mide kazıntısı / Mide Kazınmasının Acıkmakla İlgisi Var mı? < Bilgiustam

Mide Kazıntısı

mide kazıntısı

Ülser Nedir?

Ülser, midede oluşan yaranın, mideyi salgıladığı aside karşı korunmasız bırakan, ağrı ve yanmayla ortaya çıkan mide zarı enfeksiyonudur. Kadınlara oranla erkeklerde çok daha görülebilen bu hastalık, kişinin yaşam kalitesini ciddi derecede düşürebilecek durumlara gelebilirken tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır.

Tedavi edilmediğinde ve önemsenmediği durumlarda çok ciddi komplikasyonlara neden olabilirken, kişiyi gece uykularında uyandırabilecek ağrılara ve iş hayatını engelleyebilecek durumlara neden olabilmektedir. Belirtilerin oluşması ve şikayetlerin artması durumunda vakit kaybetmeden bir uzman doktora görünmeli ve tedavisinin yapılması gerekmektedir. 

Ülser Belirtileri Nelerdir?

Mide ve onikiparmak bağırsağında oluşan yaranın dokuları zedelemesi ve farklı belirtilerle kendini göstermesi olarak tanımlanabilir. Bu iki organda mukus adı verilen koruyucu bir tabaka bulunmaktadır. Fakat hastalık, bu tabakayı inceltir ya da etkisiz hale getirir. Midede ve onikiparmak bağırsağında yaraların oluşması durumudur. Bu yaralar ağrı oluşumuna sebep olmaktadır. Bu yaralara enflamasyon adı verilir. Farklı sebeplerden de oluşabilmektedir.
Sindirim sistemi hastalıkları içinde en sık rastlanan hastalıklardan biri olan bu durum genellikle çok fazla önemsendiği gibi tedavisi gereken ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır. Sindirim sistemini olumsuz yönde etkileyen bir sindirim sistemi hastalığıdır. En çok rastlanan belirtisi ise midenin yanması, kazınması, şişmesi ve hazımsızlık şeklindedir. 
Ülser belirtileri arasında en sık rastlanan durumlar; mide yanmaları, üst kısımda kazınma ve kemirilme hissi gibi bazı durumların yaşanması görülebilir. Çoğunlukla bu hissiyat öğün aralarında artabilir. Bazı durumlarda kişiyi gece uykudan uyandırabilmektedir. Bunların yanı sıra kişilerde görülebilen ve şikayetlere neden olan ülser belirtileri şu şekildedir:

  • Mide yanması ve oluşan ağrılar 
  • Mide bulantısı
  • Kusma hissi ve kusma eyleminden sonra rahatlama
  • İştah kesilmeleri
  • Hızlı kilo kayıpları
  • Şişkinlik ve gaz sorunları
  • Sık sık acıkma
  • Yemek sonrası mide şikayetleri
  • Hazımsızlık

Belirtilerin görülmesi ve tedavisinin ertelenmesi durumlarında ciddi sonuçlar doğurabilir ve kişinin yaşantısında olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Kanamalar, tıkanmalar ve delinme gibi bazı ciddi tıbbi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi durumlarda acil müdahale edilmesi gerekmektedir.
Bazı hastalarda herhangi bir belirti ve semptom görülmeden kanama ya da delinme durumları oluşabilmektedir. Bu hastalığın erken teşhis edilmesi kişinin yaşantısı bakımından önemli bir yer almaktadır. 

Ülser Nedenleri Nelerdir? Kimlerde Görülür?

