romantızm nedir / Romantizm Sanat Akımı Nedir? - Sanatla Art

Romantızm Nedir

romantızm nedir

Romantizm nedir?

Hayal ve duyguya geniş ölçüde yer veren bir sanat görüşüdür. Roman, şiir, tiyatro alanlarında olduğu gibi resimde de romantizm akımının etkileri oldu. Romantizm yüzyılda başladı, yüzyılda gelişti. Bu akım o zamana kadar süregelen klasisizme bir tepki olarak doğmuştu. Bunun sonucu olarak da klasik sanatın sıkı kuralları yerine sanata bir bağımsızlık getirdi.

Edebi akımlar genel olarak birbirine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu tepkinin en belirgin örneklerinden biri romantizmdir. Romantizm, klasisizme bir tepki olarak doğmuşturyüzyılda Fransa topraklarında boy gösteren romantizm, yüzyılda Avrupa’nın tamamını etkisi altına alarak gelişimini tamamlamıştır. Romantizmin ortaya çıkmasındaki en büyük etken Fransız İhtilali’dir. Söz konusu ihtilal, krallık rejimini yıkarak büyük bir özgürlük ortamı yaratmıştır. Bu özgürlük ortamının başlangıcı ile büyük bir aydınlanma gerçekleşmiştir.

Oluşan hür ortamın etkileri sanata da yansıyarak romantizm akımı meydana gelmiştir. Akımın en önemli temsilcisi ve lideri Fransız yazar Victor Hugo, “Cromwell” adlı oyununun önsözünde romantizmin ilkelerini okuyucuya ve edebiyat dünyasına duyurmuştur. Hugo’nun bu şekilde romantizmin öncüsü olması ve akımın ilkelerini duyurmasının arkasında onun politik yanı da yatmaktadır. Yazarlığın yanı sıra Victor Hugo, devlet adamlığı görevinde de bulunmuştur.

• Klasisizme bir tepki olarak ortaya çıkan romantizm, bu alt yapı ile ilkelerini oluşturmuştur. Klasisizm konularını Antik Yunan ve Roma mitolojilerinden alırken romantizm, konularını Hıristiyanlık mucizelerinden almaktadır. Tarihi konulara yer veren akım, kimi zaman da günlük hayata yönelmiştir.

• Klasisizmde hayal, geri plana itilerek aklın öncülüğü esas alınmışken romantizmde duygu, hayal ön plandadır. İnsan ruhuna, hislerine büyük önem veren romantik sanatçılar, aklın duygulara, hayallere engel olduğunu düşünmektedirler.

• Klasisizmdeki sade bir anlatım tarzı romantizmde tamamen terk edilmiştir. Romantik sanatçılar süslü tasvirlere yer vermiştirler. Romantik yapıtlarda ruhsal ve çevresel betimlemeler fazlaca abartılı bir şekilde verilmiştir. Şairane bir anlatıma sahip olan romantik sanatçılar, oldukça kapalı bir tarz ile eserlerini kaleme almıştırlar.

• Klasisizmdeki “Sanat sanat içindir.” anlayışı, romantizmde “Sanat toplum içindir.” fikri ile değiştirilmiştir. Bu anlayış ile romantik sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemekten kaçınmamışlarıdır. İyi- kötü, doğru-yanlış gibi tezatlıklarda romantik yazarlar, iyinin ve doğrunun yanında yer alarak sanatı toplumu değiştirmede bir araç olarak görmüştürler. Ancak klasisizmde sanat, toplumu olduğu gibi ele almaktadır.

• Klasisizmdeki üç birlik kuralı (olay, yer ve zaman birliği) romantizmde yok sayılmıştır. Tiyatroda romantik sanatçılar, dram türünü geliştirerek büyük bir yenliğe imza atmışlardır.

• Romantik sanatçıların hayale, duyguya ve coşkuya verdikleri önem lirik şiire büyük bir katkı sağlamıştır. Şiirin yanı sıra hikaye, roman, anı, gezi, fıkra deneme gibi türlerde romantik tarzda eserler verilmiştir.

Bütün Avrupa’da görülen romantizme önce Almanya’da rastlanır. Fransız klasik beğenisine karşı bir başkaldırma halinde başlayan eylem (Sturn und Drang: Fırtına ve Hamle) en iyi Goethe’nin eserlerinde izlenebilir. Fransız Edebiyatı’nın katı kuralcılığına, akılcılığa (rasyonalizm), halktan ve doğadan uzaklığa, ilkçağ eserlerinin klasik yorumuna, ortaçağın küçümsenişine bir tepki olan romantizm; Victor Hugo’nun çevresinde toplanan romantik şairlerin birikimiyle eski beğeninin yerine geçmeye başladı.

romantizm

’larda zafer kazanarak iyice tutundu. Eylemi hazırlayan düşünce gizili, Rousseau’nun ortaya koyduğu ilkelerdir: İnsan iyi, özgür, mutlu yaratıldığı halde toplumca kötü, köle, yoksul duruma düşürülür (“Toplum suçu hazırlar suçlu onu işler”, V. Hugo). Onun için doğaya dönmeli, onu izlemeli; ahlakı, eğitimi, dini ve siyaseti yeniden düzenlemelidir {Emile). İnsanların toplum içinde yaşamaları, özgürlükle yaptıkları bir sözleşmeye dayanır. Özgürlük ve eşitlik, bırakılmaz haklardır. Onun için genel irade, yeni toplumun, ulusun egemenliği ana koşuludur (Toplum Sözleşmesi).

Fransız Devrimi, Napolyon savaşlarıyla yön değiştirmiş, beklenen mutluluk umudunu getirmemiştir. Bu durumda sanatçı kendisini toplumuna uzak ve yabancı duymaya başlar. Onurlu bir yalnızlıkla kalabalıktan kopar, karamsar bir lirizme yönelir, duygulu bir incelikle çabucak kırılarak insanlara düşer, doğanın katıksız değerlerinden yardım umar. “Romantizm, kapitalist-burjuva düzenine, iş yaşamı ve kazancın bayağılığına karşı bir ayaklanma, tutkulu ve çelişmeli bir ayaklanma eylemiydi. Romantizm, başlangıçta soyluların klasizmine, kural ve ölçülere, soylu biçime, içinden günlük konuların ayıklandığı bir öze karşı bir küçük burjuva ayaklanışıydı.

Folklorun, halk sanatının ülküleştirilmesi, halkı aşağılayıcı koşullara karşı ayaklandırma silahı, romantik bireycilik, insan kişiliğini derebeyliğin köleliğinden kurtarma aracı oldu. Çeşitli ülkelerde değişik biçimlerde ortaya çıkan Romantizm, Ortaçağ kaynaklarından yararlanmış olmasına karşın, açıkça bir burjuva eylemiydi. Bugün yeni sayılan birçok sorunların tohumlarını da o zamanlar içinde taşıyordu. Romantiklerin önemli buluşu şuydu: Örnek güzellik ve olgunluk eserleri yalnızca Greko-Latin çağında yaratılmış değildir. Her ulusun, her dönemin kendi türünde üstün eserleri ve anlatım gücü olmuştur.

Onun için ortaçağ da estetik bakımından geri bir dönem değil, kendine özgü bir uygarlık ve sanat dünyasıdır. Çelişmelere düşen Romantizm (halka inen sadelikle aşırı bireycilik, tutucu eğilimlerle devrimci düşünceler, lirizmle karamsarlık ve alay, dindarlık ve gurur, coşkuyla umutsuzluk) önceleri sağduyu ve kuru mantığa karşı bir tepki iken kendisini yaratan burjuva düzeninin yaşamım güzelleştirmek zorunluğunu yüklendi. Bu yüzden gücünü kısa sürede yitirdi, bozulmuş değeriyle uzun zaman yürürlükte kaldı. ’dan sonra başladığını kabul ettiğimiz Tanzimat Edebiyatı’nda roman-tiyatro-şiir ürünlerinin hemen hepsi romantizmin etkisindedir.

Düşüncelerini Aydınlanma Çağı’ndan alan Namık Kemal, duygusal edebiyatıyla (İntibah, Cezmi, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Vatan Yahut Silistre, Gülnihal, Celalettin Harzemşah) bu akımda yer alır. Ahmet Mithat’ın romanları, Recaizade Ekrem’in ürünleri akımın özelliklerini taşır. Abdülhak Hamit Tarhan, bir yandan tragedyalar {Haile) özentisinde, canlandırdığı kişilerin nitelikleriyle de romantizm etkisindedir. Onun izindeki Samipaşazade Sezai de romantizmin izindedir. Ne var ki bizdeki romantizm uygulamaları, akımın batıdaki düşünce ve felsefe özünü taşımaz. Toplumdaki sınıflar çatışması hiç konu edilmez, yalnızca batıyı taklit döneminin modası biçimindedir.

Romantizm; düşe, duyarlığa, yabancı ülkeler özgünlüğüne, coşku ve tutkuya önem ve ağırlık verme tutumuyla sürüp gider. Bizde de özellikle tarihsel romanlarla aşk ve serüven ürünleri, yaşantılarının gençlik diliminde kesinlikle romantik olmaya yazgılı bulunan kuşakların isteklerine cevap verir. Kahramanlık çağıyla nomadizm; göçebelik ruhunu yaşayan kişilerin düşleri düzeyinde özlemlere karşılık olur; insanları kendilerinin de yer alabileceklerini sandıkları düşsel serüvenler içinde oyalar, ayaklarını gerçek yaşamdan keser. Bütün ilk aşklarla ilk serüven atılımları bu ortak duyarlığın izlerini taşır. Bu anlamda denebilir ki, bir ömür diliminin ruhsal özellikleri yürürlükte kaldıkça romantizmin de modası hiçbir zaman geçmeyecektir.

Romantizm mimarlıkta simgesel ve duygusal yüklemleriyle ülkelere göre çeşitlilik gösterir. Geçmişteki biçimlerin rağbet gördüğü bu dönemde, İngiltere’de gotik, Fransa’da ise yeni imparatorluğu simgeleyen klasik üslup ağırlık kazandı. Horace Walpole’un tasarladığı Stawberry Hill Konağı ve James Wyatt’ın Fonthill Manastırı’nın yanı sıra, içlerinde Pugin’in Parlamento Binası da bulunan, pek çok yeni gotik örnek bu dönemde yapıldı.

Ortaçağ mimarlığının merkezlerinden biri olan Almanya’da dinsel ve resmi binaların cephelerinde yeni gotik örnek bu dönemde yapıldı. Ortaçağ mimarlığının merkezlerinden biri olan Almanya’da dinsel ve resmi binaların cephelerinde yeni gotik üsluba ağırlık verildi. Fransa’da Etienne Louis Boullée’nin Sir Isaac Newton’un anısına tasarladığı proje romantik mimarlığının örnekleri arasındadır.

Romantizm, resimde figüratif ve manzara resimleri olarak başlıca iki grupta ele alınır. yüzyılın sonlarında İngiliz şair ve ressamı William Blake’in Büyük Kırmızı Ejderha ve Güneşi Giymiş Kadın adlı eseri romantizmin ilk örneklerinden sayılır. Öte yandan John Constable ve William Turner (Esir Gemi, ) resimleriyle ortaya çıkarlar. Ortaçağın yücelik kavramının keşfedilmesiyle birlikte yeni bir edebiyat türü olan tarihsel romanın romantik resimle bağlantısı vardır.

Bahçe düzenlemesine de yansıyan yıkıntı görünümlerinin yanı sıra doğunun mistik anlayışı da sulu boya resmin gelişimini sağladı. Fransız ressamları Napolyon döneminde romantik temaları işlediler. David’in yanı sıra Girodet-Trioson’un Atala’nın Cenaze Töreni (Louvre Müzesi, Paris), Ingres’in Ossian’ın Uykusu dikkati çeker. Fransız romantik ustalarının en önemlisi, eserlerinde ölüm, giz ve doğu mistisizmi konulan ve Rubens’i andıran barok kökenli diyagonal kompozisyon anlayışıyla ünlü Eugene Delacroix’dir.

Barbizon Okulu ise Fontainbleau’da doğalcı bir eğilim gösterir. Almanya’da Caspar David Friedrich Karın Altındaki Mezar () ve Otto Runge’nin resimlerinde mistik bir doğalcılık gözlenir. Gotik ve ortaçağ sanatına duyulan tutku ve mistisizm Almanya’da “nazarenler” grubunu etkiledi. ABD’de Thomas Cole gibi sanatçılar duygusal betimlemelerle doğayı ve vahşi yerlileri eserlerine yansıtırlar.

Romantizm heykelde anlatımdaki güçlü öğeler ve duygusal ağırlığıyla ön plana çıkar. François Rude’un zarif kabartması La Marsellaise ve Antoine Louis Barye’in vahşi hayvan figürlerini içeren eserleri romantik heykel anlayışını yansıtır. yüzyılın sonlarına doğru Auguste Rodin’in romantik öğeleri teknik ustalıkla birleşerek modern heykelciliğe yol açtı.

1. Xviii. yüzyıl sonunda başlayan, duygu, coşku ve imgeye aşırı yer veren sanat akımı, coşumculuk.
2. Duygusal eğilim.
3. Romantik ortam ya da durum.

Victor Hugo'yu seviyordum; bu merhaledeki düşünüşüme epeyi uygun olduğu için onun şiirini anlamakla, romantizme kolay bir kapıdan girmiş oldum.
- Y. K. Beyatlı

n. romanticism, romance
Köken: Fransızca

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir