Nebe Suresi Kuran' Kerim'e göre srada, ini srasna göre ise srada yer alr. 40 ayetten oluur. Mekke'de inmitir. Nebe kelimesi Türkçe'de haber anlamna gelmektedir. Sure adn ikinci ayette geçen "ennebe" kelimesinden almtr. Nebe Suresine dair birçok bilgiyi sizler için aratrp bir araya getirdik. te Nebe (Amme) Suresi meali, Türkçe okunuu ve Nebe faziletleri
En doru telaffuz için Amme Suresi Arapça yazlnn okunmas tavsiye edilir. Arapça bilmeyenler için Amme Suresi Türkçe yazl da tercih edilebilir.
Bismillahirrahmanirrahim
Nebe Suresi halk aznda Amme suresi olarak da bilinir. Amme Nebe Suresi ile ayn suredir. Nebe Suresi mealini bilmek oldukça önemlidir. Nebe Suresinde kyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükafat konularna yer verilmitir. Ayrca Allah'n varlk ve kudretini gösteren ispatlar ile melekler konusuna da deinilmitir.
Rahman ve Rahim olan Allah'n adyla
Nebe Suresi faydalar ve fazileti saymakla bitmeyen dualardan biridir.
Her surede olduu gibi Nebe Suresinin tefsirini bilmek de oldukça önemlidir. Surenin tefsirini okuyarak içindeki manalar daha iyi anlayabilirsiniz.
Nebe’ “önemli haber” demektir. Burada ise “kyamet haberi” anlamnda kullanlmtr. Kyamet gününde evrendeki mevcut kozmik düzenin bozulmas, Allah’tan baka var olan her eyin yok olmas, öldükten sonra yeniden dirilme, hesaba çekilme vb. önemli olaylar meydana gelecei için onunla ilgili habere “büyük haber” denilmitir. “Haberden maksat kyamet olaylar deil onu bildiren Kur’an’dr veya Hz. Muhammed’in peygamberliidir” diyenler de vardr (Ate, X, ; kr. Sâd 38/67). Tefsirlerde anlatldna göre Hz. Peygamber müriklere Allah’n birliinden ve öldükten sonra dirilmenin gerçekleeceinden bahsedip de onlara Kur’an âyetlerini okuyunca, “Muhammed ne getirdi? Neler anlatyor?” diye birbirlerine sormaya balamlar, bunun üzerine açklanan âyetler inmitir (evkânî, V, ).
Nebe Suresinin ayeti u ekildedir: Ve kevaibe etraba (etraben).
Gencecik eklinde ifade edilen "kevaib"in asl manas ergenlik çana ermi, bakire genç kzlar demektir. Ergenlik çana girmi kzlarn bu çan ilk belirtisi göüslerinin tomurcuklanmas olduu için kaynaklarda daha çok bu manada kullanlmtr. Fakat asl mana ergenlik yana gelmektir.
Nebe Suresinin faziletleri birçok hadis ve rivayetle belirtilmitir. Nebe Suresinin ne kadar önemli bir sure olduu u hadisle gösterilmitir: "Nebe Suresini öreniniz ve öretiniz. Nebe Suresi okuyan kimseye Allah kyamet gününde Kevser arabndan içirir." Bu hadis ile sureyi okumann gereklilii ve önemi anlalmaktadr.
Nebe Suresinin kendisi bir suredir. Kuran' Kerim'in suresidir. Baka bir sure içinde yer almaz.
Nebe Suresi toplam 40 ayetten olumaktadr.
Nebe Suresi Mearic Suresinden sonra, Naziat Suresinden önce Mekke'de nazil olmutur.
Nebe Suresi Mekkeli Müriklere cevap nitelii tayan bir suredir. Mekkeli mürikler sk sk Kuran ve Hz. Muhmmed ile ilgili toplantlar düzenliyorlard. Bunlarn bir ksm Hz. Muhammed için büyücü derken bir ksm akli dengesi bozuk diyordu. Kuran' Kerim hakknda da yakksz sözler kullanr, inen ayetleri alay konusu ederlerdi. Toplant sonras bir Müslümanla karlanca "Ee söyle bakalm u Kuran'n haber verdii kyamet ne zaman?" diye sorar ve gülerlerdi. Müriklerin çounun ahiret hakknda bilgileri yoktu. Bu nedenle öldükten sonra tekrar dirilmeye ve ahiret hayatna inanmazlard. Nebe Suresi onlarn inkar ve iddialarn reddederken, duygu ve düüncelerini yönlendirmek, akllarn harekete geçirmek için inmitir.
Nebe kelime anlam olarak haber anlamna gelir. Surede kyamet haberi anlamnda kullanlmtr.
Nebe Suresi ikindi namazndan sonra okunduunda Allah o kimsenin rzkn arttrr. Güne doarken okunduunda kii bütün afetlerden korunur. kindiden sonra okunduunda kii dünya ve ahiret saadetine sahip olur. Her türlü sknt annda ferahla ermek için okunabilir. Fakat özellikle ikindi namaz sonras okumak sünnettir. Bunun dnda her zaman okunmas tavsiye edilir. Nebe Suresi okumay alkanlk haline getirmek hem dünya hayatmz hem ahiret hayatmz iyi yönde etkiler.
Nebe Suresi rzkn genilemesi, afetlerden korunmak, her türlü dert ve skntdan kurulmak, cennetteki makamn görmek, Allah'n rzasn kazanmak için okunabilir.
Nebe Suresi abdestsiz bir ekilde ezbere okunabilir. Abdestsiz okunmasnda herhangi bir saknca olmadn söylemek mümkündür. Fakat sure Kuran' Kerim üzerinden okunacak ise abdest alnmas arttr.
Amme suresi okunuu bakmndan kolay bir suredir. Toplam 40 ayetten olumaktadr. Her bir ayet 3 kez tekrar edilerek ezber salanabilir. Sureyi sesli olarak dinlemek de ezberlemenize yardmc olacaktr. Ezber yapldktan sonra sure sk sk tekrar edilmelidir. Tekrarlanmayan her ey bir süre sonra unutulur.
Rüyada Nebe Suresi okuyan ya da dinleyen kii Allah'n insanlara verdii nimetleri ve mahlukat düünür ve ükreder. Rüya sahibinin sözü geçerli ve kymeti büyük olur. Çevresi tarafndan övgü kazanr. Bir baka rivayete göre Nebe Suresi okuduunu gören kiinin iyilikle methedilmesine, Allah'n o kiiyi çevresine sevdirmesine iaret eder. Ayrca an ve öhrete, iyi anlamda anlmaya ve uzun ömürlü olmaya iarettir.
Nebe Nas kitab cüz içerisindeki tüm surelerin anlam ve mesajlarn kapsayan bir çalmadr.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Öldükten sonraki hayatı konu edinen Nebe Suresi bir diğer adıyla Amme Suresinin Arapça okunuşu ve fazileti Müslümanlar tarafından bilinmesi gereken en önemli surelerin başında yer alıyor. Bazı dini kaynaklara göre özellikle de ikindi namazından sonra okunması tavsiye edilen Amme Nebe Suresinin hikmetleri ise fazladır. Peki Amme Suresi'nin okunuşu ve faziletleri nelerdir? Tüm detaylara haberimizden ulaşabilirsiniz.
Kuran-ı Kerim'de geçen her bir ayet-i kerime ve sure Allah (c.c)'un kelamı olmakla beraber ayrı ayrı özellik taşır. Hak Peygamber olan Efendimiz (SAV)'in diğer peygamberlerin tevhid mücadeleleri uğruna yaşadığı sıkıntılar, Allah (c.c)'un varlığı ve birliği, evren üzerindeki yaratılışının anlatıldığıYasin Suresi ya da öldükten sonra kabir azabına karşı koruyucu bir sure olarak bilinenMülk suresigibi daha nice sure ve ayet-i kerimelerin sırları ile hikmetleri vardır. Son cüzde yani cüzde yer alan Nebe suresibir diğer adıyla Amme suresi olarak geçmektedir. Nebe/Amme suresinde ağırlıklı olarak geçen konu; kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükâfattır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV)'in kıyamet günü Kevser Şarabından içmemize vesile olabilecek surelerden biri olarak gördüğü Amme suresi ile ilgili şöyle buyurmaktadır: "Nebe Suresini öğreniniz ve öğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah’u Teala kıyamet gününde Kevser şarabından içirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/)
- Ayrıca ikindi namazından sonra Amme Suresini okumanın faziletine ilişkin şöyle buyurulmaktadır: "İkindi namazından sonra Nebe suresini (vird olarak) okursa, Allah’u Teala o kimsenin rızkını artırır (kazancına bereket ihsan eder), Ona dünya dağları ağırlığınca iyilikler yazılır. Kıyamet günü yüce Allah her bir kılını nurlu kılar. Dünyadan cennetteki makamını görmeden de çıkmaz." (Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur’ân, 6/)
İLİŞKİLİ HABERYasin Suresi neye iyi gelir? Yasin Suresi okunuşu ve faziletleri! Ölünün arkasından..
KURAN'DA AMME SURESİ KAÇINCI CÜZ VE SAYFADA?
amme suresi okunuşu ve faziletleri
Amme suresi olarak da bildiğimiz Nebe Suresi, ismini ikinci âyette geçen 'enNebe’' sözcüğünden almıştır. 'Nebe' sözcük manasına baktığımızda 'haber' demektir. Toplamda 40 ayet-i kerimeden oluşan bu sure Mekke'de nazil olmuştur. Kuran-ı Kerim'in cüzünde yer alan Amme suresi, sayfa olarak sayfada yer almaktadır. Kuran-ı Kerim sıralamasına göre 78, iniş sırasına göre ise sûredir.
İLİŞKİLİ HABERRecep ayında yapılacak istiğfar ve dualar! Recep ayının fazileti nedir? Recep ayı ibadetleri
NEBE SURESİNİN OKUNUŞU! AMME SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU:
Amme suresi 1. Sayfa
Amme suresi 2. sayfa
AMME SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU:
seafoodplus.info;
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
2. Anin nebeil azîm(azîmi).
3. Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
4. Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
5. Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
6. E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
7. Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
8. Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
9. Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Cezâen vifâkâ(vifâkan).
İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
2. SAYFA;
İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).
Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
AMME SURESİNİN ANLAMI:
1. SAYFA;
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
1. Birbirlerine neyi soruyorlar?
2. Büyük haberden mi?
3. Onlar, onun hakkında anlaşmazlık içindeler.
4. Hayır, yakında bilecekler.
5. Yine hayır, yakında bilecekler.
6. Yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?
7. Ve dağları da birer kazık?
8. Sizi çiftler halinde yarattık.
9. Uykunuzu dinlenme zamanı yaptık.
Ve geceyi bir elbise yaptık.
Gündüzü geçim zamanı yaptık.
Üstünüze yedi sağlamı bina ettik.
Ve ışık saçan bir kandil.
Ve sıkıştırılmış bulutlardan şırıl şırıl akan su indirdik.
Onunla tahıl ve bitkiler yetiştirelim diye;
İç içe girmiş bağlar bahçeler.
Ayırma Günü belirlenmiş bir vakittir.
O gün Sur'a üflenir, bölükler halinde gelirsiniz.
Gökyüzü açılmış ve kapı kapı olmuştur.
Dağlar yürütülmüş, bir serap olmuştur.
Cehennem gözetleme yeri oldu;
Haddi aşanlar için varacakları yer olarak.
Orada "ahkaben" kalacaklardır.
Orada ne bir serinlik tadacaklar ne de içecek bir şey.
Yalnızca kaynar su ve irin tadacaklar.
Yaptıklarına uygun bir karşılık olarak.
Onlar, hesap görüleceğini ummuyorlardı.
Ayetlerimizi yalanladıkça yalanladılar.
Oysa Biz, her şeyi yazıp kaydettik.
Şimdi azabı tadın bakalım! Artık size azaptan başka bir şey artırmayacağız.
2. SAYFA;
Takva sahipleri için kurtuluş ve ödül vardır;
Bağlar ve bahçeler,
Dengi dengine, yaşıt, görkemli eşler,
Ve dolu kaseler.
Orada yalan da boş söz de duymazlar.
Bunlar, Rabb'inden hesaba karşılık verilen ödüldür.
O, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabb'idir, Rahman'dır. Ondan bir hitaba, hiç kimse güç yetiremez.
O gün, o ruh ve o melekler saflar halinde hazır bulunur. Rahman'ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.
İşte bu Hakk gündür. Dileyen Rabb'ine varan bir yol edinir.
Sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi ellerinin yaptıklarıyla karşı karşıya gelecek ve gerçeği yalanlayarak nankörlük eden kimse: "Keşke toprak olsaydım." diyecek.
AMME SURESİNİN FAZİLETLERİ NELERDİR?
Nebe (amme) Suresi'nin okumanın faziletleri şöyledir:
Kur'an'da geçen ismi ile Nebe Suresi fakat halk arasında yaygın olarak kullanılan ismi ile Amme Suresi, Mekke döneminin sonlarında nâzil olmuştur. Nebe Sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen (nebe) kelimesinden alır. (Amme), (Tesâül) (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise sûredir.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: "Nebe Suresini öğreniniz ve öğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah’u Teala kıyamet gününde Kevser şarabından içirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/)
(*Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için aramalarda çıkmak için sitemize eklenmiştir.)
Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
2. O büyük haberi mi?
3. Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
4. Hayır; yakında bileceklerdir.
5. Yine hayır; yakında bileceklerdir.
6. Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
7. Dağları da birer kazık?
8. Sizi çift çift yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
Geceyi bir örtü yaptık.
Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.
Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.
Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.
Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.
Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.
Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir.
Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz.
O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.
Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.
Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.
Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.
Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.
Kaynar sudan ve irinden başka.
(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,
Doğrusu onlar, hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.
Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.
Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;
Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.
Nice bahçeler ve üzüm bağları.
Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
Dopdolu kadehler.
İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.
Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O'na hitap etmeye güç yetiremezler.
Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.
İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüşyolu edinsin.
Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Nebe Suresini öğreniniz ve öğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah’u Teala kıyamet gününde Kevser şarabından içirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "İkindi namazından sonra Nebe suresini (vird olarak) okursa, Allah’u Teala o kimsenin rızkını artırır (kazancına bereket ihsan eder), Ona dünya dağları ağırlığınca iyilikler yazılır. Kıyamet günü yüce Allah her bir kılını nurlu kılar. Dünyadan cenneteki makamını görmeden de çıkmaz." (Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur’ân, 6/)
Hz. Peygamber’in Nebe’ sûresini Mürselât sûresiyle birlikte namazın bir rek‘atında okuduğu bilinmektedir (Buhârî, 6, 28; Müslim, ).
“Amme yetesâelûn sûresini okuyan kimseye Cenâb-ı Hak kıyamet gününde soğuk içecekler lutfedecektir” meâlindeki rivayetin (Zemahşerî, VI, ; Beyzâvî, IV, ) mevzu olduğu belirtilmiştir (Zemahşerî, I, , Muhammed et-Trablusî, II, ).
Nebe’ sûresinin konusu öldükten sonra dirilmenin vukuu ve âhiretteki hayatın kısa tasvirinden ibarettir. Sûre, “İnkâr yoluna saplananlar kendi aralarında neyi tartışıp duruyorlar, üzerinde bir türlü anlaşamadıkları o büyük haberi mi?” ifadesiyle başlar ve ardından onun tartışma kabul etmeyen bir gerçek olduğunu yakında anlayacakları ifade edilir (âyet: ). Burada söz konusu edilen “büyük haber”in bazı müfessirlerce Kur’an olduğu söylenmişse de sûrenin devamından anlaşılacağı üzere kişiye sorumluluk duygusu kazandıran ve davranışlarını kontrol etme bilinci aşılayan kıyamet günüdür (İbn Kesîr, VII, ).
Bir yönüyle Allah’ın kudretinin yüceliğini gösteren işaret, bir yönüyle de kullar için büyük nimet olan varlık ve hâdiselere değinilir. Bunları yaratan kudretin, âhiret hayatını var etmeye elbette muktedir olduğuna işaret edilerek, kıyâmet ve cehennemden dehşetli, ibretli sahneler aktarılır. Buna mukâbil, gönülleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanan nimetler hatırlatılır. Âhiretin gerçekliği bir kez daha vurgulanarak, insanlık yakında başlarına gelecek korkunç bir azaba karşı uyarılır, imana dâvet edilir.
Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen (nebe’) kelimesinden alır. (Amme), (Tesâül) (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise sûredir.
Rahmân Rahîm Allah’ın ismiyle…
Buradaki “büyük haber”den maksat, Rasûlullah (s.a.v.)’in nübüvveti, bilhassa ona indirilen Kur’an ve onun son derece tesirli bir üslupla tekrar tekrar bildirdiği kıyâmet haberidir. Herkesin iman ve amelinin sorulacağı âhiret günüdür. “Kur’an’ın bildirdiği bu gerçekler, pek büyük ve çok önemli bir haberdir” (Sãd 38/67) âyeti ise, bu büyük haberin Kur’an olduğuna işaret eder. Kur’an peyderpey inmeye başladığı zaman imandan nasibi olanlar ona inanıyor, inanmayanlar ise birbirlerine ve etraflarına sorup duruyor, “Kulağımıza gelen bu şeyler neyin nesidir? Muhammed peygamber mi olmuş? Tevhide ve âhirete imana mı çağırıyormuş? Hele o kıyâmet haberi de nedir? Ölüler dirilecek, herkes yaptıklarından hesâba çekilecekmiş, öyle mi?” diyorlardı. Herkes bir şey söylüyor, kimi tamâmen inkâr, kimi tereddüt ediyordu. İşte burada onların, Kur’an ve nübüvvet gibi iki mühim hâdise karşısında içine düştükleri ihtilaf ve kafa karışıklığı canlı bir tablo hâlinde tasvir edilmektedir.
Halbuki hiç de ihtilaf etmelerine gerek yoktu. Çünkü yakında Kur’an’ın verdiği her haberin, husûsiyle kıyâmetin kesin bir gerçek olduğunu bileceklerdi. Zira, şimdi beyân edileceği üzere gözümüzün önünde cereyan eden muazzam varlık ve hâdiseleri yaratan Allah, söz verdiği üzere kıyâmeti koparıp âhiret hayatını getirmeye de elbette güç yetirecektir.
Burada tefekkür nazarlarımıza arz edilen delil ve nimetlerden birincisi yeryüzüdür:
اَلْمِهَادُ (mihâd) kelimesinin “beşik” mânası da vardır. Dolayısıyla bu tabir, dünyanın, âhiret hayatına yönelik bir terbiye ve gelişme vasıtası olduğuna işaret eder. Bu sûretle dünya hayatı, uzun seneleriyle, âhiret genişliği ve sonsuzluğu karşısında kısa bir beşik hayatı olmaktan başka bir manzara göstermez. Beşeriyeti, bir müddet zevk, safâ ve çile kucağında sallayan, sonra da ebediyete doğru uykuya salan dünya, hakîkaten hem şu geçici hem de sonsuz hayatın beşiğidir. İnsan, ilim ve hikmetleri elde ettikten sonra bile ebediyetin azameti ve kemâli karşısında yine bir bebek olmaktan kurtulamaz. Nihâyet dünya ve ölüm hatıralarıyla dolu olarak hakikat sabahına ve asıl hayata kavuşur.
İkincisi dağlardır:
İlâhî kudret dağları yeryüzü çadırına birer kazık olarak çakmıştır. Muazzam büyüklük ve ağırlıktaki bu dağlar yeryüzünü sağlam tutar. Sallanmasına ve çalkalanmasına mâni olur. (bk. Enbiyâ 17/31) Deniz sularının yeryüzünü istilasını engeller. Rüzgârların, bulutların ve yağmurların çeşitli akımlarla dağılımını sağlar. İçlerindeki madenler ve sular, üstlerindeki çeşitli bitki ve ormanlar ile dağların insan hayatı üzerinde sayılamayacak faydaları vardır. Demek ki dağlar hem jeolojik olarak arzın kazıkları, hem de sağladığı faydalar itibariyle insan hayatının kazıkları mesâbesindedir.
Üçüncüsü insanın erkek ve dişi hâlinde çift olarak yaratılmasıdır:
Âilevî, içtimâî hayat ve insan neslinin bekâsı insanın çift olarak yaratılması gerçeğine bağlanmıştır. Gerçi bu durum sadece insana mahsus değildir. İnsanla birlikte hayvanlar, bitkiler, canlı cansız tüm varlıklar çift olarak yaratılmıştır. Yüce Allah, kâinat nizamını her şeyin çift oluşu üzerine kurmuş, tekliği zâtına ait kılmıştır. (bk. Yâsîn 36/36; Zâriyât 51/49)
Dördüncüsü uykudur:
سُبَاتًا (sübât) kelimesinin kesmek, faaliyetlerini durdurmak, rahat etmek, salgın ölüm gibi mânaları vardır. Bu mânaların her biri, uykunun çeşitli yönleriyle alakalıdır. Allah Teâlâ uykuyu insan için bir dinlenme, huzur ve rahat vakti kılmıştır. Uyku esnâsında beden, bütün meşgalelerden kesilerek huzur ve sükûna erer. Ruh, uykuda insana, aslî vatanından esintiler nakleder. Vücudlar müşterek bir ölüm tatbîkâtı içinde fânîliklerinden sıyrılarak ölüler gibi Hakk’ın tasarruflarına açıkça teslim olurlar. Herkes yerde ve her şey uykuda olduğu halde, ruhlara akseden intibâ ve tecellîler başka başka olur.
Beşincisi gecedir:
لِبَاسًا (libâs), sırta giyilen iç çamaşırdan ziyâde, uyku esnâsında üste yorgan gibi örtülen örtü mânasındadır. Uyku insanı dinlendirir. Gece karanlığı da insanı yorgan gibi sarar. Onun ayıp yerlerini ve gizli kalması gereken şeylerini gizler. Güneşin ışığından ve ısısından korur. Aynı zamanda gece, açıktan erilemiyecek bir takım gâyelere ermek için bir pusu hizmeti görür. Gündüz maişet temini kastıyla koşuşturan insanlar, gece dinlenmek için hânelerine ve yuvalarına dönerler. Rabbimizin bahşetmiş olduğu gece elbisesi, çok kazanma hırsı ile helâke doğru koşan insanları bu tehlikeden muhâfaza eder; tabiatın ve insan bedeninin belirli bir denge içerisinde devam etmesini sağlar. Mü’min geceyi bir yorgan gibi üzerine bürünerek kaybettiği maddî ve mânevî güçleri tekrar kazanmak için Allah’a yönelir, mânevî hazları kuşanır ve takvâ elbisesini giyer. Gecenin umûmî baskı kanunu altında, sırtları toprak bilmeyen cebbarlar da dâhil olmak üzere herkes zavallı bir halde yerlere serilmiş yatarken sâlih kimseler ve ibâdete dalanlar nefeslerini ömür tesbihi hâlinde bir bir Hakk’a sayarlar. Allah’ın heybetinden ürpererek ihsana ererler ve hayâ duyguları artar. Sözleri tesir ve sağlamlık kazanır. Gece libâsına bürünmüş olan yakarış ve dualar da, hedeflerini daha kolay bulur.
Altıncısı gündüzdür:
İnsanların maişetlerini temin edebilmeleri için İlâhî kudret onu aydınlık kılmıştır. Gündüz geçinmek, çalışıp çabalamak zamanıdır.
