Yazan: Kirpi
ALLAH | |
---|---|
MÜSLÜMANLAR | ATEİSTLER |
Cehennem korkusuyla inanmak | Dürüstçe, kanıt olmadığı için inanmamak |
Cehennem korkusuyla iyi işler yapmak | Hiç bir baskı olmadan iyilik yapmak |
Doğduğu toplumun ona dayattığına inanmak | Özgür düşünceyle, kendi mantığıyla karar vermek |
Allah'tan gelmiş denilen kitapların içinden körü körüne birini seçmek ve diğerlerini okumadan dahi reddetmek | Kur'an'ın da diğerleri gibi nakil yoluyla geldiğini ve toplumların çıkarlarının yazılı metinleri şekillendirdiğini bildikleri için kesin kanıt olmadan hiç birine inanmamak |
Kötülük yaptığında şeytanı günah keçisi yapmak | Tüm yaptıklarının sorumlusu olarak kendini görmek ve işlediği suçları başkalarına yüklememek |
Kendi gibi düşünmeyenleri kafir ilan edip malını canını kendine helal saymak | İnsanlara insan olduğu için değer verip yalnızca ahlaki değerler üzerinden ayrım yapmak |
Küçük çocuklarla evliliğe din kılıfı giyindirerek sübyancılık yapmak | Çocuklara tecavüzleri önlemek için protestolar yapmak |
İslamı siyasallaştırarak toplumu kafir-mümin diye ayırıp kutuplaştırmak | Eşit haklara sahip toplumlar inşa ederek kardeşçe yaşamak için elinden ne geliyorsa yapmak |
Dinini kutsalını eleştirenleri kafir ilan ederek öldürmek | Eleştirel toplumların yaranması için her türlü fedakarlığı yapmak |
Kadını çarşafa kapatarak kocasına kul yapmak | Kadınlarında en az erkekler kadar toplumsal haklarının olduğunu savunmak |
Hayatını camilerde namaz kılarak oruç tutarak zekat vererek yaşamak. senedir eli açık mı kapalı mı namaz kılınır diye bir birinin kafasını kesmek Üniversiteleri kapatıp imam-hatip açmak. Ben cahil halkın ferasetine güveniyorum Bilim insanları fuzuli işlerle uğraşıyor demek. | Bilimde, teknolojide dünya lideri olmak için kaliteli eğitimin şart olduğunu savunmak. Çocuklara küçük yaşlarında din dersi dayatarak onların özgür düşüncelerini kısıtlayanlara karşı çıkmak. Hayatın her alanında en iyisi olmak için elinden geleni yapmak. Yaptıklarıyla içinde bulunduğu topluma yararlı birer vatandaş olmak. |
Bu listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Fakat meselenin önemli kısmı bu değil. Pascal kendi tezini üretirken zaten kazanan tarafa Hristiyanlığı kaybeden tarafa ise inançsızlarla beraber diğer dinlere inanan insanları da koymuş oluyor. Buna İslam'a iman etmiş Müslümanlar da dahil.
Pascal Hristiyanlığın tarif ettiği Tanrıyı kabul edenleri kumarın kazanan tarafı diğerlerini ise kaybeden olarak nitelendiriyor. Bunu nereden anlıyoruz? Çünkü siz bir kumar oynarken kazanırsanız eğer bu elinizde olan kartların sayesinde oluyor. Dolayısıyla Pascal'ın kumarında her bir inançlı insan kendi inandığı Tanrı kavramını doğru kabul ederek bu kumar masasına oturuyor. Pascal'da zaten öyle yapmıştı. Hristiyanlığın anlattığı Tanrı kavramını doğru diye kabul ederek kendini kazançlı, farklı tanrıları kabul eden yahut hiç inancı olmayanları da kaybeden olarak gösteriyordu.
Hiç bir dini inancı olmayan bir kuruluş olan Adherents'a göre dünyada yaklaşık din vardır. Şimdi siz Müslüman olarak Pascal'ın kumar masasına oturduğunuzda elinizde olan Allah kartıyla diğer Tanrıya karşı kumar oynamış oluyorsunuz. Ve bu Tanrının çeyreği hakkında bile doğru düzgün bilginiz yok. Ya bu Tanrının içinden biri veyahut bir kaçı doğruysa? Kumarda yalnız biri kazanacak diye bir kural yok değil mi?
Aslına bakarsak bu kumar masasında Ateistlerin, Agnostiklerin, Deistlerin vs. şansı daha fazla. Zira Tanrı hakkında kesin bilgi olmadığı için bizim dinlerin dayattığı tanrıyı veya ona atfedilen din, sıfat ve ideolojileri inkar etmemizin mantıklı bir gerekçesi olmuş oluyor. Biz yarın ahirette Allah'ın karşısına çıkarsak kesin bilgi olmadığı için onunla beraber hiç bir Tanrıya inanmadığımızdan veya sadece tanrının varlığına inanıp ona çeşitli sıfatlar ve insani özellikler yükleyen dinlerin tanrılarına inanmadığımız için bağışlanma şansımız vardır. Ya siz Müslümanlar yarın ahirette Allah değilde Zeus ile karşılaşırsanız ne olacak? O zaman onu değilde başka bir dinin tanrısını kabul ettiğiniz için cehennemde yanacaksınız. Veya Tanrı içinde Allah yalancı ve geri kalan Tanrı doğruysa? O zaman cehennemde o Tanrının azap fantezilerini deneyeceksiniz. Fakat ben bir Tanrıyı inkar ettiğim için o cehennemden çıkma şansım var.
Gözünüzün önünde daha iyi canlanması için şöyle bir örnek vereyim.
Örneğin siz 10 kişilik bir kumar masasına oturdunuz. 9 kişinin hepsi size resti çekmiş. Herkes resti çekmişse demek ki herkes elindeki kartların kazanma şansı olduğuna emin durumda. Şimdi başkalarının elindeki kartların ne olduğunu bilmeden restinize rest ulan demek mi daha mantıklı yoksa kazanacağına dair kesin bilgi olmadığı için pass demek mi? Sizi bilmem ama ben gereğinden fazla cesaret aptallıktır diye düşünenlerdenim.
Burada şöyle bir itirazda bulunabilirsiniz: Allah'a inanırsam en fazla ne kaybedebilirim ki? Çok şey kaybedersin. Kaybedeceğin şeylere bir tane örnek vereyim.
Karamanda çocuklarını yatılı Kur'an kursuna bırakan ebeveynler de ellerindeki Allah ve cennet kartlarıyla Pascal'ın kumar masasına oturmuşlardı. Ama çocuklarının yüzündeki tebessümü, sevinci kaybederek kalktılar o kumar masasından. Ne kazandılar biliyor musunuz? Ömürleri boyu hiç unutamayacakları psikolojik travmalar.
İşte bu gibi nedenlerden dolayı bizler elimizde kazanacağımıza dair kesin bilgi olmadığı sürece kumar masasına oturmamalıyız diyoruz.
"RICHARD DAWKINS "TANRI YANILGISI" (The God Delusion) isimli yazısında şunları aktarıyor:
"Eğer Tanrı'yı hoşnut etmek istiyorsan yapmak zorunda olduğun tek şey ona inanmaktır" fikrini neden bu kadar kolay kabul ederiz? İnanmayı bu kadar özel yapan şey nedir? Tanrı'nın iyiliği, cömertliği ya da alçak gönüllülüğü ödüllendirmesi de inanmayı ödüllendirmesiyle aynı olasılıkta değil midir? Ya da dürüstlüğü? Ya eğer TANRI gerçeği içtenlikle aramayı en yüksek erdem sayan bir bilimci ise? Cidden, evrenin tasarımcısı bir bilimci olmak zorunda değil midir? Bertrand Russell'a öldükten sonra karşısında TANRI'yı bulduğunda ve onun Russell'a neden ona inanmadığını sorduğunda ne cevap vereceği sorulmuştu. "Yeterli kanıt yoktu TANRI, yeterli kanıt yoktu," cümlesi Russell'ın (neredeyse ölümsüz diyebileceğim) cevabıydı. Ödlek bahisçiliği için TANRI'nın PASCAL'a duyacağından çok daha fazla saygıyı cesur kuşkuculuğu için (hapse düşmesine neden olan, Birinci Dünya Savaşı'nda gösterdiği cesur vicdani reddi bile boş verirsek) Russell'a göstermesi daha olası değil midir? Ve TANRI'nın ne karar vereceğini bilemesek bile Pascal'ın Bahsini çürütmek için TANRI'nın hangi yönde karar vereceğini bilmeye ihtiyacımız yoktur. Unutmayın ki bir bahisten bahsediyoruz ve Pascal bu girişiminin yalnızca ve yalnızca çok düşük olasılıklarda işe yarayacağını iddia etmiyordu. TANRI'nın ahlaktan yoksun, sahte inancı (ve hatta dürüst inancı) açık yürekli kuşkuculuktan daha değerli bulacağına bahse girer miydiniz?
Siz nasıl düşünüyorsunuz? Eğer bir Tanrı varsa o Tanrı cehennem korkusuyla ona iman edeni mi yoksa dürüstçe kesin bilgi sahibi olmadığı için iman etmeyen birisini mi ödüllendirirdi?
Fakat size yani Müslümanlara yalnız bir şey söyleyebilirim. Dua edin de Allah'ın her şeyden haberi olmasın. Zira sizin kendi çıkarlar ve kaygılarınız yüzünden ona inandığınızı öğrenirse haliniz perişan olabilir..
Değerli kardeşimiz,
Bu mesele Pascal’dan çok önce Hz. Ali’ye atfedilen bir akıl yürütme ve diyalog olarak kayıtlıdır.
Sağlıklı bir akıl yürütme örneği olarak kayıtlı bu hadise, Hz. Ali’nin ya da Müslümanların kesin ve yakini iman biçimini açıklamaz. Sadece inançsızlara doğru bir akıl yürütmenin ilk basamağını sunar.
Pascal da aynı şekilde inançsızlığın sorununu göstermek amacı ile muhtemelen bu düşünceden etkilenerek söz konusu ön kıyası kullanmıştır.
İmana ait kesin bilgi ise yalnızca akılda kalmayan vicdanda tasdik olunan ve kalpte derin bir duygu durumu ile yaşanarak kabul edilen kesin bir hissediş ve vazgeçilemez duyuştur.
Böylesi kamil bir imanı herkes samimiyetle Rabbinden istemelidir.
Hz. Ali ile ilgili rivayet için tıklayınız:
- Hz. Ali, ahirete inanmayan birine, "Eğer yoksa benim kaybedecek bir
Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet