Başbakan Erdoğan dün Malatya’da yaptığı mitingde bir şiirde yer alan dizeleri AKP’li seçmenlerle paylaştı.
Erdoğan’ın söylediği “Nâdânı terk etmeden, yârânı arzularsın” dizeleri sosyal medyada çok konuşuldu. Bu dizelerin ardından Başbakan "Evet, biz, nadanı terk ettik, işte yaranı bulduk. Farkımız bu. Yaran burada ama bunlar bulamıyor. Sıkıntıları orada" ifadelerini kullandı.
Peki, Başbakan’ın söylediği o dizelere kime ait ve ne anlatmak isteniyor?
O dizeler sufi- tasavvuf edebiyatı şairi Niyazi Mısri’ye ait olan “Arzularsın” şiirinde yer alıyor. “Nâdânı terk etmeden, yârânı arzularsın. Hayvanı sen geçmeden insanı arzularsın” dizelerinde cahil insanlardan vazgeçmeden dostların bulunamayacağı anlatılıyor.
İşte Başbakan’ın o konuşması ve şiirin sahibi sufi- tasavvuf edebiyatı şairi Niyazi Mısri’ye ait o dizeler:
[VIDEOPLAYER]
seafoodplus.info
edirnekapı-sulukule civarlarında bir yerde sokağı vardır. niyazi mısri sokağı.
hakkında abdulbaki gölpınarlı tarafından bir makele kaleme alınmıştır. kendisinin idamlık olduğunu ancak neden idam edilmediğini bu makelede açıklamaktadır. bu makaleye şarkiyat mecmuası'nın vıı. sayısından ulaşabilirsiniz.
ek: makalenin pdf formatına aşağıdaki bağlantıya tıklanarak ulaşılabilinir.
seafoodplus.infoja&bvm=bv,seafoodplus.info
ey derde derman isteyen, yetmez mi dert derman sana;
ey rahat-ı cân isteyen, kurban olandır can sana..
yağma edersin varlığın, gider gönülden darlığın;
mahveylesin ağyarlığın, yar oliser mihmân sana..
sermaye bu yolda hemân, teslim olur bana inan;
sıdk ile allah'a dayan, etmez mi gör ihsan sana..
tevhide tapşır özünü, kimseye açma râzını;
şeyh izine tut yüzünü, şeyhin yeter bürhan sana..
eyvan kişi yol alamaz, maksudunu tez bulamaz;
bekle maarif kapısın, yüz göstere irfan sana..
dünya ile ukbâyı ko, ulâ ile uhrâyı ko;
var ol kuru sevdayı ko, matlâb yeter sübhan sana..
candan talep kıl yârını, ver cânı bul didârını;
yok eyle kendi varını, kim var ola canan sana..
çöreklerin hep sağ olur, zehrin kamu bal yağ olur;
dağlar yemişli bağ olur, cümle cihan bostan sana..
güçtür kati hakkın yolu, dergâhı hem gâyet ulu;
sıdk ile olmazsan kulu, etmez yolu âsan sana..
kulluğa bel bağlar isen, şâm-ü seher ağlar isen;
sular gibi çağlar isen, tez bulunur ummân sana..
bülbül oluben ötegör, gül gibi açıl tütegör;
aşk od'una can atagör, gülzâr olur niyrân sana..
yüzün niyazi ile hâk, derd ile bağın eyle çâk;
kalbin sarayın eyle pâk, şâyet gele sultan sana..
kendisin şu sözü cumhurbaşkanımızın konuşmasında geçmiş beni fazlasıyla güldürmüştür "malatyalı niyazi mısri ne güzel söylemiş "nadanı terk etmedin, yaranı arzularsın" diye. evet, biz, nadanı terk ettik, işte yaranı bulduk. farkımız bu. işte yaranı bulduk, yaram burda. ama bunlar bulamıyor, sıkıntıları orada."
en sıra dışı sufiler listesinde ilk ona girecek bir veli. yanlış anlaşılmaya müsait bunca sözü olmasına rağmen, en sofu müslümanlardan bazısının bile onu sevmekten kendilerini alamamalarının bir hikmeti olsa gerektir. melamiler kendisini pir kabul eder divan'ının şerhini okurlar, son dönem nakşibendi şeyhlerinden ihramcızade ismail hakkı (k.s.) da onun divanını okur ve okutur, hatta "dört ilahi kitaptan sonra beşinci bir kitap gelse, niyazi'nin divan'ı olurdu" dediği rivayet olunur, said nursi en zor zamanlarında onun dizeleriyle avunur, padişah gider kabrinden özür diler, aleviler alevi, sünniler sünni hatta hıristiyanlar hıristiyan olduğunu iddia eder. ilginç biçimde ben de kendisini sevmemeye çok gayret ettiysem de başaramadım. belki de limni'den hemşehri olduğumuz içindir. limni göçmenleri kendisini mısri sultan olarak bilir, büyük saygı duyarlar.
ha bir de limni demişken, limni'ye haksız yere sürgün edildiğinde, "osmanlının çöküşü için dördüncü kat semâya bir kazık çaktım!" der. gerçekten de osmanlı, onun kazık çaktığı yerde limni'de (mondros, limni'nin, mısri'nin gömüldüğü yere bakan limanının adıdır) yıkılır.
dağlar gibi kuşatmış benlik günahı seni
günahını bilmeden gufranı arzularsın.
sen şarabı içmeden serhoş-u mest olmadan
nicesi hak emrine fermanı arzularsın.
cevzin yeşil kabuğunu yemekle tad bulunmaz
zâhir ile ey fakih kuranı arzularsın.
gir semâ'a zikrile gel yane yane hû deyu,
er safay-ı aşk-ı hakka yane yane hû deyu..
hep erenler öyle kaldırdılar can perdesin,
açtılar gözlerin andan yane yane hû deyu..
gördüler hû kaplamış hep on sekiz bin âlemi,
feyz alırlar cümle hû'dan yane yane hû deyu..
zât-ı hakkı buldular, buluştular bu hû ile,
dost göründü her taraftan yane yane hû deyu..
ey niyazi gönlüne âşıkların hikmet dolar,
küntü kenz'in haznesinden yane yane hû deyu..
niyâzî-i mısrî
hayatı emine ışınsu tarafından bukağı adıyla kitaplaştırılmıştır.
bakıp cemali yare
çağırırım dost dost
dil oldu pare pare
çağırırım dost dost
mescitte meyhanede
hanede viranede
kabede puthanede
çağırırım dost dost
gördüğüm hep dost yüzü
ondan ayırmam gözü
kabedir dostun yüzü
çağırırım dost dost
gelmişim dost ilinden
koklayarak gülünden
niyazinin dilinden
çağırırım dost dost
aşık niyazi
nefsini terk etmeden rabbini arzularsın,
hayvanı sen geçmeden, insanı arzularsın.
(men arefe nefsehü, fekad arefe rabbehu),
kendini sen bilmeden, sübhanı arzularsın!
sen bu evin kapısın, henüz bulup açmadan,
maşuka kavuşacak, zamanı arzularsın.
dışarı üfürmekle, yakılır mı bu ocak?
gönlün hakka vermeden, ihsanı arzularsın!
dağlar gibi kuşatmış, tenbellik, kardeş seni,
günahını bilmeden, gufranı arzularsın!
konuk için evin yok, hiç hazırlığın da yok,
ıssız dağın başında, mihmanı arzularsın!
bostanı, bağı gezdim; meyvesin bulamadım,
sen söğüt ağacından, rummanı arzularsın!
gece sayıklar gibi, anlaşılmaz söz ile,
sen de mi ey niyazi, irfanı arzularsın?
camı temizlemeden, aynayı arzularsın,
zünnarını kesmeden, imanı arzularsın!
küçük çocuklar gibi, binersin ağaç ata,
tecriben yok, topun yok, meydanı arzularsın!
karıncalar gibi sen, ufak ufak yürürsün,
meleklerden ileri, seyranı arzularsın!
topuğuna çıkmadan, suyu deniz sanırsın,
sen dereyi geçmeden, ummanı arzularsın!
haydi niyazi yürü, atma okun ileri,
derdiyle kul olmadan, sultanı arzularsın!
niyazi mısrî hz.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.