Yedincisi yedi kat göğün yaratılmasıdır:
Allah Teâlâ bunları çok sağlam bir şekilde bina etmiştir. İnsanların yaptığı binalar gibi, zamanın geçmesiyle eskiyip yıpranmazlar. Gökyüzünde kütleleri, hızları, yörüngeleri farklı milyarlarca galaksi ve yıldız dolaştığı halde hiçbir çarpışma ve düzensizlik meydana gelmez. (bk. Mülk 67/)
Sekizincisi güneştir:
سِرَاجًا (sirâc) lamba, وَهَّاجًا (vehhâc) ise alev alev yanan, şa’şaalı bir şekilde parıl parıl parıldayan demektir. Güneş, içinde sıkışan ve yoğunlaşan maddelerin birleşip bütünleşmesiyle çok büyük bir alev topu hâlini almıştır. Yüzey sıcaklığı santigrat derece, iç sıcaklığı ise 20 milyon santigrat derecedir. Güneş’te her saniye milyon ton hidrojen milyon ton helyuma dönüşür. Aradaki 4 milyon tonluk fark gaz maddesi de enerji ışın hâlinde uzaya yayılır.
Dokuzuncu ve onuncu deliller de şöyle beyan edilir:
Bütün bu ilâhî kudret nişâneleri ve azamet tecellileri, dikkatlerimizi iki mühim noktaya çeker:
Birincisi; bu muazzam ve muhteşem nizam bir tesadüf sonucu kendi kendine oluşmamıştır. Üstelik eşsiz bir nizam ve âhenk içinde kendinden istenileni yerine getirmektedir.
İkincisi; kâinatta hiçbir şey maksatsız yaratılmamıştır. Her şeyin bir sebebi, hikmeti ve gâyesi vardır. Aynı şekilde insan da boşuna yaratılmamıştır. O, dünya hayatında verilen bunca nimetlerle imtihana tâbi tutulmuştur ve bir gün yaptıklarının hesâbını verecektir. İşte o, gelmesi kesin olan kıyâmet günüdür:
âyette geçen اَلْفَصْلُ (fasl) iki şeyi birbirinden ayırmak demektir. Dolayısıyla burada hakkın bâtıldan ayrılması, hüküm verilerek insanların aralarının ayrılması mânasında kullanılır. “Fasıl Günü” de gerçeğin ortaya çıktığı, insanların hesaplarının görüldüğü, aralarındaki anlaşmazlıkların halledildiği kıyâmet günüdür. Dünyada bağların ve bahçelerin bir hasat mevsimi olduğu gibi, insanların dünyada yaptıkları işlerin hesâbının görüleceği, hakkında ihtilafa düştükleri şeyin ayan beyân ortaya çıkacağı ve bütün dâvaların görüleceği bir kıyâmet günü gelecektir.
Şimdi dikkatler öncelikle cehennem ve cehennemlikler üzerine çekilir:
Cehennem âyette مِرْصَادًا (mirsãd) olarak tavsif edilir. Mirsãd, gözetleme yeri demektir. Cehennem bekçileri, oraya gelecek suçluları gözetlemektedirler. Bu kelimenin “gözetleyici” mânası da vardır. Buna göre cehennemin bizzat kendisi azgınları gözetlemektedir. Böylece o, âdeta akıllı bir canlı olarak tasvir edilir. Nitekim Mülk sûresi 8. âyette, cehennemin içine atılacak suçlulara karşı kızgınlıktan kükreyip durduğu, öfkesinden çatlayacak hâle geldiği tasvîrî bir ifadeyle canlandırılmaktadır.
âyetteki اَلْاَحْقَابُ (ahkâb) kelimesinin, devamlılık ve birbiri ardını izleme mânalarını içeren asır, birbirini tâkip eden birçok seneleri içine alam devir ve belirsiz bir zaman gibi anlamları vardır. Seksen sene, yetmiş bin sen, her biri bin sene demek olan âhiret günleriyle seksen yıl diyenler de olmuştur. Ancak “devamlılık ve birbiri ardını tâkip etme” mânalarının olması, ebediliği ifade etmektedir. Bu sebeple müddetinin ne kadar olduğu, cehennemin ebedî olduğu gerçeğine tesir edecek bir öneme sahip değildir.
âyetteki اَلْغَسَّاقُ (ğassâk), cehennemde yananların yaralarından akan irin demektir. Bunun son derece soğuk ve dondurucu su mânası da vardır. Hâsılı onlara işe yarar, insan fıtratına uygun ne bir yiyecek ne de bir içecek verilecek; yiyecek içecek olarak verilen şeyler bile onların azabını artıracaktır. Çünkü âhirete inanmama ve Allah’ın âyetlerini yalanlamaya en uygun ceza budur.
İnsanları yaptıkları kötülüklerden vazgeçirmek, küfür ve şirk bataklığından kurtarıp görmedikleri âhirete iman etmeye sevk edebilmek için korku faktörü, teşvik ve mükâfat unsurundan daha etkilidir. Bu sebeple burada da cehennem ehlinin göreceği azab öncelikle anlatıldı. Şimdi de teşvik unsuru olan çeşitli nimet sofralarının kapıları aralanmaktadır:
اَلْكَوَاعِبُ (kevâ‘ib) göğüsleri yeni tomurcuklanmış gümüş memeli dilberler demektir. اَلأتْرَابُ (etrâb) da aynı yaşta dilberler anlamındadır. Cennetin dilberleri taze olduğu gibi, erkekleri de tazedir. Çünkü hepsi genç yaştadır.
Görüldüğü üzere kullarına lutf u keremi sonsuz olan Allah ki:
âyette geçen اَلرُّوحُ (Rûh) hakkında, rûhlar üzerinde vazfeli, onları bedenlere sevk eden bir melek, genel olarak bütün rûhların cins ismi ve büyük bir melek diye izahlar yapılır. Bundan maksadın, Cebrâil (a.s.) olduğu da söylenir.
Sakın unutulmasın ki:
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir adam geldi ve:
“– Yâ Rasûlallah! Kıyâmet ne zamandır?” dedi. Efendimiz (s.a.v.):
“– Kıyâmet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:
“– Allah ve Rasûlü’nün sevgisini” cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“– Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın” buyurdu.
Bu hâdise üzerine Enes (r.a.) şöyle derdi: “İslâma girmekten başka hiçbir şey bizi, Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)’in “Muhakkak sen sevdiğinle berabersin” sözü kadar çok sevindirmemiştir. İşte ben de Allah’ı, Rasûlü’nü, Ebûbekr’i ve Ömer’i seviyorum ve onlarla beraber olmayı umuyorum, her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadımsa da.” (Müslim, Birr )
Zira öte dünyada insanın varacağı yer ve orada alacağı derece, kendi iradesiyle yapmış olduğu işlere göre olacaktır. O gün insan önceden dünyada yaptığı amellerine bakacak; imanı olan Allah’ın rahmeti ile kurtulacak, kâfir ise bütün ümidlerini yitirdiğinde “ah ne olaydı keşke toprak olaydım, keşke hiç irade sahibi insan olarak yaratılmasaydım da hesâba maruz kalmasaydım” diyecektir. Dünyadayken Allah’ın verdiği bu önemli haberde ihtilaf eden kâfirler o gün hakikati anlayarak hayvanlara özenip toprak olmayı veya dünya hayatında dikkafalı olmak yerine toprak gibi mütevazi olup hakka itaat etmiş olmayı arzu ederek hasret ateşlerine yanacaklardır. (Tefsir / Prof. Dr. Ömer Çelik)
İslam ve İhsan
Bu mübarek sûre Mekke’de inmiş olup 40 âyettir. Sûre, adını ikinci âyetinde geçen en-Nebeü’l-azîm’den almıştır. Onun için bu sûreye “Nebe’ Sûresi” denir, ayrıca “Amme Sûresi” de denilir. en-Nebeü’l-Azîm, “Mühim Haber” anlamına gelmektedir. Bundan maksat, ölümden sonra diriliş ve âhiret hayatıdır.
Mekke döneminde inen bütün sûrelerde olduğu gibi, bu sûrede de âhiret hayatından ve kıyâmetten şüphe içerisinde olan Mekkeli müşriklere, başlarına mutlaka gelecek olan o günün dehşetli anları tablolar halinde sunulmaktadır. Böylece, âhirette “ah keşke” dememeleri için şimdiden hakka dönüp Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği ilkelere uymaya çağrılmaktadırlar.