Meşe Odunu Ingilizce

Ahtapotun fareye benzer bir tarafı yoktur ve her ikisi de bir meşe ağacından oldukça farklıdır.

An octopus is nothing like a mouse, and both are quite different from an oak tree.

Büyük meşe ağacının altına gidiyorlar.

They go to the big oak tree.

"""Bak: Sıradan meşe ağaçlarından oluşmuş sıradan bir koru."

‘Look—it’s just an ordinary grove of ordinary oak trees.

Seni ilk gördüğüm meşe ağacının yanında buluşalım.

Meet me by the big oak tree where I first saw you.

Mesela, Hollanda'da, Arnhem Ormanı'ndaki meşe ağaçları şu an, yirmi yıl öncesine kıyasla on gün daha erken tomurcuklanmaya başlıyor.

For example, oak trees in the Arnhem Forest of the Netherlands now experience bud burst ten days earlier, as compared to twenty years ago.

Salgıları değişikliğe yol açan içerideki larva meşe ağacının dokularıyla beslenir.

Within, the tiny larva whose secretions have caused the change feeds on the oak tree's tissues.

Bu, gençliğe özgü boş bir meydan okuma değil kaderinde ulu bir meşe ağacına dönüşmek yazan, bir fideydi.

It was no more than a piece of youthful bravado but it was one of those acorns from which great oaks are destined to grow.

“Joseph,” dedi aniden, “Öldürdüğün şahinleri neden evinin yanındaki meşe ağacına asıyorsun?”

“Joseph,” he said suddenly, “Why do you hang the hawks you kill in the oak tree beside your house?”

Meşe ağacıyla yaptığın şey için sana teşekkür etmek istedim.

I wanted to thank you for what you did with the oak tree.

Kapatmak için dışarı koştum bahçede meşe ağacı olduğunu unutmuşum.

I ran outside to turn it off £ ¬ forgot we had an oak tree.

Şimdi, büyük patlayıcıyı yaklaştığımız meşe ağacına yerleştirdim.

Now, I planted that big charge in that oak tree we are coming to up ahead.

Yılda bir kez Germen kabileleri, çocukların bulması için bir meşe ağacının altına armağanlar koyarmış.

Once a year, the Germanic tribes would place presents around an oak tree for the children to find.

Ana-babamızla ilgili bütün bildiklerimiz eski meşe ağacından bir dolapta duran giysilerdi.

All we knew of our parents, the sum of our knowledge, was an old oak cupboard full of their clothes.

Eski meşe ağacı terli ellerden kararmış ve tezgahın gölgesi gri çamur duvara yansıyor.

The old oak wood darkened by sweating hands and the shadows of the looms on the gray mud walls.

O geminin yapımı için beş bin meşe ağacı kullanılmış diyorlar.

They say 5, oaks went into making that ship.

Sen bir çocukken bizim meşe ağacına tırmanırdın.

You used to climb our oak tree when you were a kid.

O kayanın dibinde eski bir meşe ağacı var.

At the base of that rock is an old oak tree.

O yaşlı meşe ağacı, Noxin'imden hoşlanmadı.

The old oak really didn't enjoy my noxines'visit.

Bir meşe ağacı.

It's an oak tree.

Çam ağaçlarına, meşe ağaçlarına, sedir ağaçlarına, söğütlere

I climbed pine trees, oaks, cedars, maples, birch trees, willow trees

Dikkatli olmaya devam ederek bir meşe ağacına yaslandı, dudaklarını büzüp biraz önceki kuş sesini taklit etti.

Still cautious, he huddled against an oak, pursed his lips, and mimicked the song of the bird.

Güçlü bir meşe ağacı gibi.

Like a strong oak.

Meşe ağacı yıldan uzun yaşayabilir; boyu 40 metreyi, çevresi de 13 metreyi bulabilir

The oak can live more than a thousand years and reach feet [40 m] in height and more than 40 feet [12 m 30 cm] in girth

Şu küçük meşe ağacını görüyor musun?

See that bush with thorns?

Meşe ağacıyla ilgili sorun ne bilmiyorum.

I don't know what was wrong with the one about the oak tree.