Midede ve onikiparmak bağırsağında oluşan ve bakteri türünden meydana gelen bir hastalıktır. Bu bakterinin adı helicobacter pyloridir. Diğer ülser nedenleri ise şu şekildedir:

  • Uzun süre mide aç bırakmak
  • Düzensiz ve dengesiz beslenmek
  • Aşırı fastfood tüketimi
  • Aşırı stres, üzüntü
  • Uykusuzluk
  • Aşırı oranda tuz tüketimi
  • Çok fazla yemek 
  • Besinleri ağızda iyice parçalamadan yutmak
  • Aşırı miktarda asitli gıdaların tüketimi
  • Sigara ve alkol kullanımı
  • Aşırı kafein tüketimi (kahve, çay)
  • Bazı mide hastalıkları
  • Birtakım ilaçların uzu süre kullanımı (aspirin, kortizon gibi)
  • Sebze ve meyveleri yıkamadan tüketmek

Mide ülserine oranla onikiparmak ülseri genellikle daha sık görülmektedir. Ayrıca kadınlara oranla erkeklerde görülme sıklığı yaklaşık olarak 3 kat daha fazla görülmektedir. 
Duodenum ülser, 30 ve 50 yaş grubunda bulunan erkek bireylerde daha sık görülürken, 55-60 yaş grubu kadınlarda mide ülserine daha yaygın rastlanmaktadır.

Ülser Çeşitleri Nelerdir?

Midenin iç kısmında oluştuğu zaman mide ülseri, ince bağırsağın üst bölümünde meydana geldiğinde ise duodenal olarak iki çeşide ayrılmaktadır.
Sık görülmeyen bazı nadir durumlarda nedeni belli olmayan ve bilinmeyen kilo kayıpları, bulantılar ve kusma, dışkıda kan veya siyah dışkı, iştah durumlarının değişmesi, baygınlık halleri ve solunumda zorlanmalar gibi bazı ciddi belirtilere ve bulgulara neden olabilmektedir. Bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden uzman bir doktora gidilmeli ve muayene olunmalıdır. 

Ülser ile Oluşabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?

Hastalık durumu ile birlikte ortaya çıkabilecek birtakım komplikasyonlar bulunmaktadır.
Peptik ülser, tedavi edilmediğinde öngörülmeyen bazı sonuçlara neden olabilir. Bunlar arasında iç kanama durumu da bulunmaktadır. İç kanama, kansızlığa neden olabilen yavaş kan kaybı veya hastaneye yatışı ya da kan transfüzyonunu gerektirebilen bazı ağır durumlara yani hızlı kan kayıplarına yol açabilir. Aşırı ve çok kan kaybının belirtileri arasında ise, siyah ya da kanlı bir kusma durumu olabilirken kişinin dışkısı da kanlı görülebilmektedir.
Midenin duvarında ya da ince bağırsağın duvarında delik (perforasyon) oluşabilmektedir. Bu durum kişinin karın boşluğunda ciddi ve şiddetli enfeksiyonların oluşmasına neden olabilmektedir. 
Besin ve gıdaların sindirim sisteminde geçmesine engel olarak, kişinin tokluk hissine, kusma durumlarına, iltihap nedeni ile şişlik durumlarına ya da mide içi yaraların oluşması sebebiyle sindirim bozukluklarına yol açarak, kişide istemsiz bir kilo kaybına neden olabilmektedir.
Bunların yanı sıra bu hastalığın bazı tehlikeli sonuçları olabilmektedir. Bunlar arasında kanama ve mide delinmesi durumu görülürken bu durumlar çok ciddi ve olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Ülser kanamaları; Mide kanaması veya kanama durumu, üst sindirim sisteminde oluşabilirken bazı kişilerde belirti durumu görülmeden ortaya çıkabilmektedir. Kişinin dışkısında siyaha yakın bir renk ve kusma durumları yaşanabilir. Bu gibi durumlarda acil müdahale edilmesi gerekebileceği için uzman bir doktora gidilmesi gerekmektedir. 
Mide delinmesi (perforsasyon); mide asidinin artması ve mevcut hastalığın derinliğinin artması ile birlikte mide ve onikiparmak bağırsağında delinme durumları görülebilir. Kişinin karın boşluğunda şiddetli bir ağrı ve acılar yaşanabilirken hareket etme kısıtlanabilir ve karın sertleşebilir. Tedavi edilmesi gerekir ve tedavisi çoğunlukla cerrahidir. 

Ülser Nasıl Önlenir?

Meydana gelmesini ve oluşumunu önlemek adına yapılması gereken bazı durumlar bulunmaktadır. Kişi, vücudunu bazı bakterilere ve enfeksiyonlara karşı korumak için el temizliğine ve hijyenine dikkat etmesi ve sabunlu su ile yıkaması gerekmektedir. Ayrıca, pişmemiş ürünleri ve besinleri tüketmemesi gerekmektedir. 
Düzenli olarak ilaç kullanan ve özellikle bu hastalığın ihtimalini artıracak ağrı kesici ve ilaçlar kullanan kişiler mide hastalıkları ihtimalini azaltmak için kullandıkları ilaçları yemek sırasında alabilirler. Ayrıca bu kişiler uzman bir doktor kontrolünde ve önerisi ile hareket etmelidir. 
Kişinin yaşadığı ağrıları en hafife indirebilecek dozu bulması için doktoruna başvurması çok önemlidir. Ayrıca ilaç kullanan kişiler alkol almaması ve tüketmemesi gerekmektedir.

Ülser Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Hastalığın tanısının konulması bakımından üst sindirim sisteminin radyolojik tetkiki ya da endoskopisi gerekmektedir. Endoskopi ile yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağı görüntülenmektedir. Uzman doktor tarafından gerekli görüldüğü durumlarda biyopsiye başvurulabilmektedir.
Kişiye tanı konulmasının ardından doktor tarafından belirlenen ilaç tedavisine başlanabilir. Ayrıca, birtakım gıdalardan, baharatlı yiyeceklerden ve stresten uzak durulması önerilebilir. 
Ülser tedavisinde birtakım tetkikler ve görüntüleme yöntemleri ile birlikte kişiye tanı konulmasının ardından doktor tarafından belirlenecek olan bazı baskılayıcı ilaçlar önerilmektedir. Bakterileri önlemek için ve enfeksiyon oluşumunun giderilmesi bakımından antibiyotik tedavisi de uygulanabilir. Önerilen ilaçlar ile birlikte mide asidini ve bireyin şikayetlerini azaltmaya yönelik çalışılmaktadır. 
İlaçla tedavinin yanı sıra uygulanabilen bazı yöntemlerde biri de asit ve pepsin salgısını engellemektir. Bu durum da vagus sinirinin kesilmesi sonucu oluşmaktadır. Kesilmesi ile birlikte tekrarlama riski oluşabilirken bazı hastalarda ciddi komplikasyonlar görülebilir ve cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Bulunan hastalık kronik ve tekrarlayıcı olabilirken, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Ülser Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Hastalığın en yaygın belirtisi ve şikayeti oluşan ağrılardır. Ağrı, yanma ve tırmalanma gibi durumlarda da gelişebilir. Hastalarda sıklıkla ağrı oluşabilirken, iştah kesilmesi, mide bulantıları, kusma, şişkinlik hissi gibi belirtilerde görülebilir. Bu gibi durumların oluşması halinde tanı konulması için kişinin uzman bir doktora gidip muayene edilmesi gerekmektedir.

Ülser Diyeti Nedir?

Tedavinin bir parçası olarak yapılmaktadır. Mide yanmalarını destekleyen gıdalar, mide salgısını artırabilen yiyecek ve içecekler bu dönemlerde kişinin hayatından uzaklaştırılmalıdır. Baharatlı yiyecekler, ekşi, soğanlı ve acı bulunan gıdalar mide yanmalarını tetikleyebileceği için bu besinlerden uzak bir beslenme diyeti uygulanmalıdır. Ayrıca sigara kullanımından uzak durulmalı ve alkol tüketilmemelidir.

Ülser Ağrısına Ne İyi Gelir? Ülserden Korunmak İçin Neler Yapmalı?

Hastalığın ağrılarını hafifletecek ve bu durumun oluşmasını engellemek adına yapılması gereken bazı maddeler bulunmaktadır. Bunlar; sağlıklı yaşam ve düzenli beslenme, kızartmalardan, aşırı şeker tüketiminden, tuzlu ve yağlı besinlerden uzak durulmalı, sıvı tüketimi artırılmalı, çok fazla kafein tüketiminden kaçınmalı ve hafif besinler tüketilmelidir.

Sürekli mide şişkinliği ve açlık hissi yaşıyorsanız

Mide bölgesinde ağrı, şişkinlik, gaz, açlık hissi ve sık yemek yeme isteği ile kendini belli eden gastrit, tedavi edilmezse kronikleşerek mide kanserine doğru giden bir tabloya yol açabilir. Gastritin başlıca nedenleri; alkol, sigara, çeşitli ilaçların uzun süreli kullanımı ve "helikobakter pilori" denilen bir bakteridir.

GASTRİT KRONİ KLEŞEBİLİR
Kronik gastritin en yaygın görülen nedenlerinden biri %80-85 oranda mide sıvısı altında yaşayabilen helikobakter piloridir. Bunun dışında kimyasal gastrit, otoimmun gastrit gibi nedenlerle de kronik gastrit gelişebilmektedir. Helikobakter pilori, genellikle çocukluk çağlarında bağışıklık sistemi tam olarak oturmamışken, kirli sulardan bulaşmaktadır. Bakteri mide hücrelerinin yüzeyinde, asit tabakasının altında kolonize olarak yaşamaktadır. İlk bulaştığında akut enfeksiyon yapmakta ve bağışıklık sistemi tarafından bertaraf edilemeyince enfeksiyon kronikleşmektedir.

GASTRİT DOKU DEĞİŞİKLİKLERİNE BU DURUM DA KANSERE NEDEN OLUYOR
Kronik gastrit ilerledikçe mide bezlerinde çekilmeye ve doku değişikliklerine (atrofik gastrit ve intestinal metaplazi) neden olabilmektedir. Bu durum da genetik yatkınlığı olan ve özellikle kanserojen maddelere maruz kalan bireylerde kansere gidişe zemin hazırlamaktadır. Mide bezlerinde doku değişiklikleri olan hastalarda mide kanseri dört kat daha fazla görülmektedir. Bu doku değişiklikleri mideden endoskopi ile alınan biyopsilerle saptanabilmektedir. Bu nedenle bu tür hastaların belli zaman aralıklarında endoskopik olarak takip edilmeleri gerekmektedir. Midede ileri derece doku değişikliği saptandığı zaman hasta çok daha yakından takip edilmelidir. Bu bölgeler özel endoskoplarla veya boyama yöntemleri ile tam olarak saptanmalı, endoskopik veya cerrahi yöntemlerle çıkarılmalı ve hastada kanser oluşmadan tedavi edilmiş olmalıdır.

YANMIŞ GIDALAR VE SİGARA
Midedeileri derece doku değişikliği, başlangıç evre kanser ile eş anlamlıdır. Bu noktada beslenme alışkanlıkları oldukça önemlidir. Özellikle yanmış tütsülenmiş gıdalar, yağlı ve fazla miktarda kırmızı et tüketimi, ızgara ve çok pişmiş etler risk yaratabilmektedir. Salamura gıdalar, gıdalarda koruyucu olarak kullanılan nitrat içeren gıdalar nitritlere çevrilerek tetiği çekebilmektedir. Bunun yanı sıra antioksidanlar, C ve E vitaminlerinin koruyucu olduğu bilinmektedir. Sigara içimi de mide kanseri riskini en az dört kat artırmaktadır.

Sürekli açlık hissediyorsanız pek çok sebebi olabilir

Yayınlanma: 14 Nisan 2017

Birkaç saat yemek yemediğinizde acıkmanız normal. Ancak, mideniz yemekten sonra da sürekli bir guruldama durumundaysa nedeni sağlığınızla ilgili sorunlar olabilir…

13

Nedeni diyabet olabilir mi?

Vücudunuz yiyecekteki şekeri, glikoz adı verilen yakıta dönüştürür. Ancak şeker hastası iseniz glikoz hücrelerinize ulaşamaz. Bunun yerine vücudunuz size, çok fazla idrara çıkmanız ve daha fazla yemek yemeniz gerektiğini söyler. Bu nedenle özellikle Tip 1 diyabetli insanlar fazla miktarda yemek yemelerine rağmen kilo verebilirler. İştah artışına ek olarak diyabetin diğer semptomları, aşırı susuzluk, bulanık görüş, uzun süre sonra iyileşen kesikler, karıncalanma, yorgunluk, el ve ayaklarda ağrıdır.

11

Düşük kan şekerine dikkat!

Hipoglisemi, vücuttaki glikoz çok düşük seviyelere düştüğünde ortaya çıkan bir durumdur. Bu açıdan diyabetli insanlar risk altındadır ancak hepatit, böbrek bozuklukları, adrenal veya hipofiz bezlerinizdeki sorunlar gibi sağlık sorunları da buna neden olabilir. Ağır vakalarda ise hipoglisemi hastaları sarhoş gibi görünebilir, konuşmaları farklılaşabilir ya da yürümekte zorluk çekebilirler. Diğer semptomlar arasında ise kaygı, çarpıntı, soluk cilt, titreme, terleme ve ağızda uyuşma yer alır.

2

Stres

Endişeli veya gergin olduğunuzda, vücudunuz kortizol olarak adlandırılan stres hormonu salgılar. Bu sırada da açlık hissi yükselir. Stres altındaki birçok insan yüksek şeker ve yağ oranına sahip gıdaları tüketmek ister. Diğer semptomlar arasında ise öfke patlamaları, yorgunluk, baş ağrısı, uyku sorunları ve mide bozukluğu bulunur.

1

Tiroit habercisi

Tiroit, boynunda yer alan, kelebek şeklinde bir bezdir ve vücuttaki her organın işlev görme hızını kontrol eden hormonları üretir. Tiroidiniz çok hızlı çalışıyorsa bu durum hipertiroit habercisi olabilir. Genişletilmiş bir tiroit bezinin yanı sıra hipertiroit belirtileri hızlı nabız, sinirli olmak, normalden daha fazla ter, kas güçsüzlüğü, susuzluktur.

7

Hamile misiniz?

Birçok anne adayı hamileyken iştahında büyük bir artış olduğunu fark eder. Bu, vücudunuzun bebeğin yetişmesi için yeterli miktarda besin aldığından emin olma yoludur. Çoğu kadın hamileliğinin ikinci ve üçüncü haftasında 450 gr, ilk üç ayında toplam 2.720 gr alır. Hamile olmanızın diğer işaretleri şöyle sıralanabilir: Adetsiz bir dönem, sık sık tuvalete çıkma dürtüsü, mide bulantısı, büyüyen göğüsler.

Neler yiyorsunuz?

Gıdaların tümü bizi aynı şekilde doyurmaz. Protein içerikli besin grubundan süt ürünleri, yağsız et ve balık açlığı en iyi bastıran alternatiflerdir. İyi lif kaynakları meyveler, sebzeler, tam tahıllar ve kuru baklagiller ise içerdikleri lif nedeniyle tokluk sağlar. Hamur işleri, beyaz ekmek, pek çok ambalajlı yemek ve fast foodlar ise liften yoksundur fakat yağ ve sağlıksız karbonhidrat oranları yüksektir. Bu besinlerden tüketirseniz, yemekten sonra kendinizi tekrar aç hissedip daha fazla yemek yiyebilirsiniz.

12

Diyet içecekler acıktırır

Birçok kişi kilo vermek için şekersiz içecekler tüketir. Ancak bu içeceklerin içindeki sahte şeker, beyninize yakıt için kullanabileceği kaloriyi beklemesini söyler. Vücudunuz da bu kaloriyi bulamadıkça acıkırsınız ve vücudunuz size bunun yerine yiyeceklerden kalori almanızı söyler. Diyet içecekler sizi acıktırmanın dışında baş ağrısına, şeker tüketme isteğine neden olur ve kilo aldırır.

Yemek yediniz, üzerinden iki saat bile geçmedi ve siz kendinizi tekrar acıkmış hissediyorsunuz. Zamansız öfkeleniyor, nedensiz melankoliye kapılıyorsunuz. Kilo vermek neredeyse imkânsızlaştı...

O da ne?.. Sanki göbek bölgenizde de her zamankinden fazla yağlanma var!.. Bütün bunların sebebi henüz farkına varmadığınız hastalığınız ‘reaktif hipoglisemi’ olmasın?..

Prof. Dr. Mustafa Sait GÖNEN
TC İstanbul Bilim Üniversitesi
Öğretim Görevlisi

Hemen herkesin verecek bir beş kilosu var. Yediklerimize kendimizi fit hissetmek ve daha sağlıklı olmak adına dikkat ediyoruz. Hangi besinlerin yenmesi gerektiğine, azaltıldığında hangilerinin kilo verdireceğine dair bilgiler yeni değil artık. Kalori hesapları, diyet listeleri, spor salonları… Ama bir gün geliyor ve ne yaparsanız yapın kilo veremediğinizi, hatta diyet uygulamaya çalışırken fazla bile yediğinizi fark ediyorsunuz. Bu durumu önce yaşadığınız strese, yemeyi sevmenize verebilirsiniz. Ama şiddetli bir açlık hissi duyuyorsanız, sinirlilik ve huzursuzluk buna eşlik ediyorsa, her hastada görülmemekle birlikte çarpıntı ve baygınlık hissi de yaşıyorsanız sorunun kaynağı sizin iradeniz ya da yemek yemeyi sevmeniz değil, reaktif hipoglisemi hastalığınız olabilir. Bu durumda yapmanız gereken ise bir endokrinoloji doktoruna gitmek ve yaşadıklarınızı anlatmak. Biz bu sayımızda sözü, Florence Nightangale Hastanesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen’e verdik ve reaktif hipoglisemiyle ilgili bilgileri kendisinden dinledik. Bakalım size ya da yakınlarınıza tanıdık gelecek belirtilere rastlayacak mısınız?..

Reaktif hipoglisemi kendini hangi belirtilerle hissettiriyor? 

Baygınlık hissi, şiddetli acıkma, çarpıntı, terleme, sinirlilik, huzursuzluk… Daha ağır olan durumlarda baş dönmesi, baş ağrısı, bulanık görme, konuşma bozukluğu da görülebilir. Anlamsız öfke patlamaları ve tartışmaya meyil sıklıkla vardır.

Doyduğunu hissetmeyen, yemekten kısa süre sonra acıkan herkeste bu veya buna benzer bir rahatsızlık vardır diyebilir miyiz?

Kabaca evet. insanın yemek yedikten sonra acıkması için beş-altı saatlik bir sindirim döneminin geçmesi gerekir. Bir-iki saat sonra acıkma hissi normal değildir. Aslında bu gerçek bir acıkma da değildir, özellikle insülin direnci olanlarda erken evrede insülinin fazla salınmasına bağlı olarak ortaya bir acıkma hissi çıkar. Kanda artan insülin, iki-üç saat sonra kan şekerini normalin de altına indirdiği için, şiddetli bir yeme isteği, titreme, terleme, mide kazınması olur.

Teşhisi için hangi birime gitmek gerekiyor? Burada doktorlar hastaya yapılan hangi testler sonucunda  “reaktif hipoglisemi” teşhisini koyuyorlar?

Bu hastaların bir endokrinoloğa başvurması gerekir. Tanısı spesifik bir testten çok, klinik özellikleri ile konulur. Açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, açlık insülin düzeyi ve şikâyetleri için anında kan şekerine bakmak yol gösterebilir. Sadece açlık kan şekerine bakarak “Benim bir şeyim yok” demek yetmez; bu yüzden endokrinoloğa başvurulması önemlidir. Eskiden bu hastalarda uzamış yükleme testi kullanılırdı, günümüzde sadece kliniği belirgin olmayanlarda bu teste başvuruyoruz.

Hastalık daha çok kimlerde ve ne zaman görülüyor?

Diyabet riski olan bireylerde daha çok görülüyor. Obez veya fazla kilolu kişilerde, ailede diyabet öyküsü olanlarda, sağlıksız beslenenlerde ve düzenli egzersiz yapmayanlarda reaktif hipoglisemi riski daha fazladır. Genellikle karbonhidrattan zengin öğünlerden sonra görülür. Dengeli beslenmeyenler, kahvaltı yapmayanlar ve düzensiz yemek yiyenlerde kan şekeri gün içinde düştüğü için sık sık atıştırma krizleri görülür.

Bu hastalık neden önemli? Gerekli önlemler alınmazsa ilerleyen dönemlerde nasıl bir seyir izliyor?
Reaktif hipoglisemi erken tanı konulmazsa yıllar içinde  önce ‘Bozulmuş Glikoz Toleransı’na, sonrasında da diyabet hastalığına ilerler.

Reaktif hipoglisemisi olanlar, şeker düşüklüğü belirtilerini yaşamamak için sık sık atıştırır, bu da sadece yaşam kalitesini bozmakla kalmaz, kilo almaya ve sonunda şeker hastalığına yol açar.

Reaktif hipoglisemi teşhisi konulmuş bir hasta, hayatında neleri değiştirerek gelecek sürecini değiştirebilir?
Reaktif hipoglisemi tanısı alan kişi, ‘Tıbbi Beslenme Tedavisi’ olarak adlandırdığımız sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmeli ve düzenli spor yapmalıdır. Öğünlerinde basit karbonhidratlı rafine besinler yerine, glisemik indeksi düşük gıdalara yer vermelidir. Egzersiz olarak da haftada dört-beş gün 35-40 dakika tempolu yürüyüş ya da  asgari toplamda 150 dakika tempolu yürüyüş önerilebilir. Biz buna “yaşam tarzı değişikliği” diyoruz. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, 10 yıl içerisinde çıkabilecek bir şeker hastalığı, hiçbir ilaç kullanmadan, sadece yaşam tarzı değişikliği ile yüzde 58 oranında engellenmektedir.

Yenmemesi gereken gıdalar nelerdir?

Şeker, bal, reçel, dondurma, çay şekeri içeren pasta, tatlı ve kekler, çikolata, patates, pirinç, beyaz unla yapılmış yiyecekler yenmemelidir. Alkolden, özellikle de açken alkol almaktan kaçınılmalıdır.

‘Glisemik indeks’ sık sık duyduğumuz ama tam olarak anlamını bilmediğimiz bir terim. Bu terim doğrultusunda ne tür beslenme önerilerinde bulunabilirsiniz?

Karbon, oksijen ve hidrojen molekülünden oluşan karbonhidratlar;  rafine  beyaz şekerdeki gibi basit ya da patateste olduğu gibi kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayrılır. insan bedenine enerji sağlayan  çeşitli besinlerdeki bu karbonhidrat yapıları kan şekerini farklı derecelerde yükseltir. Besinlerin kan şekerini yükselten etkileri “glisemik indeksi”ni gösterir. Hızla emilip kana geçen besinlere, ‘glisemik indeksi yüksek besinler’ denir. Kan şekerini hızla yükselten besinler, bu hastalarda pankreası aşırı uyararak abartılı insülin salınmasına neden olur. Bu durum daha sonra tokluk olduğu halde kan şekerinin düşmesine ve şikâyetlere yol açar. Glisemik indeksi düşük besinler yavaş yavaş emilip kana geçerek, abartılı insülin yanıtına neden olmaz. Bunun için glisemik indeksi düşük besinler tercih edilmelidir. Ancak glisemik indeksi düşük diye fazla da tüketilmemelidir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir