Elektrikli Su Isıtıcısı, çeşitli uygulamaları nedeniyle sahip olunması gereken mutfak aletleridir. Hayatınıza getirdiği rahatlığın yeri doldurulamaz, ancak kettle hakkında bazı çalışmalar tasarlamanın zamanı geldi.
Bilimsel gerçekler ve enerji verimliliğinin diğerlerinden en iyi şekilde elektrikli su ısıtıcısını öne çıkardığı yerlerde, çok az çalışma bunun sağlığımız ve çevremiz için tehlikeli olduğu sonucuna varmıştır. Elektrikli su ısıtıcılar ile ilgili riskler, üretiminde kullanılan elemanlardan kaynaklanmaktadır. Derine ineceğiz ve bu unsurların neden sorun yarattığını ve çözümün ne olduğunu anlayacağız. Bu makale size yan etkilerinin net bir resmini verecektir, böylece bu pişirme lüksünü kullanmanız gerekip gerekmediğini hızlı bir şekilde değerlendirebilirsiniz. Ayrıca, ne tür bir elektrikli su ısıtıcısı satın almanız gerektiğini anlamanıza yardımcı olacaktır.
Bugün pek çok plastikten yapılmış alet kullanıyoruz. Soğuk işlem için kullanılan plastik kaplar o kadar tehlikeli değildir ancak sıcak şeyleri plastik kaplarda sakladığımızda yapay yüzeyin üst tabakası erimeye başlar ve sıvı ile karışır. Sıvı ile birlikte bu tehlikeli bileşikler de vücudunuza girer.
Bu tehlikeli bileşiklerden biri, birçok sağlığı bozucu özelliğe sahip olduğu bilinen BPAdır. BPA, hormonlar gibi davranan sentetik bir bileşiktir. Plastik elektrikli su ısıtıcısı yapımında da kullanılan sert plastik yapımında kullanılır. Tencerenizde su kaynattığınızda veya çay yaptığınızda , bu BPA da onunla karıştırılır. Vücudun içine girdikten sonra BPA, üreme sistemi, nörolojik sistem ve solunum sistemi gibi vücudumuzun birkaç sistemini etkilemeye başlar. Vücudumuzda daha yüksek miktarlarda toksik BPA bileşiklerinin varlığı, kısırlığa veya diğer cinsel bozukluklara, kansere ve yaşlılarda potansiyel olarak Alzheimere neden olabilir.
İlk adım, plastik elektrikli su ısıtıcısı kullanmayı bırakmak olmalıdır. Elektrikli su ısıtıcısı kullanmaktan vazgeçmeniz gerektiği anlamına gelmez. Daha uygun bir BPA içermeyen elektrikli su ısıtıcısı bulmaya çalışın. BPAnın yalnızca plastiğin temasından geldiğini unutmayın, bu nedenle plastiğin kaynayan sıvıyla sıfır veya minimum temas ettiği bir su ısıtıcısı bulun. Bu sorundan kurtulmak için plastik su ısıtıcılar yerine paslanmaz çelik su ısıtıcılar kullanabilirsiniz. Piyasada, BPA içermeyen birkaç elektrikli su ısıtıcısı mevcuttur.
Nikel genel olarak çok toksik değildir, ancak nikele alerjisi olan biri için tehlikelidir. Bir çalışmada, 30 elektrikli su ısıtıcısından 12sinin 50 mikrogram / Lden fazla metal saldığı tespit edildi. 50 mikrogram / Lden fazlası tehlikelidir çünkü 50 mikrogram / L eşik değerdir. Bundan daha fazlası tüketilecek olursa sağlık riskleri ortaya çıkabilir.
Her çayınızı yaptığınızda, su kaynattığınızda veya elektrikli su ısıtıcısında bir kahve demlediğinizde, içinde bir miktar nikel bulunur. Nikel, kahve, çay ve çikolata gibi birçok gıda maddesinde bulunur, ancak elektrikli su ısıtıcısından nasıl süzüldüğünü bilmek ilginçtir.
Elektrikli su ısıtıcısının ısıtma elemanı, yüksek direnç özelliği ile bilinir. Yarı iletken özelliğinden dolayı genellikle ısıtma elemanında nikel kullanılır. Isıtıcı eleman veya plaka kaynar su veya çay ile doğrudan temas ettiğinde, nikel buna karıştırılacaktır.
Elektrikli su ısıtıcısı satın alırken, ısıtma elemanının sıvıya maruz kalmamasına dikkat edin. Sağlık uzmanlarına göre 50 mikrogram / L bir eşik olduğundan; satın almadan önce nikel emisyon oranını kontrol etmek bir başka önlemdir. Nikele alerjiniz varsa, nikel kaplı mücevherler takarken cilt alerjisi hissederseniz, nikel yayan bir elektrikli su ısıtıcınızın olmaması daha iyidir.
Kurşun, seramik elektrikli su ısıtıcılarından süzülür . Kurşun, kansızlığa, nörolojik hasara, böbrek hasarına vb. Neden olabileceğinden sağlığa zararlı olabilir. Kurşun sinirlerdeki filtreleri bozarak zehirli maddelerin beynimize girmesini engelleyebilir. Kurşun ayrıca, ısıtma bobini doğrudan içeceğe maruz kaldığında da sızar.
Elektrikli su ısıtıcısının içinde kullanılan bakır da zararlıdır çünkü beyni etkileyebilir. Bu yüzden bu tür bir su ısıtıcısına gitmemek daha iyidir. Benzer şekilde, alüminyum su ısıtıcılar da beyindeki kan arındırma bariyerini etkilediği için sağlık için zararlıdır.
Dökme demir su ısıtıcısı kullanmak daha riskli olabilir çünkü içeceklerde çok sayıda demir partikülünü çözer ve bu da birçok sağlık riskini taklit edebilir. Bir su ısıtıcısındaki kaplanmış eleman, ısıtıldığında kurşun açığa çıkardığı için de tehlikelidir.
İyi bir elektrikli su ısıtıcısı satın alırken, yukarıda belirtilen noktayı akılda tutmak önemlidir. Mükemmel bir elektrikli su ısıtıcısı alırken dikkat edilmesi gereken ilk şey, plastikten yapılmaması gerektiğidir.
Soru, plastik olmadığında, hangi unsurdan oluşması gerektiğidir. Bakır, dökme demir, seramik ve alüminyumun yan etkilerini gördük çünkü cevap yüksek kalitede paslanmaz çeliktir. Elektrikli su ısıtıcısı için yalnızca kaliteli paslanmaz çelik daha iyi bir seçenektir. Paslanmaz çelik su ısıtıcısı satın alırken, ısıtma elemanının su ısıtıcısının içindeki sıvı ile doğrudan temas halinde olmadığından emin olun çünkü ısıtma elemanlarına doğrudan maruz kalma, içeceklerde toksik nikel salınımına neden olabilir.
Ayrıca elektrikli su ısıtıcısının güç oranını, kapasitesini ve yalıtımını kontrol edin. Bu faktörlerin kimya ile ilgisi yoktur, ancak elektrikli su ısıtıcısına sahip olmak enerji tasarrufu sağlayacaktır; İyi bir yalıtım sizi elektrik çarpmasından kurtaracaktır ve kapasite ihtiyacınıza göre olmalıdır.
İlgili Makale
Plastik kullanımı, modern yaşamın kolaylıklarından biridir ancak son yıllarda mikroplastik kontaminasyonu (bulaşması) yükselen küresel bir endişe haline gelmiştir. Plastikler, gıda ambalajlarında, giysilerde, halılarda, kişisel bakım ürünlerinde, ev aletlerinde, arabalarda ve elektronik cihazlarda yani her yerdedir. Mikroplastikler, 5 mmden daha küçük (yeni bir kurşun kalem silgisinin genişliği kadar) olan küçük plastik parçacıklardır. Mikroplastikler boyut ve yapı bakımından farklılık gösterir ve alev geciktiriciler, plastik stabilizatörler ve renklendiriciler gibi çeşitli polimerler ve katkı maddeleri içerebilir. Başlangıçta, bilim insanları dünya çapında deniz habitatlarında mikroplastik kirliliği bulmaya, sonra onları her yerde keşfetmeye başlamışlardır.
Çevrede halihazırda büyük miktarlarda mikroplastik varken, her gün yeni parçacıklar üretilmektedir. İlk kez lerin ortalarında piyasaya sürüldüğünden bu yana plastik üretimi ve kullanımındaki büyük artışa bakıldığında, bu sürpriz olmayabilir. de üretilen yıllık plastik miktarı 1,5 milyon ton iken bugün üretilen yıllık plastik miktarı milyon tonun üzerindedir. Bazı mikroplastikler görülebilecek kadar büyükken, diğerleri yiyecek, su ve hava ile alınabilecek kadar küçüktür. Küçük boyutları ve kütleleri, rüzgarla kolayca taşınabilen mikroplastikler, dağlık ve kutup bölgeleri de dahil olmak üzere, Dünyanın en uzak yerlerinde bile bulunmuştur. Mikroplastik denilen küçük parçacıklar plastik eşyaların parçalanmasından başka çeşitli kaynaklardan gelir. Okyanuslarda, nehirlerde, havada bulunabilen mikroplastikler giyim ve güzellik ürünlerinde, yiyeceklerde, şişelenmiş sularda ve musluk suyunda bile bulunabilir. ABDde musluk suyunun %94ünden fazlasında ve Avrupada %72sinde ve ayrıca dünya çapında şişelenmiş suyun %93ünde bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü kısa süre önce sınırlı kanıtlara dayanan ve içme suyundaki mikroplastik parçacıkların mevcut seviyelerde zararlı olmadığı sonucuna varan bir rapor yayınlamıştır ancak acilen daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunmuştur. Mikroplastiklerin sulara girmesinin birçok yolu vardır: örneğin, yüzey akışı yoluyla (lastiklerin geride bıraktığı partiküller drenaj ağlarına geçer); nehirlere ve okyanuslara giren atık sular yoluyla; atmosferdeki kirlilik (partiküller rüzgâr ve karla taşınır); ve maden suyu şişeleri yoluyla sulara karışabilir.
Mikrıplastiklerin yaşayan dünyayı, biyolojik organizasyonun neredeyse tüm seviyelerini etkilediği keşfedilmiştir. Aslında araştırmacılar, yılda ila parçacık alındığını tahmin etmektedir. Mikroplastiklere maruz kalmanınn sağlığa etkileri tam olarak bilinmemekle birlikte, içlerinde tehlikeli kimyasal maddelerin varlığı potansiyel sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Risklerin tam olarak anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu makale mikroplastiklerin ne olduğunu ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini ele almaktadır.
Mikroplastiklerin birincil ve ikincil olmak üzere iki ana kaynağı vardır.
Birincil kaynaklar: Parıltı, tüylü kumaş üretmek için kullanılan mikrofiberler ve bazı kozmetiklerde eksfoliyan (pullanma önleyici) olarak kullanılan plastik mikroboncuklardır.
İkincil kaynaklar: Okyanusta plastik torbalar, zamanla bozulan su şişeleri, pipetler, plastik hap şişeleri ve balık ağları gibi küçük parçalara ayrılan daha büyük plastik öğelerdir.
Plastik gıda kapları nanoplastik adı verilen küçük parçacıklar salmaktadır. Aynı sorun su ısıtıcıları (kettle) ve biberonlar için de geçerlidir. Bulgular endişe vericidir ancak bilim insanları bunun ne kadar zararlı olabileceğini daha önceleri saptayamamışlardır. Sonuçta insanlar, örneğin düzenli olarak toz yutmakta ve solumaktadır. Plastik değişken bileşimde olabilir ve pigmentler, ultraviyole stabilizatörler, alev geciktiriciler, su iticiler (suya dayanıklılığı sağlayan bir çeşit kaplama), sertleştiriciler, örneğin bisfenol A, yumuşatıcılar (ftalatlar) gibi çok çeşitli katkı maddeleri içerir. Plastiklerin dayanıklılığı nedeniyle ortaya çıkan kirlilik uzun yıllar sürer. Aslında mikroplastik sorunu her geçen yıl daha da kötüleşmeye devam etmektedir. Üretilen yıllık tahmini mikroplastik kütlesinin (yaklaşık milyon ton) yılına kadar iki katından fazla artması beklenmektedir.
Mikrofiberler
Mikrofiberler, çapları 5 mm’den küçük olan ve çevrede bulunan en yaygın mikroplastik türüdür. Gözle görülmeseler de, plastik mikrofiberler her yerdedir. Tekstil endüstrisi mikrofiberlerin en büyük üreticilerinden biridir. Bugün bilim insanları, tekstillerin dünya okyanuslarındaki mikroplastik kirliliğinin %35ini (sentetik mikrofiberler şeklinde) ürettiğini tahmin etmektedir. Giysilerin çoğu plastikten yapılmış lifler içerir. Polyester, naylon ve akrilik gibi sentetik elyafların düzenli aşınması ve yıpranması mikrofiber (mikro elyaf) denilen parçacıkları üretir. Giysilerin günlük olarak yıkanması, daha sonra yerel atık su arıtma tesisine giden mikrofiberler üretir ve bunların %40a kadarı nehirlere, göllere ve okyanuslara karışır. Kurutucular ayrıca havaya atılan ve bir kez daha göllere, nehirlere ve ardından musluk suyuna karışan büyük miktarda mikrofiberlerden sorumludur.
Mikroboncuklar
Plastik mikroboncuklar, genellikle çok, çok küçük ve hatta bazen görülmesi zor olan bir mikroplastik kategorisidir. Mikroboncuklar genellikle imalatta kullanılan plastik hammaddelerin temel formu olan ve genellikle silindir veya disk şeklinde ve yaklaşık milimetre boyutunda olan plastik pelletlerle sıklıkla yanlış bir şekilde karıştırılmaktadır.
Ürünlerdeki mikroboncuklar en çok kozmetik endüstrisinde kullanılan 1 mmden daha küçük katı plastik parçalarıdır. Diğer mikroplastiklerin aksine, mikroboncuklar kasıtlı olarak küçük plastik parçacıkları olarak üretilir. Mikroboncuklar genel olarak sabun, yüz peelingi ve diş macunları gibi kişisel bakım ürünlerinde temizleyici ve eksfoliant olarak işlev görür. Birçok kişisel bakım ürünü şirketi, ürünlerinde mikroboncuk kullanımını gönüllü olarak aşamalı olarak bırakmakta veya alternatifler aramaktadır.
Çoğu atık su yönetim sistemi, plastik mikroboncukları filtreleyemez veya yakalayamaz. Bu, sonunda nehirlerde, göllerde ve okyanuslara karışmalarına neden olabilir. Balıklardaki yüksek mikroplastik seviyesi üzerine yapılan son çalışmalar farkındalığı artırmış ve ’in Aralık ayında çıkan ABD “Mikroboncuksuz Sular Yasası” ile ABD dahil olmak üzere giderek daha fazla ülke mikro boncukları yasaklamıştır.
Mikroplastiklerin ana kaynağı içme suyudur. Yapılan bir araştırma, ortalama bir insanın her hafta şişelenmiş sudan ve musluk suyundan parçacık (yaklaşık 5 g) plastik tükettiğini bulmuştur. İnsanların ne kadar kötü etkilendiği nerede yaşadıklarına bağlıdır: ABD ve Hindistanda Avrupa veya Endonezya sularında bulunandan iki kat daha fazla mikroplastik bulunur. Mikroplastikler çeşitli şekillerde, örneğin yiyeceklerle de alınır. En büyük kaynaklar arasında bira, tuz ve kabuklu deniz ürünleri bulunur. Kabuklu deniz hayvanları bütün olarak yenir, bu yüzden plastikle kirlenmiş sindirim sistemleri de yutulur. Araştırmalar konserve balık ve balık karaciğerlerinin de mikroplastikler içerdiğini göstermiştir.
Mikroplastikler insanları çevreler ve havada, suda, gıdada, tüketici ürünlerinde her yerde bulunmaları nedeniyle soluma, yutma ve deriden emilim yoluyla maruziyet meydana gelebilir. Bilim insanları, her gün den fazla mikroplastik parçacığın yutulabileceğini düşünmektedir. Giyilen sentetik giysiler bile lifler dökebilir, bazı araştırmalar tekstil ürünlerinin havadaki mikroplastiklerin ana kaynağını olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu küçücük parçacıklar vücudun hücrelerine, dokularına ve organlarına girme kapasitesine sahiptir. Bilim insanları, mikroplastiklerin daha önce düşünülenden daha büyük bir sağlık tehlikesi oluşturduğundan şüphe duymaktadır. Uzun vadeli etkiler net değildir ancak çalışmalar devam etmektedir. Mikroplastiklerin insanlar üzerindeki etkilerini doğrudan incelemek için henüz hiçbir araştırma yapılmamıştır. Şimdiye kadar mevcut olan araştırmalar ya insan hücrelerini veya dokularını mikroplastiklere maruz bırakmış ya da çalışmanın bir parçası olarak fareler veya sıçanlar gibi hayvanlar araştırılmıştır. Bazı maruz kalma seviyeleri, hayvanlarda ve in vitro çalışmalarda iltihaplanma, solunum problemleri ve toksisiteye yol açmıştır. Çalışmalarda kullanılan maruziyet seviyeleri muhtemelen günlük yaşamda karşılaşılanlardan çok daha yüksektir.
Yutulan mikroplastikler söz konusu olduğunda, potansiyel olarak maruz kalınan toksisite seviyesi, sistemden ne kadar hızlı geçtiklerine bağlıdır. Mikroplastikler sindirim sistemine girdikten sonra iltihaplanmaya, bağışıklık reaksiyonlarına ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir ve yakın zamanda yapılan bir inceleme, bunların bağırsak mikrobiyomu üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini öne sürmüştür. İnsanların bağırsaklarında plastik birikmesinin potansiyel riskleri ve bağırsak bakterilerinin bu sentetik kimyasallara tam olarak nasıl tepki vereceği hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmemektedir.
Bilim insanları, 20 yılı aşkın bir süredir mikroplastiklerin potansiyel olarak zararlı etkilerini araştırmaktadır ve şimdiye kadar yapılan çalışmaların çoğu deniz yaşamı üzerindeki risklere (şu anda havadaki mikroplastikler hakkında çok daha az şey bilinmektedir) odaklanmıştır. Dünya okyanuslarında bulunan birincil mirkoplastiklerin ana kaynakları %35 sentetik tekstiller, %28 lastikler, %24 şehir tozu, %7 yol işaretleri, %4 deniz suyuna karşı koruyucu kaplamaları, %2 kişisel bakım ürünleri, %0,3 plastik pelletlerdir. Mikroplastikler, balinalardan küçük zooplanktonlara kadar çok çeşitli su organizmalarında tespit edilmiştir. Bu mikroplastikler, deniz organizmaları için fiziksel ve fizyolojik bir tehdit oluşturmakta ve besin zincirinde kolayca taşınıp biyolojik olarak birikmeleri nedeniyle insanlar için de bir tehdit oluşturmaktadır. Ancak deniz mikroplastiklerinin insan sağlığı üzerindeki etkisini incelemek zordur çünkü insanlar deneylerde kullanılamaz, plastikler ve katkı maddeleri, fiziksel ve kimyasal bağlama bağlı olarak farklı davranır ve mikroplastiğin özellikleri, besin zincirindeki organizmalar onları tükettikçe, metabolize ettikçe ve salgıladıkça değişebilir. Gıda işleme ve pişirmenin sudaki organizmalarda plastiklerin toksisitesini nasıl etkileyebileceği ve aslında hangi seviyedeki kontaminasyonun zarar verebileceği hakkında çok şey bilinmemektedir. Daha olumlu olarak, mikroplastiklerin, tüketilen balıkların bir parçası olan kas dokusuna taşınmak yerine balıkların bağırsaklarında kaldığı düşünülmektedir.
Mikroplastiklerin her yerde ( yılında oşinograflar, dünya genelinde yüzey sularında 15 ila 51 trilyon mikroplastik parçacığın yüzdüğünü tahmin ediyorlardı) mevcut olduğu endişesi devam etmektedir. Mikroplastikler zamanla kaçınılmaz olarak nanoplastiklere dönüşecekler ve tespit edilmeleri zor olacaktır ancak plastik atıkların geri dönüştürülebileceği veya geri kazanılabileceği akılda tutulmalıdır.
Mikroplastikleri almanın birçok yolu olduğu için onlara maruz kalmayı en aza indirmek en iyisidir. Mikroplastik alımını ve etkisini sınırlamanın, gezegendeki mikroplastik kirliliğini en aza indirmenin nispeten kolay yolları vardır. Genel olarak plastik kullanımı azaltılmalıdır, bu çevreye daha az mikroplastik girmesi anlamına gelir. Evdeki ve çevredeki mikroplastik miktarını azaltmak için herkes üzerinize düşeni yapmalıdır. Mikroplastiklerin, mikroboncukların ve mikrofiberlerin tüketimini ve etkilerini azaltmaya yönelik ipuçları şunlardır:
Mikroplastikler için mevcut en iyi verilerden bazıları suyla ilgilidir ve şişelenmiş suyun, musluktan ortalama 22 kat daha fazla içerdiği gösterilmiştir. Araştırmacılara göre, sadece şişelenmiş su içmekle yılda plastik parçacığı tüketilirken, musluk suyunda bu sayı dir. Şişelenmiş suyu inceleyen bir araştırma, su markalarının %93ünün, esas olarak paketleme ve şişeleme sürecinden dolayı mikroplastik içerdiğini bulmuştur. Bazıları önde gelen uluslararası markalardır.
Tek kullanımlık plastik su şişelerinden kaçınılmalıdır ve yeniden doldurulabilir, plastik olmayan şişeler kullanılmalıdır. Musluk suyu çevre için daha iyidir ve elbette daha ucuzdur. Yaşanılan bölgedeki musluk suyunun kalitesi hakkında endişeler varsa, bir su filtresi kullanmak iyi bir fikir olabilir. Ayrıca, şişelenmiş su, çoğu musluk suyuyla aynı test gereksinimlerine tabi değildir, bu nedenle gerçek kalite genellikle bilinmemektedir. Filtreli su şişeleri veya filtreli sürahiler mikroplastik parçacıkları (ve diğer kirleticileri) içme suyundan uzaklaştırmak için tasarlanmıştır. Mikron derecesi 2 veya daha az olan çoğu blok karbon filtre mikroplastikleri giderir. Şimdiye kadar yalnızca üreticilerin laboratuvar testlerine güvenilmiştir ancak bu filtreler etkili görünmektedir.
Pek çok çay poşetinin plastikten yapılmış olması şaşırtıcıdır. Araştırmacılara göre, çay demlemek için plastik bir poşetin üzerine kaynar su dökmek çayın içine milyarlarca mikroplastik ve nanopartikül salabilir. Diğer bir konu ise sentetik çay poşetlerinin bozunabilir ve gübreleşebilir olmamasıdır. Bu sorunlardan kaçınmanın iki temel yolu vardır. Tekrar kullanılabilir bir metal veya cam süzgeçte yaprak ya da dökme, demleme çay hazırlamak bir çözümdür. Bir başka çözüm ise poşetler için doğal lifler kullanan çay markalarını dikkatlice seçmektir. Hem demleme çay hem de doğal lifli çay poşetleri gübre elde etmek amacıyla, organik kalıntı olarak çürümeye bırakmak için güvenlidir.
Yapılan bir araştırma, evlerdeki tozun çeşitli mikroplastikler içerebileceğini ortaya çıkarmıştır. Bu durum bebekleri ve yeni yürümeye başlayan küçük çocukları, yetişkinlere göre yerde daha fazla zaman geçirdikleri için hava yoluyla onları yutma konusunda özellikle yüksek risk altına sokar. Bununla birlikte, zemin tipi ve vakumlama sıklığı partiküllerin yaygınlığını ve türünü etkiler. Halı kaplı evlerde polietilen ve polyester gibi petrokimya bazlı elyafların miktarı neredeyse iki katına çıkarken, sert zeminli evlerde daha fazla polivinil elyaf bulunur. Ayrıca, zeminleri haftada en az bir kez süpürmek havadaki partikülleri azaltabilir.
Polyester gibi sentetik giysilerin mikroplastiklerin oluşumuna katkısı büyüktür. Bu nedenle giysilerde ve ev eşyalarında doğal liflerin seçilmesi mantıklı olarak hava yoluyla maruziyeti azaltmaya yardımcı olur. Mümkün olduğunca, pamuk, ipek, yün, kenevir ve diğer doğal lifler gibi organik malzemelerden yapılmış çevre dostu, sürdürülebilir kıyafetler, yatak takımı, havlular ve halılar seçilmeli, sentetik olmayan çevre dostu ürünler satın alınmalıdır. Bazı markalar okyanus dostu mayolar ve dalış kıyafetleri, bazıları da sıfır atık, doğal çivit (indigo) boyama, tamamı pamuklu nevresimler, yatak takımları üretmektedir.
Her türlü malzeme bir miktar mikrofiber üretecektir fakat pamuk gibi doğal malzemeden elde edilen mikrofiberler, sentetik malzemelerden elde edilenlerden daha büyük kalma eğilimindedir. Bunun nedeni, pamuk liflerinin sıklıkla birbirine dolanması ve havaya kolayca salınmayan daha büyük tiftik (hav) parçaları oluşturmasıdır.
Giysiler, yıkayıcı ve kurutucudan geçerken fazladan bir aşınmaya ve yıpranmaya uğrar. Yıkayıcılar ve kurutucular tarafından her tür malzemeden mikrofiberler üretilir fakat en endişe verici olanlar polyester ve diğer sentetik malzemelerden elde edilen mikroplastiklerdir. Kurutucular, çamaşır makinelerinden yaklaşık 40 kat daha fazla mikrofiber üretir ve tek bir ev tipi kurutucu, her yıl havaya milyona kadar mikrofiber salar. Aşağıdakiler yapılarak çamaşır makinesi ve kurutucu tarafından salınan mikroplastik miktarı azaltılabilir:
*Mikroplastikleri yakalayan kaliteli filtreler kullanılmalıdır.
*Çamaşır makinesinde giysilerden dökülen mikrofiberleri yakalayan bir çamaşır topu edinilmelidir. Çamaşırların çevre üzerindeki etkilerini azaltmayı amaçlayan bu toplar mercanların okyanusu filtreleme şeklinden ilham alır ve mikrofiberleri görülebilen tüyler halinde toplar, böylece doğru şekilde atılabilirler.
*Çamaşırlar açık havada kurutulmalı, kurutma makinesi kullanılmamalıdır.
*Her yıkamada daha az su kullanılmalıdır.
*Normal döngüden daha fazla su kullanan hassas yıkama ayarından kaçınılmalıdır.
*Giysiler daha az yıkanmalıdır.
*Yeni kıyafetler daha önce yıkanmış ve giyilmiş kıyafetlerden daha fazla mikrofiber tuttuğu için daha az yeni kıyafet satın alınmalıdır.
Ne yazık ki, deniz ortamı mikroplastiklerle kirlendiğinden, bazı deniz ürünleri türleri kirlenmiş durumdadır. Bütün olarak yenen küçük balıklar, midyeler, istiridyeler ve deniz tarağı dahil olmak üzere çift kabuklular özellikle endişe kaynağıdır. Maruz kalmayı azaltmak için bu tür deniz ürünlerinin tüketimi azaltılmalıdır. Tam bir vegan olmaya gerek olmasa da daha esnek bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Plastik maddeler sonunda parçalanır ve çevreye giren ikincil mikroplastikler üretir. Tek kullanımlık plastiklerden kaçınılmalı, alışveriş yaparken kumaş çantalar veya sırt çantaları taşınmalıdır. Plastik poşetler yerine mümkünse kağıt olanlar kullanılmalıdır. Sıfır atık marketlerinden ve diğer çevre bilincine sahip perakendecilerden alışveriş yapılmalıdır. Tek kullanımlık plastik pipetler yeniden kullanılabilir metal, cam veya bambu pipetlerle değiştirilmelidir. Tek kullanımlık plastik su şişelerinin kullanımının azaltılmalı, bunun yerine yeniden doldurulabilir bir su şişesi kullanılmalıdır.
Araştırmalar, yiyecekleri veya suyu plastikte ısıtmanın daha fazla mikropartikül salmasına neden olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, plastik içindeki yiyecekleri mikrodalgada pişirmekten veya plastikleri bulaşık makinesinde yıkamaktan kaçınılmalıdır. Aynı şekilde, sıcak yiyecekleri plastik kaplara koymak ve plastik spatula gibi plastik pişirme gereçlerini kullanmak da endişe kaynağı olabilir. Cam ve metal harika alternatifler oluşturur fakat mikrodalga fırına metal nesneler koymaktan kaçınılmalıdır. Mikroplastik maruziyeti tamamen ortadan kaldırılamasa da en büyük suçlulardan bazılarını azaltmak veya ortadan kaldırmak mümkündür. Daha fazla bilimsel araştırma, maruziyeti azaltma konusunda daha bilinçli kararlar verilmesine yardımcı olacaktır.
Mikroplastikleri azaltmak için kişisel eylemlerde bulunulmalı, politikalar, vatandaşlarının sağlığına öncelik veren ve aslında plastik ve mikroplastik kirliliği krizlerini ele alan politikacılar ve kuruluşlar desteklenmelidir. Dünya genelinde plastik ve mikroplastik miktarını azaltmak için çalışan önlemler (makyaj ürünlerinde, yıkanabilir ıslak mendillerde, güneş kreminde ve deterjanlarda mikroplastik kullanımının yasaklanması gibi) de desteklenmelidir. Çevrede mikroplastiklere karşı mücadele eden kuruluşlara ve hayır kurumlarına gönüllü olunmalı veya katkıda bulunulmalıdır. Toplu taşıma kullanılmalı ve demir yolu altyapısı tercih edilmelidir.
Kaynakça:
https://earthcom/living-well-being/reduce-microplastic-exposure/<
seafoodplus.info
seafoodplus.info
seafoodplus.info<br />
seafoodplus.info
seafoodplus.info
Yazar: Müşerref Özdaş
|
|
|
|
|
|
|