rüzgar gülü montessori anaokulu / Bildiri Özetleri Kitabı - II. Uluslararası Türk Dünyası Çocuk Oyun ve - Masa Tenisi Ve Masa Tenisi

Rüzgar Gülü Montessori Anaokulu

rüzgar gülü montessori anaokulu

1 AİNA YASSINOVA RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ ALEKSANDR SERGEYEVİÇ PUŞKİN'İN MASALLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME AİNA YASSINOVA ARALIK 2015 RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI ARALIK 2015

2

3 iv ALEKSANDR SERGEYEVİÇ PUŞKİN İN MASALLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME Aina YASSINOVA YÜKSEK LİSANS TEZİ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARALIK 2015

4

5

6 iv ALEKSANDR SERGEYEVĠÇ PUġKĠN ĠN MASALLARI ÜZERĠNE BĠR ĠNCELEME (Yüksek Lisans Tezi) Aina YASSINOVA GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ Aralık 2015 ÖZET Aleksandr Sergeyeviç PuĢkin in Masalları Üzerine Bir Ġnceleme adlı çalıģmamızda Rus Romantizmin temsilcisi, Rus realizmin kurucusu ve çağdaģ Rus edebiyat dilinin yaratıcısı olan A. S. PuĢkin in realizmde doruk noktasına ulaģtığı yıllarda kaleme aldığı Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, Balıkçı ile Balık, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır ve Altın Horoz adlı masalları edebi yönden detaylı bir Ģekilde incelenmiģtir. ÇalıĢmamızda, Rus halk folkloru göz önünde bulundurarak, yazarın masallarında özellikle yansıtmaya çalıģtığı folklorik ögeler tespit edilmeye çalıģılmıģ, diğer yandan kahramanların özellikleri, motifler, zaman ve mekân gibi konular incelenmiģtir. Genel olarak sözlü geleneği havasında yazılan bu eserler edebi masalların özelliklerini de içinde barındırmaktadır. Ülkemizde daha çok romancı ve Ģair olarak bilinen A. S. PuĢkin, çalıģmamız aracılığıyla bir masal anlatıcısı yönüyle okuyucuya tanıtılmaya ve sunulmaya çalıģılmıģtır. Bilim Kodu : Anahtar Kelimeler : A. S. PuĢkin, masallar, motifler, folklorik ögeler, dil ve anlatım özellikleri Sayfa Adedi : 157 Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU

7 v A STUDY ON TALES OF ALEKSANDR SERGEYEVICH PUSHKIN (Master Thesis) Aina YASSINOVA GAZI UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES December 2015 ABSTRACT A Study on Tales of Aleksandr Sergeyevich Pushkin s work of our Russian Romanticism representative of the Russian realism of the founder and creator of the modern Russian literary language A. S. Pushkin s realism penned in the year reaches its climax as Deputy Balda with Pastor, Tsar Saltan Fish and Fishing, Dead Princess and the Seven Heroes and Golden Rooster has been examined in detail the literary tales direction. In our study, considering folklore Russian people, have tried to determine folkloric elements that try to reflect in particular the author s tale, the properties of the other hero, patterns, were examined issues such as time and space. In general, these works are written in the mood for oral tradition also includes the features of the literary tale. In our country, more known as a novelist and poet A. S. Pushkin, to introduce the reader to the direction of a storyteller through our work and tried to serve. Science Code : Key Words : A. S. Pushkin, tales, motifs, folkloric elements, language and expression. Page Number : 157 Supervisor : Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU

8 vi TEŞEKKÜR Yüksek lisans derslerime baģladığımdan beri her türlü desteğini benden esirgemeyen, bana çalıģma disiplini kazandıran, tez çalıģmam sırasında düģünce ve görüģlerimi paylaģtığım, Türkiye Türkçemi kontrol ederek düzeltmeler yapan bu çalıģmanın her aģamasında büyük yardım gördüğüm danıģman hocam Sayın Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU na minnettarlığımı sunarken, yüksek lisans öğrenimimde bana emeği geçen bütün hocalarıma, çalıģmalarım sırasında benden desteklerini esirgemeyen ve gösterdiği anlayıģından dolayı sevgili eģim Serkan KILINÇ a, değerli aileme ve arkadaģlarıma teģekkürü bir borç bilirim.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... TEġEKKÜR... ĠÇĠNDEKĠLER... v vi vii 1. GĠRĠġ A. S. PUġKĠN ĠN HAYATI VE SANATI Soyu ve Çocukluğu Lise Yılları ve Petersburg Dönemi Güneye Sürülme Mihaylovskoye Sürgünü ve Boldino Dönemi Yeni Hayat EDEBĠ BĠR TÜR OLARAK MASAL Masal ve Masalın Tanımı Masalın BaĢlıca Özellikleri Masal Türleri Masalın Kaynakları ve Ġlk Örnekleri Masalın Rus Edebiyatında ve PuĢkin Sanatındaki Yeri PuĢkin Masallarının Kaynakları PUġKĠN ĠN MASALLARI KAHRAMANLAR Papaz ve Yardımcısı Balda Papaz Balda... 75

10 viii Sayfa Altın Horoz Çar Dadon ġamahan Prensesi Altın Horoz Ölü Prenses ve Yedi Bahadır Prenses Sokolko (Köpek) Prensesin Annesi Prensesin Üvey Annesi Çernavka (Hizmetçi) Prens Yelisey Çar Saltan Çar Saltan Babariha Prens Gvidon Kuğu Prenses Sincap Balıkçı ile Balık YaĢlı Adam YaĢlı Kadın MOTĠFLER Yol Motifi Açgözlülük Motifi Sözünü Tutamama Motifi Ġç ve DıĢ Güzelliğin ÇekiĢmesi Motifi... 99

11 ix Sayfa Kaybolan Sevgiliyi Arama Motifi Kıskançlık Motifi MeĢe Ağacı Motifi Yeni Doğan Çocuğun Sularda DolaĢması Motifi FOLKLORĠK ÖGELER BoĢ Vakti Değerlendirme Düğün Geleneği ve Kadının Toplumdaki Yeri Konut ġehir Kılık-Kıyafet ve Aksesuarlar Yemek Ziyafeti (Пир) Ġnançlar- ĠnanıĢlar ZAMAN VE MEKÂN DĠL VE ANLATIM ÖZELLĠKLERĠ Doğa Tasvirleri Sayılar ve Renkler SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMĠġ

12 1 1. GİRİŞ Mazisi oldukça eski olan ve bir halkın hazinesi değerinde olan masallar edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir ve bir halkın hayallerini, ideallerini, gayelerini, yaģamını ve tarihini yansıtır. Sözlü edebiyat ürünü olan masallar zamanla yazıya geçirilmiģ ve edebi bir hüviyet kazanmıģtır. 19. yüzyılda masallara yönelik ilginin artmasıyla pek çok yazar için masallar, araģtırılması gereken bir tür haline gelmiģtir. Rus masallarının bir edebi tür olarak ortaya çıkıģ tarihiyle ilgili çeģitli görüģler mevcut olsa da genel olarak ileride edebi masal olarak adlandırılacak türün yaratıcısı olarak A. S. PuĢkin kabul edilmektedir. ÇalıĢmamızın en önemli amaçlarından biri A. S. PuĢkin in masallarının edebi yönden incelenmesi ve yeni araģtırmacılar için yol gösterici kaynak oluģturmasıdır. ÇalıĢmamızın birinci bölümde A. S. PuĢkin in hayatı üzerine Yur. Drujnikov, B. Modzalevski, Yur. Lotman, P. Annenkov, L. Grossman, A. Terts gibi araģtırmacıların eserleri temel alınarak Ģairin hayatına yer verilmiģtir. Ġkinci bölümde ise masalın genel kavramı, baģlıca özellikleri, masal türleri, kaynakları ve tarihte masalın ilk yazılı örneklerine değinilmiģtir. Aynı bölümün devamında masalın Rus edebiyatında ve A. S. PuĢkin in sanatındaki yeri ayrıca yazarın masallarını oluģtururken yararlandığı kaynaklar tespit edilmeye çalıģılmıģtır. ÇalıĢmamızın üçüncü bölümünde söz konusu masallar kahramanlar, motifler, zaman ve mekân baģlıkları altında incelenmiģtir. Ayrıca, A. S. PuĢkin in masallarında Rus milletine ait gelenek, görenek, inanç, yaģam tarzı, Rusya nın toplumsal ve siyasi yapısı gibi özellikleri nasıl iģlediğini ve yazarın bu hedefleri hangi gerekçelerle seçtiğini tespit etmek amacıyla Folklorik Ögeler baģlığı oluģturulmuģtur. Tezimizin Dil ve Anlatım Özellikleri baģlığı altındaki dördüncü bölümde ise masalların üslup özellikleri, masallarda kullanılan doğa tasvirleri, sayıların ve renklerin anlamları gösterilmeye çalıģılmıģtır.

13 2

14 3 2. A. S. PUŞKİN İN HAYATI VE SANATI 2.1. Soyu ve Çocukluğu Aleksandr Sergeyeviç PuĢkin, 26 Mayıs 1799 da dünyaya gelir. Annesi ve babası soylu bir aileden gelmektedir. Anne tarafına değindiğimizde, Ģairin: Annemin soyu çok daha ilginçtir. Onun dedesi varlıklı bir prensin oğluydu, zenciydi, İstanbul da görev yapan bir Rus elçi, annemin dedesini esir olarak bulunduğu saraydan çıkarıp I. Petro ya gönderir (Родословная матери моей еще любопытнее, - продолжал Пушкин дед ее был негр, сын владетельного князька. Русский посланник в Константенополе как-то достал его из сераля, где содержался он аманатом и отослал его Петру Первому...) 1 sözleriyle, köklerinin Afrika asıllı Abram Hannibal isimli, zenci bir HabeĢi ye dayandığı vurgulanır. Abram Petroviç Hannibal daha çok Etiyopya ismiyle bilinen kuzey HabeĢistan ın (Северная Эфиопия), Lagon Ģehrinde 1697/1698 yılında dünyaya gelir. Sekiz yaģındayken Türklere esir olarak verilir ve Ġstanbul a getirilir, padiģahın sarayına yerleģtirilir ve burada bir sene kadar kalır. Bu bilgilerin diğer kanıtı da 1742 de Hannibal ın ailesi adına bir arma istemek için dönemin senatosuna yazdığı bir rica yazısıdır. Bu yazıda Hannibal kendi soyundan da söz etmektedir: Lаgon şehrinde, babamın mülkiyetindeki topraklarda dünyaya geldim, ayrıca babamın mülkiyeti altında iki şehir daha bulunmaktaydı. (Родился во владении отца моего, в городе Лагоне, который кроме того, имел еще под собой два города). Mektubun devamında, sanki Ġstanbul daki esaretinden söz etmekten utanıyormuģçasına Ģunları yazmaktaydı: Küçük yaşlarda kendi isteğimle kont Sav Vladislavoviç ile Rusya ya yola çıktım. (Выехал в Россию при графе Саве Владиславовиче волею своею в малых летах). 2 Muhtemelen bunları yazarken soyunun onurunu, Ģerefini korumak isteyen Hannibal ın bu durumla ilgili oğlu Pyotr ın söylediği: İstanbul sarayından kaçırılmıştı (Выкраден из константонопольского двора) 3 sözleri tarihle kıyaslandığında daha gerçekçi ve inandırıcı gelmektedir. O dönemde, Büyük Petro Ġstanbul daki Rus elçisinden birkaç yetenekli zenci erkek çocuğu getirmesini ister. Elçi büyük zorluklarla çarın isteğini yerine getirir. Böylece 1706 yılında kont Sav Vladislavoviç- Raguziski, Ġbrahim i kralın huzuruna getirir yılında Pyatnitskaya (Пятницкая) kilisesinde vaftiz edilir. Vaftiz babası Çar 1 Лотман, Ю. (2003). Пушкин. Санкт-Петербург: Искуссство-СПБ, Анненков, П. (1998). Пушкин в Александровскую Эпоху. Минск: Лимариус, Анненков, a.g.e., 1998, 21.

15 4 Pyotr vaftiz annesi ise Polonya kralı II. Avgust un eģi Ebergardina Hristina olur. Ġbrahim kendi adından vazgeçmek istemediği için, Çar Pyotr, Ġbrahim e benzeyen Abram adını kullanmasına izin verir. Baba adını Çar Pyotr dan alır. Hannibal soyadını nerede ve nasıl kabul ettiğine dair bir bilgiye rastlanmamıģtır. Yıllar boyunca resmi evraklarda ve özel mektuplarda Abram Petrov adı geçmektedir, Hannibal soyadını ise yılları arasında sahiplenir. 4 PuĢkin in notları arasında dedesi Abramla ilgili çok sayıda yazı bulunmaktadır. Bunun sebebi dedesine ilgi duyması ve ileride onunla ilgili bir biyografi kitabı yayımlamak istemesiydi. O yazılar arasında dedesinin soyadıyla ilgili de bazı bilgiler bulunmaktadır. PuĢkin e göre, dedesine, Hannibal soyadını Çar I. Petro verir, fakat bir Alman biyograf yazarına göre ise Hannibal, asıl Afrika daki kendi Annibal soyadından gelmektedir. 5 Abram Petroviç Hannibal 1731 yılında Yevdokiya Andreyevna Dioper adında bir Yunan kızıyla evlendikten bir ay sonra Pernov Ģehrine gider. Kendisiyle istemeden evlenen Yevdokiya Andreyevna çok geçmeden eģini bir kondüktör ile aldatır ve çift için on bir yıl sonra boģanmayla neticelenecek zor ve çekilmez bir hayat baģlar. EĢinden sürekli Ģüphelenen Abram, onu duvarlara monte edilen kelepçelere elleri bağlı vücudu havada asılı kalacak Ģekilde duvara asar, çubuk, kamçı, sopa vb. cisimlerle döverdi. Bunların da yaramadığını gören Abram eģini kendisini zehirlemek istemesiyle suçlar. Dayak ve iģkencelere dayanamayan Yevdokiya, resmi ifade vererek bu suçlamaları üstlenir. 6 Zavallı kadın hapse atılır, Abram ise o sırada kaptan Matvey von ġeber in Hristina Matveyevna isimli Alman kızıyla yaģamaya baģlar ve 1736 yılında Revel Katedrali nde ilk eģiyle boģanma davasının sonuçlanmasını beklemeden evlenir. Ġkinci evliliğini resmileģtirmek için, Abram tüm imkânlarını kullanarak eģinin müebbet cezasına çarptırılmasını sağlar. Fakat Yevdokiya, Petersburg a kaçmayı baģarır ve senatoya bulunduğu ricadan sonra dava yeniden incelemeye alınır. Yevdokiya nın Petersburg da Agripina adında, beyaz bir çocuk dünyaya getirmesini fırsat bilen Abram, Yevdokiya nın kendi eģi olarak anılmaması için Petersburg Kilise Yönetim Kuruluna baģvuruda bulunur. BoĢanma davası ancak 9 Eylül 1753 tarihinde sonuçlanır. Yevdokiya suçlu bulunur ve Stavropolski manastırına gönderilir. Abram ın ikinci evliliği ise resmen kabul edilir. 4 Модзалевский, Б. (1929). Пушкин. Прибой, Анненков, a.g.e. 1998, 21 6 Гроссман, Л. (2012). Пушкин. Москва: Астрель, 19-20

16 5 EleĢtirmen Annenkov un ifadesiyle Abram, yumuģak, korkak, çabuk sinirlenen ve aceleci kararlar alabilen bir kiģiliğe sahipti. Öfkelendiği zaman cezalıları odasından bir çarşaf içinde çıkarırlardı (выносили людей на простынях) 7 ifadesi, onun ne kadar acımasız biri olduğunu anlatmaya yeterlidir. Her ne kadar sert ve acımasız biri olsa da, Abram çocukluğunda yaģanan olaylardan pek kurtulamaz. PuĢkin in sözlerinden, Abram ın son günlerine kadar babasının Afrika daki varlıklı hayatını ve on dokuz kardeşini hatırladığı anlaşılmaktadır. Kendisi kardeşlerinin en küçüğü idi. Kardeşlerinin elleri arkadan bağlı bir şekilde babalarının yanına götürüldüğünü ve içlerinden sadece kendisinin serbest dolaşarak baba evinin önündeki fıskiyelerde yüzdüğünü ve kendisini vatanından uzaklaştıran geminin peşinden yüzen Lagan adındaki kız kardeşini hatırlardı. (До глубокой старости Аннибал помнил еще Африку, роскошную жизнь отца, девятнадцать братьев, из которых он был меньшой. Помнил, как их водили к отцу, с руками, связанными за спину, между тем как он один был свободен и плавал под фонтанами отеческого дома; помнил также любимую сестру свою Лагань, плывшую издали за кораблем, на котором он удалялся). 8 PuĢkin in büyük dedesi Abram, 14 Mayıs 1781 tarihinde Petersburg un Suydа adlı köyünde hayatını kaybeder ve orada defnedilir, ancak mezarı belli değildir. Ġlk evliliğinden çocuğu yoktu, ikinci evliliğinden ise on bir çocuğu oldu. Bugün beģ erkek ve dört kız çocuğu hakkında bilgiler bulunmaktadır. EĢi Hristina Matveyevna kendisinden bir gün önce vefat eder. Abram ın oğulları aslında yalnızca evde eğitim almalarına rağmen babaları gibi yüksek rütbeye ulaģırlar. Onları diğer delikanlılardan ayıran özellik, babaları Abram ın kendilerine öğrettiği matematik bilgisine sahip olmalarıydı. Abram ın çocuklarından bizi ilgilendiren (Yanuari) Osip tir. Osip, PuĢkin in annesinin babasıdır. 7 Анненков, a.g.e. 1998, 24 8 Ġnternet: Александр Сергеевич Пушкин. Web: adresinden 8 ġubat 2013 te alınmıģtır.

17 6 PuĢkin in dedesi Osip Abramoviç Hannibal, 20 Ocak 1744 tarihinde dünyaya gelir. Matematik bilgisi sayesinde deniz topçu yüzbaģısı rütbesine kadar yükselir. Gözünü daldan budaktan sakınmaz, gözüpek biridir. Asıl adı Yanuari idi, fakat annesi Alman asıllı olduğundan bu ismin telaffuzunda zorlandığı için oğlunu tekrar vaftiz ettirir ve ona Osip adını verir. Oğluna Yanuari ismini veren eģine de kara şeytan, bana kara çocuklar yapıyor ve onlara korkunç isimler veriyor (шерне чорт делает мне шорна репят и дает им шертовск имя) 9 diye kızardı. Osip, 1733 yılında Marya Alekseyevna PuĢkina ile evlenir. Çiçeği burnunda gelinin Yaroslavskoye deki mülkünün tamamı kocasının borçlarını kapatmaya harcandığından, çift kâh Abram Petroviç in evinde kâh Petersburg da yaģayarak evliliklerini sürdürmeye çalıģır. Dört yıl birlikte geçiren ve evlilik hayatında pek mutlu sayılmayan çiftin, bebekken ölen oğlu ve Nadejda adında bir kızları olur. EĢinin baskılardan sıkılan ve ondan kurtulmak isteyen Osip evi terk ederek yanında küçük kızı Nadejda yı götürür ve eģini kendince cezalandırır. Marya, kızını geri alabilmek için eģine mektup yazar, mektubunda kızını geri alması halinde onun peģini bırakacağına, bir daha kendisini rahatsız etmeyeceğine ve çocuğuyla kendi geçimi için de herhangi bir maddi talepte bulunmayacağına dair söz verir. Osip, bu mektuptan sonra kızını annesine geri verir ve bir daha da ailesine dönmez. PuĢkin, dedesi Osip hakkında Ģöyle yazmaktaydı: Boşanmayla sonuçlanan, tüm hoşnutsuzluklar ve kavgaların sebebi kadının kıskançlığı ve kocanın vefasızlığı idi. Dedemin Afrika karakteri, büyük bir ciddiyetsizlikle birleşen ateşli tutkular onu inanılmaz bir yanılgıya sürükledi. (Ревность жены и непостоянство мужа были причиною неудовольствия и ссор, которые кончились разводом. Африканский характер моего деда, пылкие страсти, соединенные с ужасным легкомыслием, вовлекли его в удивительные заблуждения). 10 Osip Abramoviç eģi Marya ile iliģkisini kafasında bitirir ve onunla daha boģanmadan ve kendinin de evli olduğunu söylemeden papaza kendi el yazısıyla hazırladığı sahte dul raporu sunarak Ustina Ermolayeva Tolstaya adında dul bir kadınla evlenir. Marya, bu evliliği duyunca eģinden Ģikâyetçi olur ve Osip in ikinci evliliği geçerliliğini kaybeder. Mülkünün dörtte biri, yani Kobrino köyü, Marya ve kızı Nadejda ya verilir. Marya kızı Nadejda ile orada kayınbiraderi Ġvan Abramoviç Hannibal gözetimi altında mütevazı bir hayat sürdürür. Osip Abramoviç ise, Ġmparatoriçe Yelizaveta nın emri 9 Анненков, a.g.e. 1998, Модзалевский, a.g.e. 1929, 58

18 7 üzerine normal ve sıradan bir hayat sürdürebileceği, kendi köyü Mihaylovskoye ye gönderilir. Osip Abramoviç 12 Ekim 1806 da Mihaylovskoye köyünde vefat eder. PuĢkin in sözlerinden büyükannesinin de aynı köyde on bir yıl sonra hayatını kaybettiğini, ölümün onları bir araya getirdiğini ve mezarları Svyatogorsk manastırında yan yana olduğu (одинадцать лет после того бабушка скончалась в той же деревне. Смерть соединила их. Они покоятся друг подле друга в Святогорском монастыре) 11 bilgisini ediniriz. Küçük Ģairin geliģimi ve eğitiminde önemli iz bırakan isimlerden birisi de anneannesi Marya Alekseyevna dır. Marya Alekseyevna tipik bir Rus kadınıydı. Evi sürekli olarak uģak ve köy çocuklarıyla doluydu. Her çocuğun yeteneğine göre ders verir ve iģ öğretirdi. Bu yöntemi sadece küçük çocuklarda değil, büyük insanlarda da uygular ve böylece hiçbir gücün ve yeteneğin boģa gitmemesini sağlardı. Marya Alekseyevna ile PuĢkin iliģkisine gelince, küçük Ģair tarafından çok sevilen anneannesi onu her zaman kollar, onunla ilgilenir ve ona sahip çıkardı. Küçükken pek konuģkan olmayan ve anne baba tarafından ağabeyisi ve kız kardeģinden daha az sevilen PuĢkin, hareket ve davranıģları yüzünden sürekli azarlanırdı. Böyle durumlarda küçük Ģair anneannesinin yanına kaçardı ve kimse ona dokunamazdı, çünkü anneannesi onun koruyucusuydu. Marya Alekseyevna nın yazarın Rusça konuģma diline büyük katkısı vardı. Bilindiği gibi yazarın annesi, babası, teyzeleri (Anna Lvovna ve Yelizaveta Lvovna), neredeyse eve gelen bütün misafirler, mürebbiyeler bile çocuklarla Fransızca konuģurdu. Böylece Fransızca konuģan insanların ortamında büyüyen çocuklar Fransızcayı ana dili gibi kullanarak Rusça ikinci planda tutulurdu. Küçük PuĢkin ile Rusça konuģan üç kiģi vardı: Dadısı Arina Radionovna, anneannesi Marya Alekseyevna ve din öğretmeni Belikov. Anneanne Marya, Rusça konusunda ona yol gösteren bir kiģidir, onun sayesinde PuĢkin, Rusça okuma yazmayı öğrenir. Liseden sınıf arkadaģı olan Delvig in, Marya Alekseyevna nın torununa yazdığı mektuplarda kullandığı Rusçasına hayranlık duyması boģuna değildi. 12 Ayrıca PuĢkin onun sayesinde, ilk defa, köyde gerçekleģen halk Ģenliklerine, halk türkülerine, danslarına v.b Ģahit olmuģtur. 11 Модзалевский, a.g.e. 1929, Ġnternet: Александр Сергеевич Пушкин.Web: adresinden 8 ġubat 2013 te alınmıģtır.

19 8 PuĢkin in hayatında büyük katkısı olan kiģilerden biri de dadısı Arina Radionovna dır. Arina Radionovna çok sayıda atasözü, türkü ve masal bilirdi, bunları da Aleksandr a aktarırdı. PuĢkin ağabeyine Kasım 1824 tarihinde yazdığı mektupta Ģunları der: Nelerle uğraştığımı biliyor musun? Öğlene kadar notlarımı tutuyor, öğle yemeğimi geç yiyorum; öğleden sonra ata biniyor, akşamları da dadının masallarını dinleyerek lanet eğitiminin eksiklerini gideriyorum. (Знаешь ли мои занятия? До обеда пишу записки, обедаю поздно; после обеда езжу верхом, вечером слушаю сказки няни и вознаграждаю тем недостатки проклятого своего воспитания). 13 PuĢkin in sözlerinden baba tarafından dedesi Lev Aleksandroviç in acımasız olduğunu söyleyebiliriz: Dedem çabuk sinirlenebilen ve acımasız biri idi; kızlık soyadı Voyenkova olan ilk eşinin, oğullarının eski Fransızca öğretmeni ile ilişkisi olduğundan şüphelenir ve eşini evin samanlığına hapseder. Voyenkova bu samanlıkta can verir, şüphelendiği öğretmeni ise bahçede asar. (Первая жена его,- урожденная Воейкова, умерла на соломе, заключенная им в домашнюю тюрьму за мнимую или настоящую ее связь с французом, бывшим учителем ее сыновей, и которого он весьма феодально повесил на черном дворе). 14 Kızlık soyadı Çiçorina olan ikinci eşi de dede Lev Aleksandroviç ten çok çeker. Bir defasında dedem ona üstünü değiştirmesini ve kendisiyle misafirliğe gideceğini söyler. Büyükannem hamileymiş, kendini iyi hissetmiyormuş, fakat bir şey de diyememiş. Yolda sancılanmış, dedem arabacıyı durdurmuş ve büyükannem az kalsın arabada babamı dünyaya getirecekmiş. Pırlantalar içinde olan büyükannemi eve yarı baygın şekilde getirmişler ve yatağa koymuşlar. Ben bunları çok net bilmiyorum, çünkü babam dedemden ve onun tuhaf hareketlerinden hiç bahsetmezdi, eski hizmetçiler ise çoktan vefat ettiler. (Вторая жена его, урожденная Чичерина, довольно от него натерпелась. Однажды он велел ей одеться и ехать с ним куда-то в гости. Бабушка была на сносях и чувствовала себя нездоровой, но не смела отказаться. Дорогой она почувствовала муки. Дед мой велел кучеру остановиться, и она в карете разрешилась чуть ли не моим отцом. Родильницу привезли домой полумертвую, и положили на постель всю разряженную и в бриллиантах. Все это знаю я довольно темно. Отец мой никогда не говорил о странностях деда, а старые слуги давно перемерли) Иванова, Т. Еще раз о Пушкинских записях народных сказок. Культура и История, Гроссман, a.g.e. 2012, 9 15 Ġnternet: Брокгауз, Ф; Ефрон, И. ( ). Энциклопедический Словарь, С.-Петернбург Web: adresinden 20 ġubat 2013 te alınmıģtır.

20 9 PuĢkin in babası Sergey Lvoviç ile amcası Vasili Lvoviç in kendi babalarının karakteriyle hiçbir ortak noktaları yoktu. PuĢkin in babası Ģiir yazacak kadar Fransızcaya hakim ve o döneme göre iyi eğitim almıģ, mütevazi, dalgın ve utangaç bir muhafız subayı idi. Nadejda Osipova ile tanıģtıktan ve onunla evlenmeye karar verdikten sonra, ilk önce Ġvan Abramoviç in kalbini kazanır. Ġvan Abramoviç müstakbel damadı beğenir ve yeğeni Nadejda yı onunla evlenmesi için ikna eder yılında, evlendikten sonra görevinden istifa eder. Marya Andreyevna Petersburg yakınındaki Kobrino köyünden Moskova yakınındaki Zaharova köyüne taģınır. Ġlerleyen zamanlarda da PuĢkin ailesi Petersburg a taģındığında orayı satmak zorunda kalır. Fransızların iģgaline kadar kâh Moskova da kâh köyde yaģarlar. ĠĢte bu göçebe hayatı sırasında küçük Ģairin kiģiliği ve karakteri yavaģ yavaģ Ģekillenmeye baģlar. Sergey Lvoviç ev yönetiminin sorumluluğunu üstlenmeyecek, eģine devredecek kadar rahat hayata düģkün biriydi. Ev veya çocuklarla ilgilenmesi gereken bir durum karģısında çok çabuk sinirlenir, misafirlerin karģısında ise canlı, neģeli ve alakadar biri oluverirdi. Annenkov un ifadesiyle, kendi iģleriyle ilgilenmeye pek vakti yoktu, çünkü baģkalarının iģleriyle çok daha yoğun ilgilenirdi. Sergey Lvoviç maddi iģlerinde genellikle savurgandı, bazen de cimrilik derecesine kadar inen ince hesaplar yapardı. PuĢkin in arkadaģı olan P. A. Vyazemski nin notları arasında Sergey Lvoviç in cimriliğiyle ilgili Ģu sözler yer almaktadır: Aslında hem kendisine hem ailesine karşı cimri idi. Bir gün öğle yemeğinde oğlu Lev kadehi kırdı. Babası alevlendi ve bütün gün söylenip durdu. Lev, değeri yirmi kuruş olan bir kadeh için bu kadar sızlanılır mı dedi. Babası, pardon beyefendi yirmi değil, otuz beş diyerek itiraz etti. (Вообще был он очень скуп и на себя, и на всех домашних. Сын его Лев, за обедом у него, разбил рюмку. Отец вспылил и целый обед проворчал. Можно ли (сказал Лев) так долго сетовать о рюмке, которая стоит двадцать копеек? Извините, сударь (с чувством возразил отец), не двадцать, а двадцать пять копеек ). 16 Köy hayatından nefret eden Sergey Lvoviç, boģ zamanlarını çalıģma odasında kitap okuyarak geçirirdi. Ev sürekli olarak Jukovski, A. Turgenev, Dmitriyev gibi edebiyatın önde gelen insanlarıyla dolup taģardı. Sergey Lvoviç, çocuklara sohbete müdahale etmeme ve sessiz kalma Ģartıyla misafirlerin konuģmalarını dinlemelerine izin verirdi. Sergey Lvoviç hiç kimsede korku uyandırmaz, fakat kimsenin saygısını da kazanmazdı. 16 Лотман, a.g.e. 2003, 28

21 10 ArkadaĢları onu severdi, çocukların gözünde ise o bir zavallıydı, çünkü çocuklar biraz büyüyünce, kendisiyle küçük çocukla ilgilenir gibi ilgilenmeleri için ısrar ederdi. Sergey Lvoviç in, oğlu Aleksandr PuĢkin in ölümünden ve iflas ettikten sonra yaģlı olmasına rağmen komģu köyden genç bir kıza âģık olması ve ona evlenme teklif etmesi 17 de dikkate değer bilgilerdendir. Sergey Lvoviç ten üç yaģ küçük olan Nadejda Osipova Hannibal, (PuĢkin in annesi) nazlı, Ģımarık, çevresindekilerin yoğun ilgisiyle büyütülmüģtür. Bu da zamanla sert ve öfkeli bir kiģiliğin oluģumuna neden olmuģtur. ġairin annesi ve babası uzaktan akraba idi. Doğan sekiz çocuktan beģinin ölmesi bu akraba bağlarına yorumlanabilir. Anne Nadejda Osipova eģi gibi gürültülü, ihtiģamlı ve eğlenceli hayatı severdi. Evin sorumluluğu kendisinde olmasına rağmen ailesi ve eviyle ilgilenmeyi hiç sevmezdi. Moskova dan Petersburg a taģındığında oturdukları evleri ile ilgili bilgi veren bir araģtırmacının Ģu sözleri dikkate değerdir: Evin içi daima dağınıktı (düzensizdi): bir odada zengin eski mobilyalar, başka bir odada ise bomboş ya da samandan yapılmış tek bir sandalye bulunurdu; çok sayıda, fakat müthiş pasaklılık içinde, üstleri yırtık ve sarhoş köleler; yaşlı ve sıska atlarla eskimiş arabalar ve paradan bardağa kadar herşeyde ihtiyaç vardı. (Дом их всегда был наизнанку: в одной комнате богатая старинная мебель, в другой пустые стены или соломенный стул; многочисленная, но оборванная и пьяная дворня с баснословной неопрятностью; ветхие рыдваны с тощими клячами и вечный недостаток во всем, начиная от денег до последнего стакана). 18 Nadejda Osipova, çocuklara ve hizmetçilere karģı çok sert davranan, küçük meseleleri büyütüp iģlere ilgisiz kalabilen, öfkelenince de aylarca konuģmayan bir kiģiliğe sahipti. Bir keresinde oğlu Aleksandr ile bir seneye yakın konuģmadığı zaman bile oldu. PuĢkin iģte böylesine dağınık, sevgisiz ve ilgisiz bir ortamda büyümekteydi. Derslerinde pek iyi sayılmayan ve özellikle aritmetikte zorlanan küçük Ģair, mürebbiyelerle çok sorun yaģar. Anne ve babanın ilgisizliğinden ve yalnızlığından, dokuz yaģındaki PuĢkin, evde babasının kütüphanesine adeta saldırır ve kütüphanede bulunan tüm Fransızca kitapları okur. Baba evinde kazandığı tek Ģey iyi derecede Fransızca öğrenmesi olur. Bu kütüphane, onun için evdeki mutsuz atmosferden ve sıkıntıdan uzaklaģmak ve yalnız 17 Модзалевский, a.g.e. 1929, Анненков, a.g.e. 1998, 29

22 11 kalabilmek için tek bir yerdi. Bu kütüphane daha küçük yaģlarda PuĢkin in duygularının olgunlaģmasına ve ilerleyen zamanlarda da özsaygısını kazanmasına neden olacaktır. Bununla birlikte küçük PuĢkin de sinirli, içine kapanık, tembel ve durgun, bazen de yaramazlık ve inatçılık gibi özellikler belirginleģmeye baģlar. Bu kiģilik özellikleri anne ve babayı memnun etmez ve Aleksandr ı değiģtirmek için çoğu zaman baskıya baģvururlar. PuĢkin e yapılan tüm bu baskı ve ısrarlar hep aynı sonuçla, yani PuĢkin in öfkeli terslemesiyle biterdi. Ailesi tarafından incinip duran genç yazar, zamanla duygularını gizlememeye ve onları belli etmeye baģlar. Sonunda yazarın, ailesiyle iliģkileri o kadar kötüye gider ki, tüm ailesinden bir tek kız kardeģi Olga ya bağlı kalan yazar onlardan ayrılırken hiç üzülmez, hatta sevinerek evini terk eder. Sonraki dönemlerde de Ģiirlerinde ne annesinden ne de babasından bir tek kelime bile bahsetmemesi ve geriye dönüp çocukluğuna baktığı zaman sadece lise yıllarını hatırlaması dikkat çeken noktalardan biridir. PuĢkin, Çar I. Aleksandr ın Tsarskoye Selo da yeni açtırdığı okula yazdırılır, 12 Ağustos ta liseye giriģ sınavını kazanır ve 19 Ekim de açılıģ törenine katılır Lise Yılları ve Petersburg Dönemi 19 Ekim 1811 de gerçekleģen okulun açılıģ törenine baģta I. Aleksandr olmak üzere Çar ailesi de katılır. Okul Tsarskoye Selo da (Çar ın Yazlık Sarayı) bulunduğundan saray eğitim kurumu olarak da algılanmaya neden olurdu. Hatta bir ara I. Aleksandr ın küçük kardeģleri Nikolay ve Mihail bu okula yazdırılmak istendi. Eğer bu gerçekleģseydi I. Nikolay, PuĢkin in okul arkadaģı olabilirdi, çünkü Nikolay Pavloviç, PuĢkin den sadece üç yaģ büyüktü. Okul formasının bizzat Çar tarafından seçilmesi bu liseye verilen önemi gösterir. Lise hem Napoleon un Lycees ve Ġngilizlerin College okullarıyla aynı seviyede eğitim vermek hem de Rus milli eğitimine örnek teģkil edecek bir eğitimin sağlanmasını amaçlamaktaydı. 19 Okulun geniģ bir programı vardı. Ġlk üç yılda Rusça, Latince, Fransızca, Almanca dillerine, matematik, edebiyat, tarih, coğrafya gibi derslerin yanında dans, eskrim, ata binme ve yüzme gibi faaliyetlere de yer verilmiģti. Okulun son sınıfında ise sıkı bir program yoktu. Bazı derslerde, dersin içeriğiyle ilgili konuların iģlenmesi yerine Ģakalar yapılır, anekdotlar anlatılır, eğlencelere yer verilir ya da 1812 yılına damgasını vuran 19 Анненков, a.g.e. 1998, 36

23 12 Anayurt SavaĢı üzerine tartıģılırdı. Derslerin belli bir programının ve öğrencilerden beklentilerin olmamasının yanı sıra öğretmenlerin tecrübesizliği de derslerin yüzeysel iģlenmesine neden olurdu. Bu suretle öğrenciler derslere ilgisiz kalarak sınıfları baģka amaçla kullanırlardı. Yönetim de bu konuda gevģek davranırdı. Lise pansiyonunun kurucularından, Profesör Gauenschild in Almanca dersini Fransızca anlatması buna örnek gösterilebilir. Akraba ziyaretine bile sınırlama getiren, okulun ilk müdürü V. F. Malinovski, öğrencileri adeta dıģ dünyadan koparır. DıĢ dünyaya kapalı olmasından dolayı PuĢkin, okulu manastıra benzetir ve hapisten çıkacakmıģ gibi okulun bitmesine gün sayardı. V. F. Malinovski nin ölümünden (23 Mart 1814) sonra okul, iki seneye yakın, sırayla müdür koltuğunu paylaģan, birbirleriyle sürekli tartıģan ve anlaģamayan profesörlerden oluģan kurul üyeleri tarafından yönetildi. Yeni müdür Engelgard ın 20 ( ) göreve gelene kadarki süreci öğrenciler tarafından hükümdarsız dönem (междуцарствие) olarak anılırken, PuĢkin ise bu süreci anarģi dönemi (время анархии) olarak adlandırır. Yönetim açıklığının yaģandığı o dönemde öğrenciler neredeyse baģıboģ kalır, çünkü gelen her yeni müdür, eski müdürün kural ve isteklerinin yerine getirilip getirilmediğini kontrol etmeden kendi getirdiği yeni kurallara odaklanırdı. Böylece eski kurallar dönemi eksikleriyle kapanmıģ olurdu. Engelgard ın din ahlakına önem vermesi PuĢkin, Volhovski ve Küchelbecker gibi öğrencileri kendisinden uzaklaģtırır, hatta muhalefet oluģumuna neden olur. PuĢkin, Engelgard ın görüģlerine karģı çıkarak adeta soğuk bir savaģ baģlatır. ġairin karmaģık kiģiliğini çözemeyen, fikirlerini değiģtirmek için her yolu deneyen, sonunda pes ederek bu savaģı kaybeden Engelgard, Ģaire ahlaki konularda düģük notlar vererek onun boģ ve soğuk kalbini ve dinsizliğini kınar. Ona göre, Ģairin sevgi ve dini barındırmayan genç kalbi, belki de daha önce hiç olmadığı kadar soğuk ve boştu. (Его сердце холодно и пусто; в нем нет ни любви, ни религии; может быть, оно так пусто, как ни когда еще не бывало юношеское сердце). 21 Yazar V. P. Gaevski ye ( ) göre Engelgard ile PuĢkin arasında yaģanan bu anlaģmazlıkların sebeplerinden biri de Ģairin, Engelgard ailesiyle birlikte oturan Mariya Smit adında genç bir Fransız bayana ilgi duyması idi. Okul eğitimiyle ilgili kimi öğretmenler öğrencilerin sağlıklı ahlak geliģimi için kendi kendine eğitimin yararlı olacağı, dıģarıdan müdahale edildiği takdirde onların 20 Von Engelhardt Georg Rheingold (Энгельгардт Егор Антонович): Letonya'nın baģkenti olan Riga Ģehrinde dünyaya gelen bir yazar, aynı zamanda bir öğretmendir. 21 Терц, А. (1992). Прогулки с Пушкиным. Собрание сочинений в 2-х томах. Т. II. СП Старт, Москва: 25

24 13 eğitimine engel olunacağı düģüncesindeydi. Böylece, öğrenciler merak ettiği soruların cevabını, kendilerini geliģtirmek için neredeyse tek kaynakları olan okul kütüphanesinde aramaya baģlar. ArkadaĢları tarafından kitap okuma konusunda üstünlüğü kabul edilen PuĢkin, burada da okuma sevgisini korumaya devam eder. Belki de kendi kendine eğitim okulun ilk öğrencilerini Ģiir ve edebiyata yönlendirmede önemli bir etken olmuģtur yılı sonu ya da 1812 yılı baģında, ilk defa öğrenciler arasında gerçekleģen bir Ģiir yarıģması düzenlenir. Ġ. Ġ. PuĢin in sözlerinden, verilen konu üzerine Puşkin hemen herkesi büyüleyen iki dörtlük okur. (Пушкин мигом прочел два четверостишья..., которые всех нас восхитили). 22 Ġlerleyen yıllarda Ģairin babası çok doğru bir tespitte bulunur: Şüphesiz ki, o, okuldaki öğrencileri bir anlamda rakip olarak gördüğünden, bu tür yarışmalar onun büyük yeteneğinin gelişmesine neden oldu. (Нет сомнения, что в лицеe, где он в товарищах встретил несколько соперников, соревнование способствовало к развитию огромного его таланта). 23 Bu tür edebiyat yarıģmaları düzenlenmeye devam edilir ve zamanla süreklilik kazanır. Neredeyse baģıboģ bırakılan bu öğrenciler el yazılarıyla hazırlanmıģ dergiler çıkarmaya, boģ zamanlarını değerlendirmeye, zamanla da gönüllü siyasi çevrelere katılmaya baģlarlar. PuĢkin, ileride dekabrist düģüncesini benimseyecek olan Delvig, PuĢin ve Küchelbecker gibi öğrencilerle yakın arkadaģlık kurar. Bu arada liselilerin siyasi beklentileri olgunlaģmaya, özgürlük bilinçleri geliģmeye ve ipler dekabrist akımına uzanmaya baģlar. PuĢkin Delvig, Küchelbecker ve Volhovski nin üyesi olduğu Kutsal Artel (Священная Артель) 24 grubuna davet edilmez, hatta onların bu gruba üye oldukları bilgisi Ģairden saklanır. Aralarında en iyi niyetli olanlar bile onun küstahça ve meydan okuyucu davranıģlarına yol açan hassaslığını vurgulayıp dururlar. PuĢkin ile kesintisiz altı yılı birlikte geçiren ve onun kiģilik özelliklerini yakından inceleme fırsatı olan Ġ. Ġ. PuĢin, Ģair hakkında Ģu sözleri ifade eder: Puşkin ilk günlerden itibaren diğerlerine göre daha sinirli bir yapıya sahipti, bu yüzden pek sevilmezdi. O diğerleri gibi rol yapıp tuhaf hareketlerde bulunarak bizi şaşırtmaya çalışmazdı, fakat yersiz şakalar yaparak ve münasebetsiz iğneli sözler söyleyerek kendini zor duruma 22 Гроссман, a.g.e. 2012, Гроссман, a.g.e. 2012, Artel (Артель) : ĠĢçi veya köylü kooperatifi.

25 14 sokardı. Okul hayatında bunlar kolay unutulmayacak şeylerdi ve bu, onu yeni hatalara sürüklerdi. Puşkin de fazla cesaret ile utangaçlık bir aradaydı ve bu ona, zarar vermekteydi. (Пушкин, с самого начала, был раздражительнее многих и потому не возбуждал общей симпатии Не то чтобы он разыгрывал какую- нибудь роль между нами или поражал какими- нибудь особенными странностями, как это было в иных; но иногда неуместными шутками, неловкими колкостями сам ставил себя в затруднительное положение, не умея потом из него выйти. Это вело его к новым промохам, которые никогда не ускальзывают в школьных сношениях В нем была смесь излишней смелости с застенчивостью, и то и другое невпопад, что тем самым ему вредило). 25 Anne ve babasına pek bağlı olmayan, fakat birilerine bağlanma ihtiyacı duyan yazar, liseden Odessa dönemine kadar kendinden hem rütbe hem de yaģ olarak büyük ve tecrübeli insanlarla ilgilenir. Bu dönemde Çaadaev, F. Glinka, N. Turgenev, Kaverin, Molostrov ve N. Ġ. Krivtsov arkadaģlığın yanı sıra öğretmenlik görevini de üstlenirler. Mihaylovskoye de yeni dönemin baģlamasıyla yaģıtlarına ilgi duymaya baģlayan Ģair, lisedeki arkadaģlıklarını gözden geçirerek Vyazemski, Rıleyev, Bestujev, Delvig, Baratınski, Yazıkov gibi arkadaģlarıyla yakınlaģır. Otuzlu yıllarda PuĢkin in arkadaģ listesinde Ġ. Kireyevski, Pogodin, Gogol, Koltsov, NaĢçyokin, Sobolevski, hatta Belinski gibi genç ve yeni edebiyatçılar yer alır. ArkadaĢlarının arasında ayrı bir yere sahip olan Jukovski ile aralarında küçük anlaģmazlıklar yaģansa da, arkadaģlıkları uzun ömürlü olur. Lise yıllarında PuĢkin iki defa Ģair unvanına laik görülür. Ġlki Derjavin in de bulunduğu sınıfı geçme sınavında gerçekleģir. PuĢkin için Derjavin ile karģılaģması ve onun tarafından beğenilmesi çok önemli idi. O anki duygularını, PuĢkin Ģöyle dillendirir: Nihayet beni çağırdılar. Ben Derjavin e iki adımlık mesafeden Tsarskoye Selo daki Anılarım ı okudum. O anki ruh halimi anlatamam. Şiirde Derjavin in adı geçtiği yere geldiğimde henüz olgunlaşmaya başlayan sesim çınladı, kalbim ise büyüleyici bir hayranlıkla atmaya başladı. Okumayı nasıl bitirdiğimi ve nereye kaçtığımı hatırlamıyorum. Derjavin hayran kalmıştı beni görmek ve sarılmak istiyordu. Beni aradılar, fakat 25 Лотман, a.g.e. 2003,

26 15 bulamadılar (Наконец вызвали меня. Я прочел мои Воспоминания в Царском Селе, стоя в двух шагах от Державина. Я не в силах описать состояние моей души: когда дошел я до стиха, где упоминаю имя Державина, голос мой отроческий зазвенел, а сердце забилось с упоительным восторгом.- Не помню как я кончил свое чтение, не помню, куда убежал. Державин был в восхищении, он меня требовал, хотел меня обнять. Меня искали, но не нашли...) 26 PuĢkin, ikinci defa Ģair unvanını ise Arzamas a kabul edilmesiyle kazanır. Arzamas, toplantılarda eskiye bağlı insanlarla dalga geçen, genç ve cesur edebiyatçılardan oluģan, resmi olmayan bir edebiyatçılar topluluğudur. 27 Arzamas ın üyeleri Karamzin hayranlarıydı. PuĢkin, Arzamas a 1817 yılının sonbaharında, yani topluluğun sıkıntılı günler yaģadığı sırada kabul edilir. Bu topluluğa kabul edilmesi, Ģair için önemliydi ve onun edebiyattaki yerinin, toplum tarafından kabul edildiği anlamını taģımaktaydı. Arzamas üyelerine lakap takma âdetinden dolayı PuĢkin e, okul duvarlarının arkasındayken sesini duyurduğu için çekirge (сверчок) lakabı verilir. Bu arada, Ģairin lisede Fransız (Француз), maymun (обезьяна) veya maymunla kaplan karıģımı (смесь обезьяны с тигром) gibi lakapları olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. PuĢkin in arkadaģı Komovski, bu konuyla ilgili Ģunları söyler: Puşkin in Fransızcaya olan tutkusundan... ona şakasına Fransız, simasından ve bazı hareketlerinden dolayı da maymun veya maymunla kaplan karışımı derdik. (По страсти Пушкина к французскому языку «..» называли его в насмешку французом, а по физиономии и некоторым привычкам обезьяною или даже смесью обезьяны с тигром). 28 ArkadaĢlar arasında kullanılan lakapların dıģarıya yayılmasına karģı olan Yakovlev, Komovski nin bu açıklamalarını hoģ karģılamasa da, PuĢkin e maymun veya maymunla kaplan karıģımı lakabı taktıkları bilgisini doğrular. Kof un sözlerinden, Gayevski nin makalesinde aynı bilgilere yer verilmesiyle bu bilgi adeta Ģairin biyografisine iģlenir. Maymunla kaplan karıģımı ifadesi, bir Fransız ın özelliklerini anlatmak amacıyla, Voltaire tarafından ortaya atılmıģtır. Voltaire, G Arjantal e Fransızlar maymun sürüsü olarak anılır, fakat bu maymunlar arasında daima kaplanlar da vardı (французы 26 Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, 330.

27 16 слывут милым стадом обезьян, но среди этих обезьян имеются и всегда были тигры) 29 derken, Fransız bir arkadaģına yazdığı mektubunda ise Fransız milleti ikiye ayrılır, birileri her şeyi eğlenceye çeviren kaygısız maymunlar, diğerleri ise her şeyi parçalayan kaplanlar. (французкая нация делится на два рода одни это беспечные обезьяны, готовые из всего сделать потеху, другие- тигры, все раздирающие) 30 sözleriyle, maymunla kaplan karıģımı ifadesiyle herhangi bir Fransızı kasteder. Fakat Ģairin bu lakabı zamanla dıģ görüntüsüyle özdeģleģir. Kontes D. F. Fikelmon un günlüğünde daha çirkin olmak imkânsızdır- bu maymunla kaplan görünümünün bir karışımıdır (невозможно быть более некрасивым- это смесь наружности обезьяны и тигра) 31 yazılıdır ve S. N. Karamzina nın 23 Aralık 1836 tarihinde Puşkin hala aptalca ve saçma davranmaya devam ediyor. Yüz ifadesi kaplan gibidir (Пушкин по- прежнему ведет себя до крайности глупо и нелепо. Выражение лица у него как у тигра) 32 sözlerinde, Fransız la ilgisini kaybeden bu lakabın tamamen dıģ görünümüne kaydığını görmekteyiz. 9 Haziran 1817 de I. Aleksandr ın katılımıyla, olması gereken tarihten dört gün önce, lisede mezuniyet töreni yapılır ve mezuniyet töreninden sonra, 11 Haziran da PuĢkin, Petersburg a gider ve 6 Mayıs 1820 e, yani Güney Sürgünü ne gönderilene kadar burada kalır. DıĢ ĠĢleri Kurumunda görevlendirilir. Fakat mesleğine ilgi duymayan yazar, orada daha ziyade Ģiirsel faaliyetler üzerine yoğunlaģır ve daha önce Malinovski, Piletskov, Engelgard ile baģlattığı savaģı Ģimdi daha geniģ ve daha etkili silahını (Ģiiri) kullanarak sürdürür. Artık eski alaycı Ģarkılar yerini keskin Ģiirlere bırakır. Temmuz 1817 de ilk defa Mihaylovskoye ye giden Ģair, orada, lisede temeli atılan, ulusal esin kaynaklı öyküsü Ruslan ve Lyudmila (Руслан и Людмила) üzerine çalıģır. Mihaylovskoye nin yanında bulunan Trigorskoye de Praskovya Aleksandrovna Osipova nın evine sık sık ziyarette bulunan PuĢkin, yaklaģık bir ay sonra Petersburg a döner. Bu yıllarda Ģair, Griboyedov, Gnediç, Katenin, ġahov, N. Turgenev gibi birçok seçkin insanla tanıģır. N. Turgenev in evine sık uğramaya baģlayan ve ona yakınlaģan Ģair, 29 Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, 331.

28 17 N. Turgenev in düģüncelerinden etkilenerek Köy (Деревня) ve Özgürlük (Вольность) adlı eserlerini yazar. Hatta PuĢkin in Özgürlük kasidesinin yarısını Turgenev in odasında, geriye kalan kısmını ise kendi evinde yazarak ertesi gün bütün metni Tugenyev e getirmesi onun Ģair üzerindeki etkisinin açık bir göstergesidir. Ancak PuĢkin in, devlete karģı tavırları, nükteli sözleri (эпиграммы) ve mesleğini ciddiye almaması Turgenev i rahatsız eder. Bu konuda A. Ġ. Turgenev, N. Turgenev in haksız yere maaş alma ve o maaşı verene sövme (нельзя брать ни за что жалование и ругать того, кто дает его) 33 konusunda PuĢkin i birkaç kez uyardığını söyler. Bu tarz konuģmaların birinde ortam gerilir ve PuĢkin, N. Ġ. Turgenev i düelloya çağırır, fakat sakinleģince özür dileyerek düello çağrısını geri alır. Yazar ve devlet adamı Aleksey Olenin ( ) sayesinde tiyatro gösterilerine katılan Ģair, zaman zaman siyasi sorulardan uzaklaģarak sanat dünyasına dalar. Tiyatro genç Ģair için sadece boģ vakit geçirme ve eğlence yeri değildir. Tiyatro sahnesindeki adap ve hareketleri ilerideki kahramanlarına da yansıtacaktır. Olenin de düzenlenen gecelerin birinde PuĢkin, Ukrayna dan Petersburg a dönen Anna Kern ile karģılaģır. Genç Ģair esprili cevaplarla ve övgü niteliğindeki konuģmalarla Kern i etkilemeye çalıģır. PuĢkin e karģılık vermeyen hatta ondan uzaklaģmaya çalıģan Kern, farkında olmadan Ģairin Kısa Süren Hayal (Мимолетное Видение) Ģiirinin doğmasına vesile olur. PuĢkin, tiyatro ortamında tiyatrosever aynı zamanda YeĢil Lamba topluluğunun kurucularından olan Nikita Vsevolojski ile tanıģır ve Vsevolojski nin evinde, tiyatro ve edebiyat çevresinden insanların katılımıyla gerçekleģen toplantılarda yer almaya baģlar. Katılımcıları genellikle üzerinde yeģil abajur asılı olan bir masanın etrafında oturduğundan, parolası ıģık ve umut olan bu topluluk kendine YeĢil Lamba (Зеленая Лампа) adını verir. Bu toplantılarda herkes özgürce düģüncesini ifade edebilir, tiyatro eleģtirileri ve Rus tarihi üzerine denemelerin yanında özgürlük Ģiirleri ve siyasi makaleleri okuyabilirdi da kurulan bu topluluk Saadet Birliği nin (Союз Благоденствия) diğer bir dalıydı, fakat YeĢil Lamba üyelerinin çoğu bundan habersizdi. PuĢkin, S. Trubetskoy, F. Glinka, Yak. Tolstoy gibi siyaset adamları, Gnediç, Delvig gibi Ģairlerle bu tür toplantılarda buluģur. Ayrıca Saadet Birliği nin diğer dalı olan, Glinka nın yönettiği Rus Edebiyatı Sevdalıları Serbest Topluluğu nun (Вольное общество любителей российской 33 Лотман, a.g.e., 2003, 48.

29 18 словесности) toplantılarına da katılır. ġairin bu tutarsız hareketleri ve bir toplantıdan diğer toplantıya geçmesi dekabristler ortamında hoģ karģılanmaz. Yakın arkadaģı Ġ. Ġ. PuĢin bile Ģairin bu tutarsızlığı ile ilgili Ģunları söyler: Liberal görüşlü olan Puşkin in kendi kişiliğine ihanet etme gibi kötü bir alışkanlığı vardı. Örneğin Orlov, Çernışev, Kisilyov gibi insanların yanında dolaşması beni ve herkesi kızdırıyordu Bazen, sevgili arkadaşım, hiç merhameti olmayan bu insanlarla niye meşgul oluyorsun diye sorardık. O, bizi sabırla dinledikten sonra, genellikle afalladığında yaptığını, yani gıdıklamaya ve sarılmaya başlardı. Sonra bir bakarsın ki Puşkin yine o aslanlarla birlikte. (...Пушкин, либеральный по своим воззрениям, имел какую-то жалкую привычку изменять благородному своему характеру и очень частол сердил меня и вообще всех нас тем, что любил, например, вертеться у оркестра около Орлова, Чернышева, Кисилева и других Говоришь, бывало «Что тебе за охота, любезный друг, возиться с этим народом, ни в одном из них ты не найдешь сочувствия и пр.» Он терпеливо выслушает, начнет щекотать, обнимать, что обыкновенно делал, когда немножко потерялся. Потом, смотришь,- Пушкин опять с тогдашними львами). 34 Belki Ģairin bu topluluklara üye olması için daha hazır olmadığı düģüncesini uyandıran da onun bu tutarsız davranıģlarıydı. Onu tanıyan ve seven arkadaģları, bu güvensizliği, yazarın yeteneğini koruması için her türlü tehlikeden uzak kalması gerektiği Ģeklinde açıklarken, PuĢkin le bizzat tanıģmayan, hakkında dedikodularla bilgi edinenlerin düģünceleri ise Ģu sözlerle aktarılır: O, kişiliğinden, kayıtsızlığından ve sefih hayat tarzından anında gizli topluluğu hükümete ihbar eder. (Он по своему характеру и малодушию, по своей развратной жизни сделает донос тотчас правительству о существовании Тайного общества). 35 Zamanla Ģair olarak ilgi görmeye baģlayan, her bulunduğu ortamda saygı ile karģılanan ve sevilen PuĢkin, fırsat bulduğu yerde en güçlü silahını, yani nükteli sözlerini kullanırdı. Bu nükteli sözlerden pekçok soylu da nasibini alır. Petersburg dünyasında, PuĢkin in devletin ileri gelenleri tarafından dövüldüğüne dair dedikoduların yayılmasıyla Ģair, savaģ açtığı düģmanların atağa geçtiğini hissetmeye baģlar. Bu dedikodu XIX. yüzyılın ilk yarısında Rus aristokrasisinin temsilcilerinden biri olan Amerikalı lakaplı, kumarbaz 34 Лотман, a.g.e., 2003, Лотман, a.g.e., 2003, 52.

30 19 F. Ġ. Tolstoy tarafından ortaya atılır. Dedikodunun kaynağı bilinmemekle birlikte çok sarsılan, rezil olduğunu düģünen ve ne yapacağını bilemeyen, hatta onurunu temizlemek için yaģamına son vermeyi bile aklından geçiren Ģair, soluğu Çaadaev in yanında alır. Çaadaev bütün dedikodulardan ve dedikoduculardan üstün olması gerektiğine inanarak onu bu fikrinden vazgeçtirir. Ancak PuĢkin, tüm cesaretini toplayarak, ucu Çar Aleksandr a da dokunan, Kont Arakçeyev hakkında 1817 de yazdığı, fakat 1820 lerde devletin dikkatini çeken nükteli Özgürlük kasidesini çoğaltarak yayılmasını sağlar. Bu arada yıllarında PuĢkin in Ģiirlerini, nükteli sözlerini ve hareketlerini, gönüllü olarak hükümete ihbar eden çok sayıda insan vardı. Bunlardan birisi de Rus bilim adamı, mühendis ve aynı zamanda Harkov Üniversitesi kurucusu olan Karazin idi. 2 Nisan 1820 de V. N. Karazin, Ġç ĠĢleri Bakanı Koçubey e, PuĢkin in Ģiirlerinde I. Aleksandr a hakarette bulunduğunu ihbar eder ve General Mihail Miloradoviç e ( ) Ģairin evini arama ve tutuklama emri verilir. Fakat Miloradoviç PuĢkin i tutuklamak yerine gizlice tüm yazılarını ele geçirmeyi tercih ederek evine gizli bir ajan gönderir. PuĢkin ailesinin genç uģaklarından olan Nikita Kozlov a yazıları teslim etmesi karģılığında 500 ruble teklif edilir, fakat Nikita bu teklifi reddeder. Söz konusu ziyareti öğrenen PuĢkin, temkinli davranmak ister ve tüm eleģtiri yazılarını yakar. Ertesi gün Miloradoviç in yardımcısı Glinka nın yanına çağrılan Ģair, Glinka nın tavsiyesine uyarak tüm cesaretini toplar ve Miloradoviç in yanına gider. Miloradoviç, kendisini tutuklamak yerine yanına çağırmayı tercih ettiğini söyleyince, PuĢkin de bir jest yaparak tüm yazıları yaktığını, fakat gerekirse yeniden yazabileceğini itiraf ederek Özgürlük eserini ezberinden yeniden kaleme alır. Ertesi gün Miloradoviç, I. Aleksandr a, Ģairin yazdıklarını götürür ve PuĢkin in hareketinden dolayı yazılarını okumamasını rica eder. Fakat Çar, Miloradoviç ile aynı görüģte değildir. PuĢkin in kaderini belirleyen bu dönemde Ģairin Karamzin, Çaadaev, F. Glinka gibi arkadaģları cezasını hafifletmek için elinden geleni yapmaya çalıģır ve onların gayreti sayesinde Ģairin cezası hafifletilir. Böylece Sibirya veya Solovka yerine, Petersburg a Orgeneral Ġ. N. Ġnzov un himayesi altına verilir ve görev değiģikliği bahanesiyle siyasi sürgünün üstü kapatılmıģ olur Güneye Sürülme Görev değiģikliği bahanesi altında sürgün edilen Ģair, Ġnzov tarafından gözetim altına alınır. Petersburg hayatını geride bırakan ve 17 Mayıs ta Yekaterinoslav a varan Ģair

31 20 için yeni bir dönem baģlar. Görev için gönderilmesine rağmen, PuĢkin pek mesleği ile ilgilenmez ve kendini daha çok Ģiire adar. Kısa bir süre sonra Dnepr da yüzdüğü için hastalanan Ģair, Ġnzov tarafından tedavi amaçlı Kafkasya daki sıcak sulara gönderilir. Böylece 19 Ağustos 1820 de PuĢkin Rayevski ile Kafkas Esiri (Кавказский Пленник) adlı eserine baģladığı Gurfuz Ģehrine gider ve eylüle kadar burada kalır. Eylül ayının baģında baba oğul Rayevskilerle Gurfuz u terk ederek Alupka, Simeyz, Sivastopol ve Bahçesaray ı gezerek Simferopol e varır. Eylülün ortasında PuĢkin, Kırım ı terk eder ve Odessa üzerinden, 21 Eylül 1820 den 2 Temmuz 1823 e kadar kalacağı KiĢinev e geçer. DüĢük rütbeli memur olduğundan az maaģ alan ve babasından maddi destek alamayan Ģair, Ruslan ve Lyudmila ile büyük baģarı yakalayarak az da olsa para kazanır. Московский Телеграф ında Ruslan ve Lyudmila nın baģarısı ile ilgili Ģu sözler yer alır: Ruslan ve Lyudmila 1820 de ortaya çıkar çıkmaz anında satılır ve piyasada tek bir nüshası bile kalmaz. İsteyen 25 ruble ödeyerek kopyasını çekebiliyordu. («Руслан и Людмила» «...» явилась в 1820 году. Тогда же она была вся раскуплена, и давно не было экземпляров ее в продаже. Охотники платили по 25 руб. и принуждены были списывать ее). 36 Eser iyi satılmasına rağmen o dönem Rusyasında sanatçı haklarını koruyan bir kanunun olmamasından dolayı PuĢkin neredeyse hiçbir Ģey kazanamaz. Bazı araģtırmacılar tarafından vicdansızlıkla suçlanan yayıncı Gnediç aslında o dönemin Ģartlarına göre hareket etmiģtir. Çünkü o dönemde yayıncı yayınladığı hayatta olan ve olmayan yazarların eserlerinin kazancını cebine atabilirdi. Fakat PuĢkin bu tür haksızlıklara göz yummak istemez ve 21 Eylül 1821 de Gnediç ten vazgeçerek, yayıncı Greç e Kafkas Esiri ni teklif eden bir mektup yazar. Size Kafkas Esiri nden bir bölüm gönderecektim, fakat yazmaya üşendim, poemanın tamamını almak ister miydiniz? Uzunluğu 800 satır; genişliği 4 ayaklı; iki bölümden oluşuyor. Eserin uzun süre rafta kalmaması için ucuza veririm. (Хотел было я прислать вам отрывок из моего Кавказского Пленника, да лень переписывать; хотите ли вы у меня купить весь кусок поэмы? Длиною в 800 стихов; стих шириною 4 стопы; разрезано на 2 песни. Дешево отдам, чтоб 36 Лотман, a.g.e., 2003, 71.

32 21 товар не залежался). 37 Fakat Gnediç, bu sefer de diğer yayıncıları devre dıģı bırakmayı baģarır ve Kafkas Esiri nden kazandığı 5000 rubleden Ģaire 500 ruble verir. Bahçesaray ÇeĢmesi (Бахчисарайский Фонтан) eserinden ise yayıncı P. A. Vyazemski nin yardımıyla o dönem Ģartlarına göre PuĢkin iyi bir kazanç elde eder de Ruslan ve Lyudmila nın bitimiyle, Ģairin sanatında erken dönem son bulur, yani lise ve Arzamas son bularak yeni bir dönem - realizm - baģlar. Kafkasya da bulunduğu dönemde Ġngilizce öğrenmeye baģlayan Ģair alıģtırma kitabı olarak Byron un eserlerini seçerek, Byron ile tanıģır ve onun düģüncelerini benimsemeye baģlar. Byron u ayrıntılı okumaya baģlayan PuĢkin, Byronizm eğiliminde eserler yazmaya koyulur. Fakat Ģair güney sürgünü döneminde sadece Romantizm in doğuģuna değil, aynı zamanda bitmesine de Ģahit olur. Çünkü Ģair Mihaylovskoye ye gittiğinde romantizmden vazgeçip gerçekçilik görüģlerine realizme yönelir. Güney sürgünü olarak adlandırılan dönemde PuĢkin Kafkas Esiri, Gavriliada (Гаврилиада), Haydut KardeĢler (Братья Разбойники) ve çok sayıda Ģiir yazar. Ayrıca Bahçesaray ÇeĢmesi ile Yevgeniy Onegin (Евгений Онегин) adlı eserlerinin de temelini atar. PuĢkin in KiĢinev de bulunduğu yıllarda, gündeme damgasını vuran olaylardan biri de Yunan ayaklanması olur. Her tarafta Yunanlıların bağımsızlığının konuģulduğu bir sırada Dekabristler ve Rus Liberaller Rusya nın Yunanlıları destekleyeceği umudu içindeydiler. PuĢkin de Dekabristler gibi savaģın çıkmasını ister. Bu esnada PuĢkin in Dekabristlerden özellikle M. F. Orlov ve V. F. Rayevski ile yakınlaģması büyük bir önem taģır. Çünkü Orlov ve Rayevski de gerçekleģen toplantılara katılan Ģair açık açık hükümeti eleģtirmeye baģlar. PuĢkin in hükümet hakkındaki düģünceleri P. Ġ. Dolgorukov un notlarına Ģu Ģekilde yansır: Vali bugün tüfek ve köpeğiyle ava gitti. O yokken evde bulunanlara kurulan sofrada Puşkin ile yemek yiyordum. Kendini rahat hisseden Puşkin, çok sevdiği Rus hükümeti konusunu açtı. Tercüman Smirnov kendisiyle tartışmaya başladı ve o, ne kadar şairin düşüncelerini reddederse Puşkin bir o kadar heyecanlanır, öfkelenir ve sabrını kaybederdi. Sonunda küfürler ve sınıf farklılıkları havada uçuşmaya başladı. Sivil memurlar alçak herifler ve hırsızlar, generallerin çoğu hayvan, bir tek çiftçi sınıfı saygıdeğerdi. Puşkin özellikle Rus asilzadelerine saldırıyordu. Onlar asılmalı, imkânı olsaydı memnuniyetle ilmelerini bağlardı. (Наместник ездил сегодня на охоту с ружьем и собакою. В 37 Лотман, a.g.e., 2003, 72.

33 22 отсутствие его накрыт был стол для домашних, за которым и я обедал с Пушкиным. Сей последний, видя себя на просторе, начал с любимого своего текста о правительстве в России. Охота взяла переводчика Смирнова спорить с ним, и чем более он опровергал его, тем более Пушкин разгорался, бесился и выходил из терпения. Наконец полетели ругательства на все сословия. Штатские чиновники подлецы и воры, генералы скоты большею частию, один класс земледельцев почтенный. На дворян русских особенно нападал Пушкин. Их надобно всех повесить, а если б это было, то он с удовольствием затягивал бы петли). 38 Kumar oynanan ve akģam yemeği yenilen vali yardımcısı M. E. Krupyanskoy un evinde gerçekleģen eğlencelere PuĢkin de katılırdı. Kumar ve yemek dıģında bu evde onun ilgisini çeken Marya Yegorovna idi. Çok sayıda gönül iliģkisi yaģayan PuĢkin, E. K. Varfalameylerin evinde de Pulheriya Yegorovna ile ilgilenir ve Ġnzov un izniyle bazen KiĢinev den ayrılarak V. L. Davıdov un evi, Tulçin, Vasilkov, Odessa gibi yerlere giderek gönül iliģkilerini çeģitlendirirdi. Bu tür gezmeler sayesinde PuĢkin dekabrist akımıyla yakınlaģma fırsatı da bulur. Hançer (Кинжал), Napoleon (Наполеон), Sadık Yunan Kızı Ağlama - O ġehit DüĢtü (Гречанка Верная не плач- он пал героем) vb eserleri, siyasi komplocularla sıkı bir iliģkisi olduğuna kanıt gösterilir. PuĢkin in KiĢinev deki hayatı göründüğü kadar kolay değildi. Maddi sıkıntıların yanı sıra, o dönemin toplumuna ait olabilme mücadelesi de veriyordu. Bu arada M. F. Orlov ve Dekabristler devlete savaģ planı yaparken, KiĢinev deki son durumla ilgili haberler hükümete kadar ulaģır. PuĢkin, Orlov ve yandaģlarının gizli topluluğuna girmeyi ister, ancak davet edilmez. Konuyla ilgili iki görüģ bulunmaktadır. Birincisi; Ģairin yeteneğini tehlike altına atmanın istenmemesi, ikincisi ise Ģairin sürgünde olması idi, yani, kendine hakim olamayan ve sinirli bir kiģiliğe sahip olan Ģair, sürgünde olduğundan hükümetin dikkatini topluluk üzerine çekebilirdi. M. F. Orlov resmi olarak Nisan 1823 te görevden alınsa da hakkındaki soruģturma daha önce baģlar ve kurduğu çevre 1822 de dağıtılır. Tüm ihbarlardan ve arkadaģların dağılmasından sonra KiĢinev de kalmak istemeyen Ģair, Odessa ya çıkan görev 38 Лотман, a.g.e., 2003, 77.

34 23 değiģikliğine adeta sevinir. Vali Vorontsov un gözetim altına gönderilen Ģair Odessa da 1 Ağustos 1824 e kadar kalır. PuĢkin, bilindiği gibi sinirli bir yapıya sahip ve riskleri seven biriydi. Kendisine yapılan hareketlerde küçük bir kusur veya hakaret sezince kendini canı pahasına tehlikeye atardı. Hatta tehlike PuĢkin ile o kadar özdeģleģir ki, PuĢkin denildiği vakit insanların aklına gelen ilk kelime düello olur. Onun bu sinirli ve gergin hali ve her an alınganlık yapıp düelloya çağırma gibi davranıģları kendini çok daha önceleri göstermiģtir yılının yazında PuĢkin çok basit bir sebepten dolayı yaģlı dayısı S. Ġ. Hannibal ı, N. Turgenev i, liseden sınıf arkadaģı M. Korf u, BinbaĢı Denisoviç i ve birçok kiģiyi daha düelloya çağırır. E. A. Karamzina, Vyazemski ye yazdığı mektupların birinde bu durumla ilgili Ģunları yazar: Puşkin in neredeyse her gün düellosu vardır. Tanrıya şükürler olsun ki ölümcül değil (У. г. Пушкина всякий день дуэли, слава Богу, не смертоносные...) 39 Fakat bazı düelloları Ģeref alanına kadar götürmeden halletmek zor olur ve böylece 1819 sonbaharında PuĢkin, Küchelbecker ile düello yapar. Ġkisi de havaya ateģ ederek barıģırlar. Ġlerleyen zamanlarda da PuĢkin, asteğmen F. N. Luginin a Petersburg ta ciddi bir düello vakası yaģadığını itiraf eder. Bu düellonun 1825'te Dekabrist Ġsyanı ndan sonra idam edilen dekabrist ve aynı zamanda Ģair olan K. F. Rıleyev ile olduğuna dair iddialar söz konusudur. KiĢinev deki arkadaģ çevresinin dağılmasına, Rayevski nin tutuklanmasına ve Orlov un görevden uzaklaģtırılmasına üzülen Ģairi hayal kırıklığına uğratan diğer konulardan biri de baģarısızlıkla sonuçlanan Yunan ayaklanmasıydı. Bu duruma çok kızan Ģair, Ġnzov un kendini defalarca ev hapsine kapatmasına sebep olan tartıģmaların içinde bulurdu. PuĢkin in yaģadığı bu hayal kırıklıkları doğal olarak sanatına da yansır ve Issız Özgürlük AĢığı (Свободолюбитель пустынный), ġeytan (Демон), Hareketsiz Muhafızlar Çar ın EĢiğinde Uyumaktaydı (Недвижный страж дремал на царственном пороге), Ne Ġçin Gönderildin ve Seni Kim Gönderdi (Зачем ты послан был и кто тебя послал) gibi Ģiirler ortaya çıkar. Odessa da iken Ģair ayrıca Yevgeniy Onegin in ikinci bölümü üzerine çalıģır. Lokantalarına, büyük Ģehrin güzelliklerine, tiyatrolarına ve Ġtalyan operasına kapılan Ģaire sosyete insanları ve hayatıyla Odessa Petersburg u hatırlatır. Fakat hayat Ģartları Ģair için orada da kolay değildir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi burada da para sıkıntısı çeken PuĢkin, ağabeyine yazdığı 39 Лотман, a.g.e., 2003, 53.

35 24 mektupların birinde çektiği maddi sıkıntıları Ģu sözlerle paylaģır: Babama anlat ki onun parası olmadan yaşayamam. Bugünün sansürüyle kalemimle bir şey kazanamam; marangozluğa ise eğitilmedim. Kendi isteğimle görev yapmamama rağmen istifa etmem imkânsızdır. Herkes beni kandırıyor, yakınlarıma ve akrabalarıma değil de kime güveneyim? Vorontsov un ekmeğini yemek istemiyorum- istemiyorum o kadar. (Изъясни отцу моему, что я без его денег жить не смогу. Жить пером мне не возможно при нынешней цензуре; ремеслу же столярному я не обучался; но служу и не по своей воле- и в отставку идти невозможно.- все и все меня обманывают- на кого же, кажется, надеяться, если не на ближних и родных. На хлебах у Воронцова я не стану жить- не хочу и полно...) 40 Odessa da bulunduğu kısa süre içinde Ģair, birkaç tutkulu aģk yaģar. O dönem dikkat çeken üç isimden biri Sobanskaya dır. Sobanskaya gizli topluluğun varlığından haberdar olan, A. N. Rayevski, N. N. Rayevski, M. F. Orlov V. L. Davıdov gibi gizli topluluğun üyelerini takip eden ve kritik anda onları ihbar eden General Ġ. O. Vitt in sevgilisiydi. Sobanskaya, PuĢkin ve Miskeviç hakkında bilgi toplayarak Ģairi de takibe alan sevgilisi General Ġ. O. Vitt e bu konuda yardım etmekteydi. Ġspiyonculuk yaptığından habersiz olan PuĢkin, kızlık soyadı Rjevusskaya olan soylu aileden gelen ve iyi eğitim alan bu Polonyalı kadına âģıktı ve her ne kadar Rayevski ye yazdığı mektupların birinde benim tutkum büyük ölçüde azaldı (моя страсть в значительной мере ослабела) Ģeklinde yazsa da hayatının son günlerine kadar onu unutamadığına dair iddialar vardır. Bu tür iddiaların ortaya atılmasının sebeplerinden biri de PuĢkin in evlenmek üzereyken Sobanskaya ya yazdığı Ģu sözleridir: Bugün sizi ilk kez gördüğümün 9. yıldönümüdür. O gün hayatımın kritik günlerinden biri idi. Düşündükçe, hayatımın sizinkine bağlı olduğundan daha da emin oluyorum; sizi sevmek ve sizin peşinizden gitmek için yaratıldım... (Сегодня 9-я годовщина дня, когда я вас увидел в первый раз. Этот день был решающим в моей жизни. Чем более я об этом думаю, тем более убеждаюсь, что мое существование неразрывно связано с вашим; я рожден, чтобы любить вас и следовать за вами.. ) Лотман, a.g.e., 2003, Ġnternet: Езерская, Б. Женщины в жизни Пушкина в Одессе, Web: adresinden 5 Nisan 2013 te alınmıģtır. 41 Лотман, a.g.e., 2003,

36 25 Diğer âģık olduğu kadınlardan biri de Amalya Rizniç tir. PuĢkin, hakkında çok bilgi bulunmayan, uzun boylu, uzun saçlı, güzel, esmer, yirmi yaģlarında, Odessa da bir iģ adamının eģi olan Amalya ile 1823 te tanıģır. Amalya çok alkol ve sigara içen, ata binmeyi seven ve geceleri sabaha kadar yorulmadan dans eden biridir. Oğlunun doğumundan sonra hummaya yakalanır ve eģi tarafından oğlu ile birlikte Ġtalya ya gönderilir. Burada 1825 in yazında hayatını kaybeder. Ona âģık olmasına rağmen, Ģairin bu tutkusu da uzun sürmez. Rizniç, Odessa yı terk ettiği sıralarda, baģka bir gönül tutkusuna yakalanan Ģair, adına Gece (Ночь), Çocuk Gibi Tatlı Umutlar Ġçinde (Надеждой сладостной младенчески дыша) gibi Ģiirler yazdığı kadının ölüm haberini çok sakin ve ilgisiz karģılar. Üçüncü tutkusu ise, M. S. Vorontsov un eģi olan Yelizaveta Ksaverievna Vorontsova idi. PuĢkin, kendisinden yedi yaģ büyük olan Vorontsova ile 1823 yılında tanıģır ve kısa süre içinde ona karģı sıcak duygular beslemeye baģlar. ġıpsevdi kiģiliğe sahip olan Ģair çok sayıda kısa ve geçici iliģkiler yaģar. Onun bu çapkın durumuyla ilgili M. N. Volkonskaya Ģunları söyler: Bir şair olarak çıktığı tüm güzel kadınlara ve genç kızlara âşık olmayı görevi sayardı. (...) Aslında o tek ilham perisine âşıktı ve gördüğü her şeyi şiire dökmekteydi. (Как поэт, он считал своим долгом быть влюбленным во всех хорошеньких женщин и молодых, с которыми он встречался. (...) В сущности, он обожал только свою музу и поэтизировал все, что видел). 42 PuĢkin Vorontsova ya âģık olduğu sıralarda, M. S. Vorontsov ile arasında soğuk rüzgârlar esmeye baģlar. Vorontsov un eģini kıskanması PuĢkin ile aralarının daha da açılmasına neden olur. Vorontsov için Ģiir bir saçmalıktı, bu yüzden PuĢkin in Ģairliğini hiçe sayardı. PuĢkin i eģinden uzaklaģtırmak için Vorontsov baģka bir savaģ yöntemine baģvurur. ġairin etrafını ispiyoncularla kuģatarak, mektuplarını açıp onu hükümete rapor eden Vorontsov un keçiboynuzu böcekleriyle (саранча) 43 ilgili olayda da parmağı vardır. Odessa daki zor hayat Ģartlarından psikolojik olarak etkilenen daha Ģüpheci ve hassas bir 42 Лотман, a.g.e., 2003, yılında Rusya nın birçok yeri keçiboynuzu böceğinin istilasına uğrar. M. V. Vorontsov, keçiboynuzlarının nasıl çoğaldığını, sayılarının ne kadar arttığını ve onlarla mücadele için hangi önlemlerin alındığını tespit etmek için PuĢkin i görevlendirir. Yazar bu görevi hakaret olarak görür ve bu görevi reddetmek ister fakat arkadaģların tavsiyelerine uyarak görev bahanesiyle birkaç günlüğüne sürgünde bulunduğu Odessa dan ayrılır ve dönüģünde alaylı bir rapor hazırlar: 23 Mayıs Uçtu, uçtu (keçiboynuzu böceği); 24 Mayıs - Kondu; 25 Mayıs - Oturdu, oturdu; 26 Mayıs - Her Ģeyi yedi; 27 Mayıs - Yine uçuverdi. (23 мая - Летела, летела, 24 мая - И села, 25 мая - Сидела, сидела, 26 мая - Всѐ съела, 27 мая - Опять улетела). adresinden 28 Aralık 2015 te alınmıģtır.

37 26 yapıya bürünen Ģair önemsiz bu olay karģısında gücenir ve beklenmedik tepki verebilir bir hale gelir. Keçiboynuzların ortaya çıktığı yerleri ve onların çoğalıp çoğalmadığını denetlemek için görevlendirilen PuĢkin bu görevi, insanların gözünde itibarının düģürülmesi, kendisiyle alay edilmesi ve kendine yapılmıģ bir hakaret olarak değerlendirerek görevi reddettiğine dair Vorontsov un idari iģler müdürü A. Ġ. Kaznaçeyev a mektup yazar. Bu mektupta isyan etmediğini, fakat bu görevi kabul edemeyeceğini ve gerekirse görevinden istifa etmeye hazır olduğunu belirtir. ġairin onuru kırılınca çok keskin ifadeler kullandığı herkes tarafından bilinen bir gerçekti. PuĢkin in bu sert konuģmaları Vorontsov un kulağına gitse de Vorontsov, PuĢkin ile tatsızlık yaģamadan ayrılmak niyetindeydi. PuĢkin istediği zaman istifa edemezdi, onun istifası için Petersburg taki yönetimin onayı gerekirdi. 23 Mart 1824 te Vorontsov DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode ye, PuĢkin i Odessa dan geri çekmesini ve bu durumu Çar a bildirmesini rica eden bir mektup yazar. Hükümetin, Ģair hakkındaki düģüncelerini etkilememek ve onu daha da zor duruma sokmamak için nedenini Odessa ya yüzme döneminde gelen insanların şairi çok överek sürekli kafasını karıştırıp durdukları böylece onun gelişmesini engelledikleri ( накопление приезжих в Одессе ко времени морских купаний, их неумеренные восхваления поэта, постоянно кружащие ему голову и мешающие его развитии) 44 Ģeklinde açıklar. Vorontsov un bildirisiyle PuĢkin in il içinde görev değiģikliği yapılması beklenirken iģ daha da karıģır ve kimsenin beklemediği yeni bir sürgüne dönüģür. PuĢkin in yeni bir sürgüne gönderilmesinin sebebi olarak ateizm ile ilgili yazdığı mektup gösterilir. Ġleride Ģairin iki satır yüzünden sürgün edildim dediği sözler Ģunlardır: Neyle uğraştığımı bilmek ister misin- romantik poemanın gösterişli kıtalarını yazıyor ve ateizm dersleri alıyorum. Buradaki İngiliz, ağır duyan filozof, bugüne kadar karşılaştığım en akıllı ateisttir. (Ты хочешь знать, что я делаю пишу пестрые строфы романтической поэмы и беру уроки чистого Афеизма. Здесь англичанин, глухой философ, единственный умный Афей, которого я еще встретил). 45 ĠĢte bu birkaç satır yüzünden tekrar sürgün edilen Ģair için yeni bir hayat ve yeni bir dönem baģlamaktaydı. 44 Анненков, a.g.e., 1998, Анненков, a.g.e., 1998, 184.

38 27 DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode, Vorontsov un bildirisine cevap verirken Ģair hakkındaki düģünceleri doğru bulur, fakat ellerine geçen mektuptan Ģairin değiģmediği ve eski alıģkanlıklarından vazgeçmediği kanaatinde olduklarını da vurgular. Neticede PuĢkin görevden alınır ve tüm yol masrafı hükümet tarafından karģılanmak üzere Pskov a gönderilmesine karar verilir. Böylece Odessa dönemi son bulur ve ufukta Ģairi Mihaylovskoye ye götüren yol görünür. ġairin Mihaylovskoye sürgünü ile ilgili olarak araģtırmacılardan F. F. Vigel, sürgünün asıl sebebini Ģairin Vorontsov un eģine âģık olmasını gösterir. Fakat bu durumda PuĢkin in Rayevski tarafından bir paravana olarak kullanıldığını, yani PuĢkin in Vorontsovların evine girip çıkmasını ve Ģairin Vorontsova ya duygularının canlanmasını sağlayarak, herkesin dikkatini üzerinden çekip PuĢkin e yönlendirdiğini söyleyen F. F. Vigel, aslında Rayevski nin Vorontsova ya âģık olduğunu Ģu sözlerle ifade eder: Rayevski Vorontsova ya meşhur şairin onun ayaklar altına serilmesinin ne kadar güzel bir şey olduğunu hissettirir. O hoş bayana şıpsevdi Puşkin i cezp etmek zor değildi. Rayevski Puşkin in arkadaşlığını kazanarak şairin kendisinde sırdaş ve gayretli bir yardımcı görmeyi sağlar, kısacası onu ustaca kandırır. (Влюбчивого Пушкина нетрудно было привлечь миловидной, которой Раевский представил, как славно иметь у ног своих знаменитого поэта... Вкравшись в его дружбу, он заставил его видеть в себе поверенного и усерднейшего помощника, одним словом, самым искусным образом дурачил его). 46 Bu sürgünün asıl sebebinin ne olduğu sorusu noktasında Modzalevski nin PuĢkin adlı çalıģmasının PuĢkin in Mihaylovskoye Sürgününe Dair (К истории ссылки Пушкина в Михайловское) baģlığı altında dört muhtemel neden sıralanır. Bunlar: 1. General Skobelev in PuĢkin i ihbar etmesi (1824 yılı Ocak ayının ikinci yarısı), 2. ġairin Ġngiliz lakaplı, ağır duyan bir filozoftan ateizm derslerini aldığı bilgileri içeren mektubun postada açılması ve bu bilgilerin hükümetin kulağına gitmesi, 3. Vorontsov un, PuĢkin ile yakınlaģtığı Petersburg ta kınanmasından korkması, 4. Nükteli sözlerden, eģine ilgi duymasından, karalamalarından ve dedikodularından dolayı Vorontsov un PuĢkin e kızgın olmasıydı. 46 Ġnternet: Езерская, Б. Женщины в жизни Пушкина в Одессе, Web: adresinden 5 Nisan 2013 te alınmıģtır.

39 28 Bu dönemde Güney Poemaları (Южные Поэмы) olarak adlandırılan Ģiirleriyle uğraģan ve bütün Rusya da tanınmaya baģlayan PuĢkin, Kafkas Esiri, Haydut KardeĢler, ve 1823 te bitirdiği Bahçesaray ÇeĢmesi üzerine çalıģır. Yeni döneme imza atan romantizmin kurucularından olan ve kendine Kafkas ġarkıcısı (Певец Кавказа) denilen Ģair tüm romantik gençlerin gözdesi olur. Fakat PuĢkin, 9 Mayıs 1823 te Yevgeniy Onegin ve 1823 yılının sonunda Çingeneler (Цыганы) ile baģladığı romantizm dönemini kapatır ve gerçekçiliğe yönelir. Hayalperestten düģünüre dönüģen Ģairin, arkadaģı ve aynı zamanda eleģtirmen olan P. A. Pletnyov a söylediği ancak Çingeneler den sonra poemalara karşı bir eğilim hissettim (только с «Цыган» почувствовал я в себе призвание к драме) 47 sözleri onun, sanatında yenilikler aramakla meģgul olduğunu göstermektedir. Mihaylovskoye sürgünü ile yeni bir dönemin baģlaması bu sürecin hızlanmasına yardımcı olur. Böylece 30 Temmuz 1824 te, cebinde 389 ruble yol parası ve 150 ruble maaģıyla yola çıkan Ģair, 9 Ağustos ta Mihaylovskoye ye varır Mihaylovskoye Sürgünü ve Boldino Dönemi 9 Ağustos 1824 te Mihaylovskoye ye varan PuĢkin için yeni, zorluklarla dolu bir dönem baģlar. Memleketine gönderilmesine rağmen buna hiç sevinmez. Bunun sebeplerinden biri de ailesiyle karģı karģıya gelmesi idi. Ġlk baģta ailesi tarafından sıcak karģılanan ancak sürgünün gerçek nedeni ortaya çıkınca yakınma ve Ģikâyetlere maruz kalan PuĢkin, ailesinin yanında sürgünlerin en ağırını yaģamaya baģlar. Özellikle baba Sergey Lvoviç in oğlunu gözetleme görevini kabul etmesiyle araları daha da açılır. Güzel ve iyi prenses (Belle et bone princesse) diye hitap ettiği bir bayana, Fransızca yazdığı ve Odessa ya yolladığı mektubunda PuĢkin, bu durumla ilgili Ģunları yazar: Önceden sezdiklerim (korktuklarım) gerçekleşti. Ailemle bir arada bulunmam eziyetimi ikiye katladı. Hükümet, babama, devlet ajanı rolünde beni takip etme teklifinde bulundu. Babam bu vazifeyi kabul eder, bu da onun benim hakkımda, her anlamda yanıldığını gösterir. Evdekiler, sürgünle ilgili serzenişte bulunmaya, belamın diğerlerini de felakete sürükleyeceği korkusunu dile getirmeye ve masum kız kardeşimle neşeli ve eğlenceli ağabeyime tanrısızlığı propaganda ettiğimden şüphelenmeye başladılar. ( Сбылось все, что я предвидел. Присутствиемое в среде моего семейства удвоило мои муки. 47 Анненков, a.g.e. 1998, 172

40 29 Правительство... вздумало предложить моему отцу роль своего агента в преследованиименя. Отец имел слабость принять поручение, которое во всех отношениях ставит его в ложное положение относительно меня. Меня стали попрекать ссылкой, заявлять страх, что мое несчастие вовлечет и других в погибель, подозревать, что я проповедую безбожие моей сестре, которая есть небесное создание, и брату, который очень забавен и весел ) 48 Ailesinde anlayıģ ve destek bulamayan, içine kapanarak sessiz kalmayı tercih eden ve günün birinde dayanamayıp babasıyla konuģmak isteyen PuĢkin, tatsız bir olay yaģar. Bu konuyla ilgili olup bitenleri Petersburg ta bilinmeyen bir kiģiye yazdığı mektubunda anlatmaktadır: Evde ne durumda olduğumu sen düşün. Buraya geldiğimde nazikçe karşılandım Fakat kısa bir süre sonra her şey değişti. Sürgünümden korkan babam, sürekli onu da aynı şeyin beklediğini söyleyip duruyordu Sinirli biri olmam onunla açık konuşmamı engelliyordu, susmayı tercih ettim. Ağabeyime ve kız kardeşime tanrısızlığı propaganda ettiğimi düşünerek ağabeyimi azarlamaya başladı. Bana göz kulak olmakla görevlendirilen P. (Peşçyurov), babama mektuplarımı açmayı teklif eder, kısacası ispiyonum olmaya. Kendimi bu üzücü durumdan kurtarmak için babama geldim ve onunla açık konuşmak için izin istedim, hepsi bu kadar. Babam sinirlendi, bağırdı ben ise atıma binip gittim. Babam ağabeyimi çağırarak benim gibi canavar ve felaket getiren biriyle görüşmemeyi emreder. Bunu öğrendiğimde kafama kaynar sular döküldü. Yatak odasında bulduğum babama üç ay içimde biriktirdiklerimi döktüm: onu son kez uyardığımı söyleyerek konuşmamı bitirdim. Babam şahitlerin olmamasından faydalanarak koşarak çıktı ve ev halkına onu dövdüğümü, sonra da dövmek istediğimi iddia etti. (Посуди о моем положении дома. Приехав сюда, я был ветречен и обласкан..., но скоро все переменилось. Отец, испуганный моей ссылкой, беспрестанно твердил, что и его ожидает та же участь... Вспыльчивость мешала мне с ним откровенно объясниться: я решился молчать. Он стал укорять брата... что я преподаю ему и сестре безбожие. Назначенный за мною смотреть, П... (Пещуров?) осмелился предложить отцу моему распечатывать мою переписку короче быть моим шпионом!...желая, наконец, вывести себя из тягостного положения, прихожу к отцу моему и прошу позволения говорить искренно 48 Анненков, a.g.e. 1998,

41 30 более ни слова... Отец рассердился, закричал я сел верхом и уехал. Отец призвал моего брата и велел ему не знаться с этим чудовищем, с этим сыном погибели. Голова моя закипела, когда я узнал это. Иду к отцу, нахожу его в спальне и высказываю все, что было у меня на сердце целых три месяца; кончаю тем: «что говорю ему в последний раз». Отец мой, воспользовавшись отсутствием свидетелей, выбегает и всему дому объявляет, что я его бил! потом, что хотел бить...) 49 Petersburg ta bilinmeyen bir kiģiye yazılan yukarıdaki mektupta Ģu sözler de yer almaktadır: Mektubun saçma bir satırından dolayı sürüldüm. Buna babama el kaldırdığıma dair suçlamalar da eklenirse oralarda nasıl sevineceklerini bir düşün. Bu şaka kürek cezasıyla sonuçlanabilir. ( Я сослан за одну строчку глупого письма. Если присоединится к этому обвинение в том, что я поднял руку на отца посуди, как там обрадуются. Шутка эта пахнет каторгой ). 50 Bu sözler dikkate alınırsa, yazarın duyduğu endiģenin boģuna olmadığını görebiliriz. Bu olaydan sonra PuĢkin ailesi (annesi, babası, kız kardeģi, ağabeysi) evi terk eder ve yazar, dadısı Arina Radionovna ile baģ baģa kalır. Aile içinde yaģanan bu huzursuzlukları düzeltmek için Jukovski nin uğraģtığına dair iddialar söz konusudur. Jukovski nin bu çabaları sonucu mu veya baģka bir sebepten mi olduğu kesin bilinmemekle birlikte Mihaylovskoye den Petersburg a taģınan baba, Kasım 1824 te, oğluna ispiyonculuk yapma görevinden vazgeçtiğine dair gerekli yerlere mektup yazar. Baba oğul arasındaki küskünlük PuĢkin in hükümetin gözetiminden kurtulup yeni Çar I. Nikolay tarafından kabul edilene kadar devam eder ve liseden sınıf arkadaģı olan Delvig in çabalarıyla son bulur. Mihaylovskoye de tek baģına kalan PuĢkin i gözetleme görevi tekrar Opoçetski ye geçer; dini kılavuzluğunu yapması için ise sıradan, iyi kalpli, hafif kızıl saçlı ve kısa boylu, Ġon adlı bir keģiģ görevlendirilir. Mihaylovskoye de tek baģına kalan, mütevazı hatta yoksul bir hayat sürmeye baģlayan PuĢkin, ailesinin gidiģinden sonra eģiğin yanındaki odada kalır. Bu oda onun tarafından hem mutfak, hem yatak odası, hem çalıģma odası olarak kullanılırdı. ArkadaĢlarının olmaması, maddi sıkıntı, yalnızlık ve sevdiği eğlence dolu hayattan uzak kalması PuĢkin için adeta çekilmez hale gelir. Vyazemski insafsızca bir cinayet (бесчеловечное убийство) 51 olarak adlandırdığı bu sürgüne PuĢkin in dayanamayıp aklını kaybetmesinden korkar. Hiç bu kadar yalnız kalmayan yazar ata binerek, tek baģına bilardo oynayarak, kitap okuyarak, ayrıca Trigorskoye köyünde Praskovya 49 Анненков, a.g.e. 1998, Анненков, a.g.e., 1998, Гроссман, a.g.e., 2012, 249.

42 31 Aleksandrovna nın evini ziyaret ederek yalnızlığını gidermeye çalıģır. Praskovya Aleksandrovna iyi eğitim almıģ, birkaç yabancı dil bilen, ilk evliliğinden üç, ikinci evliliğinden iki ve bir üvey kızı olan kırk yaģlarında bir bayandı. DıĢarıdan da misafirleri gelen bu kalabalık aileyle PuĢkin in sıkı bir iliģkisi olur ve edebiyat çalıģmalarından kalan boģ vaktini orada geçirir. Bununla birlikte Praskovya Aleksandrovna yı ziyarete gelen yirmi dört yaģındaki yeğeni Anna Petrovna Kern ile yazar arasında ileride bir gönül iliģkisi yaģanacaktır. Bu kalabalık ortamda çok eğlence ve aģk oyunları vardır. Mihaylovskoye de bulunduğu yıllarda PuĢkin in eģi, hatta onun çocuğunu doğurduğu iddia edilen köylü kızı Olga KalaĢnikova dır. 52 Köyün bu monoton ve sıkıcı hayatına alıģık olmayan PuĢkin için o dönem sanat açısından çok verimli geçer. Yalnızlığın boģluğunu çalıģma masasında doldurmaya çalıģır ve çok sayıda eser yaratır. Odessa da baģladığı Çingeneler, Boris Godunov (Борис Годунов), Yevgeniy Onegin in dördüncü, beģinci ve altıncı bölümü, Kont Nulin (Конт Нулин), onlarca Ģiir ve öğle saatlerine kadar vaktini ayırdığı, fakat 14 Aralık 1825 den sonra yok etmek zorunda kaldığı hayatından notları sayabiliriz. PuĢkin bu notlarla ilgili olarak: 1825 yılının sonunda lanet olası komplonun açığa çıkmasıyla notlarımı yakmak zorunda kaldım (В конце 1825 года, при открытии несчастного заговора, я принужден был сжечь записки) 53 ifadesini kullanır. Yakmak zorunda kaldığı notlarından birkaç bölüm dıģında günümüze bir Ģey ulaģamamıģtır de Tsarskoye Selo da ve 1833 te Petersburg da bulunduğu dönemlerde, PuĢkin tekrar not tutmaya çalıģır, fakat bu denemeler her seferinde birkaç bölümle sınırlı kalır. Bu esnada onu çok uğraģtıran Aleksandr PuĢkin in ġiirleri (Стихи Александра Пушкина) adlı kitabı üzerinde çalıģır. Ġlk önce 1820 de Nikita Vsevolojski ye bin rublelik kumar borcunu kapatmak için verdiği Ģiir defteri, A. Bestujev ve Ģairin ağabeyi aracılığıyla yapılan görüģmeler sonucunda PuĢkin in eline tekrar geçer. Bu defter üzerine eklemeler ve düzeltmeler yaparak kitap haline getirir ve 1825 te yayınlatır. PuĢkin, bununla büyük bir baģarı yakalar ve konu kitabın yayınlanmasından iki ay sonra (27 ġubat 1826) yazarın arkadaģı Ģair ve aynı zamanda eleģtirmen olan Pletnyov in PuĢkin e yazdığı mektupta açıkça ifade edilir: Aleksandr Puşkin in Şiirleri nin bir tek nüshası bile elimde kalmadı. Daha da önemlisi, benden artık bir şey satın alamayacaklarını öğrenen kitap satıcıları arasında bir savaş başlamıştı. (Стихотворений Александра Пушкина у меня уже нет ни единого экз., с чем его и поздравляю. Важнее того, что между 52 Гроссман, a.g.e., 2012, Анненков, a.g.e., 1998, 215.

43 32 книгопродавцами началась война, когда они узнали, что нельзя больше от меня ничего получить). 54 Edebiyat eleģtirilerinden memnun olmayan, çıkarılan yıllık küçük dergilerin de yeterli olmadığını düģünen PuĢkin, Vyazemski ve Katenin i de aynı dergide buluģturmayı düģünerek edebiyat üzerine bir eleģtiri dergisi çıkarmayı planlar. Fakat 14 Aralık 1825 Olayı (Dekabrist Ġsyanı) bu planların yıkılmasına neden olur Aralık 1825 te Kont Nulin i bitiren PuĢkin, üç gün sonra Petersburg tan Trigorskoye ye dönen Osipovların aģçısından Senato Meydanı ndaki isyan haberini alır. Ertesi sabah PuĢkin, Petesburg a gitmeye karar verir. Fakat bu hareketin çok tehlikeli ve her tarafta hazırda bekleyen polisler olduğunu iyi bilmektedir. Polisler tarafından tanınıp haberin Çarın kulağına gitmesinden çekinen PuĢkin, ilk menzile varmadan geri döner. PuĢkin, batıl inançlara inanan birisiydi, bu yüzden onun yoldan geri dönmesini yoluna tavģanın çıkması ve papaza rastlaması gibi batıl inançlarla iliģkilendirenler olduğu gibi tedbirli olduğu ve mantıklı düģündüğünden geri döndüğünü söyleyen Annenkov gibi eleģtirmenler de vardır. PuĢkin in bu geri dönüģü dekabrist arkadaģlarıyla Senato Meydanında olmayı engelleyen ve belki de hayatını kurtaran bir hareket idi. Olayın gidiģatını Mihaylovskoye den takip etmeye karar veren ve aldığı haberlerin ağırlığından bir süreliğine sessiz kalmayı tercih eden yazar için bekleyiģ ve endiģe dolu günler baģlar. Mektupları kesilen ve geliģmeleri gazetelerden takip ederek idam edilenlerin arasında Rıleyev, Pestıl, S. Muravyov- Apostol, Bestujev- Rumin ve Kolhonski gibi arkadaģların isimlerini gören PuĢkin, I. Aleksandr ın ölmesi ve yerine I. Nikolay ın geçmesiyle hayatta kalan dekabrist arkadaģları için cezaların hafifletilmesi, kendisi için ise sürgünden kurtulmayı ümit etmeye baģlar ve beklediği özgürlük haberi 7-8 ay sonra gelir yılında 3 ü 4 Ağustos a bağlayan gece, kurye PuĢkin e Moskova ya gitme emrini getirir. Bir tutuklu gibi değil, kendi arabasıyla Moskova ya giden PuĢkin için bir sürgün döneminin daha sonuna gelinmiģ olunur. PuĢkin, 8 Eylül de Moskova ya varır ve doğruca kendisinden sadece üç yaģ büyük olan Çar I. Nikolay ın yanına götürülür. Çar ile uzun süren görüģmede dekabristler ile olan iliģkisini reddetmeyen yazar, Çarın Ġsyan sırasında buralarda olsaydın ne yapardın? sorusuna Senato Meydanı nda olurdum cevabını verir. Ya PuĢkin in samimiyeti ya da I. Nikolay ın ülkede oluģan gergin havayı hafifletmek için yeni hamle yapma ihtiyacı 54 Лотман, a.g.e., 2003, 103.

44 33 duyduğundan olsa gerek Çar, yazarın sansürünü bizzat üstlenerek yaģamak istediği Ģehri kendisine seçme imkânı verir ve PuĢkin i affeder. Yeni ve genç edebiyatçılarla iģbirliği yapmak için PuĢkin, Moskova ya gider. O dönemde Moskova daki edebiyat dünyası iki mercek etrafında yoğunlaģmıģtı. Bunlardan birincisi N. A. Polevoy un yayınladığı Московский Телеграф adlı dergi idi. PuĢkin e göre Polevoy un edebiyat programı amatörce idi bu yüzden ona yanaģmayı mantıksız bulur. Ġkinci mercek ise D. V. Venevitinov un, S. ġevırev, M. Pogodin, V. Odoyevski, Ġ. Kireyevski gibi genç Lyubomudrı (Любомудры) lakaplı, Moskova Üniversitesi mezunları ve dekabristlerin küçük kuģağı sayılan bir edebiyatçılar grubu idi. PuĢkin, kendini bu gruba ait hissetmese de genç edebiyatçıları merakla izler. 12 Ekim 1816 da Ģair ve aynı zamanda filozof olan D. V. Venevitinov un evinde Ģair Boris Godunov ve Stepan Razin Efsanesi (Песня о Степане Разине) ni okuyarak herkesi kendine hayran bırakır. Bu genç edebiyatçı grubunun bir dergi çıkarmak niyetinde olduğunu öğrenen yazar, kendi fikirlerini paylaģır; güçlerin birleģtirilmesine karar verilir. 24 Aralık ta yeni derginin kutlaması yapılarak 1827 nin baģında Московский Вестник adında baģka bir dergi yayınlanmaya baģlanır. PuĢkin, dergiyi desteklemek amacıyla Boris Godunov ve Yevgeniy Onegin den bazı bölümleri ve bir Ģiir dizisi yayınlasa da eleģtirinin olmayıģı okuyucu sayısının hızla düģmesine ve genel olarak derginin baģarısızlığa uğramasına yol açar. Bilindiği gibi PuĢkin tehlikeleri seven ve onlarla sonuna kadar mücadele eden bir yapıya sahiptir. DüĢmanların çoğalmasıyla birlikte kiminle ve nereden mücadeleye baģlayacağına bilemeyen Ģair gözetimi altında olduğu Bekendorf la da anlaģmazlıklar yaģamaya baģlar. 14 Aralık a (На 14-е Декабря) not düģtüğü Andrey ġenye (Андрей Шенье) adlı Ģiirin kopyası eline geçen Bekendorf un emri üzerine sorgulanan Ģair, Ģiirin Aralık olaylarından önce yazıldığını söyleyerek kendini savunur. ġair bu ve buna benzer sorunlar yüzünden bizzat Çar I. Nikolay a açıklama yapmak zorunda kalır. Çar ile yapılan görüģmeden sonra ise PuĢkin e açılan davaların tamamı kapanır. Sürgün yıllarında Petersburg a dönebilmek için can atan PuĢkin, artık oralardan uzaklaģmak için Paris e, Çin e, Türk savaģ cephesine hatta köye bile gitmeye razı olur. Petersburg tan ayrılmak için verilen tüm dilekçeler reddedilince 1829 da Moskova ya, oradan da izinsiz Kafkasya ya gider. Kafkasya da gençlik arkadaģlarıyla ve sürgündeki dekabristler ile buluģmayı ümit eder ve 26 Mayıs ta Tiflis e varır. Tiflis te liseden arkadaģı Volhovski, N. N. Rayevski (oğlu), PuĢin in kardeģi Mihail, Ġran da öldürülen ve Rusya ya

45 34 götürülen Griboyedov un naaģı ve sürgündeki birçok dekabristle karģılaģır. Bir süre sonra komutan Paskeviç ile çıkan anlaģmazlıktan dolayı Kafkasya yı terk etmek ve Petersburg dönüģünde Bekendorf a açıklama yapmak zorunda kalır. ĠĢte bu zor günlerinde Yevgeniy Onegin in yedinci bölümünü bitirip diğer bölümlerinin planını yapan Poltava (Полтава) ve daha çok sayıda Ģiir yazan PuĢkin in sanatında en önemli geliģmelerden biri düz yazıya yönelmesi olur de I. Petro dönemini yansıtan tarihi bir roman 55 üzerine çalıģan fakat bu çalıģmayı bitirmeden 1829 da ġiir Tarzında Roman a (Роман в стихах) baģlayan yazar, 1830 yılında daha önce baģladığı Yevgeniy Onegin, Küçük Trajediler (Маленькие Трагедии), Belkin Hikâyeleri (Повести Белкина) gibi eserlerini tamamlar. PuĢkin, adeta tüm bitiremediği eserlerini tamamlayarak hayatında bir dönemin kapanmasını ve yeni bir dönemin baģlamasını arzulamaktaydı. Bu yeni dönemin evlenmekle baģlayacağına inanır in sonu 1829 in baģında dans hocası olan Ġogel de düzenlenen baloların birinde eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karģılaģır, büyüleyici güzellikteki bu genç kıza âģık olur ve hayatını onunla birleģtirmek ister. PuĢkin in Gonçarova ya çok âģık olduğunu savunanların yanı sıra 1826 da S. F. PuĢkina ya, 1828 de Anneta Olenina ya, 1 Mayıs 1829 da N. N. Gonçarova ya evlenme teklif ettiği ve Vyazemski nin eģine yazdığı mektubunda PuĢkin in Yekaterina Nikolayevna UĢakova ile neredeyse niģanlandığını ifade eden bilgilere dayanarak onun, âģık olduğu için değil, evlenmek istediği için âģık olduğuna dair düģüncelere yer verilir. PuĢkin, 1 Mayıs 1829 da Gonçarova yı ister ve net cevap alamayınca Kafkasya ya gider. Kafkasya dönüģü 12 Mart 1830 da Gonçarova ile tekrar karģılaģır ve Ģansını tekrar denemeye karar verir. 6 Nisan da tekrar Gonçarova yı istediğinde olumlu cevap alır. Ancak bu sefer de karģısına baģka bir engel çıkar. Gelinin annesinin müstakbel damadın siyasi itibarından endiģelenmesi üzerine PuĢkin, Bekendorf a evlenme niyetinde olduğunu ve ondan hükümetin kendisine güvendiğini bildiren bir mektup yazmasını rica eder. Nisan sonunda evlilik kararının Çar tarafından hoģ karģılandığı ve hükümet tarafından gözetim altında olmadığına dair bir cevap alarak N. N. Gonçarova ile niģanlanır. 10 ġubat 1831 de yazar ve aynı zamanda eleģtirmen olan N. Ġ. Krivtsov a evlilik kararıyla ilgili Ģunları yazar: Bugüne kadar genellikle yaşanılması gereken bir hayatı yaşadım. Mutlu değildim. Otuz yaşımı geçtim. Otuz yaşında insanlar genellikle evlenirler, bende pişman olmayacağımı düşünerek o insanlar gibi yılında Büyük Petro nun Arabı baģlığı altında yayımlanacaktır.

46 35 davranıyorum. (До сих пор я жил иначе как обыкновенно живут. Счастья мне не было. Мне за 30 лет. В тридцать лет люди обыкновенно женятся- я поступаю как люди, и вероятно не буду в том раскаиваться). 56 PuĢkin in evlilik kararına arkadaģları ĢaĢkınlık ve Ģüpheyle yaklaģırlar. Bu evliliğe olumlu bakanlar olduğu gibi olumsuz yaklaģanlar da vardır. PuĢkin in 4 Mart 1830 da Sobanskaya dan ayrılması ve aradan çok geçmeden 6 Nisan da Gonçarova yı istemesi onun Sobanskaya dan intikam almak veya onu unutmak için evlenme kararı verdiğine dair görüģler ortaya çıkartır. Hatta bu görüģü desteklercesine Gonçarova ile niģanlandığı gün Литературная Газета gazetesinde Sobanskaya adına yazılan Adım Sana Ne Ġfade Eder (Что в имене тебе моем) adlı Ģiiri yayınlanır. Gonçarova nın bu Ģiirden ve kimin adına yazıldığından haberi olsaydı belki de bu niģan gerçekleģmezdi. Fakat PuĢkin niģanlanmasına rağmen niģandan iki ay sonra iģlerini halletme bahanesiyle Petersburg a Sobanskaya ile görüģmeye gittiği yönünde iddialar da söz konusudur. NiĢanlanarak hayatını düzene sokmaya çalıģan PuĢkin, Çar tarafından affedildiğini ve gözetim altında olmadığını düģünse de durumun aslında hiç de öyle olmadığı aģikârdır. Ona güvenmemeye devam eden yönetim Fatey Bulgarin 57 gibi profesyonel edebiyatçılardan yardım ister. Yazar, 1829 yılında Bulgarin in ispiyonculuk yaptığını anlar. Bu esnada Boris Godunov eseri sansürden geçmek için Çara gönderilir. I. Nikolay eserin incelenmesi için onu gizli bir bilirkiģiye gönderir. Sonunda eserin piyesten romana çevrilmesine karar verilir. PuĢkin, bu değiģiklikleri yapmayı reddedince eser yasaklanır da Bulgarin in Sahte Dmitri (Дмитрий Самозванец) adlı eserinde kendi eseriyle benzer noktaları fark ederek onun Bekendorf la olan iliģkisini tespit eder yılına gelindiğinde Delvig in editörlüğü altında Vyazemski, PuĢkin, Delvig ve onlara yakın edebiyatçılardan oluģan ekiple Литературная Газета gazetesi yayınlanmaya baģlanır. Tamamen edebi sorunlara odaklanan ve genel okuyucu kitlesine hitap etmeyen bu gazete Bulgarin i endiģelendirerek PuĢkin in okuyucu ve hükümet gözünde karalanmasına neden olur. 14 Mart 1830 da Северная Пчела da yazarı karalayan bir yazı yayımlanır, PuĢkin 56 Лотман, a.g.e. 2003, Fadey Bulgarin: 1789 doğumlu, Polonya milliyetçiliği ile büyütülen fakat Petersburg askeri okuluna verildikten sonra asimile olan (RuslaĢan) ve PuĢkin hakkında daima imalı suçlamalarda bulunan bir edebiyatçıdır. Web: adresinden 15 Ocak 2014 te alınmıģtır.

47 36 ise buna karģılık Vidok Figlyarin (Видок Фиглярин) 58 Bulgarin in ispiyonculuk faaliyetlerini açığa çıkarır. epigramını ortaya atarak PuĢkin, Gonçarova ile niģanlanmak için tüm engelleri aģtığını düģündüğü bir sırada maddi sıkıntı yaģamaya baģlar ve düğün masrafı ile gelinin çeyizini düzenlemek için tüm yaz maddi sorunlar ile ilgilenir. Sonbahar onun çalıģma hayatında en önemli mevsimdi ve bu sonbaharı değerlendiremeyeceğine çok üzülür: Sonbahar yaklaşıyor. Sağlığımın genelde güçlendiği, edebiyat alanında çalışma dönemi olan ve benim en sevdiğim mevsimde, gelinin çeyiziyle ve ne zaman oynayacağımız belli olmayan düğünle uğraşıyorum. Tüm bunlar pek iç açıcı değil. Köye gidiyorum, Tanrı bilir, manevi huzur ve çalışmak için vakit bulabilecek miyim?... (Осень подходит. Это любимое мое времяздоровье мое обыкновенно крепнет- пора моих литературных трудов настает- а я должен хлопотать о приданом, да о свадьбе, которую сыграем Бог весть когда. Все это не очень утешно. Еду в деревню, Бог весть, буду ли там иметь время заниматься и душевное спокойствие...) 59 Ağustos ayında Moskova ya ölüm döģeğinde olan amcası Vasili Lvoviç i ziyaret eden yazarın sıkıntılı günlerinde müstakbel kayınvalidesinin üstüne varmasıyla araları açılır ve PuĢkin o sinirle niģanı attığına dair Gonçarova ya mektup yazar. 31 Ağustos ta niģanın bozulup bozulmadığını bilmeyen PuĢkin i Boldino Dönemi diye adlandırılan yeni bir dönem beklemektedir. Moral bozukluğu ile Boldino ya varır ve PuĢkin niģanlısından çeyizsiz evlenmeye razı olduğunu bildiren mektubu aldıktan sonra her Ģey yavaģ yavaģ yoluna girer. O sırada ülkenin her tarafını kolera sarmıģtı, bu yüzden PuĢkin köyden ayrılamaz ve niģanlısına yirmi gün kadar köyde kalacağını yazsa da kolera bahanesiyle dönüģünü erteleyerek çalıģmak için vakit kazanır. Onun koleradan dolayı köyde kaldığına sevindiğini 9 Eylül de Boldino dan Pletnyov a yazdığı mektubunda görmekteyiz: Nişanlıdan kaçarak şiirlerin başına oturmanın ne kadar eğlenceli olduğunu tahmin edemezsin. Eş nişanlıdan farklıdır. Hem de çok! Eş kardeş gibidir. Onun yanında istediğin kadar yazabilirsin. Nişanlı ise Şçeglov un sansüründen beterdir, dilini kolunu bağlar Sevgili arkadaşım! Buradaki köy muhteşemdir. Bir düşün: her taraf kır, komşular yok, canın istediği kadar ata binebilirsin, istediğin kadar evde yaz, kimse rahatsız etmez (Ты 58 Vidok: Skandallara karıģan anıları yla tanınan Fransız detektifi, Paris gizli polisin baģı, asker kaçağı olan bir suçlu. Web: adresinden 18 Mart 2014 te alınmıģtır. 59 Лотман, a.g.e. 2003,

48 37 не можешь вообразить, как весело удрать от невесты, да и засесть стихи писать. Жена не то, что невеста. Куда! Жена свой брат. При ней пиши сколько хошь. А невеста пуще цензора Щеглова, язык и руки связывает... «...» Ах, мой милый! Что за прелесть здешняя деревня! Вообрази: степь да степь; соседей ни души; езди верхом сколько душе угодно, пиши дома сколько вздумается, никто не помешает...) 60 PuĢkin in yalnızlık ve son bahar sevgisiyle ilgili Lotman ın Ģu açıklamaları mevcuttur: O, atletik yapıda, fiziki olarak güçlü, dayanıklı, hünerli ve sağlıklıydı. Hareketi, ata binmeyi, gürültülü kalabalığı sevdiği gibi yalnızlığı, sessizliği ve yorucu misafirlerin olmamasını da severdi. İlkbahar ve yaz sıcağından kaynaklanan aşırı canlanma veya uyuşukluktan canı sıkılırdı. Alışkanlıkları ile bedensel olarak kuzey adamıydı, yani serinliği, sonbaharın temiz havasını, kış soğuğunu severdi. Yağmur ve çamur onu korkutamaz ve atla gezmelerine engel olamazdı. Pletnyov a Son bahar harikadır; yağmur, kar ve dizlere kadar çamur şeklinde yazmıştı. (Пушкин был атлетически сложен, хотя и невысок ростом, физически крепок и вынослив, обладал силой, ловкостью и крепким здоровьем. Он любил движение, езду верхом, шумную народную толпу, многолюбное блестящее общество. Но любил он и полное уединение, тишину, отсутствие докучных посетителей. Весной и в летнюю жару его томили излишнее возбуждение или вялость. По привычкам и физическому складу он был человеком севера- любил холод, осенние свежие погоды, зимние морозы. Дождь и слякоть его не пугали они не мешали прогулкам верхом. «...Осень чудная,- писал он Плетнееву,- и дождь и снег, и по колено грязь») 61 PuĢkin, yaratıcı yeteneğinin zirvesine ulaģtığını hissederek, realizmin yeni basamağına geçiģ dönemi olarak kabul edilen bu dönemde Belkin Hikâyeleri, Küçük Trajediler, Kolomna daki Küçük Ev (Домик в коломне), Goryuhino Köyü Hikâyesi (История села Горюхина), Papaz ve Yardımcısı Balda Masalı (Сказка о попе и о работнике его Балде) ve bir dizi Ģiir yazar. Ayrıca üzerinde yaklaģık yedi yıl çalıģtığı en önemli eserlerinden biri olan Yevgeniy Onegin i bitirir. Bu eserle realizmde olgunlaģtığı kabul edilir. 60 Лотман, a.g.e. 2003, Лотман, a.g.e. 2003, 141

49 38 Evlilik için parasızlıktan yakınan yazar, babasından düğün hediyesi olarak aldığı malın evrak iģlemlerini halleder halletmez 5 Aralık ta Moskova ya niģanlısının yanına geri döner Yeni Hayat PuĢkin, 18 ġubat 1831 de Moskova da BolĢoye Vozneseniye (Большое Вознесение) kilisesinde on sekiz yaģındaki Gonçarova ile evlenir ve bir hafta sonra Pletnyov a mutlu olduğuna dair Ģu sözleri yazar: Ben evliyim ve mutluyum, tek dileyim var o da hayatımda bir şeyin değişmemesidir, çünkü bundan daha iyisi olamaz. Bu durum benim için o kadar yeni ki sanki yeniden doğdum. (Я женат- и счастлив; одно желание мое, чтоб ничего в жизни моей не изменилось- лучшего не дождусь. Это состояние для меня так ново, что кажется я переродился). 62 Gonçarova ile PuĢkin arasında hareketli gece hayatını sevmeleri dıģında neredeyse hiç bir ortak noktaları yoktur. Farklı anlayıģ, görüģ ve düģünce sahibi olan bu çift sanki iki ayrı dünyanın insanıdır. Yazarın evlenmesine Ģüpheyle yaklaģan arkadaģları Gonçarova nın kendisine uygun olmadığı kanaatindeydiler. Konuyla ilgili olarak yazar, tercüman ve aynı zamanda edebiyat hocası olan Veresayev Ģöyle der: Hayatı boyunca şiire ilgisizdi. Hem kötü eğitim almış sadece dans etmeye ve Fransızca çene çalmaya eğitilmiş on altı yaşındaki bu kızla Puşkin arasında ne gibi bir manevi ilişki olabilirdi ki? (Всю жизнь была к поэзии совершенно равнодушна. И какое могло быть духовное общение между Пушкиным и малообразованной шестнадцатилетней девочкой, обученной только танцам и уменью болтать по французски?) 63 Benzer bir Ģekilde Karamzina da Ģu yorumunda bulunur: Söylemesi acı verici fakat, bu bir gerçektir. Büyük ve iyi niyetli Puşkin in, onu daha iyi anlayabilen ve seviyesine daha uygun bir eşi olmalıydı. (Больно сказать, но это правда: великому и доброму Пушкину следовало иметь жену, способную лучше понять его и более подходящую к его уровню) Лотман, a.g.e. 2003, Дружников, a.g.e. 2001, Дружников, a.g.e. 2001, 39

50 39 Kendisinden bu kadar farklı olan Gonçarova da, onu kendisine bağlayan Ģey belki de ulaģılmazlığı idi. Ġstediği kadına kolayca ulaģabilen PuĢkin, bu sefer bir engelle karģılaģır ve bir kere bile baģ baģa kalamayan Gonçarova onun gözüne daha cazip ve çekici gelmiģ olabilir. Gonçarova için ise zengin veya yakıģıklı biri olmayan PuĢkin ile evlenmesinin sebebi olarak alkolik babasından, evdeki huzursuz ortamdan ve annesinden kurtulmak istediğine dair düģünceler vardır. Evliliği ile ilgili aslında olumlu cevap alır almaz tereddütler ve kuģkular yaģamaya baģlayan PuĢkin in müstakbel kayınvalidesine Eğer o teklifimi kabul ederse, bu benim için, onun kalbinin ilgisizliğinin ispatı olur (...если она согласится отдать мне свою руку, я увижу в этом лишь доказательство спокойного безразличия ее сердца) 65 Ģeklinde yazdığı bu sözler, yazarın Gonçarova tarafından sevilmediğinin farkında olduğunu göstermektedir. Buna rağmen PuĢkin: Zamanla onu kendime bağlayacağımdan ümitliyim, fakat bende onun hoşuna gidebilecek hiçbir şey yok (...я могу надеяться со временем привязать ее к себе, но во мне нет ничего, что могло бы ей нравиться) 66 diyerek de çeliģkili ifadeler ortaya koyar. Bilindiği gibi PuĢkin yakıģıklı ve uzun boylu sayılmazdı. Gonçarova ise güzel ve uzun boylu biri idi, bu yüzden dıģ görüntü olarak da birbirine yakıģmayan bir çiftiler. Balolara katılan yazar eģinden uzak salon köģelerinde seyirci kalmayı tercih ederdi. Hükümet her ne kadar Ģairi affettiği süsünü verse de dikkatler daima onun üzerindedir. PuĢkin i gözetimsiz bırakmak istemeyen I. Nikolay, Bekendorf un baģıboģ bırakılmaktansa görevde bulunması daha iyidir düģüncesine katılarak onu Kamer- Yunker (Камер- Юнкер) 67 görevine atar. Petersburg a adeta zincirlenen ve tüm resmi tören ve balolara katılmak zorunda kalan PuĢkin, bu suretle Çarın ve Bekendorf un gözü önünde olacaktır. PuĢkin genellikle kendini daha ispatlamayan genç delikanlılara verilen bu görevi reddetmezse de Kamer-Yunker in üniformasını diktirmeyi reddeder ve Çar ile karģılaģtığında yeni görev için teģekkür etmeyerek hoģnutsuzluğunu açık açık belli eder. Yazarın küçümseyici bulduğu bu göreve eģi Natalya daha farklı yaklaģır. Henüz gençliğinin 65 Дружников, a.g.e. 2001, Дружников, a.g.e. 2001, Kamer-Yunker (Kамер-юнкер): Almanca Kammerjunker kelimesinden türetilen düģük bir saray unvanıdır. Bu ünvanı taģıyan kiģiler 9. insan sınıfında yer almaktaydı. adresinden 25 Aralık 2015 te alınmıģtır.

51 40 baharında ve eğlenmeye hevesli olan Natalya eģine resmi törenlerde ve balolarda eģlik ederek belki de geçirdiği zor çocukluğunun acısını çıkarmak istemektedir. Gonçarova eģinin sanatına ilgi duymaz: Tanrım, şiirlerinle beni çok bezdirdin Puşkin (Господи, до чего ты мне надоел со своими стихами, Пушкин!); 68 ya da...üzgün, bitkin olduğunu ve geceleri uyumadığını görüyorum, bu halde geçimimizi sağlamaya çalışırken eserlerine odaklanamıyor; yazabilmesi için kafası rahat olmalı (...вижу, как он печален, подавлен, не спит по ночам и, следовательно, в подобном состоянии не может работать, чтобы обеспечить нам средства к существованию: для того чтобы он мог сочинять, голова его должна быть свободной ) 69 sözleri, onun edebiyata kayıtsız olduğunu ve sadece geçim kaynağı olarak yaklaģtığını kanıtlar niteliktedir. PuĢkin ise eģinin ihtiyaçlarını karģılamak ve onu memnun etmek için elinden geleni yapmaya çalıģır. Terziye gitmek, sosyete dükkânlarını gezmek, yemek davetlerine, eğlence dolu gezintilere, törenlere ve sabaha kadar süren balolara katılmak Gonçarova nın ilgi alanıydı. PuĢkin den dört çocuğu olan Gonçarova sosyete hayatına düģkünlüğünden özenli bir eģ ve anne olamadı. Evinin, eģinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını hizmetçilere devrederek kendi iģleriyle uğraģırdı. Geç kalkar, uzun süren giyinme ve bakım iģlemlerinden sonra tekrar akģama hazırlanırdı. O dönemde evli bir kadının balolara tek baģına gitmesi pek uygun değildi, bu yüzden Gonçarova ya eģlik etmek zorunda kalan PuĢkin bir köģeye oturup eğlenceleri izlemekle yetinirdi. EĢinin ilgisizliğinden tek baģına gezintilere çıkan ve çoğu zaman yemeğini bile dıģarıda yiyen Natalya nın sürdüğü hayatı sağlamak için para sıkıntısı çeken yazar arkadaģlarından ve tanıdıklarından evliliğin ilk dört yılında ve sonraki iki yılda daha borç alarak yaklaģık ruble borçlanır. Aslında PuĢkin in durumundan hiç de hoģnut olmayan Mutluluğu ne diye hayal ediyordum ki, sanki onun için yaratıldım. Özgürlüğümle yetinmeliydim (Чoрт догадал меня бредить о щастии, как будто я для него создан. Должно было мне довольствоваться независимостью) 70 sözleri, evlilikte hayal ettiklerini bulamadığını ispatlar. Bekârken kadınlara zaafıyla tanınan, Ģair evlendikten sonra boģ zamanlarını kadınların da bulunduğu ortamda, arkadaģlarıyla kumar oynayarak değerlendirir. Natalya nın ikinci evliliğinden kızının (muhtemelen annesinden öğrendiği) bu konuyla ilgili Ģu açıklamaları mevcuttur: Puşkin, ya düşük seviyedeki 68 Дружников, a.g.e. 2001, Дружников, a.g.e. 2001, Дружников, a.g.e., 2001, 31.

52 41 kadınların bulunduğu içki âleminde ya da kumar oynayarak gecelerini geçirir ve güneşin doğuşuyla eve dönerdi... Çoğu zaman da eşine aşk ilişkilerinden bahsederdi. (Пушкин только с зарею возвращался домой, проводя ночи то за картами, то в веселых кутежах в обществе женщин известной категории... и часто, смеясь, посвящал ее в свои любовные похождения). 71 PuĢkin, 28 Nisan 1830 da Ģair P. A. Vyazemski nin eģi V. F. Vyazemskaya ya yazdığı mektubunda Gonçarova nın 113. aģkı olduğunu açıklar: Parantez içinde belirtmem gerekir ki Natali benim 113. aşkımdır. (Натали, замечу в скобках, моя 113- ая любовь). 72 PuĢkin, Gonçarova nın 113. aģkı olduğu açıklamalarına dayanarak bu liste aģağıdaki Ģekilde devam eder: 114. Kontes Nadejda Sologub, 115. Aleksandra Smirnova, 116. Kontes Darya Fikelmon, 117. Amalya Kryudner, 118. Kontes Yelena Zavodovskaya ve 119. sırada Emiliya Musina gibi isimler yer alırken bu listeyi 120. sıradan Natalya Gonçarova nın kız kardeģi Aleksandrina nın devam ettirdiğine dair iddialar vardır. Edebiyatçı V. V. Veresayev a göre yazarın son yıllarında Aleksandrina ile gizli iliģkisi olduğuna dair yeterli bilgi bulunmaktadır. Hatta PuĢkin in kız kardeģi Olga nın da Aleksandr beni eşleriyle tanıştırdı, artık onun tam üç eşi var (Александр представил меня своим женам, теперь у него их целых три) 73 sözleri de bu iddiayı güçlendirir. Ġddiaya göre Aleksandrina nın kaybettiği haçlı kolyesi, hizmetçi tarafından PuĢkin in yatağında bulunur. PuĢkin, ölüm döģeğindeyken bu kolyeyi Vyazemskaya ya vererek Aleksandrina ya iletmesini rica eder. Fakat bu iddialar PuĢkinistikler (Пушкинистика) 74 tarafından reddedilmektedir. Tüm bunları gören ve farkında olan eģini eski ve yeni bayan arkadaģlarından kıskanan Gonçarova, katıldığı balolarda Çar I. Nikolay ın dikkatini çeker. Çarın Natalya ya yaptığı kurları fark eden yazar, eģinin sadakatinden Ģüphelenmese de sosyete dünyasında bu konuyla ilgili yayılan dedikodulardan rahatsız olur. P. E. ġçegolev: güzel kadının herkes tarafından ilgi görmesi, onun (Puşkin in) kuşkulanmasına, kıskanmasına, Otella ya dönüşmesine neden olur. Puşkin sürekli eşini cilvelerinden dolayı uyarıyor ve sitem ediyordu, o (Natalya) ise bu zanaattaki tüm marifetini onunla paylaşıyor, sürekli 71 Дружников, a.g.e., 2001, Дружников, a.g.e., 2001, Дружников, a.g.e. 2001, Пушкинистика: A. S. PuĢkin in sanatını ve biyografisini inceleyen edebiyat tarihi ve edebiyat bilimi bölümü (раздел литературоведения и истории литературы, посвящѐнный творчеству и биографии А. С. Пушкина)

53 42 Puşkin inin kendisini aldattığından şüpheleniyor ve onu kıskanıyordu. (Всеобщее ухаживание за красоткой сделало его подозрительным, ревнивцем, Отелло. Пушкин беспрестанно упрекает и предостерегает жену от кокетничанья, а она все время делится с ним своими успехами в этом ремесле и беспрестанно подозревает Пушкина в изменах и ревнует егo). 75 Puşkin in de dişi köpeğin etrafındaki gibi kuyruğunu dikmiş ve seni koklayan köpeklerin peşinde dolaşmasına seviniyor musun?.. (Ты радуешься, что за тобою, как за сучкою, бегают кобели, подняв хвост трубочкой и понюхивая тебя...) 76 sözleri, bu durumdaki rahatsızlığını açıkça göstermektedir. PuĢkin, Natalya yı sosyete hayatından koparıp eviyle, eģiyle ve çocuklarıyla ilgilenen bir ev hanımı olmasını istese de buna ne Natalya yanaģır ne de Ģartlar müsaade eder. Natalya nın ev hanımı olabilmesi için çiftin öncelikle sosyete hayatından uzaklaģması gerekiyordu. Fakat yazarın tümüyle köye dönme denemelerine Çar ve Bekendorf un Ģüpheyle yanaģmasından dolayı bu imkânsızdı. Tüm bu can sıkıcı olaylar sırasında bürokratlarla sıkıntılı bir dönem yaģamaya baģlayan PuĢkin in S. S. Uvarov ile arasında da soğuk rüzgârlar esiyordu. Gençken Karamzinistlerle iģbirliği yapan ve Arzamas kurucularından olan fakir ve kimsenin tanımadığı Uvarov, Eğitim Bakanı A. K. Razumovski nin yaģı ilerlemiģ, çirkin, evde kalmıģ, zengin kızıyla evlenerek birden yükselmiģti. Dekabristlerin baģarısızlığından sonra hükümet tarafına geçen ve eski arkadaģlarının soruģturmasında yer alan eski liberal Uvarov kendi çıkarları için PuĢkin in itibarını kullanmak ister ve Rus Akademisinde ilk boģalan yer sözünü vererek ona yaklaģmaya çalıģır. Fakat yazar bu yakınlaģma denemelerini reddederek bir düģman daha kazanır. Ona düģman kesilen Uvarov, Pugaçev Tarihi (История Пугачева) adlı eserin zararlı ve tehlikeli olduğunu söyler ve PuĢkin hakkında çeģitli dedikoduların yayılmasını sağlayarak ondan intikam almaya çalıģır. Bilindiği gibi 1826 dan beri PuĢkin in eserleri sadece Çar ile Bekendorf un sansüründen geçmekteydi. Uvarov ise yazarın 1830 da yayınlanmaya baģlayan Современник adlı derginin sansürünün sadece Bekendorf tan değil, sıradan sansürcülerden de geçmesini sağlar ve bilinçli olarak korkak sansürcüleri görevlendirir. Fakat PuĢkin tüm bunları karģılıksız bırakmaz ve daha önce yaģanan bir olayı kullanarak Uvarov a anında cevap verir. Eylül 1835 te Московский Наблюдатель adlı dergide PuĢkin in genç zengin bir adamın hastalığını ve açgözlü mirasçı karakterini yansıttığı Lukull nın ĠyileĢmesi Üzerine На выздоровление 75 Дружников, a.g.e., 2001, Дружников, a.g.e., 2001, 41.

54 43 Лукулла adlı Ģiiri yayımlanır. Sansürcü Nikitenko nun günlüğünde Piyes şehirde çok ses getirdi. Herkes bu piyeste çok net Uvarov u tanıyor (...пьеса наделала много шуму в городе. Все узнают в ней, как нельзя лучше, Уварова) 77 yer alan nota bakıldığında Ģiirin amacına ulaģtığı ve istenilen etkiyi yarattığı görülür. Bekendorf a açıklama yapmak zorunda kalan PuĢkin bu fırsatı da değerlendirir ve çarpıcı cevabıyla Uvarov u toplumun gözünde düģürerek itibarını yerle bir eder. Tüm bunların yanı sıra parasızlıkla mücadele etmek zorunda kalan PuĢkin, Pugaçev Tarihi adlı eserini satarak bu durumu düzelteceğine inanır ve devletten borç alır. Eserin kazancı beklentilerin altında çıkınca eski borcunu kapatamadan devletten yeni bir borç alarak görevine ve saraya adeta kelepçelenen yazar, yeni edebi eserler yaratabilmek adına 1835 sonbaharında para kazanmak için Mihaylovskoye den ayrılır lu yıllarda PuĢkin in sanatında iki ana konu yer alır: I. Petro ve köylü ayaklanması yılında Pugaçev Ġsyanının gerçekleģtiği toprakları gezmek için dört aylık izin alır. Bu toprakları gezerek olaylara Ģahit olan yaģlı insanlarla konuģup bilgi topladıktan sonra Boldino ya uğrar ve burada Pugaçev Tarihi, Bakır Atlı (Медный всадник), Balıkçı ile Balık (Сказка о рыбаке и рыбке), Ölü Prenses ile Yedi Bahadır (Мертвая царевна и семь богатырей) masalları ve Anjelo (Анжело) gibi eserleri üzerine çalıģır. 20 Ekim de Petersburg a döner ve Pugaçev Tarihi eserini sansürden geçmesi için Çar a iletir yılında yılda dört cilt olarak çıkan ve Gogol un da yer aldığı Современник adlı dergi yayınlanmaya baģlanır. Yayınlanmadan önce çeģitli sıkıntılarla ve kısıtlamalarla karģılaģan PuĢkin için bu dergi büyük bir önem taģımaktaydı. Derginin sadece teknik tarafını değil, maddi tarafını da üstlenerek derginin adeta tek sahibi olan yazarın, düelloya giderken bile makale sipariģi vererek bir sonraki baskıyı düģünmesi bu dergiyi ne kadar önemsediğinin bir göstergesidir. Dergisinde Gogol, Tyutçev, Jukovski, Baratınski, Vyazemski, Koltsov gibi yazarların eserlerini yayınlar ve o zamanlar daha genç ve az tanınmıģ olan Belinski nin Современник te yer alması için görüģmelere baģlar. Bir yandan da Библиотека для чтения dergisinin baģarısını göz önünde bulundurarak okuyucuların beklentilerini harfiyen yerine getirmeye çalıģsa da çabaları boģa çıkar ve 77 Лотман, a.g.e., 2003, 165.

55 44 genel olarak Современник beklentilerin altında bir baģarı yakalar. Neticede PuĢkin, sansür baskısı, Petersburg dan ayrılamama, sanatına odaklanamama, maddi sıkıntılar gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kalır. Bu arada kendisi için yavaģ yavaģ tehlike çanları çalmaya baģlar. Bu tehlike Dantes tir. Hollanda Elçisi Gekkern, Temmuz ihtilalinden sonra Fransa yı terk ederek cebinde beģ parasız Almanya ya sığınan Dantes i Petersburg a getirir ve onunla ilgilenmeye baģlar. Dantes in babasıyla süren yazıģmalar sonucu Dantes i nüfusuna almayı baģaran Gekkern sayesinde Jorj Dantes beģ parasız mülteciden birdenbire zengin bir mirasçı ve Petersburg sosyetesinin gözdesi oluverir. Gekkern, Dantes i evlat edinerek aralarındaki gizli iliģkinin üstünü örtmeye çalıģsa da bu durum Petersburg sosyetesinin gözünden kaçmaz. P. E ġçegolev ın yazdığı: A. V. Trubetskoy un itiraflarını hatırlayalım, 30 lu yıllarda Petersburg un yüksek kesimlerinde eş cinsellik yaygındı. Dantes in Gekkern ile de bu tür bir ilişkisi vardı (Вспомним признание кн. А. В. Трубецкого о том, что в 30-х годах в высшем петербургском свете было развито бугрство и что Дантес был связан с Геккереном на этой почве) 78 ve Annenkov un Gekkern ibne idi ve Dantes i kıskanırdı (Геккерен был пидераст, ревновал Дантеса) 79 sözlerine dayanarak bu iliģkiden pekçok kiģinin haberdar olduğu söylenebilir. Petersburg un gözdesi haline gelen Dantes, itibarını güçlendirmek için kadınların ilgisini kazanmaya baģlar. Fakat Gekkern ile iliģkisi onun üzerine adeta bir leke gibi yapıģır. Dantes in, Gekkern in gayrimeģru çocuğu hatta Hollanda kralının torunu olduğu yönünde dedikodular yayılarak bu leke Dantes in üzerinden çıkartılmaya çalıģılır. Fakat dedikodular inandırıcı olmadığından kimse buna inanmaz. Kurtulma yolları arayan Dantes, çareyi adının bir skandala karıģmasında bulur. Bir aģk hikâyesinin yaratılmasıyla yeni bir hamle yaparak adını temize çıkarmaya çalıģan Dantes hedef olarak PuĢkin in eģi Gonçarova yı seçer. Petersburg balolarına katılarak Gonçarova ile karģılaģma fırsatı yakalayan Dantes ona kur yapmaya baģlar. PuĢkin tarafından rezil edilen ve ondan nefret eden Uvarov, DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode, Nesselrode nin karısı ve doğal olarak Hollanda Elçisi Gekkern de bu durumdan yararlanarak Gonçarova nın adını karalayan dedikodular yaymaya baģlarlar. EĢinin bu kirli iģlere karıģtırıldığına üzülen PuĢkin, 4 Kasım 1836 da isimsiz, çirkin bir iftira yazısı alır. Yakovlev in yardımıyla bu yazının Gekkern den çıktığına inanan yazar, 78 Лотман, a.g.e. 2003, Лотман, a.g.e. 2003, 385

56 45 eģinin adını ve kendi onurunu temizlemek adına Dantes i düelloya çağırır. Bu bir anlamda PuĢkin in ölüme meydan okuyuģudur, çünkü Dantes in ordunun en iyi niģancılarından biri olduğu bilinmektedir. PuĢkin in düello çağrısıyla tüm planları karıģan ve hayatı tehlikeye giren Dantes, olayın yanlıģ anlaģılmadan ibaret olduğunu aslında Natalya Gonçarova nın kız kardeģine ilgi duyduğunu söyleyerek Yekaterina ya evlenme teklifinde bulunur. Böylece sevmediği kadınla evlenmek zorunda kalan Dantes, akraba iliģkisi bahanesi altında Gonçarova ya daha da yakın olmayı hedefler. Dantes in bu hamlesinden sonra düello çağrısını geri alan ve onun asıl niyetinin farkında olan PuĢkin, yeni damatla karģılaģmamak için tüm akraba iliģkilerinin önünü keserek Dantes in planlarını bir kez daha bozar. Dantes, planının hedeflediği gibi iģlemediğini görünce düģtüğü bu komik durumdan çıkabilmek için düellodan korktuğundan değil, sevdiği kadının adını korumak için evlendiğini göstermeye çalıģırcasına Natalya yı takip ederek ona tekrar kur yapmaya baģlar. 25 Ocak 1837 de PuĢkin, Natalya nın Dantes ile gizli buluģmasından bahseden bir mektup alır. Mektubu eģine gösterir ve Natalya dan iģin doğrusunu öğrenir. Onun sözlerine dayanarak Jorj Dantes, Gonçarova ile bir ailevi mesele üzerine konuģmak istediğini söyler. Ortak arkadaģları Ġdaliya Poletika nın evinde Dantes le buluģmaya giden Gonçarova bunun bir komplo olduğunu öğrenince Dantes in duygularına asla karģılık vermeyeceğini söyleyerek oradan uzaklaģır. PuĢkin, eģinin açıklamalarını sakin bir Ģekilde dinler ve Artık buna son verilmeli diyerek bir sonraki adımı atar. PuĢkin in Dantes i düelloya çağırma sebebi iki Ģekilde yorumlanmaktadır: Birinci görüģe göre can sıkıcı gözetimlerden, ispiyonculardan, dedikodulardan, isimsiz gönderilen iftira yazılarından, her yerde karģısına çıkan sansürden ve entrikalardan sıkılan yazar, Dantes Ģahsında tüm bu gizli düģmanların acısını çıkarmaya çalıģır. Sologub un O, Dantes in şahsında tüm sosyete toplumundan intikam almak istiyordu (он в лице Дантеса искал «...» расправы со всем светским обществом) 80 sözlerinin yanında ikinci görüģe göre ise PuĢkin, Dantes in Gonçarova ya kur yaptığından değil, bu geçici gönül hevesinin ciddi duygulara dönüģmesinden endiģelenmiģtir. Pavel Vyazemski ye göre PuĢkin, Dantes in Gonçarova nın etrafında dolaģmasından değil, Gekkern in Natalya yı 80 Лотман, a.g.e. 2003, 182

57 46 eģini terk edip Dantes le evlenmeye ikna etmeye çalıģmasına çok sinirlenir. Basit kur numarası biter ve Dantes, Gonçarova ya âģık olur. Gonçarova nın da kendisine karģı kayıtsız olmadığını öğrenen Dantes ona evlenme teklifi yapar. Gekkern, oğluna karģılık vermesi için Gonçarova ya adeta yalvarır, hatta yurt dıģına kaçıģ planı bile sunar. Natalya bu teklifi kabul etmese de durum tam bir çıkmaza girer. Bu duruma tümüyle son vermek isteyen PuĢkin, eģinden gizli buluģma hikâyesini dinledikten sonra rakibiyle yüzleģme kararı alır ve 26 Ocak 1837 de Gekkern e ağır hakaret içeren bir mektup gönderir. Aynı mektupta Dantes e de hakarette bulunur ve tüm barıģma ihtimallerin yolunu keserek tek çare olarak dövüģmeye iģaret eder. AkĢama doğru Fransız ataģesi aracılığıyla Dantes ten düello çağrısı alır ve aynı akģam düello için tanık aramaya baģlar. 27 Ocak 1837 de saat civarında PuĢkin, liseden arkadaģı Danzas ile Petersburg yakınlarında düellonun gerçekleģeceği yere gider; yaklaģık iki saat sonra da yaralı olarak eve getirilir ve yazar için acı ve ızdırap dolu hayatının son iki gününün geri sayımı baģlar. Düello tanığı olarak görevlendirilen Danzas bu iģe sorumsuzca yaklaģarak PuĢkin in yaralanmasına adeta hazırlıksız yakalanır. Düello yerinde doktorun olmaması, yaralanma durumunda yaralıyı rahat götürebilecek arabanın ayarlanmaması, hatta yanında ilk yardım çantası bulunmaması Danzas ın bu düelloyu ciddiye almadığının bir göstergesidir. Danzas, Gekkernların teklif ettiği arabayı kabul etmek zorunda kalır ve bu ayrıntıyı yaralı PuĢkin den saklayarak onu eve getirir. PuĢkin, arabadan odasına kadar hizmetçi Nikita tarafından taģınır ve ölümün yaklaģtığını hissederek kendini buna hazırlar. Acılar içinde geçirdiği geceden sonra 28 Ocak sabahında yanında bulunan arkadaģlarıyla ve ailesiyle vedalaģmaya baģlar. EĢini üzmemek ve tüm acılardan üstün olduğunu göstermek için inlemekten bile kaçınan PuĢkin, bu kritik anlarında yanında bulunan arkadaģı Dal dan ara ara onu doğrultması ve yastığını düzeltmesini isteyerek Daha çok mu?, Bu acılara daha ne kadar katlanacağım? gibi sorular sorarak bir an önce her Ģeyin bitmesini bekler. Fakat Dal, Biz senin için daha umutluyuz cevabıyla onu rahatlatmaya çalıģır. Sabah da evine giderken yazar için az da olsa umutlanan Jukovski iki saat sonra geri döndüğünde Doktor Arend in PuĢkin, yarına çıkamaz kesin hükmüyle karģılaģır.

58 47 PuĢkin, Natalya yı yanına çağırarak ondan kendisine yemek yedirmesini ister. Kocasının yanında dizlerine çöken Natalya, birkaç kaģık yemek yedirir ve baģını PuĢkin in vücuduna yaslar. Yazar, eģinin baģını okģar ve Önemli değil, Tanrıya Ģükür her Ģey yolunda der. Ardından yarı baygın bir halde sayıklar ve Ģair, Dal den kendisini daha yükseğe, kitapların üstüne, rafların üstüne çıkarmasını ister ve birden kendine gelerek Hayat bitti Nefesim daralıyor diyerek son sözlerini sözler. Saat i gösterdiğinde nefesi durur, baģı hafifçe eğilir, elleri kolları gevģer ve genç hayatı son bulur. Kalabalığın önünde eģinin soğumuģ vücudu üstünde ağlayan ve Dantes in kurlarına müsaade ettiği için kendini suçlayan Natalya her ne kadar özür dileyip ona sadakatli olduğunu söylese de ġçegolev, Veresayev gibi kiģiler PuĢkin in ölümünden açıkça Gonçarova yı suçlu tutarlar. V. V. Veresayev Ģu sözlerle Natalya yı suçlayarak onun asla büyük yazara laik bir eģ olmadığı kanaatindeydi: Puşkin i saray esaretine ve Danzas ın silahı altına çekerek onun hayatını mahveden bomboş Gonçarova çıkmasaydı, belki de Puşkin in hayat arkadaşı Uşakova olacaktı. O ise bize Puşkin i uzun yıllar korurdu. ( Не перейди ей дорогу пустенькая красавица Гончарова, втянувшая Пушкина в придворный плен, исковеркавшая всю его жизнь и подведшая под пистолет Дантеса, подругою жизни Пушкина, возможно, оказалась бы Ушакова, и она сберегла бы нам Пушкина еще на многие годы). 81 ġairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Onegin in son baskısını kapıģ kapıģ tüketen halk, neredeyse hükümete karģı bir ayaklanma noktasına gelir. Petersburg I. Petro, Lomonosov, Derjavin, Suvarov gibi büyük adamların cenazesine Ģahit olur, fakat bunların hiç biri PuĢkin in ölümü kadar yankı yaratmaz. Karamzin in kızının söylediğine göre kadınlar, yaşlılar, çocuklar, öğrenciler, aşağı tabakadan insanlar, bazıları da yırtık pırtık kıyafetleriyle sevdiği halk şairiyle vedalaşmaya geliyordu. (Женщины, старики, дети, ученики, простолюдины в тулупах, а иные даже в лохмотьях приходили поклониться праху любимого народного поэта). 82 Bir çağdaģın söylediğine göre ise Ģairle son kez vedalaģmaya gelen ziyaretçiler için evin duvarı yıkılır. Jukovski nin Bekendorf a verdiği bilgilere göre , S. N. Karamzina nın , Prusya elçisinin dediğine göre ise e yakın ziyaretçi gelir Дружников, a.g.e. 2001, Гроссман, a.g.e. 2012, Лотман, a.g.e. 2003, 183

59 48 Hükümet, Ģairin ölümünden dolayı çıkabilecek herhangi bir taģkınlığı önlemek adına naaģının planlanan Amiral Kilisesi (Адмиральская церковь) yerine KonyuĢennaya Kilisesi (Конюшенная церковь) ne aktarılmasına ve defnedilmek üzere tabutun Pskov yakınındaki Svyatogorsk manastırına gece gönderilmesine ve orada tören yapılmadan sessizce toprağa verilmesine karar verir. 4 ġubat gece saat 01:00 PuĢkin in naaģı, Çarın emri üzerine yolda hiç mola verilmeden adeta bir devlet suçlusu muamelesiyle Turgenev ve Nikita Kozlov eģliğinde Pskov a gönderilerek Petersburg tan Trigorskoye ye saatte ulaģtırılır. 6 ġubat sabahı Turgenev, Nikita Kozlov, Praskovya Osipova nın iki kızı Marya ve Yekaterina, jandarma yüzbaģısı Rakeyev, yüksek rütbeli papaz Genadi, yerel polisleri temsil eden Petrov ve Mihaylovskoye ile Trigorskoye den mezarı kazmaya gelen köylüler eģliğinde PuĢkin in naaģı toprağa verilir. 84 Daima zafer ve özgürlüğe ulaģma çabasında olan PuĢkin, kendi onurunu kurtararak Dantes ve Gekkern i lekeleyerek zafere ulaģır, ölümüyle ise sonsuz özgürlüğüne kavuģur. Büyük yazarın ölümünden sonra toplum tarafından dıģlanan Dantes ile Gekkern Rusya yı terk etmek zorunda kalmıģlardır ve bu düellodan PuĢkin galip gelmiģtir aslında. 84 ġubat ayının soğuğundan buzlu toprakta mezarı deģmek için küskü demiri kullanılır ve tabutun üstü karla kapatılarak bahara kadar geçici bir mezara konulur.

60 49 3. EDEBİ BİR TÜR OLARAK MASAL 3.1. Masal ve Masalın Tanımı Türkiye Türkçesi ndeki masal terimine karģılık olarak Ġngilizce folktale, Fransızca conte, Almanca märchen, Rusça skazka terimleri kullanılmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalıģmalarda masal konusunda çok farklı tanımlar yapılmıģ olsa da bunlar genel olarak birbirine benzer veya birbirini tamamlayan tanımlardır. Masalın çeģitli özellikleri göz önüne alınarak araģtırmacılar tarafından birçok tanım yapılmıģtır. Bunların bir kısmını burada vermek masal türünün ana hatlarıyla kavranması için faydalı olacaktır. Saim Sakaoğlu masalı Kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayâl mahsulü olduğu halde, dinleyicileri inandırabilen, sözlü bir anlatım türü 85 olarak tanımlar. Prof. Dr. Pertev Naili Boratav a göre ise masal; Nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamâmiyle hayâl ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddiası olmayan kısa anlatı dır. 86 Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, masalın çeģitli özelliklerini zikrederek daha ayrıntılı bir Ģekilde tanımlar: Masal kelimesi ile halk arasında, yüzyıllardan beri anlatılmakta olan ve içinde olağanüstü kişilerin, olağanüstü olayların bulunduğu, bir varmış, bir yokmuş gibi klişe bir anlatımla başlayan, belli bir uzunluğu olan, sonunda, yedi, içti, muratlarına erdiler yahut onlar erdi muratlarına biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düştü, biri anlatana, biri dinleyene, biri de bana gibi belirli sözlerle sona eren, zaman ve mekan kavramlarıyla kayıtlı olmayan, bir sözlü anlatım türü kastedilmektedir. 87 Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ise masal, iki Ģekilde tanımlanır: 1. Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya 85 Sakaoğlu, S. (1973). Gümüşhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay., 5 86 Boratav, P. N. (1982). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı. Ġstanbul: Gerçek Yay., Seyidoğlu, B. (1986). Masal. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 6. Ġstanbul: Dergah Yay.,

61 50 tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikâye. 2. Öğüt verici, ahlak dersi veren alegorik hikâye. 88 Masal, sözlü edebiyat ürünüdür. Henüz yazı kullanılmadan ortaya çıkmıģ ve günümüze ağızdan ağıza söylenerek, dilden dile ve nesilden nesile aktarılarak süre gelmiģtir. Masalllar zamanla yazıya geçirilir. Genellikle nesir Ģeklindedir. Kamus-ı Osmani ye göre masal kelimesi, mesel in değiģtirilmiģ Ģeklidir. Darb-ı mesel atalardan kalma hikmetler, ibretler, sözler anlamındadır. Buna göre, masal Arapça bir kelime olan mesel den çıkmıģtır Masalın Başlıca Özellikleri 1. Masalın Yapısı: a) Konu (olay): Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Fantastik ve ütopik (hayali) olaylar üzerine kuruludur. b) Zaman ve Mekân: Masallarda zaman ve mekân belirsizdir. Çevre büsbütün hayali ve gerçek dıģı ülkelerdir. Tasvirler göze değil, hayale dayanmaktadır. Mekânlar çok çeģitlidir. Bir anda kıtalar ötesi mesafe alınabilir. Çok hızlı bir zaman akıģı vardır. c) Dil ve Anlatım: Genellikle halka hitap ettiği için sade bir dil kullanılır. Anlatım kısa, sade ve yoğundur. Gereksiz söz tekrarları yapılmaz. Söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmez. Duygu ve düģünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. Anlatımda genellikle geniģ zaman veya öğrenilen geçmiģ zaman kipi (-miģli geçmiģ zaman) kullanılır. d) KiĢiler (kahramanlar): Masal kahramanları insanlar, hayvanlar, cin, peri ve dev gibi hayali varlıklardan oluģabilir. KiĢiler olağanüstü özellikler taģıyan kahramanlardır. 88 (2005) Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, Temizyürek, F.; Gürel Z.; ġahbaz, N. K.; (2007). Çocuk Edebiyatı, Ankara: Öncü Kitap Yayınevi, 43

62 51 2. Masal üç bölümden oluģur. Bunlar: giriģ ve tekerleme, asıl masal ve masal sonu. a) GiriĢ ve tekerleme: Masala giriģ bölümüdür. Birbiriyle pek ilgisi olmayan fakat dinleyicinin ilgisini masala çekmek için bir araya getirilmiģ sözlerden meydana gelen bir giriģ tekerlemesiyle baģlar. Kahramanlar anlatılır. Konu verilir. b) Asıl masal: Olayların anlatıldığı bölümdür. GiriĢ, geliģme ve sonuç bölümlerini içine alır. Kahramanın baģından geçen olaylar anlatılır ve olay çözüme kavuģturması gereken bir noktaya getirilir. c) Masal sonu: Bu bölümde olay bir sonuca bağlanır. Ġyilere ödül, kötülere ceza verilir. Ġyi dileklerle ve onlar ermiģ muradına, biz çıkalım kerevetine gibi kısa tekerlemelerle son bulur. 3. Masallar halk dilinde anlatılarak oluģan sözlü edebiyat ürünüdür ve genellikle anonim eserlerdir. 4. Masal, hayal mahsulüdür. 5. Genellikle nesir Ģeklindedir. 6. Masallarda kalıplaģmıģ ifadeler (tekerlemeler) vardır ve kullanılan dil sade, anlatım ise akıcıdır. 7. Masallarda uzun tasvirlere ve psikolojik tahlillere yer verilmez, ancak olaylar canlı ve hareketlidir. 8. Çoğu kez evrensel konular iģlenir. 9. Masalda esas olan eğiticiliktir; öğretici bir nitelik taģır, öğüt ve ahlak dersi verir. 10. Masallar çoğunlukla mutlu sonla biter. Ġyiler ödüllendirilir, kötüler ise cezalandırılır.

63 52 Masallar, özellikle çocuklara hitap eden eğitsel içerikli metinler olduğundan çocuk eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca masallar öncelikle dilcilerin yararlandığı, toplumbilimciler için toplumun ana unsurlarını nitelendirmede, halk kültürünün temellerini araģtırmada zengin bir kaynaktır. Bir tarihçi için ise bazı önemli tarihi olayların aydınlanmasında değerli bir belge olabilir Masal Türleri Masallar dört temel grupta toplanır: 1. Hayvan Masalları: Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. BaĢlama tekerlemeleri yoktur. Bu masallarda hayvanlar genellikle kılık değiģtirmiģ insan niteliğindedir. Ġbret dersi vermek, örnek göstermek amacıyla anlatılır. La Fontaine masalları bu türün en güzel örnekleridir. 2. Olağanüstü ve Gerçekçi Masallar: a) Olağanüstü masallarda peri, cin, dev gibi doğa dıģı varlıklara rastlanır. Buradaki hayvanlar insan rolünde değil, tabiat dıģı varlıklar Ģeklindedir. Olaylar da olağanüstüdür. b) Gerçekçi masallardaki kahramanlar ise Ģehzadeler, sultanlar, padiģahlar, hocalar, prens ve prensesler, hırsızlar ya da haydutlar gibi gerçek hayattaki kiģilerdir. 3. Güldürücü Öyküler: Güldürücü masallar fıkra deyimiyle nitelenir. Bu tür masallar okuyanı ve dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. 4. Zincirleme Masallar: Çoğunlukla kahramanları insan ve hayvanlardır. Küçük önemsiz olayların birbiri ardına bağlanmasıyla oluģturulmuģtur. KiĢi veya olaylar sayısı ölçüsünde masal uzar gider. Bu sınıflamanın dıģında, masallar, halk (anonim) masalları ve sanatsal masallar olmak üzere iki grupta incelenmektedir:

64 53 1. Halk (Anonim) Masalları: Bu masallar toplumun kültürünü, anlayıģını ve dünya görüģünü yansıtan ürünlerdir. Yazarı (söyleyeni) belli değildir. Sözlü olarak nesilden nesile aktarılmıģ, zamanla araģtırmacılar ve yazarlar tarafından derlenip kitap olarak yayımlanmıģtır. 2. Sanatsal Masallar: Bu masallar toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düģünceyi ortaya koymak gibi belli bir amaca yönelik sanatçılar tarafından yazılır. Bu masallar yazarın toplumsal görüģünü ve dünyaya bakıģ açısını yansıtır Masalın Kaynakları ve İlk Örnekleri Ġlk masalların hangi toplumlarda, nasıl oluģtuğu, araģtırma konularından biridir. Masalların mazisi oldukça eskidir ve kaynağı tartıģmalıdır; ilk defa nerede anlatıldığına dair ise kesin bir bilgi yoktur. Böyle olmasına rağmen masalların kaynakları ve nereden geldikleri hakkında çeģitli teoriler ortaya atılmıģtır. Grimm KardeĢler, Max Müller ve G. V. Cox gibi araģtırıcılar masalların mitolojiden çıktığına inanmaktadır. Wilhelm Grimm e göre masalların kaynağı Hint- Avrupa dır. Macar Türkolog Ignacz Kunos, Alman Filolog Theodor Benfey gibi düģünürlere göre, masalların temeli Hindistan da atılır ve 10. yüzyıldan itibaren bütün dünyaya yayıldığı kabul edilir. Bu görüģten hareketle Ġgnacz KunoĢ, masalları kaynak bakımından kökü Hindistan a ve milli masallar olmak üzere ikiye ayırır. Antropoloji çalıģmalarıyla tanınan Edward Taylor, Andrew Lang, Franz Boaz ve Paul Saintyness in görüģlerine göre ise masallar ilkel hayatın birer kalıntısıdır. Alman halkbilimci Von der Leyen masallardaki bazı olayların kaynağını çok eski rüyalara bağlarken, bu görüģü geliģtiren edebiyatçı Ludwig Laistner, bütün masalların kaynağını rüyalarda arar. Psikoanalitik Kuram ın kurucusu Freud ve taraftarları ise, bütün

65 54 masalları baskı altına alınmıģ isteklerin rüya Ģeklinde ortaya çıkması olarak değerlendirmiģlerdir. 90 Bilindiği gibi masallar sözlü edebiyat ürünüdür, zamanla da yazıya geçirilmesiyle birlikte edebi bir hüviyet kazanmıģtır. Dünyada yazıya geçirilen ilk masallardan biri Kelile ve Dimne (Калила и Димна) dir. Pançatantra (Панчатантра) ismiyle de bilinen bu eser Hint masal kitapları arasında en eski olanıdır. M.Ö. 1. yüzyılda yaģamıģ bir alim olan Beydeba tarafından kaleme alınan bu eserdeki hikâyelerde siyaset, ahlak ve eğitim gibi birçok farklı konu iģlenmiģtir. Beydeba, Kelile ve Dimne yi Hint hükümdarlarından DebĢelem ġah için kaleme almıģtır. Doğu coğrafyasındaki en eski masal olarak bilinen Binbir Gece Masalları (Тысяча и одна ночь) nın Arabistan kökenli olduğu kabul edilmektedir. Bu masallar bütün dünyada bilinir ve kimin yazdığı belli değildir. Binbir Gece Masalları nın teması kadının sadakatsizliği üzerine kuruludur. Zamanla erkeğin sadakatsizliği üzerine kurulan Binbir Gündüz Masalları (Тысяча и один день), Binbir Gece Masalları na karģı ortaya çıkmıģtır. Eski Yunan da 6. yüzyılda yaģadığı varsayılan eski Yunan masalcısı Ezop (Aisopos), masal türünün ilk örneklerini vermiģtir. Ezop un Masalları daha çok fabl türündedir. Öğretme ve eğitme amacıyla yazılan her masalın sonunda yazar tarafından masalda anlatılmak istenen konu bir cümleyle açıklanır. Bu masallar son derece kısa ve özlüdür. Antik Yunan da filozof ve bilim adamı olan Pholerum lu Demetrius (M. Ö ) Ezop masallarını on ciltte toplamıģ ve yayımlamıģtır. Antik Yunan filozofu Sokrates bu masalları nazım halinde yazmaya çalıģmıģ, M. S. 2. yüzyılın sonunda da Antik Yunan fablcı Babrius nazım haline getirmiģtir. Ezop tarzında masal yazma geleneğini fabl türündeki masallarıyla tanınan Fransız Ģair ve yazar Jean de La Fontaine devam ettirmiģtir. Avrupa da da masallar üzerine çalıģan ve onları derleyip yayımlayan önemli yazarlar vardı. Almanya da Çocuk ve Ev Masalları (Детские и домашние сказки) ile Grimm KardeĢler, Fransa da Charles Perrault ve La Fontaine, Ġsveç te Selma Lagerlöf ve 90 Temizyürek, F.; Gürel Z.; ġahbaz, N. K.; (2007). a.g.e,

66 55 Danimarka da Hans Christian Andersen gibi isimler masal türünde adlarını tarihe yazdırmıģlardır Masalın Rus Edebiyatında ve Puşkin Sanatındaki Yeri Rus kültüründe masalın önemli bir yeri vardır. Bu fantastik hikâyeler Rus yaģamını ve tarihini yansıtır. Masallar çok eskiden gerçekleģen ve halkın neredeyse unuttuğu olayların bilgisini muhafaza etmektedir. Rus halk masallarının oldukça karıģık bir geçmiģi vardır. Rus masalları uzunca bir süre küçümsendi. XII. yüzyılda masal anlatmak fal bakmakla eģdeğerdi. XVII. yüzyılda ise masal anlatmak, bilmece sormak yasaktı. Ancak tüm yasaklara rağmen masal ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdürmeye devam etmiģtir. Hükümet tarafından dıģlanan ve küçümsenen masalların uzun kıģ akģamlarında anlatarak vakit geçiren ve eğlenen halk tarafından da pek ciddiye alındığı söylenemez. Çünkü masallar genellikle halkın gözünde kadınları ve çocukları eğlendirmek amacıyla anlatılan boģ ve anlamsız hikâyelerdi. Skazka (сказка) sözcüğü ilk kez XVI. yüzyıl eski Rusça yazılı kaynaklarda rastlanan ve liste (перечень), tamı tamına betimleme (точное описание) anlamına gelen kazat (казать) tan türetilen sıkazıka (съказъка) dan gelmektedir. XVII. yüzyılda bunun yerine skazka sözcüğü kullanılmaya baģlanmıģtır. 91 Eski ve Ortaçağ Rusyasında masal kelimesi bilinmese de bu, masalın olmadığı anlamına gelmez. Rus bilim adamı ve folklorcu Vladimir Yakovlieviç Propp, o dönemde masalın olduğunu, ancak fabl (басня) kelimesiyle kullanıldığını ifade eder. V. Propp göstergebilim, etnoloji, halkbilim gibi alanlarda çalıģmalar yapmıģ olan bilim adamlarından biridir. En önemli eseri sayılan Masalın Biçimbilimi (Морфология сказки) folklor alanında önde gelen kaynakçalardan biri olarak kabul edilir. Propp bu önemli eserinde, masalların yapısını belirlemeye çalıģır. Masalın Biçimbilimi adlı eseri Ġngilizce, Ġtalyanca, Lehçe, Fransızca, Rumence, Macarca, Çekçe, Almanca gibi pek çok dile çevrilir. Pek çok dile çevrilen söz konusu eser, yılları arasında Masalın Biçimbilimi adıyla Türkçe ye çevrilir. 91 Ersoy, C. (2010). A. S. Puşkin ve Masalları, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul, 3

67 56 Sözlü halk edebiyatını içeren eserlerin ilk yazılı örneklerine XVII. yüzyılda rastlanmaktadır. XVIII. yüzyılda Rus halk masallarının yazıya geçirilmesiyle birlikte masal, edebi bir hüviyet kazanmıģtır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında ise Rus edebiyatında roman ve hikâye gibi edebi türlerin yanı sıra en yaygın türlerden biri haline gelmiģtir. Masalın bir edebi tür olarak ortaya çıkıģ tarihiyle ilgili çeģitli görüģler vardır. M. O. Skripil ve E. P. Zvantseva gibi edebiyatçılara göre Rus edebi masal türü XVII. yüzyılda oluģmaya baģlamıģ. V. YA. Propp ve M. K. Azadovski gibi önde gelen filologların öğrencisi olan Ġ. P. Lupanova ya göre ise Rus edebi masalının temeli A. S. PuĢkin tarafından atılmıģ ve bir tür olarak masalın oluģum tarihi XIX. yüzyılın 30 lu yıllarının baģı olarak belirlenmiģtir. Edebi masal konusunda folklorcu ve etnograf olan E. V. Pomerantseva ve N. V. Novikov un da çalıģmaları mevcuttur, fakat bu farklı görüģlerin içinde Ġ. P. Lupanova nın düģüncesi daha ağır basmaktadır. Ġ. P. Lupanova yı destekleyen P. V. Ġezuitova nın konuyla ilgili Ģu sözleri dikkate değerdir: Rus edebi masalın hikâyesi zirveyle başlar ve ilk masalcı Puşkin dir (История русской литературной сказки началась с вершины и первым сказочником стал Пушкин). 92 XIX. yüzyıl 30 lu yıllarının edebi masallarının analizini yapan Ġ. Z. Surat ancak 30 lu yıllardan itibaren edebi masalın bir tür olarak oluştuğundan bahsedilebilir (только с начала ЗО-х годов можно говорить о формировании жанра литературной сказки) 93 düģüncesini savunur. Böylece çağdaģ araģtırmacılar edebi masal türünün oluģmasında A. S. PuĢkin in önemli bir rol oynadığı kanaatindedir. Hiç Ģüphesiz PuĢkin bu konuda önemli adım atmıģtır, fakat onun bu adımı atmasında Ġ. F. Bogdanoviç, Ġ. Ġ. Dmitriyev, N. M. Karamzin, A. N. RadiĢçev, M. M. Heraskov, G. R. Derjavin, M. D. Çulkov, M. Ġ. Popov ve V. A. LevĢın gibi önemli öncü isimlerin çalıģmalarının da önemi unutulmamalıdır. Masalların önemini anlayan ve onlarda tarihin ve Rus milletinin yaģantısını gören ilk bilim adamlarından tarihçi V. N. TatiĢçev di. XVIII. yüzyılda birçok yazar masala ilgi duymaya baģlasa da ancak XIX. yüzyılın baģında A. A. Bestujev- Marlinski nin ifadesiyle, masallarda Rus milletinin ruhu (Русская душа) fark edilmeye baģlanır. Özellikle satirik masalları ayrı bir yere koyan Belinski de masalların tarihi öneminin altını çizmekteydi. 92 Ġnternet: Герлован, O. (1996). Русская литературная сказка XVIII начала XIX века, Дис канд. Филол. наук, Москва: введение Web: adresinden 9 Eylül 2014 te alınmıģtır. 93 Герлован, O., (1996). a.g.e, введение

68 57 XIX. yüzyılın 50 li yıllarında Rusya da Rus folklorunu inceleme amacıyla ilk bilim okulları açılmaya baģlanır. Bunlardan bazıları; XIX. yüzyılda kurulan Mitoloji Okulu (temsilcisi F. Ġ. Buslayev); KarĢılaĢtırmalı Mitoloji Okulu (temsilcisi A. N. Afanasyev); Ġppolit Ten isimli Fransız bir bilim adamının ortaya attığı fikir üzerine kurulan Kültürel- Tarih Okulu (temsilcisi A. N. Pıpin); XIX. yüzyılın ikinci yarısında kurulan KarĢılaĢtırmalı Tarih Yazın Bilim Okulu (temsilcisi A. N. Veselovski) ve XIX. yüzyılın sonunda temeli A. A. Potebnya nın tarafından atılan Psikoloji Okulu dur. XIX. yüzyılın 50 li, 60 lı yıllarında Ġ. A. Hudyakov, Bessonov, P. YakuĢkin, P. V. Kireyevski, P. N. Rıbnikov, V. Ġ. Dal vb. araģtırmacılar tarafından çok sayıda Rus halk masalları, efsaneleri, halk türküleri, bilmeceleri ve atasözleri gibi folklor içerikli derlemeler düzenlendi ve yayımlandı. Ġ. Saharov un derlemesi ilk baģta Belinski gibi eleģtirmenler tarafından beğenilse de zamanla bir aldatmaca (мистификация) hatta bir taklit (фальсификация) olduğu anlaģıldı. Düzeltmeler yapılarak Dal in yayımladığı masallar bile ilgi çekmedi ve folklor araģtırmaları için faydasız oldu. Propp, V. Ġ. Dal in bu çalıģması hakkında Ģu yorumda bulunmuģtur: Dal, bilerek halk masallarını uyarlayıp yayımlıyordu. O, halk bilimciler için değeri olmayan ve edebi yönden de çok zayıf olan iki kitap yayımladı. Bu arada, Dal in elinde çok sayıda masal bulunuyordu. Kendisinin ve başka insanların not ettiği bine yakın halk masalını Afanasyev e verdi. Afanasyev, üzülerek, gramer kurallarına uygun az sayıda masalın olduğunun altını çizerek, bu masallardan sadece 148 ine çalışmasında yer verdi. (Дал, совершенно сознательно перерабатывал народные сказки и издавал их. Он выпустил две книги, которые не представляют почти никакого интереса для фольклористов и очень слабы с точки зрения художественной. Между тем, в руках Даля было огромное собрание сказок. Мы знаем, что он передал Афанасьеву до тысячи номеров народных сказок, записанных им и другими лицами. Афанасьев использовал из них для своего собрания только 148, с горечью отмечая, что «очень немногие... переделаны с соблюдением местных грамматических форм). 94 Aleksandr Nikolayeviç Afanasyev in 8 ciltten oluģan Rus Halk Masalları (Русские народные сказки) adlı çalıģması ortaya çıkana kadar orijinal halk masallarına 94 Жарникова, C. (2003). Золотая нить, Вологда: 29

69 58 ilgi ve ihtiyaç duyulmaya baģlanılan dönemde yapılan çalıģmalar eksik ve yetersiz kalmaktaydı. Afanasyev in eseri bilimsel açıdan çok değerlidir. Alman masalcılar Grimm KardeĢlerden örnek alan Afanasyev, hiçbir düzeltme ve mükemmelleģtirmeye gitmeden hazırladığı bu eserinde, Grimm KardeĢleri de geçerek orijinal halk masallarının eģsiz örneklerini verir. Ayrıca Afanasyev, masalları kısa öykü, sihir ve hayvan masalları olarak üç gruba ayırarak, onları sınıflandırmaya çalıģan ilk isimdir. Ayrıca Ġ. P. Saharov, P. V. Vladimirov, Yu. Sokolov, F. P. Gospodaryova ve Finli bilim adamı A. Aarne nin yöntemine dayanarak N. P. Andreyev gibi isimler Rus halk masallarını sınıflandırmaya çalıģmıģlardır. Tüm zorluklara, sansüre ve eleģtirilere rağmen Rus halk masallarının derleme çalıģmasını yayımlayan Afanasyev bu alanda edebiyata büyük katkıda bulunan isimlerden biridir. 70 li 80 li yıllar, masalın bir edebi tür olarak geliģme gösterdiği dönemlerdir. Bu dönemde N. Vagner in Murlıka Kedi (Кот Мурлыка), S. M. Stepnyak- Kravçinski nin Gerçek ve Yalan (Правда и Кривда), KuruĢ (Копейка), L. Tihomirov un Dört KardeĢ (Четыре Брата), M. E. Saltıkov- ġçedrin in ve L. N. Tolstoy un masalları ortaya çıkar. Böylece, zamanında ilgi görmeyen bu tür XIX. yüzyılın sonlarına doğru dikkatleri üzerine çeker ve bilimsel araģtırmalar yapılan bir tür haline gelir. PuĢkin için milli kültür; tarihini, yaģamını, diğer milletlerden ayıran milli özelliklerini ve halk geleneklerini yansıtan kültür demekti. Bir Ģair olarak halkın tüm duygu ve düģüncelerinin sanata yansıdığını iyi bilen PuĢkin merak ettiği soruların cevabını halk edebiyatında aramaya baģlar. ġairin halk edebiyatına ilgi duyması romantizmden realizme yöneldiği bir döneme rastlar. Bilindiği gibi PuĢkin in realizme doğru ilerleyen yolu güney poemalarından geçmekteydi. PuĢkin sayesinde, Çingeneler ile baģlayan ve Yevgeniy Onegin ile olgunlaģan realizmle edebiyatta yeni bir dönem baģlamaktaydı. 20 li yılların romantik ve klasik yazarları arasında edebiyat savaģı yaģanmaktaydı. En tartıģılan konulardan biri de halkçılık (народность) tı. Bu konu üzerine çok konuģulmasına rağmen halkçılık kelimesi altında ne kastedilmek istendiği tam olarak anlaģılmıyordu. PuĢkin in konuyla ilgili sözleri de bunu desteklemektedir: Belli bir zamandan beri halkçılıktan ve edebiyatta halkçılığa yer verilmediğinden söz edilmeye başlandı, fakat hiç kimse halkçılık kelimesi altında neyi kastettiğini belirtmeyi düşünmedi. (С некоторых пор вошло у нас в обыкновение говорить о народности, жаловаться на отсутствие народности в произведениях литературы, но никто не думал

70 59 определить, что разумеет он под словом народность). 95 PuĢkin ise halkçılığı Ģöyle açıklardı: hissetme ve düşünce biçimi vardır, her milletin kendine ait çok sayıda gelenek, inanç, alışkanlıkları vardır, yönetim tarzı, iklim, şiir aynasında az ya da çok yansıyan inanç her milletin kendine özgü fizyonomisini vermektedir. (Есть образ мыслей и чувствований, есть тьма обычаев, и поверий, и привычек, принадлежащих исключительно какому нибудь народу- климат, образ правления, вера дают каждому народу особенную физиономию- которая более или менее отражается в зеркале поэзии). 96 ġairin bu açıklamasından halkçılık kelimesi adı altında bir milletin milli özelliklerini, toplumsal ve siyasi yapısını, yaģam tarzını vb. kastettiği açıkça anlaģılmaktadır. Halk edebiyatına daha güneydeyken ilgi duymaya baģlayan Ģair, KiĢinev ve Odessa da bulunduğu yıllarda kobzar (кобзарь) 97 ve lirnik (лирник)leri 98 dinlemek için pazara iner, yaşlı insanlarla geçmişten konuşur, bayanların söylediği uzun hava türkülerini dinlerdi. (Oн выходил на торговую площадь, чтобы послушать народных певцов-кобзарей и лирников, беседовал со стариками о прошлом, слушал протяжные песни девушек). 99 Mihaylovskoye de ise Puşkin mezarlıklara gitmeyi, herhangi bir mezarın başına oturup oradaki mezarın başında ölenin ardından feryat eden kadınların ağıtlarına kulak vermeyi severdi. (Пушкин любил ходить на кладбище, когда там «голосили» над могилами баб, и прислушиваться к бабьему причитанию, сидя на какой-нибудь могилке). 100 Sıradan halkla iç içe olması Ģairin folkloru yakından incelemesine imkân vermiģtir. PuĢkin in erkek kardeģi hatıralarında: Bir keresinde Puşkin kaybolur ve birkaç gün ortada görünmez. O günlerini Çingene kafilesiyle geçirir ve bu Çingeneler adlı poemasının doğmasına neden olur (Однажды Пушкин исчез и пропадал несколько дней. Дни 95 Фин, Л. (1937). Фольклор в творчестве Пушкина. А. С. Пушкин Сборник статей и материалов, Саратовское Областное Издательство,Саратов: Фин, Л. (1937). a.g.m Kobzar (кобзарь): Ukrayna da 1930 lu yıllara kadar yaygın olan ve Ukrayna ya özgü kobza ve bandura adı verilen telli sazları çalıp aynı zamanda türkü söyleyen kimse. Web: adresinden 23 Ekim 2015 te alınmıģtır. 98 Lirnik (лирник): Beyaz Rusya, Polonya, Litvanya, Moldova ve Ukrayna da sık görülen, arp ailesinden tarihi M. Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan telli antik bir çalgı olan lir adlı müzik aletini çalarak türküler söyleyen kimse. Web: adresinden 23 Ekim 2015 te alınmıģtır. 99 Лазарева, Л. (1999). Празднично-мифологические мотивы в сказках А. С. Пушкина. Вестник Челябинского Университета, 1 (8), Лазарева, Л. (1999). a.g.m,

71 60 эти он прокочевал с цыганским табором,и это породило поэму «Цыгане») 101 der. Pugaçev hakkında bilgi topladığı sıralarda da PuĢkin Pugaçev Ġsyanı nın (Восстание Пугачева) olduğu yerleri gezerek görgü tanıklarıyla konuģarak Pugaçev hakkında bilgi edinir. Bu yaptığı araģtırmalar sırasında 30 atasözü, deyim ve birkaç türkü not eder. Not ettiği atasözü ve deyimlerin altına açıklamalarını da yapar, bu da onun halk deyimlerine ne kadar duyarlı yaklaģtığını göstermektedir. Dal in ifadesiyle, Puşkin halkın bin yıllık inançlarına saygı duyar ve anlamını öğrenmeye çalışırdı, bazen anlamını çözmek kolay olmadığında yine de anlamının var olduğundan, olması gerektiğinden emindi. (Пушкин уважал тысячелетнее предание народа, доискивался в нем смыслу, будучи убежден, что смысл в нем есть и быть должен, если не всегда легко его разгадать). 102 Yazar halk atasözü ve deyimlere adeta âģıktı: Atasözlerimiz ne kadar ihtişamlı, ne kadar anlamlı ve ne kadar yararlıdır! Altın değerinde adeta!. (А что за роскошь, что за смысл, какой толк в каждой поговорке нашей! Что за золото!) 103 PuĢkin halk atasözlerine mektuplarında, eserlerinde hatta epigraflarında da yer verir. Bilindiği gibi YüzbaĢının Kızı (Капитанская дочка) adlı romanın bazı bölümlerinin epigrafları Beklenmedik misafir Tatardan daha beter (Незванный гость хуже татарина) (VIII. bölüm), herkes konuģur, fakat herkesi tek tek dinleyemezsin anlamına gelen (Мирская молва морская молва) (XIV. bölüm), Onurunu küçüklüğünden korumaya baģla (Береги честь с молоду) gibi atasözlerinden oluģmaktadır. ġairin not ettiği Seni ilgilendirmez ya da senin derdin değil anlamlarına gelen (Не твоя печаль чужих детей качать) eski atasözü de Büyük Petro nun Arabı (Арап Петра Великого) adlı eserinde yer almıģtır. PuĢkin sadece atasözlerle değil, eski vakayinamelerle ve dini Ģiirlerle de ilgilenirdi. Mihaylovskoye sürgününde bulunduğu dönemde, köylüler ve sıradan insanlarla yakınlaģma fırsatı bulan yazar, onların beklentilerini, hayallerini, görüģlerini, duygularını yakından izlemeye baģlar ve o sırada yaklaģık 50 halk türküsünü not eder ve Kireyevski ye derlemesi için verir. 101 Лазарева, Л. (1999). a.g.m, Фин, Л. (1937). a.g.m, Фин, Л. (1937). a.g.m, 76

72 61 Halk edebiyatına yoğun ilgi gösteren PuĢkin, doğal olarak masallara da yönelir. Bazı görüģlere göre PuĢkin i masallara yönlendiren dadısı Arina Radionovna idi. P. Ġ. Bartenev in sözlerinden Arina Radionovna ustaca masal anlatır, çok sayıda atasözü ile deyimleri ve halk inançlarını bilirdi. Hiç şüphesiz ki öğrencisi üzerinde, ilerde ne yabancı mürebbiyelerin ne de Tsarskoye Selo daki eğitimin yok edemediği büyük etkisi olduğu anlaşılmaktadır. (Арина Родионовна мастерски рассказывала сказки, сыпала пословицами, знала народные поверия и бесспорно имела большое влияние на своего питомца, неистреблѐнное потом ни иностранцами гувернѐрами, ни воспитанием в Царскосельском лицее). 104 Bu yönde görüģlerin doğmasının en büyük nedenlerinden biri Ģairin erkek kardeģine ve baģka bir mektupta Vyazemski ye yazdığı Ģu sözlerdir: Yeni yetme gibi yaşıyor, ocağın yatmaya uygun çıkıntısında yatıyor, eski masal ve türküleri dinliyorum. (Живу недорослем, валяюсь на лежанке и слушаю старые сказки да песни). 105 Bazı araģtırmacılara göre PuĢkin masallara, Rus tarihine ve Rus folkloruna ilgi duymaya baģladığı sıralarda yönelir, yani olgunluk çağında. Bu görüģü destekleyen Ģairin kız kardeģi Olga nın açıklamalarıdır. Olga ya göre PuĢkin, dadısının öykücü yeteneğini ancak Mihaylovskoye de gerçek anlamda fark eder ve takdir eder. Tarihle çok yakından ilgilenen ve bu alanda çalıģmalar da yapan PuĢkin, tarihi yönelten gücün halk olduğu kanaatine varır. Bu da onu halkın dilini ve Ģiirini araģtırmaya yönlendirir. PuĢkin, bir Ģairin iyi bir eser yaratabilmesi için dili çok iyi bilmesi ve kullanması gerektiğine, bunun yolunun da halk edebiyatından geçtiğine inanmaktaydı. Ayrıca Rus dilinin kendine özgü özelliklerini kusursuz bilmek için eski türküler, masallar vb. araştırmak gerektiğini (изучение старинных песен, сказок и т.п. необходимо для совершенного знания свойств русского языка) 106 savunmakta ve genç yazarlara nasihat niteliğinde Ģu sözleri söylemekteydi: Genç yazarlar, Rus dilinin kendine özgülüğünü görebilmek için halk masallarını okuyun. (Читайте просто народные сказки, молодые писатели чтобы видеть свойства русского языка). 107 ġairin bu düģüncesini destekleyen yazarlar da vardı. Örneğin, Gorki bu konuda Bizim halkımız dil sanatı konusunda çok yetenekli bir halktır Ne güzel çaştuşka 108 yaptıklarını bir 104 Ġnternet: Древнее русское предание ожившее в сказках Пушкина Web: adresinden 13 Ağustos 2013 te alınmıģtır. 105 Фин, Л. (1937). a.g.m, Фин, Л. (1937). a.g.m, Фин, Л. (1937). a.g.m, ÇastuĢka (частушка): Rus folklöründe mani çeģidi.

73 62 hatırlayın. (народ наш в части языкового творчества очень талантливый народ... Вспомните, как прекрасно делает он частушки) 109 sözlerini söylerken baģka bir yerde yine Gorki Benim neşem, hayatım türkülerdir. Sizi çok seviyorum! (Моя радость, жизнь моя! Песни! Kак я вас люблю!) 110 sözleriyle duygularını dile getirirken, kendisini bu yolda geliģtirmiģ ve Ģu sözleri ifade etmiģtir: Ben atasözleriyle kendimi çok geliştirdim, başka deyişle özdeyişlerle düşünmede. (Я очень много учился на пословицах, иначе- на мышлении афоризмами). 111 ġairin Bova (Бова), erotik içerikli Çar Nikita ile Kırk Kızı (Царь Никита и сорок дочерей) ve Damat (Жених) adlı masalları dıģında diğer masalları yılları arasında kaleme alınmıģtır. Bu masal dizisi DiĢi Ayı (Медведица) ile baģlar ve Altın Horoz (Сказка о золотом петушке) ile son bulur yılları arasında PuĢkin in kaleme aldığı masallar Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, ġanlı ve Güçlü Oğlu Gvidon Saltanoviç ile MuhteĢem Kuğu Prenses (Сказка о царе Салтане, о сыне его славном и могучем богатыре князе Гвидоне Салтановиче и о прекрасной царевне Лебеди), 112 Balıkçı ile Balık, Ölü Prenses ile Yedi Bahadır ve Altın Horoz masallarıdır. Mihaylovskoye de ve daha önceki dönemlerde PuĢkin in not ettiği masallar özet Ģeklinde olsa da masallarının konusu belli olmuģtu. LevĢın, Çulkov metinleriyle ve o dönemdeki yapılan çalıģmalarla kıyaslandığında, PuĢkin in farklı bakıģ açısını ve bu konuda büyük bir adım attığını görmek mümkündür. PuĢkin in Mihaylovskoye den erkek kardeģine akşamları dadımın masallarını dinliyorum, böylece lanet eğitimimin eksiklerini gideriyorum (вечером слушаю сказки няни и вознаграждаю тем недостатки проклятого своего воспитания) 113 Ģeklinde yazdığı bu sözler onun masallara olan bakıģ açısını yansıtmaktadır. Mihaylovskoye de ana dilin ve kültürün önemini daha iyi anlayan yazar hiç Ģüphesiz ki lanet eğitim derken Fransız diline ve edebiyatına duyulan hayranlıktan bahsetmektedir Ярикова, С. (2011). Влияние фольклора на творчество А. С. Пушкина, Гимназия N69 им. С. Есенина, Липецк, Ярикова, С. (2011). a.g.m, Ярикова, С. (2011). a.g.m, Masalın baģlığı uzun olduğundan ilerleyen bölümlerde Çar Saltan olarak kullanılacaktır. 113 Фин, Л. (1937). a.g.m, Yazar Fransız diline ve edebiyatına duyulan hayranlıktan dolayı ana dili eğitimi konusunda eksiklerin olduğunu düģünmekteydi ve bu eksikliklerin giderilmesi için çareyi halk edebiyatında aramaktaydı.

74 63 PuĢkin masalları, Ģairin sanatında zirveye ulaģtığı yani Ģairde olgunlaģmaya baģlayan realizm ve halkçılık döneminde hayat bulur. V. Propp, PuĢkin in Rus edebi kültür tarihinde, halk masallarının güzelliklerinin farkındalığıyla, sıradan köylü bir kadının sözlerinden masalları not eden ilk insan (В истории русской художественной культуры Пушкин был первым человеком, который от простой крестьянки стал записывать сказки с полным пониманием всей красоты народной сказки) 115 olduğunu söyler. Gorki, Puşkin, halk sanatını fark eden ve onu edebiyata dâhil eden ilk yazardı. O, anlamını ve gücünü değiştirmeden, kendi yeteneğiyle, halk türküsünü ve masalını süsledi (Пушкин был первым русским писателем, который обратил внимание на народное творчество и ввел его в литературу, не искажая он украсил народную сказку и песню блеском своего таланта, но оставил неизменным их смысл и силу ) 116 sözleriyle PuĢkin masallarını olumlu yönde değerlendirirken, bunun aksine Ģairin masallarını olumsuz eleģtirenler de vardı. XIX. yüzyılın eleģtiri dünyasında hak ettiği değeri bulamayan PuĢkin masalları Polevoy, Baratınski, Belinski, Gogol, Stankeviç gibi çağdaģlar tarafından eleģtirilir. Библиотека для чтения dergisi PuĢkin masallarına küçümseyerek yaklaģırken, Gogol ilk baģta PuĢkin masallarına hayran kalsa da ileride bu masalların önemini hafife alır. Polevoy, Baratınski ve Belinski, PuĢkin masallarını Ģairin en zayıf eserleri olarak değerlendirirler. Tiyatro ve edebiyat eleģtirmeni, gazeteci ve aynı zamanda tarihçi olan N. A. Polevoy e göre gerçek milli özellikleri ancak folklorun kendisi yansıtabilir. Tüm taklit denemeleri ise ona göre yapmacıktı. PuĢkin masallarını da birer taklit olarak değerlendiren Polevoy e göre hiçbir taklit bir yazarın eseri olamaz, çünkü taklit sanatçıyı özgünlüğünden uzaklaģtırır. Polevoy un düģüncesine Belinski de katılmaktaydı. Belinski nin Ya Rus masallarını toplayın ve onları halkın ağzından duyduğunuz gibi bizlere aktarın; ya da size ait ancak halkımızın ruhunda var olan renklerin, kurguların olduğu masallar yazın (Или собирайте русские сказки и передайте нам их такими, какими вы их подслушали из уст народа; или пишите свои собственные сказки, где бы и вымысел и краски принадлежали вам самим, но где бы все было в духе нашей народности или простонародности) 117 sözleri onun bu konudaki tutumunu açıkça ifade etmektedir. Stankeviç de PuĢkin masallarını olumsuz değerlendirerek onları sahte Ģiir türü (ложный 115 Жарникова, C. (2003). a.g.e, Азадовский, М. (1937). Пушкин и фольклор, Пушкин:Временник Пушкинской комиссии/ан СССР. Ин-т литературы, Изд-во АН СССР, (3) Москва: Герлован, O., (1996). a.g.e, введение

75 64 род поэзии) olarak nitelendirir. Fakat tüm olumsuz eleģtirilere rağmen PuĢkin masalları halk tarafından sevilmiģ ve kabul görmüģtür. XIX. yüzyılın ikinci yarısında PuĢkin masalları filologların ilgisini çeker ve bilimsel araģtırma konularından biri olur. Ġlk PuĢkin masallarını araģtıran isimlerden biri P. V. Annenkov idi. Yazarın biyografisi üzerine çalıģan Annenkov, masalları PuĢkin in hayatından ayrılmaz bir bütün olarak görürdü. ġairin üzerinde en büyük etkinin dadı Arina Radionovna nın olduğunu savunmaktaydı. Günümüzde ise PuĢkin masallarının edebiyatta ayrı bir yere sahip olduğunu belirtebiliriz Puşkin Masallarının Kaynakları A.S. PuĢkin masallara daha güney sürgünde ilgi duymaya baģlasa da halk edebiyatına tam anlamıyla odaklanma dönemi Ģairin Mihaylovskoye sürgününde bulunduğu yıllar kabul edilir. Bu dönem PuĢkin in sanatında kırılma noktası olarak adlandırılmaktadır. PuĢkin in masallar dizisi 1831 de Çar Saltan adlı masalıyla baģlar ve 1834 te Altın Horoz ile son bulur. Bu yıllar arasında PuĢkin in altı (birisi tamamlanmamıģ) masalı ortaya çıkar. Eylül 1830 da Boldino da tamamlanan Papaz ile Yardımcısı Balda adlı masalı ilk defa 1840 da Tüccar Kuzma Ostolop ile Yardımcısı Balda (Сказка о купце Остолопе и о работнике его Балде) baģlığı altında V. A. Jukovski tarafından yayımlanır. 118 Asıl metin ise ancak 1882 de yayımlanır. DiĢi Ayı masalı tahminen 1830 yılına aittir. Çar Saltan 1831 yılının Ağustos ayında Tsarskoye Selo da, Balıkçı ile Balık 1833 yılının Ekim ayında, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır ise aynı yılın Kasım ayında Boldino da kaleme alınır. ġairin Altın Horoz adlı masalı ise 20 Eylül 1834 te tamamlanır. Bugüne kadar PuĢkin masalları bilim adamları tarafından tür, Ģekil, konu içeriği, kahramanların özellikleri, motifler vb. konularda çok yönlü araģtırılmıģ, incelenmiģ ve değerlendirilse de V. Ġ. ÇernıĢev in ifadesiyle büyük şairin masalları yeterli incelenmemiştir. Bunun en önemli nedeni de elde edilen belgelerin yetersizliğidir. (Cказки великого поэта остаются мало изученными. Главная причина этого 118 Sansürden dolayı metindeki papaz karakteri tüccar olarak değiģtirilmiģtir. Web: adresinden 28 Eylül 2014 te alınmıģtır.

76 65 недостаточность собранных материалов). 119 Hiç Ģüphesiz ki araģtırılması gereken en önemli konular arasında PuĢkin masallarının kaynakları da yer alır. Bu konu üzerine bugüne kadar pek çok çalıģma yapılmıģ olsa da birtakım fikir ayrılıkları da yaģanmaktadır. R. V. Ġezuitova, S. M. Bondi gibi araģtırmacılar yedi masalın kaynağını Arina Radionovna ya bağlarken, diğer araģtırmacılar özellikle M. K. Azadovski ve V. Ġ. ÇernıĢev dadısının sözlerinden birkaç masalın kaleme alındığını, diğer masalların kaynağının ise baģka yerlerden geldiğini savunurlar. PuĢkin, Rus halk masallarıyla Rus masal derleme kitaplarından ve sözlü olarak halkın ağzından tanıģsa da kendi yazdığı masalların konularını genellikle yabancı kaynaklardan almıģtır. PuĢkin masallarında sadece halk masallarından değil, aynı zamanda edebi masallardan da yararlanır. Tercüman, edebiyatçı ve Rus Ģairi A. Ahmatova tarafından tespit edildiği gibi Altın Horoz masalının temelinde Amerikan yazarı olan Ġrving in ( ) Arap Müneccim Efsanesi (Легенда об арабском звездочете) yer alır. Çar Saltan, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır adlı masalları daha önceki edebi masalların konularından yola çıkılarak yazılır. ġairin sadece Papaz ile Yardımcısı Balda masalının halk edebiyatından yani Arina Radionovna nın anlattıklarından kaleme alındığı kabul edilir. PuĢkin in folklor anlayıģı çok geniģti. O sadece Rus folkloruna değil, Batı Avrupa folkloruna da baģvurur. ġair masallarının kaynağını edebi ve halk masalları olarak ayırmasa da konularını yabancı ve Rus olmak üzere ayırmaktaydı. PuĢkin konuyla ilgili Ģu yorumda bulunur: Kimi eleştirmenler halkçılığın yerli geçmişten malzemelerin seçimiyle oluştuğunu sanar, diğerleri ise halkçılığı kelimelerde görür, yani düşüncelerini Rusça açıklayıp Rusça ifadeler kullandıkları için sevinirler. (Один из наших критиков, кажется, полагает, что народность состоит в выборе предметов из отечественной истории, другие видят народность в словах, т. е. Радуются тем, что изьясняяся по-русски употребляют русские выражения). 120 ġaire göre bir masalın halk masalı olabilmesi için mutlaka Rus masal malzemesinden oluģması gerekmez, ona göre önemli olan ödünç alınan konuda Rus 119 Ġnternet: Царство славного Салтана. К юбилею книги А. С. Пушкина. Web: adresinden 15 Ağustos 2014 te alınmıģtır. Фин, Л. (1937). a.g.m., 85.

77 66 ruhunu yansıtabilmektir. Bunun en güzel örneği Balıkçı ile Balık adlı masalıdır. Bu masalın Rus kaynaklarından doğmadığı düģüncesi uzun yıllar edebiyat dünyasında bilinmez iken günümüzde ise M. K. Azadovski nin araģtırmasından sonra Balıkçı ile Balık masalının kaynağı Alman masalcı Grimm KardeĢler e dayandırılır. PuĢkin in her masalının tek tek kaynağını araģtırmaya çalıģacak olursak Ģu unsurlar ortaya çıkmaktadır: Çoğu araģtırmacının türkü veya bılina 121 olarak değerlendirdiği PuĢkin in DiĢi Ayı adlı masalı yazarın ilk masallarından biridir. Yazarın masallarını derleyen ve analiz eden A. Jelanski, Ģairin bu masalda geniģ bir toplumsal eleģtiri yapmak istediğini düģünür. Fakat masal bitirilmediğinden bunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. DiĢi Ayı adlı masalının kaynağı V. S. Miller in ifadesiyle KuĢlar Destanı (Старина о птицах) adlı Rus destanına dayanır. ġairin bu masalı sözlü olarak bir yerde duyduğunu ve sonradan bu masalı kaleme aldığını söylemek oldukça zordur, fakat onun yararlanabileceği yazılı kaynağı belirtmek mümkündür. Yazarın kütüphanesinde masalcı Çulkov un eserinin bulunması onun bu kitaptan yararlanmıģ olabileceğini gösterir. Fakat Çulkov un eserinde hayvan değil kuģ isimleri yer almaktadır, bu da Ģairin masalının son bölümü için kaynak edindiğini diğer bölümler için ise farklı kaynaklardan yararlandığı düģüncesini uyandırır. 3 Eylül 1831 de eģi Nadejda Gonçarova ile Tsarskoye Selo da bulunduğu sıralarda PuĢkin P. A. Vyazemski ye Ģu satırları yazar: Birkaç gün önce 1000 mısradan oluşan bir masal çıkardım, diğeri ise karnımda gurulduyor ( на днях испразнился сказкой в тысяча стихов; другая в брюхе бурчит). 122 Burada 996 mısradan oluģan Çar Saltan ve muhtemelen Balıkçı ile Balık adlı masallar kastedilmektedir. Çar Saltan ilk defa Ģair daha hayattayken A. S. PuĢkin ġiirleri adlı eserde yayımlanır. Ġddiaya göre PuĢkin bu masalı V. A. Jukovski ile bahis üzerine kaleme alır ve bu bahis sonucu Ģairin Çar Saltan, ġanlı ve Güçlü Oğlu Gvidon Saltanoviç ile MuhteĢem Kuğu Prenses ve A. Jukovski nin yazdığı Çar Berendey, Oğlu Prens Ġvan, Ölümsüz KoĢey in Hileleri ve Kızı Prenses Marya nın Bilgeliği (Сказка о Царе Берендее, о сыне его Иване Царевиче, о хитростях Кощея Бессмертного о премудрости Марьи Царевны, Кощеевой дочери) baģlıklı iki güzel masal ortaya çıkar. ġairin bu masalı o kadar baģarılı olur ki V. A. 121 Bılina (Былина): Kahramanların yiğitliğini anlatan ve yüzyıl Rusya sının yaģam tarzını yansıtan vatansever Ģarkılar, destanlar. adresinden tarihinde alınmıģtır. 122 Ġnternet: Пушкин П. А.Вяземскому. Web: adresinden 9 Temmuz 2014 te alınmıģtır.

78 67 Jukovski bile galibiyetini kabul eder ve PuĢkin e Galip öğrenciye mağlup öğretmenden (Победителю ученику от побежденного учителя ) 123 notuyla bir resim hediye eder. Söz konusu masalın kaynağı oldukça karıģıktır. Çar Saltan masalı üzerine Ģairin çalıģma defterlerinde farklı yıllarda kaleme alınan üç not bulunmaktadır: 1. KiĢinev de bulunduğu döneme ait çalıģma defterindeki not: (1822) 2. Arina Radionovna nın sözlerinden baģlığı altında yer alan not: (1824) yılına ait not. Birinci notla ilgili çeģitli yorumlar mevcuttur. V. E. YakuĢkin ve birçok araģtırmacı bu notu 1822 yılında PuĢkin in KiĢinev de bulunduğu dönemde kaydedildiğini düģünürken, N. O. Lerner daha sonra ise S. A. Fomiçev bu notun yılında yani Mihaylovskoye de kaleme alındığı ve KiĢinev defterine sonradan eklendiği yönünde görüģlere sahiptir. Azadovski kâhin (оракул), kayık (ладья), fırtına (буря), savaş ilanı (объявление войны) gibi ayrıntılara dayanarak bu notu yazılı bir kaynaktan yapılan kısa özet (краткая конспективная запись какого-то книжного источника) olarak değerlendirir. S. A. Fomiçev ise A. S. PuĢkin eserlerinin son derleme çalıģmasında bu notu Rus Halk Masalları Notları (Записи Русских народных сказок) baģlığı altında yayınlayarak altında Ģu açıklamada bulunur: Bu not muhtemelen yıllar arası, Arina Radionovna nın sözlerinden 836 No lu defterine kaydedildi. (Запись «...», сделанная, очевидно «...», в гг., ранее других сказок, записанных от А. Радионовны в тетради ПД. N 836). Arina Radionovna nın sözlerinden baģlığı altındaki ikinci notu Azadovski, Arina Radionovna nın sözlerinden kaleme alınan Rus halk masalı olarak değerlendirir yılına ait notu ise Azadovski yazılı bir kaynaktan alınan not (запись книжного происхождения) olarak değerlendirir ve iki ihtimal öne sürer: Elimizdeki bu yazı ya şiirle düz yazının sıralandığı bir masal metninin deneme çalışmasıdır, ya da yabancı bir kaynaktan yapılan bir çeviridir. (Или перед нами попытка создать текст сказки, в которой бы чередовалась поэтическая и прозаическая форма, или 123 Ġnternet:Таксанов, A. Победителю ученику от побежденного учителя. Web: adresinden tarihinde alınmıģtır.

79 68 же перевод какого-то иностранного источника). 124 Ġkinci ihtimalin daha ağır bastığı dile getirilir. Ona göre PuĢkin in yararlandığı yabancı kaynaklar Ģunlardır: Fransız klasik masalın yazarları olan Madam d Aulnoy un derlemesiyle yayılan ve Ġtalyan yazarı olan Straparola nın HoĢ Geceler (Le piacevoli notti) eserinden alınmıģ bir hikâye ve Fransız çevirmen A. Galland ın yılında Fransızcaya tercüme ettiği Bin Bir Gece Masalları eseridir. Azadovski, Galland ın konusunun Ģairin üçüncü notuyla çok yakın olduğuna dikkat çekmektedir. T. G. Ġvanova gibi Azadovski nin düģüncesine katılmayan araģtırmacılar bu üçüncü notta Çar Saltan adlı masalın çok net belirdiğini, dolayısıyla bunu masalın karalama çalıģması, ilk planı, yani masalın ilk versiyonu olarak değerlendirirler te kaleme alınan not PuĢkin in masalının asıl metnine en yakın olanıdır. Damat adlı masalın kaynağı hakkında bir Ģeyler söylemek oldukça zordur. Kaynağı tespit edilmediğinden bu konu araģtırılmaya açıktır. Balıkçı ile Balık adlı masalın kaynağı konusunda çeģitli görüģler mevcuttur. Bugüne kadar bu eserin kaynağı olarak Afanasyev in derleme çalıģmasından Balıkçı ile Balık, Grimm KardeĢleri nin Balıkçı ile Karısı (Von Fischer und seiner Frau) ve Grimm KardeĢleri nden esinlenerek E. B. Kulman ın yazdığı aynı isimli Balıkçı ile Karısı (The Tale of the Fisherman and Fish) adlı masallar gösterilir. Bu masalın konusu PuĢkin e sonra da Afanasyev e Dal tarafından aktarıldığı yönünde iddialar var, fakat bu iddia L. N. Maykov, M. K. Azadovski ve N. F. Sumtsov gibi araģtırmacılar tarafından reddedilir. Balıkçı ile Balık adlı masalın kaynağını Afanasyev in eserinden Balıkçı ile Balık adlı masalı olduğu yönündeki görüģe M. K. Azadovski katılmamakla birlikte tıpa tıp aynı masalı yazmak, hatta çalıntı yapmak PuĢkin in kiģiliğine ters düģtüğünü düģünerek bu iddiayı reddeder. A. R. Volkov, PuĢkin in Balıkçı ile Balık masalın içeriği ile olan benzerlikten dolayı tüm bilinen masalların metinlerini ayrıntılı bir Ģekilde inceledikten ve karģılaģtırdıktan sonra, söz konusu masalların doğrudan veya dolaylı Ģairin Balıkçı ile 124 Азадовский М. К. (1936). Источники сказок Пушкина. Пушкин: Временник Пушкинской комиссии / АН СССР. Ин-т литературы, Изд-во АН СССР, (1), Москва, 152

80

1 k КОМПАС/ mpas PUSULA 3 (53) Осень 2015 Sonbahar, Yıl: 13 Sayı: 53 Rusya nın bütün renkleri

2 реклама реклама

3 реклама

4 ORTAK TARİHİMİZDEN Rus dilinin en önemli şairi Aleksandr Sergeyeviç Puşkin i Erzurum yolculuğunun öyküsü/ Один из первых русских туристов, открывших для себя Турцию, стал... А. Пушкин. Где же он побывал? 8 НОВЫМИ ТРОПАМИ Правда, приятно в выходнфе выбраться из шумного мегаполиса и отправиться за город, отдохнуть от суеты? Стамбульцы тоже так считают! Поедем с ними - исследовать Подстамбулье! 16 UNUTUMAYANLAR Lidya Arzumanova... Kader onu memleketinden kopardı ama mutlu olacağı yeni bir memleket armağan etti. Devrimden kaçıp geldiği Türkiye de balenin öncülerinden olan büyük sanatçıyı unutmadık. 22 DERİN RUSYA Tatyana, Svetlana, Marina, Nataşa, Olga... Çocuklarımız, eşlerimiz, dostlarımız... Peki onların güzel Rusça isimlerinin anlamlarını biliyor muyuz? Efsaneleri ile, kökenleri ile NOT DEFTERİ реклама 5 yıl sonra gönlümde hala Moskova... Böyle diyor gazeteci Cenk Başlamış. 26 yıl Sovyet coğrafyasında görev yaptıktan sonra döndüğü İstanbul dan Moskova ya bakıp yazdı. 28 РЕДКОСТИ Это необычное животное - настоящая королева среди кошек! И дело не только в ее внешности и необычных разноцветных глазах. Ванская кошка не перестает удивлять всех до сих пор! 56

5 Прежде всего диалог Случаются периоды, когда колесо истории начинает вращаться быстрее обычного. Когда мы смотрим на глобальные проблемы, мы понимаем, что снова переживаем такой период. Региональные кризисы требуют срочного разрешения. Иначе есть риск, что те пожары, которые кажутся «локальными», распространятся повсюду. Первое условие, которое необходимо соблюдать, чтобы снизить риски и найти путь к исправлению ситуации, - это диалог. Даже если у нас разные взгляды, общаясь, мы договоримся. Мы должны договориться. И сейчас то время, когда мы должны поддерживать такой диалог между Россией и Турцией. Именно поэтому так важен был приезд Эрдогана на открытие мечети в Москве и предстоящий визит Путина на саммит «Большой двадцатки» в Анталье. А еще важнее объявление о том, что до конца года состоится собрание Российско-турецкого Совета сотрудничества высшего уровня. Снова для глав государств на первый план выйдут отношения. Турция и Россия две дружественные страны, которые достаточно сильны, чтобы преодолеть любые трудности. Главное не прекращать вести диалог. ЖУРНАЛ Деловое сотрудничество КОМПАС 4/2015 (53) Осень 2015 Издается с октября 2002 г. Выходит один раз в три месяца Главный редактор Ксения Арцыбашева Учредитель и Издатель: ООО «Туркрус» Адрес Редакции: , г.москва, Мичуринский Проспект, 5 Телефон : +7(495) [email protected] Издание зарегистрировано в Министерстве РФ по делам печати, телерадиовещания и средств массовых коммуникаций. Свидетельство о регистрации ПИ ФС от Отпечатано в типографии ООО «Форте Пресс» , Москва, Егорьевский проезд, 2-А, стр.11 Распространяется бесплатно Türk-Rus İşbirliği İçin PUSULA Yıl: 13, Sayı: 53 (Sonbahar 2015) Yazı İşleri Müdürü: Ksenia Artsıbaşeva 6 Önce diyalog Tarihin tekerleğinin olağandan hızlı döndüğü dönemler olur. Küresel sorunlara baktığımızda yine böyle bir dönemden geçtiğimizi anlıyoruz. Bölgesel krizler acil çözüm bekliyor. Aksi takdirde bölgesel gibi görünen yangınların daha da yayılması riski yüksek. Riskleri azaltmak, çözüm yolu bulmak için ilk şart diyalog. Bakış açıları farklı olsa da, konuşa konuşa anlaşacağız. Anlaşmalıyız. Türkiye-Rusya ilişkilerinde de bu diyaloğun canlı tutulması gereken bir süreçteyiz. Erdoğan ım cami açılışı vesilesi ile Moskova ya gelmesi, Putin in G-20 zirvesi için Antalya ziyareti bu açıdan önemli. Daha da önemlisi yıl sonuna kadar Türkiye- Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi ÜDİK in Rusya da toplanacağının ilan edilmesi. Yine devlet başkanları öncülüğünde ilişkiler enine boyuna masaya yatırılacak. Türkiye ile Rusya her sorunun üstesinden gelecek güçte iki dost ülke. Yeter ki diyaloğumuz kesintisiz sürdürmeye devam edelim. Reklam başvuruları için telefon: Moskova +7 (495) [email protected] Rus-Türk İşadamları Birliği nin (RTİB) işbirliği ile yayınlanmaktadır RTİB adresi: Sredniy Ovçinnikovski Pereulok 8,Kat 4 Moskova, Rusya Federasyonu Tel/Faks (495) (pbx) web: [email protected] Pusula da yayınlanan yazılardan sadece kaynak gösterilerek özet alıntı yapılabilir. реклама

6 ORTAK TARİHİMİZDEN 8 ПУТЕШЕСТВИЕ ПУШКИНА В ЭРЗУРУМ «Я научился у Пушкина многому, но главное искусству не стареть». Назым Хикмет PUŞKİN İN ERZURUM YOLCULUĞU В осток, Догу, Ориент, Шарк... Как бы его ни называли, Восток это источник, от которого питаются все культуры. Запад всегда воспринимал его как нечто отличное, далекое, но всегда восхищался им и пользовался его богатствами. Для России же Восток имеет другое значение. Восток для русских ближе Запада. В своей книге «Дорога в Арзрум» С. В. Сопленков пишет так: «Для большинства жителей Западной Европы слово «Восток» прежде всего означает заморские колонии или великолепную Османскую империю, т. е. места, на сотни и тысячи километров удаленные от их домов. В России все обстоит по-другому. Русское государство с XVI в. начало прирастать азиатскими землями, поэтому для русских Восток никогда не был далекой экзотикой...» В некоторых странах писатели и поэты питают свое творчество не только из источника своей собственной культуры, но и культур других стран. Русская литература входит в эту категорию с точки зрения стремления Puşkin den birçok şey öğrendim, ama öğrendiklerimin başında kocalmamak sanatı gelir. Nazım Hikmet D oğu, Vostok, Orient, Şark Ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın, doğu bütün kültürlerin beslendiği ortak bir kaynaktır. Batı, doğuyu hep farklı, hep kendinden uzak görmüş, fakat onunla beslenmekten, ona hayranlık duymaktan geri kalmamıştır. Rusya için ise doğu, daha farklı bir anlama sahiptir. Doğu, onlara Avrupa dan daha yakındır. S. V. Soplenkov, Doroga v Arzrum (Erzurum a Giden Yol) adlı eserinde şöyle yazar. Batı Avrupa sakinlerinin çoğunluğu için doğu kelimesi, her şeyden önce deniz ötesi koloniler veya müthiş Osmanlı İmparatorluğu nu tanımlamaktadır, yani evlerinden yüzlerce ve binlerce kilometre uzaktaki bölgeleri. Rusya da durum farklıdır. Rusya devleti 16. Yüzyıl dan itibaren bünyesine Asya bölgelerini de almaya başlamış, bu yüzden de doğu, Ruslar için hiçbir zaman uzak bir egzotizm olmamıştır... Bazı ülkelerin yazarları ve şairleri, kendi ülkelerinin kültürlerinden olduğu kadar, başka ülkelerin kültürlerinden de beslenir. Toplumunu познакомить читателя с разными культурами и идеями. Примером таких литературных деятелей служат, в первую очередь, Толстой, Лермонтов, Пушкин. В русской литературе именно Пушкин впервые правдиво описал Восток, тема которого нашла отражение больше всего в его стихах. Пушкин одновременно является и первым поэтом, который описал настоящую Россию. Он рассказал о русском человеке и крестьянине в реалистической манере, непривычной для того времени. Поэт сделал обычного человека героем своих произведений, правдиво описывая его положение по отношению к знати. Александр Сергеевич Пушкин родился 26 мая 1799 г. в Москве и ушел из жизни 29 января 1837 г. после ранения на дуэли, когда ему было всего 37 лет. За эту короткую жизнь поэт успел создать много произведений, и некоторые критики считают его создателем русского литературного языка. Пушкин, родившийся в семье потомственного дворянина, к восьми годам выучил французский, а позднее несколько других европейских языков. Знакомство с западной культурой с юного возраста способствовало тому, что в творчестве своем он стал ориентироваться не на Запад, а на Восток. Первым произведением Пушкина в прозе стала повесть «Арап Петра Великого», которую он начал в 1827 г. Героем этого произведения стал прадед поэта. «Арап» - это темнокожий мальчик, которого русский посол Толстой купил во время службы в Османской империи и отослал в Россию. Так получилось, что пути прадедов двух великих русских литераторов пересеклись... И купил предок Толстого предка Пушкина не где-нибудь, а в Стамбуле. Турецкое или, в более общем смысле, восточное влияние отчетливо прослеживается в стихах поэта, придавая им особую чувствительность. Известно, что Пушкин записал множество турецких песен и стихов со слов Калипсо Полихрони, гречанки из Стамбула, переехавшей в Россию. И тогда был он в нее влюблен Поэт с юности мечтал совершить заграничное farklı kültür ve düşüncelerle tanıştırma görevini başarıyla yerine getiren Rus yazar ve şairler arasında ilk akla gelenler Tolstoy, Lermantov ve Puşkin dir. Rus edebiyatında doğuyu ilk defa gerçekçi çizgilerle işleyen Puşkin in özellikle şiirleri, doğulu konuların etkisi altındadır. Puşkin, aynı zamanda gerçek Rusya yı ele alan ilk şairlerden biridir. Rus insanını, Rus köylüsünü o güne kadar alışılmadık gerçekçi bir formda anlatır. Şair, sıradan insanları konu etmenin yanı sıra, soylu denen insanların içinde bulundukları durumu da gerçek gözlemlere dayanarak dile getirir. 26 Mayıs 1799 da Moskova da doğan Puşkin, 29 Ocak l837 de, henüz 38 yaşındayken bir düelloda hayatını kaybeder. Kısa yaşamına pek çok eser sığdıran şair, bazı eleştirmenler tarafından Rus edebiyatının kurucusu olarak da görülür. Baba tarafından soylu bir aileden gelen şair, sekiz yaşındayken Fransızca yı, daha sonra da diğer batı dillerini öğrenmiştir. Onun batı kültürüyle küçük yaşta tanışması, sanatını batı kültürüne değil doğuya çevirmesine neden olmuştur. Puşkin in nesir olarak yazdığı ilk eser, 1827 yılında başladığı, Büyük Petro nun Arabı dır. 9

7 путешествие, но был лишен такой возможности из-за своей критики властей. Правда, после начала русско-турецкой войны в 1829 г. ему было разрешено отправиться в действующую армию. В 1839 г. был опубликован сборник его очерков «Путешествие в Арзрум», который имеет особое значение, так как в нем описаны впечатления поэта во время первого путешествия за пределы России. С. В. Сопленков так пишет об этом в предисловии к своей книге, в которой исследует понятие Востока для России: «Дорога в Эрзурум... Это дорога для русского в Азию. Мы привыкли видеть ее глазами Пушкина. В его произведении этот город и это путешествие приобретают символическое значение. Для поэта Эрзурум олицетворяет весь Восток. Здесь Пушкину удалось получить наконец «настоящие впечатления о Востоке» и пережить разочарование в «восточной роскоши». Дорога в Эрзурум это символ пути для русских в Азию, их отношений с восточным миром». Участие поэта в походе русской армии на Эрзурум в 1829 г. дало ему возможность своими глазами увидеть тот Восток, о котором он столько слышал и так много читал. Четвертая и пятая главы произведения полностью посвящены Эрзуруму. Вот небольшая цитата из книги «Путешествие в Арзрум во время похода 1829 года», которая была переведена на турецкий язык поэтом Атаолом Бехрамоглу: «Арзрум... основан около 415 году, во время Феодосия Второго, и назван Феодосиополем. Никакого исторического воспоминания не соединяется с его именем. Я знал о нем только то, что здесь, по свидетельству Гаджи-Бабы, поднесены были персидскому послу, в удовлетворение какой-то обиды, телячьи уши вместо человечьих. Арзрум почитается главным городом в Азиатской Турции. В нем считалось до жителей, но, кажется, число сие слишком увеличено. Дома в нем каменные, кровли покрыты дерном, что дает городу чрезвычайно странный вид, если смотришь на него с высоты. Главная сухопутная торговля между Европою и Востоком производится через Арзрум. Но товаров в нем продается мало; их здесь не выкладывают, что заметил и Турнфор, пишущий, что в Арзруме больной может умереть за невозможностию достать ложку ревеня, между тем как целые мешки оного находятся в городе. Не знаю выражения, которое было бы бессмысленнее слов: азиатская роскошь. Эта поговорка, вероятно, родилась во время крестовых походов, когда бедные рыцари, оставя голые стены и дубовые стулья своих замков, увидели в первый раз красные диваны, пестрые ковры и кинжалы с цветными камушками на рукояти. Ныне можно сказать: азиатская бедность, азиатское свинство и проч., но Puşkin in bu eserinde kahramanı büyük dedesidir. Petro nun Arabı olarak tanımladığı dede, Osmanlı ya giden ilk Rus elçisi Tolstoy tarafından satın alınan ve Rusya ya gönderilen siyahî bir çocuktur. Tolstoy ve Puşkin gibi iki dev yazarın büyük dedeleri de, yaşamlarının bir döneminde karşılaşmıştır böylece Dede Tolstoy un, dede Puşkin i bir köle olarak satın aldığı yer, İstanbul - dur. Puşkin deki Türk etkisi, şiirlerinde belirgin şekilde görülür. Türk ya da daha genel bir tanımlamayla doğu etkisi, Puşkin in şiir sanatına farklı bir duygusallık kazandırır. Şairin, Türkiye den Rusya ya göçen Kalipso Polihroni adlı İstanbullu bir Rum kızından çok sayıda Türkçe şarkı ve şiir öğrendiği bilinmektedir. Şair, bu İstanbullu kıza aşıktır da aynı zamanda. Hayatı boyunca yurt dışına çıkmayı arzulayan şair, Çarlık yönetimine yönelttiği eleştirel bakış yüzünden böylesi bir haktan mahrum bırakılmış; ancak 1829 yılında çıkan Rus-Osmanlı savaşı nedeniyle cepheye gönderilmesine izin verilmiştir yılında yayınlanan Erzurum Yolculuğu, şairin ilk yurt dışı gözlemlerini yansıtması açısından ayrı bir değere sahiptir. Soplenkov, Rusya da doğu kavramını incelediği çalışmasının önsözünde şöyle yazar. Erzurum yolu (...) Rus un Asya ya yoludur. Biz bu yolu Puşkin in gözleriyle görmeye alıştık. Onun eserinde bu şehir ve yolculuk sembolik bir anlam kazanmaktadır. Erzurum şair için bütün doğuyu temsil eder. Burada Puşkin gerçekçi doğu izlenimleri ne ulaşmayı ve doğu görkemi ndeki hayal kırıklığını yaşamayı başarır. Erzurum yolu, Rusların Asya ya girişinin ve onların doğu dünyasıyla kurduğu ilişkinin sembolüdür. Şairin 1829 yılında Rus ordusunun Erzurum a yaptığı sefere katılması, o güne kadar kulaktan duyduğu ve farklı kaynaklardan okuduğu doğuyu kendi gözleriyle görmesini sağlar. Eserin dördüncü ve beşinci bölümü bütünüyle Erzurum a ayrılmıştır. İşte Erzurum Yolculuğu kitabından kısa bir bölüm. Kitabın çevirisi, şair Ataol Behramoğlu na ait. Erzurum; aşağı yukarı 415 yılı sıralarında İkinci Feodosya zamanında kurulmuş ve Feodosiopol diye adlandırılmıştı. Adıyla hiç bir tarihsel anı birleşmiyor. Bildiğim tek şey, Hacı Baba nın tanıklığına göre, bir hakaret dolayısıyla özür dilemek için burada İran elçisine insan kulağı diye dana kulağı sunulmuş olmasıdır. Erzurum, Asya Türkiye sinin en önemli kenti sayılıyor. Nüfusunun i bulduğu söyleniyorsa da, sanırım abartılmış bir rakam bu. Evler taştan yapılmış. Damlar çimle kaplı. Yüksekten bakınca kente tuhaf bir görünüş veriyor bu. Avrupa yla Doğu arasındaki başlıca kara Ticaret yolu Erzurum dan geçiyor. Fakat kentte çok az mal satılıyor. Malları burada ortaya dökmüyorlar. Tournefort un yazdığı gibi, Erzurum da bir hasta bir kaşık râvent (bedeni güçlendirici bir bitki) bulamadığı için ölebilir. Oysa kentte çuval çuval râvent vardır. Asya görkemi sözünden daha anlamsız bir şey bilреклама 10

8 роскошь есть, конечно, принадлежность Европы. В Арзруме ни за какие деньги нельзя купить того, что вы найдете в мелочной лавке первого уездного городка Псковской губернии. Климат арзрумский суров. Город выстроен в лощине, возвышающейся над морем на 7000 футов. Горы, окружающие его, покрыты снегом большую часть года. Земля безлесна, но плодоносна. Она орошена множеством источников и отовсюду пересечена водопроводами. Арзрум славится своею водою... Но фонтанов везде множество. У каждого висит жестяной ковшик на цепи, и добрые мусульмане пьют и не нахвалятся......мечети низки и темны. За городом находится кладбище. Памятники состоят обыкновенно в столбах, убранных каменною чалмою. Гробницы двух или трех пашей отличаются большей затейливостию, но в них нет ничего изящного: никакого вкусу, никакой мысли... Один путешественник пишет, что изо всех азиатских городов в одном Арзруме нашел он башенные часы, и те были испорчены». Еще при жизни поэта признавали гением. Не зная Пушкина, трудно осознать, что такое русская литература, и какое культурное и социальное развитие претерпела Россия за последние несколько столетий. Завершим эту главу, посвященную Пушкину, словами Назыма Хикмета: «Я научился у Пушкина многому, но главное искусству не стареть». miyorum. Bu deyim Haçlı Seferleri sırasında çıkmış olmalı. Kalelerinin çıplak duvarlarını, meşe odunundan sandalyelerini bırakarak sefere katılan ve Doğunun kırmızı divanlarını, renk renk halılarını, kabzaları renkli taşlarla süslü hançerlerini görünce gözleri kamaşan yoksul şövalyelerin işidir bu. Bugün Asya yoksulluğundan, Asya ilkelliğinden söz edilebilir ancak. Görkem, hiç kuşkusuz, Avrupa nın sahip olduğu bir şeydir artık, Pskov ilinin ilk taşra kentindeki küçük bir bakkal dükkanında bulabileceğiniz herhangi bir şeyi, Erzurum da dünyanın parasını dökseniz satın alamazsınız. Sert bir iklimi var buranın. Kent denizden ayak yükseklikte bir vadiye kurulmuş. Çevredeki dağlar yılın büyük bir kısmında karla örtülüdür. Ormansız, fakat bitek bir toprağı var. Her yandan kaynaklar fışkırıyor; her yerde su kemerlerine rastlıyorsunuz. Erzurum da çeşmeden bol bir şey yok. Her birinin üstünde bir zincire bağlı teneke taslar asılı. İnançlı müslümanlar bu taslardan su içiyor, Tanrıya şükürler ediyorlar. Mescitler basık ve karanlık. Mezar taşlarının üstünde yine taştan yapılma sarıklar yükseliyor. Bir kaç paşa türbesi farklı işçilikleriyle hemen göze çarpıyor. Fakat bunların yapımında da kaba bir zevkin egemen olduğunu görüyorsunuz. Bir gezgin, Asya kentleri içinde sadece Erzurum da bir saat kulesi bulunduğunu, onun da saatinin işlemediğini yazar. Puşkin yaşamaktayken de dâhi bir sanatçı olduğu, çağdaşlarınca teslim edilir. Sadece Rus edebiyatını değil, Rusya nın son birkaç yüzyıllık kültürel ve siyasal gelişimini Puşkin okumadan anlamak kolay değildir. Ve Puşkin e ayırdığımız bu bölümü, Nâzım Hikmet in bir yazısından alıntıyla bitirelim. Puşkin den birçok şey öğrendim, ama öğrendiklerimin başında: kocalmamak sanatı gelir. İKİ KIYI BİR DENİZ - Denizbank Yayınları - Orhun ŞERMİN, Perihan YÜCEL реклама 12

9 ORTAK TARİHİMİZDEN 14 Nazım Hikmet in soluğunu taşıyan tek Puşkin şiiri... Bazı şeyleri bilmek lazım... Kadriyle, kıymetiyle, ismiyle ve cismiyle... Unutmamak, hafızanın ateşini zaman zaman körüklemek lazım... Tıpkı Puşkin in ve Nazım Hikmet in şiirleri gibi. Ve de Nazım ın hayatındaki tek Puşkin çevirisi Kleopatra ve Aşıkları gibi... A leksandr Sergeyeviç Puşkin ( ) Rusçanın en büyük şairi ve yaygın ifadeyle Rus edebiyatının kurucusu... Nazım Hikmet Ran ( ) Türkçenin dünyada yankılanan sesi, edebiyatımızın en büyük şairlerinden biri... Nâzım Hikmet in Aleksandr Puşkin üzerine bir yazısını tekrar tekrar okumakta fayda var... Moskova yıllarındaki en yakın dostlarından Azeri edebiyatçı Ekber Babayev in yayına hazırladığı Bütün Eserleri nin 8. Cildinde yayınlanmış bir yazı de, ölümünden SEVİYORDUM SİZİ bir yıl önce kaleme aldığı Seviyordum sizi ve bu aşk belki yazıda Puşkin için şöyle İçimde sönmedi bütünüyle. diyor Nazım: Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi Ömrüm boyunca bir tek İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle. şiir çevirdim Türkçeye, Puşkin in bir şiirini. Puşkin i sinemada, tiyatroda seyrettim, Puşkin üstüne yazılmış kitaplar, biyografiler okudum ve her seferinde Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN yüreğim ağzıma geldi, aman Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU kendini öldürtecek diye ve her seferinde dehşetli bir keder duydum, Puşkin öldü diye. Yeryüzünde batısı, doğusu, kuzeyi, güneyi içinde, sevdiğin dört şair say deseler, bu dörtten biri Puşkin dir. Puşkin i on dokuzumdan altmışıma kadar artsız arasız sevdim, çünkü artsız arasız sevdalandım halkıma, bütün halklara, memleketime, bütün memleketlere ve dostlara, kadınlara. Puşkin den birçok şey öğrendim, ama öğrendiklerimin başında: kocalmamak sanatı gelir. Puşkin in sesini, güzel çevirileri ile Türkçede kulağımıza fısıladayan şairimiz Ataol Behramoğlu na kulak verelim. Cumhuriyet te, 24 Şubat 2001 de anlatıyor: (...)Nâzım ın Puşkin e duyduğu hayranlık bir şairin bir başka şaire duyduğu olağan yakınlık mı, yoksa daha derin kökleri olan bir duygu mudur? Bu sorumun yanıtını, kısa süre önce Puşkin üzerine yaptığım ayrıntılı bir çalışma sırasında buldum. Puşkin şiirinin Nâzım Hikmet şiiri üzerinde etkisinin, XX. yüzyıl Rus modernizmi ve özellikle de Mayakovski şiirinden çok Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi. Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün. Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin. daha açık ve belirgin olduğunu gördüm. Ciddi, ayrıntılı bir çalışma gerektiren ve başka örneklerle de desteklenmesi gereken bu saptamamı burada özetleyecek olursam, Puşkin in Poltava adlı tarihsel konulu destanında bir idam günü öncesindeki gecenin betimlendiği son bölümle Şeyh Bedrettin Destanı nın ünlü son bölümü arasında dikkat çekici bir benzerlik görülüyor. Yine Poltava daki Büyük Petro ve savaş sahneleri betimleriyle Kuvayı Milliye deki Mustafa Kemal ve savaş sahnesi betimlemeleri arasındaki yöntem ve kurgu benzerliklerinden söz edilebilir. Bu benzerlikler Nâzım Hikmet in (anadili Rusça olmayan biri için okunup anlaşılması Mayakovski ye göre daha az güç olan) Puşkin i derinlemesine okuduğunu ve ondan etkilendiğini gösteriyor. Kompas ın bu sayısında edebiyat dostları ile, işte bu önemli şiiri paylaşmak istedik. Puşkin in 1828 den yankılanan sesinin Nazım ın soluğuna karıştığı o şiirle... Puşkin i Kelopatra ve Aşıkları şiiriyle. KLEOPATRA VE ÂŞIKLARI Saray pırıl pırıl. Şarkıcılar hep bir ağızdan Destan okuyorlardı, filâvta ve rubabın akışıyla. Melike sesiyle ve bakışıyla Canlandırıyordu ziyafeti ihtişam içinde. Gönüller sürükleniyordu onun tahtına doğru Fakat altın tasın önünde, O, birdenbire daldı derinlere Mucizeli başını, omuzuna eğip durdu. Ve şimdi muhteşem ziyafet sanki uyukluyordu, Davetliler susmuştu. Şarkıcılarda ne ses, ne seda vardı! Ama işte, eğilen başını O kaldırdı yine, Işıklı bir yüzle başladı sözlerine: Mutluluğunuz sizin, benim aşkımdadır, Dinleyin beni, ben dilersem eğer, siz Benimle bir olabilirsiniz. İhtiras alışverişine kim giriyor, kim? Aşkımı satıyorum ben, Hayatı pahasına bir gecemi benim Söyleyin, kim satın alacak içinizden? Sustu ve korku sardı herkesi, Yürekler burkuldu şehvetle O, yüzünde soğuk bir cüretle Dinlemektedir şaşkın mırıltıları Ve küçümseyen bakışlarını ağır ağır Hayranlarının üstünde dolaştırmaktadır. Birden bir insanın çıkışıyla yarıldı kalabalık Onun peşinden geldi iki kişi daha Duruşları pervazdı, gözbebekleri ışık. Melike karşılıyor gelenler ve böylece Alışveriş bitiyor: satın alınıyor üç gece. Ölüm odasıdır çağıran onları artık. Şimdi kutsal kâhinler Donakalmış davetliler önünde Uğursuz kâseden Sıra kur asını çekiyor birer birer. Birinci Flavius, son Roma bölüğünde En yırtıcı asker. Çıldırtabilirdi onu Katlanmak bir kadının azametine, O kabul etmişti zevkin meydan okuyuşunu, Kızgın kavga günlerinde koşar gibi Düşmanın davetine. İkinci, Kriton, genç hakim, Epikür bahçelerindendi, Kharite lerin, Kıbrıs ın, Amur un Şairi ve hayranlarındandı. Üçüncü, yeni açmış bir bahar çiçeği gibi Okşuyordu gözü ve kalbi. Ünlü değildi, adı asırlarda tutmamıştı yer; Yavaşça gölgeliyordu Dudaklarını ilk tüyler; Genç yüreğinde tecrübesiz gücü Kaynıyor ihtirasla; Heyecan ışıldıyor gözlerinde. Mağrur Melike hüzünlü bakışlarını; Dondurdu onun üzerinde. -Ant içerim Ey zevklerin anası, Mislini görmediğin gibi hizmet edeceğim sana. Satılık bir cariye gibi gireceğim, Kandırıcı ihtirasların odasına. Dinle beni, gücü büyük Kıbrıslı sen, Ve siz yer altı hükümdarları, Ey gazaplı Ayda nın ilahları, Yemin ederim ki, sabah şafak sökene kadar Arzularıma hükmedenleri, ben Tatlı ihtiraslarla doyuracağım, Ve bütün esrarlı aşk hünerleriyle Ve misilsiz bir rehavetle onları yoracağım. Ama, kızıl sabah ışıklarıyla, Sökünce ölümsüz şafak, Yemin ederim ki ölümün baltasıyla Bu bahtiyar başlar yuvarlanacak. Ve işte artık gün batıyor, Altın bir yay gibi doğuyordu ay. Örtüldü baygın gölgelerle İskenderiye de saray. Fıskiyeler coşuyor, meşaleler tutuştu. Buhurdanlar tütüyor ağır ağır, yer yer Dünya ilâhlarının bekliyor emirlerini Tatlı, ihtiraslı serinlikler. Sessiz ve ihtişamlı karanlıkların, Gönlü çeken mucizeleri arasında, Ve gölgesinde erguvani perdelerin Işıldıyordu altın oda 1828 Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN Çeviri: Nâzım HİKMET Александр Пушкин «КЛЕОПАТРА» Чертог сиял. Гремели хором Певцы при звуке флейт и лир. Царица голосом и взором Свой пышный оживляла пир; Сердца неслись к ее престолу, Но вдруг над чашей золотой Она задумалась и долу Поникла дивною главой... И пышный пир как будто дремлет: Безмолвны гости. Хор молчит. Но вновь она чело подъемлет И с видом ясным говорит: - В моей любви для вас блаженство. Блаженство можно вам купить... Внемлите ж мне: могу равенство Меж нами я восстановить. Кто к торгу страстному приступит? Свою любовь я продаю; Скажите: кто меж вами купит Ценою жизни ночь мою? - Рекла - и ужас всех объемлет, И страстью дрогнули сердца. Она смущенный ропот внемлет С холодной дерзостью лица, И взор презрительный обводит Кругом поклонников своих... Вдруг из толпы один выходит, Вослед за ним и два других. Смела их поступь; ясны очи; Навстречу им она встает; Свершилось: куплены три ночи, И ложе смерти их зовет. Благословенные жрецами, Теперь из урны роковой Пред неподвижными гостями Выходят жребии чредой. И первый - Флавий, воин смелый, В дружинах римских поседелый; Снести не мог он от жены Высокомерного презренья; Он принял вызов наслажденья, Как принимал во дни войны Он вызов ярого сраженья. За ним Критон, младой мудрец, Рожденный в рощах Эпикура, Критон, поклонник и певец Харит, Киприды и Амура. Любезный сердцу и очам, Как вешний цвет едва развитый, Последний имени векам Не передал. Его ланиты Пух первый нежно отенял; Восторг в очах его сиял; Страстей неопытная сила Кипела в сердце молодом... И грустный взор остановила Царица гордая на нем. - Клянусь, о матерь наслаждений, Тебе неслыханно служу, На ложе страстных искушений Простой наемницей всхожу. Внемли же, мощная Киприда, И вы, подземные цари, О боги грозного Аида, Клянусь - до утренней зари Моих властителей желанья Я сладострастно утомлю И всеми тайнами лобзанья И дивной негой утолю. Но только утренней порфирой Аврора вечная блеснет, Клянусь - под смертною секирой Глава счастливцев отпадет. И вот уже сокрылся день. Восходит месяц златорогий. Александрийские чертоги Покрыла сладостная тень. Фонтаны бьют, горят лампады, Курится легкий фимиам, И сладострастные прохлады Земным готовятся богам. В роскошном сумрачном покое, Средь обольстительных чудес, Под сенью пурпурных завес, Блистает ложе золотое. 15

10 НОВЫМИ ТРОПАМИ 1. Галлиполи Стамбул чудесный город, и мало какой мегаполис может сравниться с ним по красоте. Но не менее прекрасны и его окрестности. Спросите у любого жителя Стамбула, и он вам назовет несколько замечательных мест неподалеку, где он обожает проводить выходные. Советуем и вам последовать его примеру и изучить «Подстамбулье»! Вы наверняка не раз слышали этот топоним. Еще бы! Ведь здесь прошло одно из важнейших событий Первой мировой войны Сражение при Галлиполи, когда австралийские и новозеландские войска схлестнулись в жестокой схватке с османской армией. Противостояние длилось с апреля по декабрь 1915 года. На полуострове Галлиполи вы найдете 14 памятных мест, которые подробно расскажут вам обо всех сражениях, которые произошли в те месяцы. Главное из них конечно, битва при Чанаккале, результатом которой стало образование Турецкой республики несколькими годами позже. Вы также увидите памятник и более 30 кладбищ, на которых покоятся останки воинов с обеих сторон Троя Если о Галлиполи вы теоретически могли и не слышать, то уж об этом-то месте знаете с самого детства. Воспетая Гомером, здесь Троя как на ладони! Согласно «Илиаде», это то самое место, где происходила легендарная Троянская война. С момента своего основания в 3-м тысячелетии до нашей эры Троя много раз была разрушена. Но благодаря немецкому археологу-энтузиасту Генриху Шлиману сегодня вы можете ее лицезреть. Как, впрочем, и самого настоящего деревянного Троянского коня, на котором так любят играть дети. 3. Эдирне Древняя столица Османской империи. До 1930-х годов в Европе этот город был известен как Адрианополь в честь византийского императора Адриана. Расположенный близ границ с Болгарией и Грецией, Эдирне пережил за несколько веков 16 крупных сражений. Его называют «городом мечетей». И правда, если посмотреть на него сверху, он испещрен ровными куполами мечетей, будто весенний луг цветами. Среди этих «цветов» высятся ростки минаретов. В том числе башни мечети Силимийе самые высокие в Турции. Музей здравоохранения имени Беязита II расскажет вам об истории медицины в Османской империи, там вы увидите даже старинные инструменты, в том числе те, с помощью которых лечили душевные заболевания. Ну и, конечно, Эдирне знаменит своим фестивалем масляной борьбы, который проходит здесь в июне. 17

11 4. Принцевы острова Веками Принцевы острова были тем местом, куда ссылали провинившихся или просто неугодных наследников османского престола. Сегодня все девять островов прекрасное место, чтобы насладиться солнцем, а также популярный курорт среди зажиточных турок. Всего несколько минут на пароме и вы окажетесь там, где время течет медленнее, а из транспорта есть только велосипеды, повозки с лошадьми и электрокары. Самый большой остров Бююкада тоже место ссылки. Но более известен он как место, где поселился Лев Троцкий после ссылки из СССР в 1929 году. Его дом собираются реставрировать. Среди других достопримечательностей Бююкады церковь и монастырь Святого Георгия, построенные в VI веке. 5. Полонезкёй Это деревня, которая в XVIII веке была заселена беженцами из Польши. Да и сейчас здесь нет-нет, да и услышишь польскую речь. Но едут сюда затем, чтобы скрыться от городской суеты, а также насладиться традиционным турецким завтраком с домашними вареньем и сыром. Вы сможете осмотреть старые дома, в которых жили польские беженцы, а также дом, в котором останавливался Ататюрк. 6. Абант Многие знают это место как «Семь озер». Сюда съезжаются не только жители Стамбула, но и те, кто живет в Анкаре. И все сходятся на том, что это «рай на Земле»: сосны, ели, дубы приняли этот национальный парк в свои роскошные объятья. Здесь можно остановиться на пару дней в одном из маленьких отелей и понаблюдать за тем, как осень окрашивает природу в свои цвета. Поистине роскошное место для художника! К тому же, здесь создано все для творчества мастер-классы по живописи, фотографии. А также походы и рыбалка... Ну и конечно, необычайной красоты озера, которые могут создать у вас впечатление, будто вы оказались где-то в Швейцарии. 7. Шиле Этот город раскинулся на берегу Черного моря. Он известен своими длинными пляжами и рыбными ресторанами. Однако не забудьте посетить знаменитый маяк и генуэзскую крепость. Обязательно купите что-нибудь из одежды, сшитой из особой местной ткани. 18

12 9. Кильос Этот город известен своими опен-эйрами и пляжными вечеринками. Однако, конечно, как и в любом прибрежном городе здесь есть уютные рестораны и кафе, а также пансионы, где вы сможете остановиться, чтобы подольше полюбоваться этим чудесным городком. 8. Агва Расположенная на берегу Черного моря, Агва идеальна для тех, кто любит чистейшую воду и спокойную, а главное, плодотворную рыбалку. Если же желания разводить рыбу самим у вас нет, то вы можете ее попробовать в одном из местных ресторанов, разбросанных между рек Гёксу и Ёешильчай. Вы можете покататься по ним на катамаране или каноэ. Обязательно посетите римскую церковь и захоронения в Калемкёе, а также пещеры в Гюрлек и Инкесе, в которых в IV веке первые христиане спасались от преследования римлян. 10. Кумбургаз и Силиври Утопающие в зелени, эти морские курорты уже много лет притягивают к себе жителей Стамбула своими пляжами и умиротворяющей атмосферой. Настоящий рай для любителей гольфа, охоты и верховой езды. Вы можете остановиться в одной из частных гостиниц, а при желании в огромном пятизвездном отеле. В любом случае это место надолго останется у вас в памяти. реклама 20

13 UNUTULMAYANLAR Türkiye den LİDYA ARZUMANOVA geçti... Ekim devriminden kaçıp Türkiye de balenin temelini atan büyük sanatçıyı unutmadık RASİM DİRSEHAN ÖRS K ederli şehir İstanbul a renk getiren kederli konuklar Bolşevik Devrimi sonrasında Rusya dan Türkiye ye kaçmak zorunda kalan Rusların hikâyeleri, ilginç olduğu kadar iki komşu ülkenin toplumlarının biri birleriyle kültürel alışveriş tarihinin çok önemli bir dönüm noktasını da aydınlatması bakımından da önemlidirler. Ülkelerini varını yoğunu bırakarak terk etmek zorunda kalmış, aralarında dünyanın en önemli sanatçılarının da olduğu bu isimlerin acıları içlerindeyken, göçtükleri bir başka acılı şehir İstanbul daki yaşantıları, ayrıntıları öğrenildikçe insanın yüreğinde bin bir türlü duygu uyandıran cinstendir. Önce İstanbul a, oradan da ağırlıklı olarak Batı ülkelerine göç eden bu Rusya nın kaymak tabakasının dünya sanat tarihindeki etkileri de pek çok araştırmacının ilgi alanına girmiştir. Bu isimlerden bazıları vardır ki ilk geldiklerinde, Türkiye de ne ustası oldukları sanat dalları ne de adları doğru dürüst bilinirken, Türk Sanat Tarihi içinde kendilerine unutulmaz bir yer edinmişlerdir. Klasik bale sanatını Türkiye ye tanıştıran isim Arzumanova Bu göç dalgasıyla beraber Türkiye ye bale sanatını taşıyan, ilk klasik bale derslerini veren, bu alanda Türkiye nin en tanınmış sanatçılarını yetiştiren ve bir Müslüman olarak Türk topraklarına defnedilen bir isim olan Evdoksiya Lidya Krassovna Arzumanova, bu sanatçıların önde gelenlerindendir. Arzumanova nın bıraktığı izlere geçmeden önce o dönemin İstanbul unda, bu göçün yarattığı dönüşüm, Türk ve yabancı gözlemciler tarafından nasıl değerlendirilmiş ona bir göz atalım İstanbul kahvehanelerinin manzaralarını değiştiren Ruslar O dönemin önemli yazarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar şunları yazıyor: Beyoğlu nda bir yığın bar, lokanta, dansing açılmış, ağırbaşlı İstanbul efendilerinin bir vakitler gazetelerini okuyarak, alçak sesle dünya gidişi hakkında bedbinliklerini birbirine naklettikleri, sabah kahvesi ve akşam çayı içtikleri İstanbul kahveleri manzaralarını değiştirmişti. Beyaz Kafkas ceketli, ayağı siyah çizmeli, bol pudra içindeki kumral ve beyaz yüzleri, düz çizgili, ince, eski hanımlarımızın kullandığı yemenileri andıran eşarplara sarılmış narin Rus kadınları ve kızları, prenses, kontes yahut yüksek burjuva ailesine mensup olduklarını iddia ediyorlardı! Öyle ki, batan çarlık gemisinden hemen herkes bir asalet unvanı kurtararak gelmişti denebilir... Bale sanatıyla ilk karşılaşmalar Türk Müzik Tarihinin önemli ustalarından Mesut Cemil o yıllarda ilk kez izleme olanağı bulduğu bale gösterisi için Radyo Dergisinin Ocak-Şubat 1949 sayısında şu görüşleri dile getiriyor: 1918 den sonraki mütareke senelerini yaşayanlar, o zamanlar İstanbul a akın eden Beyaz Rus kalabalığını, haraşoları unutamazlar. Perişan üniformaları, güzel kadınları, mağrur generalleri, sarhoşları, grand düşesleri, kokaincileri, tombalacıları, dansları ve musikileri ile İstanbul u kaplamışlardı. Bu kalabalığın içinde Çar sarayının en seçme sanatkârları da Şehzadebaşı nda Mersin in çayhanesine düşmüşlerdi. Hartmann, Butnikow, Wuntsuk gibi müzikçileri orada tanımış ve rahmetli Musa Süreyya ile beraber Ferah Tiyatrosu nda, hayatımda ilk defa olarak, musiki refakatinde raks eden insanların üç saatlik bir zamanı tatlı ve rüyalı bir an haline indiren büyük sanatlarıyla karşı karşıya kalmıştım. Oyun Rimsky-Korsakov un Şehrazatı idi; fakat ne yazık ki bale sanatkârlarının isimlerini hatırlayamıyorum. Ancak o zamanki el ilanlarını saklamış olan meraklı bir kimse varsa bize bunu öğretmesini burada kendisinden rica ederiz. Öğrenmeye de değer. Çünkü sonradan hepsi de Fransa ya, Almanya ya, Amerika ya giden bu artistler en kıymetlilerdenmiş. O zamandan beri yüksek ve modern bale sanatı namına görüp göreceğimiz bundan ibaret kaldı... Pera (Beyoğlu) geceleri baleyle tanışıyor Gilberto Primi, ise anılarında şunları yazıyor: Rus balerinler sahnelerimize hareketin şiirselliğini getirdiler. Yalnız klasik değil, modern danslar da sundular, İstanbul geceleri kış boyunca Çaykovski yle şenlendi. Özellikle Gladyatörler Dansı adı verilen parçanın güzelliği dillerden dillere dolaşıyor. Salome balesinde Doğulu titreşimler var. Sanki eski Mısır freskleri canlanıp İstanbul a gelmiş. Hislerimizi kalemimize aktarıp kâğıda dökmek hiç de kolay değil. Rus balesinin zarafetini sözcükler kolay kolay anlatamaz. Anavatanlarından sonsuza dek uzaklaşmak zorunda kalan Beyaz Ruslar, Pera gecelerine baleyi kazandırdılar... Hünerleri ve yürekleriyle gerçek sanatçıların ayırt edilmeye başlanması O günleri anlatan pek çok satırda, 1920 lerde İstanbul a gelen yaklaşık Beyaz Rus un halleri biraz da alayla anlatılır: Çarlık Ordusu nun sabık subaylarının Beyoğlu nda üniformaları ve madalyalarıyla gezindiklerinden, Çariçenin en aziz nedimeleri ve markizleri kabarelerde ve barlarda şantöz lük yaparken, grand dük lerin bahçevanlık ve barmenlikte ustalaşmak zorunda kaldıklarından söz edilir. Ancak büyük bir saygıyla kendilerinden söz ettirenler, hiçbir asalet unvanına sığınmayarak ellerinin ve yüreklerinin hünerini yüklenip İstanbul a gelen sanatçılara ayrı bir yer ayrılır. Bunlardan birisi 24 yaşındayken Türkiye ye gelen, Bolşoy da dans etmiş dört dörtlük bir balerin olan Arzumanova dır. Şimdi onu kısaca tanıyalım ve Türkiye de yaptıklarına göz atalım Türkiye de ilk bale okulunu kuran yılmaz kadın Evdoksiya Lidya Krassa Arzumanova yedi çocuklu bir Kafkas ailesinin en küçüğü olarak 1895 yılında dünyaya gelir. Sanatçı, küçük yaşlardan itibaren yeteneği ile çevresinin ilgisini çekmeye başlar. İlk olarak sahneye çıktığında henüz beş yaşındadır. Yakınlarının teşviki ile on iki yaşında St. Peterburg Bale Okulu na başlar. Sınıfları atlayarak on yedi yaşında mezun olmayı başarır. Peterburg Mariyinskiy Tiyatrosunda Olga Preobrajenskaya, Koulitevskaya, Romanov, Fokin gibi ünlü ustalardan ders alır yılları arasında, türlü yapımlarda dans eder İhtilali nin ardından Peterburg dan anayurdu Kafkasya ya dönmek zorunda kalır. Geçirdiği trafik kazası nedeniyle çok sevdiği sahneden ayrılarak doğduğu yer olan Yekaterinodar da bir bale okulu açar yılında evlenen sanatçı bale çalışmalarını 1921 yılına kadar bu kentte sürdürür de devrimin baskısı sonucunda Türkiye ye göç eder.. Bundan böyle Türkiye onun yeni vatanı olur. Türkiye de klasik bale eğitiminin tohumlarının atılması girişimlerinde bulunur. Türkiye deki ilk bale öğretmeni olur. Sanatçının yetiştirdiği öğrenciler ilk temsillerini 8 Kasim 1931 tarihinde Casa d İtalia salonunda gerçek

14 Ağustos 1936 yılında gerçekleştirilen kermesin tanıtım kitapçığında yer alanlardır: Rus Devlet Tiyatrosu sabık değerli sanatkârlarından Krassa Arzumanova ve yetiştirmiş olduğu küçük balerinleri görüp takdir etmek imkânını bulacaksınız. Memleketimizde bulunduğu müddetçe her taraftan takdirler toplamış olup kendisi hoca değil, dans şairidir. Sanatının vücut için elzem olduğunu fiilen ispat etmiştir Ahmed Adnan Saygun- Arzumanova ortak çalışması, Sahneye konulanlar 1944 yılında sahne alan gösteride Bir Orman Masalı balesi temsil edilir. Bir Orman Masalı balesinin müziği- bestesi Ahmed Adnan Saygun a, koreografisi ise Arzumanova ya aittir. Sonraki yıllarda da gösterime giren yapıt o dönemin en önemli sanat olayı olarak bilinir 2. Dünya Savaşının sıkıntılı günleri yaşanmasına karşın gösteri grubu Ankara ya gider. Parlak bir gelecek vaat eden gençler Bir Orman Masalı balesini Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ye özel gösteri olarak sunarlar. Bedii Raks grubu bunun ardından Chopin in Chopiniana adı verilen yapıtıyla birlikte Antikacı Dükkanı bale pantomimini sahneler yılında Bora adlı yapıt gösterime girer. Bunu Chopinyana, Antikacı Dükkanı, Çiçek Bahçesi, Köy Düğünü, İnci nin Rüyası adlı yapıtlar izler. Sanatçı aynı zamanda klasik-folklorik yapımlara da koreograf olarak imza atar. 24 leştirirler. Daha sonra 1933 yılında Yardım Sever Derneği adına gösteriler hazırlar yılları arası ve bunu izleyen dönemlerde çoğunlukla Kızılay Cemiyeti ve Fıkara Perver Cemiyeti gibi kamu kuruluşları yararına düzenlenmiş gösteriler gerçekleştirir. İstanbul Belediye Konservatuvarının ilk Hocası- Bedii Raks Okulu 1941 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı nda, kurumun ilk bale hocası olarak klasik bale dersleri vermeye başlar. Buradaki çalışma koşulları yetersizdir Eminönü Halk Evi nde daha geniş kapsamlı ve daha yoğun olacak yepyeni bir devrin başlangıcına adım atar.burada ilk Bedii Raks okulunu kurar. 7 Ocak 1942 tarihli Tasvir-i Efkar gazetesi bu olayı: Bütün Avrupa da olduğu kadar şehrimizde de birçok güzide unsurlar yetiştiren ve hemen hepimizin pek iyi tanıdığı klasik ritmik danslar öğretmeni ve bu işte tam ihtisas sahibi olan Bayan Arzumanova nın Eminönü Halk Evi nde bedii danslar kursu öğretmenliğini kabul ederek derslere başlamış olduğunu memnuniyetle haber aidık sözleriyle duyurur. Eminönü Halk Evi nin ilk Bedii Raks gösterisi 1942 yılında elli dokuz kız ve bir erkek öğrenciyle gerçekleşti. Söz konusu gösteriler dönemin gazetelerinde övgü yağmuruna tutulur. Hoca değil Dans Şairi Kendisi için kullanılan övgü dolu sözcüklerin en güzel örneklerden biri, Kızılay Cemiyeti hayrına 8-9 Halkevlerindeki çalışmaları- Yetiştirdiği öğrenciler Halkevlerinde bale ile ilgili çalışmalar devam ederken, Ankara da kurumsal bale eğitiminin temelini atmak için yeniden harekete geçilip, Devlet konservatuvarı içinde bir bale bölümü açılması doğrultusunda araştırmalar başladığında gene Arzumanova nın önemli katkıları olur. O yıllarda Ankara Devlet Operası ve İstanbul Belediye Konservatuvarı nda eğitmenlik yapan Arzumanova, Ninette De Valois ile Türkiye de balenin gelişimiyle ilgili görüş alışverişinde bulunur. Arzumanova yetiştirmiş olduğu Kaya İlhan, Tenasüp Onat, Hüsnü Sunal, Güzide Noyan, Engin Akoğlu gibi star öğrencilerini De Vallois e devrederek Türkiye de bale sanatının bugünkü düzeye ulaşmasına yadsınamaz ölçüde katkı da bulunur. Arzumanova nın yetiştirdiği öğrenciler arasında en tanınmış olanı, altı yıl boyunca sanatçının asistanlığını yapmış olan Yıldız Alpar-Emiroğlu dur. Arzumanova 26 Mayıs 1952 tarihinde Yıldız Alpar ve diğer öğrencileriyle birlikte Şehir Tiyatrosu salonununda bale resitali düzenlemiş, sonuçlanan temsilin ardından Yıldız Alpar ı iki yıllık eğitim için Fransa ya hocası Olga Preobrajenskaya nın yanına göndermiştir. Türk çocuklarını eğitme yolundaki çabalar Arzumanova 1953 yılına kadar Türk çocuklarını yetiştirmek amacıyla Beyoğlu ve Şişli halkevlerinde çalışmalarını sürdürdür yılından itibaren konservatuvardaki bale imtihanlarında jüri üyesi olarak görev yapmaya başlar. 22 Nisan 1975 tarihinde İstanbul da Arzumanova için bir jübile düzenlenir. Bu, Türkiye de gerçekleştirilen bu ilk bale jübilesidir. Arzumanova nın yetiştirdiği öğrenciler tarafından sunulan gösterilerin yanı sıra Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Kuğu Gölü balesi de yer alır. Zor günlerin başlangıcı Arzumanova kendisi için gerçekleşen bu görkemli jübilenin ardından Fransa da bulunan yeğenlerini ziyarete gider. Türkiye ye döndüğünde maddi varlığının tümünü Fransa da bırakmıştır. Kiracı olarak yaşadığı apartmanın yıkılmasıyla ortada kalır. Bunun üzerine öğrencisi Yıldız Alpar- Emiroğlu ailesi evlerinin bir odasını herhangi bir maddi karşılık beklemeksizin sanatçıya verir. Daha sonra da sanatçıya ayrı bir ev verip, noter tasdikli bir vasiyetnameyle ölünceye dek bu evde yaşama hakkı verildiğini resmi hale getirirler. Sanatçıya maaş bağlanması 1945 yılında eşinden boşanmış olan sanatçının Türkiye de birkaç vefalı öğrencisinin dışında hiç kimsesi yoktur. Sıkıntılı günler geçirmekte ve çalışamamaktan şikâyet etmektedir. Yaşamını komşu çocuklarına piyano dersi vererek sürdürür. Kendisini terk etmeyen öğrencilerinin, onun gururunu incitmeden verdiği maddi ve manevi destekle hayata tutunur. Yine bu desteğin bir sonucu, sanatçı için yaşlı-malul ve sakatlara aylık bağlanması konulu kanundan yararlanabilmesi amacıyla özel bir belge çıkartılır. Böylece bu kanun doğrultusunda 26 Haziran 1977 tarihinden itibaren kendisine maaş bağlanır.. İslam dinine geçişi- Leyla Arzuman oluşu Sanatçı, 23 Nisan 1983 tarihinde mahkemeye başvurarak, Evdoksiya Lidya Krassa olan adını Leyla Arzuman, mensubu olduğu Hıristiyan dinini ise İslam olarak değiştirir. 26 Mart 1988 yılında vefat eden sanatçı vasiyeti yerine getirilerek Karacaahmed Mezarlığı na defnedilir. Türkiye de akrabası olmayan sanatçının tek dileği yakın dostlarının aile mezarlarına yakın bir yerde gömülmek, böylelikle, hiç olmazsa onlara ziyarete gidenlerce hatırlanmak olmuştur. Bugünkü Türk çocuklarının dans sanatına katkısı Klasik Türk Balesi, Arzumanova nın yetiştirmiş olduğu yetenekli dansçıların öncülüğünde altmış yılı aşan bir zaman diliminden bu yana Türk ve dünya sahnelerinde var olmaya devam etmektedir. Arzumanova nın Doğan Kardeş dergisindeki bir söyleşide: Türk çocuklarının raks sanatına büyük istidatları vardır. Onlarla çalışmak benim için büyük bir zevk oluyor. Müsamerede vazife alan çocukların ileride ne büyük başarılar göstereceklerini siz de görüp övüneceksiniz sözleri, bu çocukların hoca olup, kendilerinden sonraki kuşaklara el vermesiyle büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Kendisini saygıyla, şükranla anıyoruz. Kaynakça: J. Deleon, Beyoğlu nda Beyaz Ruslar G. Uzelli, Lidya Krassa Arzumanova nın Türk Balesine katkıları O. Uravelli, İstanbul dan geçen Ruslar Cumhuriyet 25

15 DERİN RUSYA İsmini söyle, kim olduğunu söyleyeyim! ANNA, İRİNA, YULİYA VE DİĞERLERİ... RUSÇADA EN POPÜLER KADIN İSİMLERİ VE ANLAMLARI Türk-Rus evlilikleri son 20 yılda o kadar arttı ki, artık on binlerle ifade ediliyor. İstanbul, İzmir, Antalya caddelerinde Vera, Anya, Marina ya da Tanya gibi isimler giderek daha sık duyuluyor. Peki, eşinizin, arkadaşınızın ya da çocuğunuzun bu isimlerinin anlamlarından haberdar mısınız? İşte en popüler Rus kadın isimlerinin manaları ve Rusya da halk arasında bu isimlerle ilgili yaygın olan inanışlar: Anna: Antik Yunan ismi. Cesaret, güç, saadet anlamında. İsmi Anna olan kişilerin genellikle aktif olduklarına, hakikate önem verdiklerine ve yıllar ilerledikçe bilge kadınlar haline geildiklerine inanılıyor. Annaların, iyi yürekli olduklarını da belirtmek gerekiyor. Valentina: Rus ismi. Latinceden güçlü, sağlıklı şeklinde çeviriliyor. İsmi Valentina olanlar, zor durumdaki kişilere her zaman yardım ellerini uzatırlar. Aile yaşamında da yardımseverdirler. Varvara: Yunan veya Roma ismi. Yabancı anlamına geliyor. Varvaralar genelde sakindirler, ancak içten içe büyük bir tutku beslerler. Bu ismi taşıyan kadınlar genelde sabırlı olur. Vera: Yunanca anlamı da Rusçada olduğu gibi inanç. Vera ismindeki kişiler doğuştan makul ve mantıklıdırlar. İlişkilerde nazikliği severler. Viktoriya: Roma ismi. Zafer anlamına geliyor. Bundan dolayı olsa gerek, Viktoryalar inatçı, aktif, kararlı ve hareketlidirler. Bu özellikleri onlara iş yaşamlarında ve kişisel ilişki kurmada yardımcı olur. Janna: İonna isminin Fransızcası. Rusçaca popüler bir isim. Bu adı taşıyan kadınlar genelde ateş karakterlidirler. Çoğu kez lider konumda da bulunurlar. Galina: Yunanca sakin, sessiz anlamına geliyor. Çocukluktan itibaren kızlardan çok, erkeklerle arkadaş olmayı severler. Çok aktiflerdir ve yeni başlangıçlardan korkmazlar. Yekaterina: Kısa şekliyle Katya... Yunancada temiz, günahsız anlamına geliyor. İsmi Yekaterina olan kişilerin genelde akıllı ve fantazi dünyalarının zengin olduğuna inanılır. Erkekler arasında popüler olmalarına karşın, eş seçmede çok mızmızdırlar. Yelena: Lena... Yunanca ateş, ışık anlamında. Çok çabuk severler, ancak yaygın inanca göre çok dşk başlı olurlar. Erkekler arasında çok popülerdirler. İnna: Yunancadan taşkın akıntı ve yüzmek, akmak şeklinde çevriliyor. İnnalar, analitik düşünce yapısına sahiptir. Kolay iletişim kurarlar, sorunlardan korkarlar, ama onları aşmaya çalışırlar. Neredeyse her zaman keyifleri yerindedir. Kristina: Latince, Hırıstiyan anlamına gelen christianus sözcüğünden geliyor. Bu ismi taşıyan kadınların karekteri anneliğe benzer, herkes için endişelenirler. İrina: Sükunet anlamına gelen antik Yunan ismi. Güçlü iradeli, hassas kadınlardır. İnsanlarla sohbet etmeyi severler. Aktif ve akıllıdırlar. Larisa: Yunanca martı anlamına gelen larus kelimesinden türediği düşünülüyor. Larisalar, genç yaşlardan itibaren iyi liderdirler. Lidiya: Lidyalı kız anlamına geliyor. Kararlılığa, hakkaniyete ve bağımsızlığa önem verirler. Onlar için en önemli şey, ev ve ailedir. Lubov: Rusça aşk anlamına gelir. Çok alımlıdırlar ve erkeklerden ilgi görürler. İyi yürekli olmalarına karşın, insanları gizlice yönetmeyi becerirler. Ludmila: Antik Rus ismi. İnsanlara hoş görünen anlamında. Ludmilalar duygusal, hassas kadınlardır. Cesur ve kararlı da olabilir. Marina: Latince marinus (denize ait) kelimesinden geliyor. Marina ismindeki kadınlar çok hassas ve öfkelidirler. Bazı sözlere karşı çok keskin tepkiler verebilirler. Duygulanıp, dertlenmeyi severler ve bunsuz bir hayat düşünemezler. Nadejda: Rusça umut anlamına gelir. Çocukluktan itibaren sert karekterleri ve niyetlerinin netliği ortaya çıkar. Ne istediğini her zaman önceden bilir. Margarita: Latince şaheser anlamına gelir. Ahlaki değerlere çok önem verir. Dürüstlüğü, namusluluğu sever. Mariya: Antik Yahudi ismi. Arzulanan, sakin anlamına gelir. Genellikle iyi yürekli ve şefkatlidirler. Ancak bazen sert de olabilirler. Oksana: Yunancada yabancı anlamına geliyor. Sorunları sıradışı şekilde çözmeleriyle ayırt edilirler. Çocukları çok severler. Sofiya: Yunancada bilgelik demek. Ne istediklerini her zaman bilirler. Kendi fikirlerinin dinlenmesinden hoşlanırlar. Yuliya: Yunancada tüylü anlamına geliyor. Kapalı insanlardır ve her zaman duygularını belli etmezler. Amaç odaklıdırlar ve ne istediklerini bilirler

16 NOT DEFTERİ 5 yıl sonra gönlümde hâlâ......moskova! Gazeteci Cenk Başlamış ı Moskova dan İstanbul a kesin dönüşü nün beşinci yıldönümünde nostalji tüneline soktuk da SSCB bayrağı dalgalanırken gelip 26 yıl sonra terk-i diyar edişinden bugüne, anılarını ve hissiyatını anlattırdık: İ nsan beyni çok ilginç, basit, fazlasıyla sıradan olayları, hatta olay bile denilemeyecek şeyleri içine hapsediyor, ne kadar zaman geçse de unutmuyor. Mesela, bir kış günü dondurucu soğuk bekleyerek geldiği kente adımını atar atmaz meltem le karşılaşmayı... Mesela, sokaktaki insanların gözlerini kırpmadan ayakkabılarına bakışını...mesela, önünde duran taksiye dilini konuşamadığı için eline tutuşturulan adres yazılı kağıt parçasını çaresiz gözlerle taksiciye uzatmayı... O kadar çok mesela var ki!.. Yıllar, yıllar önce, tam olarak 29 Ocak 1989 da, bir cuma akşamı Seremetyevo-2 Havaalanı na adım attığımda beni karşılayan elçilik görevlisi Metin Yüz, kırmızı plakalı, eski mi eski yeşil Mercedes ine binerken şaşkınlık içinde, Ama hava çok güzel!.. demem karşısında anlamsız bir ifadeyle yüzüme Seninle işimiz var! bakışı fırlattı... Aslında gelmeden önce alfabeyi biraz öğrenmiştim ama yol levhalarındaki basit Ñtoï (dur) yazısını bile okuyamamak moralimi bozmuştu. Sonradan çok yakın dost olduğumuz Metin, beni Ulitsa (sokak) Donskaya daki 18/7 numaralı evin beşinci girişinde yedinci katta bulunan 136 numaralı tek odalı daireye götürdü. Küçük buzdolabını açtı, ben gelmeden aldığı üç çeşit peynirle sütü gösterdi, Ben yarın gelirim diyerek giderken cebime 200 ruble ( o zamanın kuruyla yaklaşık 50 lira) de harçlık koydu! Ertesi sabah geldi ve beni Vadkovskiy Pereulok taki (küçük sokak) Türk Büyükelçiliği ne götürdü. O dönemde Moskova ya sık gelip giden rahmetli Mehmet Ali Birand la Ertuğrul Özkök haber geçebilmek için ortak bir teleks almış, orada bulunmadıkları zamanlar kullanılsın diye de elçiliğe koymuşlardı. Polonya malı sarı, tank gibi görünen, eski çamaşır makineleri gibi sesler çıkaran teleks uzun süre dış dünyayla tek bağlantım oldu. Türkiye ile doğrudan telefon bağlantısı- ve faks- o zamanlarda hayal bile edemeyeceğim olanaklardı. Teleksin orada olmasının avatajı elçilikle yakın ilişki içinde olmak ve bilgi alabilmekti. Zaten daha hemen o gün ilk haberimi Büyükelçi Volkan Vural dan aldım, bir gün önce Sovyet Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Bessmertnih le görüşmüştü. İlk günde ilk haber, işler iyi başlamıştı! Teleksin elçilikte olmasının dezavantajı ise, evimin bulunduğu Leninskiy Prospekt ten (bulvar) Vadkovski ye her gün gitme zorunluluğumdu. Çok çalışıp kendimi kanıtlamak durumundaydım çünkü ilk yerleşik Türk muhabir olarak Moskova ya Birand ın Aydın Doğan ı ikna etmesiyle gelmiştim, oysa Milliyet in o dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni Doğan Heper önceleri bu duruma soğuk bakıyor, Rusya politik hayatının renkli ve değişmez siması Vladimir Jirinovski ile röportajda. SSCB nin son yıllarında Orta Asya Türki cumhuriyetler gezisi. Özbekistan da yerel giysilerle. Moskova da daimi bir muhabire ne gerek var canım diye düşünüyordu. Doğan Bey i Moskova da neden sürekli kalmam gerektiği konusunda ikna etmem uzun sürmedi; ben haber yağdırıyordum o da neredeyse haftada 2-3 kez bunları manşet yapıyordu. Evet, ben çok çalışıyordum ama Doğan Bey in gazetecilik hisleri olmasa çabam boşa giderdi... Ara başlıkk. Metroda Latince hiçbir yazı olmadığı, ben de tek kelime Rusça bilmediğim için ister istemez her sabah Leninskiy e çıkıyor taksiye biniyordum. Tabii taksi lafın gelişi, tıpkı şimdi olduğu gibi o zaman da yola çıkıp elinizi kaldırmanız gerekiyordu. Artık şansınıza taksi mi olur, özel araç mı olur, yoka ambulans mı durur! Elçilik teki Aygün Bor bir kağıt parçasına 28 29

17 GAİ sizi yakalar Rusça Vadkovskiy Pereulok yazmıştı, önümde duran aracın sürücüsüne bu kağıdı gösteriyordum. Gerçek taksiye bindiğim ender zamanlarda taksimetre 2.5 ruble yazıyordu, ben de üç rublelik banknotu uzatıyor, üstünü bahşiş veriyordum. İnsanın kendini zengin hissettiği zamanlardı! Bir ayda en fazla 200 dolar harcıyordum, tabii, piyasada temel tüketim maddeleri dahil hemen hemen hiçbir şey bulunmadığını, İstanbul dan gelişlerde bavulumu iğneden tuvalet kağıdına doldurduğumu söylemem lazım. Evden çıkıp taksi bulmak için yürüdüğüm zamanlarda önce üzerinde durmadığım ama daha sonra kafayı taktığım bir olayı hemen her gün yaşıyordum. Zaten simsiyah sakallarımdan yabancı olduğum belliydi, zaten o zaman Moskova da çok az yabancı vardı. İnsanların bana, daha doğrusu ayakkabılarıma dikkatle baktığını fark ettim. Benim için bilmeceye dönüşen bu durumu çözmem uzun sürmedi, evet gerçekten de ayakkabılarıma bakıyorlardı. Çünkü benim ayağımda kışlık yabancı bir ayakkabı vardı, oysa o zaman Sovyet ayakkabıları tek bir makinadan çıkmış gibi birbirine benziyordu, modeli de, derisi de, renkleri de. Kendininkilerine benzemeyen ayakkabılarım dikkatlerini çekmişti. İnsan Moskova da 21 yıl, yani yetişkin yaşamının neredeyse tamamını geçirince mesleki ve kişisel binlerce anı biriktiriyor. Kimi hoş, kimi üzücü... Moskova daki ilk büyük ve zorlu sınavımı Rusçaya karşı verdim, aslında 26 yaşındaydım, yani yeni bir dil öğrenmek için geç değildi, değildi ama Rusça çok ama çok zordu! Olağanüstü mücadele ettim, defalarca pes etmenin eşiğine geldim ama sonunda savaşı kazandım. Bir gazeteci olarak güzel ve gramer açısından doğru konuşmak zorundaydım. Türk diplomatlara da ders veren, şuh kahkahaları elçilik binasında yankılanan Natalya Georgieyvna dan aslında sadece bir kaç ay özel ders aldım ama ondan öğrendiklerim temeli oluşturdu. Sonradan Rusçam için Ruslardan çok övgü aldım, ne yalan söyleyeyim, gururumu okşayan övgülerdi bunlar, gerçek anlamda savaş vermiştim. Anılar...Anılar...Anılar... Hangisini anlatsam? Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi nde Türk gazetecilerden sorumlu olan Yuriy Pasutin in telefonu saatlerce meşgul çalınca sinirle oraya gidip, kendisinin yarım saat sonra dışarıdan gelmesini mi, yani çalışıyor görünmek için telefonunu açık bırakmasını mı anlatsam? Metin in eşi Gülbahar ın telefon edip, Cenk koş, Prospekt Mira daki mağazaya domates gelmiş, Anılar kutusunda üç harfli bir sözcüğün sarsılamaz bir yeri var: GAİ. Biliyorum, Rusya da yaşayanlar ve Rusya yı bilenlerin yüzüne hemen bir gülümseme yayılmıştır şimdi... Araba kullananların gündelik yaşamında hatırı sayılır payı olan, hakkında fantastik görünen ama hepsi gerçek binlerce öykü anlatılan bir fenomendir GAİ. Kestirmeden söylemek gerekirse, GAİ, Rusya da trafik polislerine verilen ad. GAİ her şeyi bilir, görür ve yakalar. GAİ, siz kurallara uysanız da sizi yakalar. GAİ den kimse kaçamaz! O ünlü çizgili sopasını içinde bulunduğunuz araca doğrultup kenara çekmesini istediğinde sakın itiraz etmeyin, kesinlikle tartışmayın, sadece o anın tadını çıkarmaya çalışın! GAİ hep haklıdır, hep kazanır! : -Teğmen Yuriy Mihayloviç, ehliyet ve ruhsat lütfen. -Buyurun. -Alkol aldınız mı? (İçeriyi koklamak için kafasını camdan bir kaç metre sokarak!) -Hayır. -Kesik çizgi olmayan yerde şerit değiştirdiniz! -Aaa, gerçekten mi hiç farkında değilim. Telefonda konuşurken dalmışım herhalde! -Ne! Direksiyon başında telefonla mı konuştunuz!!! -Şey...Ya aslında ben biraz rahatsızım ilaç alıyordum da, ne dediğimi bilmiyorum, kusura bakmayın -Ne ilacı! Adı ne? Yasaklı ilaçlar listesinde olmasın! - Çattık! (içimden) -Ehliyetinize el koymak zorundayız! -Öyle yapmasak, başka bir yol bulsak?! -Ne gibi? Dıjenk (Cenk) ne öneriyorsun, seninle ne yapacağız? (Kaçınılmaz son ve teslimiyet) Tsetboy Bulvar daki pazarda da ithal deterjan görmüşler... tüyolarını vermesini mi? O zaman elçilikte 3. katiplik yapan, yakın geçmişe kadar Türmenistan Büyükelçisi olan, kısa süre önce Cumhurbaşkanlığı Protokol Dairesi nin başına geçen IQ su çoğumuzdan, en azından benden çok yüksek Şevki Mütevellioğlu nun bana benzin ve şeker kuponu vermesini mi anlatsam? Yoksa ondan aldığım benzin kuponuyla 350 bin kilometredeki dökülen Mercedes imin 100 litrelik deposunu sudan ucuz benzinle doldurduğumu ve deponun taşmasını gülerek seyretmemi mi? Ya da yokluk zamanı, benzincide çalışan Raisa ve...iki kadına bana benzin satmaları için yarım saat yalvarmamı, onların da, Sen bize Aeroflot tun İstanbul uçağına yer ayarla, sana benzin verelim demelerini mi? Sonradan dost olduğum iki kadını ziyarete gittiğimde hala kopmadığımız Lena ve Rita ile tanışmamı mı? Bir lokantada, talihsiz bedevi misali yerimize oturma isteklerine aptalca hayır dediğimiz için arkadaşım Tunç Topkara ile Rus mafyasından dayak yediğimi anlatsam mı? Kırım da KGB nin peşime düştüğünü ve beni sorguya çektiğini yazsam mı? Rostov da, bir ara Türkiye de yaşamış Rus Kazakların (Cossack) beni olağanüstü konukseverlikle ağırladığını nasıl unutabilirim. Gorbaçov la röportaj yaparken nasıl heyecanlandığımı mı, Putin le Soçi de görüşme sonrası fotoğraf çektirirken, Koni buralarda mı, köpekten korkarım da! dememi, onun Korkmayın zararsızdır diye sakinleştirmesini mi? Beni çok seven Büyükelçi Nabi Şensoy un iki ülke heyetleri arasında yapılan gizli görüşmeye girdiğimi fark edince yüzünün bembeyaz, saçlarının diken diken olmasını, sonradan bana bir ağabey üslubuyla Cenk seni döverim! demesini de beynimdeki anı kutusuna çoktan koydum. Ara başlıkk. İlkbaharda kar yağıyor hissi uyandıran puh lar (polen), her türlüsü nefis tvorok (ekşimik), buzdolabımdan eksi etmediğim kefir, her seferinde nefsime hakim olamayıp fazla yediğim için mideme oturan haçapuri (bir çeşit pide), şu an bile İstanbul daki buzdolabımda duran Slabıy solonnıy farel (az tuzlanmış alabalık) pazar kahvaltılarının değişmez mekanı Starlite, bir zamanlar gurur duyduğumuz Türk hipermatket zinciri Ramstore u yutuveren Fransız Auchan (Aşan), her şeyin yerini ezbere bildiğimiz İKEA, her zaman rüzgarlı Kızıl Meydan, insanda avuçlayarak yeme isteği uyandıran rengarenk St. Vasili Kilisesi, Türk ve Rus dostlarla yemekli toplantılarımız, gittiğimiz piknkler, Taganka daki Vsoski Bar da Telli Turna yı çalabilen Rus kemancıya topluca eşlik etmemiz ve ona O zamanki Duma binası Beyaz Ev in bombalandığı günlerde. İsmail!..İsmail!.. diye tezahürat yapmamız... Moskova dan bahsederken Moskova Fenerbahçeliler Derneği nden söz etmemek olmaz...başta Bozkurt Ünaldı ve Hulki Kahvecioğlu olmak üzere elbirliğiyle bir spor kulübü lokalini bir sivil toplum kuruluşuna çevirmeyi başardık, başbakanlar, bakanlar, büyükelçiler ağırladık, Türklerin bayramlaşma mekanına dönüştürdük. Bugün bile çoğu Moskovalı Fenerbahçeli dost bana başkanım diye hitap eder... Moskova ve anılar kutusunda Dimitri Peskov a ait de notlar var. Peskov, yani Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin in Türkoloji eğitimi almış sözcüsü...onunla Moskova ya gittiğim ilk günlerde Tunç sayesinde tanışmıştım. O sırada galiba son sınıfta öğrenciydi. Üçümüz kısa sürede yakın arkadaş olduk, Dimitri nin eski kırmızı Samara sıyla dolaşmaya, lokantalara gitmeye, evine konuk olmaya başladık. Tunç okula gittiği için Rusça öğrenmeye başlamıştı ama ben hiç bilmiyordum, dolayısıyla üçümüzün ortak dili Türkçeydi. Güzel günlerdi...dimitri bir kaç ay önce Milliyet e yaptığı açıklamada o günleri hatırlamış ve Hatta Cenk e Milliyet Moskova Bürosu nda çalışmak istediğini söylemiştim demiş. Üzerinden 25 yıldan uzun süre geçtiği için ben o konuşmayı hatırlayamadım ama Dimitri söylüyorsa doğrudur mutlaka. Yani belki de Dimitri şu anda Milliyet in Moskova Bürosu nda çalışıyor olabilirdi... Geriye dönüp baktığımda sayısız olay ve sayısız insan hatırlıyorum, burada hepsini ve herkesi yazmak elbette olanaksız. Ocak 1989 da geldiğim ülkeden Kasım 2010 da ayrılırken 20 bine yakın haber, yüzlerce -belki binlerce- röportaj ama hepsinden önemlisi karakterimi şekillendiren sayısız anıyla ayrıldım....ve son söz: Moskova dan ayrıldıktan dört koca yıl sonra İstanbul da herhangi bir yere girerken hala kafamı sallarken içimden zdrasvi (merhaba) diyorsam ben Rusya ı, Rusları ve Rusçayı seviyorum!

18 BİZ BİR AİLEYİZ Rusya da yaşayan Türklerin en çok yaptığı 10 hata Rusya bizim ikinci memleketimiz... Ekmeğimizi kazandığımız, sadece işimizi değil, kimilerimize eşimizi armağan eden cömert ülke... Rusya da daimi yaşayan Türk vatandaşlarının kesin sayısı bilinmemekle birlikte krizden önceki iyi zamanlarda sadece Moskova da en az 25 bin, ülke çapında belki 30 binden fazla diye tahmin yürütülüyordu... Peki Rusya da yaşayan Türklerin en çok yaptıkları hatalar neler? Eksiklerimiz neler? Düşündük, taşındık ve bir liste çıkardık. Bakalım bize katılacak mısınız? 1- Maalesef zaman zaman Rusya da Türk vatandaşlarının başına gelen adli vakalar haber konusu oluyor. Çoğu kez bu vatandaşlarımızın izini sürmek çok zor oluyor. Çünkü burada daimi olarak ikamet eden vatandaşlarımızın hepsi, konsolosluklarda kayıt yaptırmıyor. Bunu ihmal ediyor. Oysa herkesin en yakın konsolosluğa kayıt yaptırması, koordinatlarını bırakması, kendi güvenlikleri için hayati önem taşıyor Rusya ye gelenlerin çoğu En fazla üç beş sene kalıp döneceğim diye düşünüyor ve uygun zamanda ev sahibi olabilecekleri fırsatları harcıyor. Yüksek fiyatlardan daire kiralıyor. Sonra fırsatlar çıkıyor, işler bitmiyor aksine büyüyor, klasik bir şekilde Rusya da kalış süresi uzadıkça uzuyor ve daimi ikamete dönüşüyor. Bir de geriye dönüp bakıyorsunuz ki, bir dair parasını kira olarak çöpe atmışsınız. Mesela şu an kriz ortamında fiyatlar müthiş düştüğü için imkanı olanlar için ev sahibi olmanın en ideal zamanı! 3- Rusya da yaşayan ve buradan evlenenlerin çoğu, çoğu kez zaman yokluğundan, bazen tembellikten, çocuklarıyla Rusça konuşma kolaylığına düşüyorlar. İki dilli, iki kültürlü olmanın zenginliğini yaşayabilecek çocuklar Rusya da Türkçeyi yeterince öğrenemeden büyüyor. Oysa en çok sebat edilecek iş, ana dilleri haliyle Rusça olan çocuklara Türkçeyi de öğretmemiz. 4- İnsan yabancı bir ülkede yaşarken yabancı olduğunu asla unutmamalı. Son tahlilde misafir olduğunu da... Ama bazılarımız burada yaşarken bunu sık sık unutuyor. İnsanın yaşadığı, ekmek yediği ülkeye nobran eleştiriler yapması ne kadar doğru? Oysa herkes gibi Ruslar da bu konuda titiz. Dünyanın hiç bir yerinde insanlar bir yabancının ülkesini acımasızca eleştirmesini hoş karşılamaz. Hatta sonunda Zorla tutan mı var? bile der. Yaşadığımız ülkeye, insanına, düzenine, kültürüne saygı duymamız şart. 5- Rusya özellikle 90 ların başından itibaren sahip olduğu olağanüstü fırsatlarla kimileri için kolay para kazanılan bir ülke oldu. Yükselen ekonomi de hayalinde göremediği zirvelere çıkanlar az değildi. Ancak kimileri bu trendi fazla önemsemeyip kerameti sadece kendinden bildi. Kazandığını kolay kaybedenler az değil. Oysa bugünün bir de yarını var! 6- Rusya da ekonomik olarak zenginleşen her yabancı, yaşadıkları ülkenin paha biçilmez zenginliklerinden yeterince istifade etmedi ya da edemedi. Kimileri, yüksek yaşam standartlarına çıkacak paralar kazansalar bile yaşam kalitelerini yükseltmekte o kadar başarılı olamadı. Belki de iş-güç yoğunluğundan, istese de fırsat bulamadı. Kremlin Sarayı ndan Puşkin Müzesine, Ermitaj Müzesi nden Bolşoy Tiyatro ya... Rusya kültürün, sanatın muazzam ülkesi... İşe güce dalarken, etrafımızdaki bu güzelliklerden de daha fazla istifade etmek farz Rusya da yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu, gelip geçici olduğunu düşünerek bu ülkede yasal hakları olan statüleri elde etme işini de ağırdan aldı... Hatta Rus eşleri olanlar bile... Geçici ya da daimi oturma izinleri, hatta vatandaşlık pek çok Türk için hak olmasına rağmen hala vize ile yaşamaya devam edenler çoğunlukta. Oysa yaşadığımız, ekmek yediğimiz ülkeyi sahiplenmek, ayağımızı bu topraklara daha sağlam basmak için Rusya da devletin sağladığı imkanlardan yararlanmak lazım. Bürokrasi yorsa bile! 8- Türk-Rus karma aileler için zaten sorun yok. Ama iş icabı Rusya da belli sürelerle kalan Türklerin çocuklarının bu ülkeden Rusçayı çok iyi öğrenerek gitmeleri en büyük kazanımları olabilir. Bunu pek çok aile ihmal etti, ediyor. Oysa Rus kreşlerinden ilkokullarına kadar, ücretsiz eğitim kurumlarından daha fazla istifade etmek ve çocuklarının geleceğine anlamlı bir zenginlik katmak mümkün... Rusya- Türkiye bağları her zaman güçlü olacak, Rusça bilen Türk çocuklar yarışa birkaç adım önde başlayacak. 9- Sadece çocukları mı? Rusça için yetişkinlerin de daha fazla gayret etmesi farz. Kabul etmek gerekir ki Rusça çok zor bir dil... Zaten iş hayatında yoğun mesai yaparken dile konsantre olmaya zaman kalmıyor belki... Ama bu ülkede belki 10 yıldır yaşayıp hala bir restoranda Rusça sipariş verecek kadar Rusça öğrenmeyen ne kadar çok Türk var... Burada yaşarken dil öğrenmek, bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyilik. Rusça zor da olsa, bu yolda daha fazla çaba göstermemiz şart. 10- Belki çoğunluk için öyle değil ama, kimi Türklerin Rusya da akvaryumda yaşar gibi yaşadığı söylenebilir. Evde sadece Türk TV leri izleyip, ofiste sabah akşam iç politika tartışıp, Türkiye den taşıdıkları zeytin, peynirle izole hayat yaşayanlara sarı kart gösteriyoruz! Türkiye vatanımız, memleketimiz, canımız ama Rusya da yaşıyoruz ve bulunduğumuz dünyayla daha yakın ilişki kurmamız lazım. Daha çok Rus filmi izleyin, çocuklarınızla birlikte Rus çizgi filmlerine de takılın, diliniz de gelişir, ufkunuz da. Ve bu eleştirileri okurken de alınmayın, kırılmayın; dost acı söyler diye algılayın. Sonuçta yıllardır Rusya da pek çok başarı öyküsünü yazan bizleriz ve istiyoruz ki kendimiz ve ailemiz için de daha iyisini yapalım

19 ФОКУС 10 малоизвестных фактов об Все, кто бывал в Турции, почти наверняка пробовали айран. Освежающий в жару, прекрасно подходящий к разным блюдам этот напиток по праву считается национальным. Но мы готовы поспорить, что есть факты, касающиеся айрана, о которых вы и слыхом не слыхивали. Попробуете ответить на эти вопросы? 1 2 Айране Кто придумал айран? Рецепт айрана изобрели в годах кёктюрки, или тюркюты, - древнее тюркское племя. Они брали закисший йогурт и разбавляли его водой. Так получился «предшественник», который дошел до наших дней. Кстати, пьют его не только в Турции, но и в соседних азиатских и балканских странах. Что такое «Яйык айран»? «Яйыком» на турецком называют аппарат или контейнер, в котором взбалтывают молоко для получения сливочного масла. После нескольких часов взбалтывания образуется масло, а жидкость, оставшуюся в контейнере, называают «яйык айраном». Есть разновидность под названием «Сусурлук айран», которую производят в одноименном поселке в провинции Балыкэсир. Из небольшого контейнера с мотором с помощью тонкой трубки 3 «выцеживают» жидкость, получающуюся из взбалтываемого молока. Какая история связывает османского султана Фатиха и айран? Однажды султан Межмет II Фатих, завоеватель Константинополя, переодевшись обычным путником, отправился обозревать просторы империи. Устав, он постучался в 4 5 один из деревенских домов. Дверь открыла пожилая крестьянка. Султан попросил у нее чего-нибудь холодного. Женщина вынесла стакан айрана. Фатих был готов залпом осушить сосуд, но заметил, что в нем плавает солома, поэтому ему пришлось пить маленькими глотками, чтобы случайно не проглотить ее. Допив, он поблагодарил крестьянку и сказал: «Мне очень понравился твой айран. Но зачем же в нем плавала солома?» Женщина ответила ему: «Ты весь взмок от жары и мог простудиться, если бы пил слишком быстро. Поэтому я положила в айран солому, чтобы ты пил медленно и не заболел». Султану так понравился ответ крестьянки, что он подарил ей все земли вокруг ее дома. Зачем пить айран с солью? Доктора советуют пить айран с солью людям с низким кровяным давлением. Соль повышает давление и она прекрасно сочетается с кисломолочной составляющей айрана. Почему в жару нужно пить именно айран? В жаркую погоду главная проблема человека обезвоживание. Организм теряет много влаги. Просто вода не решает проблему. А вот айран, в котором есть и кислое молоко, и вода, и соль, отлично восполняет потерянную влагу в организме

20 6 7 Существует ли алкогольный айран? Такой айран действительно готовили в старые времена. Его оставляли бродить в специальном сосуде. До сих пор среди алтайских тюркских народов существует «айран арак» - то есть «айрановая водка». Действительно ли айран лечит депрессию? По мнению ученых, многие проблемы, свойственные жителям больших городов, такие, как «синдром понедельника», 8 хроническая усталость, бессонница, круги под глазами и так далее, вызваны недостатком в организме витамина В. Отсутствие этого витамина также сказывается на снижении уровня серотонина и, как следствие, появлении депрессии. Этого эффекта можно избежать, если ежедневно выпивать по одному стакану айрана. Как айран влияет на пищеварительную систему? Айран богат на электролиты. Таким образом, он обогащает и нормализует флору в организме. Он также оказывает благотворное влияние на пищеварительную систему. реклама 9 Зачем перед употреблением айран надо взбалтывать? В забродившем молоке, из которого делается айран, содержатся небольшие частички «дрожжей» и протеинов. Чтобы они смешались с жидкой частью айрана, его необходимо хорошо встряхнуть. 10 От каких болезней может помочь айран? Благодаря своим полезными свойствам айран может стать прекрасным профилактическим средством от рака, диабета, аллергии, гастрита, язвы, недостатка кальция, различных метаболических и генетических заболеваний. 36

21 Мой дом - моя крепость 38 «М ой адрес не дом и не улица, мой адрес Советский Союз!» - пели когда-то давно, во времена моей юности. Внушая нам, что вся страна наш дом, как персонаж Чехова заявлял, что вся Россия наш сад. Вишнёвый сад, как известно, был вырублен; Советский Союз перестал быть адресом; железный занавес на окне в Европу был заменён на лёгкие жалюзи, а мы научились ценить свой собственный, личный дом. Меня часто спрашивают: «Где вы живёте в Турции или в России?». Я отвечаю, что и там, и там, но но чем больше думаю об этом, тем яснее понимаю, что мой адрес сегодня опять «не дом и не улица», и даже не Москва и не Измир. У меня есть дом и в России, и в Турции, и они оба всегда со мной. Внутри. Я давно живу в своём тайном внутреннем доме, и, конечно, его черты как-то проступают на поверхность, проявляются в дизайне и организации пространства, в оформлении кухни и детской, гостиной и кабинета. А комнаты моей души, уголки моего ума какие они, русские или турецкие? Мой внутренний адрес, мой настоящий Дом Турция или Россия? Когда мы с мужем построили дом в подмосковном Болшево, наши гости говорили, что у нас всё как-то не по-русски, не как у всех. А через несколько лет мы услышали то же самое, но уже в Измире, от турецких друзей. Я обжилась и прижилась в обеих странах, я сохранила всё, что было мне дорого и приятно в интерьерах и быте моего русско-советского детства, и легко и с удовольствием дополнила свою жизнь тем, что полюбилось мне в Турции. Турция это моя гостиная, кухня, спальня. Просторные комнаты, чистый пустой коридор. Балкон и терраса как часть образа жизни. Никакого лишнего хлама ни в комнатах, ни в голове. Чистота ковров как религия. Россия мой кабинет, моя библиотека, моя жилая комната, детские моих дочерей. Хрестоматийный «глубокоуважаемый» шкаф, в котором живут не только книги из русской библиотеки моего отца, но стараниями старшей дочери уже собрана прекрасная коллекция классической турецкой литературы, даже на османском языке. Это, как ни парадоксально, наша Россия: в Турции вы не встретите комнат, снизу доверху заполненных книгами. Но я родилась и выросла среди книжных стен и мои Yana Temiz дети попали в точно такие же. Мой письменный, мой верный стол это всегда Россия, даже если я пишу на уголке кухонного столика в гостях у турецкой родни. Может быть, вся Россия в каком-то смысле некий метафорический кабинетный стол? На зелёном сукне которого, если вспомнить популярную песню, разыгрывались страшные битвы и строились империи. Что-то навсегда убиралось под сукно, что-то откладывалось в самый дальний (долгий) ящик и у меня есть эти тайники и запертые ящички, где хранятся замыслы, Яна Темиз дорогие воспоминания и сюжеты будущих романов. Забор вокруг дома тоже родом из России: уединиться, спрятаться, не принимать незваных гостей в любой час, как принято в Турции, сохранить немного тишины и тайны уважать границы, не входить без стука в детские, не наводить в них своего порядка. И, конечно, никаких принятых в Турции домработниц никаких чужих в Доме, справимся сами! На моей турецкой кухне безусловно царит виртуозно готовящий муж, здесь витают запахи блюд Эгейского региона, здесь не обойтись без свежесорванного в саду розмарина и самодельного оливкового масла, здесь запекается на мангале местная рыба и заваривается в двухъярусном чайнике ароматный и крепкий турецкий чай но на этой же кухне можно застать моих турецких подруг: московские кухонные посиделки вполне вписались в здешнюю жизнь. А чопорная и нарядная турецкая гостиная стала нашим основным жилым пространством пусть друзья видят не изредка проветриваемую запертую комнату с дорогой, словно выставленной напоказ мебелью, а нашу обычную повседневную жизнь. В ней, однако, абсолютно турецкие, гладко отштукатуренные, ровно покрашенные (никаких обоев с рисунком!) стены а на них хорошие картины, привезённые из Москвы и Петербурга (никаких дешёвых безделушек и репродукций!): «Мам, у тебя не квартира, а Третьяковка!» - мои «родные стены» легко совместили стили обеих моих родных стран. Обеденный стол в гостиной предполагалось, что за ним будут праздничные обеды для многочисленной турецкой родни. Но сейчас это мастерская по складыванию огромных паззлов, которыми увлекается младшая дочь; когда-то он служил местом рисования и работы над реклама

22 реклама 40 школьными проектами, за ним же я давала уроки английского совсем как в России! За этим столом мы праздновали Кристмас, на него ставили тыкву на Хэллоуин, на нём строили города для фей и раскатывали тесто для баклавы чего он только не повидал и родственные обеды на турецкий лад, конечно, тоже. Всё своё я давным-давно ношу с собой и заполняю этим любое пространство, которое тут же становится моим Домом. В сакраментальном «Турция или Россия?» я давно заменила суровое разделительное «или» на милое соединительное «и»: я живу в них обеих одновременно! И окружаю себя тем, что люблю: и турецким, и русским. Чашка Императорского фарфорового завода с силуэтами из коллекции Русского музея с турецким кофе. Пирог из турецкого теста «юфка» с начинкой, как у русской кулебяки. Чёрная кошка на турецкой кружевной салфетке. Толстые книги на разных языках, живущие там, где им удобно: в по-турецки чистой гостиной, на кухонном столе, у изголовья постели. Русским гостям кажется, что у нас не «русский» уют и дух, мало вещей, а дом слишком велик; турецким визитёрам не всегда по душе вольное обращение с порядком, смешение стилей и почему мы не купим дом побольше, раз у нас столько книг?! И я сама иногда пытаюсь взглянуть на него их глазами: да, опять не как у людей но мой внутренний Дом именно такой: соединивший в себе турецкий культ уборки с русской обломовщиной, русскую любовь к интеллектуальным занятиям и долгим беседам с турецким рукоделием, вкус турецкой кухни с русскими праздниками. Я могу заново воссоздать его для себя в любом уголке мира. Мой русский дом, моя турецкая крепость yanarus

23 Evim kale mdir A dresim ne bir ev, ne de sokak, adresim Sovyetler Birliği! - gençlik zamanımda söylenen bir şarkından bu sözler. Tüm memleketin evimiz olduğunu telkin ederken, tıpkı Çehov un kahramanı gibi Rusya bahçemizdir denirdi. Vişne Bahçesi ndeki ağaçlar, bilindiği üzere, kesildi; Sovyetler Birliği adres olmaktan çıktı; Avrupa penceresindeki demir perde hafif bir jaluziye dönüştü, biz ise kendi, şahsi evimize değer vermeyi öğrendik. Bana sıkça sorarlar: «Nerede yaşıyorsunuz Türkiye de mi yoksa Rusya da mı?». Hem orada hem burada diye cevap veriyorum, ancak... ancak, bunun üstünde düşündükçe daha berrrak bir şekilde anlıyorum, adresim yine ne bir ev, ne de sokak, hatta Moskova ya da İzmir bile değil. Hem Rusya da hem de Türkiye de evim var, ikisi de her zaman yanımdadır. İçim. Uzun zamandır gizli iç evimde yaşıyorum ve tabii ki çehresinin izleri bir şekilde yüzeye çıkıyor, mekan dizaynında ve organizasyonunda, mutfak, çocuk odası, misafir odası ya da çalışma odası düzenlemesinde. Pekala, ruhumun odası, zihnimin köşeleri Rus mudur, Türk mü? İç adresim, gerçek evim Rusya mı, Türkiye mi? Moskova Bölgesi nde Bolşevo da eşimle evimizi inşa ederken misafirlerimiz Herşeyiniz pek de Rus usulü değil, herkesinki gibi değil derlerdi. Birkaç yıl sonra aynı kelimeleri bir kere daha duyacaktık, ancak artık İzmir de ve Türk dostlarımızdan! Her iki ülkeye de yerleştim, hayatına alıştım, benim için değerli olan ve iç dizaynda, Rus-Sovyet gençliğimde kabul gören her şeyi muhafaza ettim ve Türkiye de sevmeye başladığım şeyleri kolaylıkla ve zevkle hayatıma kattım. Türkiye benim misafir odam, mutfağım, yatak odamdır. Geniş odalar, temiz ve boş koridor. Balkon ve teras tıpkı hayat tarzının bir parçası. Ne bu odalarda, ne de kafamda hiçbir lüzumsuz eşya yoktur. Halıların temizliği din gibidir. Rusya çalışma odamdır, Yana Temiz kütüphanemdir, oturma odamdır, kızlarımın çocuk odalarıdır. İçinde sadece babamın Rus kütüphanesinden kitapların değil büyük kızımın çabaları ile toparlanan klasik Türk edebiyatı, hatta Osmanlıca kitapların yaşadığı seçmece saygın dolap. Ne kadar garip gelse de bizim Rusyamızdır: Türkiye de tavana kadar kitap yığılmış odalar göremezsiniz. Oysa ben kitap duvarları arasında doğdum ve büyüdüm benim çocuklarım da aynı duvarların içindeydiler. Yazı için kullandığım, sadık masam Türk akrabalarımda misafirken mutfak Яна Темиз masasının köşesinde yazıyorken bile hep Rusya dır. Acaba Rusya, bir tür metafor çalışma odası olabilir mi? Eğer popüler bir şarkıyı hatırlarsak, yeşil hasır çuhada ne korkunç savaşlar yaşanır, nice imparatorluklar kurulur. Birşeyler her zaman hasır altı edilir, birşeyler en köşedeki çekmeceye atılır benim de bunun gibi içinde düşüncelerin, değerli hatıraların ve gelecekteki romanların konularının saklandığı gizli köşelerim, kilitli çekmecelerim var. Evin etrafındaki duvar yine Rusya dandır: Yalnız kalmak, gizlenmek, Türkiye de adet olduğunun aksine her saat başı davetsiz misafirleri ağırlamaktan kaçmak, birazcık sessizliği ve gizemi korumak sınırlara saygı duymak, kapıyı çalmadan çocuk odasına girmemek, odalarına çeki düzen vermemek. En nihayetinde tabii ki Türkiye dekinin aksine hiçbir temizlikçi kadın Ev de yabancılara yer olamaz, biz kendi başımızın çaresine kendimiz bakarız! Türk mutfağımda elbette ki tıpkı bir usta gibi yemek hazırlayan eşim hüküm sürer, burada Ege ye has yemeklerin kokuları yayılır etrafa. Burada yeni koparılmış biberiye ve ev yapımı zeytin yağı olmadan olmaz. Burada mangalda yerel balık buğulanır ve iki katlı çaydanlıkta kokulu ve demli Türk çayı demlenir ancak burada Türk hanım arkadaşlarımı da görebilirsiniz. Moskova ya özgü mutfak sohbetleri buraya da çok yakışmıştır. Pek resmi, zarif Türk misafir odası, yaşadığımız ana mekan olmuştur dostlarımız pahalı, tıpkı sergiye çıkarılmış mobilyaları ile arada bir havalandırılan kapalı odayı değil, günlük, alışıldık hayatımızı görsünler. Ancak burada tamamen Türk, dümdüz sıvası ve boyası yapılmış duvarlar vardır (desenli duvar kağıdı göremezsiniz!) bu duvarlarda Moskova dan ve Peterburg tan getirilmiş güzel tablolar asılıdır (hiçbir ucuz ufak tefek ya da reprodüksiyon göremezsiniz!): Anne, seninkisi daire değil, Tretyakovka! kendi duvarlarım kolaylıkla her iki ülkemin stillerini kaynaştırır. Misafir odasındaki büyük masa kalabalık Türk akrabaların bayram yemeklerinde biraraya gelmesi içindir. Ancak şimdilerde küçük kızımın uğraştığı büyük yapbozların depolandığı bir atölyedir; bir zamanlar resim yapma ve okul projeleri üretme yeri olarak kullanıldı, ardından... kendim tarafından tıpkı Rusya daki gibi ingilizce derslerini verdiğim mekan olarak kullanıldı! Bu masanın etrafında Noel i kutladık, Helloween kabağını üzerine yerleştirdik, periler için şehirler yaptık, baklava için hamur açtık neler neler görmedi ki bu masa. Türk usulü akraba yemeklerini de tabii ki. Kendimin olan her şeyi çok uzun zamandır yanımda taşıyorum ve her türlü mekanı onlarlar dolduruyorum, hepsi benim Evim haline geliyorlar. Kutsal Türkiye mi yoksa Rusya mı? sorusundaki yoksa kelimesini sevimli ve ye çevireli çok oldu: her ikisinde de aynı zamanda yaşıyorum! Etrafımı sevdiğim şeylerle donatıyorum: hem Türk hem Rus. Rus müzesi koleksiyonundan, İmparatorluk Porselen Fabrikası yapımı silüetli fincanda Türk kahvesi... Türk hamuru yufka dan börek, tıpkı Rus kolebkayası gibi. Türk dantel işlemeli peçetede kara kedi. Nerede rahatsa orada yaşayan farklı dillerde kalın kitaplar: Türk usulü temiz misafir odasında, yemek masasında, yatak ucunda. Rus misafirlerimiz bizde Rus huzurlu ortamı ve ruhu yok sanırlar, az eşya vardır, ev ise çok büyüktür; Türk misafirler ise düzene karşı kayıtsız tutumu, stillerin kaynaşımını bazen anlayamazlar neden daha büyük bir ev alalım ki, o kadar çok kitabımız mı var?! Kendim de ona onların gözü ile bakmaya çalışırım: gerçekten de, başkalarınınkinden nasıl da farklı ancak benim iç Evim işte böyledir: Türk temizlik kültürünü ve Rus Oblomovluğunu, entellektüel uğraşılara olan Rus sevgisini ve Türk el işlemeleriyle uzun sohbetleri, Rus bayramları ile Türk mutfağını kaynaştırır bu Ev. Kendim için onu dünyanın herhangi bir köşesinde yeniden kurabilirim. Rus evim, Türk kalemdir 42 43

24 Пора озвр ся к себе 44 Suat Taşpınar У нас нескончаемый сезон миграции. Тесно нам, тесно. Везде и даже, кажется, в собственной душе. Самое ужасное: мы мучаемся от того, что не можем найти покой. Мы постоянно переезжаем с места на место. Нам сочувствуют даже перелетные птицы, ведь у них есть определенный маршрут, известно и расстояние. Мы же чаще всего мечемся по неизвестным путям-дорогам, без карты и компаса. Кундера шепнул нам на ухо: «Есть таинственная связь между медлительностью и памятью, между спешкой и забвением». Ну, а мы и рады стараться, постоянно бежим куда-то. Боимся остановиться. Если не физически, то в душе-то уж точно. Моя мама называла таких людей «неприкаянные». И все же все наши скитания приводят нас к тому, о чем писал поэт, и куда бы мы ни шли, мы несем одно и то же сердце. «Мы» это, конечно, не все люди в общем. Тут не нужна напыщенность и жирный шрифт. У каждого своя жизнь. Жизнь человека это как костюм, сшитый по фигуре: другому не подойдет. Но я тут пытаюсь описать определенный круг, категорию людей. В основном это те, кто живет за границей. Хотите, корректно назовите их Kendi içimize göç mevsimi Suat Taşpınar B itmeyen bir göç mevsimindeyiz. Yerimiz dar. Ya da ruhumuz. En mühimi, huzur yokluğu ndan mustaribiz. Habire oradan oraya taşınıyoruz. Göçmen kuşlar halimize bakıp üzülüyor. Çünkü onların bir rotası var, menzili belli. Biz çoğu kez haritasız, adressiz yollardayız. Kundera, Yavaşlık ile hatırlamak, hız ile unutmak arasında doğru orantı var diye fısıldamıştı kulağımıza. Durumdan vazife çıkardık, habire koşturuyoruz. Durmaktan korkuyoruz. Fiziken экспатриантами, хотите апатридами, если считаете, что так будет точнее. Большинство из них принадлежат к этой самой категории. Ну, может, это не постоянное наше состояние, но всетаки мы часто в него погружаемся. С одной стороны, мы ищем пути, чтобы поддерживать связь со своими корнями, а с другой бежим за покоем и «лучшей жизнью», и это наш общий знаменатель. Душевное метание достигает предела в жизнях, разделенных между Турцией и Россией. Соскучившись, летим в Турцию, максимум через несколько недель чувствуем себя «иностранцами» и скучаем уже по России, по своему дому. Приезжаем сюда самое большее несколько месяцев все идет путем, а потом, даже если вы и не хотите, то вам все равно напомнят, что вы тут иностранец, и вот рука уже сама тянется к чемодану. Сравнивать неблагодарное занятие. Ни одна из сторон верха одержать не сможет. Мы злимся на турецкую бюрократию с её «приходите завтра», а тут нас душит местная бюрократия с её «приходите вчера». Возмущаемся, что в России демократия хромает, а стоит навестить Родину возвращаемся со словами: «Хорошо, что в России есть стабильность». Здесь плачемся на жуткий olmazsa ruhen. Annem hercai derdi böylelerine. Ama dönüp dolaşıp şairin dediği yere geliyoruz; gittiğimiz her yere aynı yüreği götürüyoruz. Biz dediğim herkes değil. İri punto ukalalığa gerek yok. Herkesin hayatı kendine. Kimsenin hayatı, öbürüne oturacak gömlek değil. Ama benim tarif etmek için kıvranıp durduğum bir küme, bir daire var. Çoğu yurtdışında yaşayanlar. Adına ister kibarca expat deyin, isterseniz içeriğe daha uygun düşsün diye haymatlos deyin. Onların pek çoğu dahil o kümeye. Sürekli içinde yaşanmasa da, sık sık içine dalıp çıkıyoruz. Ortak paydamız, bir yandan köklerle ilişkiyi sürdürmenin yolunu aramak, öbür yandan huzura kaçmak ve daha iyisini aramak. Türkiye -Rusya arasında bölünmüş hayatlarda tavan yapıyor bu haleti ruhiye. Özleyip Türkiye ye gidiyoruz; en çok birkaç hafta sonra yabancı hissediyoruz kendimizi, bu kez Rusya yı, evimizi özlüyoruz. Buraya geliyoruz; en çok birkaç ay dengede gidiyor her şey, sonra yabancı hissetmek istemesiniz de hissettiriyorlar ve elimiz yine bavula gidiyor. Kıyaslananların hali de içgüveysiden hallice. Biri ötekine galebe çalacak halde değil. 45

25 46 сервис, а в Турции выходим из себя, когда все кругом работают не по часам, а по календарю. В Москве стонем от дороговизны и едем за утешением в Стамбул только для того, чтобы обнаружить, что цены там такие же, как и в Москве. Мы негодуем, когда за зачисление в обычную московскую школу требуют взятку, и с изумлением слушаем рассказы о том, что в Стамбуле затраты на занятия даже дошколенка в подготовительной группе исчисляются тысячами долларов. Что остается делать? Сказать: «Один другого стоит», и замолчать. Так что много у кого жизнь не лучше той, что была у известного буриданова осла. Время от времени они отправляются в Турцию, чтобы «подзаправиться» морем, солнцем, едой, общением с друзьями и любимыми. Затем, всяк по-своему мотивируя, возвращаются в Россию с ее деньгами, культурой, искусством, зелеными парками, яркой ночной жизнью, красивыми девушками, да и мало ли еще с чем. Большинство переживает, что до сих пор не могут почувствовать себя по-настоящему дома ни там, ни здесь. И это вряд ли изменится. Дети растут, возникают языковые проблемы: турецкий превращается в язык, на котором легко говорить, но очень трудно писать. Культуры перемешиваются, возникают явления, приводящие порою в шок, хоть все и не так плохо, как у «немецких турок». В результате, те из нас, что все время искали «лучшей жизни», все чаще стали задаваться вопросом: «Что делать?» Уехать или остаться? Если уезжать, то в Турцию или еще куда? А не получится ли так, что, вернувшись на Родину, мы попадем из огня да в полымя, то есть в новый тупик? А может, податься к далеким берегам по ту сторону океана? Найдутся ли силы на то, чтобы начать все с начала на совершенно новом месте? А что с теми, кого мы уже проводили в те дальние края, как первопроходцев? Смогли ли они завершить, наконец, это внутреннее «путешествие»? Смогли ли бросить якорь в какомнибудь порту? Или мысленно они все еще в оставленных гаванях? У нас бесконечный сезон миграции с ветром, то приносящим ливень, заставляющий с завистью думать о пастухе, никогда не покидавшем свою деревню, или о тех, кто умер там, где родился, то навевающим ароматы, пробуждающие восхищение теми, кто нашел силы бежать в дальние края. Надеяться найти тихую гавань все равно, что ждать Годо. Самое лучшее, пожалуй, согласиться с мудрецом, изрекшим: «Мир не рай, и никогда им не будет», продолжить путешествие внутри себя и наслаждаться сегодняшним днем. Нет смысла впадать в уныние, придавая месту слишком много значения. Но те звуки в нашей душе все же попрежнему увлекают нас и заставляют мечтать о новых берегах. Мы рвемся в бой, исход которого предрешен. Ведь мы люди, человеки до мозга костей. Türkiye nin Bugün git, yarın gel bürokrasisine kızıyoruz; buranın Bugün git, dün gel bürokrasisi üstümüze çullanıyor. Rusya nın sözde demokrasi fukarası ortamına celalleniyoruz, Türkiye ye gidince toz-duman içinde İyi ki Rusya da istikrar var diye dönüyoruz. Rusya da Servis berbat diye ağlaşıyoruz, Türkiye de saat yerine takvim kullanarak iş görenler saç baş yoldurtuyor. Moskova da pahalılıktan inliyoruz, soluk almak için gittiğimiz İstanbul un hiç farkı kalmadığını görüp kederlere gark oluyoruz. Moskova da devlet ilkokuluna kayıt için rüşvet isteyenlere köpürüyoruz, İstanbul da anaokulu masrafının bile binlerce dolar olduğunu anlatanları hayretle dinliyoruz. Al birini vur ötekine deyip susuyoruz. İşte kimileri için hayat, iki cami arasında beynamaz misali geçiyor. Deniz, güneş, yemek, dostluk, sevgi ile depo doldurmaya Türkiye ye kaçılıyor ara ara. Sonra herkes kendi meşrebince bir motivasyon kaynağı bulup bu tarafa dönüyor; parasına, kültürüne, sanatına, yemyeşil parklarına, renkli gece hayatına, güzel kızlarına; neyse ne. Çoğunluk hala ne oraya ne buraya ait olamamanın sıkıntısında. Böyle de gidecek. Çocuklar büyüyor, dil yaresi başlıyor, Türkçe kırık konuşulan, ama çok zor yazılan bir dile dönüşüyor, kültür aşure oluyor, Alamancı lardan hallice olsa da şoklar yaşanıyor. Ve son tahlilde, hep daha iyi hayat arayanlar, yıllar eksildikçe Ne yapmalı? sorusunu masaya daha sık yatırır oluyor. Gitmeli mi, kalmalı mı? Gidilecekse adres sahiden Türkiye mi? Yoksa buradan oraya gitmek, bir çıkmazdan öbürüne mi yuvarlanmak demek? Ya okyanusun ötesindeki uzak limanlar? Yepyeni dünyalarda her şeye yeniden başlayacak kuvvet var mı? Ya öncü olsun diye oraya giden, sırtı sıvazlanarak yollananlar? Onlar içlerindeki yolculuğu tamamlayabildi mi? Bir limana demir atabildi mi? Yoksa akılları terk ettikleri limanlarda mı? Bitmeyen bir göç mevsimi bu. Bazen, köyünden çıkmayan çobana, doğdukları yerde ölenlere gıpta ettiren bir sağanak getiriyor. Bazen kaçıp uzaklara gidenlerin imrendiğimiz kokularını getiren rüzgarlar estiriyor. Huzurlu liman ummak Godot yu beklemek demek. En güzeli, Dünya cennet değil, olmayacak da diyen bilgeye teslim olmak. Yolculuğu kendi içinde yapıp anın tadını çıkarmak. Mekana çok fazla önem atfedip enseyi karartmakla olmuyor. Ama içimizdeki o sese kapılıp yeni limanların hayalini kurmaya da devam ediyoruz. Bile bile lades diyoruz. Çünkü biz tepeden tırnağa insanız.

26 VESAİRE Afiyet olsun Sovyetler Birliği! Bütün mutlu yemek anıları birbirine benzer; her mutsuz yemek anısının ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır. Sovyet Mutfak Sanatı (Mastering the Art of Soviet Cooking) 2013 de yayınlanıp epeyca ses getirdikten sonra nihayet Türkçede. Kitabın yazarı Anya von Bremzen ödüllü bir yemek kitapları yazarı yılında Sovyetler Birliği nde doğmuş, 1974 yılında henüz 11 yaşındayken, Yahudi asıllı annesiyle birlikte Amerika ya göç etmiş. Ama Sovyet kültürü, mutfağı ardı sıra gelmiş ve sonuna hayatına damga vurmuş. Bu kitabı muhakkak okumanızı öneririz. Sovyet Mutfak Sanatı adlı kitap, Yapı Kredi Yayınları ndan Yemek ve Hasret Anıları altbaşlığı ile Türkçeye Özlem Yüksel tarafından çevrrildi. Yazarın ağzından, kitabın tanıtım yazısını sayfalarımıza taşıyoruz: Yemek ve Hasret Anıları Annem de, ben de o muzafferane, parlak kızıl bir sosyalist bolluk ve görkemli hasatlar masalıyla büyüdük. Ancak, yaşadıklarımızda, hoş bir vanilya buğusunun sarmaladığı mesut mutfaklar, sofraya nar gibi kızarmış bayram kuşları koyan anneler yoktu. Burjuva tereyağı bol çay kurabiyesi mi dediniz? Öyle bir anım var Kruşçev dönemine özgü yoksul semtimizde annem yüksek sesle Proust okuyor; bense Fransız yazarın o duyusal hayallerinden son derece sıkılmışım, fakat gerçekten yenebilir bir kurabiye fikriyle de sarhoş olmuşum. O egzotik kapitalist madlenin tadı nasıldı? Müthiş bir merak içindeydim. Sovyet yemeklerine dair bir öykü, özlemle ve karşılıksız bir arzuyla dolu bir tarihçe oluyor kaçınılmaz olarak. En yoğun mutfak anılarınız aslında hiç tatmadığınız yiyeceklerden oluşuyorsa ne olur peki? Hayalde canlandırılmış, dinlenmiş öykülerden alınmış anılar; yetmiş yıllık jeopolitik bir tecridin ve kıtlığın ürünü olan hararetli bir kolektif hasret. Yakın zamana kadar bu tür anılardan pek fazla söz etmezdim. Neden yemek hakkında yazdığımı sordukları zaman, hazırda tuttuğum o hikâyemi bir çırpıda tekrarlardım te annemle Moskova dan sırtlarında kışlık paltoları ve dönüş hakları olmayan vatansız mülteciler olarak göç ettik, babam bizimle değildi. Juilliard dan mezun oldum, seksenlerin sonlarında bileğimdeki bir sakatlanma yüzünden piyano kariyerim kısa sürdü. Ve yeni bir başlangıç arayışı içindeyken, neredeyse rastlantı eseri yemek işinin içine düştüm. Ve hiç arkama bakmadım. Eski SSCB mutfakları üzerine yazdığım ilk yemek kitabımın, Please to the Table ın (Buyurun Sofraya) ardından güzel şeyler olmaya devam etti: Heyecan verici dergi yazıları, başka yemek kitapları, ödüller, neredeyse yirmi yıllık seyahatler ve unutulmaz yemekler. Hemen hiç bahsetmediğim şeylerse, büyükannemin, yoldaş komşuların birbirlerinin çorbasından et aşırdığı komün apartmanının mutfağında duran kap kacağa yapıştırılmış kurukafalı ölüm tehlikesi işaretleri. Merkez Komite nin çocuklarının gittiği kreşimde yedirdikleri havyarı can havliyle öğürdüğüm öğleden sonraları; öğürürdüm çünkü o elit Parti havyarıyla birlikte Sovyet karşıtı annemin hazmedemediği ideolojiyi de yuttuğumu hissederdim. İnsanın derisini dalayan kahverengi okul üniformalı dokuz yaşında çaylak bir karaborsacı kızken, 110. No lu okulun kızlar tuvaletinde Sovyet sınıf arkadaşlarıma 5 kopek karşılığında, eşin dostun bize efsanevi zarganitsa dan (yurtdışından) getirdiği Coca-Cola şişesini dokundurttuğumdan da bahsetmezdim. İş icabı sıkça kaldığım güzel otellerin o mükellef ve bedava kahvaltı büfelerinde, servis tabağında kalan son kruvasanı çalma dürtüsünden hâlâ kurtulamadığımdan da. Bir tarafta Per Se veya Noma gibi yerlerde degüstasyon menülerinin âdetten olduğu, diğerindeyse SSCB de yılda bir defa gördüğümüz bir ziyafet olan alelade bir muzun ruhumda hâlâ sihirli bir etki yaptığı iki ayrı yemek evreninde birden yaşadığımı itiraf etmenin ne faydası var? 48 49

27 50 İşte bu kitabın malzemesi, kendime sakladığım hatıralar. Nihayetinde bu anılar yemek üzerine yazıyor olmamın asıl sebebi. 300 milyon nüfuslu Soyvet süper-gücünün her sabık yurttaşı için yemek hiçbir zaman şahsi bir mesele olmamıştır de çarın devrilmesini tetikleyen ekmek ayaklanmalarıydı; bundan yetmiş dört yıl sonra Gorbaçov un bocalayan imparatorluğunun yerle bir olmasında o feci gıda kıtlığının payı vardı. Bu arada, Stalin in kolektifleştirme hareketi boyunca 7 milyon insan, Hitler in savaşı sırasında da 4 milyon insan açlıktan can verdi. Daha sakin dönemlerde, Kruşçev ve Brejnev in iktidarlarında sofraya günlük bir kap yemek koyma dramı diğer bütün gaileleri gölgede bırakırdı. On bir saat dilimine hâkim kolektif sosyalist kader, yani gıda maddesi kuyrukları, on beş etnik cumhuriyette yaşayan yoldaşları birleştirirdi. Gıda, Sovyet siyasi tarihinde, kolektif bilinçsizliğimizin her köşe bucağına işlemiş değişmez bir meseleydi. Yemek bizi, saplantılı Sovyet misafirperverliği ritüellerinde biraz daha ringa, biraz daha Doktor Kolbasası ve daha kaliteli kolbasa (sucuk) bulabilen ayrıcalıklı azınlığa, tokatçılara, Parti yiyicilerine duyduğumuz ortak hasette birleştirdi. Yemek çoğunlukla donuk, zaman zaman saçmalık derecesinde gülünç, kimi zaman da dayanılmaz derecede trajik ama sıklıkla saflık derecesinde iyimser ve şen, titrek bir yaşam arzusu duymamızı sağlayarak totaliter devletimizin ülke içindeki gerçeklerinin dayanak noktası oldu. Bir akademisyenin de belirttiği üzere, yemek, içinde yaşadıkları zamana Rusların nasıl dayandıklarını, geleceği nasıl hayal ettiklerini ve geçmişleriyle olan bağlarını nasıl sürdürdüklerini açıklıyordu. Geçmiş geçmişte kaldı artık. Sovyetler Birliği nin çökmesinin ardından silindi. Sosyalist Vatan ımızın yerinde kültür harabeleri, Sovyet Atlantis inin engin arkeolojik alanı var şimdi. Fakat bu enkazı bırakmaya hazır değiliz. Başsız devrik lider heykelleri, şarkı kitapları ve şekerleme kâğıtları, bir zamanlar kızıl olan Genç Önder fularları, kirden kararmış üçgen Sovyet süt kutuları; bu parçalara sarılmışız. Romantiklerin idealize edilen bir geçmişe duyduğu özlemi tetikleyen melankolinin aksine, bizimkiler evlerimizin, bir zamanlar yaşadığımız hayatların kırıntıları. Bunlar bizim için hâlâ anlam yüklü; siyasi, tarihi ve şahsi anlamlar. Ve hemen her zaman müphem. Kendi sosyalist kırıntılarımı toplamaya 1974 yılında, Philadelphia daki hayatımızın ilk haftalarında başladım. Annem Amerika ya anında vurulmuştu. Ben mi? Süngerleri erimiş mülteci kanepemizde büzülüp Çehov un Üç Kız Kardeş ini okuyor, karakterlerle birlikte sızlanıyordum: Moskova ya Moskova ya. Kapitalist lezzetlere dair çocukluk fantezilerim Robin Hood Lokantası nda yediğimiz ilk yemekle paramparça oldu. İğrenç Amerikan lahana salatası topağı genzime kaçtı. Fosforluymuş gibi parlayan Velveeta peynirine şoke olmuş halde bakakaldım. Evde annem Oscar Mayer sucuğunu neşe içinde yabancı Wonder Bread ekmeğinin üstüne koyuverirken, tuğlaya benzeyen ekşi mayalı Moskova çavdarlısıyla bayat Krakovskaya kolbasasının o pis kokusu burnumda tüterdi. Philadelphia daki o ilk aylarımızda damak tadımı kaybetmiştim herhalde. Siyasi acıların, konukseverliğin, kıtlığın o kahramanca ortamının bitişiyle, yemek artık bana pek bir şey ifade etmez olmuştu. Bakımsız bir yetim gibi, oturduğumuz daireyi arşınlar, kendi kendime iğneli Sovyet defitsit (kıtlık) esprilerini tekrarlardım. Bir dükkânda adamın biri sormuş, Yüz gram kolbasa dilimler misiniz? Tezgâhtar kız da Kolbasayı getirin dilimleriz demiş. Veya sormuşlar, Neden göç ediyorsunuz? Yahudi, Çünkü kutlamalardan gına geldi demiş. Tuvalet kâğıdı aldık; kutlayalım; kolbasa aldık; daha çok kutlayalım. Philadelphia da kimse Oscar Mayer sucuğu için kutlama yapmıyordu. Damak tadımı canlandırmak için kafamın içinde bir oyun oynamaya başladım. Kendimi etrafı dikenli Bektaşi üzümü çalılarıyla çevrili bir daça da (kır evi) hayal ederek, Sovyet sosyalist geçmişimin tatları ile kokularını zihnimde üç litrelik hayali bir kavanozda konserveleyip saklıyordum. Ambalajında neşeli bir çocuk resminin yer aldığı, Lenin Nişanı almış Kızıl Ekim çikolataları da o kavanoza girdi. Kırmızı ambalajlı, fillerle bezenmiş sarı paketinden çıkarıp çaya batırdığınız anda dağılan Bolşevik Fabrikası Jübile Bisküvileri de. Zihnimde, üçgen şeklindeki yumuşak Dostluk Peyniri nin alüminyum folyosunu açtığımı canlandırırdım. Hayali alüminyum çatalımı Stalin in gıda bakanının adını taşıyan, 6 kopeke satılan sanayi tipi köfteye batırırdım. Ne var ki nostalji egzersizimi karartan ideolojik bir bulut vardı. Dostluk Peyniri, kolbasa, çikolatalar, hepsi de kaçtığımız o sövülen Parti-devletin mamulleriydi. Annemin Proust okumalarını hatırlayıp bunları tanımlayacak bir ifade buldum. Zehirli Madlenler. Bu kitap benim zehirli madlenler anılarım. Bu epik ayrışıma, bu kolektif mitler ile kişisel anti-mitlerin kuralsız çarpışmasına götürecek yolları öneren kişi, mutfaktaki daimi suç ortağım ve geçmişimle aramdaki kanal olan annemdi. Sovyet tarihini 1910 ları tanıtmaktan günümüzün notlarına ulaşana dek on yıllık dönemler halinde yemek prizmasından geçirerek, yeni baştan yansıtacaktık. Kimseninkine benzemeyen, yıl boyu süren bir yolculuğa çıkacaktık birlikte: Sovyet yaşamının on yıllık dönemlerinden oluşan yolumuzda yiyip pişirerek, onun mutfağıyla yemek odasını bir zaman makinesi ve bir anı kuvözü olarak kullanarak Savaş zamanı gıda karnelerinin ve komün apartmanlardaki ortak mutfakların anıları. Lenin in kanlı tahıl müsadereleri ve Stalin in sofra adabı anıları. Kruşçev in mutfak görüşmelerine ve Gorbaçov un talihsiz içki karşıtı politikalarına dair anılar. Gündelik yaşantılarımızın odak noktası olan yemek anıları ve bütün yoksunluklara ve darlıklara rağmen vazgeçilmez konukseverliklerin ve dokunaklı, imkânsız ziyafetlerin anıları. St. Petersburg office , Ulista Shvetsova 41, Lit. A Tel/Fax: (812) Nizhny Novgorod ofiice , Ulista Gordeyevskaya 7 Tel/Fax (8312) ,

28 KIRKAMBAR Perestroyka... Glasnost yıl! Rusya denince hala ilk akla gelen kelimelerden biri perestroyka. Sözlük anlamı, yeniden yapılanma demek. Aynı dönemde kardeşi glasnost yani açıklık kavramıyla el eleye yürüdü. Peki 25 yıl önce dünya siyasi arenasında tüm taşları yerinden oynatan bu olay hakkında siz ne kadar bilgi sahibisiniz? Neleri hatırlıyorsunuz? Gelin bilginizi sınayın Rusya da Perestroyka-Glasnost a kadar aşağıdaki kitaplardan hangisi yasaklıydı? a) İvan Denisoviç in bir günü Soljenitsin b) Suç ve ceza Dostoyevski c) Kolım öyküleri Şalamov d) Doktor Jivago Pasternak Perestroyka kelimesi hangi dönemi ifade ediyor? a) Eski binaların sökülerek yerlerine yenilerinin dikilmesi b) Rusların Jülyen takviminden Miladi takvime geçilmesi c) Sovyetler Birliği nin ekonomik reform yapılmak istenirken dağılması d) Baltık ülkelerinin SSCB den ayrılması 2. Perestroyka yı 1979 da ilk Brejnev telaffuz etmişti ama hangi Sovyet lider başlattı? a) Boris Yeltsin b) Mihail Gorbaçov c) Nikita Hruşov (Kruşçev) d) Yuri Andropov 3- Sovyetler Birliği ne zaman dağıldı? a) 1991 yılında Komünist Parti nin yönetici güç statüsünün iptal edilmesinden sonra b) 1986 yılında Çernobil nükleer kazasından sonra c) 1993 yılında hükümet binası Beyaz Ev e yapılan saldırsonrası d) 1985 yılında Gorbaçov un ikdidara gelmesi sonrası 4- Hep perestoryka ile birlikte anılan Glasnost ne anlama geliyor? 7- Aşağıdaki şarkılardan hangisi bu tarihi dönem hakkındaydı? a) Change the World Eric Clapton b) We Will Rock You Queen c) Wind of Change Scorpions d) When All Is Said and Done ABBA 8- Aşağıdaki ülkelerden hangisi SSCB ye dahil değildi? a) Gürcistan b) Letonya c) Özbekistan d) Polonya 9- Aşağıdaki olaylardan hangisi Perestroyka-Glasnost ile bağlantılı? a) Berlin duvarının yıkılması b) Afganistan savaşı c) Margaret Thatcher ın Büyük Britanya Başbakanı seçilmesi d) Geleceğe dönüş filminin çekimleri a) Herkesin televizyonlar ve radyolarda fikirlerini söyleyebilmesi b) Açıklık, İfade özgürlüğü c) ABD ile ilk telekonferansın yapılması d) Demokrasi 10- Bu Sovyet çocukları ne yapıyor? 5- Margaret Thatcher Gorbaçov u nasıl tanımlamıştı? a) Bankamatikten para çekmeye çalışıyor b) Metro bileti alıyor c) Mahkumlara insani yardımda bulunuyor d) Meyve suyu ve limonata satın alıyor a) Beraber votka içebileceğim bir erkek b) Beraber sinemaya gidebileceğim bir erkek c) Beraber iş yapabileceğim bir erkek. d) Bu Marksist-Leninistlerin hepsi aynı! DOĞRU CEVAPLAR: 1-c, 2-b, 3-a, 4-b, 5-c, 6-d, 7-c, 8-d, 9-a, 10-d 52 53

29 10 SORUDA Bal birası ya da Arı şarabı Rusya da pazarlarda ya da turistik yerlerde gezerken markasız pet şişelerde satılan, belki bira sandığınız, sarı ya da koyu renkli içeceklere rastladınız mı? Kiminin karlı havalarda tadını çıkarmayı sevdiği, kimilerinin alışıldık damak zevkine ters düştüğü için surat ekşittiği, kimilerinin görüntüsünü beğenmeyip denemeye bile yanaşmadığı medovuha dan söz ediyoruz. Bal birası ya da arı şarabı da denilen bu içeceğin Rusçada balayı kelimesine de ismini verdiğini biliyor muyunuz? İşte sorularla medovuha Medovuha nedir? MEDOVUHA Medovuha, arı balından yapılan alkollü bir Slav içeceğidir. Rusya başta olmak üzere Slav ülkelerinde medovuha her mevsimde tüketilir. Alkol derecesi 5 ila 16 arasında değişen medovuhanın daha sert olanları da vardır. Günümüzde alkolsüz medovuhalar da üretilmektedir. Medovuha sözcüğü (okunuşu medavuha ), Rusçada bal anlamına gelen myod kelimesinden türemiştir. Bira, şarap gibi kolay içimli olanlarının yanında votka gibi sert olanları da vardır. Medovuhanın kökü nereye dayanıyor? Eski çağlarda Doğu Slav topraklarında bal en önemli ürünlerden biriydi. Komşu devletlerle ticarette, hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılan bal, kutlamaların, törenlerin ve çeşitli davetlerin de baş tacı, her evin olmazsa olmazıydı. Misafirlere bal kaynatılarak yapılan içeceklerin ikram edilmesi çok yaygındı. Yeni evlenen gençlere, düğünden sonra 30 gün boyunca içmeleri için özel olarak az alkollü medovuha kaynatılır, daha sert alkollü içecekler içmelerine izin verilmezdi. Balayı (Rusçada медовый месяц) kelimesinin buradan geldiğine inanılır. Arkeolojik araştırmalar, M.Ö li yıllarda günümüzdeki medovuhaya benzer bir içeceğin yapıldığını gösteriyor. Ancak medovuha sözcüğünün çok daha yakın zamanlarda ortaya çıktığı, bugünkü medovuhaların ilk kez 18 inci yüzyılda yapıldığı kabul ediliyor. Medovuhanın Slav içeceği olduğu kesin mi? Rus kaynaklarında Slav içeceği olarak geçen medovuhanın, Mezopotamya da özellikle düğünlerde içilen bal birası ya da arı şarabı denilen içecekle aynı olduğu yönünde bilgiler de bulunuyor. Mezopotamya da evliliğin ilk zamanlarında damada güç versin diye bu içeceğin verildiğine, balayı sözcüğünün buradan geldiğine de inanılıyor. Medovuhanın faydaları neler? Akşamdan kalmalığın etkilerini azaltmaya karşı birebir olduğu savunulan medovuhanın, idrar söktürücü ve ateş düşürücü etkisi olduğu, bronşit, trakeitin, akciğer iltihaplanması ve diğer solunum yolu hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olduğu, nazofarinskteki bakterileri yok ettiği, cinsel gücü artırdığı, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, sinirleri yatıştırdığı, alkolsüz medovuhanın hamile kadınlar için faydalı olduğu öne sürülür. Ancak bunların bilimsel olarak kanıtlanıp kanıtlanmadığı bilinmiyor. Evde medovuha nasıl yapılır? Bir tencerede 2 litre su ve 300 gram bal kaynayıncaya kadar karıştırılır. Biriken köpüğü alınarak 3-5 dakika kaynatılır. Ardından beş adet şerbet-çiotu kozalağı (eczanalerde satılıyor), bir tutam tarçın ve hindistan cevizi eklenerek karıştırılır. Ocaktan alınan tencerenin kapağı kapatılır. Bir tatlı kaşığı ekmek mayası suda çözdürülür. Yaklaşık bir saat sonra kabarcıklar çıkarmaya başlayan maya hazırdır. Bal harcı dereceye kadar soğuduktan sonra (daha sıcak olursa maya ölür) tencereye maya eklenir, daha sonra kapağı kapatılarak 25 derecede mayalanmaya bırakılır. Bir saat sonra köpüklerin çıkmasıyla yoğun fermantasyon başlar. Beş gün sonra mayalanma işlemi tamamlanır. Köpükler yok olduysa mayalanma bitti demektir. Elde edilen sıvı huni yardımıyla en fazla 0,9 litrelik pet şişelere aktarılır. Kapakları sıkıca kapatılan şişeler buzdolabına konur. 4-5 gün sonra yaklaşık yüzde 8 alkollü medovuha hazırdır. Hangi balın kullanıldığının önemi yoktur, hafif bozulmuş bal da kullanılabilir. İçeceklerin de mayalanmasında kullanılan Saf-levure marka maya öneriliyor. Özel bira satıcılarında bulunan bira mayası da kullanılabilir. Medovuhaya hangi baharatlar eklenebilir? Medovuhanın farklı türlerinde farklı baharatlar kullanılıyor. Ardıç, zencefil, tarçın, acı biber, yaban gülü bunlardan bazıları. Rusya da bugün medovuha nerede üretiliyor? Tarihsel olarak medovuhanın üretildiği yerler Veliki Novgorod ve Suzdal. Medovuha, Veliki Novgorod ın en önemli değerlerinden biri olarak kabul ediliyor. Medovuhayı nasıl içmek gerekiyor? Medovuhanın yemeklerden dakika önce içilmesi tavsiye ediliyor. Böylece tadının yemek tadıyla karışmaması sağlanmış oluyor. Medovuha kullanılarak başka hangi içecekler üretiliyor? Medovuha kullanılarak, medovuha ve bira karışımı Perevar, medovuha kvas karışımı Svadba ve medovuha kefir karışımı Kolomenski içecekleri de üretiliyor. Moskova da medovuha yı nerede deniyebiliriz? Moskova da gerçek medovuha yı örneğin VDNH da, arıcıların bulunduğu bölümlerde denemek mümkün. Arıcıların birçoğu aynı zamanda medovuha da yapıyor ve bal ile birlikte satıyor

30 РЕДКОСТИ Только в Турции: КОШКА П редставьте себе животное, которое приносит брошенную палочку, любит игру, внимание и шоколад и обожает плавать. В вашем воображении возникла собака, не так ли? А я рассказываю о кошке ванской кошке. И неудивительно, что вы не представляли, что некоторые кошки умеют плавать. Что поделать капризы природы. Недаром ванскую кошку называют собакой в кошачьем обличье. КОШКИ КРАСИВЫ. ВАНСКАЯ КОШКА УДИВИТЕЛЬНО КРАСИВА Родина ванской кошки восток Турции, точнее, окрестности озера Ван. Эта местность и дала название породе. Во многих странах ванские кошки более известны как «турецкие». Часто ванских кошек путают с анкарской породой. Надеюсь, наша статья поможет вам узнать об особенностях этой удивительной породы, и вы никогда не перепутаете ее с какой-либо другой. О ванских кошках можно рассказать многое: об их характере, о том, как они попали в другие страны, об опасности исчезновения вида. Но я хочу начать свой рассказ с описания удивительной красоты этих животных. Любители кошек наверняка знают, что шерсть их питомцев состоит из трех слоев: первый густой и короткий подшерсток, который защищает животное от холода; средний слой более длинные волоски, защищающие подшерсток; верхний слой - самые длинные и блестящие волоски. У ванских же кошек шерсть однородна. Она очень мягкая, и этим ванские кошки отличаются от других пород. Тот, кто однажды погладил ванскую кошку, уже не забудет это ощущение прикосновения к шелковистой шерстке. Владельцы ванских кошек не заводят кошек других пород. Зимой у них отрастает более густая шерсть, которая защищает животных от холода, ведь на востоке Турции температура может опускаться до -20 градусов. Основной цвет шерсти ванской кошки (не менее 80%) - белый. Окрас головы и хвоста может быть разных цветов. И самое удивительное глаза, ярко-голубые или различных оттенков желтого. Встречаются особи с разноцветными глазами один голубой, другой желтый. Самцы могут весить до 9 кг, а самки 4,5 5. НАСТОЯЩИЕ СПОРСТМЕНЫ Ванские кошки любят воду и умеют плавать, поэтому в Америке и Англии их так и называют: «плавающие». Считается, что ванские кошки изначально научились плавать в озере Ван, и эта особенность передается с генами. Их шерсть не пропускает воду. Владельцы ванских кошек нередко рассказывают, как с трудом удерживают своих любимцев, которые пытаются поплавать в унитазе всякий раз, когда слышат звук сливаемой воды. Ванские кошки не только хорошие пловцы, но и отличные прыгуны. К примеру, эта кошка с легкостью может запрыгнуть с пола на холодильник. На это действительно стоит посмотреть! НА ЧУЖБИНЕ Ванские кошки популярны во всем мире. Своей известностью они в некоторой степени обязаны двум английским фотографам Лоре Лашингтон и Соне Холлидей. В 1955 году Лора и Соня побывали на востоке Турции, где им подарили по паре ванских кошек. Стараниями Лоры ванские кошки были признаны отдельной породой, известной на западе как «турецкая». Здесь необходимо сделать пояснение. Ванских кошек часто путают с другой породой анкарской, более известной в России как «ангорская». Ангорские кошки тоже белые с голубыми глазами. Из-за генетических изменений все представители данной породы глухие. А ванские кошки прекрасно слышат. Однако при скрещивании ванских и анкарских кошек потомству неизменно передается ген глухоты. Благодаря Лоре Лашингтон ванские кошки были признаны отдельной породой, отличающейся от столь похожих ангорских кошек. В США ванские кошки были завезены в 1982 году. Ежегодно в Америке рождается около 100 ванских кошек. ПОПУЛЯЦИЯ ПОД ЗАЩИТОЙ Еще у меня есть одна плохая и одна хорошая новость. Плохая популяция ванских кошек резко сокращается. Если не принять меры, этот редкий вид может исчезнуть с лица земли. Хорошая новость турецкое правительство взяло ванских кошек под охрану. Анкарский зоопарк занимается разведением чистопородных ванских кошек, а их владельцы получают специальные субсидии. Теперь жители иля Ван не так щедры на подарки прошли те времена, когда любому приезжему дарили котенка. Вывоз ванских кошек за границу запрещен. Средняя цена котенка ванской породы колеблется в пределах 250 долларов. Умная, верная, любящая людей, дарящая тепло хозяину и дому, серьезная, мягкая и красивая. Разве этого не достаточно? 56 57

31 FOTO HAYAT Erdal TEZCAN Yolu Rusya dan geçen beyaz yakalı Türklerden Kompas okuru olarak fotoğraflarını bizimle paylaştı. Dünyayı evi yapmaya çalışanlardan olmak istedim. Daha gidecek yol çok. Ama Rusya da geçen yıllar hayatıma zenginlik ve renk kattı. Gezmek hayatın tutkularından olun- ca, fırsat bulunca deklanşöte basmak da farz oluyor. Fazla iddialı değilim. Ama Kompas ın fotoğraflarımın baslıacağını sayısını elime almak, yıllar sonra bir Rusya anısı olarak saklamak için sizinle paylaşmak istedim demiş

32 COGİTO böyle uy rdu Bir kadının terbiyesi, birisiyle tartıştığı zaman belli olur. Bir sürü dostunun içinde, elbet düşmanların olacak ama unutma ki, onca düşmanın içinde belki seni dostun vuracak. İnsanı en çok acıtan şey; birine hayatını hediye etmişken, o kişinin kendini başkasına hediye etmesidir. Hayatta hiç kimseye tam anlamıyla güvenme! Unutma ki; beyaz gülün bile gölgesi siyahtır. Yaşlanmak, iş yerinizde sizi sevmeyen bir arkadaşınızın olması gibi. Zavallı geiecek! İnsanIar ona öyie çok umut besliyoriar ki, gerçekieştiğinde bütün çekiciiiğini yitiriyor! Hep ileriye giden insan ölüme giden insandır. Zaman zaman arkana dönüp bakmazsan yaşayamazsın. Bütün insanların ruhları gridir. O yüzden hepsi biraz allık peşinde. gidip, güneşi ve mutluluğu arayacaktım; vaktinden önce çıplak kaldım! MAKSIM GORKI giysilerim gibi umutlarım da 60 Aldanma diye birşey yoktur! Sadece biraz fazla güvenmek vardır. Ve insanı aldandığı değil, en çok güvendiği aldatır. Ne güzel gülüyorsun Andrey; oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır Yaşam, insanların bastıramadıkları daha iyiye ulaşma istekleri yüzünden hep yeterince kötü olacaktır. Çalışmak bir keyifken, hayat zevktir; çalışmak görevken hayat köleliktir. Bizi yargılıyacak olan çocuklarımızdır. Aslında bir insanın gözyaşı, gülüşünden daha samimi ve tatlıdır. Çünkü unutma, her gülüşün altında bir ihanet saklıdır. Toplum! İşte en çok nefret ettiğim şey! O, durmadan benliğimizin verebileceğinden fazlasını istiyor bizden. Ama kendimizi doğru dürüst yetiştirebilmek için gerekli şartları hazırlamıyor. Önümüze engeller koyuyor.. Aşkı tanıyan bir kadın, asla aşktan azına razı olmaz! Sahibi olamayacağı boş sevdalarda kiracı kalmaz. yitip gitti yollarda Unutma! İnsanlar bilgi değil, avuntu isterler. Yoruldum; ayağımın değil, yüreğimin götürdüğü yerlere gitmekten. Sustum; dilimdekileri değil, yüreğimdekileri söyleyememekten. Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz. Herşey kolayken insan çabucak aptallaşır 61

33 PUSULA Хаккы Языджы M. Hakkı Yazıcı Перевод: Е.Прищепы С КОМПАС вое имя Кадиллак получил от успешного предпринимателя, основавшего город Детройт. 57-я модель Кадиллак была выпущена в 1957 году, и явилась воплощением мечты и предметом вожделения каждого тогдашнего американца. Именно эта модель с передней частью, напоминающей закругленные усы г-на Дугласа Фаирбанкса и впечатляющим своей необычностью овальным лобовым стеклом. Этот автомобиль явился символом времен, когда рок-н-ролл был на вершине популярности, и в кинотеатрах показывали фильмы, в которых фастфуды посещались исключительно на автомобилях. Кадиллак появился в Турции, ожидающей превращения в «Маленькую Америку» раньше Кока-Колы и Макдональдсов. Демократическая партия Турции, провозгласив девиз «создать миллионеров в каждом квартале», созвала всех миллионеров на национальный совет. Они пришли к власти с лозунгом, соответствующим духу 46-го года «Хватит, теперь право голоса принадлежит народу». В Турции первым владельцем Кадиллака 57-й модели стал состоятельный гражданин, Депутат, построивший свой капитал на фермерском деле. В числе других он был приглашен принять участие в заседаниях национального совета, который, благодаря одному из экспортеров, узнал о размере его доходов. На собрания депутат фермер приезжал на автомобиле Кадиллак. Он важно восседал на заднем сиденье, а за рулем автомобиля красовался солидного вида пожилой водитель, одетый в темно-синий костюм. После окончания собрания национального совета господин Депутат садился в Кадиллак, и автомобиль с хозяином начинали свое движение. Сначала через центральную станцию на площадь «Тандоган», оттуда в местность «Бешевлер», затем в квартал «Эмек» и в городок «Израильские дома». Все, кто встречал их на своем пути, приходили в несказанное изумление, и в знак уважения уступали дорогу. Сидя на заднем сидении автомобиля, Господин Депутат с гордостью наблюдал за происходящим, получая сказочное наслаждение. Но сказке этой вскоре пришел конец. Кадиллак эмигрировал из Америки в эту непонятную страну, где людям была нужна не демократия, а шикарная жизнь, как и во всех западных странах. 62 A dını Detroit kentini kuran kaşiften alan Cadillac otomobillerden 57 Model olanı... Rock n roll müziğin, arabayla gidilen sine maların, fast food yemekler ve yeni ekspres yolların çağdaşı... Gösterişli, ön tarafını bütünüyle saran yuvarlak uçlu ön camdan alnı, Douglas Fairbanks in yukarı kalkık ince bıyıklarını andıran Cadillac motifi, zenginliğin ifadesi altın kaplama dişlerle sırıtır gibi kocaman ağzı, geniş pancurları, iri kromajlı tamponu ve arkasında koca kanatları ile sekiz silindirli 1957 Model bir Cadillac... Amerikan rüyasının sembolü... Mc Donalds tan, Coca Cola dan önce girmişti yaratılmak istenen Küçük Amerika ya, Türkiye ye... Demokrat Parti, her mahallede milyoner yarat ma eyleminden önce milyonerleri Millet Meclisi ne taşımıştı. Yeter söz milletin deyip, 46 ruhu yla iktidara gelmişlerdi. 57 Model Cadillac ın ilk sahibi de aslında zengin bir çiftçi olan bir mebus idi. Demokrat Parti nin meclise taşıdığı zenginlerden biri... İthalatçısı onu daha galeriye koymadan sat mıştı. Otomobili lacivert takım elbiseli, kokartlı lacivert kasketli, yaşlı, güngörmüş bir şoför kullanıy ordu. Arka koltuğa kurulmuş Mebus Beyi Millet Meclisi nden alıp, Ulus tan aşağı süzülüp, İstasyon dan Tandoğan Meydanı na, oradan Beşevler den Emek Mahallesi ne, İsrail Evleri ndeki konutuna götürürken bütün diğer araçların sürücüleri hayran lık ve saygıyla ona yol verirlerdi. Asfalt yolda süzülerek yol alırken bu hayranlığın Mebus Bey den ziyade kendisine gösterildiğinin bilincinde gururlu ve cakalıydı. Ancak çok uzun sürmedi bu keyif. Amerika dan göç edip geldiği bu garip ülkenin insan ları demokrasisine değil de parıltılı yaşam biçimine özenmişlerdi, Batılı ülkelerin. 27 Mayıs Darbesinde, askerler, Mebus Beyi sabah erken saatlerde, tavuk kümesinde saklanırken yakaladılar. Cadillac ın ilk yürek yaralanması o zaman olmuştu. Millet Meclisi yerine, önce İstanbul da Yassıada da yargılanan, daha sonra da Kayseri Cezaevi nde cezasını çeken Mebus Bey i ziyarete giden karısını, çoluğunu çocuğunu taşıdı yıllarca. Yorgun düştü, bakımsız kaldı. Mebus Bey, cezaevinden çıktıktan sonra sanki uğursuzmuş da, bütün bunlara o sebep olmuş gibi İstanbullu yeni zengin bir tüccara, Osman Bey e PUSULA 57 Model Cadillac sattı, onu. Osman Bey, ithalatçı idi. Devlet ihalelerinden yolunu buluyordu. Bu arada sanayiciliğe de niyetlenmişti. Sanayicilik dediy sek, bacasız ından idi. O zamanlar, montaj sanayii modası vardı. Devletin dışında ağır sanayi yatırımı yapacak babayiğit pek yoktu. Cadillac hayatından memnundu. Yine zengin bir eve kapağı atmıştı. Yeni sahibi uyanıktı. Paranın kokusunu iyi alıyordu. Yeşilçam filmlerinin sine maları tıklım tıklım doldurduğu yıllardı. Zengin kızların evin fakir, ama yakışıklı genç şoförlerine aşık olduğu filmleri çeken sinemacılara kiraladı arabasını. Artist de olmuştu. Belgin Doruk, Türkan Şoray, Muhterem Nur la aynı filmlerde rol arkadaşlığı yaptı. Herkesin kendisini tanıdığını düşünüyor, gururlanıyordu. Akşamları açık hava sinemalarının önünden geçerken şoför kornasına bastığında daha bir güzel ötüyordu. Yaşanan güzel şeylerin de bir sonu oluyordu. Otomobiller de yaşlanıyor, yani eskiyorlardı. Değerleri düşüyordu. Muhasebeciler, ellerinde kalem, amortisman hesabı dedikleri bir hesapla acımadan değerlerini düşürüyorlardı. Yeni mod eller çıkıyor, pabuçları dama atılıyordu. Olsun, o bunlara aldırmıyor, kocaman gövdesiyle şişinip geziniyordu. Piyasaya hakim olmaya başlayan, o cimri Avrupalıların ürettiği kıtıpiyos, küçük ara balar gibi değildi. Olamazdı da zaten. Gariban Avrupalılar çok sıkıntı çekmişlerdi. Daha yeni yeni bellerini doğrultuyorlardı. Pek tabii ki Amerikalıların zenginliği yoktu. Ancak çok sonraları farketti, sahibinin lıkır lıkır benzin içtiği için ona kızdığını ve gözden düştüğünü. O kızgınlıkla Osman Bey, yeni model bir Avrupa arabası, bir Mercedes edindi, kendi sine. Onu da bir galeriye satılmak üzere bıraktı. Çok kalmadı galeride. Uygun bir fiyatla satıldı. Bostancı Taksim dolmuş hattında çalışan, doğma büyüme Erenköylü Serhat ın sevgili arabasıydı artık. Ta ki yerini bir Ford minibüse bırakıp emekli olana kadar. Senelerce sabahları mahmur gözlerle okula giden öğrencileri, işe giden genç kızları, erkekleri, geceleri sarhoşları taşıdı. Onların tatlı muhabbetlerini dinledi, aşklarına şahit, sırlarına ortak oldu. Pırıltılı Bağdat Caddesinden, dünyanın en güzel manzarasına sahip Boğaziçi Köprüsünden, Bostancı dan Taksim e, Taksim den Bostancı ya gitti geldi. Serhat, ortaya ilave bir sıra koltuk koyup, daha fazla müşteri alabilmek uğruna gövdesini kestirip, ekleme yaptırıp boyunu uzatmıştı. Bununla da yetinmeyip daha az masraflı olsun diye zamanın modasına uyup LPG tüp taktır mıştı. Orasına burasına takıştırdığı süslü aksesuarlar da cabasıydı. Şekli şemali iyice değişmişti. 50 li yılların en fiyakalı arabasından geriye bir şey kalmamıştı. Serhat, arabasını çok seviyor, ekmek teknem diyordu, ama Cadillac ın Serhat için aynı duyguları beslediği söylenemezdi. Hele Belediyenin de içinde bulun duğu bir komplo sonucunda, kendisi gibi akranı diğer Amerikan otomobilleri ile birlikte hattan çıkarılıp, yerini sıfır bir minibüse terkettirilip, haraç mezat bir hurdalığa satılınca kırgınlığı iyice artmıştı. Yaşanan bunca ihtişamın arkasından kendisini bir hurdalıkta bulmuştu. Hurdalığın bulunduğu arsada yıllarca, yağmurun, karın altında yattı. Güzelim kaportası çürümeye başlamıştı. Kimsenin yanına uğradığı yoktu. Yalnızca arabacılık oynayan mahallenin çocukları ile dostluk edebiliyordu. Bu çocuklar yoksul ailelerin çocukları idi. Babaları onlara uzaktan kumandalı oyuncak arabalar alamıyordu. Çok zeki, sevimli yumurcaklardı. Direksiyonuna otu rup oynuyorlardı. Hemen hepsinin düşü büyüdüklerinde şoför olabilmekti. Onların düş КОМПАС 57 я модель Кадиллак Во время переворота 27 мая, Депутат был схвачен в курятнике, в котором он прятался от солдат. Счастливая жизнь Кадиллака закончилась, когда господина Депутата вместо национального совета отвезли в Стамбульский суд, и осудив направили в городскую Тюрьму г.кайсери. Жизнь господина Депутата, его супруги и детей была полностью разрушена, автомобиль же остался без заботы и внимания, заброшенным и забытым. Господин Депутат после освобождения из тюрьмы, почему-то посчитал, что это автомобиль принес ему неудачу и явился причиной всех его бед, продал свой Кадиллак богатому бизнесмену по имени Осман бей, который занимался предпринимательской деятельностью в городе Стамбуле. Господин Осман в те времена занимался импортом товаров, а также ставшими модными промышленными инвестициями. Благодаря своим связям он каким-то образом имел доступ и к государственным деньгам. Он был одним из немногих инвесторов в промышленном секторе. Кадиллак воспрял духом. У него появился очередной богатый владелец, он теперь жил в хорошем доме. Его владелец оказался весьма корыстным и предприимчивым человеком. В это время стало модным посещать кинотеатры, и он сдал автомобиль в аренду режиссеру, который снимал фильмы, в которых дочери богатых родителей выходили замуж за бедных, но молодых и красивых водителей. Режиссер параллельно и сам снимался в кино, играя вместе с такими выдающимися актерами, как Бельгин Дорук, Тюркан Шорай и Мухтерем Нур. Он был богат и знаменит, и просто млел от удовольствия, когда, проезжая мимо кинотеатров, устроенных на открытом воздухе, его водитель сигналил знакомым. К сожалению, в этом мире всему хорошему приходит конец. Автомобили имеют свойство стареть и терять свою ценность. Бухгалтеры, вечно подсчитывая амортизационные расходы, подводят итоги, насколько упала стоимость того или иного автомобиля. К тому же появились и новые модели. Но Кадиллак не очень переживал по этому поводу, так как популярные в те времена американские машины были вне конкуренции по сравнению с маленькими европейскими автомобилями, которые по габаритам и по качеству отделки во многом им уступали. Бедные европейские производители еще не владели должным уровнем технологий и знаний, чтобы конкурировать с американскими. Через некоторое время автомобиль начал догадываться, что владелец недоволен его высоким аппетитом. Большой расход дорогого топлива Кадиллаком послужил причиной того, что господин Осман приобрел себе европейский автомобиль Мерседес, выставив Кадиллак на продажу в галерею. Здесь его вскоре и приобрел уроженец района Эренкой по имени Серхат, который работал водителем на маршрутке по направлению Бостанджы Таксим. Серхат до тех пор, пока не вышел на пенсию, занимался извозом. На своем микроавтобусе Форд он развозил школьников по школам, персонал на работу днем, а ночью - пьяных граждан по домам. Путь их обычно пролегал по шумному проспекту Багдат, а также в другие места через мост Богазичи, обладающий самым красивым видом на природу во всем мире, из района Бостанджы в район Таксим, а также из района Таксим в район Бостанджы. Серхат, для большей вместительности выдвинул свое водительское сиденье вперед, а за своей спиной установил еще одно пассажирское место. Чтобы уменьшить расходы, бензиновый двигатель был заменен на более дешевое газовое оборудование. Он «украсил» Кадиллак кучей разных аксессуаров и абсолютно изменил внешний вид. От прежнего автомобиля пятидесятых годов не осталось и следа. Серхат очень любил свой Кадиллак, считал его единственным источником дохода, но машина не отвечала ему взаимностью. Еще больше Кадиллак обозлился на хозяина после того, как его сменили на микроавтобус после запрета муниципальных органов на использование автомобилей американского производства. В результате автомобиль оказался на автомобильной свалке. Долгие годы провел он здесь под дождем и снегом. Кузов начал гнить. Никто не приближался к нему. С ним 63

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir