kimsedir. Vezirlerde, doğruluk, sabır, metânet ve yücelik gibi dört haslet bulunurdu.

Vezir ünvânı ilk defâ Abbâsî Devletinde, daha sonraları da çeşitli İslâm devletlerinde kullanılmaya başlandı. Büyük Selçuklu, İlhanlı, Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar da bu ünvânı kullandılar.

Osmanlılarda vezirlik müessesesi ilk defâ, Orhan Gâzi zamânında () kurulan dîvân teşkîlâtının başına vezir ünvânıyla bir zâtın getirilmesiyle teşekkül etti. İlk vezir ulemâ sınıfından gelmiş olan Alâaddîn Paşa olup, bunu yine aynı sınıftan Ahmed Paşa bin Mahmûd, Hacı Paşa ve Sinâneddîn Yûsuf Paşa tâkip ettiler. Yûsuf Paşa, Orhan Gâzinin son ve Murâd-ı Hüdâvendigâr'ın ilk vezîriydi. Onun vefâtından sonra Sultan Murâd, Çandarlı Kara Halîl'i vezârete getirmiştir.
Orhan Gâzi zamânında tek vezir olup, dîvân; vezir, kâdı ve hükümdâr olmak üzere üç kişiden teşekkül ediyordu. Devletin büyümesi ve işlerin artması üzerine, vezirleri de arttırmak îcâb etti. Böylece sayıları artan vezirlerden biri vezîriâzam ismiyle baş vezir tâyin edildi. Kânûnî Sultan Süleymân Han () zamânından îtibâren vezîriâzam yerine sadrâzam ünvânı kullanılmaya başlandı.

Vezirlik rütbesine yükselebilmek için mükemmel hizmet etme, iktidâr ve ehliyet sâhibi olma özellikleri aranırdı. Mîr-i mîrân da denilen bir beylerbeyinin vezir olabilmesi için, sancakbeyliğiyle eyâletlerde uzun müddet hizmet ettikten sonra Rumeli beylerbeyi olması lâzımdı. Ancak oradan vezirliğe geçebilirdi.

Kânûnî Sultan Süleymân zamânının sonuna kadar merkezdeki vezir adedi dörtten yukarı çıkmamıştı. Bundan sonra artarak yediye kadar çıktı. Sonradan vezir adedi daha da artınca, kubbe vezirliğinden hâriç olarak bâzı mühim eyâletlere (Bağdat, Budin, Yemen gibi) vâli olarak vezirler gönderildi. Daha sonra bu da kâfi gelmediğinden eyâletler parçalandı ve birkaç sancak birleştirilip bir vezire verildi.

Vezirliğe tâyin edilenler evvelâ pâdişâh huzûrunda ve sonra da sadrâzam tarafından kabullerinde hil'at giyerlerdi. Bundan sonra vezir tâyin edilen zâtın vezâret menşûr veya berâtı reîsülküttâb; nişân-ı hümâyûn takımı da nişancı tarafından alınarak konağına götürülürdü. Bu hizmetlerinden dolayı yeni vezir; reis efendiye, nişancı, mîr-i âlem ve çavuşbaşıya kânûnen muayyen ve münâsip hediyeler verirdi.

Kubbe vezirleri dîvân toplantıları sırasında vezîriâzamın sağında otururlardı. Dîvân-ı hümâyûnda işler çok olduğu zaman kubbe vezirleri vezîriâzamın izniyle tuğra çekerek nişancıya yardım ederlerdi.

Kubbe vezirleri zaman zaman serasker veya serdâr ünvâniyle sefere memur edilirlerdi. Böyle durumda maiyetine kapıkulu askerinden münâsip miktarda yeniçeri, cebeci, topçu ve süvârî askeri verilirdi. Ayrıca mâlî işlerini görmek üzere bir defterdâr veya defterdâr makâmında bir hazîne kâtibi bulunur ve kendi tezkirecisi de reîsülküttâb vazîfesi görürdü.
Serdâr vezir hareketinden îtibâren dîvân kurar, dâvâ dinlerdi. Maiyetindeki vazîfe sâhipleriyle gideceği mıntıkalardaki azl ve tâyin husûsunda selâhiyeti vardı. Dönüşünde yaptığı işler hakkında dîvân-ı hümâyûna bilgi verirdi.

Yine vezirler bir vazîfeyle taşraya çıktıklarında, eyâletine gidinceye kadar yol üzerinde dâvâlara bakmak ve karar almak selâhiyetine sâhiptiler. Aynı durum İstanbul'a dönen vezirler için de geçerliydi. Ancak, kendisi bir vezîrin eyâletine uğrarsa orada dâvânın hâllini ona havâle ederdi.
Vezirler gelir bakımından büyük imkânlara sâhip olup, bunların başlıca gelir kaynaklarını kendilerine tahsis edilen haslar teşkil ederdi. Fâtih Kânunnâmesi'ne göre; bir vezîrin haslarının yıllık geliri akçeydi. Bunlar diğer Türk İslâm devletlerinde olduğu gibi ganîmetlerden de pay alırlardı. Vezir, kendi hasının her beş bin akçelik geliri için sefere bir cebelü asker götürmeye mecburdu.

Yaşı îtibâriyle hizmet yapamayacak bir dereceye gelen veyâhut uzun tecrübelerle idârî ve askerî aczi anlaşılan bir vezir, tekâüd edilerek kendisine geçinebilecek kadar tekâüd hasları veya bir mahallin mukâtaasından veya başka bir yerden muayyen bir para verilirdi.
Vezirler hakkında şikâyet olur ve hakkındaki şüpheler sâbit olursa, kendisinden vezirlik alâmetleri ve rütbeleri alınarak belli bir mahalde ikâmete mecbûr tutulurlardı. Eğer halka zulüm ettikleri duyulursa, muhâkeme edilerek cezâlandırılırlardı.

Kalabalık maiyetlere sâhip olan vezirlerin emirleri altında en az üç yüz kişi bulunurdu. Kapı halkı denilen bu maiyetin kalabalığı vezîrin derecesini gösteren bir ölçüydü. Her vezîrin dokuz kat mehterhânesi vardı. Fakat bu mehterhânede pâdişâhlık alâmeti olan kös bulunmazdı.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir