Manş Tüneli, İngiltere ile Fransa'yı denizden birbirine bağlayan Fransa ve İngiltere ortak yapımı bir demir yolu tünelidir. Manş Denizi'nin tebeşir kayalarından meydana gelen tabanında kolayca tünel açılabileceğini düşünen bir Fransız mühendis, 'de Dover Boğazı'nda iki kıyıyı birleştiren bir tünelin yapılmasını teklif etti. Napolyon tarafından beğenilen teklif savaş yüzünden askıya alındı. Bu tür teklifler yüzyılda defalarca gündeme geldi. 'li yılların başlarında bazı özel kuruluşlar iki kıyı arasında bir Demiryolu tüneli yapmak için kazılara başladılar. Tünel m'ye ulaştığında basının, İngiltere'nin güvenliği açısından projenin tehlikeli olduğu hakkındaki kampanyaları yüzünden yapım durduruldu.
Fransa ve İngiltere hükûmetleri 'lı yılların ortalarında tünelin yapılması için tekrar anlaştılarsa da daha sonra yüksek maliyetleri gerekçe gösteren İngiltere, 'li yıllarda yapımı durdurdu. Bu süre içinde tünelin her iki taraftan 2,4km'lik kısmı kazılmıştı. Manş Tüneli 'da tekrar gündeme geldi. Projenin maliyeti Fransız ve İngiliz firmalarından meydana gelen bir şirketler birliği tarafından çok sayıda bankadan borç alınarak ve hisse senedi çıkarılarak karşılandı. Dover ile Calais'yi birbirine bağlayan tünel kilometre ( mil) uzunlukta olup, 6 Mayıs 'te tünel açılışı yapıldı.
işçinin görev aldığı bu projede, milyonlarca metrik tonluk taş, toprak ve çamurun atılması için kazı makineleri kullanılmıştır. Bunlardan iki kazıcı ile kanalın iki ucundan kazmaya başlamıştır. Her biri bir lazer ışını yardımıyla yönlendirilmiştir.
Tünelin su altındaki bölümünün uzunluğu 38 kilometredir. Tünel, tünelin iki ucu arası karşılıklı sefer yapan arabalı trenler, Londra, Paris, Brüksel ve Amsterdam arası sefer yapan Eurostar trenleri ve yük trenleri tarafından kullanmaktadır. Tünel, LGV Nord hattı ile Lille ve Paris'e, Lille'in doğusunda LGV Nord'dan çatallanan HSL 1 hattı ile Brüksel'e ve High Speed 1 hattı ile de Londra'ya bağlanır. Yüksek hızlı demiryollarını kullanmayacak trenler, tünelin bitiş noktalarının hemen ilerisindeki bağlantı hatlarıyla konvansiyonel hatlara geçiş yapar.
Fransanın Calais kentinden Manş Denizi üzerinden Birleşik Krallıka (İngiltere) geçmeye çalışan göçmen botunun batarak 17 erkek, biri hamile 7 kadın ve 3 çocuğun hayatına mal olması, Manş Denizinde son yılların en büyük can kaybı olarak kayda geçti ve göçmenlerin ölümü iki ülkede de geniş yankı uyandırdı.
Yaşanan facianın ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Birliğini (AB) göç sorununa ilişkin acil toplantı yapmaya çağırdı ve Fransanın, Manş Denizinin mezarlığa dönüşmesine izin vermeyeceğini söyledi. Macron ile Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, olayın ardından yaptıkları telefon görüşmesinde de düzensiz göçü durdurmanın aciliyeti konusunda anlaştı. Ancak Johnsonın telefon görüşmesinden bir gün sonra göç kriziyle başa çıkmak için Macrona gönderdiği 5 maddelik planın yer aldığı mektup Fransayı kızdırdı.
Johnson, mektubunda, insan kaçakçılığı yapan suç çetelerinin işlerine balta vuracağını öne sürdüğü planın, Fransanın da çıkarına olacağını savundu. Fransa ise Johnsonın düzensiz göç krizine ilişkin gönderdiği mektubu sosyal medyada paylaşmasına tepki olarak 28 Kasım Pazar günü Calais kentinde birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesinin katılımıyla düzenlediği toplantıya Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Priti Pateli davetini iptal etti.
Birleşik Krallık hükûmetinin bakanlarına göre, Fransa ile yaşanan göçmen krizinin arkasında Macronun Brexit ceza stratejisi var. Birleşik Krallık ile balıkçılık konusunda da sorun yaşayan Fransanın göçmenleri durdurmada isteksiz davrandığı iddia ediliyor. Fransa ise Birleşik Krallıkın göçmen sorununu yeterince ciddiyetle ele almadığı eleştirisinde bulunuyor. İki ülke arasında yaşanan göç krizi, liderlerin birbirlerini suçlamasıyla ve tepki göstermesiyle giderek büyüyor.
11 aydır devam eden balıkçılık hak ve kotalarına ilişkin anlaşmazlık yaşayan iki ülke arasındaki krizlere bir yenisi daha eklenmiş oldu. Göçmenleri daha önce kamyon ve tırlarla Manş Denizi Tüneli üzerinden Birleşik Krallıka göndermeye çalışan insan kaçakçıları, yeni tip koronavirüs (Kovid) salgını ve tünel geçiş kontrollerinin sıkılaştırılması nedeniyle daha çok küçük teknelerle bu kişileri taşıma yoluna başvuruyor.
ABden ayrılan Birleşik Krallıkın göçmen politikası artık AB kurallarına bağlı değil ve hâlihazırda Birlik ile arasında yürürlükte olan bir iade anlaşması da bulunmuyor. Brexitin ardından iade düzenlemelerini artık AB ülkeleriyle ayrı ayrı müzakere edilmesi gerekiyor. Brexitin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen, taraflar arasında bir iade anlaşmasına hala varılamamış olması düzensiz göçmenleri de cesaretlendiriyor. Böylelikle Brexitin ardındaki ilk yılda rekor sayıda göçmen, Manş Denizini geçerek Fransadan Birleşik Krallıka ulaştı. Krallık, bu yıl 25 bin den fazla göçmenin küçük teknelerle tehlikeli sularda yolculuğa çıktığını ve bunun, deki toplam sayının 3 katından fazla olduğunu açıkladı.
Birleşik Krallık yetkilileri, kıyılarına ulaşan bu göçmenlerden sadece 5inin Avrupaya iade edildiğini belirtti. Buna karşılık, Brexit geçiş döneminin halen devam ettiği de ise küçük teknelerle geçen kişi Avrupaya geri gönderildi. Fransız yetkililerin verilerine göre ise bu yılın başından bu yana 31 bin düzensiz göçmen Fransadan gelerek geçmeye çalıştı ve 7 bin düzensiz göçmen Manş Denizinde kurtarıldı.
Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Eylül itibarıyla son 12 aylık dönemde 37 bin sığınma başvurusunda bulunuldu ve bu sayı ten bu yana yapılan en yüksek iltica talebi olarak kayda geçti. Eylül e kadar yapılan bu sığınma talebi, Haziran ten bu yana herhangi bir 12 aylık dönemde görülen en yüksek rakam oldu. de aynı dönemde 31 bin ve da 35 bin sığınma başvurusu yapıldı. Eylül e kadar yapılan 37 bin sığınma talebi, Avrupada göç krizinin zirvede olduğu da kaydedilen 36 bin sayısını da geride bıraktı.
Fransanın kuzeyindeki Calaisde bulunan ve kötü şartlar içinde yaşam mücadelesi veren çok sayıda düzensiz göçmen halen yasa dışı yollarla Birleşik Krallıka geçmeye çalışıyor. Brexitin ardından ABnın sınır kapısı niteliği taşıyan Fransanın Calais kenti aslında uzun yıllardır göç sorunuyla boğuşuyor. Calaisdeki kampta kalanlarla daha önce yapılan bir anket, büyük çoğunluğunun Birleşik Krallıka gitmeyi planladığını, çok azının Fransada kalmak istediğini ortaya koydu.
Calaisde Jungle olarak bilinen ve yaklaşık 8 bin kişinin kaldığı düzensiz göçmen kampının da dağıtılmasının ardından göçmenler çeşitli merkezlere gönderildi. Ancak bu, göçmenlerin karşı karşıya kaldığı sorunlara çare olmazken, göçmenlerin büyük bölümü Birkeşik Krallıka gidebilmek umuduyla Calaisye geri döndü. Calais ve yakınındaki Dunkerque kentindeki düzensiz göçmenler yatacak yer, tuvalet, banyo ve yiyecek gibi temel insani ihtiyaçlara çok yetersiz düzeyde sahip olarak şehir merkezinin dışında farklı noktalarda yol kenarlarında yaşıyor.
Ülkedeki insan hakları savunucuları ve yardım dernekleri, Paris yönetimini, düzensiz göçmenlerin maruz kaldığı kötü koşullara ilişkin yetersiz adımlar atmakla ve onların sorunlarına karşı duyarsız kalmakla eleştiriyor. Göçmenleri bu tehlikeli yolculuğa gitmeye iten temel nedenlerden birinin Calais ve Dunkerqueteki kötü şartlar olduğu belirtiliyor. Diğer nedenler, göçmenlerin bazılarının İngilizce bilmesi ve aile üyelerinin bu ülkede yaşaması olarak sıralanıyor.
Ülkede göçmenlerin içinde bulunduğu şartlar tartışılırken, Fransa, Birleşik Krallıkın göçmenleri kabul etmesi için AB ile bu ülke arasında yeni göç anlaşması yapılmasını istiyor. Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, yaptığı açıklamada, Manş Denizinin kıyısındaki Calais ve Dunkerque kentlerinde bulunan düzensiz göçmenlerin sadece yüzde 5inin Fransada kalmak istediğini, yüzde 95inin ise karşı tarafa gitmek istediğini savunarak göçmenler için Birleşik Krallıka yasal şekilde göç etmenin imkanlarının bulunması gerektiğini belirtti.
Birleşik Krallıkın deniz yoluyla gelen düzensiz göçmenleri geri itmesinin kabul edilemez olduğunu dile getiren Darmanin, denizin diğer tarafındaki komşuları ile AB arasında dengeli ve tüm sorunlara çözüm sağlayan anlaşma istediklerini vurguladı. Darmanin, göç sorununda Birleşik Krallıka sorumluluklarını üstlenme çağrısında bulunarak Birleşik Krallık, ABden ayrıldı ama dünyadan ayrılmadı. İltica talebinde bulunan göçmenlere girişi sağlaması gerekiyor. ifadesini kullandı. Öte yandan, Gerald Darmaninın İngiliz iş piyasasının göçmenleri cezbettiğini ileri sürmesi, Birleşik Krallıkta tepki topladı.
Birleşik Krallık parlamentosu, geçen temmuz ayında iltica etmek maksadıyla ülkeye yasa dışı yollardan girmenin suç sayılmasını öngören tartışmalı Uyruk ve Sınırlar Yasa Tasarısını gündemine taşıdı. İngiliz hükümeti, söz konusu yasa tasarının parlamentodan geçmesi halinde, insan kaçakçılarının ağlarının çökertileceğini savunuyor. Ana muhalefetteki İşçi Partisi ise tasarının mültecilerle ilgili uluslararası hukuku ihlal edeceği ve ülkenin itibarına zarar vereceği görüşünü paylaşıyor.
Uyruk ve Sınırlar Yasa Tasarısı, düzensiz yollarla Birleşik Krallıka ulaşan herkesin suçlanmasını öngören düzenlemeler içeriyor. Bu yasa tasarısındaki bir madde, mültecileri taşıyan küçük teknelere müdahale eden yetkilileri olası cezai işlemlerden muaf tutuyor. Bu durumun, mülteci teknelerine müdahalelerin ölümlerle sonuçlanmasına yol açabileceği değerlendiriliyor. Öte yandan, Birleşik Krallık hükûmetinden bir yetkili de eylül ayında yaptığı açıklamada, Fransadan Birleşik Krallık kıyılarına yasa dışı şekilde göçmenleri taşıyan teknelerin, sınır güçleri tarafından durdurularak göçmenlere geri itme taktikleri uygulanmasının planlandığını bildirmişti. (AA)
Phasellus eu varius felis. Quisque quis aliquet metus. Vestibulum odio augue, viverra at ligula vel, placerat aliquam erat. Integer maximus facilisis tellus non facilisis. Maecenas ac odio nisi. Etiam lobortis lobortis metus quis feugiat.
Yazarın diğer yazılarıLONDRA/PARİS - Gökhan Kurtaran – Fatma Esma Arslan
Yasa dışı yollarla Fransa’nın kuzeyindeki liman kenti Calais’e gelen kaçak göçmenler, hayatlarını tehlikeye atarak İngiltere’ye geçmeye çalışıyor.
İngiltere’nin Manş Tüneli yoluyla Fransa’yla bağlantısını sağlayan liman kenti Calais’teki yasa dışı göçmen sorunu hızla büyüyor. Sadece haziran ayından beri araçların ve trenlerin geçtiği Manş Tüneli’ne girerek İngiltere’ye geçmeye çalışanlardan 9’u hayatını kaybetti.
Son olarak hafta başında güvenliği delen yaklaşık 2 bin kaçak göçmenin Manş Tüneli’ne dahil yasak bölgeye girerek İngiltere’ye geçmeye çalışması, bu sırada Sudan asıllı birinin kamyon altında kalarak hayatını kaybetmesi gözleri yeniden Calais’e çevirdi.
Fransa’nın Calais Limanı’na yakın bölgede kalan yaklaşık 3 bin yasa dışı göçmenin büyük bir kısmı hemen her gece İngiltere’ye Manş Tüneli yoluyla geçme girişiminde bulunuyor. Manş Tüneli’nin işletmesini yürüten Eurotunnel şirketinin verilerine göre bu yılın başından beri yaklaşık 37 bin kişi yasa dışı yollardan İngiltere’ye geçmeye çalışırken yakalandı.
Fransız hükümeti ise ülkeye yasa dışı yollarla giren binlerce kaçak göçmeni Calais Limanı yakınında, temiz su ve yiyecek imkanlarının oldukça kısıtlı olduğu bir alanda tutmaya çalışıyor. Geçen yıl yasa dışı göçmene sığınma statüsü veren Fransa, bin göçmeni ise sınır dışı etti.
Fransız yardım derneği Secours Catholique’ın nisan ayında Calais’teki yasa dışı göçmenlerle yaptığı görüşmelerin sonucunda hazırladığı raporda, göçmenlerin çoğunluğunun bakmakla yükümlü ailelerinin bulunmadığı, yaşlarının ortalama 27 olduğu belirtiliyor. Göçmenlerin yaklaşık yarısının mühendis, öğretmen, bankacı gibi mesleklere sahip olduğu belirtilen raporda, büyük çoğunluğunun “ülkelerindeki zulümden” kaçtığı vurgulanıyor.
Yine aynı rapora göre yasa dışı göçmenlerin Calais Limanı’na ulaşabilmek için kişi başı yaklaşık 3 bin avro ödediği kaydediliyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre Calais’e gelen yasa dışı göçmenlerin büyük çoğunluğunu Eritre, Suriye, Somali ve Afganistan gibi ülkelerdeki şiddet olaylarından kaçanlar oluşturuyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.