LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Erken teşhiste en önemli nokta düzenli jinekolojik kontrol muayenelerini ve "SMEAR" testlerini düzenli olarak yaptırmaktır. Bu basit yöntemler ciddi sonuçları olabilen bu önemli kanserin erken teşhisinde en güvenilir araçlardır.
Rahim ağzı kanserinden korunmada çok önemli bir gelişme daha var. Bir ilaç firması hastalığın virüs kaynaklı olmasını iki yıl önce avantaj haline getirdi. Bu firma tarafından HPV virüslerine karşı geliştirilen aşı ile rahim ağzı kanserinden korunmanın mümkün olabileceği anlaşıldı. Bu, modern tıbbın son yıllarda yakaladığı en önemli fırsatlardan biridir. Rahim ağzı kanseri aşısının kadın sağlığını korumada devrim yaratan önemli bir buluş olduğu belirtilmektedir.
AŞI VE EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ
Dünyada ve ülkemizde her yıl binlerce kadın rahim ağzı kanserine yakalanıyor. Uzmanlara göre ergenlik ve sonrası dönemde rahim ağzı kanserine yönelik eğitim ve koruyucu önlemlerin 10’uncu yaştan sonra hemen başlatılması gerekiyor. Bunun için cinsel eğitim verilmesi, düzenli doktor kontrollerin yapılması ve belirli aralıklarla "PAP SMEAR" testi yapılması ve aşı uygulaması gerekiyor. Rahim ağzı kanseri aşısı zamanında ve usulüne uygun yapılırsa yüzde 90’ları geçen bir koruma gücüne sahip. Dünyada her iki dakikada bir kadının rahim ağzı kanserinden hayatını kaybettiğini ve bu kanserin kadınlara has kanserler arasında ilk sıralarda yer aldığını dikkate alırsanız bu aşıdan yararlanmanın önemini daha kolay anlarsınız.
NE YAPACAKSINIZ
Rahim ağzı kanserinden korunmak için daha çok bilgilenmeye, öğrenmeye çalışın. Özellikle kız çocuklarınızın eğitimi ve aşılanmalarını ciddiye alın. HPV enfeksiyonuna yakalanıp yakalanmadığınızı nasıl anlayacağınızı, bu enfeksiyonların erken teşhisi için neler yapacağınızı öğrenmeye çalışın. Doktorunuz sizde HPV enfeksiyonu olduğunu belirtmişse tedavi için önerdiklerini dikkatle uygulayın. Genital siğilleri ciddiye alın. Daha da önemlisi kimlerin aşılanması gerektiğini öğrenin ve aşıyı mümkün olduğu kadar erken yaşlarda yaptırmaya çalışın. Hastalıklardan korunmanın tedavi olmaktan hem daha kolay hem de daha ucuz bir yol olduğunu unutmayın.
Öfke sağlığa zarar veriyor
Öfke ve kızgınlık birçok sağlık sorunun da hazırlayıcı faktörüdür. Çabuk öfkelenen, kızan kişilerde adrenalin ve kortizol hormonları artar, kalp atışları hızlanır, sindirim bozulur, solunum sıklaşır ve solunumun derinliği azalır. Aynı anda kalp hızında yükselme, kan basıncında artma gibi fizyolojik değişimler de başlar. Araştırmalar, çabuk öfkelenip kızan insanların hipertansiyon, kalp sorunları, kanser ve şişmanlığa daha sık yakalandığını ortaya koyuyor. Eğer öfkenizi kontrol altına almakta zorluk çekiyorsanız aşağıdaki öneriler işinize yarayabilir:
n Değiştiremeyeceğiniz problemler için öfkelenmemeye çalışın. Trafik şartları su kesilmeleri gibi
n Daha sık istirahat molaları verin.
n Yatışmak için başka şeylerle ilgilenin.
n Hedeflerinizi doğru seçin.
n Beklentilerinizi büyütmeyin.
n Pozitif şeyler düşünün.
n Mutlu ve keyifli insanlarla birlikte olun.
n Öfkenizi kağıda yazın ve duygularınızı not alın.
PAP SMEAR testini unutmayın
Rahim ağzı kanseri uzun süre belirti vermeden seyredebiliyor. Bu kanserin erken dönemde teşhis edilmesinde en önemli testin PAP taraması olduğu belirtiliyor. Ancak PAP testleri her zaman "yüzde yüz kanser vardır ya da yoktur" yanıtını veremeyebiliyor. Bununla birlikte PAP testleriyle düzenli olarak tarama yaptırmak rahim ağzı kanserlerinin tanısında çok önemli bir nokta olarak kabul ediliyor.
Doğru nefes alarak toksinlere veda edin
Doğduğumuzda ilk bağımsız aktivitemiz olan nefes alma vücudumuzun istemsiz olarak gerçekleştirdiği otomatik bir eylemdir. Ancak hastalık, duygusal travma gibi nedenlerle pek çok insan doğru nefes almıyor. Uzmanlar, vücudumuzdaki toksinlerin sadece yüzde 30’unun idrar ve bağırsaklar yoluyla dışarı atıldığını, geri kalan kısmının solunum sisteminde biriktiğini belirtiyor. Yani başka bir deyişle eğer doğru nefes almazsanız vücudunuzda toksin ve artık maddeler birikiyor. Bu nedenle yavaş, derin, ritmik diyafram solunumunu günlük olarak uygulamanız gerekiyor. Doğru nefes vücudunuzdaki enerji seviyelerini düzeltiyor, cilt yapınızı iyileştiriyor, zihninizi temizliyor ve modunuzu yükseltiyor.
Öyle görülüyor ki vücudunuzda detoks yapmanın yolu ilk olarak doğru nefes almaktan geçiyor. Doğru nefes almak istiyorsanız günde sadece 5 dakikanızı alacak bu kısa egzersiz size yardımcı olacaktır: Sırt üzeri rahat bir zemine uzanın. Ellerinizi parmaklarınız birbirine bakacak şekilde, göğüs kafesinizin altına, karnınızın üzerine yerleştirin. Şimdi derin bir nefes alın ve karnınızın şiştiğini, ellerinizin birbirinden uzaklaştığını fark edin. Daha sonra yavaşça nefesinizi bırakın. Karından nefes alırken mümkün olduğunca göğsünüzü hareket ettirmemeye çalışın. Bu egzersizi düzenli uyguladığınızda siz de farkı hissedeceksiniz.
Sigara yasaklarını destekliyoruz
Türkiye doğrudan ve dolaylı sigara reklamlarının en kolay ve en yoğun yapıldığı ülkelerden biridir. Türk halkının dünyanın en çok sigara tüketen milletlerinden olduğu da kesinleşmiştir. Sigara içme yaşının neredeyse çocuklara kadar ulaştığı, sigara fiyatlarının çok ucuz kaldığı ülkelerin başında geliyoruz. Bakkala, büfeye giden yaşındaki her çocuk sigara alabiliyor. Lokantalarımızda, barlarımızda isteyen istediği kadar sigara içebiliyor hatta arzu ederse yüzünüze üfleyebiliyor! Futbol tribünlerinde protokol localarında oturanların yarıdan fazlası, antrenörlerimizin önemli bir kısmı sigara bağımlısı.
Kadınlar arasında sigara içiciliğinin yaygınlığı bakımından dünyanın en önde gelen birkaç ülkesinden biriyiz. Belki de bu nedenle kadınlarda akciğer kanserinin en sık görüldüğü ilk iki-üç ülke arasında yer alıyoruz. Genelde kansere yakalanma sıklığımız çok yüksek, sigarayla ilişkili olduğu bilinen akciğer kanseri en çok görülen organ kanserleri arasında ilk dört içinde yer alıyoruz. Tıkayıcı akciğer hastalıklarının rekor düzeyde rastlandığı ülkeler liginde de ön sıralardayız. İşte bu nedenle çıkarılması için hazırlık yapılan sigara kullanmayı önleyici yeni yasayı alkışlıyor ve hazırlayanlara, düşünenlere, destekleyenlere teşekkür ediyoruz.
Yeme stilinizi biliyor musunuz
Gün boyu sağlıklı beslendiğinizi düşünürken gece geç saat atıştırmaları beslenme planınızı alt üst ediyor mu?
Kesinlikle benim diyorsanız; öğleden sonra saatleri sağlıklı beslenme alışkanlıklarınızın çöküş yaşamaya başladığı anların başlangıcı ise siz bir "gece abur-cuburcusu" olabilirsiniz. Kahvaltıyı veya öğle yemeğini atlamak sizi gece geç saat atıştırmacısı yapmanın en kolay yollarından biridir. Yağlı, kalori yoğunluğu yüksek yiyeceklere duyulan açlık yorgun ve aç olduğunuz zamanların eseridir. Bu yiyeceklerin tuzaklarından kurtulmak için mutlaka kahvaltı yapmalı, öğle yemeğini atlamamalı ve sağlıklı bir ikindi ara öğünü seçimleriniz olmalıdır. Eğer bu gece atıştırmaları peşinizi bırakmıyorsa dikkatinizi başka yönlere çekin; yürüyüş yapmak, kitap okumak, sıcak bir duş almak veya düşük kalorili seçimlerin yanında bol bitki çayı tüketmek gibi.
Yemek öncesi kalori deposu
Çok güzel bir nokta dikkatinizi çekmiş! Böyle farkları bulabilmek ve bu durumlardan minimum kalori ile ayrılmak o kadar önemli ki aslında! Hemen size bir meze tabağı sunuyorum ve bakalım kaç kalori alıyoruz fark etmeden
2 yemek kaşığı haydari= 35 kalori
1 küçük zeytinyağlı dolma= 70 kal.
1 dilim kaşar peyniri= kal.
1 dilim yağlı beyaz peynir= kal.
1 dilim salam= 29 kal.
1 yemek kaşığı Rus salatası= kalori.
1 yemek kaşığı yoğurtlu patlıcan= 10 kal.
1 çiğ köfte= 30 kal.
1 yemek kaşığı humus= 33 kal.
4 dilim patates kızartması= 70 kal.
Yani bu küçük atıştırmalar size yaklaşık kalori enerji sağlayabiliyor. Sanırım seçeneklerden birkaçını elemenin vakti gelmiş.
Genetik bilimi umut veriyor
Hastalıkların oluşmasında genlerin önemli bir rolü var. Genler DNA’nızın bir parçasıdır. Bu parçalarda bulunan kodlar gözünüzün rengine, boyunuzun uzunluğuna, burnunuzun şekline, kemik ve kas yapınıza yani nasıl göründüğünüze aynı zamanda sizi ne gibi hastalıkların, sağlık risklerinin beklediğine karar verirler. Genler bu yönleriyle "karar verici ve yönetici moleküller"dir. Bu moleküllerin içerdiği şifreler çok özel kodlarda gizlenmiştir.
Genetik bilimi, genlerin yapılarını, birbirleriyle ilişkilerini, çalışma biçimlerini, görevlerini ve sağlımıza etkililerini inceleyen bilim dalıdır. Genlerin bulunduğu DNA ve RNA’da mevcut genetik bilgi "Genom" olarak tanımlanmaktadır. Hangi genlerin, hangi görevlerle yükümlü olduğu ve bunu hangi proteinleri veya proteini şifreleyerek başardığını genetik bilimi araştırmaktadır.
Genetik bazı hastalıkların oluşumunda doğrudan etkilidir. Bu hastalıkların ortaya çıkmasını önleyebilmek için yapılacak pek bir şey yoktur. Genetik araştırmalar önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaşacak. Genetik kökenli sağlık sorunlarının teşhisi ve çözümü daha da kolaylaşacak. Genetik bilimindeki gelişmeler sadece genetik hastalıkların değil daha pek çok hastalığın çözümünde kullanılmaya başlanacak. Genetik bilimini dikkatle izlemenizi tavsiye ediyorum.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Rahim duvarı kalınlaşması, rahim içi duvarının normalden fazla kalınlaşması ile ortaya çıkan bir durumdur. Rahim iç duvarı, âdet döngüsünde salınan hormonların etkisiyle olası bir gebeliğe hazırlık amacıyla bir miktar kalınlaşır. Gebeliğin oluşmadığı durumlarda pul pul dökülerek tekrar incelmeye başlar. Kanama olarak dışarı atılan bu dokunun normalden fazla kalınlaşması ise rahim duvarı kalınlaşması olarak tanımlanır.
Tedavi edilmediğinde belirli durumlarda kansere dönüşebilen bu rahatsızlık, aşırı miktarda kan kaybına yol açarak veya hayat kalitesini bozarak ciddi sağlık problemlerine de yol açabilir.
NORMAL ADET; 21 gün aralıklarla ,yaklaşık 2 – 7 gün kadar sürer. Bu süre boyunca günde yaklaşık 4 ile 5 ped değiştirilmesi normaldir.
Hastaneye başvuru sonrası, doktor öncelikle hastanın yaş, doğum sayısı, hastalıkları, ilaç kullanımı vb. gibi durumları, öyküsünü sorgular. Rahim duvarının ölçümü için karından veya vajinal ultrason yapar. Şüpheli bir kitle, polip vb. varlığında biyopsi ile doku üzerinden örnek alınarak laboratuvar ortamında incelenir. Yaş, ek hastalık, ultrason bulgusu gibi bazı durumlarda dilatasyon ve küretaj yöntemiyle de rahim duvarından doku örneği alınır (parça alma ) ve patoloji bölümünde incelenir. Histeroskopi de hastalığın tanısı için kullanılabilir. Bu yöntemle rahim içinden doku alınabilir ve gerekli görüldüğünde dilatasyon ve küretaj işlemi de yapılabilir.
Bu besinler progesteron hormon üretimini destekler; Domates, kabuklu kuru yemişler, ay çekirdeği, ceviz, dereotu, ıspanak, karalahana, avokado, Bektaşi üzümü , C vitamini bakımından zengin besin kaynakları. Rahim duvarı kalınlaşmasının bitkisel tedavisi mümkün değildir. Medikal tedaviye destek olarak bitkisel/doğal besinler kullanılabilir.
Bu besinler östrojen hormon üretimini destekler; Soya fasulyesi, bezelye, barbunya, Yabanmersini, kuru erik, kayısı, Biberiye, adaçayı, meyan kökü, Keten tohumu, Brokoli ve karnabahar. Rahim duvarı kalınlaşmasının bitkisel tedavisi mümkün değildir. Medikal tedaviye destek olarak bitkisel/doğal besinler kullanılabilir.
Rahim duvarı kalınlaşması belirtileriniz varsa sağlık taramalarınızı yaptırmayı ihmal etmeyin. Sağlıklı günler dileriz.
Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünü yakından tanıyın
Kadınlarda en sık görülen kanserlerden biri olan rahim iç duvarı yani endometrium kanserine bir kadının hayatı boyunca yakalanma riski yaklaşık 1/40’dır.
Rahim (endometrium) kanseri, rahim iç duvarını döşeyen tabakadaki hücrelerden gelişmektedir. Meme, akciğer ve kalın barsak kanserlerinden sonra en sık görülen dördüncü kanser olan endometrium kanseri, erken dönemde teşhis edilebilen bir hastalıktır. Rahim kanserinin erken teşhis ile erken dönemde tedavisinin planlanması sayesinde tedavide başarı şansı oldukça yüksektir.
Endometriumun, östrojene (dişi cinsiyet özelliklerinin gelişmesi ve korunmasında rol oynayan cinsiyet hormonu) duyarlı bir doku olması nedeniyle; vücut östrojen seviyesini artıran ve/veya progesteron ile karşılanamayan östrojenik aktiviteye neden olan faktörler endometrium kanseri için en önemli risk faktörlerini teşkil etmektedir.
Vücut östrojen seviyesini artıran faktörler şunlardır:
Yumurtlayamama (ovülasyon bozukluğu/anovülasyon): Ovülasyon her ay yumurtanın çocuk oluşumu için yumurtalıktan atılımını ifade eder. Yumurtalıklardan ovülasyona kadar birincil olarak östrojen hormonu salınmaktadır. Ovülasyon sonrasında ise östrojeni karşılayan progesteron hormonu (kadınları gebeliğe hazırlayan hormon) salınır. Ovülasyon düzensizliği ve/veya ovülasyonun hiç olmaması durumunda yumurtalıklardan salınan östrojen, progesteron hormonuyla karşılanamamakta ve sürekli olarak rahim iç duvar tabakası yani endometrium uyarılmaktadır. Bu durum da prekanseröz ve kanseröz değişikliklere neden olabilmektedir.
Menstrüasyonun erken yaşta başlaması (<12 yaş) ve/veya menopoza geç girilmesi: Yumurtalıklarda östrojen üretim süresi doğal olarak artmakta ve buna bağlı olarak rahim iç duvar tabakasının östrojenik uyarıma maruz kalma süresi uzamaktadır. Bunların sonucunda endometrium kanseri için gelişim riski yükselmektedir.
Polikistik over sendromu: Düzensiz ovülasyon ve/veya anovülasyonlar ile seyreden bir hastalık olması nedeniyle progesteron ile karşılanmamış östrojen seviyeleri artmakta bu durum da endometrium kanseri için önemli bir risk oluşturmaktadır.
Hiç gebe kalmamış olmak: Gebelik genel olarak yüksek seviyede progesteron hormonu artışıyla seyreden bir durumdur. Gebelikte progesteron hormonunun östrojen hormonuna göre daha baskın olması endometrium tabakası için koruyucu bir faktör olabilmektedir. Hiç gebe kalmamış olmak, bu koruyucu faktörden endometrium tabakasını mahrum bırakacaktır.
Östrojen salgılayan yumurtalık (over) tümörleri: Granüloza hücreli tümör gibi östrojen salgılayan tümörler vücut östrojen seviyelerini artırmakta ve endometriuma uyarıcı etki yapabilmektedir.
Obezite: Vücut yağ dokusundan da östrojen salınımı yapılmaktadır. Yağ oranı fazla olan obez kişilerde vücut östrojen seviyeleri yüksek seyretmektedir.
Tamoksifen kullanımı: Meme kanserli hastaların tedavilerinde sıklıkla kullanılan tamoksifenin, endometrium dokusu üzerinde östrojen benzeri etkileri bulunmaktadır. Meme kanseri olup tamoksifen tedavisi alan kadının yaklaşık birinde endometrium kanseri görülebilmektedir.
Endometrial hiperplazi: Atipisiz ve atipili olmak üzere iki temel tipi olan endometrial hiperplaziler özellikle karşılanmamış yüksek östrojenik aktivite sonucu endometrial dokunun düzensiz çoğalması (proliferasyonu) neticesinde oluşmaktadır. Endometrium kanseri için prekanseröz yani öncü lezyonlar olarak kabul görmektedirler. Böyle bir patolojik bulgu saptanması durumunda, hastaların mutlaka konusunda deneyimli bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanınca takip ve tedavilerinin yapılması önem arz etmektedir.
Ailevi nonpolipozis kolorektal kanser öyküsü (HNPCC): Bu kalıtsal hastalığı olan bireylerde kolon kanseri ve endometrium kanseri görülme sıklığı belirgin derecede artmaktadır. Bu bakıma detaylı bir aile öyküsü alınması ve bu hastaların yakın takip ve tedavilerinin planlanması önem arz etmektedir.
Rahim kanseri için risk yaratacak diğer faktörler şunlardır:
Rahim iç duvarı yani endometrium kanseri sıklıkla erken dönemde anormal rahim (uterin) kanamasına neden olarak erken teşhis edilebilmekte ve tedavisi erken dönemde yapılabilmektedir. Burada en önemli nokta özellikle 45 yaşın üzerinde anormal rahim kanaması şikâyeti olan kadınların hiç ihmal etmeden erken dönemde bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalarıdır.
Anormal rahim kanaması;
Anormal rahim kanaması haricinde; vajinal akıntı, özellikle alt bölgede olmak üzere karın ağrısı, karında bası hissi ve/veya huzursuzluk rahim kanserinin diğer belirtileridir.
Özellikle postmenopozal (menopozdan yaşlılık dönemine kadar olan dönem) bir hastada vajinal kanama ve/veya akıntı şikâyetleri mevcutsa hiç ihmal etmeden kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmaları erken teşhis ve tedavi açısından büyük önem taşımaktadır.
Endometrium kanserinde de diğer kanserlerde olduğu gibi kesin tanı alınacak biyopsi sonrası patolojik değerlendirme neticesinde konulur. Yukarıda belirtildiği gibi şikayetleri olan bir hastanın fizik muayene ve ultrasonografik değerlendirmesi sonucunda lokal anestezi eşliğinde rahim iç duvarından bir kanül yardımı (pipel) ile doku örneği alınabilmekte ve ayırıcı tanıya gidilebilmektedir.
Hiçbir şikâyeti olmayan menopoz sonrası bir hastanın rutin kontrolleri sırasında ultrasonografide rahim iç duvar kalınlaşması ve/veya düzensizlik saptanması durumunda da biyopsi alınması gerekmektedir. Bu bağlamda her yıl düzenli kadın hastalıkları ve doğum kontrollerinin yaptırılması oldukça önemlidir. Diğer bir taraftan, meme kanseri hastalarının idame tedavisinde yaygınca kullanılmakta olan tamoksifen endometrium tabakasında yalancı bir kalınlaşmaya neden olabilmektedir. Bu hastalarda, rahim içerisinden patolojik inceleme için örnek alma mutlak endikasyonu anormal rahim kanamasının olmasıdır.
Rahim kanseri daha önce de belirttiği üzere sıklıkla erken dönemde şikâyetlere neden olmakta ve erken evrede (%/Evre 1) tespit edilmektedir. Bu durum erken evrede hastalığın başarıyla tedavi edilmesine olanak sağlamaktadır.
Endometrium kanserinde hastalığın yaygınlığına göre dört evre bulunmaktadır. Geç tanı konulmuş, evre yani ileri evre hastalık, yaklaşık olarak yüzde hastada saptanmaktadır ve bu olgularda beş yıllık sağ kalım oranı ciddi oranda düşmektedir. Erken evrede (Evre ) tanı almış tedavisi eksiksiz yapılmış hastalarda beş yıllık sağ kalım oranı yüzde 75’in üzerindedir.
Rahim kanserinde temel tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahide temel olarak rahim, tüpler ve yumurtalıklar alınmakta ve cerrahi sırasında frozen dediğimiz hızlı patolojik değerlendirme yapılmaktadır.
Hızlı patolojik değerlendirme neticesinde tümörün;
Cerrahi evreleme neticesinde alınan dokular, patolojik olarak incelenmekte ve hastalığın evresi net olarak belirlenmektedir. Evre 1b ve üzerindeki olgularda yüksek olasılıkla cerrahi sonrası (adjuvan) kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavilerinin gerekebileceği bilinmelidir.
Endometrium kanseri gelişiminde birincil faktör vücuttaki yüksek östrojenik aktivite olduğu için bu açıdan önlem alındığında ya da gerekli tedaviler planlandığında endometrium kanserinden de yüksek oranda korunma sağlanır. Bu nedenle adet düzenine dikkat edilmelidir. Eğer adet döngülerinde ciddi gecikmeler yaşanıyorsa kadın hastalıkları ve doğum uzmanına gitmek ihmal edilmemelidir. Ayrıca;
Düzenli kontrollerle endometrium kanserinden yüksek oranda korunulabileceği akılda tutulmalıdır.
Unutulmamalıdır ki “FARKINDALIK HAYAT KURTARIR”