Kimi zaman belirti vermeyen bu hastalığa karşı uyanık olmak gerektiğini anlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Hakan Kutlu, “Akciğerlerimizde aldığımız havayı, alveol denilen keseciklere taşıyan orta genişlikteki hava yolları olan bronşlarda görülen iltihap yani bronşit akut ya da kronik olabilir. Kronik bronşit uzun yıllar varlığını hissettirmeyebilir. Bu nedenle solunumla ilgili her soruna dikkatle yaklaşılmalı” diyor.
Bronşit genel olarak akut ve kronik bronşit olarak ikiye ayrıldığını söyleyen Dr. Hakan Kutlu, hastalığın nedenleri hakkında şu bilgileri verdi:
“Akut bronşitin başlıca nedeni virüsler ve alerjik nedenlerdir. Özellikle gribe yol açan influenza grubu virüsler, respiratuar sinsityal virüs (RSV) ve coronavirus, adenovirus, rhinovirus ön planda etken olan mikroorganizmalar. Nadiren çeşitli bakteriler de bronşit nedeni oluyor. Kronik bronşitte ise sigara kullanımı, toz, zehirli gazlar ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik maruziyet ve iritasyon sonucunda bronş duvarlarının yavaş ancak devamlı şekilde kalınlaşması ve mukus (yapışkan sıvı) üretiminin artması söz konusudur.”
Benzer belirtiler görülüyor
Hem akut hem de kronik bronşitte genelde belirtilerin benzer olduğunu kaydeden Dr. Hakan Kutlu, “Bu belirtiler; balgamlı, derin bir öksürük ile nefes darlığı ve hırıltılı solunum olarak sıralanıyor. Bunlar dışında bazen ateş, iltihaplı balgam, burun akıntısı, baş ve boğaz ağrısı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları, kronik bronşitte ek olarak sık görülen ve tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, sürekli yorgunluk hali, uzun süreli düşük kan oksijen seviyesi nedeni ile siyanoz denilen parmak uçlarında, dudaklarda görülen mavimsi cilt bulguları da görülür” dedi.
İyileşme süresi farklı oluyor
Bronşit tanısı kan tahlilleri, akciğer görüntülemeleri ve solunum fonksiyon testi ile konuyor. Tedavide esas yöntemin bronşite yol açan nedenli ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Dr. Hakan Kutlu, “Gerektiğinde antiviral ve antibiyotik tedaviler, alerjiye yönelik anti-alerjikler ve sigara kullanımının azaltılması, sonlandırılması önemlidir. Aynı zamanda enflamasyon nedeni ile bronşlarda artmış olan mukus üretiminin ve bunların tıkaç görevi görmemesi için mukus üretimini azaltan ilaçlar, bol sıvı tüketimi de bronşit tedavisinde etkilidir” diye konuştu.
Akut bronşitin tedavi ile günler içinde hızlı bir şekilde gerilediğini belirten Dr. Hakan Kutlu, “Kronik bronşitte ise uzun süreli maruziyet nedeni ile ortaya çıkan şikayetlerin düzelmesi de haftaları hatta ayları bulabilir” dedi.
5 Mayıs Dünya Astım Günü. Tüm dünyada en sık rastlanan hastalıklardan biri olan astım düzenli tedavi edildiğinde yaşamı olumsuz etkileyen bir sorun olmaktan çıkıyor. Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferah Ece, astım tedavisinin düzenlenerek belirli aralıklarla takibinin önemini vurguluyor. Prof. Dr. Ferah Ece “Astım ataklarla gelen kronik bir hastalık olduğu için onunla yaşamayı bilmek ve ilaçların düzenli kullanılması çok önemli. Çünkü astım kontrol altına alınmadığında hayatı kısıtlıyor. Yürümek, hareket etmek bile mümkün olmayabiliyor. Bu sebeple düzenli tedavi ile yaşamı olumsuz etkilemekten çıkıyor” dedi.
Astım, solunum yollarının mikrobik olmayan bir iltihap sonucu aşırı derecede duyarlı olmasına ve bazı etkenlerle ataklar halinde daralmasına neden olan bir solunum yolu hastalığıdır. Toz, duman, koku gibi uyaranlar öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi gibi yakınmalara yol açar. Krizde hava yollarını saran kaslar kasılır, hava yollarının yüzeyleri iltihaplanıp şişmeye başlar, balgam oluşur. Tüm bu tepkimeler hava yollarının daha daralıp tahriş olmasına neden olur ve hırıltı, hışıltı ile kendini gösterir. Kalıtım, cinsiyet ve şişmanlık gibi kişisel risk faktörleri ve alerjen maruziyeti, sigara dumanı, hava kirliliği, mesleksel uyaran maruziyeti gibi çevresel risk faktörleri astım görülme olasılığını artırır. Ayrıca soğuk hava, mikrobik hastalıklar, aşırı yorgunluk ve psikolojik bozukluklar da astım şikayetlerini artırabilir.
Gülerken, ağlarken hatta derin nefes alırken bile kuru ve inatçı bir şekilde öksürüyorsanız dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü tüm bu belirtiler astım hastalığına işaret ediyor. Astımın en sık görülen belirtileri; nefes darlığı, hırıltılı nefes alıp verme, göğüs kafesinde sıkışma hissi, normal insanlara göre daha çabuk yorulma, hareket mesafesinde kısalma ve bazen de yukarıda belirtildiği gibi öksürüktür.
Astım tedavisinde; belirtilerin kontrol altına alınması, kişilerin normal aktivitelerini sorunsuz yapabilmeleri, astım ataklarının önlenmesi, akciğer fonksiyonlarının normal ya da normale yakın seviyelerde tutulması hedeflenir. Bu da tetikleyici risk faktörlerine maruziyetin ortadan kaldırılması ve astım tedavisinin düzenlenerek belirli aralıklarla takibi ile mümkün olur. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar kontrol edici ve nefes açıcı olmak üzere iki gruba ayrılır. Kontrol edici ilaçlar mikrobik olmayan iltihapı iyileştirir, etkileri uzun dönem düzenli kullanıldığında ortaya çıkar. Kortizon içeren ilaçlar, lökotrien sistemini etkileyen ilaçlar, uzun etkili beta agonist ilaçlar, teofilin ve anti-IgE bu grupta sayılır. Nefes açıcı ilaçlar ise kullanımdan hemen sonra etkilerini gösterir ve nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi şikayetlerde rahatlama sağlar. Bu grup ilaçlar, kısa etkili beta agonist ilaçlar, antikolinerjik ilaçlar ve teofilindir. Düzenli tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunda, astım yaşamı olumsuz yönde etkilemez. Buna karşılık eksik ya da düzensiz tedavi; astım hastalığının giderek ağırlaşması ile hava yollarında ve çevresinde oluşan geriye dönüşümsüz yeniden yapılanmaya neden olur.
Akciğer ve alt solunum yollarında üretilen koruyucu özellikteki mukus sıvısı, vücut fonksiyonlarının gerçekleşmesinde oldukça önemlidir. Bulunduğu bölgeyi nemlendiren mukus, organların kurumasını önler. Balgam yapısındaki mukus sayesinde bir filtre görevi görerek solunum yollarını bakterilere karşı korur. Bazı hastalıklar mukus sıvısının artmasına neden olabilir. Balgam, boğazda ve akciğerlerde oluşur ve öksürükle atılır. Solunum yolu enfeksiyonu, grip, sinüzit gibi hastalıklar sonucunda balgamda rahatsız edici bir seviyede artış oluşabilir. Balgam üretiminde görülen artışın bir diğer nedeni ise alerjik reaksiyonlardır. Ciddi olmayan durumlarda evde tedavi için kullanabileceğiniz yöntemler de bulunmaktadır.
Balgam nedir, akciğer ve alt solunum yollarının korunmasını sağlayan mukus türüdür. Balgamın normal şartlardaki rengi açık ve berrak olur. Balgam, akciğerleri ve solunum yollarını nemli tutar, bakteriler ve yabancı maddelere karşı koruma sağlar. Akciğerlerin ürettiği aşırı balgam genizde birikerek rahatsızlık hissi oluşturabilir. Balgam fazla üretildiğinde öksürükle beraber vücuttan atılır. Sinüs ve geniz akıntısındaki mukus balgamla vücuttan dışarı atılır. Balgam, evde uygulanacak basit yöntemlerle tedavi edilebilir.
Akciğerlerin hasar görmesi balgam üretimini artırır. Yeni doğmuş bebeklerde balgam oluşumuna sıklıkla rastlanır. Bebeklerde henüz tam gelişmeyen akciğerler ve solunum yolları mikrop ve yabancı maddelere maruz kalır. Biriken mikroplar ise genizde balgam birikmesi, burun tıkanması, solunum yollarında tahriş gibi sorunlara yol açar ve balgamlı öksürüğe sebep olur. Viral ya da bakteriyel enfeksiyon sonucunda, yapısı yoğun ve rengi koyu olan balgam görülebilir.
Başlıca balgam oluşturan hastalıklar;
Balgama neden olan bazı unsurlar;
Balgam renkleri bazı hastalıklara işaret etmektedir. Bu da balgamın rengine ve kıvamına göre değişmektedir.
Üst solunum enfeksiyonu geçiren kişilerin sinüsleri tıkanması durumunda öksürükle beraber gelen beyaz balgama rastlanabilir. Burundaki dokuların şişmesi durumunda, mukusun nasal yollarda olması gerektiği gibi hareket edemediği anlaşılır. Aynı zamanda öksürükle beraber gelen beyaz balgam, solunum yolu enfeksiyonunun neden olduğu sinüs tıkanmasına işaret edebilir.
Viral ya da bakteriyel enfeksiyonlar, kıvamlı ve koyu renklerde görülen balgama neden olabilir. Ciğerlerde öksürük oluşturan balgam, sinüslerde ya da alt solunum yolunda meydana gelir. Beyaz kan hücrelerinin enfeksiyona karşı savaşması sonucunda sarı-yeşil renklerde balgam oluşur.
Ciğerlerde sıvı olduğunun belirtisi olabilir. Akciğer ödemine sahip hastaların balgamı pembe renklerinde ve köpüklüdür. Kırmızı renkteki balgama öksürük ve göğüs enfeksiyonu sebep olur. Çoğunlukla sigara kullanan yaşlı bireylerde rastlanır. Soğuk algınlığı ve bronşit geçiren hastalarda iltihap veya burun tahrişi kaynaklı kanlı mukus meydana gelebilir.
Aşırı sigara kullanan bireylerde kahverengi balgam oluşabilir. Hava kirliliği, duman solumak ve burunda kurumuş olan kan kahverengi balgam oluşumuna neden olan diğer etkenlerdir.
Aşırı derecede kirli havaya maruz kalmak ve duman solumak siyah balgam oluşturabilir. Koyu renklerde gelen balgam, akciğer hastalığı gibi ciddi bir durumun belirtisi olabilir.
Solunum sisteminde doğal olarak bulunan balgam, günlük yaşamı etkileyecek seviyede arttığında bir uzman tarafından kontrol edilmelidir. Görülen aşırı mukus çoğunlukla ciddi bir soruna yol açmamaktadır. Balgam tedavisi genellikle antibiyotik ve ilaç kullanımı ile tedavi edilebilirken bazı hastalıklarda solunum yolu tedavi yöntemleri de kullanılır. Balgam viral nedenlerden oluştuğunda tedavisinde antibiyotik kullanılmamaktadır. Daha çok iyi beslenme, nemlendirme ve istirahat etme gibi yöntemler yeterli olmaktadır. Belirtileri hafifletmek için evde tedavi yöntemlerini de deneyebilirsiniz.
Güncelleme Tarihi: 22 Kasım
Yayınlama Tarihi: 30 Ocak
Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.